Unit 07 (With Sentences) Flashcards
(131 cards)
1
Q
ağız
‘Ağzından nefes al.’
A
mouth
‘Breathe through your mouth.’
2
Q
alın
‘Alnında bir leke var.’
A
forehead
‘There is a stain on your forehead.’
3
Q
ara sıra
‘Toplantılara ara sıra eşi de katılıyor.’
A
sometimes
‘Sometimes his wife also attends meetings.’
4
Q
aracı
‘Bütün anlaşmaları bir aracı olmadan yaptı.’
A
mediator
‘He made all agreement without having a mediator.’
5
Q
ateş
‘Ateşi düşene kadar yanında kalın.’
A
fever, fire
‘Stay with him until his fever drops.’
6
Q
avuç
‘Bir avuç toprak için çok kan döküldü.’
A
palm, handful
‘So much blood was spilled for a handful of land. ‘
7
Q
ayak bileği
‘Futbolcu maçta ayak bileğini burktu.’
A
ankle
‘The soccer player sprained his ankle in the match.’
8
Q
ayak parmağı
‘O kadının ayak parmağı kanıyor.’
A
toe
‘That woman’s toe is bleeding.’
9
Q
ayak
‘Sen hiç altı ayaklı bir hayvan gördün mü?’
A
foot
‘Have you ever seen an animal with six legs?’
10
Q
az
‘Çok az vaktimiz var.’
A
less, little
‘We have very little time.’
11
Q
bacak
‘Asker savaş sırasında bacağını kaybetti.’
A
leg
‘The soldier lost his leg during the war.’
12
Q
bakış
‘O, benim hayata bakışımı değiştirdi.’
A
look, view
‘He changed my view on life.’
13
Q
baş
‘Bir protestocu polisin başına taş attı.’
A
head
‘One protestor threw a rock at the policeman’s head.’
14
Q
baş parmak
‘Baş parmağınız hala ağrıyor mu?’
A
thumb
‘Does your thumb still hurt?’
15
Q
bazı
‘Otobüs durağında bazı insanlar bekliyor.’
A
some
‘At the bus stop, there are some people waiting.’
16
Q
bel
‘Kızın beli 60 cm.’
A
waist
‘The girl’s waist is 60 cm.’
17
Q
bile
‘O aptal adam bile bu soruya cevap verdi.’
A
even
‘Even that stupid man answered the question.’
18
Q
bilek
‘Dünden beri bileğim ağrıyor.’
A
wrist
‘My wrist has been hurting since yesterday.’
19
Q
birçok
‘FSI’da birçok diplomat var.’
A
a lot
‘There are lot of diplomats at FSI.’
20
Q
boğaz
‘Yarın boğaz ameliyatı oluyorum.’
A
throat, strait
‘I’m having a throat surgery tomorrow.’
21
Q
boy
‘Kızın boyu kaç cm?’
A
height
‘What’s the girl’s height?’
22
Q
boyun
‘Boynunun etrafında bir ip vardı.’
A
neck
‘There was a rope around his neck.’
23
Q
bu kadar
‘Bu kadar alışveriş yapma!’
A
this much
‘Do not shop this much!’
24
Q
bulvar
‘Wilson Bulvarı’ndan sağa dönün.’
A
boulevard
‘Turn right from Wilson Boulevard.’
25
bütün
| 'Bütün parasını kumarda harcadı.'
whole
| 'He spent his whole money in gambling.'
26
can
| 'Şair can hakkında bir şiir yazdı.'
soul
| 'The poet wrote a poem about the soul.'
27
canım
| 'Erkek arkadaşım canımı acıttı.'
my soul
| 'My boyfriend hurt my soul.'
28
çene
| 'Tıraş olurken çenesini kesti.'
chin
| 'He cut his chin while he was shaving.'
29
daha
| 'Bana biraz daha kağıt getir.'
more
| 'Bring me some more paper.'
30
dakika
| 'Sunumda 10 dakika konuşun.'
minute
| 'Speak 10 minutes at the presentation.'
31
damla
| 'Yaprakların üstünde birkaç yağmur damlası vardı.'
drop
| 'There was some rain drops on the leaves.'
