GIS Flashcards
(102 cards)
Su ve elektrolit taşınmasını düzenleyen
NO
NO fazlaysa az emilir, azsa çok emilir.
Na’nın epitelden ekstrasellüler sıvıya geçişi
Aktif transport ile gerçekleşir.
Demir’in ince barsakta emilimi
Aktif transport
Demir emilimini kolaylaştırsam vitamin
C vitamini (indirgenmiş durumda tutar.)
Kalsiyum nasıl emilir.
Duodenum ve jejenumda aktif olarak emilir.
Kalsiyum emilimini etkileyenler.
Parathormon ve D vitamini emilimi arttırır.
Ca bağlayan protein
Kalbindin
KC fonksiyonları
Karaciğer lobüllerden oluşan bir organdır. Her bir karaciğer lobülü bir santral ven etrafında organize olmuştur. Lobülün perifer kısmında, portal venden ve hepatik arterden çıkan damarlar sinuzoidlere giriş yapar. Sinuzoidlerin kanı hepatositlerin oluşturduğu hepatik hücre tabakaları arasından lobulün merkezine doğru akar. Her bir hepatosit sinuzoidal kan ile direkt temas halindedir (Şekil–35). Bu organizasyon sayesinde kan karaciğerde dağılım gösterirken oldukça efektif bir şekilde içindeki kimyasal ve toksik maddelerden temizlenmektedir.
Komşu hepatositler arasında safra kanalikülleri oluşur. Bu kanaliküller lobülün periferindeki safra kanallarına direne olurlar. Karaciğerdeki lobüllerde toplam kan 0,5-1 litre’yi bulabilir. Bu kan önce hepatik venlere oradan da vena kavaya boşalır. Karaciğerde retiküloendotelyal sistemin (RES) bir parçası olan kupffer hücreleri de vardır. Bu makrofajlar sinuzoid kanındaki bakteri ve yabancı maddeleri fagosite ederler. Barsaklardan portal kan yolu ile karaciğere gelen kan birçok kolon basili içermektedir ve bunların tamamı fagosite edilir. Karaciğer, başlıca metabolik fonksiyonlara sahip bir organ olmakla beraber depolama ve salgılama gibi önemli fonksiyonları da yürütür.
Kupffer Hücreleri
KC’de bulunan kandaki bakteri ve makrofajları fagosite eder.
KC’nin karbonhidrat metabolizmasındaki etkisi
Karaciğer kan glikozunun normal sınırlarda kalmasında önemli rol oynar. Buna glikoz tamponlama görevi denir. Yani, kanda glikoz fazla iken bunun glikojen şeklinde depolanmasını sağlarken, glikoz konsantrasyonunun düşmesi durumunda depo glikojeni glikoza çevrilir. Karaciğer, kan glikoz konsantrasyonu düşük olduğunda glikoneogenez ile de kan şekerini normale getirmeye çalışır. Lipid ve amino asitlerden glikoz elde edilmesine glikoneogenez denir. Ayrıca galaktoz ve fruktozun glikoza çevrilmesi ve metobolizma ara ürünlerinin glikoza dönüştürülmesi yoluyla da kan glikozu düzenlenir.
Karaciğerin Lipid Metabolizması Üzerine Etkileri
Yağlar, gliserol ve yağ asitlerine yıkıldıktan sonra yağ asitleri tüm vücutta olduğu gibi karaciğerde de çok daha hızlı olarak oksidasyona uğrar. Böylece enerji üretimi için sitrik asit siklüsüne girecek olan Asetil Co A oluşur. Asetil Co A’dan da sitrik asit siklüsünde enerji sağlanır. Karaciğerde oluşan fazla Asetil Co A’lar ikişer melokül halinde birleşerek asetoasetik aside çevrilir (keton). Bu molekül dokularda gerektiğinde tekrar asetil Co A’lara yıkılarak enerjiye çevrilir. (Asetoasetik asit kolay eriyen ve karaciğerden vücut sıvılarına kolayca dağılan bir maddedir)
Bunlardan başka;
• Karbonhidrat ve proteinlerden yağ sentezi
• Kolesterol sentezi ( membranların yapımında, hormonların ve birçok önemli maddenin sentezinde
yapı taşı olarak önemlidir, % 80’i safra tuzlarına çevrilir, % 20 si vücutta kullanılır.)
