Stage:1 Upper-Intermediate (Part-2) Flashcards
1
Q
Be obsessed with (v)
A
Takıntı/Saplantı yapmak - Aklına takmak - Takıntı haline getirmek
2
Q
Mock (v-n)
A
(V): Alay etmek
(N): Alay
3
Q
Inevitable (adj)
A
[If something is inevitable, you cannot avoid or prevent it.]
Kaçınılmaz- Beklenen
4
Q
Perception (n)
Perceive (v)
A
Algı - Algılama - İdrak - Sezgi
Algılamak - Kavramak
5
Q
Priority (n)
A
Öncelik
Coll-1: Give priority to smt: Öncelik vermek
Coll-2: Have/Take priority (over smt): …dan/den daha önemli/öncelikli olmak
6
Q
Steady (adj-v-n) x Unsteady
steadily
steadiness
A
(ADJ): [happening at a gradual, regular rate]
Devamlı-sürekli-düzenli
-> steady economic growth
(V): sabitlemek, sabit tutmak, dengede tutmak, dengelemek
(N): İstikrar
7
Q
Internal (n) == Inner x External
A
İç-Dahili-İçe ait {place - body}
-> internal injuries
-> an internal flight
internal walls
-> an internal report
internal disputes
8
Q
Embarrass (v)
Embarrassed - Embarrassing (adj)
Embarrassment (n)
Embarrassingly (adv)
A
Utandırmak - Mahcup etmek
Mahcup eden - Utandıran
Utanç -Mahcubiyet - (kişi)
Mahcup/Utanmış bir şekilde
9
Q
Occurrence (n)
A
Oluşum - Ortaya çıkış
Coll-1: occurrence of smt
prevent occurrence of smt: bir şeyin olmasını engellemek
10
Q
Applicant (n)
A
Başvuru sahip - Aday
11
Q
Accelerate (v)
A
1) Hızını artırmak - Gaza basmak
2) Hızlandırmak - Daha da hızlı hale getirmek
- —-Acceleration: hızlanma
12
Q
Affair (n)
A
Mesele - Hadise (kötü olay)
13
Q
Bad-tempered (adj)
A
Kötü huylu - geçimsiz
14
Q
Mood (n)
A
Ruh hali
15
Q
Fragment (n-v)
A
(n): Kırıntı - Küçük parça
(v): küçük parçalara ayırmak - parçalanmak - parça parça olmak
—–fragmented (adj):
parçalanmış - bölünmüş
-> a fragmented society
16
Q
Owe (v)
A
Borçlu olmak - Minnettar olmak
Coll-1: owe smb an apology/favour/drink, etc
[birine özür/iyilik/içki vs. borcu olmak]
17
Q
Sack (n)
A
Çuval - Torba
18
Q
Sacred (adj)
A
Kutsal - Mukaddes - Dinsel
19
Q
Subtract (v)
Coll-1: subtract (something) (from something)
A
Çıkarmak (çıkarma yapmak)
[to take a number or amount away from another number or amount]
-> You need to subtract 25% from the final figure.
—-Substraction (n): çıkarma
20
Q
Swap (v-n)
A
Değiş tokuş etmek
Değiş tokuş
21
Q
Welfare (n)
A
Yardım
Refah
22
Q
Institution (n)
A
Kurum-Kuruluş-Tesis
23
Q
Fund (n-v)
A
(N): Fon-Sermaye-Ödenek
(V): Yatırmak - Yatırım yapmak
24
Q
Relevant (adj)
A
İlgili (uygun)
25
Decay (n-v)
(n) : Çürüme - Bozulma - Çürük
| (v) : Çürümek
26
Implement (v-n)
(v) : (kanun, sistem, plan vb.) uygulamaya koymak, gerçekleştirmek, etkin kılmak
- > Our new computerized system will soon be fully implemented.
