B1-1 Flashcards

part 1 (400 cards)

1
Q

absolutely

A

kesinlikle [zf.] – mutlaka [zf.] – tamamen [zf.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
2
Q

academic

A

akademik [s.] – üniversite öğretim görevlisi [i.] – öğretim görevlisi [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
3
Q

access

A

erişim [i.] – erişme [i.] – giriş [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
4
Q

accommodation

A

konaklama [i.] – kalacak yer [i.] – konfor [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
5
Q

account

A

hesap [i.] – açıklamasını yapmak [f.] – avlamak [f.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
6
Q

achievement

A

başarı [i.] – eser [i.] – edinim [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
7
Q

act

A

davranmak [f.] – hareket etmek [f.] – eylem [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
8
Q

ad

A

reklam [i.] – ilan [i.] – miladı sene [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
9
Q

addition

A

ek [i.] – ilave [i.] – toplama [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
10
Q

admire

A

hayranlık duymak [f.] – hayran olmak [f.] – beğenmek [f.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
11
Q

admit

A

itiraf etmek [f.] – kabul etmek [f.] – almak [f.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
12
Q

advanced

A

ileri [s.] – modern [s.] – ilerlemiş [s.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
13
Q

advise

A

öğütlemek [f.] – öğüt vermek [f.] – nasihat etmek [f.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
14
Q

afford

A

parası yetmek [f.] – satın almaya gücü yetmek [f.] – bulabilmek [f.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
15
Q

age

A

yaş [i.] – çağ [i.] – devir [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
16
Q

aged

A

yaşlı [s.] – yıllanmış [s.] – kart [s.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
17
Q

agent

A

ajan [i.] – temsilci [i.] – vekil [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
18
Q

agreement

A

mutabakat [i.] – antlaşma [i.] – anlaşma [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
19
Q

ahead

A

ilerde [zf.] – öndeki [s.] – ileriye [zf.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
20
Q

aim

A

amaçlamak [f.] – hedeflemek [f.] – nişan almak [f.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
21
Q

alarm

A

alarm [i.] – telaşa düşürmek [f.] – korkutmak [f.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
22
Q

album

A

plak [i.] – resimlik [i.] – uzunçalar [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
23
Q

alcohol

A

alkol [i.] – ispirto [i.] – içki [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
24
Q

