B2-3 Flashcards

Part 3 (423 cards)

1
Q

proposal

A

öneri [i.] – teklif [i.] – takrir [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
2
Q

propose

A

önermek [f.] – teklif etmek [f.] – ileri sürmek [f.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
3
Q

prospect

A

olasılık [i.] – maden aramak [f.] – altın aramak [f.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
4
Q

protection

A

himaye [i.] – koruma [i.] – korunma [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
5
Q

protein

A

protein [i.] – protein – albümin özü

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
6
Q

protester

A

protestocu [i.] – itirazcı [i.] – itirazcı kişi [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
7
Q

psychological

A

ruhbilimsel [s.] – ruhi [s.] – tinbilimsel [s.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
8
Q

psychologist

A

tinbilimci [i.] – ruhbilimci [i.] – psikolog [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
9
Q

psychology

A

ruh bilimi [i.] – psikoloji [i.] – tinbilim [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
10
Q

publication

A

yayınlama [i.] – yayım [i.] – yayımlama [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
11
Q

publicity

A

tanıtım [i.] – ilan [i.] – ilan etme [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
12
Q

publishing

A

yayıncılık [i.] – neşir [i.] – yayınlama (kitap vb) [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
13
Q

punk

A

aşağılamak [f.] – toy [i.] – gangster [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
14
Q

pupil

A

öğrenci [i.] – öğrenci öğretmen [i.] – stajyer [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
15
Q

purchase

A

satın almak [f.] – satın alma [i.] – alım [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
16
Q

pure

A

saf [s.] – kötülükten uzak [s.] – kusursuz [s.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
17
Q

purely

A

sırf [zf.] – tamamen [zf.] – sadece [zf.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
18
Q

pursue

A

izlemek [f.] – takip etmek [f.] – sürdürmek [f.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
19
Q

pursuit

A

kovalama [i.] – takip [i.] – gerçekleştirmeye çalışma [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
20
Q

puzzle

A

bulmaca [i.] – bilmece [i.] – şaşırmak [f.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
21
Q

questionnaire

A

anket [i.] – sormaca [i.] – form [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
22
Q

racial

A

ırksal [s.] – ırkla ilgili [s.] – ırk [s.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
23
Q

racism

A

anasoyculuk [i.] – kafatasçılık [i.] – ırkçılık [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
24
Q

racist

A

ırkçı [i.] – anasoycu [i.] – kafatasçı [i.]

