1000 Flashcards

(500 cards)

1
Q

highly

A

oldukça; epey (extremely)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
2
Q

hinder

A

(1) engel; mani (2) engel olmak; mani olmak

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
3
Q

hire

A

(1) kiralamak (2) işe almak (employ)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
4
Q

hitchhiker

A

otostopçu

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
5
Q

hollow

A

oyuk; boşluk (ağaç kovuğu vb) *** hollow promise boş vaat

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
6
Q

hopefully

A

inşallah (with any luck)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
7
Q

horrible

A

korkunç

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
8
Q

huge

A

iri; büyük (enormous; immense)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
9
Q

humiliate

A

aşağılamak; rezil etmek; utandırmak (embarrass)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
10
Q

hunter

A

avcı

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
11
Q

hurricane (hörikeyn)

A

kasırga

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
12
Q

iceberg

A

buz dağı (glacier)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
13
Q

identify

A

teşhis etmek; kimliğini belirlemek; sınıflandırmak

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
14
Q

idle

A

tembel (lazy; indolent) X (hardworking)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
15
Q

ignore

A

görmezden kalmak; kale almamak (take no notice)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
16
Q

illusion

A

hayal;hülya; kuruntu

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
17
Q

illustrate

A

örneklemek

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
18
Q

imagine

A

hayal etmek

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
19
Q

imitate

A

taklit etmek

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
20
Q

immediate

A

(1) derhal; acele; çabuk (2) (akraba için) en yakın

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
21
Q

immobilize (immmobilayz)

A

hareketsiz/sabit kılmak

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
22
Q

impact

A

çarpmak

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
23
Q

impeach

A

suçlamak; itham etmek (accuse)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
24
Q

