fransizca kelimeler 2 Flashcards

(43 cards)

1
Q

Susciter le respect
Inspirer l’admiration
Gagner l’estime
Incarner des valeurs

A

Saygı uyandırmak.
Hayranlık uyandırmak.
Saygı kazanmak.
Değerleri temsil etmek.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
2
Q

Il n’y a pas de juste milieu

A

“Orta yol yok.” veya “İki uç arasında bir denge yok

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
3
Q

Aussi bien… que pour”

A

Il est connu aussi bien pour son talent que pour son charisme.
(O, hem yeteneği hem de karizmasıyla tanınır.)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
4
Q

D’écart

A

Différence (fark)
Distance (mesafe)
Intervalle (aralık)

Son point de vue est très différent, il y a un grand écart entre nos idées.
(Onun bakış açısı çok farklı, fikirlerimiz arasında büyük bir fark var.)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
5
Q

Il a grandi dans un milieu populaire

A

O, halktan bir çevrede büyüdü

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
6
Q

Quand même

A

Il pleut, mais je vais quand même sortir.
(Yağmur yağıyor ama yine de dışarı çıkacağım.)

C’est quand même incroyable !
(Bu gerçekten inanılmaz!)

Je t’ai prévenu, mais tu l’as fait quand même.
*(Seni uyarmıştım ama sen yine de yaptın.)

Quand même, tu aurais pu appeler !
(Ama yine de arayabilirdin!)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
7
Q

Prêter à : Fransızca’da “yol açmak, sebep olmak, neden olmak” anlamında kullanılan bir deyimsel fiildir. Genelde soyut durumlar, fikirler veya duygular için kullanılır ve belirli bir anlam taşır. İşte detaylar, eş anlamlılar ve karıştırılmaması gereken noktalar:

A

Cette décision pourrait prêter à confusion.
(Bu karar kafa karışıklığına yol açabilir.)

Son comportement prête à controverse.
(Onun davranışı tartışmalara yol açıyor.

Prêter à confusion → Kafa karışıklığına yol açmak.
Prêter à controverse → Tartışmaya neden olmak.
Prêter à rire → Gülünç duruma neden olmak.
Prêter à interprétation → Yorumlamaya açık olmak.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
8
Q

Amener à (bir şeye yönlendirmek):

A

Cela m’a amené à réfléchir.
(Bu beni düşünmeye yönlendirdi.)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
9
Q

Prêter à, bir olayın kendisini değil, bu olayın olası sonuçlarını veya etkilerini ifade eder.
Se produire, arriver, survenir, doğrudan olayın veya durumun gerçekleşmesini ifade eder.

A
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
10
Q

En pleine: .

A

“Tam ortasında” veya “yoğun bir şekilde” anlamına gelir
“En pleine” ile yoğunluk:

Nous sommes en pleine crise économique.
*(Tam bir ekonomik krizin ortasındayız.)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
11
Q

. Avoir lieu (“meydana gelmek”)

A
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
12
Q

Des légendes urbaines

A

“Şehir efsaneleri.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
13
Q

Quoi qu’il en soit

A

“Her ne olursa olsun, ne şekilde olursa olsun.”

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
14
Q

caïd

A

Argoda “lider, patron, kabadayı” anlamında kullanılır. Genelde karizmatik, otoriter veya güçlü bir kişiyi ifade eder.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
15
Q

Être exposé à

A

bir şeye maruz kalmak Fiziksel veya soyut durumlar
Les ouvriers sont exposés à des substances dangereuses.
(İşçiler tehlikeli maddelere maruz kalıyor.)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
16
Q

Subir

A

Maruz kalmak (katlanmak) Genellikle olumsuz durumlar
Elle a subi des critiques injustes.
(Haksız eleştirilere maruz kaldı.)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
17
Q

Être influencé par (Etkilenmek, maruz kalmak)
Daha soyut bir etkilenmeyi ifade eder (örneğin kültürel, sosyal).