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
25
radiation
ışınım [i.] -- ışıma [i.] -- radyasyon [i.]
26
rail
ray döşemek [f.] -- parmaklıkla çevirmek [f.] -- parmaklık [i.]
27
random
gelişigüzel [s.] -- rastgele [s.] -- rastlantısal [s.]
28
range
silsile [i.] -- sıra (dağ/tepe) [i.] -- çeşitlilik [i.]
29
rank
rütbe [i.] -- aşama [i.] -- kademe [i.]
30
rapid
ani [s.] -- hızlı [s.] -- kuduruk [s.]
31
rapidly
hızla [zf.] -- süratle [zf.] -- çarçabuk [zf.]
32
rat
sıçan [i.] -- fare tutmak [f.] -- ihanet etmek [f.]
33
rate
kur [i.] -- oran [i.] -- addetmek [f.]
34
rating
derece [i.] -- derecelendirme [i.] -- tahmin [i.]
35
raw
çiğ [s.] -- ham [s.] -- hamlık [i.]
36
reach
ulaşmak [f.] -- ermek [f.] -- erişmek [f.]
37
realistic
ideal ya da ahlaki boyutundan ziyade faydacı ve pratik yönü ağır basan [i.] -- gerçek hayata benzeyen [i.] -- gerçekçi [s.]
38
reasonable
makul [s.] -- mantıksal [s.] -- uygun [s.]
39
reasonably
orta derecede [zf.] -- makul bir şekilde [zf.] -- kararınca [zf.]
40
rebuild
yeniden inşa etmek [f.] -- rebuilt - rebuilt [f.] -- yeniden yapmak [f.]
41
recall
hatırlamak [f.] -- anımsamak [f.] -- geri istemek [f.]
42
receiver
alıcı [i.] -- reseptör [i.] -- ahize (telefon) [i.]
43
recession
girinti [i.] -- durgunluk (piyasa) [i.] -- geri çekilme [i.]
44
reckon
tahmin etmek [f.] -- tutmak [f.] -- hesaplamak [f.]
45
recognition
tanıma [i.] -- tanınırlık [i.] -- teşhis [i.]
46
recover
kurtarmak [f.] -- iyileşmek [f.] -- sağalmak [f.]
47
recovery
kurtulma [i.] -- atlatma [i.] -- toparlanma [i.]
48
recruit
iyileştirmek [f.] -- sağlığı iyileşmek [f.] -- asker toplamak [f.]
49
recruitment
işe alım [i.] -- askere alma [i.] -- iyileştirme [i.]
50
reduction
indirme [i.] -- eksiltme [i.] -- düşürme [i.]
51
referee
hakem [i.] -- hakemlik yapmak [f.] -- hakem olmak [f.]
52
refugee
mülteci [i.] -- mübadil [i.] -- sığınmacı [i.]
53
regard
saymak [f.] -- hesaba katmak [f.] -- dikkatle bakmak [f.]
54
regional
bölgesel [s.] -- bölgesel kurum [i.] -- mevzii [s.]
55
register
kaydetmek [f.] -- sicil [i.] -- kayıt [i.]
56
registration
tescil [i.] -- (kütüğe) kaydetme [i.] -- kayıt [i.]
57
regret
pişman olmak [f.] -- pişmanlık [i.] -- esefle karşılamak [f.]
58
regulate
düzenlemek [f.] -- düzene sokmak [f.] -- ayarlamak [f.]
59
regulation
düzenleme [i.] -- nizam [i.] -- regülasyon [i.]
60
reinforce
pekiştirmek [f.] -- sağlamlaştırmak [f.] -- takviye etmek [f.]
61
relatively
nispeten [zf.] -- oranla [zf.] -- görece [zf.]
62
relevant
konuyla ilgili [s.] -- konu ile ilgili [s.] -- ilgili [s.]
63
relief
rahatlama [i.] -- avuntu [i.] -- rölöve [i.]
64
relieve
rahatlatmak [f.] -- avutmak [f.] -- nöbeti devralmak [f.]
65
relieved
rahatlamış [s.] -- müsterih [s.] -- rahat [s.]
66
rely
güvenmek [f.] -- dayanmak [f.] -- inanmak [f.]
67
remark
belirtmek [f.] -- yorum [i.] -- görüş [i.]
68
remarkable
dikkat çekici [s.] -- göze çarpan [s.] -- dikkate değer [s.]
69
remarkably
dikkat çekecek derecede [zf.] -- önemli biçimde [zf.] --
70
reporting
raporlama [i.] -- habercilik [i.] -- rapor [i.]
71
representative
temsil eden [s.] -- temsili [s.] -- temsilci [s.]
72
reputation
ün [i.] -- şöhret [i.] -- itibar [i.]
73
requirement
ihtiyaç [i.] -- gereksinim [i.] -- talep [i.]
74
rescue
kurtarmak [f.] -- hacizden kurtarmak [f.] -- imdadına yetişmek [f.]
75
reserve
rezerve ettirmek [f.] -- ayırmak [f.] -- ayırtmak [f.]
76
resident
sakin [i.] -- bir yerde oturan/sakin [i.] -- yerleşmiş olan kimse [i.]
77
resign
istifa etmek [f.] -- çekilmek [f.] -- teslim olmak [f.]
78
resist
direnmek [f.] -- dayanmak [f.] -- karşı koymak [f.]
79
resolution