implement

A

gerçekleştirmek (realize)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
25
implicate
bulaştırmak
26
imply
ima etmek
27
impose
zorla kabul ettirmek; koymak(vergi); yük olmak
28
imprisonment
hapse atmak (incarceration)
29
improve
geliştirmek
30
inaudible
duyulamaz; işitilemez (ses vb)
31
incapable of (inkepıbıl)
kabiliyetsiz; yeteneksiz (unskillful)
32
incapacitate
yetersiz bırakmak; olanak tanımamak; aciz bırakmak (debilitate)
33
incessant
aralıksız; sürekli
34
incline
eğmek; eğilimi olmak; fikrini vermek
35
include
dahil etmek; içermek (consists of; incorporate) x exclude
36
incorporate into
dahil etmek (include; integrate)
37
incredible
inanılmaz ( unbelievable)
38
indicate
göstermek; belirtisi olmak
39
indifference to
kayıtsız; ilgisiz olmak
40
induce
-e neden olmak; ikna etmek
41
inevitable
kaçınılmaz (inescapable)
42
infer
anlamak; sonucunu çıkarmak
43
influence
(1) etki (impact; effect) (2) etkilemek
44
influential (influwenşıl)
nüfuzlu; sözü geçer; çevresi geniş (well-connected)
45
inherit
mirasa konmak; miras olarak almak (come into)
46
inhibit
göz dağı vermek
47
initially
başlangıçta; ilk etapta (at first)
48
initiate (inişiyeyt)
başlatmak (start; commence)
49
injure
incitmek
50
injustice
eşitsizlik; adaletsizlik (inequality; unfairness)
51
innovate
yeni bir şey icat etmek; yenilik getirmek (invent)
52
innovation
yenilik; yeni bir şey icad etmek
53
innovative
yenilikçi; icatçı
54
insatiable (inseyşıbıl)
(1) gözü doymaz; doyumsuz; aç gözlü (2) obur; pisboğaz
55
insignificant
(1) ehemmiyetsiz; önemsiz (2) anlamsız; manasız
56
insist (on)
ısrar etmek (persist in)
57
inspect
incelemek
58
instantaneously
anlık; bir anda olan; aniden (immediately; instantly)
59
institute
kurmak
60
instruct
talimat vermek
61
insulate (against)
yalıtmak; (soğuğu/sesi vb) kesmek (hırkanın soğuğu kesmesi gibi)
62
integrate
bütünleşmek; kaynaşmak
63
intelligence
(1) zeka; akıl (2) haber ajansı
64
intention (intenşın)
niyet
65
intentional
kasıtlı;maksatlı;bilebile (deliberately)
66
interaction (with)
etkileşim
67
interfere
başkasının işine burnunu sokmak
68
interfere with
karışmak; müdahale etmek
69
interpretation
yorum; çeviri
70
interrogate
sorguya çekmek
71
interview
(1) röportaj; röportaj yapmak (2) mülakat; mülakat yapmak
72
intimate
(1) samimi (2) tanıdık; aşina (alışılan plaj; trafik manzaraları vb)
73
introduce
(1) tanıştırmak (2) yeni bir icadı/fikri ortaya atmak
74
invade
işgal etmek; istila etmek (attck; occupy)
75
invaluable
paha biçilmez; çok değerli (priceless)
76
invent
icat etmek (make up)
77
invest (in)
para yatırımı yapmak
78
investigate
araştırmak; incelemek (search; look into)
79
invoke
dilemek
80
involve
(1) dahil etmek (2) gerektirmek
81
involvement
dahil olma; karışma (association; participation)
82
irregularity
(1) yolsuzluk; hile (2) düzensizlik
83
isolate
izole etmek; (iki şeyi vb) birbirinden ayırmak; tecrit etmek
84
jeopardize (ciopidayz)
tehlikeye atmak (endanger; imperil)
85
join
katılmak; iştirak etmek
86
joint
(1) eklem; mafsal (2) ortaklaşa yapılan (mutual)
87
justify
doğrulamak
88
kennel
köpek kulübesi
89
keyhole
anahtar deliği
90
kidnapper
adam/çocuk kaçıran (abductor)
91
knock
(1) devirmek (2) (kapı vb) çalmak
92
knowledge
bilgi
93