alcoholic

A

alkolik [i.] – alkollü [s.] – ayyaş [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
25
alternative
alternatif [i.] -- çare [i.] -- şık [i.]
26
amazed
hayrete düşürülmüş [s.] -- şaşırmış [s.] -- hayret etmiş [s.]
27
ambition
ihtiras [i.] -- hırs [i.] -- bir şeyi elde etme tutkusu [i.]
28
ambitious
hırslı [s.] -- hevesli [s.] -- arzulu [s.]
29
analyse
incelemek [f.] -- analiz etmek [f.] -- çözümlemek [f.]
30
analysis
çözümleme [i.] -- analiz [i.] -- tahlil [i.]
31
announce
anons etmek [f.] -- duyurmak [f.] -- ilan etmek [f.]
32
announcement
anons [i.] -- duyuru [i.] -- ilan [i.]
33
annoy
rahatsız etmek [f.] -- sinirlendirmek [f.] -- can sıkmak [f.]
34
annoyed
sinirli [s.] -- sinirlendirilmiş [s.] -- kızgın [s.]
35
annoying
musallat [i.] -- izaç [i.] -- sinirlendirme [i.]
36
apart
ayrı [zf.] -- birbirinden ayrı [zf.] -- başka [zf.]
37
apologize
özür dilemek [f.] -- af dilemek [f.] -- özür dilemek [f.]
38
application
tatbik [i.] -- başvuru [i.] -- uygulama [i.]
39
appointment
tayin [i.] -- atama [i.] -- randevu [i.]
40
appreciate
değerini artırmak [f.] -- değeri artmak [f.] -- takdirle karşılamak [f.]
41
approximately
takriben [zf.] -- yaklaşık olarak [zf.] -- aşağı yukarı [zf.]
42
arrest
tutuklamak [f.] -- götürmek [f.] -- tevkif etmek [f.]
43
arrival
varış [i.] -- varma [i.] -- geliş [i.]
44
assignment
görevlendirme [i.] -- ödev [i.] -- atama [i.]
45
assist
yardım etmek [f.] -- asistanlık yapmak [f.] -- yardım etmek [f.]
46
atmosphere
atmosfer [i.] -- havayuvarı [i.] -- gazyuvarı [i.]
47
attach
yapıştırmak [f.] -- bağlamak [f.] -- iliştirmek [f.]
48
attitude
tutum [i.] -- tavır [i.] -- düşünce [i.]
49
attract
cezbetmek [f.] -- celp etmek [f.] -- çekmek (çekici olma vb) [f.]
50
attraction
çekicilik [i.] -- cazibe [i.] -- sempati [i.]
51
authority
otorite [i.] -- yetki [i.] -- uzman [i.]
52
average
ortalama [i.] -- ortalamasını bulmak [f.] -- belirli bir miktar tüketmek [f.]
53
award
ödüllendirmek [f.] -- ödül vermek [f.] -- mükafat [i.]
54
aware
haberdar [s.] -- farkında [s.] -- vakıf [s.]
55
backwards
geriye [zf.] -- arka tarafa [zf.] -- ters olarak [zf.]
56
bake
kurutmak [f.] -- kavurmak [f.] -- pişmek [f.]
57
balance
dengede tutmak [f.] -- dengelemek [f.] -- bakiye [i.]
58
ban
yasaklamak [f.] -- yasak [i.] -- menetmek [f.]
59
base
dayandırmak [f.] -- üs [i.] -- baz [i.]
60
basic
temel [s.] -- esas [s.] -- ana [s.]
61
basis
temel [i.] -- üs [i.] -- kök [i.]
62
battery
akü [i.] -- pil [i.] -- batarya [i.]
63
battle
savaş [i.] -- muharebe [i.] -- dövüşmek [f.]
64
beauty
güzellik [i.] -- güzel kız [i.] -- nadide parça [i.]
65
bee
arı [i.] -- takıntı [i.] -- toplanma [i.]
66
belief
inanma [i.] -- inanç [i.] -- iman [i.]
67
bell
çan [i.] -- zil [i.] -- böğürmek [f.]
68
bend
bükülmek [f.] -- eğmek [f.] -- eğilmek [f.]
69
benefit
yararlanmak [f.] -- menfaat [i.] -- çıkar [i.]
70
better
daha iyi [s.] -- iyileştirmek [f.] -- ıslah etmek [f.]
71
bite
ısırmak [f.] -- lokma [i.] -- bit - bitten [f.]
72
block
engellemek [f.] -- bloke etmek [f.] -- blok [i.]
73
board
binmek [f.] -- tahta döşemek [f.] -- kurul [i.]
74
bomb
bombalamak [f.] -- bomba [i.] -- fiyasko ile sonuçlanmak [f.]
75
border
hudut [i.] -- kenarlık [i.] -- kenar [i.]
76
bother
dert vermek [f.] -- can sıkmak [f.] -- sıkmak [f.]
77
branch
dallanmak [f.] -- şube [i.] -- dal [i.]
78
brand
