Täglich Flashcards by Engin ATAC

klappen

Hoffentlich klappt alles wie geplant.

yolunda gitmek, işe yaramak

Umarım her şey planlandığı gibi yolunda gider.

How well did you know this?

Not at all

Perfectly

plötzlich

Plötzlich fing es an zu regnen.

aniden, birdenbire

Birdenbire yağmur yağmaya başladı.

How well did you know this?

Not at all

Perfectly

die Steigung

Die Steigung dieses Weges ist ziemlich anstrengend.

yokuş, eğim

Bu yolun eğimi oldukça yorucu.

How well did you know this?

Not at all

Perfectly

Wunde

Die Wunde heilt langsam.

Yara

Yara yavaş iyileşiyor.

How well did you know this?

Not at all

Perfectly

Hätte hätte Fahrradkette

hätte hätte Fahrradkette.

How well did you know this?

Not at all

Perfectly

Bereiten

Ich bereite das Abendessen vor.

Hazırlamak

Akşam yemeğini hazırlıyorum.

How well did you know this?

Not at all

Perfectly

Zusätzlich

Zusätzlich zum Gehalt bekommst du einen Bonus.

İlave olarak

Maaşa ek olarak bir de prim alıyorsun.

How well did you know this?

Not at all

Perfectly

Grund

Was ist der Grund für deine Entscheidung?

Sebep

Kararının sebebi nedir?

How well did you know this?

Not at all

Perfectly

Klappen

Hat alles geklappt?

İşe yaramak

Her şey yolunda gitti mi?

How well did you know this?

Not at all

Perfectly

Umsetzen

Wir müssen die Theorie in die Praxis umsetzen.

Uygulamak

Teoriyi pratiğe dökmeliyiz.

How well did you know this?

Not at all

Perfectly

Fortfahren / Fortsetzen

Lass uns mit der Arbeit fortfahren.

Devam etmek

Çalışmaya devam edelim.

How well did you know this?

Not at all

Perfectly

Aushalten

Ich kann diesen Lärm nicht mehr aushalten.

Dayanmak

Bu gürültüye artık dayanamıyorum.

How well did you know this?

Not at all

Perfectly

Reagieren

Wie hast du auf die Nachricht reagiert?

Tepki göstermek

Haber karşısında nasıl tepki verdin?

How well did you know this?

Not at all

Perfectly

Persönlichkeit

Jeder Mensch hat eine einzigartige Persönlichkeit.

Kişilik

Her insanın benzersiz bir kişiliği vardır.

How well did you know this?

Not at all

Perfectly

Übertreiben

Du sollst nicht immer so übertreiben.

Abartmak

Her zaman bu kadar abartmamalısın.

How well did you know this?

Not at all

Perfectly

Vereinbarung

Wir haben eine Vereinbarung getroffen.

Anlaşma

Bir anlaşmaya vardık.

How well did you know this?

Not at all

Perfectly

Staat

Der Staat muss seine Bürger schützen.

Devlet

Devlet vatandaşlarını korumalıdır.

How well did you know this?

Not at all

Perfectly

Verlängern

Kann man das Visum verlängern?

Uzatmak

Vize uzatılabilir mi?

How well did you know this?

Not at all

Perfectly

Ablaufen

Der Vertrag läuft bald ab.

Süresi dolmak

Sözleşmenin süresi yakında doluyor.

How well did you know this?

Not at all

Perfectly

Pauschalierung

Die Pauschalierung macht die Abrechnung einfacher.

Götürü hesaplama

Sabit ücret faturalandırmayı kolaylaştırır.

How well did you know this?

Not at all

Perfectly

Edelstahl

Diese Pfanne besteht aus Edelstahl.

Paslanmaz çelik

Bu tava paslanmaz çelikten yapılmıştır.

How well did you know this?

Not at all

Perfectly

Zurückweisen

Er hat das Angebot zurückgewiesen.

Reddetmek

Teklifi reddetti.

How well did you know this?

Not at all

Perfectly

Lärm

Der Lärm auf der Baustelle ist unerträglich.

Gürültü

Şantiyedeki gürültü dayanılmaz.

How well did you know this?

Not at all

Perfectly

Stimme

Ihre Stimme ist sehr angenehm.

Ses

Onun sesi çok hoş.

How well did you know this?

Not at all

Perfectly

**Feuchtigkeit** | Die Feuchtigkeit im Keller ist hoch.

Nem | Bodrumdaki nem oranı yüksek.

**Betrieb** | Der Betrieb wurde 1990 gegründet.

İşletme | İşletme 1990 yılında kuruldu.

**Betreiben** | Sie betreiben ein kleines Café.

İşletmek | Küçük bir kafe işletiyorlar.

**Witz machen** | Er macht gern Witze.

Şaka yapmak | Şaka yapmayı sever.

**Begründung** | Ich brauche eine Begründung für deine Entscheidung.

Gerekçe | Kararın için bir gerekçeye ihtiyacım var.

**Entwickeln** | Die Firma entwickelt neue Technologien.

Geliştirmek | Şirket yeni teknolojiler geliştiriyor.

**Pauschale** | Wir berechnen eine Pauschale von 50 Euro.

Götürü | 50 Euro götürü ücret alıyoruz.

