Lesson 1 Flashcards
(228 cards)
1
Q
alçak
A
- Yerden uzaklığı az olan, yüksek karşıtı
- Aşağı, yüksek olmayan
- Kısa
- Bile bile en kötü, en ahlaksızca davranışlarda bulunan, aşağılık, soysuz, namert, rezil hain
2
Q
tüketim
A
1 İsim
Tüketmek işi
2 Üretilen veya yapılan şeylerin kullanılıp harcanması, yoğaltım, istihlak, üretim karşıtı
3
Q
namert
A
Korkak, alçak, mert olmayan
4
Q
talep
A
- Bir kimseden bir şeyi yapmasını veya yapmamasını isteme, dileme, istem
- İstek
5
Q
yatık
A
Dik olmayan, eğik, yatırılmış bir durumda olan
sloping, slanting, leaning to one side
6
Q
eğilmek
A
incline, bend, lean
7
Q
dar gelmek
A
1 sıkıntı ve huzursuzluk vermek
8
Q
aralamak
A
left ajar, half open
9
Q
teşhis
A
diagnosis
10
Q
teşhisi konulmak
A
to be diagnosed
11
Q
direnç
A
resistance, resilience
12
Q
bütünlük
A
integrity, completeness, wholeness, collectivity
13
Q
imkan
A
possibility, opportunity, means
14
Q
anlamına gelmek
A
mean
15
Q
bağlantı
A
connection, tie, link
16
Q
zorlayıcı
A
compulsive
obsesif kompulsif bozukluk
zorlayıcı nedenler- circumstances beyond one’s control
17
Q
bozukluk
A
disorder, failure, defect
18
Q
sahici
A
real, genuine, true
19
Q
sahicilik
A
authenticity
20
Q
bunaltıcı
A
depressing, oppressive
21
Q
bunaltmak
A
bore, depress, weigh down
22
Q
mahçup etmek
A
overwhelm, make somebody feel small
23
Q
ayakta kalmak
A
stand, survive, remain standing
24
Q
kıpırdatmak
A
stir, wriggle, move
25
küçümsemek
belittle, underestimate, deprecate
26
değmek
touch
27
yenilmek
to be defeated, succumb to
28
ezilmek
crush, squeeze
29
ezmek
crush, overbear, thread under foot
30
itimat etmek
rely upon, put one’s trust, trust
güvenmek
31
ölüm kalım
life or death
32
alçak gönüllülük
humility
alçak gönüllü - aşağı olanları kendisiyle eşit tutan veya kendi değerini olduğundan aşağı gösteren (kimse), mütevazı
33
eşit tutmak
equate
34
ıssızlaşmak
become deserted, desolate
35
kararlaşmak
to be agreed upon
36
tahammül
endurance, patience, toleration
37
karşı koymak
oppose, resist, withstand
38
duyarlılık
sensivity, tenderness
39
idam etmek
execute
40
eşik
threshold, verge, brink
41
gezinmek
walk about, rove, ramble, pace
42
yıldönümü
anniversary, jubilee
43
yılmak
be sick of, dread
44
sürüklemek
drag, haul, pull
45
serüven
romance, adventure
46
dip dibe
side to side
47
kıyaslamak
to compare
48
içselleştirmek
to interiorise
49
ballandırmak
to exaggerate
50
bilimkurgu
science fiction
51
mahrum kalmak
to be destitute of
52
mahrum bırakmak
to deprive of
53
çiğnemek
to trample, crush
54
denk gelmek
to run into
55
kulak misafiri olmak
to eavesdrop, overhear
56
küçük düşürmek
to humiliate
57
bir arada
together
58
kıyasla
by comparison
59
muzdarip olmak
to suffer from
60
yapışmak
to cling to, hang
61
yağdırmak
to shower, pour
62
kızdırmak
to tease, anger
63
yaka paça
by force
64
eksiltmek
to diminish, lessen, extract
65
sürdürülebilir
sustainable
66
parmaklık
rail, bar, fencing
67
zulmetmek
to victimize
68
kaydolmak
to enroll, register, sign up
69
tanıdık gelmek
to look familiar
70
yükselişte
on the rise
71
söküp atmak
to wrench out
72
yer yer
everywhere
73
kabalık etmek
to behave rudely
74
geri zekali
retarded
75
sayıklamak
to be delirious, talk in one’s sleep
76
unutkanlık
forgetfulness, absentmindedness
77
alıkoymak
to detain
78
yabana atmak
to underestimate, wave away, shrug off, disregard
79
sağlam
solid, durable
80
ibret
warning, example, lesson
81
çamur
mud, slosh
82
çökmek
to fall down, collapse
83
kemirmek
to gnaw, corrode
84
bağışıklık
immunity
85
galibiyet
victory
86
sevimli
cute
87
hakikat
truth, essence, verity, right
88
sermek
to lay out
89
sonuca varmak
to come to the conclusion
90
alt etmek
to defeat, overcome
91
açık etmek
to publish, lay bare, express, give out
92
meydana çıkarmak
to reveal
93
zedelemek
to injure
94
tökezlemek
to stumble
95
üslup
wording, turn of phrase, strong language
96
ani
rapid, sudden
97
onarmak
to fix, mend
98
kamaşmak
to be dazzled
99
ürpermek
to chill, tremble
100
kılık
attire, disguise
101
marifet
skill, craft, cunningness
102
ima etmek
to refer to, hint at
103
çok sayıda
in large quantities, a great number of
104
yerle bir olmak
be razed to the ground
105
katliam
massacre, bloodshed
106
tanımlamak
to define, describe, identify
107
koşul
condition, terms
108
takdir etmek
to recognize, appreciate
109
yakinlarda
hearabouts, near, in the vicinity of
110
geri çekilmek
to withdraw
111
kısır
infertile, barren
kısırlaştırmak - to neuter, spay, sterilize
112
ilgi çekmek
to catch someone’s attention
113
hile
cheat, trick, fraud
hileli - tricky
Hile yapmak - to cheat
114
azımsamak
to undervalue, underestimate
115
kendine çekmek
to attract, draw
116
çıkarım yapmak
to deduce, guess
117
uydurmak
to make up, fabricate
118
doğal olarak
naturally
119
yaftalamak
to stigmitize, brand
yafta - tag, label
120
aksatmak
to hinder, disturb
121
doğrulmak
to straighten up
122
mahcubiyet
embarrassment
123
ayrılmaz
integral, inseparable
124
amansız
cruel, merciless, pitiless
aman - pardon, mercy
125
tepsi
tray
126
hüzünlenmek
to grieve, feel sad
127
izmarit
butt end, stump, cigarette end
128
danişmak
to consult, advise with, confer
129
teselli
consolation, comfort
130
rekabetçi
competitive
131
hakaret
defamation, insult
132
oluvermek
to befall, happen spontaneously
133
serinlemek
to become cool
134
şekillenmek
to form, take shape
135
onaylanmak
to be approved
136
isteğe bağlı
optional
137
aktarmak
to transfer, change, transplant
138
yüz vermek
to indulge, spoil
139
mühim
important, significant
140
narin
delicate, frail, fragile, slim
141
işine gelirse
suit yourself!