• Lipoprotein sentezi : LDL (Düşük dansiteli lipoprotein)
HDL (Yüksek dansiteli lipoprotein)
VLDL (Çok düşük dansiteli lipoprotein)
• Fosfolipid sentezi (lesitin, sefalin, sfingomyelin): En önemli fonksiyonları hücre yapı elementleri
(myelin kılıf, membran vs.) oluşumuna katılır.
Karaciğerin Protein Metabolizması Üzerine Etkileri
Amino asitler enerji için kullanılmadan veya karbonhindat ve yağlara çevrilmeden önce deaminasyonu (amino grubunun ayrılması) şarttır. Bu karaciğerde gerçekleştirilir.
• Deaminasyon sırasında karaciğerde oluşan NH3 üre’ye dönüştürülerek kandan uzaklaştırılır,
2 NH3 + CO2 → NH2 - C=0- NH2 + H2O
(NH3 ayrıca barsaklarda bakterilerce de oluşturulur ve kana geçerek karaciğerde üreye çevrilir). Karaciğer yetmezliğinde NH3 vücutta birikir ve MSS’nde toksik etkiler oluşturarak hepatik komaya neden olur (Hepatik ensefalopati). Üre vücut sıvılarına geçer ve böbreklerden atılır.
• Plazma proteinleri sentezi karaciğerde yapılır (Albumin, globulin, fibrinojen).
• Non-esansiyel amino asitler karaciğerde sentezlenir. Bu sentez bir transaminasyon reaksiyonudur ve “amino transferazlarla” yürütülür. Bu enzimler Piridoksin (Vit–B6) deriveleridirler. Pridoksin
eksikliğinde amino asit sentezi bozulur.
KC’nin Depo Fonksiyonu
Karaciğer enerji üretimi için depoladığı karbonhidrat, yağ ve amino asitlerden başka önemli molekülleri ve elementleri de depolar:
• Vücutta demirin büyük kısmı ferritin şeklinde karaciğerde depolanır. Karaciğer hücrelerinde demirle birleşen apoferritin bulunur. Vücut sıvılarında Fe++ artınca apoferritinle birleşerek ferritin meydana gelir. Fe++ azaldığı zaman ferritinden Fe serbestleşir. Bu olaya apoferritin - ferritin sisteminin kan demirini tamponlama işlevi denir.
• Karaciğerde yağda eriyen A, D, E, K vitaminleri depo edilir;
• Vit-A ve Vit-B12 deposu 1 yıl yeterlidir.
• Vit-D deposu 3–4 ay yeter.
Karaciğerin İtrah (Ekskresyon-atılım) Fonksiyonu
Birçok ilacın veya kimyasal maddenin atılımı karaciğerden safra yoluyla olabilmektedir, karaciğerin bu transformasyon ve ekskresyon fonksiyonları ile ilgili kimyasal reaksiyonları hepatositlerde gerçekleşir. Hepatositlerin, düz endoplazmik retikulumlarında kimyasal transformasyonlardan sorumlu enzim sistemleri ve ko-faktörler vardır (özellikle ilaçlar üzerine etkili). Ayrıca E.R’da birçok bileşiğin glukuronik asit, glisin veya glutatyon ile konjugasyonunu katalizleyen enzimler de bulunur. Bazı ilaçların metabolitleri safra ile atılır. Bütün metabolitlerin atılımı safra yolu ile değildir, suda eriyenler böbrek yolu ile itrah edilir.
Karaciğerden itrah edilen maddeleden bazıları:
• Antibiyotikler: Penisilin, sulfonamid, eritromisin, ampisilin,
• Tüm steroid hormonlar (östrojen, aldosteron, kortizol vb.) ve T4 karaciğerde etkisizleştirilir ve atılır. • Kalsiyum vücuttan karaciğer yolu ile atılır. Kalsiyum önce safraya salgılanır ve sonra feçes ile atılır. • Epinefrin ve norepinefrin karaciğerde oksidasyona uğratılarak inaktive edilir.