marka [i.] -- lekelemek [f.] -- markalamak [f.]
79
brave
yiğit [s.] -- cesur [s.] -- meydan okumak [f.]
80
breath
nefes [i.] -- soluk [i.] -- an [i.]
81
breathe
soluk almak [f.] -- nefes almak [f.] -- solumak [f.]
82
breathing
an [i.] -- soluk [i.] -- soluma [i.]
83
bride
gelin [i.] -- atkı [i.] -- gelin [i.]
84
bubble
fokurdamak [f.] -- kabarcık [i.] -- kaynamak [f.]
85
bury
gömmek [f.] -- daldırmak [f.] -- cenazeyi kaldırmak [f.]
86
by
geçecek biçimde [zf.] -- yakın [zf.] -- evde [zf.]
87
calm
sakinleştirmek [f.] -- sakinlik [i.] -- soğukkanlı [s.]
88
campaign
sefer [i.] -- kampanya [i.] -- kampanyaya katılmak [f.]
89
campus
kampus [i.] -- kampüs [i.] -- yerleşke [i.]
90
candidate
aday [i.] -- namzet [i.] -- talip [i.]
91
cap
başlık [i.] -- kapak [i.] -- kep [i.]
92
captain
kaptan [i.] -- yüzbaşı [i.] -- kaptanlık etmek [f.]
93
careless
umursamaz [s.] -- ilgisiz [s.] -- aldırışsız [s.]
94
category
kategori [i.] -- tabaka [i.] -- zümre [i.]
95
ceiling
tavan [i.] -- gemide iç kaplama [i.] -- azami irtifa [i.]
96
celebration
kutlama [i.] -- kutsanış [i.] -- anma [i.]
97
central
orta [s.] -- merkezi [s.] -- santral memuru [i.]
98
centre
merkez [i.] -- merkezde toplanmak [f.] -- konsantre olmak [f.]
99
ceremony
merasim [i.] -- tören [i.] -- nezaket kuralları [i.]
100
chain
zincir [i.] -- zincirle bağlamak [f.] -- kayıt altına almak [f.]
101
challenge
düelloya davet etmek [f.] -- karşı çıkmak [f.] -- meydan okumak [f.]
102
champion
şampiyon [s.] -- savunmak [f.] -- destek olmak [f.]
103
channel
kanal [i.] -- maceraya sevk etmek [f.] -- oymak [f.]
104
chapter
bölüm [i.] -- bölüm (kitapta) [i.] -- bahis [i.]
105
charge
yüklemek (enerji/elektrik) [f.] -- suçlamak [f.] -- şarj etmek [f.]
106
cheap
ucuz [s.] -- ucuzlatmak [f.] -- değersiz [s.]
107
cheat
kopya çekmek [f.] -- aldatmak [f.] -- aldatma [i.]
108
cheerful
neşeli [s.] -- mutluluk veren [s.] -- şen [s.]
109
chemical
kimyasal atık [i.] -- kimyasal madde [i.] -- kimyevi [s.]
110
chest
göğüs [i.] -- sandık [i.] -- göğüslemek [f.]
111
childhood
çocukluk [i.] -- çocukluk dönemi [i.] -- küçüklük [i.]
112
claim
talep etmek [f.] -- iddia etmek [f.] -- sav [i.]
113
clause
fıkra [i.] -- ibare [i.] -- antlaşma [i.]
114
clear
belirgin [s.] -- açık [s.] -- net [s.]
115
click
tıkırdamak [f.] -- çıtırdamak [f.] -- anlamak [f.]
116
client
müvekkil [i.] -- müşteri [i.] -- hasta [i.]
117
climb
tırmanmak [f.] -- tırmanış [i.] -- çıkmak [f.]
118
close
kapamak [f.] -- kapatmak [f.] -- yakın [s.]
119
cloth
kumaş [i.] -- bez [i.] -- örtü [i.]
120
clue
ipucu [i.] -- aydınlatmak [f.] -- bilgi vermek [f.]
121
coach
otobüs [i.] -- eğitmek [f.] -- hazırlamak [f.]
122
coal
kömür [i.] -- kömür almak [f.] -- kömür vermek [f.]
123
coin
madeni para [i.] -- sikke [i.] -- sözcük uydurmak [f.]
124
collection
toplama [i.] -- tahsilat [i.] -- koleksiyon [i.]
125
coloured
renkli [s.] -- boyanmış [s.] -- taraflı [s.]
126
combine
birleştirmek [f.] -- birleşmek [f.] -- kaynaştırmak [f.]
127
comment
yorumlamak [f.] -- yorum [i.] -- açımlamak [f.]
128
commercial
ticari [s.] -- (radyoda/televizyonda) reklam [i.] -- radyo reklamı [i.]
129
commit
işlemek (suç vb) [f.] -- işlemek [f.] -- suç işlemek [f.]
130
communication
iletişim [i.] -- temas [i.] -- mesaj [i.]
131
comparison
mukayese [i.] -- kıyas [i.] -- karşılaştırma [i.]
132
competitive
rekabetçi [s.] -- rekabete dayanan [s.] -- yarışmaya dayanan [s.]
