Verbs 1 Flashcards

Question

To enter To go in

Answer 1

✅ Infinitive: girmek (to enter, to go in) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are entering] • Ben giriyorum → I am entering • Sen giriyorsun → You are entering • O giriyor → He/She is entering • Biz giriyoruz → We are entering • Siz giriyorsunuz → You (pl.) are entering • Onlar giriyor(lar) → They are entering 📌 Sınıfa giriyorum. (I am entering the classroom.) 📌 Odaya sessizce giriyorlar. (They are entering the room quietly.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [enter, enters] • Ben girerim → I enter • Sen girersin → You enter • O girer → He/She enters • Biz gireriz → We enter • Siz girersiniz → You (pl.) enter • Onlar girer(ler) → They enter 📌 Her sabah ofise saat dokuzda girerim. (I enter the office at nine every morning.) 📌 O, her gün spor salonuna girer. (He/She enters the gym every day.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [entered] • Ben girdim → I entered • Sen girdin → You entered • O girdi → He/She entered • Biz girdik → We entered • Siz girdiniz → You (pl.) entered • Onlar girdiler → They entered 📌 Dün sinemaya girdik. (We entered the cinema yesterday.) 📌 Odaya hızlıca girdi. (He/She entered the room quickly.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were entering] • Ben giriyordum → I was entering • Sen giriyordun → You were entering • O giriyordu → He/She was entering • Biz giriyorduk → We were entering • Siz giriyordunuz → You (pl.) were entering • Onlar giriyorlardı → They were entering 📌 Okula giriyordum, sonra seni gördüm. (I was entering the school, then I saw you.) 📌 Onlar içeri giriyorlardı, biz de onları bekliyorduk. (They were entering inside, and we were waiting for them.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will enter] • Ben gireceğim → I will enter • Sen gireceksin → You will enter • O girecek → He/She will enter • Biz gireceğiz → We will enter • Siz gireceksiniz → You (pl.) will enter • Onlar girecekler → They will enter 📌 Sınav salonuna saat 10’da gireceğiz. (We will enter the exam hall at 10.) 📌 O, üniversiteye seneye girecek. (He/She will enter university next year.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to enter, would enter] • Ben girerdim → I used to enter • Sen girerdin → You used to enter • O girerdi → He/She used to enter • Biz girerdik → We used to enter • Siz girerdiniz → You (pl.) used to enter • Onlar girerlerdi → They used to enter 📌 Eskiden buraya anahtarsız girerdim. (I used to enter here without a key.) 📌 O, çocukken her zaman mutfağa gizlice girerdi. (He/She used to secretly enter the kitchen as a child.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must enter, should enter] • Ben girmeliyim → I must enter • Sen girmelisin → You must enter • O girmeli → He/She must enter • Biz girmeliyiz → We must enter • Siz girmelisiniz → You (pl.) must enter • Onlar girmeliler → They must enter 📌 Sınava zamanında girmelisin. (You must enter the exam on time.) 📌 Bu kapıdan kimse izinsiz girmemeli. (No one should enter through this door without permission.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [if … enters] • Ben girersem → If I enter • Sen girersen → If you enter • O girerse → If he/she enters • Biz girersek → If we enter • Siz girerseniz → If you (pl.) enter • Onlar girerlerse → If they enter 📌 Eğer içeri girersek, sessiz olmalıyız. (If we enter inside, we must be quiet.) 📌 Eğer yarışmaya girersen, kazanabilirsin. (If you enter the competition, you might win.)

Answer 2

✅ Infinitive: dilemek (to wish, to request) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are wishing] • Ben diliyorum → I am wishing • Sen diliyorsun → You are wishing • O diliyor → He/She is wishing • Biz diliyoruz → We are wishing • Siz diliyorsunuz → You (pl.) are wishing • Onlar diliyor(lar) → They are wishing 📌 Sana başarılar diliyorum. (I am wishing you success.) 📌 Herkes yeni yılda mutluluk diliyor. (Everyone is wishing for happiness in the new year.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [wish, wishes] • Ben dilerim → I wish • Sen dilersin → You wish • O diler → He/She wishes • Biz dileriz → We wish • Siz dilersiniz → You (pl.) wish • Onlar diler(ler) → They wish 📌 Ben her zaman herkesin mutlu olmasını dilerim. (I always wish for everyone to be happy.) 📌 O, sağlıklı bir hayat diler. (He/She wishes for a healthy life.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [wished] • Ben diledim → I wished • Sen diledin → You wished • O diledi → He/She wished • Biz diledik → We wished • Siz dilediniz → You (pl.) wished • Onlar dilediler → They wished 📌 Dün senin için en iyisini diledim. (Yesterday, I wished the best for you.) 📌 Herkes yeni yıl için güzel dileklerde bulundu. (Everyone wished for good things in the new year.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were wishing] • Ben diliyordum → I was wishing • Sen diliyordun → You were wishing • O diliyordu → He/She was wishing • Biz diliyorduk → We were wishing • Siz diliyordunuz → You (pl.) were wishing • Onlar diliyorlardı → They were wishing 📌 Doğum gününde senin mutlu olmanı diliyordum. (I was wishing for you to be happy on your birthday.) 📌 Onlar barış için dua ediyor ve diliyorlardı. (They were praying and wishing for peace.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will wish] • Ben dileyeceğim → I will wish • Sen dileyeceksin → You will wish • O dileyecek → He/She will wish • Biz dileyeceğiz → We will wish • Siz dileyeceksiniz → You (pl.) will wish • Onlar dileyecekler → They will wish 📌 Senin için en güzel şeyleri dileyeceğim. (I will wish for the best things for you.) 📌 Onlar yarın toplantıda adalet dileyecekler. (They will wish for justice in the meeting tomorrow.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to wish, would wish] • Ben dilerdim → I used to wish • Sen dilerdin → You used to wish • O dilerdi → He/She used to wish • Biz dilerdik → We used to wish • Siz dilerdiniz → You (pl.) used to wish • Onlar dilerlerdi → They used to wish 📌 Eskiden her gece yıldızlara bakıp dilek dilerdim. (I used to look at the stars every night and make a wish.) 📌 O, çocukken her zaman bir köpeği olsun dilerdi. (He/She used to wish for a dog when he/she was a child.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must wish, should wish] • Ben dilemeliyim → I must wish • Sen dilemelisin → You must wish • O dilemeli → He/She must wish • Biz dilemeliyiz → We must wish • Siz dilemelisiniz → You (pl.) must wish • Onlar dilemeliler → They must wish 📌 Herkes sevdikleri için güzel şeyler dilemeli. (Everyone must wish good things for their loved ones.) 📌 Başarı için önce istemeli ve dilemelisin. (For success, you must first want it and wish for it.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [if … wishes] • Ben dilersem → If I wish • Sen dilersen → If you wish • O dilerse → If he/she wishes • Biz dilersek → If we wish • Siz dilerseniz → If you (pl.) wish • Onlar dilerlerse → If they wish 📌 Eğer bir dilek dilersen, belki gerçek olur. (If you make a wish, maybe it will come true.) 📌 Eğer sağlık dilersen, hayatın daha güzel olur. (If you wish for health, your life will be better.)

Answer 3

✅ Infinitive: yüzmek (to swim) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are swimming] • Ben yüzüyorum → I am swimming • Sen yüzüyorsun → You are swimming • O yüzüyor → He/She is swimming • Biz yüzüyoruz → We are swimming • Siz yüzüyorsunuz → You (pl.) are swimming • Onlar yüzüyor(lar) → They are swimming 📌 Denizde yüzüyorum. (I am swimming in the sea.) 📌 Çocuklar havuzda yüzüyorlar. (The children are swimming in the pool.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [swim, swims] • Ben yüzerim → I swim • Sen yüzersin → You swim • O yüzer → He/She swims • Biz yüzeriz → We swim • Siz yüzersiniz → You (pl.) swim • Onlar yüzer(ler) → They swim 📌 Her yaz denizde yüzerim. (I swim in the sea every summer.) 📌 O, haftada üç kez havuzda yüzer. (He/She swims in the pool three times a week.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [swam] • Ben yüzdüm → I swam • Sen yüzdün → You swam • O yüzdü → He/She swam • Biz yüzdük → We swam • Siz yüzdünüz → You (pl.) swam • Onlar yüzdüler → They swam 📌 Dün gölde yüzdüm. (I swam in the lake yesterday.) 📌 Tatil boyunca denizde yüzdük. (We swam in the sea during the holiday.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were swimming] • Ben yüzüyordum → I was swimming • Sen yüzüyordun → You were swimming • O yüzüyordu → He/She was swimming • Biz yüzüyorduk → We were swimming • Siz yüzüyordunuz → You (pl.) were swimming • Onlar yüzüyorlardı → They were swimming 📌 Sen geldiğinde ben denizde yüzüyordum. (I was swimming in the sea when you arrived.) 📌 Çocuklar öğleden sonra havuzda yüzüyorlardı. (The children were swimming in the pool in the afternoon.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will swim] • Ben yüzeceğim → I will swim • Sen yüzeceksin → You will swim • O yüzecek → He/She will swim • Biz yüzeceğiz → We will swim • Siz yüzeceksiniz → You (pl.) will swim • Onlar yüzecekler → They will swim 📌 Yarın denizde yüzeceğim. (I will swim in the sea tomorrow.) 📌 Haftaya tatilde bol bol yüzeceğiz. (We will swim a lot on vacation next week.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to swim, would swim] • Ben yüzerdim → I used to swim • Sen yüzerdin → You used to swim • O yüzerdi → He/She used to swim • Biz yüzerdik → We used to swim • Siz yüzerdiniz → You (pl.) used to swim • Onlar yüzerlerdi → They used to swim 📌 Çocukken her gün denizde yüzerdim. (I used to swim in the sea every day as a child.) 📌 O, küçükken gölde yüzerdi. (He/She used to swim in the lake when he/she was little.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must swim, should swim] • Ben yüzmeliyim → I must swim • Sen yüzmelisin → You must swim • O yüzmeli → He/She must swim • Biz yüzmeliyiz → We must swim • Siz yüzmelisiniz → You (pl.) must swim • Onlar yüzmeliler → They must swim 📌 Daha sağlıklı olmak için yüzmelisin. (You must swim to be healthier.) 📌 Sıcak havalarda serinlemek için yüzmeliyiz. (We must swim to cool off in hot weather.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [if … swims] • Ben yüzersem → If I swim • Sen yüzersen → If you swim • O yüzerse → If he/she swims • Biz yüzersek → If we swim • Siz yüzerseniz → If you (pl.) swim • Onlar yüzerlerse → If they swim 📌 Eğer denizde yüzersen, dikkatli olmalısın. (If you swim in the sea, you must be careful.) 📌 Eğer havuzda uzun süre yüzersen yorulabilirsin. (If you swim in the pool for a long time, you might get tired.)

Answer 4

✅ Infinitive: güneşlenmek (to sunbathe, to bask in the sun) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are sunbathing] • Ben güneşleniyorum → I am sunbathing • Sen güneşleniyorsun → You are sunbathing • O güneşleniyor → He/She is sunbathing • Biz güneşleniyoruz → We are sunbathing • Siz güneşleniyorsunuz → You (pl.) are sunbathing • Onlar güneşleniyor(lar) → They are sunbathing 📌 Plajda güneşleniyorum. (I am sunbathing on the beach.) 📌 Arkadaşlarım havuz kenarında güneşleniyorlar. (My friends are sunbathing by the pool.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [sunbathe, sunbathes] • Ben güneşlenirim → I sunbathe • Sen güneşlenirsin → You sunbathe • O güneşlenir → He/She sunbathes • Biz güneşleniriz → We sunbathe • Siz güneşlenirsiniz → You (pl.) sunbathe • Onlar güneşlenir(ler) → They sunbathe 📌 Yazın her gün sahilde güneşlenirim. (I sunbathe on the beach every day in summer.) 📌 O, tatilde genellikle saatlerce güneşlenir. (He/She usually sunbathes for hours on vacation.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [sunbathed] • Ben güneşlendim → I sunbathed • Sen güneşlendin → You sunbathed • O güneşlendi → He/She sunbathed • Biz güneşlendik → We sunbathed • Siz güneşlendiniz → You (pl.) sunbathed • Onlar güneşlendiler → They sunbathed 📌 Geçen hafta sahilde güneşlendik. (We sunbathed on the beach last week.) 📌 O, bütün günü güneşlenerek geçirdi. (He/She spent the whole day sunbathing.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were sunbathing] • Ben güneşleniyordum → I was sunbathing • Sen güneşleniyordun → You were sunbathing • O güneşleniyordu → He/She was sunbathing • Biz güneşleniyorduk → We were sunbathing • Siz güneşleniyordunuz → You (pl.) were sunbathing • Onlar güneşleniyorlardı → They were sunbathing 📌 Sen aradığında ben plajda güneşleniyordum. (I was sunbathing on the beach when you called.) 📌 Herkes havuz kenarında güneşleniyordu. (Everyone was sunbathing by the pool.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will sunbathe] • Ben güneşleneceğim → I will sunbathe • Sen güneşleneceksin → You will sunbathe • O güneşlenecek → He/She will sunbathe • Biz güneşleneceğiz → We will sunbathe • Siz güneşleneceksiniz → You (pl.) will sunbathe • Onlar güneşlenecekler → They will sunbathe 📌 Yarın sahilde güneşleneceğim. (I will sunbathe on the beach tomorrow.) 📌 Haftaya tatilde bol bol güneşleneceğiz. (We will sunbathe a lot during the vacation next week.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to sunbathe, would sunbathe] • Ben güneşlenirdim → I used to sunbathe • Sen güneşlenirdin → You used to sunbathe • O güneşlenirdi → He/She used to sunbathe • Biz güneşlenirdik → We used to sunbathe • Siz güneşlenirdiniz → You (pl.) used to sunbathe • Onlar güneşlenirlerdi → They used to sunbathe 📌 Eskiden yaz tatillerinde hep güneşlenirdik. (We used to sunbathe all the time during summer vacations.) 📌 O, küçükken ailesiyle birlikte sahilde güneşlenirdi. (He/She used to sunbathe on the beach with his/her family as a child.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must sunbathe, should sunbathe] • Ben güneşlenmeliyim → I must sunbathe • Sen güneşlenmelisin → You must sunbathe • O güneşlenmeli → He/She must sunbathe • Biz güneşlenmeliyiz → We must sunbathe • Siz güneşlenmelisiniz → You (pl.) must sunbathe • Onlar güneşlenmeliler → They must sunbathe 📌 D vitamini almak için biraz güneşlenmelisin. (You must sunbathe a little to get vitamin D.) 📌 Tatil boyunca rahatlamak için güneşlenmeliyiz. (We must sunbathe to relax during the vacation.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [if … sunbathes] • Ben güneşlenirsem → If I sunbathe • Sen güneşlenirsen → If you sunbathe • O güneşlenirse → If he/she sunbathes • Biz güneşlenirsek → If we sunbathe • Siz güneşlenirseniz → If you (pl.) sunbathe • Onlar güneşlenirlerse → If they sunbathe 📌 Eğer uzun süre güneşlenirsen, yanabilirsin. (If you sunbathe for too long, you might get sunburned.) 📌 Eğer havuzdan çıktıktan sonra güneşlenirsek, üşümeyiz. (If we sunbathe after getting out of the pool, we won’t get cold.)

Answer 5

✅ Infinitive: kıskanmak (to be jealous, to envy) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are being jealous] • Ben kıskanıyorum → I am being jealous • Sen kıskanıyorsun → You are being jealous • O kıskanıyor → He/She is being jealous • Biz kıskanıyoruz → We are being jealous • Siz kıskanıyorsunuz → You (pl.) are being jealous • Onlar kıskanıyor(lar) → They are being jealous 📌 O, beni kıskanıyor. (He/She is jealous of me.) 📌 Sen neden arkadaşını kıskanıyorsun? (Why are you jealous of your friend?) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [is jealous, envies] • Ben kıskanırım → I am jealous • Sen kıskanırsın → You are jealous • O kıskanır → He/She is jealous • Biz kıskanırız → We are jealous • Siz kıskanırsınız → You (pl.) are jealous • Onlar kıskanır(lar) → They are jealous 📌 O, her zaman başarılı insanları kıskanır. (He/She always envies successful people.) 📌 Ben kimseyi kıskanmam. (I don’t envy anyone.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [was/were jealous, envied] • Ben kıskandım → I was jealous • Sen kıskandın → You were jealous • O kıskandı → He/She was jealous • Biz kıskandık → We were jealous • Siz kıskandınız → You (pl.) were jealous • Onlar kıskandılar → They were jealous 📌 O, beni eski sevgilimden kıskandı. (He/She was jealous of me because of my ex.) 📌 Arkadaşımın yeni arabasını biraz kıskandım. (I envied my friend’s new car a little.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were being jealous] • Ben kıskanıyordum → I was being jealous • Sen kıskanıyordun → You were being jealous • O kıskanıyordu → He/She was being jealous • Biz kıskanıyorduk → We were being jealous • Siz kıskanıyordunuz → You (pl.) were being jealous • Onlar kıskanıyorlardı → They were being jealous 📌 Sen onun başarısını kıskanıyordun. (You were jealous of his/her success.) 📌 O, kardeşini kıskanıyordu. (He/She was jealous of his/her sibling.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will be jealous, will envy] • Ben kıskanacağım → I will be jealous • Sen kıskanacaksın → You will be jealous • O kıskanacak → He/She will be jealous • Biz kıskanacağız → We will be jealous • Siz kıskanacaksınız → You (pl.) will be jealous • Onlar kıskanacaklar → They will be jealous 📌 Sen beni başkalarından kıskanacaksın. (You will be jealous of me because of others.) 📌 O, yeni terfimi kıskanacak. (He/She will envy my promotion.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to be jealous, would envy] • Ben kıskanırdım → I used to be jealous • Sen kıskanırdın → You used to be jealous • O kıskanırdı → He/She used to be jealous • Biz kıskanırdık → We used to be jealous • Siz kıskanırdınız → You (pl.) used to be jealous • Onlar kıskanırlardı → They used to be jealous 📌 Gençken kardeşimi çok kıskanırdım. (I used to be very jealous of my sibling when I was young.) 📌 Eskiden daha kıskanç bir insandım. (I used to be a more jealous person.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must be jealous, should envy] • Ben kıskanmalıyım → I must be jealous • Sen kıskanmalısın → You must be jealous • O kıskanmalı → He/She must be jealous • Biz kıskanmalıyız → We must be jealous • Siz kıskanmalısınız → You (pl.) must be jealous • Onlar kıskanmalılar → They must be jealous 📌 Beni biraz kıskanmalısın! (You should be a little jealous of me!) 📌 Başarıyı kıskanmak yerine çalışmalısın. (Instead of envying success, you should work for it.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [if … is jealous] • Ben kıskanırsam → If I am jealous • Sen kıskanırsan → If you are jealous • O kıskanırsa → If he/she is jealous • Biz kıskanırsak → If we are jealous • Siz kıskanırsanız → If you (pl.) are jealous • Onlar kıskanırlarsa → If they are jealous 📌 Eğer onu kıskanırsan, bunu belli etme. (If you are jealous of him/her, don’t show it.) 📌 Eğer beni gerçekten seviyorsan, kıskanırsın. (If you really love me, you will be jealous.)

Answer 6

✅ Infinitive: yağmur yağmak (to rain) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [It is raining] • Yağmur yağıyor → It is raining 📌 Şu an dışarıda yağmur yağıyor. (It is raining outside right now.) 📌 Sabah yağmur yağıyordu, şimdi durdu. (It was raining in the morning, now it has stopped.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [It rains] • Yağmur yağar → It rains 📌 Kışın burada sık sık yağmur yağar. (It often rains here in winter.) 📌 İlkbaharda çok yağmur yağar mı? (Does it rain a lot in spring?) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [It rained] • Yağmur yağdı → It rained 📌 Dün bütün gün yağmur yağdı. (It rained all day yesterday.) 📌 Tatilimiz boyunca hiç yağmur yağmadı. (It didn’t rain at all during our vacation.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [It was raining] • Yağmur yağıyordu → It was raining 📌 Sabah dışarı çıkarken yağmur yağıyordu. (It was raining when I went outside in the morning.) 📌 Biz sahilde yürüyorduk ama bir anda yağmur yağıyordu. (We were walking on the beach, but suddenly it was raining.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [It will rain] • Yağmur yağacak → It will rain 📌 Yarın hava bulutlu olacak, belki yağmur yağacak. (Tomorrow will be cloudy, maybe it will rain.) 📌 Hava durumuna göre akşam yağmur yağacakmış. (According to the weather forecast, it will rain in the evening.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [It used to rain] • Yağmur yağardı → It used to rain 📌 Eskiden burada çok yağmur yağardı. (It used to rain a lot here.) 📌 Çocukken her sonbaharda yağmur yağardı. (When I was a child, it used to rain every autumn.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [It must rain, it should rain] • Yağmur yağmalı → It must rain / It should rain 📌 Toprak çok kuru, biraz yağmur yağmalı. (The soil is very dry, it must rain a little.) 📌 Bugün yağmur yağmalıydı ama hava güneşli. (It should have rained today, but the weather is sunny.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If it rains] • Yağmur yağarsa → If it rains 📌 Eğer yağmur yağarsa, dışarı çıkmayız. (If it rains, we won’t go outside.) 📌 Yağmur yağarsa şemsiyemi getiririm. (If it rains, I’ll bring my umbrella.)

Answer 7

✅ Infinitive: kapamak / kapatmak (to close, to shut, to turn off) 📌 “Kapamak” and “kapatmak” are often interchangeable, but “kapatmak” is more commonly used in modern Turkish. Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are closing, turning off] • Ben kapatıyorum → I am closing / turning off • Sen kapatıyorsun → You are closing / turning off • O kapatıyor → He/She is closing / turning off • Biz kapatıyoruz → We are closing / turning off • Siz kapatıyorsunuz → You (pl.) are closing / turning off • Onlar kapatıyor(lar) → They are closing / turning off 📌 Lütfen kapıyı kapatıyorum. (I am closing the door, please.) 📌 Telefonunu neden kapatıyorsun? (Why are you turning off your phone?) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [closes, shuts, turns off] • Ben kapatırım → I close / turn off • Sen kapatırsın → You close / turn off • O kapatır → He/She closes / turns off • Biz kapatırız → We close / turn off • Siz kapatırsınız → You (pl.) close / turn off • Onlar kapatır(lar) → They close / turn off 📌 Her gece bilgisayarımı kapatırım. (I turn off my computer every night.) 📌 Kışın erken saatlerde dükkanları kapatırlar. (They close the shops early in winter.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [closed, shut, turned off] • Ben kapattım → I closed / turned off • Sen kapattın → You closed / turned off • O kapattı → He/She closed / turned off • Biz kapattık → We closed / turned off • Siz kapattınız → You (pl.) closed / turned off • Onlar kapattılar → They closed / turned off 📌 Televizyonu kim kapattı? (Who turned off the TV?) 📌 Dün mağazayı erken kapattık. (Yesterday, we closed the store early.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were closing, turning off] • Ben kapatıyordum → I was closing / turning off • Sen kapatıyordun → You were closing / turning off • O kapatıyordu → He/She was closing / turning off • Biz kapatıyorduk → We were closing / turning off • Siz kapatıyordunuz → You (pl.) were closing / turning off • Onlar kapatıyorlardı → They were closing / turning off 📌 Ben gelmeden önce pencereyi kapatıyordun. (You were closing the window before I arrived.) 📌 Dün gece interneti kapatıyorduk. (We were turning off the internet last night.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will close, will turn off] • Ben kapatacağım → I will close / turn off • Sen kapatacaksın → You will close / turn off • O kapatacak → He/She will close / turn off • Biz kapatacağız → We will close / turn off • Siz kapatacaksınız → You (pl.) will close / turn off • Onlar kapatacaklar → They will close / turn off 📌 Toplantıdan sonra bilgisayarı kapatacağım. (I will turn off the computer after the meeting.) 📌 Saat beşte mağazayı kapatacaklar. (They will close the store at five o’clock.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to close, would turn off] • Ben kapatırdım → I used to close / turn off • Sen kapatırdın → You used to close / turn off • O kapatırdı → He/She used to close / turn off • Biz kapatırdık → We used to close / turn off • Siz kapatırdınız → You (pl.) used to close / turn off • Onlar kapatırlardı → They used to close / turn off 📌 Çocukken televizyonu ben kapatırdım. (I used to turn off the TV when I was a kid.) 📌 Dedem akşamları erken saatte dükkanı kapatırdı. (My grandfather used to close the shop early in the evenings.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must close, should turn off] • Ben kapatmalıyım → I must close / turn off • Sen kapatmalısın → You must close / turn off • O kapatmalı → He/She must close / turn off • Biz kapatmalıyız → We must close / turn off • Siz kapatmalısınız → You (pl.) must close / turn off • Onlar kapatmalılar → They must close / turn off 📌 Uykudan önce telefonu kapatmalısın. (You must turn off your phone before sleep.) 📌 Bence camı kapatmalıyız, hava çok soğuk. (I think we should close the window, it’s too cold.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [if … closes] • Ben kapatırsam → If I close / turn off • Sen kapatırsan → If you close / turn off • O kapatırsa → If he/she closes / turns off • Biz kapatırsak → If we close / turn off • Siz kapatırsanız → If you (pl.) close / turn off • Onlar kapatırlarsa → If they close / turn off 📌 Eğer pencereyi kapatırsan, içeri soğuk hava girmez. (If you close the window, cold air won’t get in.) 📌 Eğer dükkânı erken kapatırsak, sinemaya gidebiliriz. (If we close the shop early, we can go to the cinema.)

Answer 8

✅ Infinitive: tanımak (to know, to recognize, to be acquainted with someone) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are recognizing, getting to know] • Ben tanıyorum → I recognize / I know (someone) • Sen tanıyorsun → You recognize / You know (someone) • O tanıyor → He/She recognizes / knows (someone) • Biz tanıyoruz → We recognize / We know (someone) • Siz tanıyorsunuz → You (pl.) recognize / know (someone) • Onlar tanıyor(lar) → They recognize / know (someone) 📌 Bu adamı tanıyorum ama adını hatırlamıyorum. (I recognize this man, but I don’t remember his name.) 📌 Onu yakından tanıyorum. (I know him/her well.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [knows, recognizes] • Ben tanırım → I know / recognize • Sen tanırsın → You know / recognize • O tanır → He/She knows / recognizes • Biz tanırız → We know / recognize • Siz tanırsınız → You (pl.) know / recognize • Onlar tanır(lar) → They know / recognize 📌 Ben iyi insanları hemen tanırım. (I recognize good people immediately.) 📌 Sen İstanbul’u iyi tanırsın, değil mi? (You know Istanbul well, right?) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [knew, recognized] • Ben tanıdım → I knew / recognized • Sen tanıdın → You knew / recognized • O tanıdı → He/She knew / recognized • Biz tanıdık → We knew / recognized • Siz tanıdınız → You (pl.) knew / recognized • Onlar tanıdılar → They knew / recognized 📌 Onu hemen tanıdım. (I recognized him/her immediately.) 📌 Bu şehri yıllar önce tanıdık. (We got to know this city years ago.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were recognizing, getting to know] • Ben tanıyordum → I was recognizing / getting to know • Sen tanıyordun → You were recognizing / getting to know • O tanıyordu → He/She was recognizing / getting to know • Biz tanıyorduk → We were recognizing / getting to know • Siz tanıyordunuz → You (pl.) were recognizing / getting to know • Onlar tanıyorlardı → They were recognizing / getting to know 📌 Seni tanıyordum ama konuşmamıştık. (I knew you, but we hadn’t talked.) 📌 Bu insanları tanıyordunuz mu? (Did you recognize these people?) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will know, will recognize] • Ben tanıyacağım → I will know / recognize • Sen tanıyacaksın → You will know / recognize • O tanıyacak → He/She will know / recognize • Biz tanıyacağız → We will know / recognize • Siz tanıyacaksınız → You (pl.) will know / recognize • Onlar tanıyacaklar → They will know / recognize 📌 Seni yıllar sonra bile tanıyacağım. (I will recognize you even years later.) 📌 O evi hemen tanıyacaksın. (You will recognize that house immediately.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to know, would recognize] • Ben tanırdım → I used to know / recognize • Sen tanırdın → You used to know / recognize • O tanırdı → He/She used to know / recognize • Biz tanırdık → We used to know / recognize • Siz tanırdınız → You (pl.) used to know / recognize • Onlar tanırlardı → They used to know / recognize 📌 Eskiden herkesi tanırdım, şimdi kimseyi tanımıyorum. (I used to know everyone, now I don’t know anyone.) 📌 O, eski öğretmenini hemen tanırdı. (He/She would immediately recognize his/her old teacher.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must know, should recognize] • Ben tanımalıyım → I must know / recognize • Sen tanımalısın → You must know / recognize • O tanımalı → He/She must know / recognize • Biz tanımalıyız → We must know / recognize • Siz tanımalısınız → You (pl.) must know / recognize • Onlar tanımalılar → They must know / recognize 📌 Öğrencilerini iyi tanımalısın. (You must know your students well.) 📌 Bu şehri daha iyi tanımalıyım. (I should get to know this city better.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … knows/recognizes] • Ben tanırsam → If I know / recognize • Sen tanırsan → If you know / recognize • O tanırsa → If he/she knows / recognizes • Biz tanırsak → If we know / recognize • Siz tanırsanız → If you (pl.) know / recognize • Onlar tanırlarsa → If they know / recognize 📌 Eğer onu tanırsan, ona selam söyle. (If you know him/her, say hello.) 📌 Eğer bu yeri tanırsam, çocukluğumu hatırlayacağım. (If I recognize this place, I will remember my childhood.)

