Stage:1 Upper-Intermediate (Part-3) Flashcards
1
Q
Overcome == Cope with
A
Üstesinden gelmek - Halletmek
Coll-1: be overcome by excitement/fear/sadness, etc
[etkisinde kalmak - etkilenmek]
Coll-2: be overcome by smoke/fumes, etc
[dumandan-zehirden etkilenmek - boğulmak]
-> One worker died when he was overcome by chemical fumes.
2
Q
Quote (v-n)
A
Alıntı yapmak (aktarmak)
Alıntı == Quotation
3
Q
Remedy (v-n)
A
(N): İlaç - Deva - Çare
(V): [to solve a problem, or to improve a bad situation]
Çözmek, düzeltmek, iyileştirmek (iyileştirmek-çare bulmak)
-> They were able to remedy the problem very easily.
4
Q
Volume (n)
A
Hacim
5
Q
Wheat (n)
A
Buğday
6
Q
Fertile (adj)
A
1) Verimli - Bereketli
2) Doğurgan
- —Fertility (n): doğurganlık - verimlilik (productivity)
- —Fertilize (v): döllemek- verimlileştirmek
7
Q
Bare (adj)
A
Çıplak (kıyafetsiz-çorak) - Boş
(V): [to take away the thing that is covering something so that it can be seen]
Soymak - Ortaya çıkarmak
8
Q
Elsewhere (adv)
A
Başka yer(de-e)
9
Q
Providing that
A
If [şartıyla - koşuluyla-eğer]
10
Q
Maintain (v)
A
1) {not Change} to make a situation or activity continue in the same way
Sürdürmek - Devam ettirmek -
2) {Condition} İyi bakmak - Korumak - Bakımını sağlamak
-> A large house is very expensive to maintain.
3) {speak truth}
İddia etmek - Savunmak
11
Q
Transform (v)
A
[to change something completely, usually to improve it]
değiştirmek, dönüştürmek, çevirmek
12
Q
Figure (v)
A
1) {bee part} [Figure in] Bir şeyin parçası olmak - Bir şeyde gözükmek
2) {think} Düşündükten sonra karar vermek - Hesaplamak
13
Q
Intensive (adj)
Intensively
A
[involving a lot of work in a short period of time]
Yoğun
14
Q
Absorb (n)
A
Emmek - Çekmek [bir cisim] / Özümsemek - Anlamak
Coll-1: Be absorbed in smt: yoğunlaşmak (bütün dikkatini bir şeye vermek)
—–Absorbent: emici // emici madde
—–Absorbed: dalmış-dikkatini vermiş
—–Absorption of: emme-emilme
15
Q
Interfere [in or with] (v)
A
Karışmak (burnunu sokmak) - Müdahale etmek
İnterference”
16
Q
Prospect (n-v)
Prosperous (adj) == Fortunate == Lucky
A
Olasılık - İhtimal // Maden aramak
=> Şanslı - Müreffeh (refah)
17
Q
Damp (adj-n) , dampness=humidity
A
Rutubetli - Nemli - Havasız ortam
18
Q
Faint (adj-n-v)
A
(n): Bayılma - Baygınlık
(v): Bayılmak
(adj): [slight and not easy to notice, smell, hear, etc]
Belli belirsiz - Zor duyulan/fark edilen
coll-: faint hope/praise/chance, etc
[küçük umut/övgü/şans vs.]
coll-: not have the faintest idea
[en küçük bir fikri/düşüncesi olmamak]
19
Q
Adverse (adj)
A
Ters-Zıt-Olumsuz-Karşıt
20
Q
Primitive (adj)
A
İlkel - basit
21
Q
Pros and cons (n)
A
olumlu ve olumsuz yönleri; avantaj ve dezavantajları
-> We discussed the pros and cons of buying a bigger house.