133
competitor
yarışmacı [i.] -- rakip [i.] -- yarışçı [i.]
134
complaint
şikayet [i.] -- yakınma [i.] -- dert [i.]
135
complex
karışık [s.] -- blok [i.] -- bileşik şey [i.]
136
concentrate
yoğunlaşmak [f.] -- konsantre olmak [f.] -- yoğunlaşmak [f.]
137
conclude
sonuçlandırmak [f.] -- bağlamak [f.] -- karara varmak [f.]
138
conclusion
sonuç [i.] -- bitim [i.] -- ceza [i.]
139
confident
kendinden emin [s.] -- kendine güvenen [s.] -- güvenli [s.]
140
confirm
onaylamak [f.] -- doğrulamak [f.] -- tasdik etmek [f.]
141
confuse
kafasını karıştırmak [f.] -- zihnini karıştırmak [f.] -- telaşlandırmak [f.]
142
confused
şaşkın [s.] -- zihni bulanık [s.] -- karmakarışık [s.]
143
connection
bağ [i.] -- bağlantı [i.] -- alaka [i.]
144
consequence
netice [i.] -- sonuç [i.] -- semere [i.]
145
consist
-den meydana gelmek [f.] -- dayanmak [f.] -- meydana gelmek [f.]
146
consume
tüketmek [f.] -- yakmak [f.] -- tükenmek [f.]
147
consumer
tüketici [i.] -- müstehlik [i.] -- alıcı [i.]
148
contact
ilişki kurmak [f.] -- irtibat kurmak [f.] -- temas etmek [f.]
149
container
konteyner [i.] -- kap [i.] -- saklama kabı
150
content
içerik [i.] -- memnun etmek [f.] -- hoşnut etmek [f.]
151
continuous
sürekli [s.] -- kesintisiz [s.] -- devamlı [s.]
152
contrast
karşılaştırmak [f.] -- zıtlık [i.] -- tezat [i.]
153
convenient
müsait [s.] -- münasip [s.] -- uygun [s.]
154
convince
ikna etmek [f.] -- inandırmak [f.] -- kandırmak [f.]
155
cool
soğutmak [f.] -- serinlik [i.] -- serin [s.]
156
costume
elbise giymek [f.] -- sahne elbisesi [i.] -- kisve [i.]
157
cottage
kulübe [i.] -- kır evi [i.] -- sayfiye evi [i.]
158
cotton
pamuklu [s.] -- pamuk [s.] -- dost olmak [f.]
159
count
saymak [f.] -- sayı [i.] -- hesaba katmak [f.]
160
countryside
kırsal kesim [i.] -- kırsal bölgeler [i.] -- sayfiye [i.]
161
court
mahkeme [i.] -- aranmak [f.] -- yaltaklanmak [f.]
162
cover
örtmek [f.] -- kaplamak [f.] -- kılıf [i.]
163
covered
örtülü [s.] -- kapatılmış [s.] -- kaplanmış [s.]
164
cream
kaymak [i.] -- krema [i.] -- krem [i.]
165
criminal
sabıkalı [i.] -- suçlu [s.] -- müthiş [s.]
166
cruel
zalim [s.] -- acımasız [s.] -- gaddar [s.]
167
cultural
kültürel [s.] -- ekinsel [s.] --
168
currency
döviz [i.] -- para birimi [i.] -- geçerlilik [i.]
169
current
akım [i.] -- akıntı [i.] -- cari [s.]
170
currently
halen [zf.] -- şu anda [zf.] -- mevcut durumda [zf.]
171
curtain
perde [i.] -- perdelemek [f.] -- perde takmak [f.]
172
custom
görenek [i.] -- örf [i.] -- gelenek [i.]
173
cut
kesmek [f.] -- pay [i.] -- kesik [i.]
174
daily
günlük [s.] -- gündelik [s.] -- geçim [i.]
175
damage
zarar vermek [f.] -- zarar [i.] -- hasar [i.]
176
deal
davranmak [f.] -- dağıtmak [f.] -- iş yapmak [f.]
177
decade
10 yıl [i.] -- on yıl [i.] -- onlu grup [i.]
178
decorate
dekore etmek [f.] -- süslemek [f.] -- süsleyip püslemek [f.]
179
deep
derin [s.] -- deniz [i.] -- derince [s.]
180
define
tanımlamak [f.] -- sınırlamak [f.] -- belirtmek [f.]
181
definite
belirli [s.] -- belli [s.] -- mahdut [s.]
182
definition
tanım [i.] -- netlik [i.] -- vuzuh [i.]
183
deliver
teslim etmek [f.] -- yapmak (konuşma) [f.] -- yapıştırmak [f.]
184
departure
kalkış [i.] -- ayrılış [i.] -- feragat [i.]
185
despite
rağmen [ed.] -- kin [i.] -- garez [i.]
186
destination
varış yeri [i.] -- hedef [i.] -- amaç [i.]
187
determine