Answer 9

✅ Infinitive: almak (to take, to get, to buy, to receive) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are taking, getting, buying, receiving] • Ben alıyorum → I am taking / getting / buying / receiving • Sen alıyorsun → You are taking / getting / buying / receiving • O alıyor → He/She is taking / getting / buying / receiving • Biz alıyoruz → We are taking / getting / buying / receiving • Siz alıyorsunuz → You (pl.) are taking / getting / buying / receiving • Onlar alıyor(lar) → They are taking / getting / buying / receiving 📌 Bugün yeni bir telefon alıyorum. (I am buying a new phone today.) 📌 Her sabah duş alıyorum. (I take a shower every morning.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [takes, gets, buys, receives] • Ben alırım → I take / get / buy / receive • Sen alırsın → You take / get / buy / receive • O alır → He/She takes / gets / buys / receives • Biz alırız → We take / get / buy / receive • Siz alırsınız → You (pl.) take / get / buy / receive • Onlar alır(lar) → They take / get / buy / receive 📌 Her hafta ders alırım. (I take lessons every week.) 📌 Marketten ekmek alırız. (We buy bread from the market.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [took, got, bought, received] • Ben aldım → I took / got / bought / received • Sen aldın → You took / got / bought / received • O aldı → He/She took / got / bought / received • Biz aldık → We took / got / bought / received • Siz aldınız → You (pl.) took / got / bought / received • Onlar aldılar → They took / got / bought / received 📌 Geçen hafta yeni bir kitap aldım. (I bought a new book last week.) 📌 Sınav sonuçlarını aldınız mı? (Did you receive the exam results?) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were taking, getting, buying, receiving] • Ben alıyordum → I was taking / getting / buying / receiving • Sen alıyordun → You were taking / getting / buying / receiving • O alıyordu → He/She was taking / getting / buying / receiving • Biz alıyorduk → We were taking / getting / buying / receiving • Siz alıyordunuz → You (pl.) were taking / getting / buying / receiving • Onlar alıyorlardı → They were taking / getting / buying / receiving 📌 Dün yağmur yağıyordu ve ben şemsiye alıyordum. (It was raining yesterday, and I was buying an umbrella.) 📌 Sen konuşurken ben not alıyordum. (I was taking notes while you were speaking.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will take, will get, will buy, will receive] • Ben alacağım → I will take / get / buy / receive • Sen alacaksın → You will take / get / buy / receive • O alacak → He/She will take / get / buy / receive • Biz alacağız → We will take / get / buy / receive • Siz alacaksınız → You (pl.) will take / get / buy / receive • Onlar alacaklar → They will take / get / buy / receive 📌 Yarın yeni bir laptop alacağım. (I will buy a new laptop tomorrow.) 📌 Hediye olarak ne alacaksınız? (What will you buy as a gift?) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to take, would get, would buy] • Ben alırdım → I used to take / would get / would buy • Sen alırdın → You used to take / would get / would buy • O alırdı → He/She used to take / would get / would buy • Biz alırdık → We used to take / would get / would buy • Siz alırdınız → You (pl.) used to take / would get / would buy • Onlar alırlardı → They used to take / would get / would buy 📌 Eskiden her hafta sinema bileti alırdım. (I used to buy movie tickets every week.) 📌 Çocukken annem bana hep oyuncak alırdı. (When I was a child, my mom used to buy me toys.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must take, should get, should buy] • Ben almalıyım → I must take / get / buy • Sen almalısın → You must take / get / buy • O almalı → He/She must take / get / buy • Biz almalıyız → We must take / get / buy • Siz almalısınız → You (pl.) must take / get / buy • Onlar almalılar → They must take / get / buy 📌 Bu fırsatı kaçırmamalıyım, hemen bilet almalıyım. (I must not miss this opportunity, I must buy a ticket immediately.) 📌 Havalar soğuyacak, yeni bir mont almalısın. (The weather will get cold, you should buy a new coat.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … takes/gets/buys] • Ben alırsam → If I take / get / buy • Sen alırsan → If you take / get / buy • O alırsa → If he/she takes / gets / buys • Biz alırsak → If we take / get / buy • Siz alırsanız → If you (pl.) take / get / buy • Onlar alırlarsa → If they take / get / buy 📌 Eğer indirim olursa, bu ayakkabıyı alırım. (If there is a discount, I will buy these shoes.) 📌 Ders alırsan, çok daha hızlı öğrenirsin. (If you take lessons, you will learn much faster.)

Answer 10

✅ Infinitive: kalkmak (to get up, to stand up, to depart, to take off) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are getting up, standing up, departing] • Ben kalkıyorum → I am getting up / standing up / departing • Sen kalkıyorsun → You are getting up / standing up / departing • O kalkıyor → He/She is getting up / standing up / departing • Biz kalkıyoruz → We are getting up / standing up / departing • Siz kalkıyorsunuz → You (pl.) are getting up / standing up / departing • Onlar kalkıyor(lar) → They are getting up / standing up / departing 📌 Her sabah saat 7’de kalkıyorum. (I get up at 7 every morning.) 📌 Otobüs birazdan kalkıyor. (The bus is departing soon.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [gets up, stands up, departs] • Ben kalkarım → I get up / stand up / depart • Sen kalkarsın → You get up / stand up / depart • O kalkar → He/She gets up / stands up / departs • Biz kalkarız → We get up / stand up / depart • Siz kalkarsınız → You (pl.) get up / stand up / depart • Onlar kalkar(lar) → They get up / stand up / depart 📌 Ben erken kalkarım. (I get up early.) 📌 Bu uçak her sabah saat 9’da kalkar. (This plane departs at 9 every morning.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [got up, stood up, departed] • Ben kalktım → I got up / stood up / departed • Sen kalktın → You got up / stood up / departed • O kalktı → He/She got up / stood up / departed • Biz kalktık → We got up / stood up / departed • Siz kalktınız → You (pl.) got up / stood up / departed • Onlar kalktılar → They got up / stood up / departed 📌 Dün çok erken kalktım. (I got up very early yesterday.) 📌 Tren beş dakika önce kalktı. (The train departed five minutes ago.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were getting up, standing up, departing] • Ben kalkıyordum → I was getting up / standing up / departing • Sen kalkıyordun → You were getting up / standing up / departing • O kalkıyordu → He/She was getting up / standing up / departing • Biz kalkıyorduk → We were getting up / standing up / departing • Siz kalkıyordunuz → You (pl.) were getting up / standing up / departing • Onlar kalkıyorlardı → They were getting up / standing up / departing 📌 Sabah kalkıyordum ama çok yorgundum. (I was getting up in the morning, but I was very tired.) 📌 Otobüs kalkıyordu, ama biz yetişemedik. (The bus was departing, but we couldn’t catch it.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will get up, will stand up, will depart] • Ben kalkacağım → I will get up / stand up / depart • Sen kalkacaksın → You will get up / stand up / depart • O kalkacak → He/She will get up / stand up / depart • Biz kalkacağız → We will get up / stand up / depart • Siz kalkacaksınız → You (pl.) will get up / stand up / depart • Onlar kalkacaklar → They will get up / stand up / depart 📌 Yarın sabah erken kalkacağım. (I will get up early tomorrow morning.) 📌 Uçak birazdan kalkacak. (The plane will take off soon.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to get up, would stand up, would depart] • Ben kalkardım → I used to get up / would stand up / would depart • Sen kalkardın → You used to get up / would stand up / would depart • O kalkardı → He/She used to get up / would stand up / would depart • Biz kalkardık → We used to get up / would stand up / would depart • Siz kalkardınız → You (pl.) used to get up / would stand up / would depart • Onlar kalkarlardı → They used to get up / would stand up / would depart 📌 Eskiden çok erken kalkardım. (I used to get up very early.) 📌 O otobüs her gün saat tam 8’de kalkardı. (That bus used to depart exactly at 8 every day.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must get up, should stand up, should depart] • Ben kalkmalıyım → I must get up / should stand up / should depart • Sen kalkmalısın → You must get up / should stand up / should depart • O kalkmalı → He/She must get up / should stand up / should depart • Biz kalkmalıyız → We must get up / should stand up / should depart • Siz kalkmalısınız → You (pl.) must get up / should stand up / should depart • Onlar kalkmalılar → They must get up / should stand up / should depart 📌 Sabah erken kalkmalısın. (You must get up early in the morning.) 📌 Uçak kalkmadan önce havaalanına varmalıyız. (We must arrive at the airport before the plane departs.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … gets up, stands up, departs] • Ben kalkarsam → If I get up / stand up / depart • Sen kalkarsan → If you get up / stand up / depart • O kalkarsa → If he/she gets up / stands up / departs • Biz kalkarsak → If we get up / stand up / depart • Siz kalkarsanız → If you (pl.) get up / stand up / depart • Onlar kalkarlarsa → If they get up / stand up / depart 📌 Eğer erken kalkarsam, kahvaltı yaparım. (If I get up early, I will have breakfast.) 📌 Otobüs zamanında kalkarsa, saat 10’da orada oluruz. (If the bus departs on time, we will be there at 10.)

Answer 11

✅ Infinitive: sevmek (to love, to like) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are loving, liking] • Ben seviyorum → I am loving / liking • Sen seviyorsun → You are loving / liking • O seviyor → He/She is loving / liking • Biz seviyoruz → We are loving / liking • Siz seviyorsunuz → You (pl.) are loving / liking • Onlar seviyor(lar) → They are loving / liking 📌 Ben kitap okumayı seviyorum. (I love reading books.) 📌 O seni çok seviyor. (He/She loves you very much.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [loves, likes] • Ben severim → I love / like • Sen seversin → You love / like • O sever → He/She loves / likes • Biz severiz → We love / like • Siz seversiniz → You (pl.) love / like • Onlar sever(ler) → They love / like 📌 Ben çayı kahveden daha çok severim. (I like tea more than coffee.) 📌 O, köpekleri sever. (He/She likes dogs.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [loved, liked] • Ben sevdim → I loved / liked • Sen sevdin → You loved / liked • O sevdi → He/She loved / liked • Biz sevdik → We loved / liked • Siz sevdiniz → You (pl.) loved / liked • Onlar sevdiler → They loved / liked 📌 Ben o filmi çok sevdim. (I really liked that movie.) 📌 Çocukken çikolata yemeyi çok severdim. (I used to love eating chocolate as a child.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were loving, liking] • Ben seviyordum → I was loving / liking • Sen seviyordun → You were loving / liking • O seviyordu → He/She was loving / liking • Biz seviyorduk → We were loving / liking • Siz seviyordunuz → You (pl.) were loving / liking • Onlar seviyorlardı → They were loving / liking 📌 Eskiden bu şehri çok seviyordum. (I used to love this city.) 📌 Biz seni seviyorduk ama sen gittin. (We loved you, but you left.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will love, will like] • Ben seveceğim → I will love / like • Sen seveceksin → You will love / like • O sevecek → He/She will love / like • Biz seveceğiz → We will love / like • Siz seveceksiniz → You (pl.) will love / like • Onlar sevecekler → They will love / like 📌 Bu kitabı çok seveceksin! (You will love this book!) 📌 O seni her zaman sevecek. (He/She will always love you.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to love, would like] • Ben severdim → I used to love / would like • Sen severdin → You used to love / would like • O severdi → He/She used to love / would like • Biz severdik → We used to love / would like • Siz severdiniz → You (pl.) used to love / would like • Onlar severlerdi → They used to love / would like 📌 Çocukken süt içmeyi severdim. (I used to love drinking milk as a child.) 📌 Eskiden burada yaşamayı severdik. (We used to love living here.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must love, should like] • Ben sevmeliyim → I must love / should like • Sen sevmelisin → You must love / should like • O sevmeli → He/She must love / should like • Biz sevmeliyiz → We must love / should like • Siz sevmelisiniz → You (pl.) must love / should like • Onlar sevmeliler → They must love / should like 📌 İnsanlar birbirlerini sevmeli. (People should love each other.) 📌 Öğrenciler derslerini sevmeli. (Students must love their lessons.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … loves, likes] • Ben seversem → If I love / like • Sen seversen → If you love / like • O severse → If he/she loves / likes • Biz seversek → If we love / like • Siz severseniz → If you (pl.) love / like • Onlar severlerse → If they love / like 📌 Eğer bu yemeği seversem, yine yaparım. (If I like this food, I will make it again.) 📌 Eğer işini seversen, daha mutlu olursun. (If you love your job, you will be happier.)

Answer 12

✅ Infinitive: yazmak (to write) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are writing] • Ben yazıyorum → I am writing • Sen yazıyorsun → You are writing • O yazıyor → He/She is writing • Biz yazıyoruz → We are writing • Siz yazıyorsunuz → You (pl.) are writing • Onlar yazıyor(lar) → They are writing 📌 Ben bir mektup yazıyorum. (I am writing a letter.) 📌 O şimdi bir hikaye yazıyor. (He/She is writing a story right now.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [writes] • Ben yazarım → I write • Sen yazarsın → You write • O yazar → He/She writes • Biz yazarız → We write • Siz yazarsınız → You (pl.) write • Onlar yazar(lar) → They write 📌 Ben her gün yazıyorum. (I write every day.) 📌 O yazmayı çok sever. (He/She loves writing.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [wrote] • Ben yazdım → I wrote • Sen yazdın → You wrote • O yazdı → He/She wrote • Biz yazdık → We wrote • Siz yazdınız → You (pl.) wrote • Onlar yazdılar → They wrote 📌 Dün bir makale yazdım. (I wrote an article yesterday.) 📌 O geçen hafta bir kitap yazdı. (He/She wrote a book last week.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were writing] • Ben yazıyordum → I was writing • Sen yazıyordun → You were writing • O yazıyordu → He/She was writing • Biz yazıyorduk → We were writing • Siz yazıyordunuz → You (pl.) were writing • Onlar yazıyorlardı → They were writing 📌 O sırada ben yazıyordum. (At that time, I was writing.) 📌 Onlar dün akşam boyunca yazıyorlardı. (They were writing all evening yesterday.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will write] • Ben yazacağım → I will write • Sen yazacaksın → You will write • O yazacak → He/She will write • Biz yazacağız → We will write • Siz yazacaksınız → You (pl.) will write • Onlar yazacaklar → They will write 📌 Ben yarın bir rapor yazacağım. (I will write a report tomorrow.) 📌 O, bana bir mektup yazacak. (He/She will write me a letter.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to write, would write] • Ben yazardım → I used to write / would write • Sen yazardın → You used to write / would write • O yazardı → He/She used to write / would write • Biz yazardık → We used to write / would write • Siz yazardınız → You (pl.) used to write / would write • Onlar yazarlardı → They used to write / would write 📌 Eskiden çok fazla yazardım. (I used to write a lot.) 📌 Onlar her hafta yazarlardı. (They would write every week.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must write, should write] • Ben yazmalıyım → I must write / should write • Sen yazmalısın → You must write / should write • O yazmalı → He/She must write / should write • Biz yazmalıyız → We must write / should write • Siz yazmalısınız → You (pl.) must write / should write • Onlar yazmalılar → They must write / should write 📌 Ödevimi bitirmeliyim, çok yazmam gerekiyor. (I must finish my homework, I need to write a lot.) 📌 Herkes bu raporu yazmalı. (Everyone should write this report.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … writes] • Ben yazarsam → If I write • Sen yazarsan → If you write • O yazarsa → If he/she writes • Biz yazarsak → If we write • Siz yazarsanız → If you (pl.) write • Onlar yazarlarsa → If they write 📌 Eğer yazarsam, seni de davet ederim. (If I write, I will invite you too.) 📌 Eğer o yazarsa, sana gönderirim. (If he/she writes, I will send it to you.)

Answer 13

✅ Infinitive: koşmak (to run) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are running] • Ben koşuyorum → I am running • Sen koşuyorsun → You are running • O koşuyor → He/She is running • Biz koşuyoruz → We are running • Siz koşuyorsunuz → You (pl.) are running • Onlar koşuyor(lar) → They are running 📌 Ben parkta koşuyorum. (I am running in the park.) 📌 O sabah koşuyor. (He/She is running in the morning.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [runs] • Ben koşarım → I run • Sen koşarsın → You run • O koşar → He/She runs • Biz koşarız → We run • Siz koşarsınız → You (pl.) run • Onlar koşar(lar) → They run 📌 Her sabah koşarım. (I run every morning.) 📌 O, koşmayı çok sever. (He/She loves running.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [ran] • Ben koştum → I ran • Sen koştun → You ran • O koştu → He/She ran • Biz koştuk → We ran • Siz koştunuz → You (pl.) ran • Onlar koştular → They ran 📌 Dün sabah koştum. (I ran yesterday morning.) 📌 O, parkta koştu. (He/She ran in the park.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were running] • Ben koşuyordum → I was running • Sen koşuyordun → You were running • O koşuyordu → He/She was running • Biz koşuyorduk → We were running • Siz koşuyordunuz → You (pl.) were running • Onlar koşuyorlardı → They were running 📌 Ben o sırada koşuyordum. (I was running at that time.) 📌 Onlar parktayken koşuyorlardı. (They were running while they were in the park.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will run] • Ben koşacağım → I will run • Sen koşacaksın → You will run • O koşacak → He/She will run • Biz koşacağız → We will run • Siz koşacaksınız → You (pl.) will run • Onlar koşacaklar → They will run 📌 Yarın sabah koşacağım. (I will run tomorrow morning.) 📌 O, koşmayı çok sevecek. (He/She will love running.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to run, would run] • Ben koşardım → I used to run / would run • Sen koşardın → You used to run / would run • O koşardı → He/She used to run / would run • Biz koşardık → We used to run / would run • Siz koşardınız → You (pl.) used to run / would run • Onlar koşarlardı → They used to run / would run 📌 Çocukken her gün koşardım. (I used to run every day when I was a child.) 📌 Onlar parka giderken koşarlardı. (They used to run while going to the park.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must run, should run] • Ben koşmalıyım → I must run / should run • Sen koşmalısın → You must run / should run • O koşmalı → He/She must run / should run • Biz koşmalıyız → We must run / should run • Siz koşmalısınız → You (pl.) must run / should run • Onlar koşmalılar → They must run / should run 📌 Sağlığın için her gün koşmalısın. (You must run every day for your health.) 📌 Herkes sabah koşmalı. (Everyone should run in the morning.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … runs] • Ben koşarsam → If I run • Sen koşarsan → If you run • O koşarsa → If he/she runs • Biz koşarsak → If we run • Siz koşarsanız → If you (pl.) run • Onlar koşarlarsa → If they run 📌 Eğer koşarsam, daha iyi hissedeceğim. (If I run, I will feel better.) 📌 Eğer koşarsanız, biraz daha hızlı gidersiniz. (If you (pl.) run, you will go a little faster.)

Answer 14

✅ Infinitive: düşünmek (to think) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are thinking] • Ben düşünüyorum → I am thinking • Sen düşünüyorsun → You are thinking • O düşünüyor → He/She is thinking • Biz düşünüyoruz → We are thinking • Siz düşünüyorsunuz → You (pl.) are thinking • Onlar düşünüyor(lar) → They are thinking 📌 Ben şu an çok fazla şey düşünüyorum. (I am thinking a lot right now.) 📌 O, bu konuda ne yapacağını düşünüyor. (He/She is thinking about what to do in this situation.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [thinks] • Ben düşünürüm → I think • Sen düşünürsün → You think • O düşünür → He/She thinks • Biz düşünürüz → We think • Siz düşünürsünüz → You (pl.) think • Onlar düşünür(ler) → They think 📌 Her gün bu konuda düşünürüm. (I think about this every day.) 📌 O, doğru kararın ne olduğunu düşünür. (He/She thinks about what the right decision is.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [thought] • Ben düşündüm → I thought • Sen düşündün → You thought • O düşündü → He/She thought • Biz düşündük → We thought • Siz düşündünüz → You (pl.) thought • Onlar düşündüler → They thought 📌 Dün bu konuda düşündüm. (I thought about it yesterday.) 📌 O, çok düşündü ama hala karar veremedi. (He/She thought a lot, but still couldn’t decide.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were thinking] • Ben düşünüyordum → I was thinking • Sen düşünüyordun → You were thinking • O düşünüyordu → He/She was thinking • Biz düşünüyorduk → We were thinking • Siz düşünüyordunuz → You (pl.) were thinking • Onlar düşünüyorlardı → They were thinking 📌 O sırada ben ne yapacağımı düşünüyordum. (At that moment, I was thinking about what to do.) 📌 Onlar geleceği düşünüyordular. (They were thinking about the future.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will think] • Ben düşüneceğim → I will think • Sen düşüneceksin → You will think • O düşünecek → He/She will think • Biz düşüneceğiz → We will think • Siz düşüneceksiniz → You (pl.) will think • Onlar düşünecekler → They will think 📌 Ben yarın bu konuda düşüneceğim. (I will think about this tomorrow.) 📌 O, çok geçmeden düşünecek. (He/She will think soon enough.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to think, would think] • Ben düşünürdüm → I used to think / would think • Sen düşünürdün → You used to think / would think • O düşünürdü → He/She used to think / would think • Biz düşünürdük → We used to think / would think • Siz düşünürdünüz → You (pl.) used to think / would think • Onlar düşünürlerdi → They used to think / would think 📌 Çocukken bu konuda çok düşünürdüm. (I used to think a lot about this when I was a child.) 📌 O, her zaman bu şekilde düşünürdü. (He/She used to think this way.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must think, should think] • Ben düşünmeliyim → I must think / should think • Sen düşünmelisin → You must think / should think • O düşünmeli → He/She must think / should think • Biz düşünmeliyiz → We must think / should think • Siz düşünmelisiniz → You (pl.) must think / should think • Onlar düşünmeliler → They must think / should think 📌 Bu konuda düşünmeliyim. (I must think about this.) 📌 Sen, her durumda ne yapman gerektiğini düşünmelisin. (You must think about what you should do in every situation.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … thinks] • Ben düşünürsem → If I think • Sen düşünürsen → If you think • O düşünürse → If he/she thinks • Biz düşünürsek → If we think • Siz düşünürseniz → If you (pl.) think • Onlar düşünürlerse → If they think 📌 Eğer bu konuda düşünürsem, daha iyi karar verebilirim. (If I think about this, I can make a better decision.) 📌 Eğer o düşünürse, sana haber verecek. (If he/she thinks about it, he/she will let you know.)

Answer 15

✅ Infinitive: uyumak (to sleep) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are sleeping] • Ben uyuyorum → I am sleeping • Sen uyuyorsun → You are sleeping • O uyuyor → He/She is sleeping • Biz uyuyoruz → We are sleeping • Siz uyuyorsunuz → You (pl.) are sleeping • Onlar uyuyor(lar) → They are sleeping 📌 Ben çok yorgunum, uyuyorum. (I am very tired, I am sleeping.) 📌 O, hâlâ uyuyor. (He/She is still sleeping.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [sleeps] • Ben uyurum → I sleep • Sen uyursun → You sleep • O uyur → He/She sleeps • Biz uyuruz → We sleep • Siz uyursunuz → You (pl.) sleep • Onlar uyur(lar) → They sleep 📌 Her gece sekiz saat uyurum. (I sleep for eight hours every night.) 📌 Bebekler genellikle çok uyur. (Babies usually sleep a lot.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [slept] • Ben uyudum → I slept • Sen uyudun → You slept • O uyudu → He/She slept • Biz uyuduk → We slept • Siz uyudunuz → You (pl.) slept • Onlar uyudular → They slept 📌 Dün gece çok geç uyudum. (I slept very late last night.) 📌 O, bütün gün uyudu. (He/She slept all day.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were sleeping] • Ben uyuyordum → I was sleeping • Sen uyuyordun → You were sleeping • O uyuyordu → He/She was sleeping • Biz uyuyorduk → We were sleeping • Siz uyuyordunuz → You (pl.) were sleeping • Onlar uyuyorlardı → They were sleeping 📌 Ben uyuyordum, telefon çaldı. (I was sleeping when the phone rang.) 📌 Onlar sabaha kadar uyuyorlardı. (They were sleeping until morning.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will sleep] • Ben uyuyacağım → I will sleep • Sen uyuyacaksın → You will sleep • O uyuyacak → He/She will sleep • Biz uyuyacağız → We will sleep • Siz uyuyacaksınız → You (pl.) will sleep • Onlar uyuyacaklar → They will sleep 📌 Bu gece erken uyuyacağım. (I will sleep early tonight.) 📌 O, uzun bir süre uyuyacak. (He/She will sleep for a long time.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to sleep, would sleep] • Ben uyurdum → I used to sleep / would sleep • Sen uyurdun → You used to sleep / would sleep • O uyurdu → He/She used to sleep / would sleep • Biz uyurduk → We used to sleep / would sleep • Siz uyurdunuz → You (pl.) used to sleep / would sleep • Onlar uyurlardı → They used to sleep / would sleep 📌 Çocukken erkenden uyurdum. (When I was a child, I used to sleep early.) 📌 Onlar yaz tatilinde çok uyurlardı. (They used to sleep a lot during summer vacation.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must sleep, should sleep] • Ben uyumalıyım → I must sleep / should sleep • Sen uyumalısın → You must sleep / should sleep • O uyumalı → He/She must sleep / should sleep • Biz uyumalıyız → We must sleep / should sleep • Siz uyumalısınız → You (pl.) must sleep / should sleep • Onlar uyumalılar → They must sleep / should sleep 📌 Daha iyi hissetmek için uyumalısın. (You must sleep to feel better.) 📌 Çocuklar erken uyumalı. (Children should sleep early.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … sleeps] • Ben uyursam → If I sleep • Sen uyursan → If you sleep • O uyursa → If he/she sleeps • Biz uyursak → If we sleep • Siz uyursanız → If you (pl.) sleep • Onlar uyurlarsa → If they sleep 📌 Eğer erken uyursam, sabah dinç olurum. (If I sleep early, I will feel refreshed in the morning.) 📌 Eğer o uyursa, onu uyandırma. (If he/she sleeps, don’t wake him/her up.)

Answer 16

✅ Infinitive: yürümek (to walk) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are walking] • Ben yürüyorum → I am walking • Sen yürüyorsun → You are walking • O yürüyor → He/She is walking • Biz yürüyoruz → We are walking • Siz yürüyorsunuz → You (pl.) are walking • Onlar yürüyor(lar) → They are walking 📌 Şu an sahilde yürüyorum. (I am walking on the beach right now.) 📌 Onlar parka doğru yürüyorlar. (They are walking toward the park.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [walks] • Ben yürürüm → I walk • Sen yürürsün → You walk • O yürür → He/She walks • Biz yürürüz → We walk • Siz yürürsünüz → You (pl.) walk • Onlar yürür(ler) → They walk 📌 Her sabah 30 dakika yürürüm. (I walk for 30 minutes every morning.) 📌 O genellikle okula yürür. (He/She usually walks to school.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [walked] • Ben yürüdüm → I walked • Sen yürüdün → You walked • O yürüdü → He/She walked • Biz yürüdük → We walked • Siz yürüdünüz → You (pl.) walked • Onlar yürüdüler → They walked 📌 Dün akşam sahilde yürüdük. (We walked on the beach last night.) 📌 O, iki kilometre yürüdü. (He/She walked two kilometers.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were walking] • Ben yürüyordum → I was walking • Sen yürüyordun → You were walking • O yürüyordu → He/She was walking • Biz yürüyorduk → We were walking • Siz yürüyordunuz → You (pl.) were walking • Onlar yürüyorlardı → They were walking 📌 Dün seni aradığımda parkta yürüyordum. (When I called you yesterday, I was walking in the park.) 📌 Onlar eve doğru yürüyorlardı. (They were walking toward home.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will walk] • Ben yürüyeceğim → I will walk • Sen yürüyeceksin → You will walk • O yürüyecek → He/She will walk • Biz yürüyeceğiz → We will walk • Siz yürüyeceksiniz → You (pl.) will walk • Onlar yürüyecekler → They will walk 📌 Yarın ormanda yürüyeceğim. (Tomorrow I will walk in the forest.) 📌 O, sabahları işe yürüyerek gidecek. (He/She will walk to work in the mornings.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to walk, would walk] • Ben yürürdüm → I used to walk / would walk • Sen yürürdün → You used to walk / would walk • O yürürdü → He/She used to walk / would walk • Biz yürürdük → We used to walk / would walk • Siz yürürdünüz → You (pl.) used to walk / would walk • Onlar yürürlerdi → They used to walk / would walk 📌 Çocukken her gün okula yürürdüm. (When I was a child, I used to walk to school every day.) 📌 Dedem gençken uzun mesafeler yürürdü. (My grandfather used to walk long distances when he was young.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must walk, should walk] • Ben yürümeliyim → I must walk / should walk • Sen yürümelisin → You must walk / should walk • O yürümeli → He/She must walk / should walk • Biz yürümeliyiz → We must walk / should walk • Siz yürümelisiniz → You (pl.) must walk / should walk • Onlar yürümeliler → They must walk / should walk 📌 Daha sağlıklı olmak için yürümelisin. (You must walk to be healthier.) 📌 Bizim biraz yürümemiz gerekiyor. (We should walk a little.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … walks] • Ben yürürsem → If I walk • Sen yürürsen → If you walk • O yürürse → If he/she walks • Biz yürürsek → If we walk • Siz yürürseniz → If you (pl.) walk • Onlar yürürlerse → If they walk 📌 Eğer yürürsem kendimi daha iyi hissederim. (If I walk, I will feel better.) 📌 Eğer hava güzel olursa, sahilde yürürüz. (If the weather is nice, we will walk on the beach.)