22
Q
Unintelligible (adj)
A
[difficult to understand]
Anlaşılmaz
23
Q
Gamble (n-v)
A
Kumar // Kumar oynamak
24
Q
Kindness (n)
A
İyilik - Nezaket
25
Artifact (n)
Eser [insan yapımı]
26
Censor (n-v)
Sansür // Sansürlemek
27
Neutral (n)
Tarafsız - Nötr
28
Bias (n) = Prejudice
Önyargı
29
Swallow (v-n)
Yut(kun)mak // Yut(kun)ma
30
Contrary (adj)
Zıt-Tersine-Aksi
Coll-1: to the contrary [aksine-aksini]
-> despide smt to the contrary
Coll-2: on the contrary + Full sentence [bilakis - tam tersi]
Coll-3: contrary to smt [aksine - tersine-zıddına]
31
Swear (v-v)
1) Swear at smb/smt [küfretmek]
| 2) Swear smb [yemin etmek]
32
Sweep (v)
```
[to clean the floor using a brush]
Süpürmek (silmek)
Coll-1: be swept along/away, etc
[Sürüklenmek]
-> Many trees were swept away in the flood.
-> They got swept along by the crowd.
```
33
Instinct (n)
İçgüdü - Sezgi
34
Drawback (n)
Disadvantage - Sakınca
Coll-1: drawback (of/to something)
Coll-2: drawback (of/to doing something)
35
Sensory (adj)
Duyusal - Duyumsal -Algısal
36
Witness (n-v)
Şahit (tanık) // Şahit olmak
37
Track (n-v)
(N): Rota - İz - Pist
(V): Takip etmek (izlemek)
Coll-1: on track [making progress and likely to succeed]
Başarma olasılığı yüksek olan
-> A fighter from Edinburgh is on track to become world heavyweight boxing champion.
-> We've got a lot of work to do but we're on the right track.
Coll-2: Lose-Keep track : izini-teması-haberleşmeyi kaybetmek/sürdürmek
38
Tender (adj/v-n)
(n): teklif mektubu
(v): para teklif etmek (bir ihalede)
(Adj):
1) {Human-Food} Kind and gentle
2) Hassas - Kolay etkilenen
----Tenderness
39
Temper (n-v)
(n): Öfke-Kızgınlık (çabuk sinirlenme)
Coll-1: be in a bad/foul.. temper [kızmak, hiddetlenmek, kendini kaybetmek]
Coll-2: lose/keep your temper (with sb)
[kendini kaybedip öfkelen(me)mek]
-> I lost my temper with the children this morning.
(V): yumuşatmak (hafifletmek) -Kıvama getirmek
-> I learnt to temper my criticism.
40
It caught my attention (v)
Dikkatimi çekmek
41
Vice versa (adv)
Tersine - Karşılıklı olarak - Bilakis (o da aynı şekilde)
42
Different from each other
Birbirinden farklı
43
As always (adv)
Her zamanki gibi - Alışıldığı gibi -Daima olduğu gibi
| -> You're right, as always.
44
Get involved in (v)
```
Dahil olmak (karışmak-bulaşmak) [iyi anlamda olabilir ama çoğunlukla kötü bir şeyle kullanılır.]
-> English: I don't want to get involved in that sort of thing.
Turkish: O tür bir şeye karışmak istemem.
```
45
Get serious (v)
Ciddileşmek - Ciddiyetini takınmak
46
- > Not make any sense
| - > make sense of/to: anlam ifade etmek
herhangi bir anlam ifade etmemek
| Coll-1: it doesn't make any sense: bu hiç mantıklı değil
47
Be pleased with
(-den) hoşnut olmak
48
Be thankful
Müteşekkir olmak
49
Address-handle-tackle a problem
Bir problemi ele almak
50
In favor of ... / In someone's favor
Lehine - yararına - lehine
51
Confront (v)
karşılaşmak, yüz yüze gelmek, yüzleş(tir)mek
----Be confronted by/with smt == Be faced with == Face
karşı karşıya olmak, yüz yüze olmak
-> We are confronted by the possibility of war.
