Kapitel 8 Flashcards
(161 cards)
1
Q
Money
A
Para
2
Q
I need money.
A
Paraya ihtiyacım var.
3
Q
I have no money.
A
Param yok.
4
Q
Expensive
A
Pahalı
5
Q
Cheap/inexpensive
A
Ucuz/ucuz
6
Q
Something
A
Bir şey
7
Q
I bought something and it was expensive.
A
Bir şey aldım ve pahalıydı.
8
Q
I need money because I would like to buy something.
A
Bir şey almak istiyorum, bu yüzden paraya ihtiyacım var.
9
Q
Clothes
A
Giysiler
10
Q
The clothes were inexpensive.
A
Giysiler ucuzdu.
11
Q
I went shopping.
A
Alışverişe gittim.
12
Q
He bought some clothes.
A
O giysiler aldı.
13
Q
She needs clothes so she went shopping.
A
Giysilere ihtiyacı olduğu için alışverişe gitti.
14
Q
Where did you buy the clothes? I bought the clothes online.
A
Giysileri nereden aldın? Giysileri internetten aldım.
15
Q
To bring
A
Getirmek
16
Q
The vacation
A
Tatil
17
Q
I bring many clothes on vacation.
A
Tatile çok giysi götürüyorum.
18
Q
You bring money and clothes on vacation.
A
Tatile para ve giysi götür.
19
Q
My vacation was expensive.
A
Tatilim pahalıya mal oldu.
20
Q
Credit card
A
Kredi kartı
21
Q
What do you bring on vacation? I bring clothes and my credit card.
A
Tatile ne götürüyorsun? Giysi ve kredi kartımı götürüyorum.
22
Q
Passport
A
Pasaport
23
Q
I need my passport on vacation.
A
Tatilde pasaportuma ihtiyacım var.
24
Q
I maybe need my passport.
A
Pasaportuma ihtiyacım olabilir.
25
What do you need on vacation? I need money and my passport.
Tatilde neye ihtiyacın var? Paraya ve pasaportuma ihtiyacım var.
26
Medicine
İlaç
27
I need medicine.
İlaç lazım.
28
She needs medicine because she's sick.
Hasta olduğu için ilaca ihtiyacı var.
29
Headache
Baş ağrısı
30
I have a headache.
Başım ağrıyor.
31
I bought medicine because I have a headache.
Başım ağrıyor diye ilaç aldım.
32
She brings medicine because she has a headache.
Başı ağrıyor diye ilaç getiriyor.
Başı ağrıyor olduğu için ilaç getiriyor.
33
A problem
Bir sorun
34
There's a problem.
Bir sorun var.
35
Is there a problem?
Bir sorun var mı?
36
I have a problem.
Bir sorunum var.
37
He has a problem because he has a headache.
Başı ağrıyor diye bir sorunu var.
38
The thing
Şey
39
These things
Bu şeyler
40
Important
Önemli
41
These things are important.
Bu şeyler önemli.
42
Your passport is important.
Pasaportun önemli.
43
He needs his passport because it's important.
Önemli olduğu için pasaportuna ihtiyacı var.
44
She needs that thing because it's important.
O şey önemli olduğu için ona ihtiyacı var.
45
A t-shirt
Bir tişört
46
A dress
Bir elbise
47
A suit
Bir takım elbise
48
Shoes
Ayakkabılar
49
Jeans
Kot pantolon
50
A coat
Bir palto
51
A skirt
Bir etek
52
A hat
Bir şapka
53
I wear/am wearing
Giyiyorum/giyiyorum
54
I wear a suit every day.
Her gün takım elbise giyiyorum.
55
I’m wearing a suit.
Takım elbise giyiyorum.
56
I'm cold.
Üşüyorum.
57
I'm cold so I wear a coat.
Üşüyorum, bu yüzden palto giyiyorum.
58
I'm hot
Sıcakım
59
I'm hot so I wear a t-shirt.
Sıcak olduğum için tişört giyiyorum.
60
He wears a suit in the office.
O ofiste takım elbise giyiyor.
61
My suit was expensive.
Takım elbisem pahalıydı.
62
She wears a dress at the weekend.
O hafta sonu elbise giyiyor.
63
We need new clothes so we go shopping.
Yeni kıyafetlere ihtiyacımız var, o yüzden alışverişe gidiyoruz.
64
I wear a coat because it’s cold.
Soğuk olduğu için palto giyiyorum.
65
My new t-shirt was inexpensive.
Yeni tişörtüm ucuzdu.
66
New
Yeni
67
Old
Eski
68
The jeans are new.
Kot pantolonlar yeni.
69
The clothes are expensive.
Kıyafetler pahalı.
70
I bought a suit and it was expensive.
Takım elbise aldım ve pahalıydı.
71
Where are my shoes? I don't know. I can't see your shoes.
Ayakkabılarım nerede? Bilmiyorum. Ayakkabılarını göremiyorum.
72
Red
Kırmızı
73
Blue
Mavi
74
Green
Yeşil
75
White
Beyaz
76
Black
Siyah
77
Brown
Kahverengi
78
Pink
Pembe
79
The shoes are new and red.
Ayakkabılar yeni ve kırmızı.
80
I bought a new t-shirt. It's blue.
Yeni bir tişört aldım. Mavi.
81
I don't like the white dress.
Beyaz elbiseyi beğenmedim.