label
etiketlemek
94
lamb
(1) kuzu (2) kuzu eti
95
latter
sonraki x former önceki
96
lawyer
avukat (solicitor)
97
leak
(1) (su; yağ vb) sızmak (2) (bilgi; gizli sırlar vb) medyaya sızmak
98
legend
efsane (myth)
99
legislate
yasamak
100
leisure
boş vakit
101
lessen
azaltmak (diminish)
102
levy
zorla toplama (haraç)
103
Likewise
Buna benzer şekilde; Aynen bunun gibi (Similarly)
104
listless
yorgun; bitkin (exhausted)
105
literacy
okur yazarlık
106
litter
çöp (trash; garbage; rubbish)
107
loathe
nefret etmek (abhor; hate)
108
locate
yerleştirmek
109
location
mevki; yer
110
loose
gevşek; sıkıca bağlanmamış; gevşemiş X tight
111
lovely
sevecen; sevimli
112
luggage (lagiç)
bagaj
113
magical (mecikıl)
sihirli
114
mainstream
pek çok kişi tarafından kabul gören inanış veya düşünce
115
maintain
korumak
116
make a decision
karar vermek
117
manage
(1) başarmak; üstesinden gelmek (2) yönetmek; idare etmek
118
management
yönetim idare
119
manipulate
elinde oynatmak
120
manner
davranış; tutum (attitude)
121
manufacture
fabrikada üretmek
122
march
ilerleme; ilerleyiş; marşla yürümek
123
massacre (messekır)
soykırım; katliam (genocide)
124
master
(1) efendi; sahip (2) hakim olmak; bir şeyi detaylarıyla bilmek (govern)
125
masterpiece
şaheser; baş yapıt
126
mature (maçu)
olgun
127
meadow
çayır; otlak; mera (pasture)
128
meander
(1) dolambaçlı yol (2) avare avare dolaşmak
129
measure (mejır)
(1) ölçü; ölçmek (2) tedbir; önlem (precaution)
130
mediate between
arabuluculuk etmek; arasını bulmak
131
meet
(1) (ihtiyaç; talep vb) karşılamak (2) tanışmak (3) (bir yolcuyu)karşılamak
132
memorial
anıt
133
memory
hafıza
134
merge
birleşmek; bir araya gelmek (iki şirketin birleşmesi vb)
135
migrate
göçmek
136
minor
(1) az (2) önemsiz; küçük *** minority azınlık
137
miraculously
mucize eseri
138
misbehave
terbiyesizlik yapmak; kötü davranışlar sergilemek
139
mischief
yaramazlık; haşarılık (misbehaviour)
140
misunderstanding
yanlış anlaşılma (misconception)
141
mix up
aklını karıştırmak;karıştırmak
142
mock at
dalga geçmek; alay etmek (tease; make fun of)
143
modify
değiştirmek (change)
144
mood
ruh hali; moral ***in a bad mood morali bozuk olmak
145
mourning
yas; keder (lamentation) ***mournful yaslı; yas tutan
146
move
(1) hareket etmek; taşımak (2) (bir yerden bir başka yere) taşınmak
147
movement
(1) hareket (2) (edebiyatta vb) akım
148
multinational
çok uluslu
149
municipality
belediye
150
murder
(1) öldürmek; cinayet işlemek (kill) (2) cinayet
151
mystery
gizem; sır (enigma)
152
narrowly
kıl payı (She narrowly escaped death yesterday.)
153
native to
yöreye has/özgü
154
neglect
ihmal etmek (ignore)
155
nervous
gergin (sınav öncesi vb..) *** nervous attack sinir krizi
156
neutrality (nötraliti)
tarafsızlık (impartiality)
157
notice
(1) ilan (2) fark etmek
158
obese
şişman; obez
159
obey
uymak; itaat etmek (kurallara vb)
160
objection
itiraz
161
obligation
zorunluluk; mecburiyet
162
obscure
(1) silik (2) anlaşılmaz hale getirmek; karışık hale getirmek (confuse)
163
observe
gözlemlemek
164
obsolete
modası geçmiş; eskide kalmış
165
obtain
elde etmek (gain; attain)
166
occasion
(1) özel olay; önemli gün (2) durum; hal
167
occasional
ara sıra; nadiren (infrequent)
168
occupy