52
As compared to
İle karşılaştırılırsa - Nazaran - Mukayese olarak
53
Be made up of
Bir şeyden yapılmak - İbaret olmak
54
Keep track of (v)
Takip etmek - İzlemek - Dikkat etmek
55
Superior/Inferior to
-den üstün/aşağı
56
Boast (v/n)
Övünme-İftihar // Övünmek-İftihar etmek
57
Companion (n-v)
Arkadaş-Yoldaş-Yol arkadaşı // Eşlik/Arkadaşlık etmek
58
Enquire ()
[to ask someone for information about something]
| Sormak - Soruşturmak
59
Formulate (n)
- > planı ayrıntısıyla geliştirmek, şekillendirmek
| - > açık seçik anlatmak, biçimlendirmek, özlüce tarif etmek, düşünüp bulmak
60
Instinct (n)
İçgüdü - Sezgi (perception-intuition)
61
Loan (n-v)
Ödünç vermek // Borç - Ödünç verme
62
Murder (n-v)
Cinayet // Öldürmek-Cinayet işlemek
| ----Murderer: Katil
63
Nail (n-n)
1) Tırnak
2) Çivi
Coll-1: Nail smt down/on/to ... [bir şeyi çivilemek/çivi ile tutturmak]
-> There was a 'private property' sign nailed to the tree.
64
Revenge (n)
İntikam(öç)
Coll-1: take one's revenge: intikamını almak
Revenge on - Take revenge on
65
Smash (v)
[to break into a lot of pieces with a loud noise, or to make something break into a lot of pieces with a loud noise]
ezmek, paramparça etmek, kırıp parçalamak
-> Thieves smashed the shop window and stole $50,000 worth of computer equipment.
Coll-1: smash (sth) against/into/through, etc
-> He smashed the glass against the wall.
66
Adjust (v)
1) [to change something slightly so that it works better, fits better, or is more suitable] Ayarlamak
- > You can adjust the heat using this switch here.
- > She adjusted her hat in the mirror.
- > The figures need to be adjusted for inflation.
2) [to change the way you behave or think in order to suit a new situation] yeni bir duruma ayak uydurmak, uyum sağlamak
- > They found it hard adjusting to life in a new country.
67
Facilitate (v) == Make easy/easier == Ease
[to make something possible or easier]
| Kolaylaştırmak - Mümkün kılmak
68
Include (v) x Exclude
Inclusive (adj) x Exclusive
Inclusion (n) x Exclusion
- > Dahil etmek - Katmak - İçermek // Dışlamak (dışında tutmak) - Hariç tutmak - Çıkarmak
- > Kapsayıcı - Kapsayan - Dahil - İçine alan
- > İçerme - Kapsama
69
Unfounded (adj)
Temelsiz - Asılsız
70
Bombard (v)
| Bombardment (n)
1) Bombalamak
Coll-1: bombard somebody/something (with something)
-> Madrid was heavily bombarded for several months.
2) Topa tutmak - .. Yağmuruna tutmak
Coll-1: bombard somebody/something (with something)
-> We have been bombarded with letters of complaint.
71
Acknowledge (v)
1) Onaylamak - Kabul etmek
| 2) Tanımak
72
Clumsy (adj)
Beceriksiz (awkward-Incompetent x Competent) - Sakar // Hantal
-------Competent: Yetkili - Ehil
73
Stimulate (v)
1) {Biological term} Uyarmak - Canlandırmak
- > It stimulates the production of red blood cells.
2) {Encourage} Heves uyandırmak - Heyecanlandırmak
- -----Stimulation: Uyarım -Teşvik
- -----Stimulative: Uyarıcı
74
Connotation (n)
Çağrışım - Çağrıştırdığı anlam
75
Down-to-earth (adj)
Gerçekçi
76
Discard (n-v) == Throw away
(n): Iskarta - Çöp
(v): Kurtulmak (atmak) - Bir köşeye atmak
Coll-1: discard somebody/something as something
-> 10% of the data was discarded as unreliable
77
Indispensable (adj)
Vazgeçilmez- Zorunlu - Gerekli
78
Thrive (v) == Thrive on
| Thriving == Developing (adj) x Thriveless (adj)
[to grow very well, or to become very healthy or successful]
| Gelişmek, serpilmek, başarılı ve mutlu olmak
79
Envy (n-v)
```
İmrenme - Gıpta - Kıskançlık (jealousy)
Coll-1: envy (of somebody)
-> He couldn't conceal his envy of me.
Coll-2: with envy
Coll-3: twinge/pang of envy
-> I felt a twinge of envy when I saw them together.