Answer 17

✅ Infinitive: oynamak (to play) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are playing] • Ben oynuyorum → I am playing • Sen oynuyorsun → You are playing • O oynuyor → He/She is playing • Biz oynuyoruz → We are playing • Siz oynuyorsunuz → You (pl.) are playing • Onlar oynuyor(lar) → They are playing 📌 Çocuklar bahçede oynuyor. (The children are playing in the garden.) 📌 Ben bilgisayar oyunu oynuyorum. (I am playing a computer game.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [plays] • Ben oynarım → I play • Sen oynarsın → You play • O oynar → He/She plays • Biz oynarız → We play • Siz oynarsınız → You (pl.) play • Onlar oynar(lar) → They play 📌 O her hafta sonu futbol oynar. (He/She plays football every weekend.) 📌 Biz genellikle akşamları satranç oynarız. (We usually play chess in the evenings.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [played] • Ben oynadım → I played • Sen oynadın → You played • O oynadı → He/She played • Biz oynadık → We played • Siz oynadınız → You (pl.) played • Onlar oynadılar → They played 📌 Dün parkta futbol oynadık. (We played football in the park yesterday.) 📌 O, çocukken piyano oynadı. (He/She played the piano as a child.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were playing] • Ben oynuyordum → I was playing • Sen oynuyordun → You were playing • O oynuyordu → He/She was playing • Biz oynuyorduk → We were playing • Siz oynuyordunuz → You (pl.) were playing • Onlar oynuyorlardı → They were playing 📌 Ben dersteyken kardeşim bahçede oynuyordu. (While I was in class, my sibling was playing in the garden.) 📌 Çocuklar dışarıda oynuyorlardı. (The children were playing outside.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will play] • Ben oynayacağım → I will play • Sen oynayacaksın → You will play • O oynayacak → He/She will play • Biz oynayacağız → We will play • Siz oynayacaksınız → You (pl.) will play • Onlar oynayacaklar → They will play 📌 Yarın arkadaşlarımla basketbol oynayacağım. (Tomorrow I will play basketball with my friends.) 📌 Onlar akşam tiyatroda oynayacaklar. (They will act in the theater tonight.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to play, would play] • Ben oynardım → I used to play / would play • Sen oynardın → You used to play / would play • O oynardı → He/She used to play / would play • Biz oynardık → We used to play / would play • Siz oynardınız → You (pl.) used to play / would play • Onlar oynarlardı → They used to play / would play 📌 Çocukken sokakta oynardım. (When I was a child, I used to play on the street.) 📌 Dedem gençken tiyatroda oynardı. (My grandfather used to act in the theater when he was young.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must play, should play] • Ben oynamalıyım → I must play / should play • Sen oynamalısın → You must play / should play • O oynamalı → He/She must play / should play • Biz oynamalıyız → We must play / should play • Siz oynamalısınız → You (pl.) must play / should play • Onlar oynamalılar → They must play / should play 📌 Daha iyi öğrenmek için daha çok satranç oynamalısın. (You must play more chess to learn better.) 📌 Çocuklar dışarıda daha fazla oynamalı. (Children should play outside more.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … plays] • Ben oynarsam → If I play • Sen oynarsan → If you play • O oynarsa → If he/she plays • Biz oynarsak → If we play • Siz oynarsanız → If you (pl.) play • Onlar oynarlarsa → If they play 📌 Eğer futbol oynarsam çok yorulurum. (If I play football, I will get very tired.) 📌 Eğer hava güzel olursa dışarıda oynarız. (If the weather is nice, we will play outside.)

Answer 18

✅ Infinitive: temizlemek (to clean) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are cleaning] • Ben temizliyorum → I am cleaning • Sen temizliyorsun → You are cleaning • O temizliyor → He/She is cleaning • Biz temizliyoruz → We are cleaning • Siz temizliyorsunuz → You (pl.) are cleaning • Onlar temizliyor(lar) → They are cleaning 📌 Annem şu anda mutfağı temizliyor. (My mom is cleaning the kitchen right now.) 📌 Biz evi temizliyoruz. (We are cleaning the house.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [cleans] • Ben temizlerim → I clean • Sen temizlersin → You clean • O temizler → He/She cleans • Biz temizleriz → We clean • Siz temizlersiniz → You (pl.) clean • Onlar temizler(ler) → They clean 📌 O her hafta sonu arabasını temizler. (He/She cleans his/her car every weekend.) 📌 Biz her sabah ofisi temizleriz. (We clean the office every morning.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [cleaned] • Ben temizledim → I cleaned • Sen temizledin → You cleaned • O temizledi → He/She cleaned • Biz temizledik → We cleaned • Siz temizlediniz → You (pl.) cleaned • Onlar temizlediler → They cleaned 📌 Dün bütün evi temizledik. (We cleaned the whole house yesterday.) 📌 O, camları temizledi. (He/She cleaned the windows.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were cleaning] • Ben temizliyordum → I was cleaning • Sen temizliyordun → You were cleaning • O temizliyordu → He/She was cleaning • Biz temizliyorduk → We were cleaning • Siz temizliyordunuz → You (pl.) were cleaning • Onlar temizliyorlardı → They were cleaning 📌 Sen geldiğinde ben banyoyu temizliyordum. (When you arrived, I was cleaning the bathroom.) 📌 Çocuklar odalarını temizliyorlardı. (The children were cleaning their rooms.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will clean] • Ben temizleyeceğim → I will clean • Sen temizleyeceksin → You will clean • O temizleyecek → He/She will clean • Biz temizleyeceğiz → We will clean • Siz temizleyeceksiniz → You (pl.) will clean • Onlar temizleyecekler → They will clean 📌 Yarın odamı temizleyeceğim. (Tomorrow I will clean my room.) 📌 Onlar hafta sonu bahçeyi temizleyecekler. (They will clean the garden on the weekend.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to clean, would clean] • Ben temizlerdim → I used to clean / would clean • Sen temizlerdin → You used to clean / would clean • O temizlerdi → He/She used to clean / would clean • Biz temizlerdik → We used to clean / would clean • Siz temizlerdiniz → You (pl.) used to clean / would clean • Onlar temizlerlerdi → They used to clean / would clean 📌 Çocukken her gün odamı temizlerdim. (When I was a child, I used to clean my room every day.) 📌 O, eskiden kendi arabasını temizlerdi. (He/She used to clean his/her own car in the past.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must clean, should clean] • Ben temizlemeliyim → I must clean / should clean • Sen temizlemelisin → You must clean / should clean • O temizlemeli → He/She must clean / should clean • Biz temizlemeliyiz → We must clean / should clean • Siz temizlemelisiniz → You (pl.) must clean / should clean • Onlar temizlemeliler → They must clean / should clean 📌 Mutfağı hemen temizlemelisin. (You must clean the kitchen immediately.) 📌 Bence banyoyu temizlemeliyiz. (I think we should clean the bathroom.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … cleans] • Ben temizlersem → If I clean • Sen temizlersen → If you clean • O temizlerse → If he/she cleans • Biz temizlersek → If we clean • Siz temizlerseniz → If you (pl.) clean • Onlar temizlerlerse → If they clean 📌 Eğer evi temizlersem annem çok mutlu olacak. (If I clean the house, my mom will be very happy.) 📌 Eğer camları temizlerseniz daha iyi görünecek. (If you clean the windows, they will look better.)

Answer 19

✅ Infinitive: tatmak (to taste) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are tasting] • Ben tadıyorum → I am tasting • Sen tadıyorsun → You are tasting • O tadıyor → He/She is tasting • Biz tadıyoruz → We are tasting • Siz tadıyorsunuz → You (pl.) are tasting • Onlar tadıyor(lar) → They are tasting 📌 Ben ilk kez sushi tadıyorum. (I am tasting sushi for the first time.) 📌 Şef yemeği tadıyor. (The chef is tasting the dish.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [tastes] • Ben tadarım → I taste • Sen tadarsın → You taste • O tadar → He/She tastes • Biz tadarız → We taste • Siz tadarsınız → You (pl.) taste • Onlar tadarlar → They taste 📌 O, her yeni yemeği tadar. (He/She tastes every new dish.) 📌 Biz farklı kültürlerin yemeklerini tatmayı severiz. (We like tasting foods from different cultures.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [tasted] • Ben tattım → I tasted • Sen tattın → You tasted • O tattı → He/She tasted • Biz tattık → We tasted • Siz tattınız → You (pl.) tasted • Onlar tattılar → They tasted 📌 Geçen hafta İtalyan tatlılarını tattık. (Last week, we tasted Italian desserts.) 📌 O, hayatında ilk kez deniz ürünleri tattı. (He/She tasted seafood for the first time in life.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were tasting] • Ben tadıyordum → I was tasting • Sen tadıyordun → You were tasting • O tadıyordu → He/She was tasting • Biz tadıyorduk → We were tasting • Siz tadıyordunuz → You (pl.) were tasting • Onlar tadıyorlardı → They were tasting 📌 Garson geldiğinde biz yeni tatlıyı tadıyorduk. (When the waiter arrived, we were tasting the new dessert.) 📌 O, yemeğin tadına bakıyordu. (He/She was tasting the food.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will taste] • Ben tadacağım → I will taste • Sen tadacaksın → You will taste • O tadacak → He/She will taste • Biz tadacağız → We will taste • Siz tadacaksınız → You (pl.) will taste • Onlar tadacaklar → They will taste 📌 Yarın Japon yemeklerini tadacağız. (Tomorrow, we will taste Japanese food.) 📌 O, ilk kez mango tadacak. (He/She will taste mango for the first time.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to taste, would taste] • Ben tadardım → I used to taste / would taste • Sen tadardın → You used to taste / would taste • O tadardı → He/She used to taste / would taste • Biz tadardık → We used to taste / would taste • Siz tadardınız → You (pl.) used to taste / would taste • Onlar tadarlardı → They used to taste / would taste 📌 Çocukken her yeni tatlıyı tadardım. (When I was a child, I used to taste every new dessert.) 📌 Dedem gençken farklı kahve çeşitlerini tadardı. (My grandfather used to taste different types of coffee when he was young.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must taste, should taste] • Ben tatmalıyım → I must taste / should taste • Sen tatmalısın → You must taste / should taste • O tatmalı → He/She must taste / should taste • Biz tatmalıyız → We must taste / should taste • Siz tatmalısınız → You (pl.) must taste / should taste • Onlar tatmalılar → They must taste / should taste 📌 Bu tatlıyı tatmalısın, harika! (You must taste this dessert, it’s amazing!) 📌 Bence herkes farklı yemekleri tatmalı. (I think everyone should taste different foods.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … tastes] • Ben tadarsam → If I taste • Sen tadarsan → If you taste • O tadarsa → If he/she tastes • Biz tadarsak → If we taste • Siz tadarsanız → If you (pl.) taste • Onlar tadarlarsa → If they taste 📌 Eğer bu yemeği tadarsan, çok beğeneceksin. (If you taste this dish, you will love it.) 📌 Eğer farklı kahve çeşitlerini tadarsanız, favorinizi bulabilirsiniz. (If you taste different types of coffee, you might find your favorite one.)

Answer 20

✅ Infinitive: gütmek (to herd, to lead, to pursue) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are herding/leading] • Ben güdüyorum → I am herding • Sen güdüyorsun → You are herding • O güdüyor → He/She is herding • Biz güdüyoruz → We are herding • Siz güdüyorsunuz → You (pl.) are herding • Onlar güdüyor(lar) → They are herding 📌 Çoban koyunları güdüyor. (The shepherd is herding the sheep.) 📌 Lider halkını güdüyor. (The leader is leading his people.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [herds, leads] • Ben güderim → I herd/lead • Sen güdersin → You herd/lead • O güder → He/She herds/leads • Biz güderiz → We herd/lead • Siz güdersiniz → You (pl.) herd/lead • Onlar güderler → They herd/lead 📌 O, her sabah koyunları güder. (He/She herds the sheep every morning.) 📌 Bir lider halkını iyi güder. (A leader leads his/her people well.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [herded, led] • Ben güttüm → I herded/led • Sen güttün → You herded/led • O güttü → He/She herded/led • Biz güttük → We herded/led • Siz güttünüz → You (pl.) herded/led • Onlar güttüler → They herded/led 📌 Dedem yıllarca hayvan güttü. (My grandfather herded animals for years.) 📌 O, bir süre küçük bir topluluğu güttü. (He/She led a small community for a while.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were herding/leading] • Ben güdüyordum → I was herding/leading • Sen güdüyordun → You were herding/leading • O güdüyordu → He/She was herding/leading • Biz güdüyorduk → We were herding/leading • Siz güdüyordunuz → You (pl.) were herding/leading • Onlar güdüyorlardı → They were herding/leading 📌 Ben çocukken koyunları güdüyordum. (When I was a child, I was herding sheep.) 📌 O, küçük bir grubu güdüyordu. (He/She was leading a small group.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will herd/lead] • Ben güdeceğim → I will herd/lead • Sen güdeceksin → You will herd/lead • O güdecek → He/She will herd/lead • Biz güdeceğiz → We will herd/lead • Siz güdeceksiniz → You (pl.) will herd/lead • Onlar güdecekler → They will herd/lead 📌 Yarın sabah sürüyü güdeceğim. (Tomorrow morning, I will herd the flock.) 📌 O, gelecekte büyük bir ekibi güdecek. (He/She will lead a big team in the future.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to herd, would herd] • Ben güderdim → I used to herd / would herd • Sen güderdın → You used to herd / would herd • O güderdi → He/She used to herd / would herd • Biz güderdik → We used to herd / would herd • Siz güderdiniz → You (pl.) used to herd / would herd • Onlar güderlerdi → They used to herd / would herd 📌 Eskiden babam hayvan güderdi. (My father used to herd animals.) 📌 Çocukken küçük kardeşlerimi güderdim. (When I was a child, I used to look after (lead) my younger siblings.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must herd, should herd] • Ben gütmeliyim → I must herd / should herd • Sen gütmelisin → You must herd / should herd • O gütmeli → He/She must herd / should herd • Biz gütmeliyiz → We must herd / should herd • Siz gütmelisiniz → You (pl.) must herd / should herd • Onlar gütmeliler → They must herd / should herd 📌 Çoban koyunları dikkatlice gütmeli. (The shepherd must herd the sheep carefully.) 📌 Bir lider adil olmalı ve halkını iyi gütmeli. (A leader should be fair and lead his/her people well.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … herds/leads] • Ben güdersem → If I herd/lead • Sen güdersen → If you herd/lead • O güderse → If he/she herds/leads • Biz güdersek → If we herd/lead • Siz güderseniz → If you (pl.) herd/lead • Onlar güderlerse → If they herd/lead 📌 Eğer hayvanları iyi güdersem, süt verimleri artar. (If I herd the animals well, their milk yield will increase.) 📌 Eğer iyi bir lider olursa, insanları doğru şekilde güder. (If he/she becomes a good leader, he/she will lead the people properly.)

Answer 21

✅ Infinitive: telefon etmek (to make a phone call) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are calling] • Ben telefon ediyorum → I am calling • Sen telefon ediyorsun → You are calling • O telefon ediyor → He/She is calling • Biz telefon ediyoruz → We are calling • Siz telefon ediyorsunuz → You (pl.) are calling • Onlar telefon ediyor(lar) → They are calling 📌 Annem şimdi babama telefon ediyor. (My mom is calling my dad now.) 📌 Öğrenciler öğretmene telefon ediyorlar. (The students are calling the teacher.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [calls] • Ben telefon ederim → I call • Sen telefon edersin → You call • O telefon eder → He/She calls • Biz telefon ederiz → We call • Siz telefon edersiniz → You (pl.) call • Onlar telefon ederler → They call 📌 Ben her sabah aileme telefon ederim. (I call my family every morning.) 📌 Patron, çalışanlarına sık sık telefon eder. (The boss often calls his employees.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [called] • Ben telefon ettim → I called • Sen telefon ettin → You called • O telefon etti → He/She called • Biz telefon ettik → We called • Siz telefon ettiniz → You (pl.) called • Onlar telefon ettiler → They called 📌 Dün seni telefon ettim ama açmadın. (I called you yesterday, but you didn’t pick up.) 📌 Onlar toplantıdan önce patrona telefon ettiler. (They called the boss before the meeting.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were calling] • Ben telefon ediyordum → I was calling • Sen telefon ediyordun → You were calling • O telefon ediyordu → He/She was calling • Biz telefon ediyorduk → We were calling • Siz telefon ediyordunuz → You (pl.) were calling • Onlar telefon ediyorlardı → They were calling 📌 Sen geldiğinde ben zaten telefon ediyordum. (When you arrived, I was already calling.) 📌 Dün akşam babam arkadaşına telefon ediyordu. (Last night, my dad was calling his friend.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will call] • Ben telefon edeceğim → I will call • Sen telefon edeceksin → You will call • O telefon edecek → He/She will call • Biz telefon edeceğiz → We will call • Siz telefon edeceksiniz → You (pl.) will call • Onlar telefon edecekler → They will call 📌 Yarın seni telefon edeceğim. (I will call you tomorrow.) 📌 Müdür toplantıdan sonra bize telefon edecek. (The manager will call us after the meeting.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to call, would call] • Ben telefon ederdim → I used to call / would call • Sen telefon ederdin → You used to call / would call • O telefon ederdi → He/She used to call / would call • Biz telefon ederdik → We used to call / would call • Siz telefon ederdiniz → You (pl.) used to call / would call • Onlar telefon ederlerdi → They used to call / would call 📌 Eskiden her gün büyükannemi telefon ederdim. (I used to call my grandmother every day.) 📌 İşyerinde önemli haberleri telefon ederlerdi. (They used to call about important news at work.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must call, should call] • Ben telefon etmeliyim → I must call / should call • Sen telefon etmelisin → You must call / should call • O telefon etmeli → He/She must call / should call • Biz telefon etmeliyiz → We must call / should call • Siz telefon etmelisiniz → You (pl.) must call / should call • Onlar telefon etmeliler → They must call / should call 📌 Acil bir durum olursa hemen telefon etmelisin. (If there’s an emergency, you must call immediately.) 📌 Toplantıdan önce müşteriye telefon etmeliyiz. (We should call the customer before the meeting.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … calls] • Ben telefon edersem → If I call • Sen telefon edersen → If you call • O telefon ederse → If he/she calls • Biz telefon edersek → If we call • Siz telefon ederseniz → If you (pl.) call • Onlar telefon ederlerse → If they call 📌 Eğer yarın zamanım olursa seni telefon ederim. (If I have time tomorrow, I will call you.) 📌 Eğer problem yaşarsanız bize telefon edin. (If you have a problem, call us.)

Answer 22

✅ Infinitive: kahvaltı etmek (to have breakfast) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are having breakfast] • Ben kahvaltı ediyorum → I am having breakfast • Sen kahvaltı ediyorsun → You are having breakfast • O kahvaltı ediyor → He/She is having breakfast • Biz kahvaltı ediyoruz → We are having breakfast • Siz kahvaltı ediyorsunuz → You (pl.) are having breakfast • Onlar kahvaltı ediyor(lar) → They are having breakfast 📌 Sabah saat yedide kahvaltı ediyorum. (I am having breakfast at seven in the morning.) 📌 Öğrenciler dersten önce kahvaltı ediyorlar. (The students are having breakfast before class.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [has breakfast] • Ben kahvaltı ederim → I have breakfast • Sen kahvaltı edersin → You have breakfast • O kahvaltı eder → He/She has breakfast • Biz kahvaltı ederiz → We have breakfast • Siz kahvaltı edersiniz → You (pl.) have breakfast • Onlar kahvaltı ederler → They have breakfast 📌 Her sabah kahvaltı ederim. (I have breakfast every morning.) 📌 Doktorlar sağlıklı bir yaşam için kahvaltı etmeyi öneriyor. (Doctors recommend having breakfast for a healthy life.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [had breakfast] • Ben kahvaltı ettim → I had breakfast • Sen kahvaltı ettin → You had breakfast • O kahvaltı etti → He/She had breakfast • Biz kahvaltı ettik → We had breakfast • Siz kahvaltı ettiniz → You (pl.) had breakfast • Onlar kahvaltı ettiler → They had breakfast 📌 Bu sabah kahvaltı ettin mi? (Did you have breakfast this morning?) 📌 Ailemizle birlikte güzel bir kahvaltı ettik. (We had a nice breakfast with our family.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were having breakfast] • Ben kahvaltı ediyordum → I was having breakfast • Sen kahvaltı ediyordun → You were having breakfast • O kahvaltı ediyordu → He/She was having breakfast • Biz kahvaltı ediyorduk → We were having breakfast • Siz kahvaltı ediyordunuz → You (pl.) were having breakfast • Onlar kahvaltı ediyorlardı → They were having breakfast 📌 Sen geldiğinde ben kahvaltı ediyordum. (When you arrived, I was having breakfast.) 📌 Dün sabah erken saatte kahvaltı ediyorduk. (Yesterday morning, we were having breakfast early.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will have breakfast] • Ben kahvaltı edeceğim → I will have breakfast • Sen kahvaltı edeceksin → You will have breakfast • O kahvaltı edecek → He/She will have breakfast • Biz kahvaltı edeceğiz → We will have breakfast • Siz kahvaltı edeceksiniz → You (pl.) will have breakfast • Onlar kahvaltı edecekler → They will have breakfast 📌 Yarın sabah saat sekizde kahvaltı edeceğim. (Tomorrow morning, I will have breakfast at eight o’clock.) 📌 Otelde kahvaltı saat dokuzda edilecek. (Breakfast will be had at nine o’clock at the hotel.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to have breakfast, would have breakfast] • Ben kahvaltı ederdim → I used to have breakfast / would have breakfast • Sen kahvaltı ederdin → You used to have breakfast / would have breakfast • O kahvaltı ederdi → He/She used to have breakfast / would have breakfast • Biz kahvaltı ederdik → We used to have breakfast / would have breakfast • Siz kahvaltı ederdiniz → You (pl.) used to have breakfast / would have breakfast • Onlar kahvaltı ederlerdi → They used to have breakfast / would have breakfast 📌 Çocukken her gün annemle kahvaltı ederdim. (When I was a child, I used to have breakfast with my mom every day.) 📌 Eski zamanlarda insanlar güne erken başlayıp kahvaltı ederlerdi. (In the old days, people used to start the day early and have breakfast.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must have breakfast, should have breakfast] • Ben kahvaltı etmeliyim → I must have breakfast / should have breakfast • Sen kahvaltı etmelisin → You must have breakfast / should have breakfast • O kahvaltı etmeli → He/She must have breakfast / should have breakfast • Biz kahvaltı etmeliyiz → We must have breakfast / should have breakfast • Siz kahvaltı etmelisiniz → You (pl.) must have breakfast / should have breakfast • Onlar kahvaltı etmeliler → They must have breakfast / should have breakfast 📌 Güne sağlıklı başlamak için kahvaltı etmelisin. (You should have breakfast to start the day healthily.) 📌 Öğrenciler sınavdan önce mutlaka kahvaltı etmeliler. (Students must have breakfast before the exam.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … has breakfast] • Ben kahvaltı edersem → If I have breakfast • Sen kahvaltı edersen → If you have breakfast • O kahvaltı ederse → If he/she has breakfast • Biz kahvaltı edersek → If we have breakfast • Siz kahvaltı ederseniz → If you (pl.) have breakfast • Onlar kahvaltı ederlerse → If they have breakfast 📌 Eğer erken kalkarsam kahvaltı ederim. (If I wake up early, I will have breakfast.) 📌 Eğer kahvaltı etmezsen, gün boyu enerjin düşük olur. (If you don’t have breakfast, your energy will be low all day.)

Answer 23

✅ Infinitive: dans etmek (to dance) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are dancing] • Ben dans ediyorum → I am dancing • Sen dans ediyorsun → You are dancing • O dans ediyor → He/She is dancing • Biz dans ediyoruz → We are dancing • Siz dans ediyorsunuz → You (pl.) are dancing • Onlar dans ediyor(lar) → They are dancing 📌 Müzik çok güzel, herkes dans ediyor! (The music is great, everyone is dancing!) 📌 Arkadaşlarımla sahilde dans ediyorum. (I am dancing with my friends on the beach.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [dances] • Ben dans ederim → I dance • Sen dans edersin → You dance • O dans eder → He/She dances • Biz dans ederiz → We dance • Siz dans edersiniz → You (pl.) dance • Onlar dans ederler → They dance 📌 O çok güzel dans eder. (He/She dances very well.) 📌 Her hafta sonu kulüpte dans ederiz. (We dance at the club every weekend.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [danced] • Ben dans ettim → I danced • Sen dans ettin → You danced • O dans etti → He/She danced • Biz dans ettik → We danced • Siz dans ettiniz → You (pl.) danced • Onlar dans ettiler → They danced 📌 Dün gece çok eğlendik ve saatlerce dans ettik. (We had so much fun last night and danced for hours.) 📌 Sahnede harika bir performansla dans etti. (He/She danced with an amazing performance on stage.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were dancing] • Ben dans ediyordum → I was dancing • Sen dans ediyordun → You were dancing • O dans ediyordu → He/She was dancing • Biz dans ediyorduk → We were dancing • Siz dans ediyordunuz → You (pl.) were dancing • Onlar dans ediyorlardı → They were dancing 📌 Partide müzik çalarken biz dans ediyorduk. (We were dancing while the music was playing at the party.) 📌 Ben geldiğimde onlar hâlâ dans ediyorlardı. (When I arrived, they were still dancing.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will dance] • Ben dans edeceğim → I will dance • Sen dans edeceksin → You will dance • O dans edecek → He/She will dance • Biz dans edeceğiz → We will dance • Siz dans edeceksiniz → You (pl.) will dance • Onlar dans edecekler → They will dance 📌 Yarın akşam düğünde dans edeceğiz. (Tomorrow evening, we will dance at the wedding.) 📌 O çok heyecanlı, sahnede dans edecek. (He/She is very excited, they will dance on stage.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to dance, would dance] • Ben dans ederdim → I used to dance / would dance • Sen dans ederdin → You used to dance / would dance • O dans ederdi → He/She used to dance / would dance • Biz dans ederdik → We used to dance / would dance • Siz dans ederdiniz → You (pl.) used to dance / would dance • Onlar dans ederlerdi → They used to dance / would dance 📌 Çocukken bale derslerinde dans ederdim. (When I was a child, I used to dance in ballet classes.) 📌 Eskiden her festivalde dans ederdik. (We used to dance at every festival.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must dance, should dance] • Ben dans etmeliyim → I must dance / should dance • Sen dans etmelisin → You must dance / should dance • O dans etmeli → He/She must dance / should dance • Biz dans etmeliyiz → We must dance / should dance • Siz dans etmelisiniz → You (pl.) must dance / should dance • Onlar dans etmeliler → They must dance / should dance 📌 Bu müziği duyunca kesinlikle dans etmelisin! (When you hear this music, you must dance!) 📌 Mutlu olmak için bazen dans etmeliyiz. (Sometimes we should dance to be happy.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … dances] • Ben dans edersem → If I dance • Sen dans edersen → If you dance • O dans ederse → If he/she dances • Biz dans edersek → If we dance • Siz dans ederseniz → If you (pl.) dance • Onlar dans ederlerse → If they dance 📌 Eğer müzik güzelse, dans ederim. (If the music is good, I will dance.) 📌 Eğer sen de dans edersen, ben de sana katılırım. (If you dance, I will join you too.)

Answer 24

✅ Infinitive: kaybetmek (to lose) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are losing] • Ben kaybediyorum → I am losing • Sen kaybediyorsun → You are losing • O kaybediyor → He/She is losing • Biz kaybediyoruz → We are losing • Siz kaybediyorsunuz → You (pl.) are losing • Onlar kaybediyor(lar) → They are losing 📌 Cüzdanımı kaybediyorum! (I am losing my wallet!) 📌 Takımımız maçı kaybediyor. (Our team is losing the match.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [loses] • Ben kaybederim → I lose • Sen kaybedersin → You lose • O kaybeder → He/She loses • Biz kaybederiz → We lose • Siz kaybedersiniz → You (pl.) lose • Onlar kaybederler → They lose 📌 Her zaman eşyalarını kaybedersin. (You always lose your things.) 📌 Eğer dikkatli olmazsak, oyunu kaybederiz. (If we are not careful, we lose the game.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [lost] • Ben kaybettim → I lost • Sen kaybettin → You lost • O kaybetti → He/She lost • Biz kaybettik → We lost • Siz kaybettiniz → You (pl.) lost • Onlar kaybettiler → They lost 📌 Telefonumu kaybettim ve çok üzgünüm. (I lost my phone and I am very sad.) 📌 Dün gece takımımız maçı kaybetti. (Our team lost the match last night.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were losing] • Ben kaybediyordum → I was losing • Sen kaybediyordun → You were losing • O kaybediyordu → He/She was losing • Biz kaybediyorduk → We were losing • Siz kaybediyordunuz → You (pl.) were losing • Onlar kaybediyorlardı → They were losing 📌 Oyun oynarken hep kaybediyordum. (I was always losing when playing the game.) 📌 İlk yarıda takımımız kaybediyordu ama sonra kazandı. (In the first half, our team was losing, but then they won.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will lose] • Ben kaybedeceğim → I will lose • Sen kaybedeceksin → You will lose • O kaybedecek → He/She will lose • Biz kaybedeceğiz → We will lose • Siz kaybedeceksiniz → You (pl.) will lose • Onlar kaybedecekler → They will lose 📌 Eğer dikkatli olmazsam anahtarımı kaybedeceğim. (If I am not careful, I will lose my key.) 📌 Bu şekilde devam edersek, maçı kaybedeceğiz. (If we continue like this, we will lose the match.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to lose, would lose] • Ben kaybederdim → I used to lose / would lose • Sen kaybederdin → You used to lose / would lose • O kaybederdi → He/She used to lose / would lose • Biz kaybederdik → We used to lose / would lose • Siz kaybederdiniz → You (pl.) used to lose / would lose • Onlar kaybederlerdi → They used to lose / would lose 📌 Eskiden çok unutkandım, hep eşyalarımı kaybederdim. (I used to be very forgetful, I always lost my things.) 📌 Bu takım eskiden hep kaybederdi. (This team used to always lose.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must lose, should lose] • Ben kaybetmeliyim → I must lose / should lose • Sen kaybetmelisin → You must lose / should lose • O kaybetmeli → He/She must lose / should lose • Biz kaybetmeliyiz → We must lose / should lose • Siz kaybetmelisiniz → You (pl.) must lose / should lose • Onlar kaybetmeliler → They must lose / should lose 📌 Daha dikkatli olmalıyız, eşyalarımızı kaybetmemeliyiz. (We should be more careful, we should not lose our things.) 📌 Bu yarışmayı kaybetmemelisin! (You must not lose this competition!) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … loses] • Ben kaybedersem → If I lose • Sen kaybedersen → If you lose • O kaybederse → If he/she loses • Biz kaybedersek → If we lose • Siz kaybederseniz → If you (pl.) lose • Onlar kaybederlerse → If they lose 📌 Eğer dikkatli olmazsam çantamı kaybederim. (If I am not careful, I will lose my bag.) 📌 Eğer maçı kaybedersek finale çıkamayız. (If we lose the match, we cannot go to the final.)