A

Ils ont été influencés par leur exposition à la culture française.
(Fransız kültürüne maruz kaldıkları için ondan etkilendiler.)
Il ressemble aux Français, probablement parce qu’il a été influencé par leur mode de vie.
*(Fransızlara benziyor, muhtemelen onların yaşam tarzından etkilendiği için.)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
18
Q

Être marqué par (İz bırakmak, etkilenmek)

A

Son séjour en France l’a marqué profondément, il a adopté leurs habitudes.
(Fransa’da geçirdiği zaman onu derinden etkiledi, onların alışkanlıklarını benimsedi.)

19
Q

Au bout d’un moment

A

Bir sure sonra

20
Q

S’envenimer: “Kötüleşmek, daha da kötü bir hâl almak” anlamında refleksif bir fiildir. Genellikle bir durumun gerginleştiği ya da kötüye gittiği durumları ifade eder.
Envenimer: “Kötüleştirmek, daha da kötü yapmak” anlamında geçişli bir fiildir.
Refleksif yapıya büründüğünde, durumun kendi kendine kötüleştiğini ifade eder.

A

La discussion s’est envenimée rapidement.
*(Tartışma hızla kötüleşti.)

21
Q

S’est fait: Bu yapı, faire fiilinin pronominal (dönüşlü) bir kullanımıdır ve “bir şey başına geldi, bir duruma maruz kaldı” anlamını verir.

A

Il s’est fait attaquer dans la rue.
(Sokakta saldırıya uğradı.)

22
Q

pour lequel”

A

C’est un crime pour lequel il a été puni.
(Bu, cezalandırıldığı bir suçtur.)

23
Q

À la suite de: “Bir olayın ardından, sonrasında” anlamına gelir. Genellikle bir durum veya olaydan sonra gerçekleşen bir şeyi ifade etmek için kullanılır.

A

À la suite de son accident, il a décidé de changer de vie.
(Kazasının ardından hayatını değiştirmeye karar verdi.)

24
Q

Condamné: “Mahkûm edildi, cezalandırıldı.” Condamner fiilinin participe passé (geçmiş ortaç) hâlidir.

A

Il a été condamné à une amende de 500 euros.
(500 euro para cezasına çarptırıldı.)

Elle a été condamnée à 6 mois de prison avec sursis.
(O, 6 ay ertelenmiş hapis cezasına çarptırıldı.)