(n) : alet - edevat
27
Hint (n-v)
(N): İma - İpucu - Tavsiye
Coll-1: a hint of sth: emare-belirti-iz
-> There was a hint of anger in her voice.
(V): İma etmek (üstü kapalı söylemek)
Coll-1: hint at
-> She hinted at the possibility of moving to America.
28
Charm (n-v)
Cazibe -Çekicilik
Cezbetmek - Hayran bırakmak - Büyülemek
------Charming (adj): Büyüleyici - Çekici - Alımlı
29
Imply (v)
| Implication (n)
İma etmek - Kastetmek
| ----implied (adj): ime edilen-kastedilen
30
Novice (n)
Acemi, yeni; çömez, deneyimsiz
- > I've never used a computer before - I'm a complete novice.
- > a novice driver
31
Illustrate (v)
Resimlemek (gözünde canlandırmak) - Örneklemek
32
Secure (v-adj)
(V):
1) [to achieve something, after a lot of effort]
elde etmek, ele geçirmek, temin etmek, başarmak
2) [to fasten something firmly]
sıkıca tutturmak, bağlamak, emniyete almak
-> He secured the bike to the gate.
(Adj): Güvenli- Emniyette-Emniyetli
33
Outstanding (adj)
```
1) [excellent and much better than most]
mükemmel, fevkalade, kalburüstü
2) [ödenmemiş, bekleyen, askıda, sonuca varmamış, henüz yapılmamış, yarım kalmış]
-> an outstanding debt
-> an outstanding issue
```
34
Rub (v-n)
Ovmak - Ovalamak - Ovuşturmak // Sürtmek-Sürtünmek
| Coll-1: rub sth into/on, etc
35
Rusty (adj)
| Rust (n-v)
Paslı
| Pas-Paslanma - Paslanmak
36
Refugee (n)
Mülteci
37
Intellectual (adj-n)
Entelektüel - Aydın (n-adj)
38
Amuse (v)
Eğlendirmek (iyi vakit geçirmesini sağlamak)
- > I bought a magazine to amuse myself while I was on the train.
- > I took him an article that I thought might amuse him.
- ----Amusing (adj): Eğlenceli - Komik-Gülünç
- ----Amusement (n): Eğlence - Eğlenme
39
Activate (v)
[to make something start working]
| Harekete geçirmek - Etkinleştirmek
40
Beg (v)
Dilenmek - Yalvarmak (hayati ihtiyaçlar için olabilir veya acil bir durum için veya bir şeyi çok istediğin için)
41
Chase (v-n) == Pursue (v)/Pursuit (n) = Give chase
1) Kovalamak (peşinden koşmak)
2) Elde etmeye çalışmak (peşinden koşmak)
(n) : takip- peşinden gitme
42
Employ (v)
İş vermek (çalıştırmak) - Görevlendirmek
43
Chunk of (n)
Büyük-İri parça // Büyük-İri-Kocaman bölüm
- > a chunk of cheese
- > I spend a big chunk of my money on clothes.
44
Degrade (v) ==Humiliate
Küçük görmek/düşürmek - Değersizleştirmek (aşağılamak) [bir insanı veya objeyi düşünebilirsin]
----Degradation (n)
45
Frame (n-v)
Çerçeve / Çerçevelemek
46
Fright (n)
Korku
- ---Frighten (n): korkutmak
- ---Frightened (adj): korkmuş
47
Injure (v)
Coll-1: injure somebody/something/yourself
[to hurt a person, animal, or part of your body]
| Yaralamak - İncitmek
48
Incline (n-v)
| — incline to/towards smt
(n): Eğim-Meyil
(v): eğmek - eğilmek-eğim yapmak
— meyilli olmak
- I incline to the view that peace can be achieved.