Answer 25

✅ Infinitive: zannetmek (to think, to assume) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are thinking] • Ben zannediyorum → I am thinking • Sen zannediyorsun → You are thinking • O zannediyor → He/She is thinking • Biz zannediyoruz → We are thinking • Siz zannediyorsunuz → You (pl.) are thinking • Onlar zannediyor(lar) → They are thinking 📌 Şu an ne olduğunu zannediyorum. (I am thinking about what is happening right now.) 📌 O, her zaman doğruyu zannediyor. (He/She is always assuming the right thing.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [thinks] • Ben zannederim → I think • Sen zannedersin → You think • O zanneder → He/She thinks • Biz zannederiz → We think • Siz zannedersiniz → You (pl.) think • Onlar zannederler → They think 📌 Her zaman doğruyu zannederim. (I always think I am right.) 📌 O çok iyi bir insan zannederim. (I think he/she is a very good person.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [thought] • Ben zannettim → I thought • Sen zannettin → You thought • O zannetti → He/She thought • Biz zannettik → We thought • Siz zannettiniz → You (pl.) thought • Onlar zannettiler → They thought 📌 Dün sana bu konuyu zannettim. (I thought about this topic yesterday.) 📌 O, işleri kolayca çözeceğini zannetti. (He/She thought he/she would solve the problems easily.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were thinking] • Ben zannediyordum → I was thinking • Sen zannediyordun → You were thinking • O zannediyordu → He/She was thinking • Biz zannediyorduk → We were thinking • Siz zannediyordunuz → You (pl.) were thinking • Onlar zannediyorlardı → They were thinking 📌 Geçen hafta, bu konuda çok şey zannediyordum. (I was thinking a lot about this last week.) 📌 O, seni gerçekten tanıdığını zannediyordu. (He/She was thinking he/she knew you really well.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will think] • Ben zannedeceğim → I will think • Sen zannedeceksin → You will think • O zannedecek → He/She will think • Biz zannedeceğiz → We will think • Siz zannedeceksiniz → You (pl.) will think • Onlar zannedecekler → They will think 📌 Eğer bu şekilde devam edersek, doğru olduğunu zannedeceğiz. (If we continue like this, we will think it is correct.) 📌 Ben bu bilgiyi doğru olarak zannedeceğim. (I will think of this information as correct.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to think, would think] • Ben zannederdim → I used to think / would think • Sen zannederdin → You used to think / would think • O zannederdi → He/She used to think / would think • Biz zannederdik → We used to think / would think • Siz zannederdiniz → You (pl.) used to think / would think • Onlar zannederlerdi → They used to think / would think 📌 Çocukken her zaman doğruyu zannederdim. (When I was a child, I would always think I was right.) 📌 O zamanlar, dünya yuvarlak değilmiş gibi zannederdik. (Back then, we used to think the world was not round.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must think, should think] • Ben zannetmeliyim → I must think / should think • Sen zannetmelisin → You must think / should think • O zannetmeli → He/She must think / should think • Biz zannetmeliyiz → We must think / should think • Siz zannetmelisiniz → You (pl.) must think / should think • Onlar zannetmeliler → They must think / should think 📌 Bu konuda dikkatli olmalıyız, doğruyu zannetmeliyiz. (We must be careful about this, we should think it’s correct.) 📌 Yapmadan önce bir kez daha zannetmelisiniz. (You should think again before doing it.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … thinks] • Ben zannedersem → If I think • Sen zannedeceksen → If you think • O zannederse → If he/she thinks • Biz zannedersek → If we think • Siz zannedecekseniz → If you (pl.) think • Onlar zannederlerse → If they think 📌 Eğer doğru olduğunu zannedersem, sana söyleyeceğim. (If I think it is right, I will tell you.) 📌 Eğer o da aynı şeyi zannederse, karar verebiliriz. (If he/she thinks the same, we can decide.)

Answer 26

✅ Infinitive: sabretmek (to endure, to be patient) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are enduring] • Ben sabrediyorum → I am enduring • Sen sabrediyorsun → You are enduring • O sabrediyor → He/She is enduring • Biz sabrediyoruz → We are enduring • Siz sabrediyorsunuz → You (pl.) are enduring • Onlar sabrediyor(lar) → They are enduring 📌 Bu zor durumdan sabrediyorum. (I am enduring this tough situation.) 📌 O, bu sıkıntılara sabrediyor. (He/She is enduring these difficulties.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [endures] • Ben sabrederim → I endure • Sen sabredersin → You endure • O sabreder → He/She endures • Biz sabrederiz → We endure • Siz sabredersiniz → You (pl.) endure • Onlar sabrederler → They endure 📌 Zorluklar karşısında sabrederim. (I endure in the face of difficulties.) 📌 Bazen sabır çok önemlidir. (Sometimes patience is very important.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [endured] • Ben sabrettim → I endured • Sen sabrettin → You endured • O sabretti → He/She endured • Biz sabrettik → We endured • Siz sabrettiniz → You (pl.) endured • Onlar sabrettiler → They endured 📌 Geçen yıl sabrettim ve sonunda başardım. (I endured last year, and finally I succeeded.) 📌 O, çok zorluk çekmesine rağmen sabretti. (Despite facing many difficulties, he/she endured.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were enduring] • Ben sabrediyordum → I was enduring • Sen sabrediyordun → You were enduring • O sabrediyordu → He/She was enduring • Biz sabrediyorduk → We were enduring • Siz sabrediyordunuz → You (pl.) were enduring • Onlar sabrediyorlardı → They were enduring 📌 O zor zamanlarda sabrediyordum. (I was enduring during those tough times.) 📌 Onlar bu zorluğun üstesinden sabrediyorlardı. (They were enduring through this hardship.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will endure] • Ben sabredeceğim → I will endure • Sen sabredeceksin → You will endure • O sabredecek → He/She will endure • Biz sabredeceğiz → We will endure • Siz sabredeceksiniz → You (pl.) will endure • Onlar sabredecekler → They will endure 📌 Bundan sonra her şeyi sabredeceğim. (I will endure everything from now on.) 📌 Biz bu zorlukları birlikte sabredeceğiz. (We will endure these difficulties together.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to endure, would endure] • Ben sabrederdim → I used to endure / would endure • Sen sabrederdiniz → You used to endure / would endure • O sabrederdi → He/She used to endure / would endure • Biz sabrederdik → We used to endure / would endure • Siz sabrederdiniz → You (pl.) used to endure / would endure • Onlar sabrederlerdi → They used to endure / would endure 📌 Eskiden çok sabrederdim, ama artık sabredemiyorum. (I used to endure a lot, but now I can’t endure anymore.) 📌 O, çok zor zamanlarda sabrederdi. (He/She would endure in very tough times.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must endure, should endure] • Ben sabretmeliyim → I must endure / should endure • Sen sabretmelisin → You must endure / should endure • O sabretmeli → He/She must endure / should endure • Biz sabretmeliyiz → We must endure / should endure • Siz sabretmelisiniz → You (pl.) must endure / should endure • Onlar sabretmeliler → They must endure / should endure 📌 Bu süreci sabretmeliyiz. (We must endure this process.) 📌 Zor zamanlarda sabretmelisin. (You should endure in tough times.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … endures] • Ben sabredersem → If I endure • Sen sabredersen → If you endure • O sabrederse → If he/she endures • Biz sabredersek → If we endure • Siz sabrederseniz → If you (pl.) endure • Onlar sabrederlerse → If they endure 📌 Eğer sabredersem, başarılı olacağım. (If I endure, I will succeed.) 📌 Eğer sabrederseniz, bu zorluğun üstesinden gelebilirsiniz. (If you endure, you can overcome this hardship.)

Answer 27

✅ Infinitive: ötmek (to chirp, to sing, to crow) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are chirping/singing] • Ben ötüyorum → I am chirping • Sen ötüyorsun → You are chirping • O ötüyor → He/She is chirping • Biz ötüyoruz → We are chirping • Siz ötüyorsunuz → You (pl.) are chirping • Onlar ötüyor(lar) → They are chirping 📌 Kuşlar sabahları ötüyor. (The birds are chirping in the mornings.) 📌 O, çok güzel ötüyor. (It is singing very beautifully.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [chirps/sings] • Ben öterim → I chirp • Sen ötersin → You chirp • O öter → He/She chirps • Biz öteriz → We chirp • Siz ötersiniz → You (pl.) chirp • Onlar öterler → They chirp 📌 Her sabah kuşlar öter. (The birds chirp every morning.) 📌 Köyde tavuklar sabah öterler. (The chickens in the village crow in the morning.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [chirped/sang] • Ben öttüm → I chirped • Sen öttün → You chirped • O öttü → He/She chirped • Biz öttük → We chirped • Siz öttünüz → You (pl.) chirped • Onlar öttüler → They chirped 📌 Kuşlar dün çok güzel ötüydü. (The birds chirped very beautifully yesterday.) 📌 O sabah erkenden öttü. (It crowed early this morning.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were chirping/singing] • Ben ötüyordum → I was chirping • Sen ötüyordun → You were chirping • O ötüyordu → He/She was chirping • Biz ötüyorduk → We were chirping • Siz ötüyordunuz → You (pl.) were chirping • Onlar ötüyorlardı → They were chirping 📌 Gece boyunca kuşlar ötüyordu. (The birds were chirping all night long.) 📌 O, sabahları ötüyordu. (It was chirping in the mornings.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will chirp/sing] • Ben öteceğim → I will chirp • Sen öteceksin → You will chirp • O ötecek → He/She will chirp • Biz öteceğiz → We will chirp • Siz öteceksiniz → You (pl.) will chirp • Onlar ötecekler → They will chirp 📌 Yarın sabah kuşlar ötecek. (Tomorrow morning, the birds will chirp.) 📌 O, sabah ötecek. (It will chirp in the morning.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to chirp/sing, would chirp] • Ben öterdim → I used to chirp / would chirp • Sen öterdin → You used to chirp / would chirp • O öterdi → He/She used to chirp / would chirp • Biz öterdik → We used to chirp / would chirp • Siz öterdiniz → You (pl.) used to chirp / would chirp • Onlar öterlerdi → They used to chirp / would chirp 📌 Kuşlar baharda her zaman öterdi. (The birds would chirp every spring.) 📌 Gece yatmadan önce öterdim. (I used to chirp before going to bed at night.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must chirp, should chirp] • Ben ötebilmeliyim → I must chirp / should chirp • Sen ötebilmelisin → You must chirp / should chirp • O ötebilmeli → He/She must chirp / should chirp • Biz ötebilmeliyiz → We must chirp / should chirp • Siz ötebilmelisiniz → You (pl.) must chirp / should chirp • Onlar ötebilmeli → They must chirp / should chirp 📌 Kuşlar sabahları ötebilmeli. (The birds should chirp in the morning.) 📌 Bence bir şeyler ötebilmeli. (I think something should chirp.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … chirps] • Ben ötersem → If I chirp • Sen ötersen → If you chirp • O öterse → If he/she chirps • Biz ötersek → If we chirp • Siz öterseniz → If you (pl.) chirp • Onlar öterlerse → If they chirp 📌 Eğer ötersem, her şey düzelir. (If I chirp, everything will get better.) 📌 Eğer o öterse, sabah erken olur. (If it chirps, it will be early in the morning.)

Answer 28

✅ Infinitive: bitmek (to end, to finish, to be completed) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are ending] • Ben bitiyorum → I am finishing • Sen bitiyorsun → You are finishing • O bitiyor → He/She is finishing • Biz bitiyoruz → We are finishing • Siz bitiyorsunuz → You (pl.) are finishing • Onlar bitiyor(lar) → They are finishing 📌 Ders bitiyor. (The lesson is finishing.) 📌 Film şu anda bitiyor. (The movie is currently ending.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [ends/finishes] • Ben biterim → I finish • Sen bitersin → You finish • O biter → He/She finishes • Biz biteriz → We finish • Siz bitersiniz → You (pl.) finish • Onlar biterler → They finish 📌 Bu proje çok yakında biter. (This project will finish very soon.) 📌 O her zaman işleri hızlıca bitirir. (He/She always finishes tasks quickly.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [ended/finished] • Ben bittim → I finished • Sen bittin → You finished • O bitti → He/She finished • Biz bittik → We finished • Siz bittiniz → You (pl.) finished • Onlar bittiler → They finished 📌 Ders geçtiğimiz hafta bitti. (The lesson finished last week.) 📌 O, kitabı bir saat önce bitirdi. (He/She finished the book an hour ago.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were finishing] • Ben bitiyordum → I was finishing • Sen bitiyordun → You were finishing • O bitiyordu → He/She was finishing • Biz bitiyorduk → We were finishing • Siz bitiyordunuz → You (pl.) were finishing • Onlar bitiyorlardı → They were finishing 📌 Ben dersi bitiyordum, sen bana gelince. (I was finishing the lesson when you came to me.) 📌 O, işi bitiyordu ama sonra ara verdi. (He/She was finishing the work but then took a break.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will finish] • Ben biteceğim → I will finish • Sen biteceksin → You will finish • O bitecek → He/She will finish • Biz biteceğiz → We will finish • Siz biteceksiniz → You (pl.) will finish • Onlar bitecekler → They will finish 📌 Yarın sabah ders bitecek. (The lesson will finish tomorrow morning.) 📌 Bu hafta işimizi bitireceğiz. (We will finish our work this week.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to finish, would finish] • Ben biterdim → I used to finish / would finish • Sen biterdin → You used to finish / would finish • O biterdi → He/She used to finish / would finish • Biz biterdik → We used to finish / would finish • Siz biterdiniz → You (pl.) used to finish / would finish • Onlar biterlerdi → They used to finish / would finish 📌 Eskiden işleri sabahları bitirirdim. (I used to finish tasks in the mornings.) 📌 O, her zaman işleri erken bitirirdi. (He/She would always finish tasks early.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must finish, should finish] • Ben bitmeliyim → I must finish / should finish • Sen bitmelisin → You must finish / should finish • O bitmeli → He/She must finish / should finish • Biz bitmeliyiz → We must finish / should finish • Siz bitmelisiniz → You (pl.) must finish / should finish • Onlar bitmeliler → They must finish / should finish 📌 Bu projeyi bu akşam bitmeliyim. (I must finish this project tonight.) 📌 Zamanında bitmelisin. (You should finish on time.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … finishes] • Ben bitersem → If I finish • Sen bitersen → If you finish • O biterse → If he/she finishes • Biz bitersek → If we finish • Siz biterseniz → If you (pl.) finish • Onlar biterlerse → If they finish 📌 Eğer bitirirsem, hemen seni ararım. (If I finish, I will call you immediately.) 📌 Eğer o bitirirse, derse geç kalmaz. (If he/she finishes, they won’t be late to class.)

Answer 29

✅ Infinitive: batmak (to sink, to drown, to submerge, to fail) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are sinking/drowning] • Ben batıyorum → I am sinking • Sen batıyorsun → You are sinking • O batıyor → He/She is sinking • Biz batıyoruz → We are sinking • Siz batıyorsunuz → You (pl.) are sinking • Onlar batıyor(lar) → They are sinking 📌 Kayıp gemi hala batıyor. (The lost ship is still sinking.) 📌 Kuşlar göle batıyor. (The birds are drowning in the lake.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [sinks/drowns] • Ben batarım → I sink • Sen batarsın → You sink • O batar → He/She sinks • Biz batarız → We sink • Siz batarsınız → You (pl.) sink • Onlar batarlılar → They sink 📌 Gemi denizde batar. (The ship sinks in the sea.) 📌 Dalgalar kayıkta batarsa, dikkatli olun. (If the waves sink the boat, be careful.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [sank/drowned] • Ben battım → I sank • Sen battın → You sank • O battı → He/She sank • Biz battık → We sank • Siz battınız → You (pl.) sank • Onlar battılar → They sank 📌 Gemi geçtiğimiz gece battı. (The ship sank last night.) 📌 Çocuklar gölde batmıştı. (The children had drowned in the lake.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were sinking/drowning] • Ben batıyordum → I was sinking • Sen batıyordun → You were sinking • O batıyordu → He/She was sinking • Biz batıyorduk → We were sinking • Siz batıyordunuz → You (pl.) were sinking • Onlar batıyorlardı → They were sinking 📌 Gemi gece batıyordu. (The ship was sinking at night.) 📌 O, suda batıyordu. (It was drowning in the water.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will sink/drown] • Ben batacağım → I will sink • Sen batacaksın → You will sink • O batacak → He/She will sink • Biz batacağız → We will sink • Siz batacaksınız → You (pl.) will sink • Onlar batacaklar → They will sink 📌 Eğer dikkatli olmazsak, gemi batacak. (If we are not careful, the ship will sink.) 📌 O, batacak ve her şey kaybolacak. (It will sink, and everything will be lost.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to sink, would sink] • Ben batardım → I used to sink / would sink • Sen batardın → You used to sink / would sink • O batardı → He/She used to sink / would sink • Biz batardık → We used to sink / would sink • Siz batardınız → You (pl.) used to sink / would sink • Onlar batarlardı → They used to sink / would sink 📌 Eskiden, bu gemi sıkça batardı. (In the past, this ship used to sink often.) 📌 Bazen çocuklar gölde batarlardı. (Sometimes, children would drown in the lake.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must sink, should sink] • Ben batmalıyım → I must sink / should sink • Sen batmalısın → You must sink / should sink • O batmalı → He/She must sink / should sink • Biz batmalıyız → We must sink / should sink • Siz batmalısınız → You (pl.) must sink / should sink • Onlar batmalılar → They must sink / should sink 📌 Eğer durum böyle devam ederse, gemi batmalıyız. (If the situation continues like this, we must sink the ship.) 📌 O, batmalı. (It should sink.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … sinks] • Ben batarsam → If I sink • Sen batarsan → If you sink • O batarsa → If he/she sinks • Biz batarsak → If we sink • Siz batarsanız → If you (pl.) sink • Onlar batarlarsa → If they sink 📌 Eğer ben batarsam, yardım edin. (If I sink, help me.) 📌 Eğer o batarsa, herkes kaybolur. (If it sinks, everyone will be lost.)

Answer 30

✅ Infinitive: itmek (to push) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are pushing] • Ben itiyorum → I am pushing • Sen itiyorsun → You are pushing • O itiyor → He/She is pushing • Biz itiyoruz → We are pushing • Siz itiyorsunuz → You (pl.) are pushing • Onlar itiyor(lar) → They are pushing 📌 Kapıyı itiyorum. (I am pushing the door.) 📌 O, arabayı itiyor. (He/She is pushing the car.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [pushes] • Ben iterim → I push • Sen itersin → You push • O iter → He/She pushes • Biz iteriz → We push • Siz itersiniz → You (pl.) push • Onlar iterler → They push 📌 Her gün sabahları araba iterim. (I push the car every morning.) 📌 O, kapıyı iter. (He/She pushes the door.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [pushed] • Ben ittim → I pushed • Sen ittin → You pushed • O itti → He/She pushed • Biz ittik → We pushed • Siz ittiniz → You (pl.) pushed • Onlar ittiler → They pushed 📌 Kapıyı açmak için ittim. (I pushed the door to open it.) 📌 O, arabayı itti ama hareket etmedi. (He/She pushed the car, but it didn’t move.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were pushing] • Ben itiyordum → I was pushing • Sen itiyordun → You were pushing • O itiyordu → He/She was pushing • Biz itiyorduk → We were pushing • Siz itiyordunuz → You (pl.) were pushing • Onlar itiyorlardı → They were pushing 📌 Kapıyı açarken, ben itiyordum. (While opening the door, I was pushing it.) 📌 Onlar aracı itiyordu ama hala yola çıkmadılar. (They were pushing the vehicle, but they still haven’t left.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will push] • Ben iteceğim → I will push • Sen itecek → You will push • O itecektir → He/She will push • Biz iteceğiz → We will push • Siz itecekler → You (pl.) will push • Onlar itecektir → They will push 📌 Kapıyı açmak için iteceğim. (I will push the door to open it.) 📌 Siz arabayı itecek misiniz? (Will you push the car?) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to push, would push] • Ben iterdim → I used to push / would push • Sen iterdin → You used to push / would push • O iterdi → He/She used to push / would push • Biz iterdik → We used to push / would push • Siz iterdiniz → You (pl.) used to push / would push • Onlar iterlerdi → They used to push / would push 📌 Eskiden hep arabayı iterdim. (I would always push the car in the past.) 📌 O zamanlar, her sabahları arabayı iterdik. (Back then, we would push the car every morning.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must push, should push] • Ben itmeliyim → I must push / should push • Sen itmelisin → You must push / should push • O itmeli → He/She must push / should push • Biz itmeliyiz → We must push / should push • Siz itmelisiniz → You (pl.) must push / should push • Onlar itmeliler → They must push / should push 📌 Kapıyı açmalıyım, itmeliyim. (I must push the door open.) 📌 O, arabayı itmelidir. (He/She should push the car.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … pushes] • Ben itersem → If I push • Sen itersen → If you push • O iterse → If he/she pushes • Biz itersek → If we push • Siz iterseniz → If you (pl.) push • Onlar iterlerse → If they push 📌 Eğer kapıyı itersem, açılacak. (If I push the door, it will open.) 📌 Eğer biz itersek, araç hareket eder. (If we push, the car will move.)

Answer 31

✅ Infinitive: dövmek (to hit, to strike, to beat, to tattoo) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are hitting/striking] • Ben dövüyorum → I am hitting • Sen dövüyorsun → You are hitting • O dövüyor → He/She is hitting • Biz dövüyoruz → We are hitting • Siz dövüyorsunuz → You (pl.) are hitting • Onlar dövüyor(lar) → They are hitting 📌 O, duvarı dövüyor. (He/She is hitting the wall.) 📌 Çocuklar topu dövüyor. (The children are kicking the ball.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [hits/strikes] • Ben döverim → I hit • Sen döversin → You hit • O döver → He/She hits • Biz döveriz → We hit • Siz döversiniz → You (pl.) hit • Onlar döverler → They hit 📌 O, köpeğini döver. (He/She hits his/her dog.) 📌 Ben her sabah kahve içerim, sonra döverim. (I drink coffee every morning, then I hit.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [hit/struck] • Ben dövdüm → I hit • Sen dövdün → You hit • O dövdü → He/She hit • Biz dövdük → We hit • Siz dövdünüz → You (pl.) hit • Onlar dövdüler → They hit 📌 O, kediyi dövdü. (He/She hit the cat.) 📌 Biz ona vurduk ve dövdük. (We hit and struck him.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were hitting/striking] • Ben dövüyordum → I was hitting • Sen dövüyordun → You were hitting • O dövüyordu → He/She was hitting • Biz dövüyorduk → We were hitting • Siz dövüyordunuz → You (pl.) were hitting • Onlar dövüyorlardı → They were hitting 📌 O, topu dövüyordu. (He/She was hitting the ball.) 📌 Çocuklar topa vururken, ben dövüyordum. (While the kids were hitting the ball, I was hitting it.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will hit/strike] • Ben döveceğim → I will hit • Sen döveceksin → You will hit • O dövecek → He/She will hit • Biz döveceğiz → We will hit • Siz döveceksiniz → You (pl.) will hit • Onlar dövecekler → They will hit 📌 Eğer o hata yaparsa, döveceğim. (If he/she makes a mistake, I will hit.) 📌 Biz topu döveceğiz. (We will strike the ball.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to hit, would hit] • Ben döverdim → I used to hit / would hit • Sen döverdin → You used to hit / would hit • O döverdi → He/She used to hit / would hit • Biz döverdik → We used to hit / would hit • Siz döverdiniz → You (pl.) used to hit / would hit • Onlar döverlerdi → They used to hit / would hit 📌 Eski zamanlarda, her gün sokakta döverdim. (In the old days, I would hit in the street every day.) 📌 O zamanlar, köpekler genellikle dövülürdü. (Back then, dogs would often be hit.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must hit, should hit] • Ben dövmeliyim → I must hit / should hit • Sen dövmelisin → You must hit / should hit • O dövmeli → He/She must hit / should hit • Biz dövmeliyiz → We must hit / should hit • Siz dövmelisiniz → You (pl.) must hit / should hit • Onlar dövmeliler → They must hit / should hit 📌 Kapıyı açmak için onu dövmeliyim. (I must hit it to open the door.) 📌 O, yere düşerse, dövmelidir. (If it falls, he/she must hit it.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … hits] • Ben döversem → If I hit • Sen döversen → If you hit • O döverse → If he/she hits • Biz döverssek → If we hit • Siz döverseniz → If you (pl.) hit • Onlar döverlerse → If they hit 📌 Eğer o döversem, seni savunurum. (If I hit, I will defend you.) 📌 Eğer biz döverssek, her şey değişecek. (If we hit, everything will change.)

Answer 32

✅ Infinitive: giyinmek (to get dressed, to put on clothes) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are getting dressed] • Ben giyiniyorum → I am getting dressed • Sen giyiniyorsun → You are getting dressed • O giyiniyor → He/She is getting dressed • Biz giyiniyoruz → We are getting dressed • Siz giyiniyorsunuz → You (pl.) are getting dressed • Onlar giyiniyor(lar) → They are getting dressed 📌 Sabahları hızlıca giyiniyorum. (I get dressed quickly in the mornings.) 📌 Çocuklar okula gitmek için giyiniyor. (The children are getting dressed for school.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [gets dressed] • Ben giyinirim → I get dressed • Sen giyinirsin → You get dressed • O giyinir → He/She gets dressed • Biz giyiniriz → We get dressed • Siz giyinirsiniz → You (pl.) get dressed • Onlar giyinirler → They get dressed 📌 Her sabah aynanın önünde giyinirim. (I get dressed in front of the mirror every morning.) 📌 O, genellikle şık giyinir. (He/She usually dresses elegantly.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [got dressed] • Ben giyindim → I got dressed • Sen giyindin → You got dressed • O giyindi → He/She got dressed • Biz giyindik → We got dressed • Siz giyindiniz → You (pl.) got dressed • Onlar giyindiler → They got dressed 📌 Dışarı çıkmadan önce hızlıca giyindim. (I got dressed quickly before going out.) 📌 Onlar düğün için şık giyindiler. (They got dressed elegantly for the wedding.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were getting dressed] • Ben giyiniyordum → I was getting dressed • Sen giyiniyordun → You were getting dressed • O giyiniyordu → He/She was getting dressed • Biz giyiniyorduk → We were getting dressed • Siz giyiniyordunuz → You (pl.) were getting dressed • Onlar giyiniyorlardı → They were getting dressed 📌 Telefon çaldığında ben giyiniyordum. (I was getting dressed when the phone rang.) 📌 Biz çıkmadan önce giyiniyorduk. (We were getting dressed before leaving.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will get dressed] • Ben giyineceğim → I will get dressed • Sen giyineceksin → You will get dressed • O giyinecek → He/She will get dressed • Biz giyineceğiz → We will get dressed • Siz giyineceksiniz → You (pl.) will get dressed • Onlar giyinecekler → They will get dressed 📌 Yarın sabah erken giyineceğim. (I will get dressed early tomorrow morning.) 📌 Davet için herkes şık giyinecek. (Everyone will dress elegantly for the event.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to get dressed, would get dressed] • Ben giyinirdim → I used to get dressed / would get dressed • Sen giyinirdin → You used to get dressed / would get dressed • O giyinirdi → He/She used to get dressed / would get dressed • Biz giyinirdik → We used to get dressed / would get dressed • Siz giyinirdiniz → You (pl.) used to get dressed / would get dressed • Onlar giyinirlerdi → They used to get dressed / would get dressed 📌 Çocukken hep annem yardım ederken giyinirdim. (As a child, I used to get dressed with my mom’s help.) 📌 Kışın kalın kıyafetlerle giyinirdik. (In winter, we would dress in thick clothes.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must get dressed, should get dressed] • Ben giyinmeliyim → I must get dressed / should get dressed • Sen giyinmelisin → You must get dressed / should get dressed • O giyinmeli → He/She must get dressed / should get dressed • Biz giyinmeliyiz → We must get dressed / should get dressed • Siz giyinmelisiniz → You (pl.) must get dressed / should get dressed • Onlar giyinmeliler → They must get dressed / should get dressed 📌 Dışarı çıkmadan önce giyinmelisin. (You should get dressed before going out.) 📌 O, işe uygun giyinmeli. (He/She must dress appropriately for work.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … gets dressed] • Ben giyinirsem → If I get dressed • Sen giyinirsen → If you get dressed • O giyinirse → If he/she gets dressed • Biz giyinirsek → If we get dressed • Siz giyinirseniz → If you (pl.) get dressed • Onlar giyinirlerse → If they get dressed 📌 Eğer hızlı giyinirsem, zamanında çıkabilirim. (If I get dressed quickly, I can leave on time.) 📌 Herkes giyinirse, hemen çıkabiliriz. (If everyone gets dressed, we can leave immediately.)