kararlılık [i.] -- azim [i.] -- çözünme [i.]
80
resolve
kesin karar vermek [f.] -- azmetmek [f.] -- ahdetmek [f.]
81
resort
tatil yeri [i.] -- gitmek [f.] -- başvurmak [f.]
82
restore
yenileştirmek [f.] -- eski konumuna getirmek [f.] -- restorasyon yapmak [f.]
83
restrict
sınırlamak [f.] -- kısıtlamak [f.] -- hasretmek [f.]
84
restriction
sınırlama [i.] -- kısıtlama [i.] -- tahdit [i.]
85
retail
perakende satış [i.] -- perakende [s.] -- ayrıntılarıyla anlatmak [f.]
86
retain
sürdürmek [f.] -- alıkoymak [f.] -- elinden kaçırmamak [f.]
87
retirement
emeklilik [i.] -- geri çekilme [i.] -- bir köşeye çekilme [i.]
88
reveal
meydana çıkarmak [f.] -- ortaya çıkarmak [f.] -- açığa vurmak [f.]
89
revenue
hasılat [i.] -- gelir [i.] -- irat [i.]
90
revision
gözden geçirme [i.] -- revizyon [i.] -- gözden geçirip düzeltme [i.]
91
revolution
ihtilal [i.] -- devrim [i.] -- inkılap [i.]
92
reward
ödüllendirmek [f.] -- mükafat [i.] -- ödül [i.]
93
rhythm
ritim [i.] -- düzenlilik [i.] -- nabız atışı [i.]
94
rid
rid - rid [f.] -- temizlemek [f.] -- başından atmak [f.]
95
ridiculous
gülünç [s.] -- saçma [s.] -- komik [s.]
96
risky
riskli [s.] -- sakat [s.] -- terbiyesiz [s.]
97
rival
rakip [i.] -- ... kadar ... olmak [f.] -- çekişmek [f.]
98
rob
soymak [f.] -- yağma etmek [f.] -- talan etmek [f.]
99
robbery
hırsızlık [i.] -- soygun [i.] -- karmanyola [i.]
100
rocket
roket [i.] -- füze fırlatmak [f.] -- fırlamak [f.]
101
romance
romantizm [i.] -- romans [i.] -- uydurmak [f.]
102
root
köken [i.] -- kök [i.] -- deşmek [f.]
103
rose
gül [s.] -- güzel kız [i.] -- roze [i.]
104
roughly
yaklaşık olarak [zf.] -- yaklaşık olarak [zf.] -- tahminen [zf.]
105
round
yuvarlak [s.] -- bitirmek [f.] -- dönmek (köşeyi/virajı) [f.]
106
routine
rutin [s.] -- adet [i.] -- hergünkü işler [i.]
107
rub
sürtmek [f.] -- ovmak [f.] -- sürtünmek [f.]
108
rubber
kauçuk [i.] -- lastik [i.] -- lastik kaplamak [f.]
109
ruin
mahvetmek [f.] -- bozmak [f.] -- harabe [i.]
110
rural
kırsal [s.] -- taşra [s.] -- köye ait [s.]
111
rush
acele etmek [f.] -- acele ettirmek [f.] -- telaş etmek [f.]
112
sample
örnek [i.] -- numune [i.] -- tatmak [f.]
113
satellite
uydu [i.] -- uşak [i.] -- peyk [i.]
114
satisfaction
memnuniyet [i.] -- tatmin [i.] -- kefaretin ödenmesi [i.]
115
satisfied
memnun [s.] -- razı [s.] -- kanık [s.]
116
satisfy
tatmin etmek [f.] -- doyurmak [f.] -- yerine getirmek [f.]
117
saving
tasarruf [i.] -- kurtarma [i.] -- birikim [i.]
118
scale
ölçeklendirmek [f.] -- tartar [i.] -- ölçek [i.]
119
scandal
skandal [i.] -- rezalet [i.] -- karalama [i.]
120
scare
ürkütmek [f.] -- korkutmak [f.] -- ödünü koparmak [f.]
121
scenario
senaryo [i.] -- tasarı [i.] -- plan [i.]
122
schedule
plan [i.] -- program [i.] -- tarifeye geçirmek [f.]
123
scheme
fesat karıştırmak [f.] -- düzenlemek [f.] -- dolap çevirmek [f.]
124
scholar
bilgin [i.] -- bilim insanı [i.] -- bursiyer [i.]
125
scholarship
burs [i.] -- alimlik [i.] -- irfan [i.]
126
scratch
kazımak [f.] -- karalamak [f.] -- çizmek [f.]
127
scream
bağırmak [f.] -- çığlık atmak [f.] -- çığlık [i.]
128
screen
ekran [i.] -- göstermek [f.] -- siper etmek [f.]
129
screening
görüntüleme [i.] -- ayırma [i.] -- sahneleme [i.]
130
seat
oturtmak [f.] -- koltuk [i.] -- oturacak yer [i.]
131
sector
sektör [i.] -- daire dilimi [i.] -- işkolu [i.]
132
secure
sağlamlaştırmak [f.] -- güvenceye almak [f.] -- elde etmek [f.]
133
seek
aramak [f.] -- sought - sought [f.] -- peşinde koşmak [f.]
134
seeker
sonda [i.] -- arayıcı [i.] -- arayan kimse [i.]
135
select
seçmek [f.] -- ayıklamak [f.] -- elemek [f.]
136
selection