azmetmek [f.] -- kararlaştırmak [f.] -- belirlemek [f.]
188
determined
azimli [s.] -- belirlenmiş [s.] -- kararlı [s.]
189
development
gelişim [i.] -- gelişme [i.] -- adet edinme [i.]
190
diagram
grafik [i.] -- şema [i.] -- diyagram ile göstermek [f.]
191
diamond
elmas [i.] -- camcı keskisi [i.] -- baklava şekli [i.]
192
difficulty
zorluk [i.] -- güçlük [i.] -- açmazlık [i.]
193
direct
yönlendirmek [f.] -- yöneltmek [f.] -- yönetmek [f.]
194
directly
doğrudan doğruya [zf.] -- doğrudan [zf.] -- direkt [zf.]
195
dirt
pislik [i.] -- kir [i.] -- toz [i.]
196
disadvantage
dezavantaj [i.] -- zarar vermek [f.] -- zarar [i.]
197
disappointed
hayal kırıklığına uğramış [s.] -- hüsrana uğramış [s.] -- hayal kırıklığı uğramış [s.]
198
disappointing
heves kırıcı [s.] -- umudunu boşa çıkaran [s.] -- hayal kırıklığı yapan [s.]
199
discount
tenzilat [i.] -- indirim [i.] -- iskonto [i.]
200
dislike
hoşlanmama [i.] -- hoşlanmamak [i.] -- hoşlanmamak [f.]
201
divide
bölmek [f.] -- dağıtmak [f.] -- bozuşmak [f.]
202
documentary
belgesel [s.] -- belgesel film [i.] -- vesika [i.]
203
donate
bağışta bulunmak [f.] -- bağışlamak [f.] -- bağışlamak [f.]
204
double
iki misli yapmak [f.] -- ikiye katlamak [f.] -- iki kat [i.]
205
doubt
kuşkulanmak [f.] -- şüphelenmek [f.] -- şüphe [i.]
206
dressed
giyinmiş [s.] -- giyinik [s.] -- giyimli [s.]
207
drop
düşmek [f.] -- düşürmek [f.] -- düşüş [i.]
208
drum
davul [i.] -- parmaklarıyla tempo tutmak [f.] -- çağırmak [f.]
209
drunk
sarhoş [i.] -- sarhoşluk [i.] -- içki alemi [i.]
210
due
vadesi dolmuş [s.] -- hak [i.] -- istihkak [i.]
211
dust
toz [i.] -- fırçalamak [f.] -- tozunu almak [f.]
212
duty
görev [i.] -- vazife [i.] -- saygı [i.]
213
earthquake
deprem [i.] -- zelzele [i.] -- zilzal [i.]
214
eastern
doğuya ait [s.] -- şarki [s.] -- doğu [s.]
215
economic
ekonomik [s.] -- iktisadi [s.] -- hesaplı [s.]
216
economy
iktisat [i.] -- ekonomi [i.] -- idare [i.]
217
edge
eşik (kıyamet/sorun vb) [i.] -- köşe [i.] -- uç [i.]
218
editor
editör [i.] -- yayımcı [i.] -- gazete müdürü [i.]
219
educate
eğitmek [f.] -- eğitmek [f.] -- terbiye etmek [f.]
220
educated
yetişmiş [s.] -- tahsilli [s.] -- eğitimli [s.]
221
educational
eğitsel [s.] -- eğitimsel [s.] -- eğitici [s.]
222
effective
efektif [s.] -- etkileyici [s.] -- etkili [s.]
223
effectively
etkili bir şekilde [zf.] -- etkileyici [zf.] -- etkin olarak [zf.]
224
effort
efor [i.] -- çaba [i.] -- gayret [i.]
225
election
seçim [i.] -- intihap [i.] -- tercih [i.]
226
element
eleman [i.] -- unsur [i.] -- ilke [i.]
227
embarrassed
mahcup [s.] -- sıkılgan [s.] -- utangaç [s.]
228
embarrassing
can sıkıcı [s.] -- utandırıcı [s.] -- mahcup edici [s.]
229
emergency
acil vaka [i.] -- tehlike [i.] -- emniyet [i.]
230
emotion
his [i.] -- duygu [i.] -- heyecan [i.]
231
employment
iş verme [i.] -- istihdam [i.] -- iş alma [i.]
232
empty
boşaltmak [f.] -- boş [s.] -- tahliye etmek [f.]
233
encourage
cesaretlendirmek [f.] -- yüreklendirmek [f.] -- özendirmek [f.]
234
enemy
hasım [i.] -- düşman [i.] -- yağı [i.]
235
engaged
bağlanmış [s.] -- meşgul [s.] -- nişanlı [s.]
236
engineering
mühendislik [i.] -- teknik [i.] -- fen [i.]
237
entertain
eğlendirmek [f.] -- oyalamak [f.] -- ağırlamak [f.]
238
entertainment
eğlence [i.] -- alem [i.] -- ziyafet [i.]
239
entrance
giriş [i.] -- mest etmek [f.] -- ilgi uyandırmak [f.]
240
entry