Answer 33

✅ Infinitive: binmek (to get on, to board, to ride) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are getting on, riding] • Ben biniyorum → I am getting on / riding • Sen biniyorsun → You are getting on / riding • O biniyor → He/She is getting on / riding • Biz biniyoruz → We are getting on / riding • Siz biniyorsunuz → You (pl.) are getting on / riding • Onlar biniyor(lar) → They are getting on / riding 📌 Otobüse biniyorum. (I am getting on the bus.) 📌 Çocuklar bisiklete biniyor. (The children are riding bicycles.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [gets on, rides] • Ben binerim → I get on / ride • Sen binersin → You get on / ride • O biner → He/She gets on / rides • Biz bineriz → We get on / ride • Siz binersiniz → You (pl.) get on / ride • Onlar binerler → They get on / ride 📌 Her sabah otobüse binerim. (I get on the bus every morning.) 📌 O, atlara çok iyi biner. (He/She rides horses very well.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [got on, rode] • Ben bindim → I got on / rode • Sen bindin → You got on / rode • O bindi → He/She got on / rode • Biz bindik → We got on / rode • Siz bindiniz → You (pl.) got on / rode • Onlar bindiler → They got on / rode 📌 Dün metroya bindim. (I got on the metro yesterday.) 📌 Arkadaşlarımız gemiye bindiler. (Our friends boarded the ship.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were getting on, riding] • Ben biniyordum → I was getting on / riding • Sen biniyordun → You were getting on / riding • O biniyordu → He/She was getting on / riding • Biz biniyorduk → We were getting on / riding • Siz biniyordunuz → You (pl.) were getting on / riding • Onlar biniyorlardı → They were getting on / riding 📌 Ben otobüse biniyordum, sen beni görmedin. (I was getting on the bus, you didn’t see me.) 📌 O sırada herkes uçağa biniyordu. (At that moment, everyone was boarding the plane.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will get on, will ride] • Ben bineceğim → I will get on / ride • Sen bineceksin → You will get on / ride • O binecek → He/She will get on / ride • Biz bineceğiz → We will get on / ride • Siz bineceksiniz → You (pl.) will get on / ride • Onlar binecekler → They will get on / ride 📌 Yarın ilk trenle bineceğim. (Tomorrow, I will get on the first train.) 📌 Tatile giderken uçağa bineceğiz. (We will board a plane when going on vacation.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to get on, would get on] • Ben binerdim → I used to get on / would get on • Sen binerdin → You used to get on / would get on • O binerdi → He/She used to get on / would get on • Biz binerdik → We used to get on / would get on • Siz binerdiniz → You (pl.) used to get on / would get on • Onlar binerlerdi → They used to get on / would get on 📌 Çocukken babamın bisikletine binerdim. (As a child, I used to ride my dad’s bike.) 📌 Eskiden her gün vapura binerdik. (We used to take the ferry every day.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must get on, should get on] • Ben binmeliyim → I must get on / should get on • Sen binmelisin → You must get on / should get on • O binmeli → He/She must get on / should get on • Biz binmeliyiz → We must get on / should get on • Siz binmelisiniz → You (pl.) must get on / should get on • Onlar binmeliler → They must get on / should get on 📌 Eğer erken gitmek istiyorsan, şimdi otobüse binmelisin. (If you want to go early, you should get on the bus now.) 📌 Kalabalık olmadan metroya binmeliyiz. (We must get on the metro before it gets crowded.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … gets on, rides] • Ben binersem → If I get on / ride • Sen binersen → If you get on / ride • O binerse → If he/she gets on / rides • Biz binersek → If we get on / ride • Siz binerseniz → If you (pl.) get on / ride • Onlar binerlerse → If they get on / ride 📌 Eğer metroya binersem, yarım saatte varırım. (If I take the metro, I will arrive in half an hour.) 📌 Sen otobüse binersen, bana mesaj at. (If you get on the bus, send me a message.)

Answer 34

✅ Infinitive: çıkmak (to go out, to exit, to climb) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are going out, exiting] • Ben çıkıyorum → I am going out / exiting • Sen çıkıyorsun → You are going out / exiting • O çıkıyor → He/She is going out / exiting • Biz çıkıyoruz → We are going out / exiting • Siz çıkıyorsunuz → You (pl.) are going out / exiting • Onlar çıkıyor(lar) → They are going out / exiting 📌 Saat 8’de evden çıkıyorum. (I am leaving the house at 8.) 📌 O şu anda odadan çıkıyor. (He/She is exiting the room right now.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [goes out, exits] • Ben çıkarım → I go out / exit • Sen çıkarsın → You go out / exit • O çıkar → He/She goes out / exits • Biz çıkarız → We go out / exit • Siz çıkarsınız → You (pl.) go out / exit • Onlar çıkarlar → They go out / exit 📌 Her sabah erken çıkarım. (I go out early every morning.) 📌 O, merdivenlerden hızlıca çıkar. (He/She climbs the stairs quickly.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [went out, exited] • Ben çıktım → I went out / exited • Sen çıktın → You went out / exited • O çıktı → He/She went out / exited • Biz çıktık → We went out / exited • Siz çıktınız → You (pl.) went out / exited • Onlar çıktılar → They went out / exited 📌 Dün akşam arkadaşlarımla dışarı çıktım. (I went out with my friends last night.) 📌 O, toplantıdan erken çıktı. (He/She left the meeting early.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were going out, exiting] • Ben çıkıyordum → I was going out / exiting • Sen çıkıyordun → You were going out / exiting • O çıkıyordu → He/She was going out / exiting • Biz çıkıyorduk → We were going out / exiting • Siz çıkıyordunuz → You (pl.) were going out / exiting • Onlar çıkıyorlardı → They were going out / exiting 📌 Kapıyı çaldığında ben tam çıkıyordum. (I was just leaving when you knocked on the door.) 📌 Biz restorandan çıkıyorduk ki yağmur başladı. (We were exiting the restaurant when it started raining.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will go out, will exit] • Ben çıkacağım → I will go out / exit • Sen çıkacaksın → You will go out / exit • O çıkacak → He/She will go out / exit • Biz çıkacağız → We will go out / exit • Siz çıkacaksınız → You (pl.) will go out / exit • Onlar çıkacaklar → They will go out / exit 📌 Birazdan dışarı çıkacağım. (I will go out soon.) 📌 Film bitince hepimiz sinemadan çıkacağız. (We will all exit the cinema after the movie.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to go out, would go out] • Ben çıkardım → I used to go out / would go out • Sen çıkardın → You used to go out / would go out • O çıkardı → He/She used to go out / would go out • Biz çıkardık → We used to go out / would go out • Siz çıkardınız → You (pl.) used to go out / would go out • Onlar çıkarlardı → They used to go out / would go out 📌 Eskiden her akşam yürüyüşe çıkardım. (I used to go for a walk every evening.) 📌 Çocukken her hafta sonu pikniğe çıkardık. (We used to go on picnics every weekend as children.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must go out, should go out] • Ben çıkmalıyım → I must go out / should go out • Sen çıkmalısın → You must go out / should go out • O çıkmalı → He/She must go out / should go out • Biz çıkmalıyız → We must go out / should go out • Siz çıkmalısınız → You (pl.) must go out / should go out • Onlar çıkmalılar → They must go out / should go out 📌 Geç kalmamak için şimdi çıkmalıyım. (I must leave now to avoid being late.) 📌 Hava çok sıcak, biraz dışarı çıkmalıyız. (The weather is very nice, we should go out for a while.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … goes out, exits] • Ben çıkarsam → If I go out / exit • Sen çıkarsan → If you go out / exit • O çıkarsa → If he/she goes out / exits • Biz çıkarsak → If we go out / exit • Siz çıkarsanız → If you (pl.) go out / exit • Onlar çıkarlarsa → If they go out / exit 📌 Eğer şimdi çıkarsam, vaktinde varırım. (If I leave now, I will arrive on time.) 📌 Sen kapıdan çıkarsan beni ara. (Call me if you leave the building.)

Answer 35

✅ Infinitive: sohbet etmek (to chat, to have a conversation) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are chatting] • Ben sohbet ediyorum → I am chatting • Sen sohbet ediyorsun → You are chatting • O sohbet ediyor → He/She is chatting • Biz sohbet ediyoruz → We are chatting • Siz sohbet ediyorsunuz → You (pl.) are chatting • Onlar sohbet ediyor(lar) → They are chatting 📌 Arkadaşlarımla kahve içerken sohbet ediyorum. (I am chatting with my friends while drinking coffee.) 📌 Öğrenciler teneffüste sohbet ediyor. (The students are chatting during the break.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [chats, has conversations] • Ben sohbet ederim → I chat • Sen sohbet edersin → You chat • O sohbet eder → He/She chats • Biz sohbet ederiz → We chat • Siz sohbet edersiniz → You (pl.) chat • Onlar sohbet ederler → They chat 📌 Her akşam ailemle sohbet ederim. (I chat with my family every evening.) 📌 O, yeni insanlarla sohbet etmeyi sever. (He/She likes to chat with new people.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [chatted, had a conversation] • Ben sohbet ettim → I chatted • Sen sohbet ettin → You chatted • O sohbet etti → He/She chatted • Biz sohbet ettik → We chatted • Siz sohbet ettiniz → You (pl.) chatted • Onlar sohbet ettiler → They chatted 📌 Dün akşam saatlerce sohbet ettik. (We chatted for hours last night.) 📌 O, eski öğretmeniyle sohbet etti. (He/She had a conversation with their former teacher.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were chatting] • Ben sohbet ediyordum → I was chatting • Sen sohbet ediyordun → You were chatting • O sohbet ediyordu → He/She was chatting • Biz sohbet ediyorduk → We were chatting • Siz sohbet ediyordunuz → You (pl.) were chatting • Onlar sohbet ediyorlardı → They were chatting 📌 Sen geldin, biz tam sohbet ediyorduk. (You arrived while we were chatting.) 📌 Bahçede çay içerken sohbet ediyorlardı. (They were chatting while drinking tea in the garden.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will chat] • Ben sohbet edeceğim → I will chat • Sen sohbet edeceksin → You will chat • O sohbet edecek → He/She will chat • Biz sohbet edeceğiz → We will chat • Siz sohbet edeceksiniz → You (pl.) will chat • Onlar sohbet edecekler → They will chat 📌 Yarın seni arayıp sohbet edeceğim. (Tomorrow, I will call you and chat.) 📌 Buluşunca uzun uzun sohbet edeceğiz. (When we meet, we will have a long conversation.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to chat, would chat] • Ben sohbet ederdim → I used to chat • Sen sohbet ederdin → You used to chat • O sohbet ederdi → He/She used to chat • Biz sohbet ederdik → We used to chat • Siz sohbet ederdiniz → You (pl.) used to chat • Onlar sohbet ederlerdi → They used to chat 📌 Eskiden saatlerce sohbet ederdik. (We used to chat for hours.) 📌 O, her sabah kahvaltıda annesiyle sohbet ederdi. (He/She used to chat with their mother during breakfast every morning.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must chat, should chat] • Ben sohbet etmeliyim → I must chat / should chat • Sen sohbet etmelisin → You must chat / should chat • O sohbet etmeli → He/She must chat / should chat • Biz sohbet etmeliyiz → We must chat / should chat • Siz sohbet etmelisiniz → You (pl.) must chat / should chat • Onlar sohbet etmeliler → They must chat / should chat 📌 Uzun zamandır görüşmüyoruz, sohbet etmeliyiz. (We haven’t seen each other for a long time, we must chat.) 📌 Seninle ciddi bir şekilde sohbet etmeliyim. (I need to have a serious conversation with you.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … chats] • Ben sohbet edersem → If I chat • Sen sohbet edersen → If you chat • O sohbet ederse → If he/she chats • Biz sohbet edersek → If we chat • Siz sohbet ederseniz → If you (pl.) chat • Onlar sohbet ederlerse → If they chat 📌 Eğer sohbet edersek, birbirimizi daha iyi tanırız. (If we chat, we will get to know each other better.) 📌 Sen de sohbet edersen daha eğlenceli olur. (If you chat too, it will be more fun.)

Answer 36

✅ Infinitive: yatmak (to lie down, to go to bed) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are lying down, going to bed] • Ben yatıyorum → I am lying down / going to bed • Sen yatıyorsun → You are lying down / going to bed • O yatıyor → He/She is lying down / going to bed • Biz yatıyoruz → We are lying down / going to bed • Siz yatıyorsunuz → You (pl.) are lying down / going to bed • Onlar yatıyor(lar) → They are lying down / going to bed 📌 Saat 11’de yatıyorum. (I go to bed at 11 o’clock.) 📌 Çocuklar erkenden yatıyor. (The children are going to bed early.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [lies down, goes to bed] • Ben yatarım → I lie down / go to bed • Sen yatarsın → You lie down / go to bed • O yatar → He/She lies down / goes to bed • Biz yatarız → We lie down / go to bed • Siz yatarsınız → You (pl.) lie down / go to bed • Onlar yatarlar → They lie down / go to bed 📌 Ben her gece erken yatarım. (I go to bed early every night.) 📌 O, deniz kenarında uzanıp yatar. (He/She lies down by the sea.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [lay down, went to bed] • Ben yattım → I lay down / went to bed • Sen yattın → You lay down / went to bed • O yattı → He/She lay down / went to bed • Biz yattık → We lay down / went to bed • Siz yattınız → You (pl.) lay down / went to bed • Onlar yattılar → They lay down / went to bed 📌 Dün gece çok geç yattım. (I went to bed very late last night.) 📌 Kedi kanepenin üzerine yattı. (The cat lay down on the couch.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were lying down, going to bed] • Ben yatıyordum → I was lying down / going to bed • Sen yatıyordun → You were lying down / going to bed • O yatıyordu → He/She was lying down / going to bed • Biz yatıyorduk → We were lying down / going to bed • Siz yatıyordunuz → You (pl.) were lying down / going to bed • Onlar yatıyorlardı → They were lying down / going to bed 📌 Ben tam yatıyordum ki telefon çaldı. (I was just going to bed when the phone rang.) 📌 O, hastanede yatıyordu. (He/She was lying in the hospital.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will lie down, will go to bed] • Ben yatacağım → I will lie down / go to bed • Sen yatacaksın → You will lie down / go to bed • O yatacak → He/She will lie down / go to bed • Biz yatacağız → We will lie down / go to bed • Siz yatacaksınız → You (pl.) will lie down / go to bed • Onlar yatacaklar → They will lie down / go to bed 📌 Bu gece erken yatacağım. (I will go to bed early tonight.) 📌 Deniz kenarında biraz yatacağız. (We will lie down by the sea for a while.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to lie down, would lie down] • Ben yatardım → I used to lie down / would lie down • Sen yatardın → You used to lie down / would lie down • O yatardı → He/She used to lie down / would lie down • Biz yatardık → We used to lie down / would lie down • Siz yatardınız → You (pl.) used to lie down / would lie down • Onlar yatarlardı → They used to lie down / would lie down 📌 Çocukken öğlenleri uyumak için yatardım. (When I was a child, I used to lie down for a nap at noon.) 📌 Dedem her akşam erken yatardı. (My grandfather used to go to bed early every evening.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must lie down, should lie down] • Ben yatmalıyım → I must lie down / should go to bed • Sen yatmalısın → You must lie down / should go to bed • O yatmalı → He/She must lie down / should go to bed • Biz yatmalıyız → We must lie down / should go to bed • Siz yatmalısınız → You (pl.) must lie down / should go to bed • Onlar yatmalılar → They must lie down / should go to bed 📌 Çok yorgunum, biraz yatmalıyım. (I’m very tired, I must lie down for a while.) 📌 Hasta olduğunda dinlenmek için yatmalısın. (When you are sick, you should lie down to rest.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … lies down, goes to bed] • Ben yatarsam → If I lie down / go to bed • Sen yatarsan → If you lie down / go to bed • O yatarsa → If he/she lies down / goes to bed • Biz yatarsak → If we lie down / go to bed • Siz yatarsanız → If you (pl.) lie down / go to bed • Onlar yatarlarsa → If they lie down / go to bed 📌 Eğer erken yatarsam, sabah dinç uyanırım. (If I go to bed early, I will wake up refreshed in the morning.) 📌 Sen de biraz yatarsan daha iyi hissedersin. (If you lie down for a bit, you will feel better.)

Answer 37

✅ Infinitive: evlenmek (to get married) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are getting married] • Ben evleniyorum → I am getting married • Sen evleniyorsun → You are getting married • O evleniyor → He/She is getting married • Biz evleniyoruz → We are getting married • Siz evleniyorsunuz → You (pl.) are getting married • Onlar evleniyor(lar) → They are getting married 📌 Gelecek ay evleniyoruz! (We are getting married next month!) 📌 O, çocukluk aşkıyla evleniyor. (He/She is getting married to their childhood sweetheart.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [gets married] • Ben evlenirim → I get married • Sen evlenirsin → You get married • O evlenir → He/She gets married • Biz evleniriz → We get married • Siz evlenirsiniz → You (pl.) get married • Onlar evlenirler → They get married 📌 Türkiye’de insanlar genellikle yazın evlenir. (In Turkey, people usually get married in summer.) 📌 O, asla evlenmek istemez. (He/She never wants to get married.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [got married] • Ben evlendim → I got married • Sen evlendin → You got married • O evlendi → He/She got married • Biz evlendik → We got married • Siz evlendiniz → You (pl.) got married • Onlar evlendiler → They got married 📌 Beş yıl önce evlendim. (I got married five years ago.) 📌 Kardeşim geçen yaz evlendi. (My sibling got married last summer.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were getting married] • Ben evleniyordum → I was getting married • Sen evleniyordun → You were getting married • O evleniyordu → He/She was getting married • Biz evleniyorduk → We were getting married • Siz evleniyordunuz → You (pl.) were getting married • Onlar evleniyorlardı → They were getting married 📌 O sırada biz evleniyorduk. (At that time, we were getting married.) 📌 Düğün salonuna giderken yağmur yağıyordu, tam evleniyorduk ki güneş açtı! (It was raining on our way to the wedding hall, and just as we were getting married, the sun came out!) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will get married] • Ben evleneceğim → I will get married • Sen evleneceksin → You will get married • O evlenecek → He/She will get married • Biz evleneceğiz → We will get married • Siz evleneceksiniz → You (pl.) will get married • Onlar evlenecekler → They will get married 📌 Önümüzdeki yaz evleneceğim. (I will get married next summer.) 📌 Onlar iki ay sonra evlenecekler. (They will get married in two months.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to get married, would get married] • Ben evlenirdim → I used to get married / would get married • Sen evlenirdin → You used to get married / would get married • O evlenirdi → He/She used to get married / would get married • Biz evlenirdik → We used to get married / would get married • Siz evlenirdiniz → You (pl.) used to get married / would get married • Onlar evlenirlerdi → They used to get married / would get married 📌 Eskiden insanlar daha erken evlenirdi. (People used to get married earlier in the past.) 📌 Dedem, annem gibi bir kadınla evlenirdi. (My grandfather would marry a woman like my mother.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must get married, should get married] • Ben evlenmeliyim → I must get married / should get married • Sen evlenmelisin → You must get married / should get married • O evlenmeli → He/She must get married / should get married • Biz evlenmeliyiz → We must get married / should get married • Siz evlenmelisiniz → You (pl.) must get married / should get married • Onlar evlenmeliler → They must get married / should get married 📌 Bence artık evlenmelisin. (I think you should get married now.) 📌 Eğer mutlu olmak istiyorsan, sevdiğin biriyle evlenmelisin. (If you want to be happy, you should get married to someone you love.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … gets married] • Ben evlenirsem → If I get married • Sen evlenirsen → If you get married • O evlenirse → If he/she gets married • Biz evlenirsek → If we get married • Siz evlenirseniz → If you (pl.) get married • Onlar evlenirlerse → If they get married 📌 Eğer evlenirsem, büyük bir düğün yapacağım. (If I get married, I will have a big wedding.) 📌 Sen de evlenirsen çok mutlu olacaksın. (If you get married, you will be very happy.)

Answer 38

✅ Infinitive: inmek (to get off, to descend, to go down) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are getting off, going down] • Ben iniyorum → I am getting off / going down • Sen iniyorsun → You are getting off / going down • O iniyor → He/She is getting off / going down • Biz iniyoruz → We are getting off / going down • Siz iniyorsunuz → You (pl.) are getting off / going down • Onlar iniyor(lar) → They are getting off / going down 📌 Otobüsten şimdi iniyorum. (I am getting off the bus now.) 📌 Asansör aşağı iniyor. (The elevator is going down.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [gets off, goes down] • Ben inerim → I get off / go down • Sen inersin → You get off / go down • O iner → He/She gets off / goes down • Biz ineriz → We get off / go down • Siz inersiniz → You (pl.) get off / go down • Onlar inerler → They get off / go down 📌 Her sabah metrodan burada inerim. (I get off the metro here every morning.) 📌 Yağmur yağınca sıcaklık hızla iner. (When it rains, the temperature quickly goes down.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [got off, went down] • Ben indim → I got off / went down • Sen indin → You got off / went down • O indi → He/She got off / went down • Biz indik → We got off / went down • Siz indiniz → You (pl.) got off / went down • Onlar indiler → They got off / went down 📌 Otobüsten yanlış durakta indim. (I got off the bus at the wrong stop.) 📌 Sıcaklık gece boyunca 5 dereceye indi. (The temperature went down to 5 degrees during the night.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were getting off, going down] • Ben iniyordum → I was getting off / going down • Sen iniyordun → You were getting off / going down • O iniyordu → He/She was getting off / going down • Biz iniyorduk → We were getting off / going down • Siz iniyordunuz → You (pl.) were getting off / going down • Onlar iniyorlardı → They were getting off / going down 📌 Tam otobüsten iniyordum ki telefonumu düşürdüm. (I was just getting off the bus when I dropped my phone.) 📌 Hava sıcaklığı hızla iniyordu. (The air temperature was going down quickly.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will get off, will go down] • Ben ineceğim → I will get off / go down • Sen ineceksin → You will get off / go down • O inecek → He/She will get off / go down • Biz ineceğiz → We will get off / go down • Siz ineceksiniz → You (pl.) will get off / go down • Onlar inecekler → They will get off / go down 📌 Bir sonraki durakta ineceğim. (I will get off at the next stop.) 📌 Kışın sıcaklık sıfırın altına inecek. (In winter, the temperature will go below zero.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to get off, would get off] • Ben inerdim → I used to get off / would get off • Sen inerdin → You used to get off / would get off • O inerdi → He/She used to get off / would get off • Biz inerdik → We used to get off / would get off • Siz inerdiniz → You (pl.) used to get off / would get off • Onlar inerlerdi → They used to get off / would get off 📌 Eskiden bu durakta inerdim. (I used to get off at this stop.) 📌 Güneş batarken sıcaklık aniden inerdi. (As the sun set, the temperature would suddenly drop.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must get off, should go down] • Ben inmeliyim → I must get off / should go down • Sen inmelisin → You must get off / should go down • O inmeli → He/She must get off / should go down • Biz inmeliyiz → We must get off / should go down • Siz inmelisiniz → You (pl.) must get off / should go down • Onlar inmeliler → They must get off / should go down 📌 Burada inmelisin, yoksa durağı kaçırırsın. (You must get off here, or you will miss your stop.) 📌 Hava çok sıcak, biraz serinlemek için suya inmeliyim. (It’s very hot, I should go into the water to cool down.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … gets off, goes down] • Ben inersem → If I get off / go down • Sen inersen → If you get off / go down • O inerse → If he/she gets off / goes down • Biz inersek → If we get off / go down • Siz inerseniz → If you (pl.) get off / go down • Onlar inerlerse → If they get off / go down 📌 Eğer erken inersen, yürümek zorunda kalırsın. (If you get off early, you will have to walk.) 📌 Sıcaklık gece daha da inerse, don olabilir. (If the temperature drops further at night, there might be frost.)

Answer 39

✅ Infinitive: görüşmek (to meet, to see each other, to talk) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are meeting, talking] • Ben görüşüyorum → I am meeting / talking • Sen görüşüyorsun → You are meeting / talking • O görüşüyor → He/She is meeting / talking • Biz görüşüyoruz → We are meeting / talking • Siz görüşüyorsunuz → You (pl.) are meeting / talking • Onlar görüşüyor(lar) → They are meeting / talking 📌 Yarın müdürle görüşüyorum. (I am meeting with the manager tomorrow.) 📌 Anneannemle sık sık telefonda görüşüyoruz. (We often talk on the phone with my grandmother.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [meets, talks] • Ben görüşürüm → I meet / talk • Sen görüşürsün → You meet / talk • O görüşür → He/She meets / talks • Biz görüşürüz → We meet / talk • Siz görüşürsünüz → You (pl.) meet / talk • Onlar görüşürler → They meet / talk 📌 Biz her cuma arkadaşlarla görüşürüz. (We meet with friends every Friday.) 📌 Patron ayda bir çalışanlarla görüşür. (The boss meets with the employees once a month.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [met, talked] • Ben görüştüm → I met / talked • Sen görüştün → You met / talked • O görüştü → He/She met / talked • Biz görüştük → We met / talked • Siz görüştünüz → You (pl.) met / talked • Onlar görüştüler → They met / talked 📌 Dün avukatımla görüştüm. (I met with my lawyer yesterday.) 📌 Mezun olduktan sonra arkadaşlarımla uzun süre görüşmedik. (After graduation, we didn’t meet for a long time.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were meeting, talking] • Ben görüşüyordum → I was meeting / talking • Sen görüşüyordun → You were meeting / talking • O görüşüyordu → He/She was meeting / talking • Biz görüşüyorduk → We were meeting / talking • Siz görüşüyordunuz → You (pl.) were meeting / talking • Onlar görüşüyorlardı → They were meeting / talking 📌 Tam onunla görüşüyordum ki telefon kapandı. (I was just talking with him/her when the phone got disconnected.) 📌 Sabah müdürle görüşüyorduk. (We were meeting with the manager in the morning.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will meet, will talk] • Ben görüşeceğim → I will meet / talk • Sen görüşeceksin → You will meet / talk • O görüşecek → He/She will meet / talk • Biz görüşeceğiz → We will meet / talk • Siz görüşeceksiniz → You (pl.) will meet / talk • Onlar görüşecekler → They will meet / talk 📌 Yarın doktorla görüşeceğim. (I will meet with the doctor tomorrow.) 📌 Seninle akşam üstü görüşeceğiz. (We will meet with you in the evening.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to meet, would talk] • Ben görüşürdüm → I used to meet / would talk • Sen görüşürdün → You used to meet / would talk • O görüşürdü → He/She used to meet / would talk • Biz görüşürdük → We used to meet / would talk • Siz görüşürdünüz → You (pl.) used to meet / would talk • Onlar görüşürlerdi → They used to meet / would talk 📌 Eskiden her hafta görüşürdük. (We used to meet every week.) 📌 Dedem arkadaşlarıyla kahvede görüşürdü. (My grandfather used to meet with his friends at the café.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must meet, should talk] • Ben görüşmeliyim → I must meet / should talk • Sen görüşmelisin → You must meet / should talk • O görüşmeli → He/She must meet / should talk • Biz görüşmeliyiz → We must meet / should talk • Siz görüşmelisiniz → You (pl.) must meet / should talk • Onlar görüşmeliler → They must meet / should talk 📌 Bir an önce müdürle görüşmelisin. (You must talk to the manager as soon as possible.) 📌 Önemli bir konu var, acilen görüşmeliyiz. (There is an important issue, we must meet urgently.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … meets, talks] • Ben görüşürsem → If I meet / talk • Sen görüşürsen → If you meet / talk • O görüşürse → If he/she meets / talks • Biz görüşürsek → If we meet / talk • Siz görüşürseniz → If you (pl.) meet / talk • Onlar görüşürlerse → If they meet / talk 📌 Eğer onunla görüşürsen, bana haber ver. (If you meet with him/her, let me know.) 📌 Hoca ile görüşürsek belki sınavı erteleyebiliriz. (If we talk to the teacher, maybe we can postpone the exam.)

Answer 40

✅ Infinitive: dökmek (to pour, to spill, to shed) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are pouring, spilling] • Ben döküyorum → I am pouring / spilling • Sen döküyorsun → You are pouring / spilling • O döküyor → He/She is pouring / spilling • Biz döküyoruz → We are pouring / spilling • Siz döküyorsunuz → You (pl.) are pouring / spilling • Onlar döküyor(lar) → They are pouring / spilling 📌 Şu an çayı döküyorum. (I am pouring the tea right now.) 📌 Sizinle öğle yemeği için hazır yemek döküyoruz. (We are pouring prepared food for lunch with you.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [pours, spills] • Ben dökerim → I pour / spill • Sen dökersin → You pour / spill • O döker → He/She pours / spills • Biz dökeriz → We pour / spill • Siz dökersiniz → You (pl.) pour / spill • Onlar dökerler → They pour / spill 📌 Her sabah kahve dökerim. (I pour coffee every morning.) 📌 O, su döker. (He/She pours water.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [poured, spilled] • Ben döktüm → I poured / spilled • Sen döktün → You poured / spilled • O döktü → He/She poured / spilled • Biz döktük → We poured / spilled • Siz döktünüz → You (pl.) poured / spilled • Onlar döktüler → They poured / spilled 📌 Dün çayı döktüm. (I spilled the tea yesterday.) 📌 O, suyu döktü. (He/She spilled the water.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were pouring, spilling] • Ben döküyordum → I was pouring / spilling • Sen döküyordun → You were pouring / spilling • O döküyordu → He/She was pouring / spilling • Biz döküyorduk → We were pouring / spilling • Siz döküyordunuz → You (pl.) were pouring / spilling • Onlar döküyorlardı → They were pouring / spilling 📌 Çayı döküyordum ama telefonum çaldı. (I was pouring the tea, but my phone rang.) 📌 O, suyu döküyordu. (He/She was spilling the water.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will pour, will spill] • Ben dökeceğim → I will pour / spill • Sen dökeceksin → You will pour / spill • O dökecek → He/She will pour / spill • Biz dökeceğiz → We will pour / spill • Siz dökeceksiniz → You (pl.) will pour / spill • Onlar dökecekler → They will pour / spill 📌 Yarın çayı dökeceğim. (I will pour the tea tomorrow.) 📌 Siz suyu dökeceksiniz. (You will spill the water.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to pour, would spill] • Ben dökerdim → I used to pour / would spill • Sen dökerdin → You used to pour / would spill • O dökerdi → He/She used to pour / would spill • Biz dökerdik → We used to pour / would spill • Siz dökerdiniz → You (pl.) used to pour / would spill • Onlar dökerlerdi → They used to pour / would spill 📌 Çocukken her zaman süt dökerdim. (When I was a child, I would spill milk all the time.) 📌 O, her sabah kahve dökerdi. (He/She used to spill coffee every morning.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must pour, should spill] • Ben dökmeliyim → I must pour / spill • Sen dökmelisin → You must pour / spill • O dökmeli → He/She must pour / spill • Biz dökmeliyiz → We must pour / spill • Siz dökmelisiniz → You (pl.) must pour / spill • Onlar dökmeliler → They must pour / spill 📌 Çayı şimdi dökmelisin. (You must pour the tea now.) 📌 Biz kahveyi dökmeliyiz. (We must pour the coffee.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … pours, spills] • Ben dökersem → If I pour / spill • Sen dökersen → If you pour / spill • O dökerse → If he/she pours / spills • Biz dökersek → If we pour / spill • Siz dökerseniz → If you (pl.) pour / spill • Onlar dökerlerse → If they pour / spill 📌 Eğer suyu dökersen, hemen temizle. (If you spill the water, clean it right away.) 📌 Eğer çayı dökersek, yeni bir fincan alırız. (If we spill the tea, we will get a new cup.)