seçme [i.] -- ayırma [i.] -- seçme şey [i.]
137
self
öz [i.] -- kendi [zm.] -- özellik [i.]
138
seminar
seminer [i.] -- seminer --
139
senior
kıdemli [i.] -- kıdemli kimse [i.] -- son sınıf öğrencisi [i.]
140
sense
algılamak [f.] -- hissetmek [f.] -- algı [i.]
141
sensitive
içli [s.] -- hassas [s.] -- duyarlı [s.]
142
sentence
cümle [i.] -- mahkum etmek [f.] -- hüküm giydirmek [f.]
143
sequence
silsile [i.] -- birbiri ardından gelme [i.] -- sıra [i.]
144
session
celse [i.] -- oturum [i.] -- seans [i.]
145
settle
yerleşmek [f.] -- oturtmak (bir şeyi bir yere) [f.] -- konmak [f.]
146
settler
göçmen [i.] -- son darbe [i.] -- son söz [i.]
147
severe
haşin [s.] -- sert [s.] -- şiddetli [s.]
148
severely
ağır [zf.] -- ciddi olarak [zf.] -- şiddetle [zf.]
149
shade
gölge [i.] -- gölgelik [i.] -- saklamak [f.]
150
shadow
gölge [i.] -- bozmak [f.] -- gizlice takip etmek [f.]
151
shallow
sığ [s.] -- sığlaşmak [f.] -- düzlemek [f.]
152
shame
utandırmak [f.] -- utanma [i.] -- ayıp [i.]
153
shape
şekillendirmek [f.] -- biçim vermek [f.] -- şekil vermek [f.]
154
shaped
şekillendirilmiş [s.] -- biçimli [s.] -- şekilli [s.]
155
shelter
barınak [i.] -- sığınak [i.] -- sığınmak [f.]
156
shift
değiştirmek [f.] -- vardiya [i.] -- kaçamak cevap vermek [f.]
157
ship
gemi [i.] -- kürekleri içeri almak [f.] -- mal yüklemek (gemiye) [f.]
158
shock
şok etmek [f.] -- şok [i.] -- kalbini kırmak [f.]
159
shocked
çarpılmış [s.] -- şoke [s.] -- şoklanmış [s.]
160
shocking
şok edici [s.] -- sarsma [i.] -- şoklama [i.]
161
shooting
ateş etme [i.] -- filizlenme [i.] -- sızlama [i.]
162
shore
sahil [i.] -- kıyı [i.] -- payanda vurmak [f.]
163
short-term
kısa süreli [s.] -- kısa dönemli [s.] -- kısa vade [s.]
164
shortage
sıkıntı [i.] -- eksiklik [i.] -- kıtlık [i.]
165
shortly
kısaca [zf.] -- sözün kısası [zf.] -- az bir mesafeden sonra [zf.]
166
shot
atış [i.] -- postu deldirmek [f.] -- vurmak [f.]
167
sibling
kardeş [i.] -- --
168
signature
imza [i.] -- imzalama [i.] -- damga [i.]
169
significance
önem [i.] -- değer [i.] -- anlam [i.]
170
significant
dikkate değer [s.] -- kayda değer [s.] -- belirli [s.]
171
significantly
önemli ölçüde [s.] -- anlamlı [s.] -- önemli ölçüde [zf.]
172
silence
susturmak [f.] -- suskunluk [i.] -- sessizlik [i.]
173
silk
ipek [i.] -- örümcek ağı ipi [i.] -- kraliyet avukatı [i.]
174
sincere
içten [s.] -- samimi [s.] -- samimi [s.]
175
skilled
yetenekli [s.] -- marifetli [s.] -- eli yatkın [s.]
176
skull
kafatası [i.] -- kurukafa [i.] -- kafa [i.]
177
slave
köle gibi çalışmak [f.] -- köle [i.] -- köle gibi çalışmak [f.]
178
slide
sürgü [i.] -- slayt [i.] -- kaydırak [i.]
179
slight
hafif [s.] -- az [s.] -- önemsememek [f.]
180
slip
kaymak [f.] -- sürçmek [f.] -- gizlice vermek [f.]
181
slogan
slogan [i.] -- savsöz [i.] -- şiar [i.]
182
slope
meyil [i.] -- bayır [i.] -- eğim [i.]
183
so-called
sözde [s.] -- sözümona [s.] -- adlı [s.]
184
solar
güneş [s.] -- güneşsel [s.] -- güneşle ilgili [s.]
185
somehow
iyi kötü [zf.] -- bir türlü [zf.] -- nasıl olursa [zf.]
186
sometime
sabık [s.] -- eski [s.] -- önceki [s.]
187
somewhat
birazcık [zf.] -- bir dereceye kadar [zf.] -- aşağı yukarı [zf.]
188
sophisticated
sofistike [s.] -- komplike [s.] -- içerikli [s.]
189
soul
ruh [i.] -- kimse [i.] -- kök [i.]
190
spare
kıymamak [f.] -- ayırmak [f.] -- boş (zaman) [s.]
191
specialist
uzman [i.] -- uzman [i.] -- kompetan [i.]
192
specialize
uzmanlaşmak [f.] -- özel olarak yapmak [f.] -- özelleştirmek [f.]
193
species
tür [i.] -- ortak özellikleri olan grup [i.] -- hayal [i.]
194
specify
belirlemek [f.] -- belirtmek [f.] -- açıkça belirtmek [f.]