49
Mayor (n)
Belediye başkanı
50
Pure (adj)
Saf (has-halis-tertemiz-katıksız)
51
Rotten (adj)
Çürük - Çürümüş // Berbat - İğrenç - Rezil
52
Parade (n-v)
Geçit töreni
| Geçit töreni yapmak - Hava atmak
53
Lively (adj)
Hayat dolu (canlı)
54
Locate (v)
Yerini belirlemek/saptamak
Coll-1: be located in/near/on, etc
belli bir konumda/yerleşmiş/kurulmuş olmak
55
Lung (n)
Liver
Kidney
Akciğer
Karaciğer
Böbrek
56
Allocate (v)
[to give some time, money, space, etc to be used for a particular purpose]
Pay ayırmak - Ayırmak - Vermek
Coll-1: allocate some time/a fund/vehicle: vakit/fon/araç ayırmak
57
Fulfill (v)
Yerine getirmek (karşılamak-tamamlamak)
Coll-1: fulfill a duty/promise/responsibility, etc
[bir görevi/vaadi/sorumluluğu vb. yerine getirmek/yapmak]
Coll-2: fulfil an ambition/dream/goal, etc
[bir isteği/hayali/amacı gerçekleştirmek]
Coll-3: fulfil a function/need/role, etc
[bir işlevi/gereksinimi/rolü vb. yerine getirmek/yapmak]
Coll-4: fulfil criteria/requirements/qualifications, etc
[kritere/gerekliliklere/niteliklere vb. haiz/sahip olmak]
58
Come up with (v)
Önermek (bulmak) - Fikir ileri sürmek (ortaya atmak)
-> Ali hasn't come up with a good answer to the problem yet.
Ali henüz soruna iyi bir cevap öneremedi
-> Ali has come up with a few new ideas
[Ali birkaç yeni fikirle ortaya çıktı]
-> Based on the information that I've given you, what story would you come up with?
[Sana verdiğim bilgilere göre, hangi hikaye ile gelirdin?]
-> Ali has come up with a possible solution.
Ali olası bir çözüm ortaya attı
59
Appliance (n) == Device == Implement (n)
Cihaz - Alet
60
Swell (n-v/adj)
Şişmek-Kabarmak
| İyi-Hoş-Güzel
61
Distinguish (v) == Differentiate
Coll-1: distinguish between A and B
Coll-2: distinguish A from B
[to recognize the differences between two people, ideas, or things ]
Ayırt etmek
62
Coherent x Incoherent
Coherence (n)
Cohere (v)
Tutarlı - Ahenkli - Mantıklı
| Uyum-Netlik
63
Extract (v-n)
```
1) [to take something out, especially using force]
Çekmek (çekip çıkarmak) - Sökmek
2) {Get money-information}
elde etmek, zorla almak/koparmak
(V): Öz - Özüt
```
64
Justify (v)
Coll-1: justify (somebody/something) doing something
Justification (n)
Justified in (adj)
Haklı göstermek/çıkarmak - Mazur göstermek - Geçerli nedeni olmak
-> I don't know how they can justify those ticket prices.
(N): Gerekçe - Mazeret - Haklı neden
Coll-1: justification (for something/doing something)
(Adj): Uygun (haklı-mazur görülebilir)
65
Eventual (adj)
| Eventually (adv)
Nihai - Olası - Muhtemel
| Sonunda - Sonunda - Neticede
66
Differ (v)
Farklı olmak - Farklı düşünmek
Coll-1: [A differ s from B] French differs from English in this respect.
Coll-2: [A and B differ (from each other)] French and English differ in this respect.
Coll-3: [differ between A and B] Ideas on childcare may differ considerably between the parents.
Coll-4: differ (with somebody) (about/on/over something)
67
Impose (v)
| Coll-1: impose smt (on smt/smb)
1) {order officially} Uygulamaya/Yürürlüğe koymak
| 2) {Force to accept} Zorla kabul ettirmek
68
Rule (v)
| Govern (v)
Karar-Hüküm vermek // Yönetmek-İdare etmek
| Yönetmek
69
Principle (n)
Prensip - İlke
70
Sake (n)
Coll-1: for the sake of smt: [uğruna - için - sun diye]
- > For the sake of convenience, they combined the two departments.