Answer 41

✅ Infinitive: kalmak (to stay, remain, stay over) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are staying] • Ben kalıyorum → I am staying • Sen kalıyorsun → You are staying • O kalıyor → He/She is staying • Biz kalıyoruz → We are staying • Siz kalıyorsunuz → You (pl.) are staying • Onlar kalıyor(lar) → They are staying 📌 Bugün evde kalıyorum. (I am staying at home today.) 📌 O, otelde kalıyor. (He/She is staying at the hotel.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [stays, remain] • Ben kalırım → I stay • Sen kalırsın → You stay • O kalır → He/She stays • Biz kalırız → We stay • Siz kalırsınız → You (pl.) stay • Onlar kalırlar → They stay 📌 Ben genellikle evde kalırım. (I usually stay at home.) 📌 O, burada kalır. (He/She stays here.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [stayed, remained] • Ben kaldım → I stayed • Sen kaldın → You stayed • O kaldı → He/She stayed • Biz kaldık → We stayed • Siz kaldınız → You (pl.) stayed • Onlar kaldılar → They stayed 📌 Dün akşam evde kaldım. (I stayed at home last night.) 📌 O, arkadaşının evinde kaldı. (He/She stayed at his/her friend’s house.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were staying] • Ben kalıyordum → I was staying • Sen kalıyordun → You were staying • O kalıyordu → He/She was staying • Biz kalıyorduk → We were staying • Siz kalıyordunuz → You (pl.) were staying • Onlar kalıyorlardı → They were staying 📌 Bir hafta boyunca otelde kalıyordum. (I was staying at the hotel for a week.) 📌 Biz tatilde kalıyorduk. (We were staying on vacation.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will stay] • Ben kalacağım → I will stay • Sen kalacaksın → You will stay • O kalacak → He/She will stay • Biz kalacağız → We will stay • Siz kalacaksınız → You (pl.) will stay • Onlar kalacaklar → They will stay 📌 Yarın gece burada kalacağım. (I will stay here tomorrow night.) 📌 O, bu hafta sonu evde kalacak. (He/She will stay at home this weekend.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to stay, would stay] • Ben kalırdım → I used to stay / would stay • Sen kalırdın → You used to stay / would stay • O kalırdı → He/She used to stay / would stay • Biz kalırdık → We used to stay / would stay • Siz kalırdınız → You (pl.) used to stay / would stay • Onlar kalırlardı → They used to stay / would stay 📌 Çocukken yaz tatilinde evde kalırdım. (When I was a child, I would stay at home during summer vacation.) 📌 Biz otelde kalırdık. (We used to stay at the hotel.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must stay] • Ben kalmalıyım → I must stay • Sen kalmalısın → You must stay • O kalmalı → He/She must stay • Biz kalmalıyız → We must stay • Siz kalmalısınız → You (pl.) must stay • Onlar kalmalılar → They must stay 📌 Bu gece burada kalmalıyım. (I must stay here tonight.) 📌 Siz tatilde daha uzun süre kalmalısınız. (You (pl.) must stay longer on vacation.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … stays] • Ben kalırsam → If I stay • Sen kalırsan → If you stay • O kalırsa → If he/she stays • Biz kalırsak → If we stay • Siz kalırsanız → If you (pl.) stay • Onlar kalırlarsa → If they stay 📌 Eğer burada kalırsam, rahat ederim. (If I stay here, I will feel comfortable.) 📌 Eğer otelde kalırsanız, daha rahat edersiniz. (If you stay at the hotel, you will feel more comfortable.)

Answer 42

✅ Verb: fotoğraf çekmek (to take a photo, to take a picture) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are taking a photo] • Ben fotoğraf çekiyorum → I am taking a photo • Sen fotoğraf çekiyorsun → You are taking a photo • O fotoğraf çekiyor → He/She is taking a photo • Biz fotoğraf çekiyoruz → We are taking a photo • Siz fotoğraf çekiyorsunuz → You (pl.) are taking a photo • Onlar fotoğraf çekiyorlar → They are taking a photo 📌 Ben şu anda fotoğraf çekiyorum. (I am taking a photo right now.) 📌 O, güzel manzarayı fotoğraf çekiyor. (He/She is taking a photo of the beautiful view.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [take, takes] • Ben fotoğraf çekerim → I take photos • Sen fotoğraf çekersin → You take photos • O fotoğraf çeker → He/She takes photos • Biz fotoğraf çekeriz → We take photos • Siz fotoğraf çekersiniz → You (pl.) take photos • Onlar fotoğraf çekerler → They take photos 📌 Her tatilde fotoğraf çekerim. (I take photos every holiday.) 📌 O, doğa fotoğraflarını çok sever ve çeker. (He/She loves and takes nature photos.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [took] • Ben fotoğraf çektim → I took a photo • Sen fotoğraf çektin → You took a photo • O fotoğraf çekti → He/She took a photo • Biz fotoğraf çektik → We took a photo • Siz fotoğraf çektiniz → You (pl.) took a photo • Onlar fotoğraf çektiler → They took a photo 📌 Geçen hafta bir fotoğraf çektim. (I took a photo last week.) 📌 O, arkadaşının fotoğrafını çekti. (He/She took a photo of their friend.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were taking] • Ben fotoğraf çekiyordum → I was taking a photo • Sen fotoğraf çekiyordun → You were taking a photo • O fotoğraf çekiyordu → He/She was taking a photo • Biz fotoğraf çekiyorduk → We were taking a photo • Siz fotoğraf çekiyordunuz → You (pl.) were taking a photo • Onlar fotoğraf çekiyorlardı → They were taking a photo 📌 Dün fotoğraf çekerken yağmur yağmaya başladı. (While I was taking a photo yesterday, it started raining.) 📌 Biz plajda fotoğraf çekiyorduk. (We were taking photos at the beach.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will take] • Ben fotoğraf çekeceğim → I will take a photo • Sen fotoğraf çekeceksin → You will take a photo • O fotoğraf çekecek → He/She will take a photo • Biz fotoğraf çekeceğiz → We will take a photo • Siz fotoğraf çekeceksiniz → You (pl.) will take a photo • Onlar fotoğraf çekecekler → They will take a photo 📌 Yarın fotoğraf çekeceğim. (I will take a photo tomorrow.) 📌 O, tatilde fotoğraf çekecek. (He/She will take photos on vacation.) 6. Aorist (Geniş Zamanın Hikâyesi) → [used to take, would take] • Ben fotoğraf çekerim → I used to take photos / would take photos • Sen fotoğraf çekerdin → You used to take photos / would take photos • O fotoğraf çekerdi → He/She used to take photos / would take photos • Biz fotoğraf çekerdik → We used to take photos / would take photos • Siz fotoğraf çekerdiniz → You (pl.) used to take photos / would take photos • Onlar fotoğraf çekerlerdi → They used to take photos / would take photos 📌 Geçen yıl bu zamanlar bolca fotoğraf çekerim. (I would take a lot of photos around this time last year.) 📌 Çocukken sık sık fotoğraf çekerlerdi. (They used to take photos often when they were kids.) 7. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must take] • Ben fotoğraf çekmeliyim → I must take a photo • Sen fotoğraf çekmelisin → You must take a photo • O fotoğraf çekmeli → He/She must take a photo • Biz fotoğraf çekmeliyiz → We must take a photo • Siz fotoğraf çekmelisiniz → You (pl.) must take a photo • Onlar fotoğraf çekmeliler → They must take a photo 📌 Bu anı fotoğraf çekmeliyim. (I must take a photo of this moment.) 📌 Siz manzara fotoğrafı çekmelisiniz. (You (pl.) must take a landscape photo.) 8. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … takes] • Ben fotoğraf çekersem → If I take a photo • Sen fotoğraf çekersen → If you take a photo • O fotoğraf çekerse → If he/she takes a photo • Biz fotoğraf çekersek → If we take a photo • Siz fotoğraf çekerseniz → If you (pl.) take a photo • Onlar fotoğraf çekerlerse → If they take a photo 📌 Eğer fotoğraf çekersem, sen de göreceksin. (If I take a photo, you will see it.) 📌 Eğer fotoğraf çekerseniz, paylaşın lütfen. (If you (pl.) take a photo, please share it.)

Answer 43

✅ Verb: özlemek (to miss someone/something) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are missing] • Ben özlüyorum → I am missing • Sen özlüyorsun → You are missing • O özlüyor → He/She is missing • Biz özlüyoruz → We are missing • Siz özlüyorsunuz → You (pl.) are missing • Onlar özlüyorlar → They are missing 📌 Seni çok özlüyorum. (I miss you a lot.) 📌 O, ailesini özlüyor. (He/She is missing their family.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [miss/misses] • Ben özlerim → I miss • Sen özlersin → You miss • O özler → He/She misses • Biz özleriz → We miss • Siz özlersiniz → You (pl.) miss • Onlar özlerler → They miss 📌 Ben her zaman çocukluk günlerimi özlerim. (I always miss my childhood days.) 📌 O, eski arkadaşlarını özler. (He/She misses old friends.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [missed] • Ben özledim → I missed • Sen özledin → You missed • O özledi → He/She missed • Biz özledik → We missed • Siz özlediniz → You (pl.) missed • Onlar özlediler → They missed 📌 Tatilde evimi özledim. (I missed my home on vacation.) 📌 Onlar eski günleri özlediler. (They missed the old days.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were missing] • Ben özlüyordum → I was missing • Sen özlüyordun → You were missing • O özlüyordu → He/She was missing • Biz özlüyorduk → We were missing • Siz özlüyordunuz → You (pl.) were missing • Onlar özlüyorlardı → They were missing 📌 Uzakta yaşarken ailemi çok özlüyordum. (While living far away, I was missing my family a lot.) 📌 Biz tatildeyken köpeğimizi özlüyorduk. (While we were on vacation, we were missing our dog.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will miss] • Ben özleyeceğim → I will miss • Sen özleyeceksin → You will miss • O özleyecek → He/She will miss • Biz özleyeceğiz → We will miss • Siz özleyeceksiniz → You (pl.) will miss • Onlar özleyecekler → They will miss 📌 Yurtdışına taşındığımda seni çok özleyeceğim. (When I move abroad, I will miss you a lot.) 📌 Onlar bu güzel günleri özleyecekler. (They will miss these beautiful days.) 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must miss] • Ben özlemeliyim → I must miss • Sen özlemelisin → You must miss • O özlemeli → He/She must miss • Biz özlemeliyiz → We must miss • Siz özlemelisiniz → You (pl.) must miss • Onlar özlemeliler → They must miss 📌 Özlemeliyim ama hiç özlemiyorum. (I must miss [it], but I don’t miss it at all.) 📌 Siz eski günleri özlemelisiniz. (You (pl.) must miss the old days.) 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … misses] • Ben özlersem → If I miss • Sen özlersen → If you miss • O özlerse → If he/she misses • Biz özlersek → If we miss • Siz özlerseniz → If you (pl.) miss • Onlar özlerlerse → If they miss 📌 Eğer seni özlersem, sana yazarım. (If I miss you, I will write to you.) 📌 Onlar eski okullarını özlerlerse, ziyaret edebilirler. (If they miss their old school, they can visit it.)

Answer 44

✅ Verb: küsmek (to sulk, to get offended, to stop talking to someone out of resentment) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are sulking] • Ben küsüyorum → I am sulking • Sen küsüyorsun → You are sulking • O küsüyor → He/She is sulking • Biz küsüyoruz → We are sulking • Siz küsüyorsunuz → You (pl.) are sulking • Onlar küsüyorlar → They are sulking 📌 O bana küsüyor. (He/She is sulking at me.) 📌 Sen hâlâ küsüyorsun mu? (Are you still sulking?) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [sulks/sulk] • Ben küserim → I sulk • Sen küsersin → You sulk • O küser → He/She sulks • Biz küseriz → We sulk • Siz küsersiniz → You (pl.) sulk • Onlar küserler → They sulk 📌 O çok çabuk küser. (He/She sulks very quickly.) 📌 Biz küçük şeylere küsmeyiz. (We don’t sulk over small things.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [sulked] • Ben küstüm → I sulked • Sen küstün → You sulked • O küstü → He/She sulked • Biz küstük → We sulked • Siz küstünüz → You (pl.) sulked • Onlar küstüler → They sulked 📌 Küçük bir tartışma yüzünden küstüm. (I sulked because of a small argument.) 📌 O bana hiçbir şey demeden küstü. (He/She sulked without saying anything to me.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were sulking] • Ben küsüyordum → I was sulking • Sen küsüyordun → You were sulking • O küsüyordu → He/She was sulking • Biz küsüyorduk → We were sulking • Siz küsüyordunuz → You (pl.) were sulking • Onlar küsüyorlardı → They were sulking 📌 Dün bütün gün küsüyordum. (I was sulking all day yesterday.) 📌 Biz kavga ettikten sonra saatlerce küsüyorduk. (We were sulking for hours after we argued.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will sulk] • Ben küseceğim → I will sulk • Sen küseceksin → You will sulk • O küsecek → He/She will sulk • Biz küseceğiz → We will sulk • Siz küseceksiniz → You (pl.) will sulk • Onlar küsecekler → They will sulk 📌 Eğer böyle yapmaya devam edersen küseceğim! (If you keep doing this, I will sulk!) 📌 O, eleştirilince hemen küsecek. (He/She will sulk immediately when criticized.) 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must sulk] • Ben küsmeliyim → I must sulk • Sen küsmelisin → You must sulk • O küsmeli → He/She must sulk • Biz küsmeliyiz → We must sulk • Siz küsmelisiniz → You (pl.) must sulk • Onlar küsmeliler → They must sulk 📌 Bence bu yüzden küsmemelisin. (I think you must not sulk because of this.) 📌 Onlar her tartışmada hemen küsmeliler mi? (Must they sulk immediately in every argument?) 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … sulks] • Ben küsersem → If I sulk • Sen küsersen → If you sulk • O küserse → If he/she sulks • Biz küsersek → If we sulk • Siz küserseniz → If you (pl.) sulk • Onlar küserlerse → If they sulk 📌 Eğer küsersem, benimle konuşmazsın. (If I sulk, you won’t talk to me.) 📌 Sen küserse, onu nasıl barıştıracağım? (If he/she sulks, how will I make peace?)

Answer 45

✅ Verb: tatile gitmek (to go on vacation) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are going on vacation] • Ben tatile gidiyorum → I am going on vacation • Sen tatile gidiyorsun → You are going on vacation • O tatile gidiyor → He/She is going on vacation • Biz tatile gidiyoruz → We are going on vacation • Siz tatile gidiyorsunuz → You (pl.) are going on vacation • Onlar tatile gidiyorlar → They are going on vacation 📌 Bu yaz tatile gidiyoruz. (We are going on vacation this summer.) 📌 O, ailesiyle birlikte tatile gidiyor. (He/She is going on vacation with their family.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [goes/go on vacation] • Ben tatile giderim → I go on vacation • Sen tatile gidersin → You go on vacation • O tatile gider → He/She goes on vacation • Biz tatile gideriz → We go on vacation • Siz tatile gidersiniz → You (pl.) go on vacation • Onlar tatile giderler → They go on vacation 📌 Her yıl yazın tatile giderim. (I go on vacation every summer.) 📌 Ailem kışın genellikle tatile gider. (My family usually goes on vacation in winter.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [went on vacation] • Ben tatile gittim → I went on vacation • Sen tatile gittin → You went on vacation • O tatile gitti → He/She went on vacation • Biz tatile gittik → We went on vacation • Siz tatile gittiniz → You (pl.) went on vacation • Onlar tatile gittiler → They went on vacation 📌 Geçen yıl Antalya’ya tatile gittik. (Last year, we went on vacation to Antalya.) 📌 O geçen hafta tatile gitti. (He/She went on vacation last week.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were going on vacation] • Ben tatile gidiyordum → I was going on vacation • Sen tatile gidiyordun → You were going on vacation • O tatile gidiyordu → He/She was going on vacation • Biz tatile gidiyorduk → We were going on vacation • Siz tatile gidiyordunuz → You (pl.) were going on vacation • Onlar tatile gidiyorlardı → They were going on vacation 📌 Tam tatile gidiyordum ki iş çıktı. (I was just about to go on vacation when work came up.) 📌 Biz denize gitmek için tatile gidiyorduk. (We were going on vacation to go to the sea.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will go on vacation] • Ben tatile gideceğim → I will go on vacation • Sen tatile gideceksin → You will go on vacation • O tatile gidecek → He/She will go on vacation • Biz tatile gideceğiz → We will go on vacation • Siz tatile gideceksiniz → You (pl.) will go on vacation • Onlar tatile gidecekler → They will go on vacation 📌 Bu yaz Bodrum’a tatile gideceğiz. (This summer, we will go on vacation to Bodrum.) 📌 Sen ne zaman tatile gideceksin? (When will you go on vacation?) 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must go on vacation] • Ben tatile gitmeliyim → I must go on vacation • Sen tatile gitmelisin → You must go on vacation • O tatile gitmeli → He/She must go on vacation • Biz tatile gitmeliyiz → We must go on vacation • Siz tatile gitmelisiniz → You (pl.) must go on vacation • Onlar tatile gitmeliler → They must go on vacation 📌 Çok yoruldum, tatile gitmeliyim. (I am very tired, I must go on vacation.) 📌 Siz biraz dinlenmek için tatile gitmelisiniz. (You must go on vacation to get some rest.) 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … goes on vacation] • Ben tatile gidersem → If I go on vacation • Sen tatile gidersen → If you go on vacation • O tatile giderse → If he/she goes on vacation • Biz tatile gidersek → If we go on vacation • Siz tatile giderseniz → If you (pl.) go on vacation • Onlar tatile giderlerse → If they go on vacation 📌 Eğer tatile gidersem, sana hediyeler alırım. (If I go on vacation, I will buy you gifts.) 📌 Onlar tatile giderlerse, çok eğlenecekler. (If they go on vacation, they will have a lot of fun.)

Answer 46

✅ Verb: tatil yapmak (to take a vacation, to go on holiday) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are taking a vacation] • Ben tatil yapıyorum → I am taking a vacation • Sen tatil yapıyorsun → You are taking a vacation • O tatil yapıyor → He/She is taking a vacation • Biz tatil yapıyoruz → We are taking a vacation • Siz tatil yapıyorsunuz → You (pl.) are taking a vacation • Onlar tatil yapıyorlar → They are taking a vacation 📌 Şu anda Antalya’da tatil yapıyorum. (I am currently taking a vacation in Antalya.) 📌 Ailem yazın tatil yapıyor. (My family is taking a vacation in the summer.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [takes/take a vacation] • Ben tatil yaparım → I take a vacation • Sen tatil yaparsın → You take a vacation • O tatil yapar → He/She takes a vacation • Biz tatil yaparız → We take a vacation • Siz tatil yaparsınız → You (pl.) take a vacation • Onlar tatil yaparlar → They take a vacation 📌 Her yıl deniz kenarında tatil yaparım. (I take a vacation by the sea every year.) 📌 O genellikle yurtdışında tatil yapar. (He/She usually takes a vacation abroad.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [took a vacation] • Ben tatil yaptım → I took a vacation • Sen tatil yaptın → You took a vacation • O tatil yaptı → He/She took a vacation • Biz tatil yaptık → We took a vacation • Siz tatil yaptınız → You (pl.) took a vacation • Onlar tatil yaptılar → They took a vacation 📌 Geçen yaz Bodrum’da tatil yaptık. (Last summer, we took a vacation in Bodrum.) 📌 O geçen hafta tatil yaptı. (He/She took a vacation last week.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were taking a vacation] • Ben tatil yapıyordum → I was taking a vacation • Sen tatil yapıyordun → You were taking a vacation • O tatil yapıyordu → He/She was taking a vacation • Biz tatil yapıyorduk → We were taking a vacation • Siz tatil yapıyordunuz → You (pl.) were taking a vacation • Onlar tatil yapıyorlardı → They were taking a vacation 📌 Biz geçen ay tatil yapıyorduk. (We were taking a vacation last month.) 📌 Sen tatile gittiğinde biz de tatil yapıyorduk. (When you went on vacation, we were also taking a vacation.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will take a vacation] • Ben tatil yapacağım → I will take a vacation • Sen tatil yapacaksın → You will take a vacation • O tatil yapacak → He/She will take a vacation • Biz tatil yapacağız → We will take a vacation • Siz tatil yapacaksınız → You (pl.) will take a vacation • Onlar tatil yapacaklar → They will take a vacation 📌 Bu yaz Avrupa’da tatil yapacağız. (We will take a vacation in Europe this summer.) 📌 Sen ne zaman tatil yapacaksın? (When will you take a vacation?) 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must take a vacation] • Ben tatil yapmalıyım → I must take a vacation • Sen tatil yapmalısın → You must take a vacation • O tatil yapmalı → He/She must take a vacation • Biz tatil yapmalıyız → We must take a vacation • Siz tatil yapmalısınız → You (pl.) must take a vacation • Onlar tatil yapmalılar → They must take a vacation 📌 Çok yoruldum, tatil yapmalıyım. (I am very tired, I must take a vacation.) 📌 Siz biraz dinlenmek için tatil yapmalısınız. (You must take a vacation to get some rest.) 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … takes a vacation] • Ben tatil yaparsam → If I take a vacation • Sen tatil yaparsan → If you take a vacation • O tatil yaparsa → If he/she takes a vacation • Biz tatil yaparsak → If we take a vacation • Siz tatil yaparsanız → If you (pl.) take a vacation • Onlar tatil yaparlarsa → If they take a vacation 📌 Eğer tatil yaparsam, tamamen dinlenirim. (If I take a vacation, I will completely relax.) 📌 Onlar tatil yaparlarsa, çok eğlenecekler. (If they take a vacation, they will have a lot of fun.)

Answer 47

✅ Verb: söylemek (to say, to tell, to sing) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are saying] • Ben söylüyorum → I am saying • Sen söylüyorsun → You are saying • O söylüyor → He/She is saying • Biz söylüyoruz → We are saying • Siz söylüyorsunuz → You (pl.) are saying • Onlar söylüyorlar → They are saying 📌 O bana doğruyu söylüyor. (He/She is telling me the truth.) 📌 Biz şarkı söylüyoruz. (We are singing a song.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [says/say] • Ben söylerim → I say • Sen söylersin → You say • O söyler → He/She says • Biz söyleriz → We say • Siz söylersiniz → You (pl.) say • Onlar söylerler → They say 📌 O her zaman doğruyu söyler. (He/She always tells the truth.) 📌 Ben sık sık şarkı söylerim. (I often sing songs.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [said] • Ben söyledim → I said • Sen söyledin → You said • O söyledi → He/She said • Biz söyledik → We said • Siz söylediniz → You (pl.) said • Onlar söylediler → They said 📌 Ona her şeyi söyledim. (I told him/her everything.) 📌 Konserde harika bir şarkı söyledik. (We sang a great song at the concert.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were saying] • Ben söylüyordum → I was saying • Sen söylüyordun → You were saying • O söylüyordu → He/She was saying • Biz söylüyorduk → We were saying • Siz söylüyordunuz → You (pl.) were saying • Onlar söylüyorlardı → They were saying 📌 Ne söylediğini anlayamıyordum. (I couldn’t understand what you were saying.) 📌 Biz şarkıyı söylerken herkes alkışlıyordu. (While we were singing the song, everyone was applauding.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will say] • Ben söyleyeceğim → I will say • Sen söyleyeceksin → You will say • O söyleyecek → He/She will say • Biz söyleyeceğiz → We will say • Siz söyleyeceksiniz → You (pl.) will say • Onlar söyleyecekler → They will say 📌 Gerçeği sana söyleyeceğim. (I will tell you the truth.) 📌 Konserde yeni bir şarkı söyleyecekler. (They will sing a new song at the concert.) 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must say] • Ben söylemeliyim → I must say • Sen söylemelisin → You must say • O söylemeli → He/She must say • Biz söylemeliyiz → We must say • Siz söylemelisiniz → You (pl.) must say • Onlar söylemeliler → They must say 📌 Gerçeği söylemelisin. (You must tell the truth.) 📌 Bu şarkıyı tekrar söylemeliyiz. (We must sing this song again.) 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … says] • Ben söylersem → If I say • Sen söylersen → If you say • O söylerse → If he/she says • Biz söylersek → If we say • Siz söylerseniz → If you (pl.) say • Onlar söylerlerse → If they say 📌 Eğer bana gerçeği söylerse, ona yardım ederim. (If he/she tells me the truth, I will help him/her.) 📌 Bu şarkıyı söylersen, herkes mutlu olacak. (If you sing this song, everyone will be happy.)

Answer 48

✅ Verb: yer ayırtmak (to reserve a place, to make a reservation) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are reserving] • Ben yer ayırtıyorum → I am reserving a place • Sen yer ayırtıyorsun → You are reserving a place • O yer ayırtıyor → He/She is reserving a place • Biz yer ayırtıyoruz → We are reserving a place • Siz yer ayırtıyorsunuz → You (pl.) are reserving a place • Onlar yer ayırtıyorlar → They are reserving a place 📌 Otelde yer ayırtıyorum. (I am reserving a place at the hotel.) 📌 Restoranda iki kişilik yer ayırtıyoruz. (We are reserving a table for two at the restaurant.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [reserves/reserve] • Ben yer ayırtırım → I reserve a place • Sen yer ayırtırsın → You reserve a place • O yer ayırtır → He/She reserves a place • Biz yer ayırtırız → We reserve a place • Siz yer ayırtırsınız → You (pl.) reserve a place • Onlar yer ayırtırlar → They reserve a place 📌 Her zaman uçak bileti için önceden yer ayırtırım. (I always reserve a plane ticket in advance.) 📌 Bu otelde sık sık yer ayırtırız. (We often reserve a place at this hotel.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [reserved] • Ben yer ayırttım → I reserved a place • Sen yer ayırttın → You reserved a place • O yer ayırttı → He/She reserved a place • Biz yer ayırttık → We reserved a place • Siz yer ayırttınız → You (pl.) reserved a place • Onlar yer ayırttılar → They reserved a place 📌 Dün akşam için restoranda yer ayırttım. (I reserved a table at the restaurant for last night.) 📌 Otelde yer ayırttınız mı? (Did you reserve a place at the hotel?) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were reserving] • Ben yer ayırtıyordum → I was reserving a place • Sen yer ayırtıyordun → You were reserving a place • O yer ayırtıyordu → He/She was reserving a place • Biz yer ayırtıyorduk → We were reserving a place • Siz yer ayırtıyordunuz → You (pl.) were reserving a place • Onlar yer ayırtıyorlardı → They were reserving a place 📌 Otele giderken yer ayırtıyorduk. (We were reserving a place while going to the hotel.) 📌 Sen beni aradığında ben uçak bileti ayırtıyordum. (When you called me, I was reserving a plane ticket.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will reserve] • Ben yer ayırtacağım → I will reserve a place • Sen yer ayırtacaksın → You will reserve a place • O yer ayırtacak → He/She will reserve a place • Biz yer ayırtacağız → We will reserve a place • Siz yer ayırtacaksınız → You (pl.) will reserve a place • Onlar yer ayırtacaklar → They will reserve a place 📌 Tatil için bir otelde yer ayırtacağım. (I will reserve a place at a hotel for the holiday.) 📌 Yarın akşam için bir masa ayırtacak mısın? (Will you reserve a table for tomorrow evening?) 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must reserve] • Ben yer ayırtmalıyım → I must reserve a place • Sen yer ayırtmalısın → You must reserve a place • O yer ayırtmalı → He/She must reserve a place • Biz yer ayırtmalıyız → We must reserve a place • Siz yer ayırtmalısınız → You (pl.) must reserve a place • Onlar yer ayırtmalılar → They must reserve a place 📌 Otel dolu olabilir, önceden yer ayırtmalısın. (The hotel might be full; you must reserve in advance.) 📌 Biz hemen uçak bileti ayırtmalıyız. (We must reserve plane tickets immediately.) 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … reserves] • Ben yer ayırtırsam → If I reserve a place • Sen yer ayırtırsan → If you reserve a place • O yer ayırtırsa → If he/she reserves a place • Biz yer ayırtırsak → If we reserve a place • Siz yer ayırtırsanız → If you (pl.) reserve a place • Onlar yer ayırtırlarsa → If they reserve a place 📌 Eğer otelde yer ayırtırsan, bana haber ver. (If you reserve a place at the hotel, let me know.) 📌 Erken yer ayırtırsak, indirim kazanabiliriz. (If we reserve early, we might get a discount.)