195
spectacular
muhteşem [s.] -- olağanüstü manzara [i.] -- görülmeye değer [s.]
196
spectator
seyirci [i.] -- izleyici [i.] -- izleyici
197
speculate
tahminde bulunmak [f.] -- düşünmek [f.] -- spekülasyon yapmak [f.]
198
speculation
tahmin [i.] -- kurgu [i.] -- dayanaksız görüş [i.]
199
speed
sürat [i.] -- hız [i.] -- sped/speeded - sped/speeded [f.]
200
spill
dökmek [f.] -- spilled/spilt - spilled/spilt [f.] -- düşmek [f.]
201
spiritual
ruhsal [s.] -- manevi [s.] -- amerikalı siyahilerin yarattığı bir ilahi türü [i.]
202
spite
rahatsız etmek [f.] -- nispet vermek [f.] -- zarar vermek [f.]
203
split
yarmak [f.] -- bölmek [f.] -- split - split [f.]
204
spoil
şımartmak [f.] -- berbat etmek [f.] -- bozulmak [f.]
205
spokesman
sözcü [i.] -- baş sözcü [i.] -- konuşmacı [i.]
206
spokesperson
konuşmacı [i.] -- sözcü [i.] -- marka yüzü
207
spokeswoman
konuşmacı bayan [i.] -- sözcü [i.] --
208
sponsor
kefil olmak [f.] -- vaftiz babalığı yapmak (çocuğa) [f.] -- finanse etmek [f.]
209
sponsorship
destek [i.] -- sponsorluk [i.] -- kefillik [i.]
210
sporting
spor [i.] -- av [i.] -- avcılık [i.]
211
spot
leke [i.] -- benek [i.] -- nokta [i.]
212
spread
yaymak [f.] -- yayılmak [f.] -- spread - spread [f.]
213
stable
ahır [i.] -- istikrarlı [s.] -- durağan [s.]
214
stage
sahneye koymak [f.] -- sahnelemek [f.] -- evre [i.]
215
stall
stop ettirmek [f.] -- savsaklamaya çalışmak [f.] -- saplanmak [f.]
216
stance
duruş [i.] -- bazı oyunlarda vücudun duruşu [i.] -- bakış açısı [i.]
217
stand
(teklif) geçerli olmak [f.] -- katlanmak [f.] -- ayakta durmak [f.]
218
stare
dik dik bakmak [f.] -- gözü dalmak [f.] -- belermek [f.]
219
starve
açlıktan ölmek [f.] -- acından ölmek [f.] -- açlıktan ölmek [f.]
220
status
hal [i.] -- statü [i.] -- durum [i.]
221
steadily
durmadan [zf.] -- sabit şekilde [zf.] -- boyuna [zf.]
222
steady
sabit durum [i.] -- istikrarlı [s.] -- oynamaz [s.]
223
steam
istim [i.] -- buğu [i.] -- buhar [i.]
224
steel
çelik [i.] -- sertleştirmek [f.] -- çakmak [f.]
225
steep
dik [s.] -- sarp [s.] -- demlenmek [f.]
226
step
üvey [i.] -- adım [i.] -- basamak [i.]
227
sticky
yapış yapış [s.] -- yapışkan [s.] -- vıcık [s.]
228
stiff
çetin [s.] -- katı [s.] -- sert [s.]
229
stimulate
uyarmak [f.] -- dürtmek [f.] -- kamçılamak [f.]
230
stock
stoklamak [f.] -- stok [i.] -- üremesi için (bir yere) koymak [f.]
231
stream
dere [i.] -- akarsu [i.] -- akıp gitmek [f.]
232
strengthen
sağlamlaştırmak [f.] -- kuvvetlenmek [f.] -- güçlendirmek [f.]
233
stretch
uzatmak [f.] -- gerinmek [f.] -- germek [f.]
234
strict
sıkı [s.] -- katı [s.] -- mutlak [s.]
235
strictly
açıkçası [zf.] -- katı bir biçimde [zf.] -- sert bir biçimde [zf.]
236
strike
çarpmak [f.] -- vurmak [f.] -- çarpma [i.]
237
stroke
felç [i.] -- vuruş [i.] -- inme [i.]
238
structure
yapılandırmak [f.] -- yapı [i.] -- bünye [i.]
239
struggle
çabalamak [f.] -- mücadele etmek [f.] -- çabalama [i.]
240
stuff
şey [i.] -- tıkınmak [f.] -- tıkmak [f.]
241
stunning
sersemletme [i.] -- çekici [s.] -- müstesna [s.]
242
subject
ders [i.] -- özne [i.] -- konu [i.]
243
submit
sunmak [f.] -- ibraz etmek [f.] -- boyun eğmek [f.]
244
subsequent
sonradan gelen [s.] -- daha sonraki [s.] -- (belirli bir olayı) takip eden [s.]
245
subsequently
sonra [zf.] -- sonradan [zf.] -- akabinde [zf.]
246
suburb
varoş [i.] -- banliyö [i.] -- yörekent [i.]
247
suffering
mihnet [i.] -- cefa [i.] -- ıstırap [i.]
248
sufficient
kafi [s.] -- yeterli [s.] -- elverişli [s.]
249
sufficiently
yeteri kadar [zf.] -- yeterli miktarda [zf.] -- yeterince [zf.]
250
sum
toplam [i.] -- tutar [i.] -- toplamak [f.]