giriş [i.] -- giriş yeri [i.] -- antre [i.]
241
environmental
çevre [s.] -- çevresel [s.] -- muhite ait [s.]
242
episode
parça [i.] -- tefrika [i.] -- vaka [i.]
243
equal
denk [s.] -- eşit [s.] -- muadili olmak [f.]
244
equally
eşit olarak [zf.] -- eşit olarak [zf.] -- aynı derecede [zf.]
245
escape
kaçmak [f.] -- firar [i.] -- kaçış [i.]
246
essential
ana [s.] -- esas [s.] -- esaslı [s.]
247
eventually
eninde sonunda [zf.] -- en sonunda [zf.] -- sonunda [zf.]
248
examine
muayene etmek [f.] -- incelemek [f.] -- yoklamak [f.]
249
except
haricinde [ed.] -- hariç [ed.] -- dışında [ed.]
250
exchange
takas etmek [f.] -- değiş tokuş etmek [f.] -- bozdurmak [f.]
251
excitement
heyecan [i.] -- galeyan [i.] -- coşku [i.]
252
exhibition
sergi [i.] -- gösteri [i.] -- şölen [i.]
253
expand
yayılmak [f.] -- genişlemek [f.] -- genişletmek [f.]
254
expected
beklenen [s.] -- umulan [s.] -- beklenilen [s.]
255
expedition
sefer [i.] -- acele [i.] -- çabukluk [i.]
256
experience
deneyim [i.] -- tecrübe [i.] -- görmek [f.]
257
experienced
tecrübeli [s.] -- deneyimli [s.] -- deneyim edilmiş [s.]
258
experiment
deney [i.] -- deney yapmak [f.] -- deney uygulamak [f.]
259
explode
patlatmak [f.] -- patlamak [f.] -- yanlış olduğunu göstermek [f.]
260
explore
keşfetmek [f.] -- araştırmak (bir konuyu) [f.] -- tetkik etmek [f.]
261
explosion
infilak [i.] -- patlama [i.] -- galeyan [i.]
262
export
ihraç etmek [f.] -- ihracat [i.] -- dışarıya mal göndermek [f.]
263
extra
ekstra [s.] -- ilave gazete [i.] -- ilave [i.]
264
face
yüzleşmek [f.] -- yüz yüze gelmek [f.] -- yönelmek [f.]
265
fairly
büsbütün [zf.] -- adil bir şekilde [zf.] -- uygunca [zf.]
266
familiar
aşina [s.] -- tanıdık [s.] -- iyi arkadaş [i.]
267
fancy
süslü [s.] -- istemek [f.] -- sanmak [f.]
268
far
uzak [s.] -- öteki [s.] -- çok fazla [s.]
269
fascinating
büyüleyici [s.] -- büyülenme [i.] -- hayran eden [s.]
270
fashionable
modaya uygun [s.] -- kibar [s.] -- rağbette olan [s.]
271
fasten
bağlamak [f.] -- iliklemek [f.] -- bağlanmak [f.]
272
favour
iyilik etmek [f.] -- kayırmak [f.] -- iyilik [i.]
273
fear
korkmak [f.] -- korku [i.] -- kuşkulanmak [f.]
274
feature
özellik [i.] -- yayınlamak [f.] -- başrolde oynatmak [f.]
275
fence
çit [i.] -- kaçamaklı konuşmak [f.] -- eskrim yapmak [f.]
276
fighting
kavga [i.] -- savaş [i.] -- mücadele [i.]
277
file
eğe [i.] -- dosya [i.] -- kayda geçirmek [f.]
278
financial
mali [s.] -- iktisadi [s.] -- finansal [s.]
279
fire
ateşlemek [f.] -- kovmak [f.] -- yangın [i.]
280
fitness
formda olma [i.] -- uygun olma [i.] -- bedenen formda olma [i.]
281
fixed
durağan [s.] -- sabit [s.] -- sağlanmış [s.]
282
flag
sancak [i.] -- flama [i.] -- bayrak [i.]
283
flood
sel basmak [f.] -- su baskını [i.] -- tufan [i.]
284
flour
un [i.] -- unlamak [f.] -- un haline getirmek [f.]
285
flow
akmak [f.] -- akım [i.] -- debi [i.]
286
fold
bükülmek [f.] -- katlamak [f.] -- kat [i.]
287
folk
halk [i.] -- halk [i.] -- aile [i.]
288
following
taraftarlar [i.] -- takip etme [i.] -- izleyen [s.]
289
force
zorlamak [f.] -- baskı yapmak [f.] -- mecbur etmek [f.]
290
forever
ilelebet [zf.] -- ebediyen [zf.] -- sonsuza dek [zf.]
291
frame
çerçeve [i.] -- şekillendirmek [f.] -- kurmak [f.]
292
freeze
donmak [f.] -- froze - frozen [f.] -- buz kesilmek [f.]
293
frequently
sık sık [zf.] -- zırt pırt [zf.] -- çoğunlukla [zf.]
294
friendship