25
"De mettre les voiles"
Mettre les voiles: Bu bir deyimdir ve mecazi anlamda "ayrılmak, kaçmak, ortadan kaybolmak" anlamına gelir. Après le scandale, il a mis les voiles sans prévenir. (Skandalın ardından, kimseye haber vermeden ortadan kayboldu.)
26
Mettre les pieds: Bir deyimdir ve "adım atmak, bir yere girmek" anlamına gelir. Genellikle fiziksel bir yeri değil, bir durumu veya ortamı ifade etmek için mecazi olarak kullanılır.
Il n’a jamais mis les pieds dans ce restaurant. (Bu restorana hiç adım atmadı.)
27
Jusque-là: "O zamana kadar." Bu ifade, bir durumun geçmişte belli bir zamana kadar sürdüğünü belirtir.
Elle vivait à Paris jusque-là. (O zamana kadar Paris’te yaşıyordu.)
28
Combler :Eksikliği kapatmak, doldurmak, telafi etmek" anlamına gelir. Genellikle bir eksiklik veya boşluğu gidermek için kullanılır.
Il fait des efforts pour combler ses lacunes en mathématiques. (Matematikteki eksiklerini gidermek için çaba gösteriyor.) Améliorer ses connaissances: Bilgilerini geliştirmek.
29
Poussé par...ifadesi "bir şey tarafından yönlendirilmiş, itilmiş" anlamında kullanılır.
Exemple : Poussé par son ambition, il a travaillé sans relâche. (Hırsı tarafından yönlendirilen o, durmaksızın çalıştı.)
30
Sa soif de réussite:
Başarı arzusu/tutkusu."
31
Issue de: "Bir yerden, bir kökenden gelen." Bu ifade, kişinin sosyal veya kültürel kökenini ifade eder.
Exemple : Il est issu d’une famille modeste. (O, mütevazı bir aileden geliyor.)
32
Eux aussi" ile Vurgu:
Ses frères, eux aussi, ont réussi dans leurs domaines respectifs. *(Kardeşleri de kendi alanlarında başarılı oldu.)
33
Jeunes voyous : ifadesi Fransızca'da "genç serseriler, haydutlar" anlamına gelir. Bu ifade genellikle gençlerin, yasadışı veya toplumun kurallarına aykırı davranışlar sergileyen kişiliklerini tanımlamak için kullanılır.
Ces jeunes voyous traînent toujours dans le quartier. (Bu genç serseriler sürekli mahallede dolaşıyorlar.)
34
Délinquants "Suçlular" anlamına gelir. Bu kelime, özellikle hafif suçlar işleyen bireyler için kullanılır ve çoğunlukla gençlerle ilişkilendirilir.
Les délinquants ont été arrêtés par la police. (Suçlular polis tarafından tutuklandı.
35
**"Dépasser les normes sociales" ifadesi, :**
"Sosyal normları aşmak" veya "Toplumsal kuralları ihlal etmek" anlamına gelir. Bu ifade genellikle bir kişinin ya da bir grubun toplumda kabul edilen davranış sınırlarının dışına çıkmasını, bazen kurallara uymamasını veya alışılmışın ötesine geçmesini ifade etmek için kullanılır.
36
"À l’heure actuelle", Fransızca'da "Şu anda, günümüzde, bugün" anlamına gelir. Zamanla ilgili bir bağlamı ifade eder ve genellikle güncel durumdan veya mevcut koşullardan bahsederken kullanılır.
À l’heure actuelle, nous avons beaucoup de défis à relever. (Şu anda üstesinden gelmemiz gereken birçok zorluk var.) À l’heure actuelle, la technologie joue un rôle clé dans nos vies. (Günümüzde teknoloji hayatlarımızda kilit bir rol oynuyor.)
37
"Dans la cour des grands" La cour des grands: Bu, bir deyimdir ve kelime anlamıyla "büyüklerin avlusu" demektir. Ancak mecazi anlamda, "önemli bir seviyeye ulaşmak, saygın bir gruba dahil olmak" anlamına gelir.
a) Profesyonel Başarı: Avec ce projet, elle est entrée dans la cour des grands. (Bu projeyle, büyükler ligine girdi.) b) Sanatsal Tanınma: Ce roman lui a permis d’entrer dans la cour des grands écrivains. (Bu roman, onun büyük yazarlar arasına girmesini sağladı.)
38
notoriété grandissante
artan şöhretini
39
Empêcher qn de faire qch
“Birinin bir şeyi yapmasını engellemek.” “Ne l’a pas empêché de recevoir …” → “Onun … almasını engellemedi.”
40
apparaître
"apparaître" Fiili: "Apparaître" fiili, "görünmek", "ortaya çıkmak" anlamına gelir. Mastar (infinitif) formundadır ve genellikle nesne olarak kullanılır veya başka fiillerle birlikte kullanılır. Nous espérons d’apparaître bientôt dans un nouveau film. Yakında yeni bir filmde görünmeyi umuyoruz.
41
incontournable
Bir durumu, olayı veya sonucu engellenemeyen veya önlenemeyen şeyleri tanımlamak için kullanılır. Örnek: "Le changement climatique est un défi incontournable." (İklim değişikliği kaçınılmaz bir meydan okumadır.)
42
Ils se sont plaints
43
“être concerné par quelque chose” ifadesi “bir şeyden etkilenmek” veya “bir şeyle ilgili/ilişkili olmak” anlamına gelir. Negatif hâli ise “bir şeyle ilgili olmamak / o şeyin kendisini etkilememesi” anlamındadır.
Ben bu tartışmadan etkilenmedim. Je n’ai pas été concerné par cette discussion. Sizi etkiledi mi? Avez-vous été concerné par cela ? Bu kuraldan etkilenmiş / bu kuralla ilgiliydim. J’ai été concerné par ce règlement.