251
super
süper [s.] -- kıyak [i.] -- birinci sınıf mal [i.]
252
surgeon
cerrah [i.] -- operatör [i.] -- askeri doktor [i.]
253
surgery
ameliyat [i.] -- ameliyathane [i.] -- cerrahlık [i.]
254
surround
kuşatmak [f.] -- etrafını sarmak [f.] -- çevrelemek [f.]
255
surrounding
çevre [i.] -- sarma [i.] -- kuşatma [i.]
256
survey
araştırma [i.] -- anket [i.] -- göz gezdirmek [f.]
257
survival
hayatta kalma [i.] -- kalıntı [i.] -- daha uzun yaşama [i.]
258
survivor
hayatta kalan [i.] -- sağ kalan [i.] -- sağ kalan [i.]
259
suspect
şüphelenmek [f.] -- kuşkulanmak [f.] -- şüpheli [s.]
260
suspend
askıya almak [f.] -- uzaklaştırma vermek [f.] -- sallantıda bırakmak [f.]
261
sustainable
güçlendirilebilir [s.] -- sürdürülebilir [s.] -- dayanılır [s.]
262
swallow
yutmak [f.] -- kırlangıç [i.] -- aldanmak [f.]
263
swear
sövmek [f.] -- küfür etmek [f.] -- küfretmek [f.]
264
sweep
süpürmek [f.] -- swept - swept [f.] -- önüne katmak [f.]
265
switch
değiştirmek [f.] -- değişme [i.] -- anahtar [i.]
266
sympathetic
birinin duygularını anlayıp paylaşan [s.] -- sempatik [s.] -- anlayışlı [s.]
267
sympathy
sempati [i.] -- halden anlama [i.] -- acısını paylaşma [i.]
268
tackle
ele almak (bir problemi) [f.] -- mücadele etmek [f.] -- avadanlık [i.]
269
tag
etiketlemek [f.] -- etiket [i.] -- yafta koymak [f.]
270
tale
masal [i.] -- öykü [i.] -- hikaye [i.]
271
tank
tank [i.] -- depoya koymak [f.] -- tank gibi (ağır fakat hızlı) hareket etmek [f.]
272
tap
hafifçe vurmak [f.] -- tıkaç [i.] -- musluk [i.]
273
target
hedef [i.] -- amaç [i.] -- gaye [i.]
274
tear
yırtılmak [f.] -- yırtmak [f.] -- yırtık [i.]
275
technological
teknolojik [s.] -- teknolojiyle ilgili [s.] -- uygulayımsal [s.]
276
teens
yeniyetmelik [i.] -- yaşı 13-19 arasında olanlar [i.] -- 10'dan 19'a ya da 13'den 19'a kadar olan sayılar [i.]
277
temple
tapınak [i.] -- sinagog [i.] -- ibadethane [i.]
278
temporarily
geçici olarak [zf.] -- muvakkaten [zf.] -- idareten [zf.]
279
temporary
geçici [s.] -- iğreti [s.] -- eğreti [s.]
280
tendency
eğilim [i.] -- meyletme [i.] -- çalma (maviye vb) [i.]
281
tension
tansiyon [i.] -- gerginlik [i.] -- gerilim [i.]
282
term
isimlendirmek [f.] -- terim [i.] -- dönem [i.]
283
terminal
terminal [i.] -- sonek [i.] -- son durak [i.]
284
terms
ara [i.] -- ücret [i.] -- fiyat [i.]
285
terribly
son derece [zf.] -- aşırı [zf.] -- korkunç [zf.]
286
terrify
çok korkutmak [f.] -- çok korkutmak [f.] -- ürkütmek [f.]
287
territory
yöre [i.] -- arazi [i.] -- tarla [i.]
288
terror
terör [i.] -- dehşet [i.] -- tedhiş [i.]
289
terrorism
terörism [i.] -- terörizm [i.] -- tedhişçilik [i.]
290
terrorist
terörist [i.] -- tedhişçi [i.] -- tedhişçi
291
testing
deneme [i.] -- sondaj [i.] -- deneyden geçirme [i.]
292
textbook
ders kitabı [i.] -- okuma kitabı [i.] -- ders kitabı
293
theft
hırsızlık [i.] -- aşırma [i.] -- arakçılık [i.]
294
therapist
terapist [i.] -- sağaltımcı [i.] -- doktor [i.]
295
therapy
iyileştirme [i.] -- tedavi [i.] -- sağaltım [i.]
296
thesis
tez [i.] -- sav [i.] -- inceleme [i.]
297
thorough
derin [s.] -- esaslı iş yapan (kimse) [s.] -- kusursuz [s.]
298
thoroughly
adamakıllı [zf.] -- etraflıca [zf.] -- iyicene [zf.]
299
threat
tehdit [i.] -- tehdit etmek [f.] -- gözdağı [i.]
300
threaten
tehdit etmek [f.] -- gözdağı vermek [f.] -- habercisi olmak [f.]
301
thumb
parmağıyla çevirmek (sayfa) [f.] -- otostop çekmek [f.] -- başparmak (eldivende) [i.]
302
thus
böylelikle [zf.] -- böylece [zf.] -- demek ki [zf.]
303
time
kez [i.] -- kere [i.] -- müddet [i.]
304
timing
saat tutma [i.] -- zamanlama yapma [i.] -- hızını ölçme [i.]
305