```
```
// Kıskanmak - Gıpta etmek
Coll-1: envy smt/smb // envy smb smt
Coll-2: envy smb doing smt
```
80
Humility (n)
Tevazu - Alçakgönüllülük
81
Deterrent (n-adj)
(n) : Caydırıcı - Önleyici şey
- > They've installed a security camera as a deterrent to thieves.
(adj) : caydırıcı
82
Interchangeable (adj)
Birbiriyle yer değiştirilebilir - Değiştirilebilir
83
Prominent (adj)
1) important or famous
2) very easy to see or notice
[göze çarpan, çok kolay görülebilen]
84
Nominate (v) ==
1) Aday göstermek (propose) // Be nominated: aday gösterilmek
Coll-1: nominate somebody (for something)
nominate somebody (as) something
nominate somebody to do something
- > The film was nominated for an Academy Award.
2) resmî olarak seçmek (göstermek), atamak
- > He has nominated his brother as his heir.
85
Simultaneously (adv) == Synchronously (adv)
Eş zamanlı olarak
86
Maneuver (v-n)
Manevra // Manevra yapmak
87
Prevail (v)
| Coll: prevail (in/among/against/over something)
{control} Baskın çıkmak (üstün gelmek) - {be common} Yaygın/egemen olmak
88
Incentive (adj-n)
(adj) :Teşvik edici - Özendirici
| n) : Özendirme - Güdü(dürtü
89
Catastrophic (adj)
Feci - yıkıcı - felaket getiren/gibi
90
Conceal (v)
Coll-1: conceal somebody/something
Coll-2: conceal somebody/something from somebody/something
Gizlemek - Saklamak
- > The listening device was concealed in a pen.
- > She could barely conceal her irritation.
- ---Concealment (n): Gizleme - Saklama
91
Consent (n-v)
Coll-1: consent to something (n-v)
Coll-2: consent to do something
(n) İzin -Rıza
=> Permission -Approval
(v) İzin vermek - Razı olmak
=> Allow - Let
92
Cipher (v-n) x Decipher
Şifrelemek // Şifre (password)
| ----Deşifre etmek
93
Corpse (n)
Ceset
94
Be in a (bad/good)
Keyfi bozuk/yerinde olmak
95
Be in a (bad/good) condition
İyi/kötü durumda olmak
96
Heed (v-n) == Attach importance to = Pay attention to
Önemsemek // Önemseme
97
Penetrate (v)
| Penetration (n)
1) Nüfuz etmek (işlemek)- Batmak - Saplanmak
- > The bullet penetrated his skull.
2) Sızmak - Girmek [insan bir yere veya gruba]
98
Expedition (n)
[an organized journey, especially a long one for a particular purpose]
planlı/amaçlı gezi, inceleme/araştırma gezisi
99
Outpace (v)
[to move or develop more quickly than someone or something else]
Geçmek - Geride bırakmak - Çok daha hızlı gitmek
100
Valid (adj)
Geçerli (yürürlükte) // Mantıklı - Akla uygun
101
Shed light on (v)
Aydınlatmak // Konuyu aydınlatmak - Işık tutmak
102
Sanity (n)
Akıl/Ruh sağlığı
103
Get nervous/angry (v)
Endişelenmek - Sinirlenmek
104
Controversial (adj)
Tartışmalı - İhtilaflı
105
Scold (v)
| Coll-1: scold somebody (for something/for doing something)
Azarlamak
106
Clarify (v)
| Clear (adj) , Clarity (n)
[to make something easier to understand by explaining it]
Açıklamak, izah etmek, açıklığa kavuşturmak, açıklık getirmek
----Clarification (n): Netleştirme
107
Bitter (adj) **
Kızgın (içerlemiş) - Kin dolu
Coll-1: to/until the bitter end [sonuna dek, ölesiye]
-> He was determined to stay right to the bitter end.