(1) (ülke/şehir vb) işgal etmek (2) bir mekanı doldurmak; yerleşmek
169
occur
meydana gelmek
170
occurrence
vukuat; olay
171
odd
(1) tuhaf (strange; weird *(wiyırd) (2) odd numbers tek sayılar (1;3;5 ..)
172
Oddly enough!
Ne tuhaftır ki …!
173
odour
koku ***odourless kokusuz X (aromatic hoş kokulu)
174
offend
(1) gücendirmek; kırmak (2) (hafif) suç işlemek
175
offer
(1) teklif; teklif etmek (2) (imkan; fırsat vb) sağlamak; sunmak
176
officially
resmen; resmi olarak
177
opportunity
fırsat *** opportunist fırsatçı
178
opposition
karşıtlık; muhalefet;zıtlık
179
oppress
zulmetmek (persecute)
180
ordinary
sıradan; alışılagelmiş (commonplace; mundane; average)
181
originally
ilk başta; ilk önceleri (initially; at first)
182
ornament
(1) süs; süs eşyası (2) süslemek
183
orphan
yetim bırakmak
184
outcrop
yeryüzüne çıkmış katman
185
outcry
feryat figan; çığlık
186
outdo
birini geride bırakmak; sollamak; ekarte etmek (surpass)
187
outing
gezi; gezinti
188
outlet
(sadece bir çeşit ürün veya sadece bir firmanın ürününü satan) şube
189
overlap
üstüste binmek
190
overlook
(1) göz ardı etmek; görmezden gelmek (ignore) (2) (bir evin denize bakması; bir ofisin otoparka bakması gibi) --- e bakmak
191
overtake
(arabasıyla bir başka arabayı) sollamak
192
overtake
sollamak; bastırmak
193
partially
kısmen
194
participate in
katılmak; iştirak etmek (take part in; join; attend)
195
participation
iştirak; katılım ***participatory katılımcı
196
particular (pıtik
ulır) özel; önemli *** in particular özellikle
197
particularly
özellikle
198
passenger
toplu taşıt yolcusu
199
passionately
ihtirasla; tutkuyla
200
patiently
sabırla; sabırlı bir şekilde (uncomplainingly)
201
pavement
kaldırım (side-walk)
202
peace and quiet
huzur ve sükunet
203
peak
doruk; zirve *** at peak zirvede; dorukta
204
peculiar
tuhaf; acayip (odd; weird; strange) 705. pedestrian yaya
205
pedestrian
yaya
206
penalize
ceza vermek; cezalandırmak (punish)
207
perceive
algılamak
208
permission
izin; müsaade
209
persevering
sebatkar; gayretli
210
persist
ısrar etmek; sürüp gitmek
211
persuade
ikna etmek
212
pessimism
kötümserlik ***pessimist kötümser ***optimist iyimser
213
pet
ev hayvanı
214
pioneer
öncü; yol açan; öncülük eden (forerunner)
215
placement
yerleştirme
216
plague (pleyg)
(1) veba (2) öldürücü salgın hastalık (3) (bela vb) musallat olmak
217
plain
(1) düz; sade (2) ova; düzlük
218
plead
yalvarmak ; rica etmek
219
please
(1) memnun etmek; tatmin etmek (satisfy) (2) Lütfen!
220
pledge (plec)
ciddi bir söz vermek; ciddi bir vaat
221
poem
şiir ***poetry şiir
222
point
(1) anlam; mana ***pointless anlamsız (2) (zamanda/mekanda vb)nokta
223
policy
tutum; kural; prensip; ilke
224
polio
çocuk felci
225
pose
ortaya çıkarmak; poz vermek
226
possess
sahip olmak; etkilemek
227
possession
eşya; mal mülk
228
post
(1) vazife; görev; iş (2) posta
229
postpone
ertelemek (put off)
230
practically
1-hemen hemen 2-uygun olarak; pratik olarak
231
praise övmek (glorify; compliment)
övmek (glorify; compliment)
232
precede
- den önce gelmek
233
predict
tahminde bulunmak
234
predictable
tahmin edilebilir; sağı solu belli
235
prejudice
ön yargı (bias)
236
present
(1) sunmak; tanıtmak (2) mevcut; var olan (existing)
237
preserve
korumak; muhafaza etmek
238
pressure