dostluk [i.] -- arkadaşlık [i.] -- uhuvvet [i.]
295
frighten
korkutmak [f.] -- ürkütmek [f.] -- dehşete düşürmek [f.]
296
frightened
ürkmüş [s.] -- korkan [s.] -- korkmuş [s.]
297
frightening
korkutucu [s.] -- korkulu [s.] -- muhatara [i.]
298
frozen
dondurulmuş [s.] -- donmuş [s.] -- soğuk [s.]
299
fry
yağda kızartmak [f.] -- elektrikli sandalyede idam etmek [f.] -- kızartmak [f.]
300
fuel
yakıt [i.] -- yakıt sağlamak [f.] -- yakmak [f.]
301
function
işlev [i.] -- fonksiyon [i.] -- fonksiyonunu yerine getirmek [f.]
302
fur
kürk [i.] -- kürk ile süslemek [f.] -- kürk ile kaplamak [f.]
303
further
daha ileri [zf.] -- daha öte [zf.] -- yardım etmek [f.]
304
garage
tamirhane [i.] -- garaj [i.] -- garaja koymak [f.]
305
gather
toplanmak [f.] -- devşirmek [f.] -- bir araya getirmek [f.]
306
generally
genelde [zf.] -- genel olarak [zf.] -- genellikle [zf.]
307
generation
üretme [i.] -- kuşak [i.] -- nesil [i.]
308
generous
eli açık [s.] -- cömert [s.] -- asil [s.]
309
gentle
yumuşak ve nazik [s.] -- kibar [s.] -- nazik [s.]
310
gentleman
centilmen [i.] -- beyefendi [i.] -- kibar kimse [i.]
311
ghost
ruh [i.] -- hayalet [i.] -- peşinde koşmak [f.]
312
giant
dev [s.] -- ızbandut [s.] -- çok büyük [s.]
313
glad
memnun [s.] -- hoşnut [s.] -- güzel [s.]
314
global
küresel [s.] -- dünya çapında [s.] -- bütün dünyayı kapsayan [s.]
315
glove
eldiven [i.] -- eldiven giydirmek [f.] -- ellik [i.]
316
go
hareket etmek [f.] -- gitmek [f.] -- went - gone [f.]
317
goods
mal [i.] -- yük [i.] -- ayniyat [i.]
318
grade
puanlamak [f.] -- sınıf [i.] -- rütbe [i.]
319
graduate
mezun olmak [f.] -- mezun [i.] -- mezun etmek [f.]
320
grain
tahıl [i.] -- tane [i.] -- tanecik [i.]
321
grateful
minnettar [s.] -- güzel [s.] -- tatminkar [s.]
322
growth
büyüme [i.] -- nema [i.] -- geliştirme [i.]
323
guard
korumak [f.] -- nöbetçi [i.] -- muhafız [i.]
324
guilty
suçlu [s.] -- günahkar [s.] -- kabahatli [s.]
325
hand
el [i.] -- yakalamak [f.] -- uzatmak [f.]
326
hang
asmak [f.] -- hung - hung [f.] -- hanged/hung - hanged/hung [f.]
327
happiness
mutluluk [i.] -- saadet [i.] -- sevinç [i.]
328
hardly
ancak [zf.] -- güçlükle [zf.] -- zorla [zf.]
329
hate
nefret etmek [f.] -- nefret [i.] -- kin beslemek [f.]
330
head
kelle [i.] -- kafa [i.] -- baş [i.]
331
headline
manşet [i.] -- manşette vermek [f.] -- sıralanmak [f.]
332
heating
ısınma [i.] -- ısıtma [i.] -- kızdırma [i.]
333
heavily
aşırı derecede [zf.] -- ağır [zf.] -- ağır bir şekilde [zf.]
334
helicopter
helikopter [i.] -- helikopter ile uçmak/taşımak [f.] -- dikuçar (türkmence) [i.]
335
highlight
belirtmek (altını çizerek) [f.] -- altını çizmek [f.] -- vurgulamak [f.]
336
highly
ziyadesiyle [zf.] -- yüksek derecede [zf.] -- pek çok [zf.]
337
hire
kiralamak [f.] -- (ücret vererek) tutmak [f.] -- kira [i.]
338
historic
tarihi [i.] -- evrimsel [s.] -- önemli [s.]
339
historical
tarihi [s.] -- tarihle ilgili [s.] -- tarihsel [s.]
340
honest
namuslu [s.] -- dürüst [s.] -- gerçekten [s.]
341
horrible
berbat [s.] -- müthiş [s.] -- kötü [s.]
342
horror
korku [i.] -- istikrah [i.] -- yılgı [i.]
343
host
ağırlamak [f.] -- ev sahibi [i.] -- ağırlamak [f.]
344
hunt
avlanmak [f.] -- avlamak [f.] -- av [i.]
345
hurricane
kasırga [i.] -- urağan [i.] -- fırtına [i.]
346
hurry
acele etmek [f.] -- telaş [i.] -- acele [i.]
347
identity
kimlik [i.] -- kişilik [i.] -- ayrımsızlık [i.]