take it or leave it!
142
neşeli
cheerful
143
muradına ermek
to attain one’s desire
144
berrak
clear, transparent, luminous
145
gücenmek
to be offended
146
konuşkan
chatty, talkative
147
yenik düşmek
to succumb to, be defeated
148
şenlenmek
to cheer up, liven, jollify
şen - merry
149
bağlam
context
150
kısım
a part, section, branch
151
uyumlu
compatible
152
çağdaş
contemporary
153
makul
reasonable
154
sağlama almak
to ensure, assure
155
ciddiye binmek
to become serious
156
acıkmak
to get hungry
157
önlem
precaution, measure
önlem almak - to make provisions
158
tedirgin
uneasy, restless
159
tarım
agriculture
160
fethetmek
to conquer
161
tırmanmak
to climb, scramble up
162
kaldırmak
to remove, lift
163
iştah
appetite
164
azim
determination
165
eşlik etmek
to accompany
166
bu açıdan
in this respect
167
hitap etmek
to address
168
duyurmak
to announce
169
durup dururken
for no reason, suddenly, unexpectedly
170
darmadağın etmek
to mess up, disarray
171
ukala
smart, knowing all
172
dillendirmek
to put into words, to express
173
bağışla beni
forgive me
bağışlamak - to forgive, grant, pardon
174
şahsına münhasır
unique
175
heves
eagerness, enthusiasm
heveslendirmek - to motivate, give someone ideas
176
iple çekmek
to look forward to
177
el kol hareketi
gesture
178
gözden geçirmek
to review, look over, run through
179
sırılsıklam aşık olmak
to be madly in love, to fall head over heels in love
180
gözdağı
menace, intimidation
gözdağı vermek - to threaten, menace
181
kar etmek
to make a profit
182
bu devirde
in these hard times
183
maruz kalmak
to be exposed to
184
farkındalık
awareness
185
katıla katıla gülmek
to shriek with laughter
186
günah keçisi
a scapegoat
187
yoklamak
to examine, survey, feel
188
halsiz
exhausted, weak, tired out
189
sıçramak
to jump, splash, leap
190
yürürlük
enforcement, operation
191
içeren
including
192
ferahlamak
to feel relieved
193
kımıldamak
to move
Kımıldama! Don’t move!
194
zoruna gitmek
to deeply resent something
195
pekiştirmek
to intensify, reinforce
196
serzeniş
reproach
197
zayıf düşmek
to weaken
198
kuşatmak
to surround
199
iletişime geçmek
to contact, communicate
200
pratiğe dökmek
to put into practice
201
haddinden fazla
excessive, too much
202
temellenmek
to Base, ground
203
hazmetmek
to put up with, tolerate, bear, stomach
204
teşrif etmek
to grace, honour
205
kafa ütülemek
to nag, blabber, pester
206
kafayı üşütmek
to go bananas, to be off one’s head
207
müşkül
inconvenient
208
taçlandırmak
to crown
taç - a crown
209
kaynaşmak
to socialize
210
nemlenmek
to become damp, moisten
211
gafil avlanmak
to be caught unawares
212
yararlanmak
to benefit, take advantage of
213
çaktırmak
to be noticed
214
uslu durmak
to be quiet, good, behave
215
kısıtlamak
to restrict, limit
kısıt - constraint
216
olası
potential, probable
olasılık - probability, possibility
217
olabildiğince
as far as possible, to the maximum
218
idrak etmek
to comprehend, reach, attain, understand, get
idrak- cognizance, comprehension, appreciation, grasp
219
alay etmek
to ridicule, tease
220
şart koşmak
to set conditions
221
yufka yürekli
soft hearted
222
misilleme
a retort, reprisal, retaliation
223
hiç mi hiç
not in the least
224
çekilmez
insufferable, unbearable
225
tekelleşmek
to monopolize
226
Ayrıcalık
privilege
227
Hava atmak
to brag
228
istişare etmek
to consult, advise