32
dirsek
| 'Bazı hayvanların dirseği yok.'
elbow
| 'Some animals do not have elbows.'
33
diş
| 'Dişim çok ağrıyor.'
tooth
| 'My tooth hurts so bad.'
34
diye
| ''İlk önce bu sistemi anlamak lazım diye konuştu."
by saying
| ''He said "First off, it is necessary to understand this system."
35
diz
| 'Çocuk düştü ve dizi kanadı.'
knee
| 'The child fell and his knee bled.'
36
dudak
| 'Kırmızı dudaklı kız dışarı çıktı.'
lip
| 'The girl with the red lips went outside.'
37
düzenli
| 'Onun odasını temizlemek çok kolay, çünkü düzenli.'
orderly, tidy
| 'It's very easy to clean her/his room, because it's orderly.'
38
eğer
| 'Eğer hava güzelse, şarap getirin.'
if
| 'If the weather is nice, bring wine.'
39
eğitim
| 'Herkesin eğitime ihtiyacı vardır.'
education
| 'Everyone needs education.'
40
ehliyet
| 'Ehliyetsiz araba kullanma!'
driver's license
| 'Don't drive without a driver's license!'
41
el
| 'Elinde ne var?'
hand
| 'What is in your hand?'
42
emir
| 'Askerlere emir verildi. '
order
| 'Order was given to the soldiers.'
43
et
| 'Bu kasaptan et alma!'
meat
| 'Don't buy meat from this butcher!'
44
faydalı
| 'İngilizce öğrenmek şimdi çok faydalı.'
useful
| 'Learning English is now very useful.'
45
fazla
| 'Seni çok fazla acıtmayacak.'
too much
| 'It will not hurt you much.'
46
göğüs
| 'Artık göğsü acımıyor. '
chest, breast
| 'His/Her chest doesn't hurt anymore. '
47
güç
| 'Pilot olmak güç.'
hard, difficult
| 'Being a pilot is difficult.'
48
hep
| 'O hep en iyisini yapar.'
always
| 'He always does the best.'
49
hızlı
| 'Arabayı fazla hızlı sürmeyin!'
fast
| 'Don't drive the car too fast!'
50
hikaye
| 'Bu hikayeyi çok sevdim.'
story
| 'I love this story.'
51
ısrar
| 'Arkadaşım ısrar etti, bu yüzden gittim.'
insistence
| 'My friend insisted, that's why I went.'
52
iri
| 'Erkekler kadınlardan daha iridir.'
large, coarse
| 'Men are larger than women.'
53
işaret
| 'O, dünyanın sonu için bir işaret.'
sign
| 'It's a sign for the end of the world.'
54
kadar
| 'Param bitene kadar piyango oynadım.'
until, up to
| 'I played the lottery until my money ran out.'
55
kalın
| 'Kalın kitap okumayı sevmiyorum.'
thick
| 'I don't like reading thick books.'
56
karı
| 'Ali'nin karısı kim?'
wife
| 'Who is Ali's wife?'
57
karıkoca
| 'Karıkoca yeni bir ev aldı.'
husband and wife
| 'Husband and wife bought a new house.'
58
kaş
| "Bu sene kalın kaş moda."
eyebrow
| 'He burnt his eyebrows while grilling.'
59
kez
| 'Onlara kaç kez söylemem gerek?'
times
| 'How many times do I have to tell them?'
60
kilo
| 'Pardon, zeytinin kilosu kaç lira?'
kilogram
| 'Excuse me, how many liras for a kilogram of olives?'
61
koku
| 'Bu parfümün kokusu daha güzel.'
smell
| 'This perfume's smell is better.'
62
kol
| 'Kolunda dövmesi var.'
arm
| 'S/he has a tattoo on his/her arm.'
63
Kraliçe
| 'Kraliçe Elizabeth çay partisine katılmadı.'
Queen
| 'Queen Elizabeth did not attend the tea party.'
64
kulak
| 'Ablamın kulağı büyük.'
ear
| 'My sister's ear is big.'
