KLİNİK BAKTERİYOLOJİ - 4 Flashcards

(35 cards)

1
Q

TREPONEMA PALLİDUM

A

Sifiliz (Frengi) etkenidir. Sentetik besiyerinde üretilememiştir.

Sadece insanlarda hastalığa yol açar. Cinsel ilişkiyle (yakın temasla) bulaşır. Fetusa intrauterin bulaşabilir. Nadiren transfüzyonla bulaşma olabilmektedir.

Bütün dönemlere ait lezyonlarda obliteratif endarterit gelişimi söz konusudur.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
2
Q

TREPONEMA PALLİDUM - KLİNİK TABLOLAR

A

Primer Sifiliz: Bulaşma yerinde lokal olarak spiroketler ürer ve yaklaşık bir ay sonra bu bölgede ağrısız sert şankr (ulcus durum) görülür. Şankr genellikle tektir. En sık dış genital organlarda bulunur. Lezyonu bol miktarda spiroket içerir ve bulaştırıcıdır.

Sekonder Sifiliz: Bu dönemde maküler, makülopapüler, papüler ve püstüler lezyonlar ortaya çıkar. Vezikül ve bül yokluğu önemlidir. Ağız içinde mukoz plaklar görülür. Bazen döküntüler sadece boyunda görülür (Venüs gerdanlığı). El ve ayak içlerinde bulunan döküntüler kuvvetle sifilizi düşündürmelidir. Kıl diplerinin tutulması sonucu saç dökülmesi görülebilir. Buna toksik alopesi denir. Vücudun ılık nemli yerlerinde (perianal bölge, vulva, skrotum, meme altları vs) papüller büyüyüp ağrısız sulu, gri-beyaz lezyonlar oluştururlar. Bunlara kondiloma lata denir. Bu lezyonlar ileri derecede bulaştırıcıdır.

Latent sifiliz: Spesifik treponemal testlerin pozitif olup klinik bulguların bulunmaması durumudur, enfekte kişilerin yüzde 60-70 inde latent dönem ömür boyu sürer.

Tersiyer Sifiliz: Hastaların üçte birinde tersiyer sifiliz gelişir. Bu dönemde deri ve kemikte gom denen lezyonlar vardır. Buntar ender olarak Treponema içeren ve Tip IV aşırı duyarlılık reaksiyonu ile oluşan granülomlardır. Aynca kardiyovasküler sistem tutulumu da görülür.

Erken konjenital sifiliz: ilk 3-7 haftada sifilitik nezle (kanlı rinit) ile başlayan, hepatomegali, deri döküntüleri, anemi, pnömoni, bilateral koriyoretinit, iskelet sistemi bulgularıyla karakterize bir klinik belirir.

Latent konjenital sifiliz: Genelde adolesan çağda ortaya çıkan klinik bulgularla belirlenir. İnterstisyel keratit, nörosifiliz, yüksek damak, Hutchinson triadı (Hutchinson dişleri + interstisyel keratit + 8. sinir tutulumu sonucu sağırlık. ), kılıç kını tibia, Charcot eklemi ve dut şeklinde molar dişler sık bulgulardandır.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
3
Q

TREPONEMA PALLİDUM - TANI

A

Primer, sekonder ve konjenital sifilizdeki lezyonlardan karanlık saha incelemesi faydalıdır. Ancak karanlık alan mikroskobisi taze preparatta canlı, hareketli spiroketlerin saptanması için kullanılabilir. Çünkü spiroketler laboratuvara transport sırasında uzun süre canlı kalamazlar. Ağız içi ve rektal örnekler uygun değildir.

Floresan boyama ise patojen Treponemaları daha duyarlı şekilde gösterir. Direkt floresan antikor (DFA) test) hem hareketsiz bakterileri hem de patojenik treponemalar için spesifik antikorları da saptayabileceği için oral ve rektal örneklerde de kullanılabilir.

Nonspesifik testler: Bunlar RPR, VDRL testleridir. Uygulanmaları kolay, hızlı ve ucuzdur. Tarama testi olarak, tedavinin takibinde ve nörosifiliz tanısında kullanılırlar.

