book 33 Flashcards Preview

IELTS > book 33 > Flashcards

Flashcards in book 33 Deck (50)
Loading flashcards...
1
Q

defiance

A

defiance
i. saygısızlık; nispet; meydan okuma; karşı koyma, muhalefet

Examples
His brazen act of defiance almost cost him his life.
Onun yüzsüzce meydan okuma hareketi neredeyse hayatına mal oluyordu.
He jumped into the river in defiance of the icy water.
O, buz gibi suyu hiçe sayarak nehre atladı.

2
Q

waiver

A

waiver
i. vazgeçme, feragat, feragatname

Examples
Tom signed a waiver.
Tom bir feregat imzaladı.

3
Q

accordance

A

accordance
i. uyum, uygunluk, uygun olma

Examples
Regulatory and supervisory authorities are established in order to regulate different types of markets, and to supervise and monitor market activities in accordance with these regulations or malfunctions that may occur.
Düzenleme ve denetleme kurumları, farklı piyasaların düzenlenmesi, piyasa faaliyetlerinin bu düzenlemelere uygunluklarının veya oluşabilecek aksaklıkların denetim ve takibi için oluşturulmuştur.
In accordance with his promise he came at eleven.
Verdiği söze uygun olarak on birde geldi.

4
Q

immutable

A

immutable
s. değişmez, sabit, durağan

Examples
This is an immutable truth.
Bu değişmez bir gerçektir.

5
Q

undeviating

A

undeviating

s. sapmaz, yolundan şaşmayan

6
Q

Indictment

A

indictment

i. suçlama, itham, iddianame, dava açma

7
Q

vicious cycle

A

kısır döngü

8
Q

trod on

A

trod on
üstüne bas

Examples
You are treading on her corns.
Onun mısırlarına basıyorsun.

9
Q

incur debt

A

incur debt

Borca girmek

10
Q

disseminate

A

disseminate

f. saçmak, yaymak; tohum ekmek

11
Q

exceedingly

A

exceedingly
zf. son derece, fazlasıyla

Examples
Ann is exceedingly fond of chocolate.
Ann aşırı derecede çikolataya düşkün.
I thought that went exceedingly well.
Onun son derece iyi gittiğini düşünüyordum.
12
Q

Infirmary

A

infirmary
i. revir, hastane

Examples
You had better go to the infirmary.
Revire gitsen iyi olur.
You'd better go to the infirmary.
Sen revire gitsen iyi olur.
13
Q

hasty

A

hasty
s. acele, çabuk, hızlı, ivedi, tez, aceleci, telaşçı, çabuk sinirlenen, düşüncesizce yapılmış

Examples
I had a hasty breakfast and left home.
Acele bir kahvaltı yaptım ve evden ayrıldım.
I was too hasty in concluding that he was lying.
Onun yalan söylediği sonucuna varmada çok aceleci davrandım.

14
Q

sarcastic

A

sarcastic
s. alaylı, iğneli, iğneleyici

Examples
Did you think I was being sarcastic?
Sarkastik davrandığımı düşündün mü?
Do you think Tom was being sarcastic?
Tom'un sarkastik davrandığını düşünüyor musun?
15
Q

as for

A

as for
gelince

Examples
I don’t know about the others but as for me I’m for it.
Diğerleri hakkında bilmiyorum fakat bana gelince ben onu destekliyorum.
And, as for sleeping pills, there’s a new drug that doesn’t have such strong side effects. I’ll give you 25 tablets at 10 milligrams.
Ve uyku haplarına gelince, öyle kuvvetli yan etkileri olmayan yeni bir ilaç var. Sana on miligramlık yirmi beş tablet vereceğim.

16
Q

pedantry

A

pedantry

i. ukalâlık, bilgiçlik taslama

17
Q

recompense

A

recompense
f. karşılığını vermek, hakkını vermek, ödüllendirmek, telafi etmek, cezasını vermek, karşılamak

i. karşılık, ödül, ceza, karşılama, telafi, tazminat, misilleme

18
Q

well-bred

A

well-bred
s. soylu, asil, cins, görgülü

Examples
He is rich, what is more, he is well-bred.
O zengin, dahası, o soylu.