Kan pıhtılaşması ile karaciğerin ilişkisi
Kanda kaogulasyon işleminde görev yapan proteinlerin çoğu karaciğerde yapılır. Fibrinojen (FI), Protrombin (FII), Akseleratör globulin, Faktör VII, IX ve X
Karaciğerde pıhtılaşma faktörlerinden F2, F7, F9 ve F10 oluşumu için K vitamini gereklidir. K vitamini eksikliğinde kan pıhtılaşması bozulur.
Karaciğerin immun sistemdeki rolü
Karaciğerin immun sistemdeki rolü: Karaciğer RES sistemin bir parçasıdır. Kanlanması çok olduğundan karaciğer makrofojları olan kupffer hücreleri kandaki mikroorganizmaları sinuzoidler içinde fagosite ederler.
Kan depolama fonksiyonu:
Vücut kanının %10 unu karaciğer depolar. Santral venöz basınç (CVP) yükselirse bu % 20’ lere çıkabilir. Normal şartlarda depolanan 500 ml kan, dolaşıma ekstra kan sağlar veya kan miktarı arttığında dolaşımdan kanı alır depolar ( venöz depo fonksiyonu).
SAFRA SEKRESYONU VE SAFRANIN FONKSİYONLARI
Karaciğerden günde yaklaşık 500–1000 ml safra salgısı yapılır. Safra asitleri karaciğerde kolesterolden sentezlenir. Safranın içeriğinde şunlar vardır.
• Su % 96-98
• Safra tuzları % 0,7
• Bilirubin % 0,2
• Kolesterol % 0,1
• Lesitin % 0,5
• İnorganik tuzlar % 0,7
• Yağ asitleri % 0,15
Karaciğerde safra, hepatositlerden salgılanır. Salınan safra, safra kanallarından koledok kanalına ve safra kesesine geçer. Safra duodenuma doğrudan aktığı gibi, ihtiyaç duyuluncaya kadar kesede depolanır (Şekil– 36). Kese hacmi 50 ml kadardır. Safra burada suyu ve elektrolitleri emilmek suretiyle yoğunlaştırılarak depolanır. Besin alınımından sonra kimus içeriği (özellikle yağlar) duodenuma ulaşınca, duodenum mukozasından kolesistokinin salınımı başlar. Kolesistokinin safra kesesinin kasılmasını uyarır, kasılma oddi sfinkterinde gevşemeye neden olur.
Safra kesesi n. vagus yoluyla da uyarılarak salgısı artırılır. Diyette yağ olmadığı zaman kese kasılmaları zayıftır. Ayrıca mideden salınan gastrinin de kolesistokinine oranla daha zayıf olarak uyarıcı etkisi vardır. Safra tuzları, glisin veya taurin ile konjuge safra asitlerinin (kolik asit ve kenodoksikolik asit) Na ve K tuzlarıdır. Kolonda bakteriler kolik asiti deoksikolik asite ve kenodeoksikolik asiti de litokolik asite dönüştürürler. Bakteri etkisi ile oluştuğu için deoksikolik asit ve litokolik asite sekonder safra asitleri denir. Kolesterolden zengin diyet alan şişman bireylerde safra kesesinde kolesterol kaynaklı taşlar oluşabilir (kolelitiyazis). Kolesistitler bazen aşırı su geri emilimine neden olarak inflamasyonla mukozal yüzeyde kolesterolün çökmesine neden olabilir. Bu da taş oluşumu sebebidir.
Tedavi: kenodeoksikolik asit ile taş oluşumu yavaşlatılabilir ve kolesterol sekresyonu azaltılır. radikal tedavi kolesistektomidir.
Safranın Fonksiyonu
Safra sisteminin iki önemli görevi vardır.
1- Yağların sindiriminin ve emiliminin
kolaylaştırılmasında etkilidir. Bu işlem safra asit ve
tuzları ile gerçekleştirilir. Safra tuzları yağların ince
barsaklarda emilimi için emülsiyon haline
dönüşümünü sağlarlar. Böylece yağları, lipazın
parçalayabileceği hale getirirler Ayrıca yağ
sindiriminin son ürünlerinin barsak mukozasına
taşınma (miçel oluşumu) ve emilimine de yardım
ederler.