baskı; basınç ***under pressure baskı altında
239
prevent
engel olmak; mani olmak
240
previously
önceden; eskiden (formerly)
241
prior (to)
--- den önce; --- den evvel
242
prison
hapishane (jail)
243
probability
olasılık
244
process
(bir malzemeyi) işlemek
245
progress
ilerlemek ***in progress devam eden; ilerlemekte olan
246
promote
(1) terfi etmek; makamını yükseltmek (2) reklam yapmak
247
prompt
çabuk; ivedi; acele; vakit geçirmeden (punctual; immediate)
248
promptly
derhal; hemen
249
proofread
bir metni inceleyip üzerindeki yanlışları düzeltmek
250
properly
adam akıllı
251
property
mal; mülk
252
proportion
oran ***in proportion to ---e oranla
253
protection against
koruma
254
provoke
kışkırtmak; tahrik etmek
255
publish
(kitap; kaset vb) yayımlamak
256
purchase (pöçıs)
(1) satın almak (2) satın alınan eşya
257
purchase
satın almak (buy)
258
purpose
amaç; gaye
259
pursue
takip etmek (follow; chase) ***in pursuit of ---nın peşinde
260
push
itmek X pull çekmek
261
put forth
öne sürmek; ortaya atmak (put forward; bring up)
262
queue
sıra; kuyruk
263
race
(1) ırk (2) yarış
264
racism
ırkçılık; milliyetçilik (nationalism)
265
raid
yasadışı işlere yapılan baskın (seizure)
266
raise
(1) artırmak; yükseltmek; kaldırmak (su seviyesini; maaşları vb) (2)(hayvan/insan) yetiştirmek; büyütmek (3)(sorun; konu; fikir vb)ortaya atmak
267
rate
oran; hız
268
receive
almak; kabul etmek
269
reckless
dikkatsiz; pervasız (irresponsible; thoughtless)
270
recklessly
dikkatsizce; pervasızca (irresponsibly; thoughtlessly)
271
recognize
(daha önce gördüğü birini veya bir şeyi gördüğünde) tanımak
272
recommendation
tavsiye; öneri
273
referee
hakem (arbitrator)
274
refreshing
canlandırıcı; serinletici (aperatif yiyecek; temiz hava vb)
275
refugee
mülteci
276
refund
parayı iade etmek
277
regard
(1) saygı (respect) (2) göz önünde bulundurmak
278
regional
bölgesel
279
register
(1) sicil;kütük (2) kaydetmek
280
regret
(1) pişmanlık (2) üzüntü
281
regretful
pişman; üzgün (remorseful)
282
regrettable
üzücü; üzüntü/keder/esef verici
283
regularly
düzenli bir şekilde *** on a regular basis düzenli bir şekilde
284
rehearse (rihörs)
prova yapmak ***rehearsal prova
285
reject
red etmek (turn down)
286
rejection
ret; kabul etmeme (refusal)
287
relate
(1) rivayet etmek; anlatmak; aktarmak (2) ilişkili/alakalı olmak
288
release
serbest bırakmak;salmak (let out)
289
relentless
(1) merhametsiz (2) amansız; hummalı; aralıksız devam eden
290
relief
rahatlama; ferahlama ***relief work afet kurtarma ekibi
291
relocate
yerini değiştirmek; yerinden etmek (displace)
292
reluctant (rilaktınt)
isteksiz (unwilling)
293
remain
kalıntı
294
remark
(1) söylemek; belirtmek (2) düşünce; fikir
295
remembrance
anma; hatırlama; yad etme (commemoration)
296
reminiscent of
andıran; hatırlatan; anımsatan (suggestive of)
297
remote
(1) uzak; ırak (2) ıssız; ücra ***remote control uzaktan kumanda
298
removal
(1) (leke vb şeylerin) çıkarılması; sökülmesi (2) (evin vb) taşınması
299
remove
(1) (leke vb) çıkarmak; temizlemek (2) sökmek
300
repeatedly
defalarca; tekrar tekrar (continually; constantly)
301
repetitive
monoton; sıkıcı
302
replace (with)
(1) eski yerine koymak (2) --- ile değiştirmek
303
replica
aslına çok benzeyen kopya
304
request