**Zählen** | Ich kann bis hundert zählen.

Saymak | Yüze kadar sayabilirim.

**Kämpfen** | Er kämpft für seine Rechte.

Savaşmak | Hakları için mücadele ediyor.

**Genießen** | Ich genieße meinen Urlaub.

Tadını çıkarmak | Tatilimin tadını çıkarıyorum.

**Verbindung** | Ich habe keine Verbindung zum Internet.

Bağlantı | İnternete bağlantım yok.

**Abgesagt** | Das Konzert wurde abgesagt.

İptal edildi | Konser iptal edildi.

**Niesen** | Ich muss ständig niesen.

Hapşırmak | Sürekli hapşırmak zorundayım.

**Subunternehmer** | Wir arbeiten mit mehreren Subunternehmern zusammen.

Taşeron | Birçok taşeronla çalışıyoruz.

**Klar soweit** | Klar soweit?

Çaktın mı? | Anlayabildin mi?

**Anweisung** | Folge der Anweisung genau.

Talimat | Talimatlara tam olarak uy.

**Reinigung** | Die Reinigung erfolgt täglich.

Temizlik | Temizlik günlük olarak yapılır.

**Verzinkt** | Das Rohr ist verzinkt.

Galvanizli | Boru galvanizlidir.

**Die Bestellung** | Ihre Bestellung ist angekommen.

Sipariş | Siparişiniz geldi.

**Mannschaft** | Unsere Mannschaft hat gewonnen!

Takım | Takımımız kazandı!

**Vorbereitung** | Die Vorbereitung ist sehr wichtig.

Hazırlık | Hazırlık çok önemlidir.

**Überarbeiten** | Ich muss den Text überarbeiten.

Revize etmek | Metni gözden geçirmeliyim.

**Kontakt** | Ich habe keinen Kontakt zu ihm.

İletişim | Onunla iletişimim yok.

**Verwalten** | Ich verwalte die Finanzen der Firma.

Yönetmek | Şirketin finansını ben yönetiyorum

**Enthalten** | Diese Packung enthält zehn Stück.

İçermek | Bu paket on adet içeriyor.

**Soweit ich weiß** | Soweit ich weiß ist er im Urlaub.

Bildiğim kadarıyla | Bildiğim kadarıyla tatilde.

**Einweisung** | Vor dem Start gibt es eine Einweisung.

Bilgilendirme | Başlamadan önce bir bilgilendirme olacak.

**Bewusst** | Er hat das bewusst gemacht.

Bilinçli | Bunu bilinçli olarak yaptı.

**die Möglichkeit** | Ich habe keine andere Möglichkeit, als zu warten.

**olasılık, imkan** | Beklemekten başka bir imkanım yok.

**Großartig** | Das war eine großartige Leistung!

Harika | Bu harika bir performanstı!

**Relativ** | Das ist relativ günstig.

Nispeten | Bu nispeten uygun.

**Bewerbungsgespräch** | Das Bewerbungsgespräch war erfolgreich.

İş görüşmesi | İş görüşmesi başarılı geçti.

**Nötig** | Ist das wirklich nötig?

Gerekli | Bu gerçekten gerekli mi?

**Überraschung** | Was für eine Überraschung!

Sürpriz | Ne sürpriz ama!

**Aufregend** | Das war ein aufregendes Spiel.

Heyecan verici | Bu heyecan verici bir oyundu.

**allerdings** | Die Wohnung ist schön, allerdings etwas teuer.

**gerçi, ancak** | Daire güzel, ancak biraz pahalı.

**Ganz genau**

so war es!

**Günstig** | Das ist ein günstiges Angebot.

Uygun | Bu uygun bir teklif.

**die Abdichtung** | Die Abdichtung des Daches muss regelmäßig überprüft werden.

yalıtım, sızdırmazlık | Çatının yalıtımı düzenli olarak kontrol edilmelidir.

**die Batterien** | Ich muss die Batterien in der Fernbedienung wechseln.

piller | Televizyon kumandasındaki pilleri değiştirmem gerekiyor.

**vorstellen** | Ich möchte dir einen guten Freund von mir vorstellen.

tanıtmak, takdim etmek | Sana iyi bir arkadaşımı tanıtmak istiyorum.

**kriegen** | Ich kriege morgen endlich mein Paket.

almak, elde etmek | Yarın sonunda paketimi alıyorum.

**der Mülleimer** | Kannst du bitte den Mülleimer rausbringen?

çöp kutusu | Çöp kutusunu dışarı çıkarabilir misin?

**fraglich** | Es ist fraglich, ob er rechtzeitig kommt.

şüpheli, belirsiz | Zamanında gelip gelmeyeceği belirsiz.

**die Quelle** | Diese Information stammt aus einer zuverlässigen Quelle.

**kaynak** | Bu bilgi güvenilir bir kaynaktan geliyor.

**bunte** | Auf dem Markt gibt es viele bunte Blumen.

**überall** | Überall in der Stadt hängen Plakate für das Konzert.

**her yerde** | Şehrin her yerinde konser afişleri asılı.

**der Staub** | Auf dem Regal hat sich viel Staub gesammelt.

**toz** | Rafın üzerinde çok fazla toz birikmiş.

Täglich Flashcards

(72 cards)