Answer 49

✅ Verb: üşümek (to feel cold, to shiver) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are feeling cold] • Ben üşüyorum → I am feeling cold • Sen üşüyorsun → You are feeling cold • O üşüyor → He/She is feeling cold • Biz üşüyoruz → We are feeling cold • Siz üşüyorsunuz → You (pl.) are feeling cold • Onlar üşüyorlar → They are feeling cold 📌 Dışarıda çok soğuk, üşüyorum. (It’s very cold outside, I’m feeling cold.) 📌 Kısa kollu tişört giyersen, üşürsün. (If you wear a short-sleeved shirt, you’ll feel cold.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [feels cold/feel cold] • Ben üşürüm → I feel cold • Sen üşürsün → You feel cold • O üşür → He/She feels cold • Biz üşürüz → We feel cold • Siz üşürsünüz → You (pl.) feel cold • Onlar üşürler → They feel cold 📌 Kışın üşürüm. (I feel cold in the winter.) 📌 Çok üşürsünüz, iyi giyinin. (You feel cold a lot, dress warmly.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [felt cold] • Ben üşüdüm → I felt cold • Sen üşüdün → You felt cold • O üşüdü → He/She felt cold • Biz üşüdük → We felt cold • Siz üşüdünüz → You (pl.) felt cold • Onlar üşüdüler → They felt cold 📌 Gece çok üşüdüm. (I felt very cold at night.) 📌 Hava soğuktu, biz üşüdük. (The weather was cold, we felt cold.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were feeling cold] • Ben üşüyordum → I was feeling cold • Sen üşüyordun → You were feeling cold • O üşüyordu → He/She was feeling cold • Biz üşüyorduk → We were feeling cold • Siz üşüyordunuz → You (pl.) were feeling cold • Onlar üşüyorlardı → They were feeling cold 📌 Dışarıda çok soğuktu, biz üşüyorduk. (It was very cold outside, we were feeling cold.) 📌 Sen film izlerken, ben üşüyordum. (While you were watching a movie, I was feeling cold.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will feel cold] • Ben üşüyeceğim → I will feel cold • Sen üşüyeceksin → You will feel cold • O üşüyecek → He/She will feel cold • Biz üşüyeceğiz → We will feel cold • Siz üşüyeceksiniz → You (pl.) will feel cold • Onlar üşüyecekler → They will feel cold 📌 Yarın sabah çok soğuk olacak, üşüyeceğiz. (It will be very cold tomorrow morning, we will feel cold.) 📌 Eğer dışarıda çok uzun süre kalırsan, üşürsün. (If you stay outside for too long, you will feel cold.) 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must feel cold] • Ben üşümeliyim → I must feel cold • Sen üşümelisin → You must feel cold • O üşümeli → He/She must feel cold • Biz üşümeliyiz → We must feel cold • Siz üşümelisiniz → You (pl.) must feel cold • Onlar üşümeliler → They must feel cold 📌 Kışın sıcak giyinmelisin, yoksa üşürsün. (You must dress warmly in winter, or you will feel cold.) 📌 Siz üşümemelisiniz, kalın giyinin. (You must not feel cold, dress thickly.) 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … feels cold] • Ben üşürsem → If I feel cold • Sen üşürsen → If you feel cold • O üşürse → If he/she feels cold • Biz üşürsek → If we feel cold • Siz üşürseniz → If you (pl.) feel cold • Onlar üşürlerse → If they feel cold 📌 Eğer dışarıda çok üşürsem, içeri gireceğim. (If I feel too cold outside, I will go inside.) 📌 Eğer sen üşürsen, seni evime alırım. (If you feel cold, I will let you into my house.)

Answer 50

✅ Verb: geç kalmak (to be late) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are being late] • Ben geç kalıyorum → I am being late • Sen geç kalıyorsun → You are being late • O geç kalıyor → He/She is being late • Biz geç kalıyoruz → We are being late • Siz geç kalıyorsunuz → You (pl.) are being late • Onlar geç kalıyorlar → They are being late 📌 Beni beklerken geç kalıyorum. (I’m being late while waiting for you.) 📌 Okulda geç kalıyorsunuz. (You are being late at school.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [am/is/are late] • Ben geç kalırım → I am late • Sen geç kalırsın → You are late • O geç kalır → He/She is late • Biz geç kalırız → We are late • Siz geç kalırsınız → You (pl.) are late • Onlar geç kalırlar → They are late 📌 Çalışmaya her zaman geç kalırım. (I am always late for work.) 📌 Okula geç kalırsanız, öğretmen sizi cezalandırır. (If you are late to school, the teacher will punish you.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [was/were late] • Ben geç kaldım → I was late • Sen geç kaldın → You were late • O geç kaldı → He/She was late • Biz geç kaldık → We were late • Siz geç kaldınız → You (pl.) were late • Onlar geç kaldılar → They were late 📌 Toplantıya geç kaldım. (I was late to the meeting.) 📌 Geç kaldık çünkü trafik çok yoğundu. (We were late because the traffic was heavy.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were being late] • Ben geç kalıyordum → I was being late • Sen geç kalıyordun → You were being late • O geç kalıyordu → He/She was being late • Biz geç kalıyorduk → We were being late • Siz geç kalıyordunuz → You (pl.) were being late • Onlar geç kalıyorlardı → They were being late 📌 Siz gelirken biz geç kalıyorduk. (While you were coming, we were being late.) 📌 Dışarıda çok kar vardı, o yüzden geç kalıyordum. (There was a lot of snow outside, that’s why I was being late.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will be late] • Ben geç kalacağım → I will be late • Sen geç kalacaksın → You will be late • O geç kalacak → He/She will be late • Biz geç kalacağız → We will be late • Siz geç kalacaksınız → You (pl.) will be late • Onlar geç kalacaklar → They will be late 📌 Yarın okula geç kalacağım. (I will be late to school tomorrow.) 📌 Eğer trafik yoğun olursa, geç kalacaksınız. (If the traffic is heavy, you will be late.) 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must be late] • Ben geç kalmalıyım → I must be late • Sen geç kalmalısın → You must be late • O geç kalmalı → He/She must be late • Biz geç kalmalıyız → We must be late • Siz geç kalmalısınız → You (pl.) must be late • Onlar geç kalmalılar → They must be late 📌 Eğer geç kalırsam, özür dilerim. (If I am late, I must apologize.) 📌 Biz geç kalmamalıyız, toplantı başlamak üzere. (We must not be late, the meeting is about to start.) 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … is/was late] • Ben geç kalırsam → If I am late • Sen geç kalırsan → If you are late • O geç kalırsa → If he/she is late • Biz geç kalırsak → If we are late • Siz geç kalırsanız → If you (pl.) are late • Onlar geç kalırlarsa → If they are late 📌 Eğer geç kalırsam, beni beklemeyin. (If I am late, don’t wait for me.) 📌 Siz geç kalırsanız, toplantıyı kaçırırsınız. (If you are late, you will miss the meeting.)

Answer 51

✅ Verb: yıkamak (to wash) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are washing] • Ben yıkıyorum → I am washing • Sen yıkıyorsun → You are washing • O yıkıyor → He/She is washing • Biz yıkıyoruz → We are washing • Siz yıkıyorsunuz → You (pl.) are washing • Onlar yıkıyorlar → They are washing 📌 Ben arabamı yıkıyorum. (I am washing my car.) 📌 Sen elini yıkıyorsun. (You are washing your hands.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [wash/washes] • Ben yıkarım → I wash • Sen yıkarsın → You wash • O yıkar → He/She washes • Biz yıkarız → We wash • Siz yıkarsınız → You (pl.) wash • Onlar yıkarlar → They wash 📌 Her sabah dişlerimi yıkarım. (I wash my teeth every morning.) 📌 Onlar arabalarını yıkarlar. (They wash their cars.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [washed] • Ben yıkadım → I washed • Sen yıkadın → You washed • O yıkadı → He/She washed • Biz yıkadık → We washed • Siz yıkadınız → You (pl.) washed • Onlar yıkadılar → They washed 📌 Bugün sabah elimi yıkadım. (I washed my hands this morning.) 📌 O, arabasını yıkadı. (He/She washed his/her car.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were washing] • Ben yıkıyordum → I was washing • Sen yıkıyordun → You were washing • O yıkıyordu → He/She was washing • Biz yıkıyorduk → We were washing • Siz yıkıyordunuz → You (pl.) were washing • Onlar yıkıyorlardı → They were washing 📌 O dışarıda araba yıkıyordu. (He/She was washing the car outside.) 📌 Biz bahçede çamaşır yıkıyorduk. (We were washing clothes in the garden.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will wash] • Ben yıkayacağım → I will wash • Sen yıkayacaksın → You will wash • O yıkayacak → He/She will wash • Biz yıkayacağız → We will wash • Siz yıkayacaksınız → You (pl.) will wash • Onlar yıkayacaklar → They will wash 📌 Yarın arabamı yıkayacağım. (I will wash my car tomorrow.) 📌 Eğer yağmur yağarsa, biz çamaşırları yıkayamayacağız. (If it rains, we won’t be able to wash the clothes.) 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must wash] • Ben yıkamalıyım → I must wash • Sen yıkamalısın → You must wash • O yıkamalı → He/She must wash • Biz yıkamalıyız → We must wash • Siz yıkamalısınız → You (pl.) must wash • Onlar yıkamalılar → They must wash 📌 Eğer bulaşıkları yıkamazsan, annen seni uyaracak. (If you don’t wash the dishes, your mother will warn you.) 📌 Siz ellerinizi yıkamalısınız. (You must wash your hands.) 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … washes] • Ben yıkarsam → If I wash • Sen yıkarsan → If you wash • O yıkarsa → If he/she washes • Biz yıkarsak → If we wash • Siz yıkarsanız → If you (pl.) wash • Onlar yıkarlarsa → If they wash 📌 Eğer sabahları erken kalkarsam, kahvaltıdan önce ellerimi yıkarım. (If I wake up early, I will wash my hands before breakfast.) 📌 Eğer siz bulaşıkları yıkarsanız, biz de mutfağı temizleriz. (If you wash the dishes, we will clean the kitchen.)

Answer 52

✅ Verb: şarkı söylemek (to sing a song) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are singing] • Ben şarkı söylüyorum → I am singing a song • Sen şarkı söylüyorsun → You are singing a song • O şarkı söylüyor → He/She is singing a song • Biz şarkı söylüyoruz → We are singing a song • Siz şarkı söylüyorsunuz → You (pl.) are singing a song • Onlar şarkı söylüyorlar → They are singing a song 📌 Ben şu anda şarkı söylüyorum. (I am singing a song right now.) 📌 O, güzel bir şarkı söylüyor. (He/She is singing a beautiful song.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [sing/sings a song] • Ben şarkı söylerim → I sing a song • Sen şarkı söylersin → You sing a song • O şarkı söyler → He/She sings a song • Biz şarkı söyleriz → We sing a song • Siz şarkı söylersiniz → You (pl.) sing a song • Onlar şarkı söylerler → They sing a song 📌 Her sabah şarkı söylerim. (I sing a song every morning.) 📌 Siz çok güzel şarkı söylersiniz. (You (pl.) sing very beautifully.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [sang a song] • Ben şarkı söyledim → I sang a song • Sen şarkı söyledin → You sang a song • O şarkı söyledi → He/She sang a song • Biz şarkı söyledik → We sang a song • Siz şarkı söylediniz → You (pl.) sang a song • Onlar şarkı söylediler → They sang a song 📌 Geçen akşam çok güzel şarkı söyledim. (I sang a very beautiful song last night.) 📌 O, dün şarkı söyledi. (He/She sang a song yesterday.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were singing a song] • Ben şarkı söylüyordum → I was singing a song • Sen şarkı söylüyordun → You were singing a song • O şarkı söylüyordu → He/She was singing a song • Biz şarkı söylüyorduk → We were singing a song • Siz şarkı söylüyordunuz → You (pl.) were singing a song • Onlar şarkı söylüyorlardı → They were singing a song 📌 Biz yemek yerken o şarkı söylüyordu. (He/She was singing a song while we were eating.) 📌 Siz şarkı söylerken, biz dans ediyorduk. (While you were singing, we were dancing.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will sing a song] • Ben şarkı söyleyeceğim → I will sing a song • Sen şarkı söyleyeceksin → You will sing a song • O şarkı söyleyecek → He/She will sing a song • Biz şarkı söyleyeceğiz → We will sing a song • Siz şarkı söyleyeceksiniz → You (pl.) will sing a song • Onlar şarkı söyleyecekler → They will sing a song 📌 Yarın akşam ben şarkı söyleyeceğim. (I will sing a song tomorrow evening.) 📌 Eğer iyi bir şarkı seçerlerse, siz de şarkı söyleyeceksiniz. (If they choose a good song, you (pl.) will sing it too.) 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must sing a song] • Ben şarkı söylemeliyim → I must sing a song • Sen şarkı söylemelisin → You must sing a song • O şarkı söylemeli → He/She must sing a song • Biz şarkı söylemeliyiz → We must sing a song • Siz şarkı söylemelisiniz → You (pl.) must sing a song • Onlar şarkı söylemeliler → They must sing a song 📌 Bu gece konserimiz var, şarkı söylemeliyim. (We have a concert tonight, I must sing a song.) 📌 Eğer yarışmaya katılırsak, şarkı söylemelisiniz. (If we participate in the competition, you (pl.) must sing a song.) 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … sings a song] • Ben şarkı söylersem → If I sing a song • Sen şarkı söylersen → If you sing a song • O şarkı söylerse → If he/she sings a song • Biz şarkı söylersek → If we sing a song • Siz şarkı söylerseniz → If you (pl.) sing a song • Onlar şarkı söylerlerse → If they sing a song 📌 Eğer ben şarkı söylersem, siz de dans edersiniz. (If I sing a song, you (pl.) will dance.) 📌 Eğer şarkı söylersek, hepimiz mutlu oluruz. (If we sing a song, we will all be happy.)

Answer 53

✅ Verb: eğlenmek (to have fun, to enjoy oneself) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are enjoying] • Ben eğleniyorum → I am having fun • Sen eğleniyorsun → You are having fun • O eğleniyor → He/She is having fun • Biz eğleniyoruz → We are having fun • Siz eğleniyorsunuz → You (pl.) are having fun • Onlar eğleniyorlar → They are having fun 📌 Biz şu anda eğleniyoruz. (We are having fun right now.) 📌 O çok eğleniyor. (He/She is having a lot of fun.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [have fun/enjoy] • Ben eğlenirim → I have fun • Sen eğlenirsin → You have fun • O eğlenir → He/She has fun • Biz eğleniriz → We have fun • Siz eğlenirsiniz → You (pl.) have fun • Onlar eğlenirler → They have fun 📌 Her hafta sonu arkadaşlarımla eğlenirim. (I have fun with my friends every weekend.) 📌 Siz çok eğlenirsiniz. (You (pl.) have a lot of fun.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [had fun] • Ben eğlendim → I had fun • Sen eğlendin → You had fun • O eğlendi → He/She had fun • Biz eğlendik → We had fun • Siz eğlendiniz → You (pl.) had fun • Onlar eğlendiler → They had fun 📌 Dün çok eğlendim. (I had a lot of fun yesterday.) 📌 Onlar geçen hafta sonu eğlendiler. (They had fun last weekend.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were enjoying] • Ben eğleniyordum → I was having fun • Sen eğleniyordun → You were having fun • O eğleniyordu → He/She was having fun • Biz eğleniyorduk → We were having fun • Siz eğleniyordunuz → You (pl.) were having fun • Onlar eğleniyorlardı → They were having fun 📌 O, arkadaşlarıyla sinemaya giderken çok eğleniyordu. (He/She was having a lot of fun while going to the cinema with friends.) 📌 Biz parkta yürüyüş yaparken çok eğleniyorduk. (We were having fun while walking in the park.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will have fun] • Ben eğleneceğim → I will have fun • Sen eğleneceksin → You will have fun • O eğlenecek → He/She will have fun • Biz eğleneceğiz → We will have fun • Siz eğleneceksiniz → You (pl.) will have fun • Onlar eğlenecekler → They will have fun 📌 Yarın akşam eğleneceğim. (I will have fun tomorrow evening.) 📌 Biz yaz tatilinde çok eğleneceğiz. (We will have a lot of fun during the summer holiday.) 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must have fun] • Ben eğlenmeliyim → I must have fun • Sen eğlenmelisin → You must have fun • O eğlenmeli → He/She must have fun • Biz eğlenmeliyiz → We must have fun • Siz eğlenmelisiniz → You (pl.) must have fun • Onlar eğlenmeliler → They must have fun 📌 Bu gece eğlenmeliyim, çünkü çok stresliyim. (I must have fun tonight because I’m very stressed.) 📌 Siz eğlenmelisiniz! Bu bir tatil! (You (pl.) must have fun! This is a vacation!) 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … has fun] • Ben eğlenirsem → If I have fun • Sen eğlenirsen → If you have fun • O eğlenirse → If he/she has fun • Biz eğlenirsek → If we have fun • Siz eğlenirseniz → If you (pl.) have fun • Onlar eğlenirlerse → If they have fun 📌 Eğer bu partide eğlenirsem, daha uzun kalırım. (If I have fun at this party, I will stay longer.) 📌 Eğer eğlenirsek, diğer arkadaşlarımızı da çağırabiliriz. (If we have fun, we can invite our other friends.)

Answer 54

✅ Verb: ütü yapmak (to iron) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are ironing] • Ben ütü yapıyorum → I am ironing • Sen ütü yapıyorsun → You are ironing • O ütü yapıyor → He/She is ironing • Biz ütü yapıyoruz → We are ironing • Siz ütü yapıyorsunuz → You (pl.) are ironing • Onlar ütü yapıyorlar → They are ironing 📌 Şu anda ütü yapıyorum. (I am ironing right now.) 📌 O, pantolonunu ütü yapıyor. (He/She is ironing the pants.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [iron] • Ben ütü yaparım → I iron • Sen ütü yaparsın → You iron • O ütü yapar → He/She irons • Biz ütü yaparız → We iron • Siz ütü yaparsınız → You (pl.) iron • Onlar ütü yaparlar → They iron 📌 Her hafta sonu ütü yaparım. (I iron every weekend.) 📌 Siz çok iyi ütü yaparsınız. (You (pl.) iron very well.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [ironed] • Ben ütü yaptım → I ironed • Sen ütü yaptın → You ironed • O ütü yaptı → He/She ironed • Biz ütü yaptık → We ironed • Siz ütü yaptınız → You (pl.) ironed • Onlar ütü yaptılar → They ironed 📌 Dün sabah ütü yaptım. (I ironed yesterday morning.) 📌 O, bütün çamaşırları ütü yaptı. (He/She ironed all the clothes.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were ironing] • Ben ütü yapıyordum → I was ironing • Sen ütü yapıyordun → You were ironing • O ütü yapıyordu → He/She was ironing • Biz ütü yapıyorduk → We were ironing • Siz ütü yapıyordunuz → You (pl.) were ironing • Onlar ütü yapıyordular → They were ironing 📌 O, film izlerken ben ütü yapıyordum. (I was ironing while he/she was watching a movie.) 📌 Biz evdeyken, onlar ütü yapıyordular. (They were ironing while we were at home.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will iron] • Ben ütü yapacağım → I will iron • Sen ütü yapacaksın → You will iron • O ütü yapacak → He/She will iron • Biz ütü yapacağız → We will iron • Siz ütü yapacaksınız → You (pl.) will iron • Onlar ütü yapacaklar → They will iron 📌 Yarın ütü yapacağım. (I will iron tomorrow.) 📌 Siz de ütü yapacaksınız, değil mi? (You (pl.) will iron too, right?) 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must iron] • Ben ütü yapmalıyım → I must iron • Sen ütü yapmalısın → You must iron • O ütü yapmalı → He/She must iron • Biz ütü yapmalıyız → We must iron • Siz ütü yapmalısınız → You (pl.) must iron • Onlar ütü yapmalılar → They must iron 📌 Bugün ütü yapmalıyım, çamaşırlar birikti. (I must iron today, the clothes have piled up.) 📌 Siz ütü yapmalısınız, bütün çamaşırları ütülemeniz lazım. (You (pl.) must iron, you need to iron all the clothes.) 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … irons] • Ben ütü yaparsam → If I iron • Sen ütü yaparsan → If you iron • O ütü yaparsa → If he/she irons • Biz ütü yaparsak → If we iron • Siz ütü yaparsanız → If you (pl.) iron • Onlar ütü yaparlarsa → If they iron 📌 Eğer ütü yaparsam, diğer işlerimi halledebilirim. (If I iron, I can take care of my other tasks.) 📌 Eğer ütü yaparsanız, size yardım edebilirim. (If you (pl.) iron, I can help you.)

Answer 55

✅ Verb: çalmak (to steal, to play an instrument) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are stealing/playing] • Ben çalıyorum → I am stealing/playing • Sen çalıyorsun → You are stealing/playing • O çalıyor → He/She is stealing/playing • Biz çalıyoruz → We are stealing/playing • Siz çalıyorsunuz → You (pl.) are stealing/playing • Onlar çalıyorlar → They are stealing/playing 📌 Şu anda gitar çalıyorum. (I am playing the guitar right now.) 📌 O, sokaktan bisiklet çalıyor. (He/She is stealing a bicycle from the street.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [steal/play] • Ben çalarım → I steal/play • Sen çalarsın → You steal/play • O çalar → He/She steals/plays • Biz çalarız → We steal/play • Siz çalarsınız → You (pl.) steal/play • Onlar çalarlar → They steal/play 📌 Her gün müzik çalarım. (I play music every day.) 📌 O, her akşam piyano çalar. (He/She plays the piano every evening.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [stole/played] • Ben çaldım → I stole/played • Sen çaldın → You stole/played • O çaldı → He/She stole/played • Biz çaldık → We stole/played • Siz çaldınız → You (pl.) stole/played • Onlar çaldılar → They stole/played 📌 Dün gece gitar çaldım. (I played the guitar last night.) 📌 O, dün çaldığı saati çalmıştı. (He/She had stolen the watch he/she played yesterday.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were stealing/playing] • Ben çalıyordum → I was stealing/playing • Sen çalıyordun → You were stealing/playing • O çalıyordu → He/She was stealing/playing • Biz çalıyorduk → We were stealing/playing • Siz çalıyordunuz → You (pl.) were stealing/playing • Onlar çalıyordular → They were stealing/playing 📌 O, evde piyano çalıyordum. (I was playing the piano at home.) 📌 Biz sinemaya giderken müzik çalıyorduk. (We were playing music while going to the cinema.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will steal/play] • Ben çalacağım → I will steal/play • Sen çalacaksın → You will steal/play • O çalacak → He/She will steal/play • Biz çalacağız → We will steal/play • Siz çalacaksınız → You (pl.) will steal/play • Onlar çalacaklar → They will steal/play 📌 Yarın gitar çalacağım. (I will play the guitar tomorrow.) 📌 Biz konser verirken, onlar müzik çalacaklar. (We will play music while they give the concert.) 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must steal/play] • Ben çalmalıyım → I must steal/play • Sen çalmalısın → You must steal/play • O çalmalı → He/She must steal/play • Biz çalmalıyız → We must steal/play • Siz çalmalısınız → You (pl.) must steal/play • Onlar çalmalılar → They must steal/play 📌 Bu akşam bir şarkı çalmalıyım. (I must play a song tonight.) 📌 Onlar çalmalılar, çünkü konser başlamak üzere. (They must play, because the concert is about to begin.) 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … steals/plays] • Ben çalarsam → If I steal/play • Sen çalarsan → If you steal/play • O çalarsa → If he/she steals/plays • Biz çalarsak → If we steal/play • Siz çalarsanız → If you (pl.) steal/play • Onlar çalarlar → If they steal/play 📌 Eğer çok çalışırsam, harika bir şarkı çalarım. (If I work hard, I will play a great song.) 📌 Eğer sen çalarsan, herkes keyif alacak. (If you play, everyone will enjoy it.)

Answer 56

✅ Verb: ölmek (to die) Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are dying] • Ben ölüyorum → I am dying • Sen ölüyorsun → You are dying • O ölüyor → He/She is dying • Biz ölüyoruz → We are dying • Siz ölüyorsunuz → You (pl.) are dying • Onlar ölüyorlar → They are dying 📌 O, çok hasta ve ölüyor. (He/She is very sick and dying.) 📌 Benim arkadaşım ölümcül bir hastalıktan ölüyor. (My friend is dying from a terminal illness.) 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [die] • Ben ölürüm → I die • Sen ölürsün → You die • O ölür → He/She dies • Biz ölürüz → We die • Siz ölürsünüz → You (pl.) die • Onlar ölürler → They die 📌 Her yıl binlerce kişi doğal sebeplerden ölür. (Every year thousands of people die from natural causes.) 📌 Bütün insanlar bir gün ölür. (Everyone dies one day.) 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [died] • Ben öldüm → I died • Sen öldün → You died • O öldü → He/She died • Biz öldük → We died • Siz öldünüz → You (pl.) died • Onlar öldüler → They died 📌 Büyükbaba geçen yıl öldü. (Grandfather died last year.) 📌 Birçok insan savaşta öldü. (Many people died in the war.) 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were dying] • Ben ölüyordum → I was dying • Sen ölüyordun → You were dying • O ölüyor → He/She was dying • Biz ölüyorduk → We were dying • Siz ölüyordunuz → You (pl.) were dying • Onlar ölüyorlardı → They were dying 📌 O, çok acı çekerken ölüyorlardı. (They were dying while suffering greatly.) 📌 O, çok gençken ölüyordum. (I was dying when I was very young.) 5. Future (Gelecek Zaman) → [will die] • Ben öleceğim → I will die • Sen öleceksin → You will die • O ölecek → He/She will die • Biz öleceğiz → We will die • Siz öleceksiniz → You (pl.) will die • Onlar ölecekler → They will die 📌 Bir gün hepimiz öleceğiz. (One day we will all die.) 📌 Eğer hastalığı tedavi edilmezse, o ölecek. (If the disease is not treated, he/she will die.) 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must die] • Ben ölmeliyim → I must die • Sen ölmelisin → You must die • O ölmeli → He/She must die • Biz ölmeliyiz → We must die • Siz ölmelisiniz → You (pl.) must die • Onlar ölmeliler → They must die 📌 Bir gün, her canlı ölmelidir. (One day, every living being must die.) 📌 Eğer çok yaşarsak, sonunda hepimiz ölmeliyiz. (If we live for a long time, eventually we must all die.) 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … dies] • Ben ölürsem → If I die • Sen ölürsen → If you die • O ölürse → If he/she dies • Biz ölürsek → If we die • Siz ölürseniz → If you (pl.) die • Onlar ölürlerse → If they die 📌 Eğer ben ölürsem, lütfen üzülmeyin. (If I die, please don’t be sad.) 📌 Eğer o ölürse, biz çok üzülürüz. (If he/she dies, we will be very sad.)

Answer 57

✅ Verb: alışveriş yapmak (to shop, to go shopping) ⸻ Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are shopping] • Ben alışveriş yapıyorum → I am shopping • Sen alışveriş yapıyorsun → You are shopping • O alışveriş yapıyor → He/She is shopping • Biz alışveriş yapıyoruz → We are shopping • Siz alışveriş yapıyorsunuz → You (pl.) are shopping • Onlar alışveriş yapıyorlar → They are shopping 📌 Bugün markette alışveriş yapıyorum. (I am shopping at the market today.) 📌 Annem şu anda alışveriş yapıyor. (My mother is shopping right now.) ⸻ 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [shop/shops] • Ben alışveriş yaparım → I shop • Sen alışveriş yaparsın → You shop • O alışveriş yapar → He/She shops • Biz alışveriş yaparız → We shop • Siz alışveriş yaparsınız → You (pl.) shop • Onlar alışveriş yaparlar → They shop 📌 Her hafta sonu alışveriş yaparım. (I shop every weekend.) 📌 O, genellikle online alışveriş yapar. (He/She usually shops online.) ⸻ 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [shopped] • Ben alışveriş yaptım → I shopped • Sen alışveriş yaptın → You shopped • O alışveriş yaptı → He/She shopped • Biz alışveriş yaptık → We shopped • Siz alışveriş yaptınız → You (pl.) shopped • Onlar alışveriş yaptılar → They shopped 📌 Dün AVM’de alışveriş yaptım. (I shopped at the mall yesterday.) 📌 Biz tatilde çok alışveriş yaptık. (We shopped a lot on vacation.) ⸻ 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were shopping] • Ben alışveriş yapıyordum → I was shopping • Sen alışveriş yapıyordun → You were shopping • O alışveriş yapıyordu → He/She was shopping • Biz alışveriş yapıyorduk → We were shopping • Siz alışveriş yapıyordunuz → You (pl.) were shopping • Onlar alışveriş yapıyorlardı → They were shopping 📌 Telefon çaldığında ben alışveriş yapıyordum. (I was shopping when the phone rang.) 📌 Onlar dün akşam alışveriş yapıyorlardı. (They were shopping last night.) ⸻ 5. Future (Gelecek Zaman) → [will shop] • Ben alışveriş yapacağım → I will shop • Sen alışveriş yapacaksın → You will shop • O alışveriş yapacak → He/She will shop • Biz alışveriş yapacağız → We will shop • Siz alışveriş yapacaksınız → You (pl.) will shop • Onlar alışveriş yapacaklar → They will shop 📌 Yarın yeni kıyafetler almak için alışveriş yapacağım. (I will shop tomorrow to buy new clothes.) 📌 Onlar hafta sonu alışveriş yapacaklar. (They will shop on the weekend.) ⸻ 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must shop] • Ben alışveriş yapmalıyım → I must shop • Sen alışveriş yapmalısın → You must shop • O alışveriş yapmalı → He/She must shop • Biz alışveriş yapmalıyız → We must shop • Siz alışveriş yapmalısınız → You (pl.) must shop • Onlar alışveriş yapmalılar → They must shop 📌 Yeni bir elbise almak için alışveriş yapmalıyım. (I must shop to buy a new dress.) 📌 Yemek için malzeme almak için alışveriş yapmalıyız. (We must shop to buy ingredients for food.) ⸻ 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … shops] • Ben alışveriş yaparsam → If I shop • Sen alışveriş yaparsan → If you shop • O alışveriş yaparsa → If he/she shops • Biz alışveriş yaparsak → If we shop • Siz alışveriş yaparsanız → If you (pl.) shop • Onlar alışveriş yaparlarsa → If they shop 📌 Eğer bu mağazada alışveriş yaparsan, indirim kazanırsın. (If you shop at this store, you get a discount.) 📌 Onlar alışveriş yaparlarsa, yeni mobilyalar alacaklar. (If they shop, they will buy new furniture.)