19
Q

underbred

A

underbred

s. terbiyesiz, görgüsüz, kaba, kırma, cins olmayan

20
Q

infringement

A

infringement

i. ihlal, karşı gelme, tecâvüz, bozma

21
Q

Canon

A

Canon
i. ilke, genel kural, kanun, ölçüt, kriter, kanon [müz.], kırk sekiz puntoluk harf, kilise kanunu, kutsal kitaplar, azizler listesi, kilise heyeti üyesi

22
Q

acquit

A

acquit
f. suçsuz çıkarmak, beraat ettirmek,temize çıkarmak, aklamak; muaf tutmak, ayrıcalık tanımak; ödemek

Examples
The jury acquitted him of the crime.
Juri onu suçtan beraat ettirdi.
Tom has been acquitted of manslaughter.
Tom adam öldürmekten berat etti.
23
Q

exaggerate

A

exaggerate
f. abartmak, büyütmek, şişirmek, aşırıya kaçmak, abartılı konuşmak, ileri gitmek

Examples
Don’t exaggerate.
Abartma.
Nicholas has a tendency to exaggerate.
Nicholas'ın abartma eğilimi var.
24
Q

ferocity

A

ferocity
i. gaddarlık, vahşilik

Examples
All laws are an attempt to domesticate the natural ferocity of the species.
John W. Gardner
Tüm kanunlar, türlerin doğal canavarlıklarını evcilleştirme teşebbüsüdür.

25
Q

They can’t have noticed me. It was very dark.

A

Beni farketmiş olamazlar. Çok karanlıktı

26
Q

regiment

A

regiment
f. alay haline getirmek, gruplaştırmak, sistematik olarak düzene sokmak, disiplin altına almak

i. alay, sürü, kalabalık

Examples
The message was short and to the point: ‘Trucks from King Charles Square will transport Regiment 55 tomorrow A.M. Act at once.’
Mesaj kısa ve özlüydü: ‘Kamyonlar 55 nci Alayı Kral Charles Meydanı’ndan yarın öğleden önce nakledecektir. Hemen harekete geçin.

27
Q

decompose

A

decompose
f. çürütmek, çürümek; ayrıştırmak, dağıtmak, ayrışmak, dağılmak

Examples
The badly decomposed body of a young girl was found on the side of a highway.
Genç bir kızın fena halde çürümüş cesedi otoyolun kenarında bulundu.

28
Q

brutish

A

brutish

s. yabani, hayvani, kaba

29
Q

confide in

A

confide in
güvenmek

Examples
He confided in me about his love affair.
Aşk ilişkisi hakkında bana güvendi.
Did she ever confide in you about the problems she was having?
O hiç yaşadığı sorunlar hakkında sana güvendi mi?

30
Q

subversive

A

subversive
s. yıkıcı, huzur bozucu, tahrip edici

Examples
They’re coming to investigate aII us communist subversives.
Biz bozguncu komünistleri sorgulamaya gelecekler.
The lyrics seem innocent enough, but if you listen to them closely, you’ll realize how subversive they really are.
Şarkı sözleri yeterince masum görünüyor fakat onları yakından dinlersen onların gerçekten ne kadar huzur bozucu olduğunu fark edersin.

31
Q

agitator

A

agitator
i. kışkırtıcı, tahrikçi, fesat, karıştırıcı

Examples
The agitator is inclined to exaggerate trivial matters.
Tahrikçi önemsiz konuları abartma eğilimindedir.

32
Q

presided over

A

başkanlık etmek

33
Q

dexterity

A

dexterity
i. ustalık, hüner, maharet, beceri, el çabukluğu, beceriklilik

Examples
This task requires dexterity.
Bu görev maharet gerektirir.

34
Q

leap over

A

leap over
f. üzerinden atlamak

Examples
He leaped over the shallow ditch.
Sığ hendek üzerinden atladı.

35
Q

creep

A

creep
f. sürünerek ilerlemek, sürünmek, emeklemek; sokulmak; ürpermek; sarılarak büyümek; sızmak

i. emekleme, sürünme, kayma; yayılma, sızıntı; yuva, sığınak; toprak kayması; ürperti, ürperme; yaltakçı; sevilmeyen kimse

Examples
Watch Baby creep on her hands and knees.
Bebeğin, elleri ve dizleri üzerinde sürünerek ilerleyişine bak.
Please don’t creep up behind me.
Lütfen arkamdan sessizce yaklaşma.
36
Q

chancellor

A

chancellor
i. rektör, bakan, başbakan, yüksek makamlı resmi görevli

Examples
Angela Merkel is the first female German chancellor.
Angela Merkel, ilk kadın Alman başbakanı.
Black money scandal, 11th of September, expenseuro, the Old Europe, Hartz IV, Madame Chancellor, fanmile, climatic catastrophe, financial crisis, wreckage bonus and citizen of anger are the last ten words of the year in Germany.
Kara para skandalı, 11 Eylül, euronun yayılması, Eski Avrupa, IV. Hartz, Bayan Başbakan, vantilatör mili, iklim felaketi, mali kriz, enkaz primi ve kızgın vatandaş, Almanya’da yılın son 10 kelimesidir.