Spesifik testler: TPHA (T. pallidum hemaglutinasyon), MHATP (T. pallidum mikrohemaglutinasyon) FTA- ABS (Floresan T. pallidum antikor absorbsiyon), TPI (T. pallidum immobilizasyon) primer sifiliz döneminde pozitifleşir (en erken yükselen) ve ömür boyu pozitif kalır. Konjenital enfeksiyon tanısında kullanılan testlerdir. Rutinde kullanılan testler içinde en spesifik olanı FTA-ABS testidir. Son yillarda rutin tanıda TP-PA ve EİA testleri yaygın olarak kullanılmaktadır.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
4
Q

TREPONEMA PALLİDUM - TEDAVİ

A

penisilin

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
5
Q

TREPONEMA VİNCENTİ

A

Normal ağız florasında, bozuk hijyenli ağızlarda fazlaca bulunabilir. Taze preparatlarda metilen mavisi ile kolay boyanır. Diğer anaerop ve aerop bakterilerle birlikte Plaut-Vincent anjinine yol açar. Tedavisinde penisilin kullanılır.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
6
Q

BORRELİA RECURRENTİS

A

Dönek ateş etkenidir.

Epidemik tip insana bitlerin ısırması ile bulaşır. Tek konak insandır.

Endemik dönek ateş ise bir zoonozdur. Insana kenelerle bulaşır ve birçok Borrelia türü etken olabilir.

B. recurentis’in en önemli özelliği antijenik değişiklikler ile savunma sisteminden kaçışı ve bunun sonucu tekrarlayan ateş ataklarıdır.

Tanı klinik bulgular, tekrarlayan ataklar varlığı ve periferik yaymada Giemsa ile spiroketlerin görülmesi ile konulur.

ilk tercih edilen tanı yöntemi mikroskopidir. Lyme hastalığı etkeni olan Borelia burgdorferi’nin aksine, antijen, antikor saptama ya da nükleik asit amplifikasyon testleri tanıda kullanışlı değildir.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
7
Q

BORRELİA BURGDORFERİ

A

Lyme hastalığı etkenidir.

Kene ile bulaşır.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
8
Q

BORRELİA BURGDORFERİ - KLİNİK TABLO

A

Birinci dönemde kene ısırığından yaklaşık 7 gün sonra ısırık yerinde tipik bir lezyon gelişmesi ile başlar. Bu lezyon oldukça geniş boyutlara ulaşabilen ortası soluk bir deri döküntüsüdür ve tanı koydurucudur (eritema migrans).

İkinci dönemde, en sık rastlanan nörolojik bozukluk fasiyal sinir felcidir (tipik olarak bilateral). Ayrıca menenjit, (BOS’ta lenfositik pleositoz, protein artmış, glikoz normaldir) ensefalit görülebilir.

Üçüncü dönemde, monoartrit veya poliartrit (%60): En sık diz eklemini tutan gezici otoimmün artrittir. Artralji tipik olarak aspirine yanıt vermez.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
9
Q

BORRELİA BURGDORFERİ - TANI

A

Tanıda en çok ELISA, IFA ile antikor tayini faydalıdır. Cilt biyopsisi, sinoviyal sıvı ve BOS örneklerinden PCR yöntemi ile etken gösterilebilir. Ancak PCR’ın serolojiye kıyasla daha az duyarlı olması nedeniyle Lyme hastalığı tanısı için tercih edilen yöntem serolojidir.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
10
Q

LEPTOSPİRA İNTERROGANS

A

Farelerin idrarı ile kirlenmiş sularda, kanalizasyonda yaşayabilir.

İnsana bulaşma sularla temas ile gerçekleşir.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
11
Q

LEPTOSPİRA İNTERROGANS - KLİNİK TABLOLAR

A

Anikterik form: Grip gibi başlar, ateş, miyalji, frontal baş ağrısı, karın ağrısı ile devam eder (bataklık humması, yedi gün humması).

İkterik form (Weil hastalığı): Sıkıkla icterhaemorrhagiae serovarı ile oluşur. Akut hepatit kliniğinde nötrofilik lökositoz, CPK artışı ve skleral hemoraji varlığında akla gelmelidir.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
12
Q

LEPTOSPİRA İNTERROGANS - TANI

A

Leptospiraların karanlık sahada görülmesiyle ama çoğu kez serolojik olarak konulur.

Mikroaglütinasyon (Mikroskobik aglütinasyon testi, MAT) en sık kullanılan, standart testtir.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
13
Q

RİKETSİA TÜRLERİ - KLİNİK TABLOLAR

A

R. rickettsii: Kayalık dağlar benekli ateşi etkenidir. Kenelerle bulaşır. Hem sitoplazma hem çekirdekte çoğalır.

Diğer türler sitoplazmada çoğalır. En sık görülen riketsiyozdur.