rica etmek
305
require
gerektirmek (necessitate)
306
requirement
ihtiyaç; gereksinim
307
resentful
alıngan; darılmış
308
reside
ikamet etmek; yerleşmek
309
resident
bir yerde ikamet eden; halk (apartman; mahalle sakini vb)
310
resign from
--- den istifa etmek ***resignation istifa
311
resolve
(1) çözmek (sort out) (2) karar vermek
312
resort
(1) son çare olarak bir şeye başvurmak (2) tatil yeri/beldesi
313
response
karşılık; cevap
314
restlessness
huzursuzluk; içinin rahat olmaması X calmness
315
result
sonuç (outcome)
316
reveal
açığa çıkarmak; gün yüzüne çıkarmak (disclose; display)
317
revenge
intikam; intikam almak *** take revenge on intikam almak
318
revolve
(1) dönmek (2) döndürmek; çevirmek
319
reward
(1) ödül (2) ödüllendirmek *** rewarding tatmin edici (iş vb)
320
ride
(at; bisiklet vb) binmek
321
rightfully
haklı olarak; haklı yere X wantonly durduk yere; sebepsiz yere
322
rise
ortaya çıkmak; artmak; yükselmek
323
rob somebody of something
birini soymak ***robbery soygun
324
robust (rıbast)
turp gibi; sapasağlam
325
rough (raf)
(1) kaba pürüzlü (zemin; yüzey vb) (2) nazik olmayan; sakar bir şekilde (3) (deniz/okyanus için) dalgalı; fırtınalı
326
rubble
enkaz; yığın (wreckage)
327
sacrifice
adamak; kurban adamak
328
salute
selamlamak (greet)
329
satisfaction
tatmin; memnuniyet
330
savage
vahşi
331
scald
kaynar suyla yakmak/haşlamak (el; kol vb)
332
scalp
kafa derisini yüzmek
333
scarce
seyrek; az
334
scarcely
hemen hemen hiç (barely; hardly)
335
scatter
saçmak; serpmek
336
sceptical
şüpheci (cynical)
337
scratch
(1) kazımak; tahriş etmek (2) tırmalamak
338
sculpture
heykel ***sculptor heykeltırtaş
339
seam
(1) kıyafetlerin dikiş yerleri (2) (yara için) dikiş yeri
340
seasonal
mevsimine uygun
341
secure
güvenli; emniyetli (safe)
342
sedate
(1) sakinleştirmek; yatıştırmak (2) sakin; soğukkanlı (composed)
343
seed tohum
tohum
344
seize
(1) baskınla ele geçirmek (raid) (2) (birinin kolunu vb) kavramak
345
sense
(1) duygu **sensitive hassas; duygusal (2) mantık **sensible mantıklı
346
sentence
(1) birini hapse/cezaya mahkum etmek (2) cümle
347
sentimental
duygusal (emotional)
348
session
toplantının her bir oturumu
349
sewage
lağım; kanalizasyon
350
shade
(1) gölgelik (2) renk tonu
351
shortcoming
kusur; eksik; noksan
352
shorten
kısaltmak
353
show off
hava atmak
354
shuffle
karıştırmak (iskambil kağıtlarını)
355
sigh
iç çekmek *** a sigh of relief derin/rahat bir nefes
356
significant
(1) önemli; kayda değer (2) manalı; anlamlı
357
silent
sessiz; sakin
358
simply
(1) basit bir şekilde (2) sadece; yalnızca (only; solely; merely)
359
simulate
taklit etmek *** simulation taklit
360
sink
(1) batmak (2) lavabo; musluk taşı
361
situate
konuşlandırmak; yerleşmek; yerleştirmek (locate)
362
size
(1) (insan için) kıyafet bedeni (2) ebat; boyut
363
skill
beceri; yeti; istidat (talent; ability)
364
slaughter
(1) kurban etmek; kesmek (2) öldürmek; cinayet işlemek (murder)
365
slavery
kölelik
366
sleeve
gömlek; gömlek kolu *** buy on the sleeve veresiye satın almak
367
slight
hafif; az
368
slip
kaymak *** slip of the tongue dil sürçmesi
369
smash
(cam; kapı vb) paramparça etmek; kırıp parçalamak
370
smother (smadır)
(1) (yastık vb ile) boğmak (2) üzerini örtmek; kamufle etmek