tissue
doku [i.] -- tuvalet kağıdı [i.] -- ince kağıt [i.]
306
title
unvan [i.] -- başlık [i.] -- isimlendirmek [f.]
307
ton
moda [i.] -- ton [i.] -- ton 1000 kg [i.]
308
tone
ton [i.] -- yumuşatmak [f.] -- uyuşmak [f.]
309
tonne
ton [i.] -- --
310
tough
zorlu [s.] -- çetin [s.] -- zor [s.]
311
tournament
turnuva [i.] -- yarışma [i.] -- turnuva
312
trace
iz sürmek [f.] -- izini sürmek [f.] -- izlemek [f.]
313
track
izlemek (iz vb) [f.] -- izlemek [f.] -- iz [i.]
314
trading
ticaret [i.] -- işlem [i.] -- iş hacmi [i.]
315
tragedy
fecaat [i.] -- facia [i.] -- felaket [i.]
316
tragic
acıklı [s.] -- feci [s.] -- tiy [s.]
317
trait
haslet [i.] -- hususiyet [i.] -- kişisel özellik [i.]
318
transfer
nakletmek [f.] -- aktarmak [f.] -- devretmek [f.]
319
transform
dönüşmek [f.] -- dönüştürmek [f.] -- çevirmek [f.]
320
transition
geçiş [i.] -- intikal [i.] -- değişme [i.]
321
transmit
iletmek [f.] -- ulaştırmak [f.] -- yayınlamak [f.]
322
transportation
taşıma [i.] -- nakliye [i.] -- ulaştırma [i.]
323
trap
kapan [i.] -- tuzak [i.] -- ata süslü çul örtmek [f.]
324
treasure
hazine [i.] -- üzerine titremek [f.] -- çok değerli saymak [f.]
325
trial
yargılama [i.] -- duruşma [i.] -- deneme [i.]
326
tribe
oymak [i.] -- kavim [i.] -- budun [i.]
327
trigger
tetiklemek [f.] -- tetik [i.] -- tetiği çekip ateşlemek [f.]
328
trillion
trilyon [i.] -- --
329
trip
seyahat [i.] -- yolculuk [i.] -- gezi [i.]
330
troop
topluca ilerlemek [f.] -- toplanmak [f.] -- ilerlemek [f.]
331
tropical
tropikal [s.] -- tropikal -- dönencel
332
trouble
sorun [i.] -- dert [i.] -- zahmet [i.]
333
truly
tamamen [zf.] -- kanunen [zf.] -- sahiden [zf.]
334
trust
güvenmek [f.] -- güven [i.] -- inancı olmak [f.]
335
try
denemek [f.] -- deneme [i.] -- yoklamak [f.]
336
tsunami
denizaltı depremlerinin ortaya çıkardığı büyük dalga [i.] -- deprem dalgası [i.] -- denizdeki deprem dalgası [i.]
337
tune
akort etmek [f.] -- melodi [i.] -- nağme [i.]
338
tunnel
tünel [i.] -- tünel açmak [f.] -- içgeçit [i.]
339
ultimate
nihai [s.] -- son [s.] -- aşırı [s.]
340
ultimately
sonunda [zf.] -- eninde sonunda [zf.] -- en sonunda [zf.]
341
unacceptable
kabul edilemez [s.] -- çekilmez [s.] -- kabul olunamaz [s.]
342
uncertainty
belirsizlik [i.] -- kuşku [i.] -- tereddüt [i.]
343
unconscious
kendinden geçmiş [s.] -- baygın [s.] -- şuursuz [s.]
344
undergo
geçirmek (hastalık) [f.] -- underwent - undergone [f.] -- görmek [f.]
345
undertake
yüklenmek [f.] -- girişmek [f.] -- üstlenmek [f.]
346
unexpected
beklenmedik [s.] -- beklenmeyen [s.] -- ummadık [s.]
347
unfold
(katlanmış bir seyi) açmak [f.] -- gelişmek [f.] -- açmak [f.]
348
unfortunate
şanssız [s.] -- makus [s.] -- talihsiz [s.]
349
unique
emsalsiz [s.] -- benzersiz [s.] -- kendine mahsus [s.]
350
unite
birleşmek [f.] -- birleştirmek [f.] -- raptetmek [f.]
351
unity
birlik [i.] -- ittifak [i.] -- dayanışma [i.]
352
universal
üniversal [s.] -- evrensel [s.] -- genel olgu [i.]
353
universe
alem [i.] -- kainat [i.] -- evren [i.]
354
unknown
bilinmez [s.] -- bilinmeyen [s.] -- ünsüz [s.]
355
upper
üst [s.] -- yukarı [i.] -- saya [i.]
356
upwards
yukarıya [zf.] -- itibaren [zf.] -- daha fazla [zf.]
357
urban
şehirsel [s.] -- kentsel [s.] -- şehir [i.]
358
urge
dürtü [i.] -- dürtmek [f.] -- ısrar etmek [f.]
359
urgent
ivedi [s.] -- acil [s.] -- kaçınılmaz [s.]
360
usage
kullanım [i.] -- kullanım şekli [i.] -- alışkı [i.]
361
useless
işe yaramaz [s.] -- faydasız [s.] -- yararsız [s.]
362
valid
geçerli [s.] -- sağlam [s.] -- yerinde [s.]
363
value
değer vermek [f.] -- paha biçmek [f.] -- değer biçmek [f.]
364
variation