R. typhi (Rickettsia mooseri): Endemik tifüs (pire tifüsü) etkenidir. Pire dışkısı ile bulaşır.

R. prowazekii: Epidemik tifüs etkenidir. Vücut biti ile bulaşır. En ağır riketsiyozdur. Bazen hastalık tamamen İyileştikten yıllar sonra reaktivasyon sonrası daha hafif bir klinik tablo oluşabilir. Bu tabloya Brill-Zinsser hastalığı denilir. Bakteriler kanda bulunduğundan salgınlar oluşabilir.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
14
Q

RİKETSİA TÜRLERİ - TANI

A

Giemsa, Gimenez gibi boyalarla boyama, hücre kültürü ve embriyonlu yumurtada üremeleri kullanılabilir. Genelde serolojik testler kullanılır. Weil- Felix aglütinasyonu, mikroaglütinasyon (Weigl) eski testlerdir. Well- Felix deneyinde Proteus vulgaris O antijenleri kullanılır ELISA, IFA kullanılabilir.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
15
Q

RİKETSİA TÜRLERİ - TEDAVİ

A

Seçkin ilaç tetrasiklin ya da kloramfenikoldür, Sülfonamidler hastalığı daha çok şiddetlendirebildikleri için kullanılmamalıdır.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
16
Q

COXİELLA BURNETİİ

A

Zorunlu hücre içi etkendir.

Q ateşi (Balkan gribi) etkenidir.

Birincil rezervuar koyun, sığır, keçi, kedi, köpek gibi hayvanlardır. Artropodlar bu hayvanlar arasında yayılmayı sağlar. Hayvanlarda esas olarak düşük ve ölü doğuma yol açar

Döküntü olmaması ile Rickettsialardan ayrılır. İnsanlara bulaşmaları için artropod gerekmez.

İnsana bulaşma enfekte hayvanların feçes, idrar gibi enfeksiyöz aerosollerlerinin solunması ile ya da kontamine süt ve süt ürünleri ile olmaktadır.

Klinik tablo döneme göre değişir. Akut dönemde atipik pnömoni, granülomatöz hepatit etkenidir. Gebelerde abortus, ölü doğum ya da erken doğuma neden olabilir.

Kronik dönemde endokardit etkenidir.

17
Q

KLAMİDYALAR

A

Zorunlu hücre içi bir bakteri ve enerji parazitidir. Hücre duvarında sadece NAGA bulunur, NAMA yer almaz. Gram yöntemi ile boyanmazlar. Beta laktam antibiyotiklerden etkilenmezler. Beta 1-4 glikozit bağları bulunmadığı için lizozim klamidyaların hücre duvarına etkisizdir. Hücre içerisinde difazik üreme döngüleri vardır. Elementer cisimcik hücre dışında yaşamını sürdürebilen enfeksiyöz formdur, retiküler cisimcik ise metabolik olarak aktif fakat enfeksiyöz olmayan formdur. İnklüzyon cisimciği oluşturabilen yegane bakterilerdir.

18
Q

CHLAMYDİA TRACHOMATİS

A

A-C SEROVARLARI

Trahom

D-K SEROVARLARI

Klamidyal enfeksiyonlar gelişmiş ülkelerde en sık karşılaşılan cinsel temas ile bulaşan bakteriyel hastalıklardır. (CTВН).

Enfekte doğum kanalından geçerek bebeklerde konjunktivit, erişkinlerde inklüzyonlu konjunktivit, infant pnömonisi tablosu oluşturur.

L 1-3 SEROVARLARI

Lenfogranüloma venerum (LGV) tablosu oluşturur

TANI

Antijen varlığı, ELISA, DFA be aranabilir. Günümüzde spesifik ve duyarlı olması nedeniyle nükleik asit testleri sıklıkla kullanılmaktadır. Antikor yanıt ve iyotla boyayarak hücre sitoplazmasında tipik Inklüzyon cisimlerini aramak tanıda yardımcı olabilir. Diğer klamidyalarda inklüzyon cisimleri glikojen içermediğinden iyotla boyanmazlar.

TEDAVİ

tetrasiklin

19
Q

CHLAMYDOPHİLA PNEUMONİA (TWAR SUŞU)

A

Atipik pnömoninin bir etkenidir. Sadece insan enfekte eder ve insandan insana damlacık enfeksiyonu ile bulaşır. Son yıllarda ateroskleroz gelişiminde rolü olduğu düşünülmektedir.