65
limon
| 'Bu limon daha sarı.'
lemon
| 'This lemon is more yellow.'
66
maaş
| 'Maaşın ne kadar?'
salary
| 'How much is your salary?'
67
mide
| 'Midesinde problem yok.'
stomach
| 'There are no problems in his/her stomach.'
68
nane
| 'Hasta kadın nane çayı içti.'
mint
| 'The sick woman drank mint tea.'
69
ne kadar
| 'Peynirin kilosu ne kadar?'
how much, how many
| 'How much for a kilo of cheese?'
70
o kadar
| 'Kız o kadar çok konuşmuyor.'
that much
| 'The girl does not talk that much.'
71
ona
| 'Lütfen ona bir şans daha verin.'
to him
| 'Please give (to) him one more chance. '
72
ondan
| 'Ondan hiç haber almadım.'
from him
| 'I did not get any news from him.'
73
öksürük
| 'Geceleyin çok öksürdü.'
cough
| 'S/he coughed a lot at night. '
74
öyle
| 'Öyle mi yaptın?'
like that
| 'Did you do it like that?'
75
parmak
| 'Çünkü, onun parmağı kırık.'
finger
| 'Because her finger is broken.'
76
pazar
| 'Pazar yolun karşısında.'
bazaar
| 'The bazaar is across the street.'
77
rejim
| 'Zayıflayana kadar rejim yaptım.'
diet
| 'I dieted until I lost weight.'
78
saç
| 'Saçını kestirdi.'
hair
| 'S/he had his/her hair cut.'
79
sert
| 'Torununa çok sert davranma!'
strong, hard
| 'Do not be so hard on your grandson/daughter!'
80
sırt
| 'Doktor hastanın sırtını dinledi.'
back
| 'The doctor listened to the patient's back.'
81
şık
| 'O her zaman herkesten daha şık.'
elegant, chic
| 'She/he is always more elegant than everybody.'
82
şurup
| 'Bu şurubu çocuklara vermeyin.'
syrup
| 'Do not give this syrup to the kids.'
83
taze
| 'Bu markette daha taze meyve var.'
fresh
| 'There are more fresh fruits in this store.'
84
uygun
| 'Dinini eleştirmek hiç uygun değil.'
appropriate
| 'It is not appropriate to criticize his/her religion.'
85
yavaş
| 'Hırsız çok yavaştı.'
slow, quite
| 'The robber was very slow.'
86
yıldız
| 'Gökyüzünde çok yıldız var.'
star
| 'There are many stars in the sky.'
87
zevkli
| 'Futbol oynamak çok zevkli.'
delightful
| 'Playing soccer is delightful.'
88
ağlamak
| 'Bebek bütün gece ağladı.'
to cry
| 'The baby cried all night.'
89
ağrımak
| 'Eşimin bütün gece başı ağrıdı.'
to ache
| 'My spouse's head ached all night.'
90
almak
| 'Ekmeği sağdaki marketten al.'
to get, to buy
| 'Buy the bread from the market on the right.'
91
alırdım
| 'Bayramda çocuklara hediye alırdım.'
I would get it
| 'I used to buy gifts for kids during Eid.'
92
anlatmak
| 'Dün neler yaptığımı anlatmak istiyorum.'
to tell, to explain
| 'I want to tell what I did yesterday.'
93
atmak
| 'Çöpleri yere atmayın.'
to throw
| 'Don't throw the trash on the ground.'
94
bırakmak
| 'Bugünün işini yarına bırakma!'
to leave, to let go
| 'Do not leave today's work for tomorrow.'
95
dekore etmek
| 'Evimi dekore etmek istiyorum.'
to decorate
| 'I want to decorate my house.'
96
denemek
| 'Bu işe girmek için her yolu denedim.'
to try
| 'I tried everything to get this job.'
97
dilemek
| 'Noel'de Noel Baba'dan ne dileyeceksin?'
to wish
| 'What will you wish from Santa Claus this Christmas?'
98
dinlemek
| 'Ailenizi dinleyin!'
to listen
| 'Listen to your parents!'
99
dinleyelim
| 'Lütfen dersi dinleyelim.'
let's listen
| 'Let's please listen to the lesson.'