- > For safety's sake, you shouldn't swim alone.
71
Genuine (adj)
{sincere/real} Gerçek - Hakiki - Samimi
72
Resemble (v)
Benzemek
73
Expose (v) == Reveal
1) {Hidden thing}: Açığa-Meydana çıkarmak
2) Foyasını ortaya çıkarmak - Açığa vurmak
Coll-1: be exposed to smt: maruz kalmak - etkilenmek
-> It was the first time I'd been exposed to violence.
74
Reveal (v)
Açıklamak (ifşa etmak)
75
Commission (n-v)
(N): Komisyon (heyet) // Görevlendirme (employment)
| (V): Görevlendirmek
76
Income (n)
Gelir - Kazanç
77
Outcome (n)
Sonuç
78
Be on the increase (v)
yükselişte-yükselmekte olmak
79
This is why (n) ++ Full sentence
Bu nedenle
80
Common knowledge (n)
bilinen gerçek
81
to Reduce chance of smt
bir şeyin şansını azaltmak
82
As it should be
| All is as it should be
Olması gerektiği gibi
| Her şey yolundadır
83
There is been mistake
Bir yanlışlık olmuş
84
Here we go
Başlıyoruz - Gidiyoruz
85
So far so good
Şimdilik her şey yolunda
86
It seems all right
Tamam gibi gözüküyor
87
It really takes time
Bu gerçekten zaman alır
88
Keep it up
Devam et
89
Let me know
Haberdar et
Coll-:
Let me know ft you come : gelirsen haberdar et
Let me know if you need my help == if i can help
90
So be it
Peki, öyle olsun
91
No way!
Olamaz
92
Got it?
Anladın mı?
93
Don't get me wrong
Beni yanlış anlama
94
It's not that good
o kadar da iyi değil
95
I can't take it anymore
Artık katlanamıyorum- Daha fazla dayanamıyorum
96
Keep your chin up
Başını dik tut - Metin ol
97
Give me a chance/opinion
Bir şans/fikir ver bana
98
More or less
Aşağı yukarı
99
I don't know if i can
yapıp yapamayacağımı bilmiyorum
100
Not yet
Henüz değil
101
Just a moment
Bir dakika
102
Once/twice/three times a day
...
103
Keep (smt) in your mind
Aklında bulunsun
104
As for me
Bence
105
Keep your nose clean
Pis işlere bulaşma
106
Sooner or later
Er ya da geç
107
I am his/her fan == I admire her/his
Onun hayranıyım
108
As soon as possible
Mümkün olan en kısa sürede
109
Just in case
Her ihtimale karşı
110
What brings you to here/cambly
buraya/camblye seni ne getirdi?
111
Get well soon
Geçmiş olsun
112
Don't piss me of
Beni kızdırma
113
You don't look your age
yaşını göstermiyorsun
114
I will get the phone/door
Kapıya/Telefona ben bakarım
115
It is better than nothing
Hiç yoktan iyidir
116
I am out of condition
Formdan düştüm
| Coll-: I am out of that : ben bu işte yokum
117
Let's get to the point
Sadede gelelim
118
Up to smt
| Up to one(1) third(3.)
Kadar [bir sayıyla]
| 3'te 1'i kadarı
119
- > How does that sound ?
| - > That sounds great-awesome-perfect-fantastic
Kulağa nasıl geliyor - Ne dersin
120
```
Could you repeat that, please ?
Could you talk slower, please?
Thank you, That helps a lot
What do you mean ?
What do you do ? [job]
What do you like to do (in your free time)?
```
...
121
I’m (just) about to [fiil]…
[Bir şeye kısa bir zaman sonra başlayacaksan]
-> I’m just about to send those faxes.
Şu faksları tam göndermek üzereydim.
122
Bring closer (v) == Adduct
Yaklaştırmak