20
Q

CHLAMYDOPHİLA PSİTTACI

A

Özellikle kuşlardan insana, kuş dışkısındaki organizmaların solunmasıyla bulaşır. Splenomegali saptanabilen, mortalite riski olan ve ağır gidişli bir atipik pnömoni kliniği oluşturması önemlidir.

21
Q

MİKOPLAZMALAR

A

Hücre duvar yapıları yoktur.

Belirgin bir şekilleri yoktur (pleomorfik).

Duvar yapıları olmadığı ion Gram boyama ile boyanmazlar. Betalaktam antibiyotiklerden ve lizozimden etkilenmezler.

L form bakterilerden farklı olarak hiçbir zaman hücre duvarına sahip olamazlar.

Küçük oldukları için zar filtrelerden, bakteri filtrelerinden geçebilirler.

Sitoplazma zarında sterol bulunur.

Üretmek için kolesterol içeren PPLO besiyeri, SP4 besiyeri gibi özel besiyerlerinde üretilebilirler. M. hominis “sahanda yumurta”, Ureaplasma urealyticum yıldız şeklinde koloniler oluşturur.

Mycoplasma buccale, Mycoplasma orale ve Mycoplasma salivarium oral mycoplasma türleridir.

22
Q

MYCOPLASMA PNEUMONİAE

A

Primer atipik pnömoninin en sık etkenidir.

Virülansında P1 adezin faktör etkilidir. Hücre yüzeyine yapışırlar ve hücre içine girmeden hastalık tablolarına neden olabilirler.

Kulak zarı inflamasyonu (myringitis) eşlik edebilir. Kulak ağrısı sıktır.

Genelde atipik pnömoni hafif seyirlidir, çocuk ve genç erişkinleri tutar.

Mycoplasma pneumoniae oral ve vajinal mukozada döküntü ve ülsere neden olabilir. Bunlar makülopapüler, veziküler veya eritematoz lezyonlar olarak görülür.

Stevens-Johnson sendromu (eritema multiforme eksudativum, major form) gelişebilir.

Serolojik tanıda soğuk aglütininler (+) bulunabilir. Fakat bu test nonspesifiktir.

Tedavisinde, eritromisin kullanılır. Hücre duvarı sentez inhibisyonu yapan antibiyotikler etkisizdir.

23
Q

UREAPLASMA UREALYTİCUM

A

Üretrit, prostatit, PIH etkenidir. Üre içeren besiyerinde üreaz enzimi etkisiyle besiyerini kırmızıya dönüştürerek ürer. İdrarda taş oluşumuna zemin hazırladığı düşünülmektedir

Cinsel yolla bulaşabilir.

24
Q

ÇEŞİTLİ ANAEROP BAKTERİLER

A

Oksijen varlığında üreyemeyen bakterilere zorunlu anaerop bakteriler denilir

Bazıları düşük oksijen değerlerinde üreyebilirler (aerotoleran).

Anaerop bakteriler terminal elektron alıcısı olarak O2yi kullanamazlar. Gerekli enerjiyi fermentasyon ya da anaerop soluma ile sağlarlar. Son elektron alıcısı olarak karbonat, nitrat, sülfat (C, N, S) gibi molekülleri kullanırlar.

Katalaz ve süperoksit dismutaz enzimleri yoktur. Süperoksid dismutaz, katalaz enzimlerine sahip anaeroplar oksijene daha dayanıklıdır.

Anaerop bakteriler ortamda ve florada bol bulunurlar. En yoğun olarak kolonda bulunurlar.

Anaerop bakteriler normal koşullarda enfeksiyon yapmazlar. Hastalık yapabilmeleri için doku yüzeyinin zedelenmesi ve dokunun redoks potansiyelinin düşmesi gerekir. Bu olay dokunun sistemik dolaşımla ilişkisini kesecek her durumda gelişebilir.

Kültürde üretilmeleri uygun örnek alınması ve hızlı, uygun nakil lie direkt ilgilidir.

Sürüntü örnekleri, normal floralı bölgeye temas etmiş dışkı, deri, ağız, balgam gibi örnekler uygun değildir.

Bu bakteriler kültürde üretebilmek için oksijensiz ortamda ekim yanında çok zengin ve indirgeyici maddelerin bulunduğu bir ortam yaratmak gereklidir. Bunun için glukoz, hemin, K vitamini, sistein gibi maddeler kullanılır (Tiyoglikolat besiyeri).

Anaeroplarla gelişen enfeksiyonlarda genelde zemin hazırlayan bir durum vardır. Çoğu (Clostridium türlerinin neden olduğu tetanoz, botulizm, gazlı gangren gibi enfeksiyonlar hariç) endojendir ve çoğu kere polimikrobiktir.