37
Q

joyous

A

joyous
s. neşeli, sevinçli, sevindirici

Examples
What a joyous occasion when two come together as one.
İki kişinin bir olması çok coşku dolu bir durumdur.
Their union was a joyous one, and together they worked tirelessly to further Malkovich’s puppeteering career
Birlikleri çok keyifliydi ve beraber Malkovich’in kuklacılığını ilerletmek için hiç yorulmaksızın çalışırlardı.

38
Q

parade

A

parade
f. geçit töreni yapmak, teftiş için toplanmak, gösteriş yapmak, hava atmak için dolaşmak

i. alay, gösteri, geçit töreni, defile, geçit, gösteriş

Examples
We enjoyed watching a circus parade.
Sirk gösterilerini izlerken eğlendik.
I enjoyed watching the Easter Parade.
Paskalya Törenini izlemekten keyif aldım.
39
Q

ragged

A

ragged
s. yırtık pırtık, lime lime, kırpık kırpık, pütürlü, düzensiz, pejmürde, bakımsız, dağınık, karman çorman, olmamış, eksik, cırlak, kulağı tırmalayan

Examples
She used a damp rag to wipe off the dust.
Tozu silmek için nemli bir bez kullandı.
Nicholas cleaned the top of the table with a wet rag.
Nicholas masanın üstünü ıslak bir bez ile temizledi.

40
Q

held back

A
held back.
tutmak
zaptetmek
durdurmak
Examples
Nicholas couldn't hold back his anger.
Nicholas öfkesini tutamadı.
Nicholas couldn't hold back his tears.
Nicholas gözyaşlarını tutamadı.
41
Q

ingenuity

A

ingenuity
i. marifet, ustalık, beceri, hüner, yaratıcılık

Examples
I admire their ingenuity.
Onların marifetine hayranım.
The talented finance minister’s ingenuity has helped his bankrupt nation to get out of the red.
Yetenekli maliye bakanının yaratıcılığı batmış ulusunun kurtulması için yardımcı oldu.

42
Q

scour

A

scour

f. ovmak, ovarak temizlemek, bol suyla yıkamak, fırçalamak, koşmak, koşuşturmak, acele etmek, köşe bucak aramak

43
Q

dignified

A

dignified
s. değerli, şerefli, asil, ağır, ağırbaşlı, temkinli

Examples
Tom looks dignified.
Tom ağırbaşlı görünüyor.
Tom looks very dignified.
Tom çok onurlu görünüyor.
44
Q

take into account

A

take into account
dikkate almak, göz önüne almak, hesaba katmak, göz önünde bulundurmak

Examples
I didn’t take into account the feelings of my friend. I guess I hadn’t expected that.
Arkadaşımın duygularını hesaba katmadım. Sanırım bunu beklemiyordum.
He never takes into account the fact that I am very busy.
O çok meşgul olduğum gerçeğini asla dikkate almaz.

45
Q

undismayed

A

undismayed

s. yılmayan, yılmaz

46
Q

benevolence

A

benevolence

i. yardımseverlik, hayırseverlik

47
Q

marshalling

A

marshalling
dizme, sıralama; ayırma, manevra

Examples
Fortitude is the marshal of thought, the armor of the will, and the fort of reason.
Francis Bacon
Sebat; düşüncenin mareşalı, isteğin silahı, ve nedenin istihkamıdır.
I will marshal a fair amount of scientific data to support my argument.
Benim tartışmayı destekleyecek adil bir miktar bilimsel veriyi sıralayacağım

48
Q

expenditure

A

expenditure
i. harcama, tüketme, masraf, gider

Examples
it’s probably going to cost me a personal gift expenditure
…bana muhtemelen 500 ile 1000 dolar arasında…
it’s probably going to cost me
a personal gift expenditure
…bana muhtemelen 500 ile 1000 dolar
arasında…

49
Q

imbue

A

imbue

f. kafasına sokmak, telkin etmek, aşılamak, dolduruşa getirmek

50
Q

rigorously

A

titizlikle