100
dokunmak
| 'Bu kediye dokunabir miyim?'
to touch
| 'Can I touch this cat?'
101
durmak
| 'Kırmızı ışıkta dur!'
to stop
| 'Stop at red light.'
102
duymak
| 'Ne duymak istiyorsunuz?'
to hear, to feel
| 'What do you want to hear?'
103
düşmek
| 'Can düşünce hiç ağlamıyor.'
to fall
| 'Can never cries when he falls.'
104
eskimek
| 'Kıyafetlerim artık çok eskidi.'
to get older
| 'My clothes got older now.'
105
geçmek
| 'Karşıdan karşıya dikkatli geçin.'
to pass
| 'Cross the road carefully.'
106
girmek
| 'Bu kapıdan girmek yasak.'
to enter
| 'It is forbidden to enter from this door.'
107
gülümsemek
| 'Gülümseyince çok güzel oluyorsun.'
to smile
| 'You become very pretty when you smile.'
108
heyecanlanmak
| 'Kızı mezun olunca annesi çok heyecanlandı.'
to get excited
| 'Her mother got excited when her daughter graduated.'
109
ısınmak
| 'Bu kışın nasıl ısınacağız?'
to get warmer
| 'This winter how will we get warm?'
110
istemek
| 'Onunla evlenmek istemiyor.'
to ask for, to want
| 'S/he doesn't want to get married to him/her.'
111
kapamak
| 'Yatmadan önce ışıkları kapayın!'
to close, to switch off
| 'Turn off the lights before you sleep.'
112
kaybetmek
| 'Galiba yolumuzu kaybettik.'
to lose
| 'I think we lost our road.'
113
kızmak
| 'Dişçiye neden kızdın?'
to get mad
| 'Why did you get angry at the dentist?'
114
kiralamak
| 'Bu mahalleden ev kiralamayın!'
to rent
| 'Don't rent a house from this neighborhood?'
115
koklamak
| 'Güller çok güzel kokuyor, koklayın!'
to smell
| 'The roses smell very nice, smell them!'
116
koymak
| 'Kitaplarını alınca odana koy!'
to put
| 'When you buy/get the books, put them in your room.'
117
kullanmak
| 'Bu telefonu kullanmayın.'
to use
| 'Don't use this phone.'
118
maaş almak
| 'Babam her zaman maaşını alınca bize şeker alır.'
to receive a pay check
| 'My father always buys us candy when he receives his pay check.'
119
merak etmek
| 'Beni hiç merak etme!'
to worry
| 'Don't worry about me!'
120
mesaj bırakmak
| 'Sinyal sesinden sonra lütfen mesaj bırakın.'
to leave a message
| 'Please leave a message after the signal.'
121
öksürmek
| 'Biraz öksürüyorum.'
to cough
| 'I'm coughing a little.'
122
sapmak
| 'Atatürk Bulvarı'ndan hemen sola sapın.'
to turn
| 'Make a left immediately at Atatürk Blvd.'
123
saptamak
| 'Öğretmen konuyu saptadı.'
to determine
| 'The teacher determined the topic.'
124
soğumak
| 'Dün akşam hava soğudu.'
to get cold
| 'Last night the weather got cold.'
125
tartışmak
| 'Sizinle bu konuyu tartışmak istemiyorum.'
to dispute
| 'I don't want to discuss this topic with you.'
126
tekrar etmek
| 'Tekrar eder misiniz, lütfen?'
to repeat
| 'Would you repeat please?'
127
vurmak
| 'Kadınlara vurmayın!'
to slap
| 'Don't hit women!'
128
diye
| ''Amerika fırsatlar ülkesi diye anlattı."
by saying
| ''He said 'America is the country of opportunities.'
129
herhalde
| ''Herhalde beni görmek istemiyor."
perhaps
| ''Perhaps he doesn't want to see me."
130
ne güzel
| ''Sizi görmek ne güzel!"
how nice
| ''How nice to see you!"
131
o sıralarda
| ''O sıralarda ben hala Ankara'daydım."
in those days
| ''In those days, I was still in Ankara."
