MODADİL1 Flashcards
Trifling
Eş ya da Yakın Anlamlılar : Trivial, unimportant, insignificant #Zıt Anlamlılar : Important, significant
adj#Önemsiz #Örnek Cümle : It was such a trifling sum of money to argue about!
#Çevirisi : Tartışılmayacak kadar önemsiz bir miktardı!
Abundant
adj#Bol, bereketli #Örnek Cümle : Cheap consumer goods are abundant in this region. #Çevirisi : Bu bölgede ucuz tüketici malları boldur. #Eş ya da Yakın Anlamlılar : Plentiful, in large quantities, abounding, teeming #Zıt Anlamlılar : Scarce, insufficient, bare, impoverished #Diğer Halleri : Abundantly (adv), abundance (n)##
Consecutive
adj#Ard arda, birbirini takiben #Örnek Cümle : This is the fifth consecutive weekend that I’ve spent working. #Çevirisi : Bu, çalışarak geçirdiğim ardıardına beşinci haftasonu. #Eş ya da Yakın Anlamlılar : Successive, sequential, subsequent #Zıt Anlamlılar : Discontinuous #Diğer Halleri : Consecutively (adv)##
Deception
n#Aldat(n)ma, hilekarlık, dolandırma. #Örnek Cümle : He was found guilty of obtaining money by deception. #Çevirisi : Dolandırıcılıkla para elde etmekten suçlu bulundu. #Eş ya da Yakın Anlamlılar : Deceiving, dishonesty, trickery #Zıt Anlamlılar : Honesty #Diğer Halleri : Deceive (v)##
Disperse
v#Dağıtmak, dağılmak #Örnek Cümle : Just after the rain came down the clouds started to disperse. #Çevirisi : Yağmur yağdıktan hemen sonra bulutlar dağılmaya başladı. #Eş ya da Yakın Anlamlılar : Scatter, dispel, diffuse #Zıt Anlamlılar : Gather, collect, concentrate #Diğer Halleri : Dispersal (n), dispersion (n)##
Exact
adj#Tam, kesin #Örnek Cümle : The exact time of the accident was 2.43 pm. #Çevirisi : Kaza tam olarak 2.43’de meydana geldi. #Eş ya da Yakın Anlamlılar : Correct, precise, definite #Zıt Anlamlılar : Vague, ambigious, unclear #Diğer Halleri : Exactly (adv)##
Formidable
adj#Sert, sağlam, yenilmez, dayanıklı #Örnek Cümle : The Ottoman Empire was a formidable opponent for other empires. #Çevirisi : Osmanlı İmparatorluğu diğer imparatorluklar için zorlu bir rakipti. #Eş ya da Yakın Anlamlılar : Challenging, difficult, invincible #Zıt Anlamlılar : Susceptible, vulnerable, fragile, sensitive #Diğer Halleri : Formidably (adv)##
Graceful
adj#Hoş, çekici, zarif, nazik #Örnek Cümle : The player showed graceful movements. #Çevirisi : Oyuncu etkileyici hareketler gösterdi. #Eş ya da Yakın Anlamlılar : Attractive, charming #Zıt Anlamlılar : Awkward, ugly###
Grasp
v#Kapmak, algılamak, kavramak #Örnek Cümle : We must grasp every opportunity to strengthen economic ties with other countries. #Çevirisi : Diğer ülkelerle ekonomik bağları güçlendirmek için her fırsatı yakalamalıyız. #Eş ya da Yakın Anlamlılar : Snatch, grab, perceive #Zıt Anlamlılar : Loose, release #Diğer Halleri : Grasp (n)##
Humid
adj#Nemli #Örnek Cümle : New York is very hot and humid in the summer. #Çevirisi : New York yazları çok sıcak ve nemli olur. #Eş ya da Yakın Anlamlılar : Damp, moist, wet #Zıt Anlamlılar : Dry #Diğer Halleri : Humidity (n)##
INDIFFERENT to
adj#İlgisiz, kayıtsız#Örnek Cümle : Why don’t you vote - how can you be so indifferent?#Çevirisi : Neden oy vermiyorsun? Nasıl bu kadar duyarsız olabilirsin?#Eş ya da Yakın Anlamlılar : Uninterested#Zıt Anlamlılar :Interested#Diğer Halleri :Indifference (n)##
Instill
v#Aşılamak, yüklemek #Örnek Cümle : It is part of a teacher’s job to instill confidence in his or her students. #Çevirisi : Öğrencilerine güven aşılamak öğretmenin işinin bir parçasıdır. #Eş ya da Yakın Anlamlılar : Fill, inspire #Zıt Anlamlılar : Extract, empty###