371
snap
(fotoğrafçılıkta) poz
372
soap
sabun ****soap opera pembe dizi
373
sociable
sıcak kanlı; insanlarla çabuk kaynaşan
374
solely
yalnızca; sadece
375
soothing
yatıştırıcı (comforting; calming)
376
spectacular
görkemli; harikulade
377
spectacular
görkemli; muhteşem (impressive; stunning)
378
spend
harcamak (para vb)
379
spillage
(yere vb) dökülen şey; döküntü (su vb)
380
spin
(1) fırıl fırıl dönmek (2) (ip için) eğirmek
381
spine
omurga; belkemiği
382
spiritual
manevi; ruhani
383
spoiled
şımarık (mischievous (misçivıs)
384
spouse
eş (karı veya koca)
385
spread
yaymak; yayılmak ***widespread geniş çaplı; yaygın
386
spring
(1) bahar mevsimi (2) su kaynağı
387
stability
istikrar; denge
388
staff
personel
389
stage
(1) sahne (tiyatro) (2) aşama; merhale
390
stage
sahne; derece
391
startle
(1) korkutmak; ürkütmek (2) şaşırtmak; affalatmak
392
statement
(1) söz; ifade (2) demeç *** give statement ifade vermek
393
statue (steyçu)
heykel
394
steadily
sabit bir şekilde; istikrarla (constantly)
395
steal
çalmak; hırsızlık yapmak
396
stealthily (steltili)
hırsız gibi; sinsi bir şekilde (sneakily (snikili)
397
stem
ağaç gövdesi *** stem from --- den kaynaklanmak
398
stimulate
(1) teşvik etmek; motive etmek (encourage) (2) (beyni) uyarmak 899. stir (1) karışıklık; kargaşa (2) karıştırmak (çorba vb) ***Stir up Kızıştırmak 900. store depo; depolamak
399
stir
(1) karışıklık; kargaşa (2) karıştırmak (çorba vb) ***Stir up Kızıştırmak
400
store
depo; depolamak
401
storm
fırtına ***blizzard kar fırtınası
402
stranger
yabancı; ecnebi
403
stray
(1) başıboş aylak kimse (2) sokakta yaşayan kedi; köpek vb
404
stress
(1) buhran; bunalım; stres (2) vurgulamak (emphasize)
405
stretch
(1) uzamak; uzanmak (2) germek
406
strike
(1) grev *** on strike grevde (2) darbe; vuruş
407
stroll
ağır ağır dolaşmak (go for a stroll dolaşmaya çıkmak)
408
subject to
(1) (ölüme; yalnız kalmaya vb) maruz kalmış (2) olası; muhtemel
409
substantial
çok önemli; önemli ölçüde
410
sue
dava açmak
411
sufficiently
yeterli miktarda
412
suffrage
oy kullanma hakkı
413
suggestion
öneri; tavsiye
414
suggestive of
manalı; imalı; insanın aklına bir şey getiren
415
suit
yakışmak (kıyafetin vb.)
416
supply
(1) tedarik etmek;sağlamak (2) kaynak *** supply of water su kaynağı
417
support
desteklemek
418
supportive
(1) destek veren; anlayış gösteren (2) yardımsever; şefkatli
419
suppress
(duygularını; bağışıklık sistemini vb) baskılamak
420
surpass
üstün olmak; geride bırakmak; üstün olmak
421
surrender
teslim olmak X surround
422
suspend
askıda ; muallakta bırakmak; okuldan uzaklaştırma
423
suspicion
şüphe
424
symptom
semptom; belirti (hastalık vb için)
425
take off
(1) havalanmak (2) taklit emek
426
take on
(sorumluluk vb) üstlenmek
427
tame
evcil hayvan (docile; domesticated)
428
tapestry
duvar halısı
429
tasteful
(1) zevkli; zevkine düşkün kişi (2) zevkle yapılan/hazırlanan (desen vb)
430
tasty
lezzetli
431
temple (tempıl)
tapınak; mabet (shrine; sanctuary)
432
tenderness
şefkat; merhamet; anlayış (affection)
433
terminal
(1) ölümcül (hastalık) (perishing) (2) uçta/sonda bulunan; son; nihai
434
terminate
(1) (sözleşme; kontrat vb) sonlandırmak; bitirmek (2) yok etmek
435
territory
bölge; arazi
436
the rest of…
--- nın geri kalanı