Sıklıkla Bacteroides fragilis grubu, peptostreptokoklar etken olarak karşılaşılan anaeroplardır. Ancak Bacteroides fragilis grubunun diş ceplerinde, ağız içi florada bulunması beklenmez.

Yaralarda yabancı cisim varlığı, nekroz, yalancı membran varlığı, gangren, dokuda gaz oluşumu, kötü koku, siyah renkli bir akıntı sızıntı anaerop enfeksiyon düşünülmesi gereken bulgulardır.

Anaeroplarla gelişen enfeksiyonlar bazen uyarıcı olabilir. Eubacterium lentum, Clostridium septicum bakteriyemileri ya da karın duvarında spontan miyonekroz kalın bağırsak malignitesini belirtebilir.

Anaerop gram negatif basiller çoğunlukla beta laktamaz üreterek antibiyotiklere direnç geliştirirler.

25
ANAEROP SPORSUZ GRAM POZİTİF BAKTERİLER - PEPTOSTREPTOKOK
Cit, oral, GIS ve genitoüriner sistemin doğal üyelerindendir KLİNİK ÖZELLİKLER Oral sekresyon aspirasyonu ile aspirasyon pnömonisi ve akciğer apsesi Oral sekresyonun yayılması ile sinüzit ve beyin apsesi Gastrointestinal sistemden yayılım ile intraabdominal apselere neden olurlar. Penisilinlere duyarlıdırlar.
26
ANAEROP SPORSUZ GRAM POZİTİF BAKTERİLER - ACTINOMYCES İSRAELİ
Anaerop, gram (+), sporsuz, dallanan filamentöz (ipliksi) çomakar şeklinde görülen bakterilerdir. Nocardialar aerop olmaları ve aside rezistan boyanmaları ile aktinomiçeslerden ayrılabilir. İnsanda en sık etken A. israelii'dir. Aktinomikoz endojen olarak gelişir En sık servikofasiyal tutulum yapar. Beyin apseleri oluşturabilir Yaradan sülfür granüllerini görmek tanıda önemlidir. Bu yapılar sarı-siyah renkli, aktinomikoz kolonilerinden oluşan yapılardır. Kütürde azı dişi (molar dis) tarzında koloniller oluşturarak üreyebilir Tedavi penisilindir 5-nitroimidazol türevlerine (metronidazol) ise dirençlidir.
27
ANAEROP SPORSUZ GRAM POZİTİF BAKTERİLER - PROPİONİBACTERİUM (CUTİBACTERİUM) ACNES
Normal derinin önemli bir flora elemanıdır. Gram pozitif çomaktır. Akne oluşumundan sorumlu tutulur Biyofilm oluşturabilmesi nedeni ile yapay kalp kapağı, kateteri, şantı bulunan immünsüpresif hastalarda bakteriyemi etkeni olabilirler. Hemokültürde hemen her zaman kontaminasyon sonucu ürerler. Penislinlere duyarlı, 5-nitroimidazol türevlerine (metronidazol) ise dirençlidir
28
ANAEROP SPORSUZ GRAM POZİTİF BAKTERİLER - BİFİDOBACTERİUM
Dışkı florasında en çok bulunan bakterilerden biridir. Anne sütüyle beslenen çocukların bağırsak florasının çoğunluğunu oluştururlar. İnsan dışkısının suya bulaşını gösteren önemli bir parametredir. Son yıllarda probiyotik olarak da kullanılmaktadır
29
ANAEROP SPORSUZ GRAM POZİTİF BAKTERİLER - MOBİLİNCUS CURTİSİİ
Zorunlu anaerop, Gardnerella vaginalis gibi gram pozitif duvar yapılı, ancak gram labil boyanan, kıvrık görünümlü, hareketli bir vajinoz etkenidir. Mobiluncus curtisi nadiren de olsa sağlıklı kadınlanın vajinal florasında bulunmasına rağmen vajinit/vajinoz durumunda bol miktarda bulunur.
30
ANAEROP GRAM NEGATİF ÇOMAKLAR - PREVOTELLA MELANİNOGENİCA
Safralı ortamda üreyememesi ve bazı kökenlerinin siyah pigmentli koloniler yapması nedeniyle Bacteroides türleri içerisinden çıkarılmış olan sakkarolitik bir ağız içi anaerobudur. Diğer ağız içi anaeroplarıyla birlikte fırsatçı enfeksiyonlara neden olur.
31
ANAEROP GRAM NEGATİF ÇOMAKLAR - PORPHYROMONAS GİNGİVALİS