348
ignore
görmezden gelmek [f.] -- ıska geçmek [f.] -- önemsememek [f.]
349
illegal
kaçak [s.] -- illegal [s.] -- usulsüz [s.]
350
imaginary
hayali [s.] -- muhayyel [s.] -- farazi [s.]
351
immediate
acil [s.] -- hemen ardından gelen [s.] -- hazır [s.]
352
immigrant
göçmen [s.] -- göçmen [i.] -- muhacir [i.]
353
impact
darbe [i.] -- etki [i.] -- çarpma [i.]
354
import
ithal etmek [f.] -- belirtmek [f.] -- ima etmek [f.]
355
importance
önem [i.] -- saygınlık [i.] -- etki [i.]
356
impression
izlenim [i.] -- etki [i.] -- baskı [i.]
357
impressive
etkileyici [s.] -- etkileyici [s.] -- duyguları etkileyen [s.]
358
improvement
gelişim [i.] -- ilerleme [i.] -- iyileşme [i.]
359
incredibly
inanılmaz bir şekilde [zf.] -- akıl almaz derecede [zf.] -- muazzam [zf.]
360
indeed
doğrusu [zf.] -- aslında [zf.] -- doğrusu istenirse [zf.]
361
indicate
göstergesi olmak [f.] -- belirtisi olmak [f.] -- işaret etmek [f.]
362
indirect
dolaylı [s.] -- vasıtalı [s.] -- imalı [s.]
363
indoor
kapalı mekan [i.] -- yapı içi [i.] -- iç mekanlara uygun [s.]
364
indoors
içeriye [zf.] -- evde [zf.] -- içeride [zf.]
365
influence
tesir etmek [f.] -- etkilemek [f.] -- etki altına almak [f.]
366
ingredient
cüz [i.] -- bir şeyin terkibine giren madde [i.] -- bileşim maddesi [i.]
367
injure
sakatlamak [f.] -- incitmek [f.] -- yaralamak [f.]
368
injured
yaralı [s.] -- kırgın [s.] -- zarar görmüş [s.]
369
innocent
masum [s.] -- zararsız kimse [i.] -- saftrik [i.]
370
intelligence
istihbarat [i.] -- zeka [i.] -- akıl [i.]
371
intend
niyet etmek [f.] -- demek istemek [f.] -- niyeti olmak [f.]
372
intention
maksat [i.] -- kasıt [i.] -- niyet [i.]
373
invest
yatırım yapmak [f.] -- birine yetki vermek [f.] -- yetki vermek [f.]
374
investigate
araştırmak [f.] -- soruşturmak [f.] -- incelemek [f.]
375
involved
ilgili [s.] -- karmaşık [s.] -- girift [s.]
376
iron
ütülemek [f.] -- demir [i.] -- ütü [i.]
377
issue
(dergi/gazete) nüsha [i.] -- konu [i.] -- mesele [i.]
378
IT
ona [zm.] -- ilişki [i.] -- ebe (oyunlarda) [i.]
379
journal
dergi [i.] -- seyir defteri [i.] -- gazete [i.]
380
judge
yargılamak [f.] -- yargıç [i.] -- hakim [i.]
381
keen
hevesli [s.] -- keskin [s.] -- ağıt yakmak [f.]
382
key
anahtar [i.] -- tuş [i.] -- girmek bilgisayar [f.]
383
keyboard
klavye [i.] -- bilgisayara veri girmek [f.] -- org [i.]
384
kick
tekmelemek [f.] -- tepmek [f.] -- tekme atmak [f.]
385
killing
öldürme [i.] -- katletme [i.] -- vurgun [i.]
386
kind
tür [i.] -- çeşit [i.] -- cins [i.]
387
kiss
öpmek [f.] -- öpücük [i.] -- hafifçe dokunmak [f.]
388
knock
kapı çalmak [f.] -- çarpışmak [f.] -- kapıyı vurmak [f.]
389
label
etiketlemek [f.] -- etiket [i.] -- damgasını vurmak [f.]
390
laboratory
laboratuvar [i.] -- kimyahane [i.] -- deneyevi [i.]
391
lack
yokluk [i.] -- eksiklik [i.] -- yoksun kalmak [f.]
392
latest
son [s.] -- en son [s.] -- yeni [s.]
393
lay
sermek [f.] -- laid - laid [f.] -- kurmak [f.]
394
layer
katman [i.] -- kat [i.] -- tabaka [i.]
395
lead
yol göstermek [f.] -- rehberlik etmek [f.] -- sürmek [f.]
396
leading
öncülük eden [s.] -- önde olan [s.] -- kılavuzluk eden [s.]
397
leaf
yaprak vermek [f.] -- yaprak [i.] -- yapraklanmak [f.]
398
leather
deri [i.] -- kayışla dövmek [f.] -- deri ile donatmak [f.]
399
legal
tüzel [s.] -- yasal [s.] -- kanuni [s.]
400
leisure
boş vakit [i.] -- işsizlik [i.] -- dinlence [i.]