VOA Words Flashcards
(133 cards)
1
Q
in a row
A
art arda, üst üste, peş peşe
2
Q
emeritus
A
emekli öğretim üyesi
3
Q
emergent
A
ortaya çıkan, gelişen, acil
4
Q
mortality
A
ölüm oranı
5
Q
hardship
A
sıkıntı, zorluk
6
Q
resulting
A
ortaya çıkan
7
Q
place the blame on someone
A
birisini suçlamak
8
Q
mortality
A
ölüm oranı
9
Q
hardship
A
sıkıntı, zorluk (distressed)
10
Q
resulting
A
ortaya çıkan
11
Q
be to blame for something
A
sorumlusu olmak, suçlusu olmak (place the blame on someone ile karıştırma!)
Warmer temperatures are partly to blame for heavy rainfall in Indonesia - Daha yüksek sıcaklıklar Endonezya’daki aşırı yağmurların kısmen soumlusudur.
12
Q
distressed
A
sıkıntılı
13
Q
get by
A
geçinmek
try to get by (geçinmeye çalışmak)
14
Q
in the making
A
olmakta, yapılmakta, devam etmekte,
decades in the making (on yıllardır devam etmekte)
15
Q
relative to
A
göre
16
Q
opioid
A
uyuşturucu
17
Q
attend
A
gitmek, katılmak
attend the class: sınıfa girmek
attend the school: okula gitmek
18
Q
Substantial
A
Önemli
19
Q
Interpret
A
Yorumlama
20
Q
Mediocre
A
Vasat
21
Q
Revive
A
Canlandırmak
22
Q
Go into effect
A
Yürürlüğe girmek
Go into: girmek
23
Q
Establish
A
Kurmak
24
Q
Mount
A
- düzenlemek (arrange)
to mount a protest/campaign/an exhibition - to increase gradually
The death toll continues to mount. (Ölü sayısı artmaya devam ediyor.) - monte etmek
- dağ
5.binmek (to get on a bicycle, horse, etc. in order to ride it)
He mounted his horse and rode away.
Mount & Blade !!!
25
Detain
Alıkoymak, gözaltına almak
26
Condemn
Kınamak
27
Arbitrary
Keyfi
28
Detention
Göz altına alma alıkoyma tutuklama
29
Of
Karşı, ile ilgili
30
Bar
Kısıtlamak, engellemek
Çubuk
31
measles
kızamık
32
infect
bulaştırmak, bulaşmak, enfekte etmek
33
outrage
rezalet
34
vaccine
aşı
35
outbreak
salgın
36
fund
fon, sermaye
37
in the face of
karşısında
38
scramble
1. çabalamak, mücadele vermek, az olan bir şeyi kapmak için yarışmak
- New teachers scramble to get jobs in the best schools.
- People are scrambling to buy property before prices rise even further.
- [scramble to do something] Shoppers were scrambling to get the best bargains.
2. karıştırmak
3. tırmanmak
He scrambled up the cliff and raced towards the car.
39
contagious
bulaşıcı
40
distrust
güvensizlik
41
deafness
sağırlık
42
victim
kurban
43
aid
yardım etmek, yardım, yardımcı
44
put (someone) at risk
birini riske atmak (deyim)
It can stay in the air for several hours after an infected person is no longer present, putting anyone not vaccinated at risk.
45
Related to
İle ilgili (relative to: göre ile karıştırma!!)
46
Reassure
Güvence vermek
Reassuring: güven verici
Officials reassured callers who were worried about the fires.
47
for the year ahead
Önümüzdeki yıl
48
reach the decision
Karara varmak
49
electorate
seçmenler, seçmen, seçmen kitlesi
50
shortage
kıtlık
51
swing
dönme, salıncak, salınma
52
hold
tutmak, düzenlemek (seçim düzenlemek, 3.hali held - had been held)
53
opposition
muhalefet
54
liken
benzetmek
55
welfare state
refah devleti
56
come into being
ortaya çıkmak, oluşmak
57
conservative
muhafazakar
58
over
zarf anlamı: bir olay üzerine
59
establishment
kuruluş, kurum, long-established (köklü)
60
keep up with
ayak uydurmak
61
govern
yönetmek
62
plot
komplo, arsa
63
consecutive
continously, devamlı, sürekli olarak, in a row
64
throw out
reddetmek
65
discontent
memnuniyetsizlik
66
trade union, union
sendika
67
nationwide
ülke çapında
68
strike
grev, vuruş
69
intervention
müdahale, araya girme (military intervention)
70
turn out
olmak (how it will turn out? nasıl olacak?)