2- Önemli metabolik yıkım ürünlerinin atılması
safra ile gerçekleşir. Özellikle eritrositlerin
yıkılması sonucu oluşan hemoglobinin metaboliti olan bilirubin safra yolu ile atılır. Ayrıca karaciğerde yapılan kolesterolün de bir kısmı bu yolla atılır.
Safra Tuzlarının Enterohepatik Sirkülasyonu
Safra tuzları ince barsaklara geçtikten sonra yaklaşık % 90-95 geri emilir (% 5-10’ u ise kolona geçerek atılır). Bu emilim jejunum başlangıcında diffüzyon ile distal ileumdan ise aktif transport ile olur. Safra karaciğerde tekrar sentezlenir. Safra tuzlarının bu dolaşımına enterohepatik sirkülasyon denir (Şekil–37). Herhangi bir nedenle terminal ileum rezeksiyonu yapılırsa diyetteki yağın % 50’si emilemez, feçesle atılır (steatore). Buna bağlı olarak yağda eriyen vitaminlerin emilimi de bozulur ve malabsorbsiyon meydana gelir. Safra tuzlarının emilimi engellendiğinden karaciğer de daha fazla safra tuzu üretmeye başlar. Ama bu üretim yeterli olmayabilir ve sonuçta feces ile fazla yağ kaybedilir: Sekretin pankreastan HCO3 dan zengin bir sekresyonu uyardığı gibi safra kanallarından da HCO3 tan zengin bir salgıyı uyarır, böylece duodenumdaki asit nötralize edilir ve mukoza korunur.
BSF (Brom-sulfoftalein) testi:
Hemoglobin—>Globin+ HEM halkası
Hem Halkası—>Serbest Fe(transferrin ile taşınır. |
|
BİLİVERDİN ( 4 pirol çekirdeğinden oluşur)
Serbest bilirubine indirgenir
Makrofajlardan kana serbestleştirilir
Serbest bilirubin + Albümin ( Kanda nonkonjuge = indirekt bilirubin)
Non konjuge biliruribin, karaciğerde hepatositlerde albuminden ayrılır ve % 80 oranında glukuronize olur.
Glukuronil transferaz
Serbest bilirubinin %10 ‘u SO4 ile birleşip bilirubin-SO4 meydana gelir. Hepatositlerden, konjuge (direkt) bilirubinin çoğu safra kanallarına aktif transport ile taşınır. Çok azı ise kana karışır, suda çözündüğünden idrarla atılır. Barsaklara geçen çoğunluk ise bakterilerce ürobilinojene çevrilir. Ürobilinojen enterohepatik dolaşımla % 90-95 geri alınır (Ürobilinojen idrarın sarı rengini verir). Ürobilinojenin % 5’ i böbreklerle atılır. İdrar açık havada oksitlenirse ürobilinojen ürobiline dönüşür. Konjuge bilirubinin bir kısmı ise ürobilinojene çevrilmeyip feçese geçer. Feçeste oksitlenir ve sterkobiline dönüşür, bu da feçesin rengini verir.
Acıkma
Enerji gereksinimini karşılamak için organizmayı besin almaya yönelten fizyolojik durumdur ve birçok objektif duygular eşlik eder. Örneğin saatlerce besin almayan bir insanda, midede açlık kasılmaları görülür. Açlık devam ederse kasılmalar ağrılı açlık kramplarına döner. Mide çıkarılsa bile psişik açlık duygusu daima oluşur. Besine duyulan bu istek kişiyi yeterli besin almaya yöneltir.
İştah
Çoğu zaman açlık ile aynı anlamda kullanılırsa da, iştah genel besin isteği yerine belirli tipte besine karşı isteği belirtir. Bu şekilde iştah, yiyeceği besinin niteliğini seçme konusunda kişiye yardım eder. İştah kişinin daha önce edinmiş olduğu lezzet duyguları ile şekillenir ve kişiden kişiye değişir.
Doyma
Açlığın tersidir. Besin isteğinin karşılanmasından doğan bir duygudur. Doyma duygusu genellikle doyurucu bir yemekten sonra, özellikle kişinin besin depoları olan yağ deposu ve glikojen depoları dolduktan sonra alınır.