varyasyon [i.] -- farklılık [i.] -- fark [i.]
365
vary
keşikleşmek [f.] -- çeşitlendirmek [f.] -- farklı olmak [f.]
366
vast
büyüklük [i.] -- büyük boşluk [i.] -- engin [s.]
367
venue
olayın gerçekleştiği yer [i.] -- mahkeme yeri [i.] -- cinayet mahalli [i.]
368
vertical
dik [s.] -- düşey [s.] -- dikey [s.]
369
very
çok [zf.] -- hatta [s.] -- bile [s.]
370
via
vasıtasıyla [ed.] -- aracılığıyla [ed.] -- kanalıyla [ed.]
371
victory
utku [i.] -- utku [i.] -- başarı [i.]
372
viewpoint
bakış açısı [i.] -- bakım [i.] -- telakki [i.]
373
violence
şiddet [i.] -- zorlama [i.] --
374
virtual
sanal [s.] -- asıl [s.] -- gerçek kuvveti olan [s.]
375
visa
vize [i.] -- vize vermek [f.] -- onaylamak [f.]
376
visible
görünür [s.] -- görünen [s.] -- gözle görülür [s.]
377
vision
görme [i.] -- hayal gibi görmek [f.] -- görme kuvveti [i.]
378
visual
görsel [s.] -- kroki [i.] -- taslak [i.]
379
vital
yaşamsal [s.] -- çok önemli [s.] -- hayati [s.]
380
vitamin
vitamin [i.] -- vitamin -- vitamin
381
volume
hacim [i.] -- cilt (kitap) [i.] -- sayı [i.]
382
voluntary
gönüllü [s.] -- isteyerek yapılan [s.] -- istemli hareket [i.]
383
voting
oylama [i.] -- oy kullanma [i.] -- oy verme [i.]
384
wage
maaş [i.] -- ücret [i.] -- sürdürmek [f.]
385
wander
başıboş dolaşmak [f.] -- dolaşmak [f.] -- amaçsızca dolaşmak [f.]
386
warming
dayak atma [i.] -- ısınma [i.] -- ısıtma [i.]
387
way
yol [i.] -- taraf [i.] -- tarz [i.]
388
weakness
kuvvetsizlik [i.] -- halsizlik [i.] -- cansızlık [i.]
389
wealth
varlık [i.] -- zenginlik [i.] -- servet [i.]
390
wealthy
varlıklı [s.] -- zengin [s.] -- servet sahibi [s.]
391
weekly
haftalık [s.] -- haftalık yayın [i.] -- haftalık dergi [i.]
392
weird
acayip [s.] -- tuhaf [s.] -- büyü [i.]
393
welfare
gönenç [i.] -- refah [i.] -- yardım [i.]
394
wheat
buğday [i.] -- buğday -- buğday
395
whereas
oysaki [bağ.] -- oysa [bağ.] -- -diğine göre [bağ.]
396
wherever
nerede [zf.] -- nereye [zf.] -- her nerede [bağ.]
397
whilst
iken -- --
398
whisper
fısıldamak [f.] -- fısıltı [i.] -- hışırdamak [f.]
399
whoever
her kim [zm.] -- herhangi [zm.] -- kim/her kim ... ise [zm.]
400
whom
kime [zm.] -- kim [zm.] -- kimi [zm.]
401
widely
genişce [zf.] -- adamakıllı [zf.] -- iyice [zf.]
402
widespread
yaygın [s.] -- yaygın [s.] -- alabildiğine açılmış [s.]
403
wildlife
yaban hayatı [i.] -- vahşi hayvanlar [i.] -- yabani hayvanlar [i.]
404
willing
hevesli [s.] -- gönüllü [s.] -- istekli [s.]
405
wind
sarmak [f.] -- dolamak [f.] -- yel [i.]
406
wire
telle bağlamak [f.] -- tel takmak [f.] -- telle çevirmek [f.]
407
wisdom
akıl [i.] -- bilgelik [i.] -- hikmet [i.]
408
wise
bilge [s.] -- bilgili [s.] -- akıllı [s.]
409
withdraw
geri çekilmek [f.] -- geri çekmek [f.] -- çekilmek [f.]
410
witness
şahit olmak [f.] -- şahitlik etmek [f.] -- tanık olmak [f.]
411
workforce
iş gücü [i.] -- --
412
workplace
işyeri [i.] -- iş yeri [i.] -- dükkan [i.]
413
workshop
çalıştay [i.] -- seminer (üniversite dışında yapılan) [i.] -- zanaatçıya ait atölye [i.]
414
worm
solucan gibi kıvrılarak ilerlemek [f.] -- kurtçuk [i.] -- kurt [i.]
415
worse
daha kötüsü [i.] -- daha da kötüsü [i.] -- beter [s.]
416
worst
yenmek [f.] -- en kötü [s.] -- en fena [s.]
417
worth
değer [i.] -- eder [f.] -- çap [i.]
418
wound
yaralamak [f.] -- yara [i.] -- vurmak [f.]
419
wrap
sarmak [f.] -- sargı [i.] -- örtmek [f.]
420
wrist
krank pimi [i.] -- el bileği [i.] -- bilek [i.]
421
wrong
yanlış [s.] -- gadretmek [f.] -- haksızlık etmek [f.]
422
yet
henüz [zf.] -- gerçi [zf.] -- yine de [zf.]
423
zone
kuşak [i.] -- bölge [i.] -- bir yerde ancak belirli bir faaliyete izin vermek [f.]