108
Enclose (v-v)
1) [to send something in the same envelope or parcel as something else]
içine koymak, iliştirmek
Coll-1: enclose something (with something)
2) [to be all around something and separate it from other things or places]
Etrafını çevirmek, kapamak
Coll-1: enclose something (in/with something)
-----Enclosure (n): Çevreleme - Kuşatma - Kapama
109
Endanger == Jeopardize == Put at risk
Tehlikeye/Riske atmak
110
Forthcoming (adj)
Gelecekti (önümüzdeki) - Yaklaşan (çıkacak olan)
111
Sensory (adj)
Duyusal - Algısal
112
Generate (v)
[to cause something to exist]
Ortaya çıkarmak, oluşturmak, Meydana getirmek
-> to generate income/profit
-> This film has generated a lot of interest.
113
```
Satisfy (v) x Dissatisfy (v)
Be satisfied (v)
```
Tatmin/Memnun/Hoşnut etmek - İkna etmek
| Tatmin olmak - İkna olmak
114
Ripe (adj)
[developed enough and ready to be eaten]
Olmuş - Olgun
Coll-1: Ripe for smt [bir şey için hazır olmak]
115
Anticipate (v)
Merakla beklemek, ummak - Tahmin etmek
Coll1: anticipate doing something
Coll2: anticipate something doing something
116
Grant (v-n)
(V): [to give or allow someone something, usually in an official way] Vermek, Tahsis etmek
-> to grant someone a licence/visa
(N): [an amount of money provided by a government or organization for a special purpose]
ödenek, tahsisat, burs, tediye
117
Branch (n)
(N): Dal (ağaç dalı) - Şube
| (V): [If a road, path, etc branches, it separates into two or more roads, paths, etc.] Dallanmak - Çatallaşmak
118
Complicate (v) == Make (more) difficult/complex
Zorlaştırmak - Karmaşıklaştırmak
119
Assist (v)
Assistance (n)
Assistant (n)
Yardım etmek- Desteklemek
| Yardım - Destek
120
Incident (n)
Olay - Vaka - Hadise
121
Appeal (to) (v)
(V): Başvurmak // hitap etmek
| (N): Temyiz
122
Ensure == Insure (v)
Garantiye almak // Sigortalamak
123
Rear (adj-n)
Arka-Geri
124
Regret (n-v)
(N): Pişmanlık-Üzüntü [yaptıklarında dolayı]
(V):
1) Pişman olmak [yaptıklarımızdan]
-> I really regret leaving school so young.
-> He began to regret that he hadn't paid more attention in class.
2) Üzülmek [haber vermek]
-> We regret to inform you that the application has been refused.
125
Trunk (n)
Ağaç gövdesi // Araba bagajı // Sandık
126
Wound (n-v)
(N): Yara - Bere
(V): [to injure someone, especially with a knife or gun]
Yaralamak // Kalbini kırmak
127
Curve (n-v)
Kavis-Eğim-Kıvrım // Eğilmek-Kıvrılmak-Bükülmek
- > The road curves to the left.
- > a road with gentle curves
128
Copper (n-adj-v)
Bakır // Bakırlamak
129
Descend (v) x Ascend
| --> in (descending) order: azalan sırada
Alçalmak - İnişe geçmek
-> The plane began to descend.
-> We descended four flights of stairs.
-> The results, ranked in descending order (= from the highest to the lowest) are as follows:
Coll-1: be descended from sb/sth
[soyundan gelmek/türemek]
-> Her father is descended from Greek royalty.
130
Intend (v)
Intent (adj-n) == Intention (n)
Intentionally (adv)
Niyet etmek - Düşünmek
| Niyet // Niyetli - Kararlı
131
Lay (v)
Sermek-Koymak-Yerleştirmek
Coll-1: Lay smt/smb down/in/on etc. [bir yere bir şeyi dikkatlice koymak/yerleştirmek/yatırmak]
-> She laid the baby on the bed.
Coll-2: Lay the blame on smb: [suçu/kabahati başkasına yüklemek; üstüne atmak; suçlamak]
Coll-3: lay the table: yemek masasını hazırlamak
132
Skeptical (adj)
Şüpheci - Kuşkucu
133
Pension (n-v)
Emeklilik // Emeklilik maaşı // Pansiyon
| Emekli etmek
134
Stain (n-v)
[a dirty mark on something that is difficult to remove] Leke
Leke yapmak
135
Wipe (v-n)
[to clean or dry something]
Silmek [bir iş olarak olabilir veya elini silmek kurulamak ıslaklığı uzaklaştırmak anlamında]
-> I had a job wiping tables in a cafe.