82
Where did you buy that?
Nereden aldın?
83
Where did you buy the black suit?
Siyah takım elbiseyi nereden aldın?
84
The shop
Mağaza
85
I bought the black suit in the shop.
Siyah takım elbiseyi mağazadan aldım.
86
I bring a black t-shirt and white shoes on vacation.
Tatile siyah tişört ve beyaz ayakkabı götürüyorum.
87
Next week
Haftaya
88
My vacation begins next week.
Haftaya tatilim başlıyor.
89
On vacation I wear a black t-shirt and blue jeans.
Tatilde siyah tişört ve mavi kot pantolon giyiyorum
90
I have to buy new clothes.
Yeni kıyafetler almam lazım.
91
Where can I buy new clothes?
Yeni kıyafetleri nereden alabilirim?
92
You can buy new clothes in the shop.
Mağazadan yeni kıyafetler alabilirsin.
93
To try something
Bir şeyi denemek
94
To try clothes
Kıyafetleri denemek
95
I want to try (on) the clothes.
Kıyafetleri denemek istiyorum.
96
Of course!
Tabii ki!
97
Can I try this on? Of course!
Bunu deneyebilir miyim? Tabii ki!
98
I'll take the t-shirt.
Tişörtü alacağım.
99
To look good
Güzel görünmek
100
The shirt looks good.
Gömlek güzel görünüyor.
101
I think this shirt looks good.
Bu gömlek güzel görünüyor.
102
Do you think this dress looks good?
Bu elbise güzel görünüyor mu?
103
Good/bad
Güzel/çirkin
104
I think this dress looks bad.
Bu elbise çirkin görünüyor.
105
To look delicious
Lezzetli görünmek
106
The cake looks delicious.
Pasta lezzetli görünüyor.
107
I want this cake because it looks delicious.
bu pasta çok lezzetli gördüğü için istiyorum.
108
She thinks the food looks delicious.
Yemeklerin lezzetli göründüğünü düşünüyor.
109
Enough
Yeterli
110
Enough money
Yeterli para
111
I have enough money.
Yeterli param var.
112
I don't have enough money.
Yeterli param yok.
113
She wants the t-shirt but she doesn't have enough money.
Tişörtü istiyor ama yeterli parası yok.
114
The dress looks good but she doesn't have enough money.
Elbise iyi görünüyor ama onun yeterli parası yok.
115
Small
Küçük
116
Big
Büyük
117
The t-shirt is too big.
Tişört çok büyük.
118
The dress is too small.
Elbise çok küçük.
119
The price
Fiyat
120
high/low
Yüksek/düşük
121
The price is too high
Fiyat çok yüksek.
122
I don't have enough money. The price is too high.
Yeterli param yok. Fiyat çok yüksek.
123
A discount
İndirim
124
There is a discount
İndirim var
125
Is there a discount?
İndirim var mı?
126
The price is high. Is there a discount?
Fiyat yüksek. İndirim var mı?
127
Bigger than
Daha büyük
128
Smaller than
Daha küçük
129
This dress is bigger than this dress.
Bu elbise bu elbiseden daha büyük.
130
These shoes are smaller than these shoes.
Bu ayakkabılar bu ayakkabılardan daha küçük.
131
Important
Önemli
132
More important
Daha önemli
133
This is more important than that.
Bu, o şeyden daha önemli.
134
Money is important but friends are more important.
Para önemlidir ama arkadaşlar daha önemlidir.
135
Nothing
Hiçbir şey
136
I want nothing.
Hiçbir şey istemiyorum.
137
What do you want? Nothing!
Ne istiyorsun? Hiçbir şey!
138
I bought nothing in the shop.
Dükkândan hiçbir şey almadım.
139
Did you buy the shoes? No, I bought nothing.
Ayakkabıları aldın mı? Hayır, hiçbir şey almadım.
140
I bought nothing because the price was too high.
Fiyat çok yüksek olduğu için hiçbir şey almadım.
141
Nothing is more important than my family.
Ailemden daha önemli hiçbir şey yok.
142
I want to do something but I can't do anything/I can do nothing.
Bir şey yapmak istiyorum ama yapamıyorum/hiçbir şey yapamıyorum.
143
She wants to buy the new dress but she can't.
Yeni elbise almak istiyor ama alamıyor.
144
The clothes are really bad.
Giysiler çok kötü.
145
You have to buy new clothes, because your clothes are really bad.
Giysilerin çok kötü olduğu için yeni giysiler almalısın.
146
Interesting/boring
İlginç/sıkıcı
147
Bad/good
Kötü/iyi
148
Old/young/new
Eski/genç/yeni
149
Modern/old
Modern/eski
150
Full/empty
Dolu/boş
151
The city
Şehir
152
The city is interesting.
Şehir ilginç.
153
More interesting
Daha ilginç
154
This city is more interesting than my city.
Bu şehir benim şehrimden daha ilginç.
155
Her city is modern but boring.
Onun şehri modern ama sıkıcı.
156
The train is full.
Tren dolu.
157
The train was full yesterday but now it's empty.
Tren dün doluydu ama şimdi boş.
158
Older/younger
Daha yaşlı/daha genç
159
She's older than him
O ondan daha yaşlı.
160
He's younger than I.
O benden daha genç.
161
The city was interesting but now it's boring.
Şehir ilginçti ama şimdi sıkıcı.