Isolate
v#Soyutlamak, ayırmak, (hastayı) tecrit etmek #Örnek Cümle : He felt isolated when the others laughed altogether. #Çevirisi : Diğerleri hep beraber güldüklerinde o kendini soyutlanmış hissetti. #Eş ya da Yakın Anlamlılar : Seperate, segregate #Zıt Anlamlılar : Unify #Diğer Halleri : Isolation (n)##
Spoil
v#Çürümek, bozulmak #Örnek Cümle : The dessert will spoil if you don’t keep it in the fridge. #Çevirisi : Tatlıyı buzdolabına koymazsan bozulur. #Eş ya da Yakın Anlamlılar : Decay, rotten #Diğer Halleri : Spoiled (adj)###
Spontaneous
adj#Kendiliğinden olan, doğal #Örnek Cümle : His jokes seemed spontaneous, but were in fact carefully prepared beforehand. #Çevirisi : Nükteleri doğaçlama gibi görünüyordu ama aslında daha önceden özenle hazırlanmıştı. #Eş ya da Yakın Anlamlılar : Natural #Zıt Anlamlılar : Artificial #Diğer Halleri : Spontaneously (adv), spontaneity (n)##
Substantial
adj#Büyük, önemli #Örnek Cümle : She inherited a substantial fortune from her grandmother. #Çevirisi : Ona, büyükannesinden önemli miktarda miras kaldı. #Eş ya da Yakın Anlamlılar : Considerable, extensive, significant #Zıt Anlamlılar : Minor, trivial #Diğer Halleri : Substantially (adv)##
Precipitate
v#Hızlandırmak, yağmak, çökmek #Örnek Cümle : An unexpected invasion would certainly precipitate a political crisis. #Çevirisi : Beklenmedik bir istila politik bir krizi kesinlikle hızlandırır. #Eş ya da Yakın Anlamlılar : Accelerate, hasten #Zıt Anlamlılar : Decelerate #Diğer Halleri : Precipitation (n)##
Quotation
n#Alıntılama, alıntı yapma, aktarma #Örnek Cümle : At the beginning of the book, there is a quotation from A.Lincoln. #Çevirisi : Kitabın başında Abraham Linkoln’den bir alıntı var. #Eş ya da Yakın Anlamlılar : Extract, excerpt, citation, saying #Diğer Halleri : Quote (v)###
Realm
n#Alan, saha, krallık, ülke, memleket #Örnek Cümle : Her interests are in the realm of practical politics. #Çevirisi : Onun ilgi alanı güncel politika. #Eş ya da Yakın Anlamlılar : Area, region, field####
Legitimate
adj#Yasal, meşru #Örnek Cümle : The army must give power back to the legitimate government. #Çevirisi : Ordu, yetkiyi tekrar meşru hükümete vermeli. #Eş ya da Yakın Anlamlılar : Legal, lawful 7#Zıt Anlamlılar : illegal, illegitimate #Diğer Halleri : Legitimacy (n), legitimize (v), legitimately (adv)##
Relentlessly
adv#Amansızca, sürekli şekilde, dur durak bilmeden #Örnek Cümle : She has campaigned relentlessly for her husband’s release from prison. #Çevirisi : Eşinin hapishaneden çıkması için dur durak bilmeden çalıştı. #Eş ya da Yakın Anlamlılar : Continuously, constantly #Zıt Anlamlılar : Temporarily #Diğer Halleri : Relentless (adj)##
Migration
n#Göç #Örnek Cümle : There was a mass migration of poverty-struck farmers into the cities. #Çevirisi : Fakirlikten etkilenen çiftçilerin şehire büyük göçü oldu. #Eş ya da Yakın Anlamlılar : Immigration, movement #Zıt Anlamlılar : Remain, stay #Diğer Halleri : Migratory (n), migrant (n), migrate (v)##
Nullify
v#İptal etmek, geçersiz kılmak #Örnek Cümle : The state death penalty law was nullified in 1977. #Çevirisi : İdam cezası yasası 1977’de kaldırıldı. #Eş ya da Yakın Anlamlılar : Cancel, annul, invalidate, abolish #Zıt Anlamlılar : Enact, legislate###
Obesity
n#Aşırı şişmanlık, obezite #Örnek Cümle : A diet that is high in fat can lead to obesity. #Çevirisi : Yağ oranı yüksek bir beslenme obeziteye yol açabilir. #Eş ya da Yakın Anlamlılar : Fatness, plumpness #Diğer Halleri : Obese (n)###