-> She wiped her hands on the towel.
Coll-1: wipe sth from/away/off, etc. [silmek, temizlemek]
-> He wiped a tear from his eye.
136
Greed (n)
Açgözlülük
137
Instant (adj)
1) Anlık - Ani - Hemen olan
| 2) Hazır - Kullanıma hazır
138
Spare (adj-v)
```
(ADJ): yedek
(V):
1) para/zaman ayırmak/vermek
2) Kurtarmak
-> I was spared the embarrassment of having to sing in front of everybody. [kurtuldum]
Coll-1: spare no effort/expense, etc
[hiç bir çaba ve masraftan kaçınmamak]
-> We will spare no effort to find out who did this.
```
139
Remark (n-v)
Söz-İfade-Beyan // Söylemek-demek
140
Specialty (n)
Uzmanlık - İhtisas
141
Specify (v)
Açıkça belirtmek - Kesinlikle açıklamak
142
Insult (n-v)
| Coll: Insult smb/smt
Hakaret-Aşağılama // Aşağılamak - Hakaret etmek
143
Astonish (v)
Şaşırtmak - Hayrete düşürmek
144
Critic (n)
Criticism (n)
Criticize (v)
Eleştirmen
Eleştiri
Eleştirmek
145
Quarrel (n/v)
Kavga-Tartışma // Kavga etmek[sözlü]-Atışmak
Coll-1: have no quarrel with sb/sth
[itirazı olmamak, karşı çıkmamak]
146
Steep (adj)
1) Dik - Sarp
2) Fahiş (pahalı) - haddinden fazla
-----Coll: be steeped in sth
[dopdolu olmak, ağzına kadar dolu olmak]
-> The town is steeped in history.
147
Steer (v)
1) {vehicle} [to control the direction of a vehicle]
seyretmek, sürmek, kullanmak
-> I tried to steer the boat away from the bank.
2) {situation} [to influence the way a situation develops
] Yönlendirmek
-> I managed to steer the conversation away from my exam results.
148
State (n-v)
(n) : Durum(hal-condition) // Devlet // Eyalet
| v) : Bildirmek-Belirtmek-Açıklamak (söylemek
149
Wire (n)
Tel
150
Wisdom (n)
| Wise (adj-n)
- > Bilgelik - Hikmet
| - > Bilge - Akıllı - Deneyimli // Alim
151
Withdraw (v)
1) Hesaptan para çekmek
2) [to remove something, especially because of an official decision] çekmek, çekip almak
- > This product has been withdrawn from sale.
- > He has threatened to withdraw his support.
3) [yarışmadan - orduyu - sözünü geri çekmek]
152
Deceive (v)
Aldatmak - Kandırmak
153
Export // Import (n-adj-v)
(Adj): İhracat - İhraç - İhraç edilen // İthalat
(N): İhracat - İhraç
(V): İhraç etmek // İthal etmek
154
Glory (n)
Şan - Şeref - Görkem
155
Passion (n)
| Passionate (adj)
Tutku - İhtiras
| Tutkulu - İhtiraslı
156
Reproduce (v)
1) Kopyasını yapmak
| 2) Üremek - Çoğalmak - Yavrulamak
157
Thirst (n)
| Thirsty (adj)
Susuzluk
Susamış - Susuz
Coll-1: be thirsty for smt: bir şeyi çok istemek
158
Irritate (v)
Kızdırmak - Sinirlendirmek // Tahriş etmek
159
```
Fat (n-adj-v)
Get fat (v) == Gain weight
```
Yağ
Şişman - Yağlı
Şişmanlatmak
-> Şişmanlamak - Kilo almak
160
Reverse (v-adj)
| ir)Reversible (adj
(V): Tersine-aksine çevirmek/döndürmek/değiştirmek
-> It is unlikely that the judge will reverse his decision.
(ADJ): Ters-Zıt-Aksi-Karşıt
-> I'm going to read out the names of the winners in reverse order.
----->> Tersine çevrilebilir/çevrilemez
161
Negligible (adj)
İhmal edilebilir.