71
uneven
dengesiz
72
failure
başarısızlık, yetmezlik (heart failure)
73
inflammation
iltihap
74
gum
sakız, zamk, diş eti
75
seek
istemek, aramak
76
take part
katılmak, yer almak, appear in
77
hearing
```
duruşma, duyma
court hearing (mahkeme duruşması)
```
78
judicial
adli
79
litigant
davacı, plaintiff
80
defendant
davalı, sanık
81
objection
itiraz
| Does he have any objection? - Onun herhangi bir itirazı var mı?
82
plaintiff
davacı, litigant
83
robe
cüppe
84
ruling
cetvelle çizme,
yönetmek (countries ruled by democracy)
s.egemen
i.hüküm, karar
85
dispute
ihtilaf, anlaşmazlık
86
as of
itibariyle,
as of October - Ekim itibariyle
87
appear in
yer almak, take part
88
fever
ateş (hastalık anlamında)
89
in part
kısmen
90
herbal
| herb
bitksel
| bitki, ot
91
cure
tedavi, kür, treatment
92
faction
fraksiyon
93
loss
kayıp, zarar
94
immediate
acil, acele
95
stretch
i. alan, saha - an area of land or water, especially a long one
an unspoilt stretch of coastline (sahil şeridinin bozulmamış kısmı)
You rarely see boats on this stretch of the river.
f. uzatmak, gerinmek
96
indigenous
yerli
97
merger
birleşme
| the act or process of combing two or more businesses into one
98
board of directors
yönetim kurulu
99
nursing home
huzurevi
100
hospice
darülaceze
101
voluntary muscles
istemli kaslar
102
affirmation
tasdik
103
liver
karaciğer
104
dignity
haysiyet, pride, honor
105
retaliate
misilleme yapmak
106
missile
füze
107
concession
taviz, imtiyaz
commission(komisyon, sipraiş) ile karıştırma!
If you make a concession to someone, you agree to let them do or have something, especially in order to end an argument or conflict. The King made major concessions to end the confrontation with his people.
108
impeachment
itham, suçlama
109
chicken out
tırsmak
| I was going to go skydiving but i chickened out.
110
I'm down !
We're so down to see that movie.
Bana uyar !
It depends. If someone says: "hey! Are you coming to the big game tonight?" You can respond "yeah! I'm down!" which is the same as "yeah! I'll come!". Or the less common meaning is if someone says "I'm feeling down" which means they are sad.
111
to be cool with
Are you cool with that? Sıkıntı olur mu senin için?
I'm cool with that. Sıkıntı yok Im cool
I'm cool iyiyim
i'm cool with it bana uyar
i'm cool with it benim için hava hoş
112
Suit yourself
Takıl kafana göre! Nasıl istersen !
113
Let's go grab a bite
Yemek yiyelm
| Do u wanna grab a bite?
114
to run errands
Gotta go run some errands Gidip işleri halletmem lazım
115
no hard feelings
alınmadım, sıkıntı yok, problem yok.
116
chitchat
gevezelik
117
surveillance
gözetim
118
scammer
dolandırıcı
| scam:aldatmaca
119
cover
ele almak
120
bill
tasarııııı
121
group
topluluk
122
imperative
mecburi
123
paramount
yüce, en önemli
124
barter
takas, swap
125
lead
kurşun, bullet
| öncülük etmek
126
hospitalize
hastanelik olmak, hastaneye yatmak
127
inhale
solumak, içine çekmek
| inhale marijuana
128
get high
kafası güzel olmak
129
flavor
| flavoring
lezzet
| tatlandırıcı
130
vapor
buhar
131
by the time
before
132
defuse
etkisiz hale getirmek - defuse the bomb!
| diffuse ile karıştırma!
133
diffuse
difüzyon, spread out, yayılmak (defuse ile karıştırma!)