437
thoughtless
düşüncesiz; patavatsız; kaba (tactless; rude)
438
throughout
boyunca
439
throw
atmak; fırlatmak
440
throw out
(çöp vb) dışarı atmak
441
thunderstorm
yıldırımlı fırtına
442
tomb
mezar; kabir; türbe (grave)
443
tough
(1) sert; katı; dayanıklı madde (2) (yiyecek vb) çiğnenmez; iyi pişmemiş (3) (insan için) çetin; dayanıklı; çok hayat tecrübesiyle yoğrulmuş
444
trace
iz; izini sürmek
445
trade
(1) ticaret yapmak; alım satım yapmak (2) ticaret
446
traditional
geleneksel
447
trail
iz; patika
448
train
(1) eğitmek; eğitim görmek (educate) (2) idman/antrenman yapmak (3)stajyerlik/çıraklık yapmak
449
transmit
(1) göndermek; iletmek (mesaj vb) (2) (hastalık vb) bulaştırmak
450
trash
çöp (garbage)
451
treasure (trejı)
hazine
452
treat
(1) tedavi etmek *** treatment tedavi (2) davranmak
453
trick
hile; tuzak; çeldirme ***play a trick on kandırmak; kötü şaka yapmak
454
trim
(1) (ağaç) budamak (2) (saç) kırpmak; kesmek
455
tripe
işkembe
456
truthful about
(1) sadece doğruyu söyleyen (2) gerçeklere uygun; doğru (söz)
457
turn in
(1) (yetkili kişiye) teslim etmek (2) uyumaya gitmek
458
unattended
sahipsiz; sahibi ortada gözükmeyen (eşya; çocuk vb)
459
unbearable
katlanılmaz; dayanılmaz (baskı; sıcaklık; soğuk vb) (intolerable)
460
uncultured
kültürsüz; tahsilsiz; cahil (uncultivated; boorish; unsophisticated)
461
undermine
zayıflatmak; baltalamak; temelini çürütmek (weaken)
462
undertake
(zor ve üzün sürebilecek bir işi) üstlenmek; sorumluluğunu almak
463
undertake üstlenmek (take on)
464
unfortunate
talihsiz; şansız (unlucky)
465
unlimited
sınırsız (unrestricted)
466
unreliable
güvenilmez
467
untimely
vakitsiz; yersiz; olmadık zamanda (at an awkward time)
468
unusual
sıra dışı; alışılmamış (extraordinary; exceptional)
469
unwind
(1) (özellikle işten sonra) rahatlamak; dinlenmek (2) düğüm/sargıçözmek
470
upgrade
(bilgisayar gibi makineleri) güncellemek; modelini yenilemek
471
urgent
acil (pressing)
472
vacation
tatil
473
vague (veyg)
(1) belirsiz; üstü kapalı (2) net hatırlanamayan şey X vivid
474
valley
vadi
475
vanish
1- ortadan kaybolmak 2-yok olmak
476
variety
değişiklik; çeşitlilik
477
vast
büyük; engin; muazzam (immense; tremendous; huge)
478
vet
veteriner
479
vigorously
gayretle (diligently)
480
violate (vayoleyt)
(kural; kanun; hak vb) ihlal etmek; çiğnemek (abuse)
481
violent
şiddetli; şiddet içerikli
482
virtually
hemen hemen; neredeyse (practically; nearly; almost)
483
vocation
meslek
484
volunteer
gönüllü; ücret almadan yardım eden
485
vote for/against
(1) oy (2) oy vermek
486
voyage
deniz yolculuğu
487
wantonly
(1) durduk yere; sebepsiz yere (2) ahlaksızca; şehvetle
488
wear
takınmak(gözlük; kolye; kıyafet);giymek
489
weep
ağlamak; sızlamak (cry; sob)
490
whirl
(1) hızla dönmek (2) girdap
491
wholly
tamamen; tümüyle; bütünüyle (entirely)
492
widely
geniş çapta; oldukça
493
widow
kadın dul ***widower erkek dul
494
withdraw from
(1) (savaştan;seçimlerden vb) geri çekilmek (pull out of) (2) (bankadan; hesaptan vb) para çekmek
495
withdrawn
içine kapanık (reserved; inhibited)
496
witness
(1) şahit olmak (2) tanık; şahit; görgü tanığı
497
worthless
değersiz (valueless)
498
yard
avlu; bahçe
499
yield
(1) ürün meyve vermek (2) ürün kazanç
500
zip
fermuar