Safralı ortamda üreyememesi ve siyah pigmentli koloniler yapması nedeniyle Bacteroides türleri içerisinden çıkarılan, asakkarolitik diğer bir ağız içi anaerobudur. Periodontal apselere neden olur.
32
ANAEROP GRAM NEGATİF ÇOMAKLAR - BACTEROİDES FRAGİLİS
Bacteroides'ler içinde en önemlileri B.fragilis grubudur. En sık anaerop enfeksiyon etkenidir. Kapsülü olması, pigmentinin olmaması (Porphyromonas siyah pigment yapar) ve farklı hücre duvar özelliği (endotoksin etkisi belirli değil) ile ayrılır. Enfeksiyonlar, genelde cerrahi veya künt travmalar sonrasında ya da kronik bağırsak hastalıkları zemininde gelişir. Apse formundaki hemen hemen tüm intraabdominal enfeksiyonlarda sık etkendir. Yumuşak dokuda en çok enfeksiyona neden olan anaerop bakteridir. Diyabetik cilt ülserleri ve bası yaralarının en sık mikst etkenidir. Fasiitlerde saptanan en sık anaeroplardır.
33
ANAEROP GRAM NEGATİF ÇOMAKLAR - NON FRAGİLİS BACTEROİDES TÜRLERİ
Bu gruptaki bakteriler (ör. Bacteroides urealyticus); Prevotella melaninogenica, Porphyromonas gingivalis ve Fusobacterium nucleatum gibi bakterilerle bir arada, diş ceplerinde bulunan ağız içi anaeroplandır. Burada Bacteroides fragilis grubu bakteriler bulunması beklenmez.
34
ANAEROP GRAM NEGATİF ÇOMAKLAR - FUSOBACTERİUM
Ağız florasında bulunur. Dental enfeksiyonların başta gelen etkenlerindendir. FUSOBACTERİUM NUCLEATUM 1. Plaut-Vincent anjini: Özellikle Treponema vincenti gibi oral anaerop spiroketlerle birlikte, bağışıklık sistemi deprese ve/veya oral hijyeni kötu kişilerde gelişen akut nekrotizan ülseratif jinjivittir. 2. Ludwig anjini (sublingual-submandibuler sellülit): Oral kaviteye yayılıp, burayı daraltabilir. FUSOBACTERİUM NECROPHORUM 1. Lemierre sendromu: Vena jugularis interna septik trombozuna Lemierre sendromu denir. Farenjit, peritonsiler apse, mastoidit, otit, diş enfeksiyonları ve enfeksiyöz mononükleoz sonrasında gelişebilir. Oral streptokoklar ve Gram negatif basillerle birlikte gelişen polimikrobiyal bir enfeksiyondur. Kökenlerin %25 betalaktamaz ürettiği için penisilin tedavide yetersizdir. 2. Noma (cancrum oris, gangrenöz stomatit): Diş eti ülseri şeklinde başlar ve hızla ağız, yüz dokularına yayılan, oral mukoza ve yüzde akut, fulminant ve gangrenlerle seyreden bir enfeksiyondur. Diş ve kemik kaybı görülür Çocuklarda, altta yatan ciddi bir hastalığı olanlarda ve malnutrisyone hastalarda görülür. En sik etken F. necrophorum'dur ancak polimikrobiyaldir. Klinik durumun ağırlığına göre Amoksisilin klavulanat, Penisilin G, metronidazol, Piperasilin-tazobaktam veya karbapenemler verilebilir.
35
ANAEROPLARDA TEDAVİ
Gazlı gangren ve Aktinomikoz enfeksiyonlarının tedavisinde Penisilin G seçkin tedavidir. Actinomyces ve P. acnes 5-nitroimidazol türevlerine (metronidazol) çoğunlukla dirençlidir. Sefoksitin, sefotetan, sefmetazol en çok tercih edilen sefalosporin grubu ilaçlardır. Anaerobik enfeksiyonlarda en sık kullanılan ilaç metronidazoldür. Yeni kinolonların sınırlı etkisi varken, aminoglikozitler etkili değildir. Bacteroides fragilis tedavisinde bakterinin sıklıkla penisilinaz ürettiği ve son yıllarda artan klindamisin direnci göz önünde bulundurulmalıdır. Empirik tedavide SAM + Metronidazol seçkin tedavidir.