Answer 58

✅ Verb: alışverişe gitmek (to go shopping) ⸻ Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are going shopping] • Ben alışverişe gidiyorum → I am going shopping • Sen alışverişe gidiyorsun → You are going shopping • O alışverişe gidiyor → He/She is going shopping • Biz alışverişe gidiyoruz → We are going shopping • Siz alışverişe gidiyorsunuz → You (pl.) are going shopping • Onlar alışverişe gidiyorlar → They are going shopping 📌 Bugün alışverişe gidiyorum. (I am going shopping today.) 📌 O, akşam alışverişe gidiyor. (He/She is going shopping tonight.) ⸻ 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [go shopping] • Ben alışverişe giderim → I go shopping • Sen alışverişe gidersin → You go shopping • O alışverişe gider → He/She goes shopping • Biz alışverişe gideriz → We go shopping • Siz alışverişe gidersiniz → You (pl.) go shopping • Onlar alışverişe giderler → They go shopping 📌 Ben her hafta alışverişe giderim. (I go shopping every week.) 📌 Onlar alışverişe genellikle pazar günü giderler. (They usually go shopping on Sundays.) ⸻ 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [went shopping] • Ben alışverişe gittim → I went shopping • Sen alışverişe gittin → You went shopping • O alışverişe gitti → He/She went shopping • Biz alışverişe gittik → We went shopping • Siz alışverişe gittiniz → You (pl.) went shopping • Onlar alışverişe gittiler → They went shopping 📌 Dün alışverişe gittim. (I went shopping yesterday.) 📌 Biz tatilde çok alışverişe gittik. (We went shopping a lot during the holiday.) ⸻ 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were going shopping] • Ben alışverişe gidiyordum → I was going shopping • Sen alışverişe gidiyordun → You were going shopping • O alışverişe gidiyordu → He/She was going shopping • Biz alışverişe gidiyorduk → We were going shopping • Siz alışverişe gidiyordunuz → You (pl.) were going shopping • Onlar alışverişe gidiyorlardı → They were going shopping 📌 Telefon çaldığında ben alışverişe gidiyordum. (I was going shopping when the phone rang.) 📌 Onlar alışverişe gitmeden önce kahvaltı yapıyordu. (They were having breakfast before going shopping.) ⸻ 5. Future (Gelecek Zaman) → [will go shopping] • Ben alışverişe gideceğim → I will go shopping • Sen alışverişe gideceksin → You will go shopping • O alışverişe gidecek → He/She will go shopping • Biz alışverişe gideceğiz → We will go shopping • Siz alışverişe gideceksiniz → You (pl.) will go shopping • Onlar alışverişe gidecekler → They will go shopping 📌 Yarın alışverişe gideceğim. (I will go shopping tomorrow.) 📌 Onlar hafta sonu alışverişe gidecekler. (They will go shopping on the weekend.) ⸻ 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must go shopping] • Ben alışverişe gitmeliyim → I must go shopping • Sen alışverişe gitmelisin → You must go shopping • O alışverişe gitmeli → He/She must go shopping • Biz alışverişe gitmeliyiz → We must go shopping • Siz alışverişe gitmelisiniz → You (pl.) must go shopping • Onlar alışverişe gitmeliler → They must go shopping 📌 Yeni ayakkabılar almak için alışverişe gitmeliyim. (I must go shopping to buy new shoes.) 📌 Biz yiyecek almak için alışverişe gitmeliyiz. (We must go shopping to buy food.) ⸻ 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … goes shopping] • Ben alışverişe gidersem → If I go shopping • Sen alışverişe gidersen → If you go shopping • O alışverişe giderse → If he/she goes shopping • Biz alışverişe gidersek → If we go shopping • Siz alışverişe giderseniz → If you (pl.) go shopping • Onlar alışverişe giderlerse → If they go shopping 📌 Eğer alışverişe gidersen, ihtiyacımız olan şeyleri alabiliriz. (If you go shopping, we can get the things we need.) 📌 Onlar alışverişe giderlerse, bazı hediyeler alacaklar. (If they go shopping, they will buy some gifts.)

Answer 59

✅ Verb: dönmek (to turn, to return, to come back) ⸻ Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are turning/returning] • Ben dönüyorum → I am turning/returning • Sen dönüyorsun → You are turning/returning • O dönüyor → He/She is turning/returning • Biz dönüyoruz → We are turning/returning • Siz dönüyorsunuz → You (pl.) are turning/returning • Onlar dönüyorlar → They are turning/returning 📌 Ben şimdi eve dönüyorum. (I am returning home now.) 📌 O, bu akşam işten dönüyor. (He/She is returning from work this evening.) ⸻ 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [turn/return] • Ben dönerim → I turn/return • Sen dönersin → You turn/return • O döner → He/She turns/returns • Biz döneriz → We turn/return • Siz dönersiniz → You (pl.) turn/return • Onlar dönerler → They turn/return 📌 Her akşam işten sonra evime dönerim. (I return home after work every evening.) 📌 O, her gün okuldan sonra parka döner. (He/She returns to the park after school every day.) ⸻ 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [turned/returned] • Ben döndüm → I turned/returned • Sen döndün → You turned/returned • O döndü → He/She turned/returned • Biz döndük → We turned/returned • Siz döndünüz → You (pl.) turned/returned • Onlar döndüler → They turned/returned 📌 Dün evime döndüm. (I returned home yesterday.) 📌 Biz tatilden döndük. (We returned from the vacation.) ⸻ 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were turning/returning] • Ben dönüyordum → I was turning/returning • Sen dönüyordun → You were turning/returning • O dönüyordu → He/She was turning/returning • Biz dönüyorduk → We were turning/returning • Siz dönüyordunuz → You (pl.) were turning/returning • Onlar dönüyorlardı → They were turning/returning 📌 Dışarıda yürürken ben geri dönüyordum. (I was turning back while walking outside.) 📌 O, geçen hafta tatilden dönüyordu. (He/She was returning from vacation last week.) ⸻ 5. Future (Gelecek Zaman) → [will turn/return] • Ben döneceğim → I will turn/return • Sen döneceksin → You will turn/return • O dönecek → He/She will turn/return • Biz döneceğiz → We will turn/return • Siz döneceksiniz → You (pl.) will turn/return • Onlar dönecekler → They will turn/return 📌 Yarın saat 5’te evime döneceğim. (I will return home at 5 o’clock tomorrow.) 📌 Onlar akşam yola çıkacaklar, ama sabah dönecekler. (They will leave in the evening, but they will return in the morning.) ⸻ 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must turn/return] • Ben dönmeliyim → I must turn/return • Sen dönmelisin → You must turn/return • O dönmeli → He/She must turn/return • Biz dönmeliyiz → We must turn/return • Siz dönmelisiniz → You (pl.) must turn/return • Onlar dönmeliler → They must turn/return 📌 Erken uyumalıyım çünkü sabah erken dönmem gerekecek. (I must sleep early because I will need to return early in the morning.) 📌 Onlar burada daha fazla kalmamalı, yoksa geç dönecekler. (They must not stay here longer, or they will return late.) ⸻ 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … turns/returns] • Ben dönersem → If I turn/return • Sen dönersen → If you turn/return • O dönerse → If he/she turns/returns • Biz dönersek → If we turn/return • Siz dönerseniz → If you (pl.) turn/return • Onlar dönerlerse → If they turn/return 📌 Eğer buraya dönersen, seni arayacağım. (If you return here, I will call you.) 📌 Onlar evlerine dönerlerse, mesaj atacaklar. (If they return to their home, they will send a message.)

Answer 60

✅ Verb: tekne gezisi yapmak (to go on a boat trip) ⸻ Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are going on a boat trip] • Ben tekne gezisi yapıyorum → I am going on a boat trip • Sen tekne gezisi yapıyorsun → You are going on a boat trip • O tekne gezisi yapıyor → He/She is going on a boat trip • Biz tekne gezisi yapıyoruz → We are going on a boat trip • Siz tekne gezisi yapıyorsunuz → You (pl.) are going on a boat trip • Onlar tekne gezisi yapıyorlar → They are going on a boat trip 📌 Bu hafta sonu tekne gezisi yapıyorum. (I am going on a boat trip this weekend.) 📌 O, yaz tatilinde tekne gezisi yapıyor. (He/She is going on a boat trip during the summer vacation.) ⸻ 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [go on a boat trip] • Ben tekne gezisi yaparım → I go on a boat trip • Sen tekne gezisi yaparsın → You go on a boat trip • O tekne gezisi yapar → He/She goes on a boat trip • Biz tekne gezisi yaparız → We go on a boat trip • Siz tekne gezisi yaparsınız → You (pl.) go on a boat trip • Onlar tekne gezisi yaparlar → They go on a boat trip 📌 Ben her yıl yaz tatilinde tekne gezisi yaparım. (I go on a boat trip every summer vacation.) 📌 Onlar tatilde genellikle tekne gezisi yaparlar. (They usually go on a boat trip during the holiday.) ⸻ 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [went on a boat trip] • Ben tekne gezisi yaptım → I went on a boat trip • Sen tekne gezisi yaptın → You went on a boat trip • O tekne gezisi yaptı → He/She went on a boat trip • Biz tekne gezisi yaptık → We went on a boat trip • Siz tekne gezisi yaptınız → You (pl.) went on a boat trip • Onlar tekne gezisi yaptılar → They went on a boat trip 📌 Dün tekne gezisi yaptım. (I went on a boat trip yesterday.) 📌 Biz geçen hafta sonu tekne gezisi yaptık. (We went on a boat trip last weekend.) ⸻ 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were going on a boat trip] • Ben tekne gezisi yapıyordum → I was going on a boat trip • Sen tekne gezisi yapıyordun → You were going on a boat trip • O tekne gezisi yapıyordu → He/She was going on a boat trip • Biz tekne gezisi yapıyorduk → We were going on a boat trip • Siz tekne gezisi yapıyordunuz → You (pl.) were going on a boat trip • Onlar tekne gezisi yapıyorlardı → They were going on a boat trip 📌 Telefon çaldığında ben tekne gezisi yapıyordum. (I was going on a boat trip when the phone rang.) 📌 O, tatilde tekne gezisi yapıyordu. (He/She was going on a boat trip during the vacation.) ⸻ 5. Future (Gelecek Zaman) → [will go on a boat trip] • Ben tekne gezisi yapacağım → I will go on a boat trip • Sen tekne gezisi yapacaksın → You will go on a boat trip • O tekne gezisi yapacak → He/She will go on a boat trip • Biz tekne gezisi yapacağız → We will go on a boat trip • Siz tekne gezisi yapacaksınız → You (pl.) will go on a boat trip • Onlar tekne gezisi yapacaklar → They will go on a boat trip 📌 Yarın tekne gezisi yapacağım. (I will go on a boat trip tomorrow.) 📌 Biz tatilde tekne gezisi yapacağız. (We will go on a boat trip during the holiday.) ⸻ 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must go on a boat trip] • Ben tekne gezisi yapmalıyım → I must go on a boat trip • Sen tekne gezisi yapmalısın → You must go on a boat trip • O tekne gezisi yapmalı → He/She must go on a boat trip • Biz tekne gezisi yapmalıyız → We must go on a boat trip • Siz tekne gezisi yapmalısınız → You (pl.) must go on a boat trip • Onlar tekne gezisi yapmalılar → They must go on a boat trip 📌 Yaz tatilinde tekne gezisi yapmalıyım. (I must go on a boat trip during the summer vacation.) 📌 Onlar akşam tekne gezisi yapmalılar. (They must go on a boat trip in the evening.) ⸻ 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … goes on a boat trip] • Ben tekne gezisi yaparsam → If I go on a boat trip • Sen tekne gezisi yaparsan → If you go on a boat trip • O tekne gezisi yaparsa → If he/she goes on a boat trip • Biz tekne gezisi yaparsak → If we go on a boat trip • Siz tekne gezisi yaparsanız → If you (pl.) go on a boat trip • Onlar tekne gezisi yaparlarsa → If they go on a boat trip 📌 Eğer hava güzel olursa, tekne gezisi yaparız. (If the weather is nice, we will go on a boat trip.) 📌 Sen gelirse, biz de tekne gezisi yaparız. (If you come, we will also go on a boat trip.)

Answer 61

✅ Verb: unutmak (to forget) ⸻ Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are forgetting] • Ben unutuyorum → I am forgetting • Sen unutuyorsun → You are forgetting • O unutuyor → He/She is forgetting • Biz unutuyoruz → We are forgetting • Siz unutuyorsunuz → You (pl.) are forgetting • Onlar unutuyorlar → They are forgetting 📌 Ben bugün cüzdanımı unutuyorum. (I am forgetting my wallet today.) 📌 O, sürekli önemli şeyleri unutuyor. (He/She is always forgetting important things.) ⸻ 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [forget] • Ben unuturum → I forget • Sen unuturusn → You forget • O unutur → He/She forgets • Biz unuturuz → We forget • Siz unuturusnuz → You (pl.) forget • Onlar unuturular → They forget 📌 Ben bazen yeni telefon numaramı unuturum. (I forget my new phone number sometimes.) 📌 Biz önemli günleri unuturuz. (We forget important days.) ⸻ 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [forgot] • Ben unuttum → I forgot • Sen unuttun → You forgot • O unuttu → He/She forgot • Biz unuttuk → We forgot • Siz unuttunuz → You (pl.) forgot • Onlar unuttular → They forgot 📌 Dün anahtarı unuttum. (I forgot the key yesterday.) 📌 Biz tatilde tatil biletini unuttuk. (We forgot the holiday ticket during the vacation.) ⸻ 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were forgetting] • Ben unutuyordum → I was forgetting • Sen unutuyordun → You were forgetting • O unutuyordu → He/She was forgetting • Biz unutuyorduk → We were forgetting • Siz unutuyordunuz → You (pl.) were forgetting • Onlar unutuyorlardı → They were forgetting 📌 Ben sabah kahvaltıyı unuturken, o da telefonu unutuyordu. (While I was forgetting breakfast, he/she was forgetting the phone.) 📌 O, çok geç oldu, biz hala unutuyorduk. (It was getting late, and we were still forgetting.) ⸻ 5. Future (Gelecek Zaman) → [will forget] • Ben unutacağım → I will forget • Sen unutacaksın → You will forget • O unutacak → He/She will forget • Biz unutacağız → We will forget • Siz unutacaksınız → You (pl.) will forget • Onlar unutacaklar → They will forget 📌 Yarın sınıfı unutacağım. (I will forget the class tomorrow.) 📌 Biz bu tatili asla unutmayacağız. (We will never forget this holiday.) ⸻ 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must forget] • Ben unutmamalıyım → I must not forget • Sen unutmamalısın → You must not forget • O unutmamalı → He/She must not forget • Biz unutmamalıyız → We must not forget • Siz unutmamalısınız → You (pl.) must not forget • Onlar unutmamalılar → They must not forget 📌 Bu bilgiyi unutmamalıyız. (We must not forget this information.) 📌 O, toplantıyı unutmamalıdır. (He/She must not forget the meeting.) ⸻ 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … forgets] • Ben unutursem → If I forget • Sen unutursan → If you forget • O unutursa → If he/she forgets • Biz unutursek → If we forget • Siz unutursanız → If you (pl.) forget • Onlar unuturarlarsa → If they forget 📌 Eğer ben bu dersi unutursem, başkasından yardım isteyeceğim. (If I forget this lesson, I will ask someone else for help.) 📌 Sen evde anahtarını unuturduğun takdirde, seni bekleyeceğiz. (If you forget your keys at home, we will wait for you.)

Answer 62

✅ Verb: anlatmak (to explain, to tell) ⸻ Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are explaining] • Ben anlatıyorum → I am explaining • Sen anlatıyorsun → You are explaining • O anlatıyor → He/She is explaining • Biz anlatıyoruz → We are explaining • Siz anlatıyorsunuz → You (pl.) are explaining • Onlar anlatıyorlar → They are explaining 📌 Ben öğretmenime bu konuyu anlatıyorum. (I am explaining this topic to my teacher.) 📌 O, durumu anlatıyor. (He/She is explaining the situation.) ⸻ 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [explain] • Ben anlatırım → I explain • Sen anlatırsın → You explain • O anlatır → He/She explains • Biz anlatırız → We explain • Siz anlatırsınız → You (pl.) explain • Onlar anlatırlar → They explain 📌 Ben bu kitabı her defasında anlatırım. (I explain this book every time.) 📌 Biz birbirimize hikayeler anlatırız. (We explain stories to each other.) ⸻ 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [explained] • Ben anlattım → I explained • Sen anlattın → You explained • O anlattı → He/She explained • Biz anlattık → We explained • Siz anlattınız → You (pl.) explained • Onlar anlattılar → They explained 📌 Geçen hafta ona tüm hikayeyi anlattım. (I explained the whole story to him/her last week.) 📌 O, derste öğretmene konuyu anlattı. (He/She explained the topic to the teacher in the class.) ⸻ 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were explaining] • Ben anlatıyordum → I was explaining • Sen anlatıyordun → You were explaining • O anlatıyordu → He/She was explaining • Biz anlatıyorduk → We were explaining • Siz anlatıyordunuz → You (pl.) were explaining • Onlar anlatıyorlardı → They were explaining 📌 Telefon çaldığında ben ona her şeyi anlatıyordum. (I was explaining everything to him/her when the phone rang.) 📌 Biz hikayeyi anlatıyorduk. (We were explaining the story.) ⸻ 5. Future (Gelecek Zaman) → [will explain] • Ben anlatacağım → I will explain • Sen anlatacaksın → You will explain • O anlatacak → He/She will explain • Biz anlatacağız → We will explain • Siz anlatacaksınız → You (pl.) will explain • Onlar anlatacaklar → They will explain 📌 Yarın sana her şeyi anlatacağım. (I will explain everything to you tomorrow.) 📌 O, gelecekte bu konuyu anlatacak. (He/She will explain this topic in the future.) ⸻ 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must explain] • Ben anlatmalıyım → I must explain • Sen anlatmalısın → You must explain • O anlatmalı → He/She must explain • Biz anlatmalıyız → We must explain • Siz anlatmalısınız → You (pl.) must explain • Onlar anlatmalılar → They must explain 📌 Bu durumu anlatmalıyım. (I must explain this situation.) 📌 Siz bu hikayeyi anlatmalısınız. (You must explain this story.) ⸻ 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … explains] • Ben anlatırsam → If I explain • Sen anlatırsan → If you explain • O anlatırsa → If he/she explains • Biz anlatırsak → If we explain • Siz anlatırsanız → If you (pl.) explain • Onlar anlatırlarsa → If they explain 📌 Eğer o durumu anlatırsan, her şey daha net olur. (If you explain the situation, everything will be clearer.) 📌 Biz soruyu anlatırsak, anlaman kolay olur. (If we explain the question, it will be easier for you to understand.)

Answer 63

✅ Verb: satmak (to sell) ⸻ Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are selling] • Ben satıyorum → I am selling • Sen satıyorsun → You are selling • O satıyor → He/She is selling • Biz satıyoruz → We are selling • Siz satıyorsunuz → You (pl.) are selling • Onlar satıyorlar → They are selling 📌 Ben bugün eski kitaplarımı satıyorum. (I am selling my old books today.) 📌 O, arabasını satıyor. (He/She is selling their car.) ⸻ 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [sell] • Ben satarım → I sell • Sen satarsın → You sell • O satar → He/She sells • Biz satarız → We sell • Siz satarsınız → You (pl.) sell • Onlar satarlar → They sell 📌 Ben her gün meyve satarım. (I sell fruit every day.) 📌 Onlar dükkanlarında el sanatları satarlar. (They sell handicrafts in their shop.) ⸻ 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [sold] • Ben sattım → I sold • Sen sattın → You sold • O sattı → He/She sold • Biz sattık → We sold • Siz sattınız → You (pl.) sold • Onlar sattılar → They sold 📌 Geçen hafta evimi sattım. (I sold my house last week.) 📌 O, bilgisayarını sattı. (He/She sold the computer.) ⸻ 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were selling] • Ben satıyordum → I was selling • Sen satıyordun → You were selling • O satıyordu → He/She was selling • Biz satıyorduk → We were selling • Siz satıyordunuz → You (pl.) were selling • Onlar satıyorlardı → They were selling 📌 O, pazarda meyve satıyordu. (He/She was selling fruit at the market.) 📌 Biz eski kıyafetleri satıyorduk. (We were selling old clothes.) ⸻ 5. Future (Gelecek Zaman) → [will sell] • Ben satacağım → I will sell • Sen satacaksın → You will sell • O satacak → He/She will sell • Biz satacağız → We will sell • Siz satacaksınız → You (pl.) will sell • Onlar satacaklar → They will sell 📌 Ben arabamı satacağım. (I will sell my car.) 📌 O, yazın yazlıkları satacak. (He/She will sell summer homes in the summer.) ⸻ 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must sell] • Ben satmalıyım → I must sell • Sen satmalısın → You must sell • O satmalı → He/She must sell • Biz satmalıyız → We must sell • Siz satmalısınız → You (pl.) must sell • Onlar satmalılar → They must sell 📌 Bu ürünleri satmalıyım. (I must sell these products.) 📌 Siz eski eşyaları satmalısınız. (You must sell your old things.) ⸻ 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … sells] • Ben satarsam → If I sell • Sen satarsan → If you sell • O satarsa → If he/she sells • Biz satarsak → If we sell • Siz satarsanız → If you (pl.) sell • Onlar satarlarsa → If they sell 📌 Eğer ben bu eşyayı satarsam, para kazanırım. (If I sell these items, I will earn money.) 📌 O, bu arabayı satarsa, yeni bir tane alacak. (If he/she sells this car, they will buy a new one.)

Answer 64

✅ Verb: açmak (to open) ⸻ Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are opening] • Ben açıyorum → I am opening • Sen açıyorsun → You are opening • O açıyor → He/She is opening • Biz açıyoruz → We are opening • Siz açıyorsunuz → You (pl.) are opening • Onlar açıyorlar → They are opening 📌 Ben şu an pencereyi açıyorum. (I am opening the window right now.) 📌 O, kapıyı açıyor. (He/She is opening the door.) ⸻ 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [open] • Ben açarım → I open • Sen açarsın → You open • O açar → He/She opens • Biz açarız → We open • Siz açarsınız → You (pl.) open • Onlar açarlar → They open 📌 Ben her sabah bu pencereleri açarım. (I open these windows every morning.) 📌 O, her zaman bilgisayarını açar. (He/She always opens his/her computer.) ⸻ 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [opened] • Ben açtım → I opened • Sen açtın → You opened • O açtı → He/She opened • Biz açtık → We opened • Siz açtınız → You (pl.) opened • Onlar açtılar → They opened 📌 Geçen gün dükkanı açtım. (I opened the shop the other day.) 📌 O, kutuyu açtı. (He/She opened the box.) ⸻ 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were opening] • Ben açıyordum → I was opening • Sen açıyordun → You were opening • O açıyordu → He/She was opening • Biz açıyorduk → We were opening • Siz açıyordunuz → You (pl.) were opening • Onlar açıyorlardı → They were opening 📌 Ben yemek pişirirken sen pencereyi açıyordun. (I was opening the window while you were cooking.) 📌 O, kapıyı açıyordu. (He/She was opening the door.) ⸻ 5. Future (Gelecek Zaman) → [will open] • Ben açacağım → I will open • Sen açacaksın → You will open • O açacak → He/She will open • Biz açacağız → We will open • Siz açacaksınız → You (pl.) will open • Onlar açacaklar → They will open 📌 Yarın bu kutuyu açacağım. (I will open this box tomorrow.) 📌 O, kapıyı açacak. (He/She will open the door.) ⸻ 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must open] • Ben açmalıyım → I must open • Sen açmalısın → You must open • O açmalı → He/She must open • Biz açmalıyız → We must open • Siz açmalısınız → You (pl.) must open • Onlar açmalılar → They must open 📌 Bu dosyayı açmalıyım. (I must open this file.) 📌 Siz kapıyı açmalısınız. (You must open the door.) ⸻ 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … opens] • Ben açarsam → If I open • Sen açarsan → If you open • O açarsa → If he/she opens • Biz açarsak → If we open • Siz açarsanız → If you (pl.) open • Onlar açarlarsa → If they open 📌 Eğer o, bu kutuyu açarsa, içinde bir sürpriz var. (If he/she opens this box, there is a surprise inside.) 📌 Biz kapıyı açarsak, dışarıda bekleyen birini göreceğiz. (If we open the door, we will see someone waiting outside.)

Answer 65

✅ Verb: durmak (to stop, to stand) ⸻ Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are stopping/standing] • Ben duruyorum → I am stopping/standing • Sen duruyorsun → You are stopping/standing • O duruyor → He/She is stopping/standing • Biz duruyoruz → We are stopping/standing • Siz duruyorsunuz → You (pl.) are stopping/standing • Onlar duruyorlar → They are stopping/standing 📌 Ben bir süre duruyorum. (I am stopping for a while.) 📌 O, yolun ortasında duruyor. (He/She is standing in the middle of the road.) ⸻ 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [stop/stand] • Ben dururum → I stop/stand • Sen durursun → You stop/stand • O durur → He/She stops/stands • Biz dururuz → We stop/stand • Siz durursunuz → You (pl.) stop/stand • Onlar dururlar → They stop/stand 📌 Ben her sabah burada dururum. (I stop here every morning.) 📌 O, bir saat boyunca durur. (He/She stands for an hour.) ⸻ 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [stopped/stood] • Ben durdum → I stopped/stood • Sen durdun → You stopped/stood • O durdu → He/She stopped/stood • Biz durduk → We stopped/stood • Siz durdunuz → You (pl.) stopped/stood • Onlar durdular → They stopped/stood 📌 Bugün tren istasyonunda durdum. (I stopped at the train station today.) 📌 O, sabah okula gitmek için durdu. (He/She stopped to go to school this morning.) ⸻ 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were stopping/standing] • Ben duruyordum → I was stopping/standing • Sen duruyordun → You were stopping/standing • O duruyordu → He/She was stopping/standing • Biz duruyorduk → We were stopping/standing • Siz duruyordunuz → You (pl.) were stopping/standing • Onlar duruyorlardı → They were stopping/standing 📌 O, duraklarda duruyordu. (He/She was stopping at the bus stops.) 📌 Biz orada duruyorduk. (We were standing there.) ⸻ 5. Future (Gelecek Zaman) → [will stop/stand] • Ben duracağım → I will stop/stand • Sen duracaksın → You will stop/stand • O duracak → He/She will stop/stand • Biz duracağız → We will stop/stand • Siz duracaksınız → You (pl.) will stop/stand • Onlar duracaklar → They will stop/stand 📌 Ben orada duracağım. (I will stop/stand there.) 📌 O, bekleyecek ve duracak. (He/She will wait and stand.) ⸻ 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must stop/stand] • Ben durmalıyım → I must stop/stand • Sen durmalısın → You must stop/stand • O durmalı → He/She must stop/stand • Biz durmalıyız → We must stop/stand • Siz durmalısınız → You (pl.) must stop/stand • Onlar durmalılar → They must stop/stand 📌 Ben şimdi durmalıyım. (I must stop now.) 📌 O, burada durmalı. (He/She must stop here.) ⸻ 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … stops/stands] • Ben durursam → If I stop/stand • Sen durursan → If you stop/stand • O durursa → If he/she stops/stands • Biz durursak → If we stop/stand • Siz durursanız → If you (pl.) stop/stand • Onlar dururlarsa → If they stop/stand 📌 Eğer biz burada durursak, kimse bizi göremez. (If we stop here, no one can see us.) 📌 O, durursa, herkes bekleyecek. (If he/she stops, everyone will wait.)

Answer 66

✅ Verb: bağırmak (to shout, to scream) ⸻ Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are shouting] • Ben bağırıyorum → I am shouting • Sen bağırıyorsun → You are shouting • O bağırıyor → He/She is shouting • Biz bağırıyoruz → We are shouting • Siz bağırıyorsunuz → You (pl.) are shouting • Onlar bağırıyorlar → They are shouting 📌 O, bağırıyor çünkü çok sinirli. (He/She is shouting because they are very angry.) 📌 Ben seni duyamıyorum, çünkü sen çok bağırıyorsun. (I can’t hear you, because you are shouting too much.) ⸻ 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [shout] • Ben bağırırım → I shout • Sen bağırırsın → You shout • O bağırır → He/She shouts • Biz bağırırız → We shout • Siz bağırırsınız → You (pl.) shout • Onlar bağırırlar → They shout 📌 Ben bazen sinirlenince bağırırım. (I sometimes shout when I get angry.) 📌 O, her zaman çok bağırır. (He/She always shouts very loudly.) ⸻ 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [shouted] • Ben bağırdım → I shouted • Sen bağırdın → You shouted • O bağırdı → He/She shouted • Biz bağırdık → We shouted • Siz bağırdınız → You (pl.) shouted • Onlar bağırdılar → They shouted 📌 Dün akşam çok bağırdım. (I shouted a lot last night.) 📌 O, seni çağırırken bağırdı. (He/She shouted while calling you.) ⸻ 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were shouting] • Ben bağırıyordum → I was shouting • Sen bağırıyordun → You were shouting • O bağırıyordu → He/She was shouting • Biz bağırıyorduk → We were shouting • Siz bağırıyordunuz → You (pl.) were shouting • Onlar bağırıyorlardı → They were shouting 📌 O, yardım çağırırken bağırıyordu. (He/She was shouting while calling for help.) 📌 Biz sinemada bağırıyorduk. (We were shouting in the cinema.) ⸻ 5. Future (Gelecek Zaman) → [will shout] • Ben bağıracağım → I will shout • Sen bağıracaksın → You will shout • O bağıracak → He/She will shout • Biz bağıracağız → We will shout • Siz bağıracaksınız → You (pl.) will shout • Onlar bağıracaklar → They will shout 📌 Ben şimdi bağıracağım, çünkü çok sinirlendim. (I will shout now because I’m very angry.) 📌 O, okula giderken bağıracak. (He/She will shout while going to school.) ⸻ 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must shout] • Ben bağırmalıyım → I must shout • Sen bağırmalısın → You must shout • O bağırmalı → He/She must shout • Biz bağırmalıyız → We must shout • Siz bağırmalısınız → You (pl.) must shout • Onlar bağırmalılar → They must shout 📌 Ben şimdi bağırmalıyım. (I must shout now.) 📌 Siz bağırmalısınız, çünkü kimse sizi duymuyor. (You must shout because no one hears you.) ⸻ 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … shouts] • Ben bağırırsam → If I shout • Sen bağırırsan → If you shout • O bağırırsa → If he/she shouts • Biz bağırırsak → If we shout • Siz bağırırsanız → If you (pl.) shout • Onlar bağırırlarsa → If they shout 📌 Eğer bağırırsak, bizi duyarlar. (If we shout, they will hear us.) 📌 O, bağırırsa herkes gelir. (If he/she shouts, everyone will come.)

Answer 67

✅ Verb: atmak (to throw) ⸻ Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are throwing] • Ben atıyorum → I am throwing • Sen atıyorsun → You are throwing • O atıyor → He/She is throwing • Biz atıyoruz → We are throwing • Siz atıyorsunuz → You (pl.) are throwing • Onlar atıyorlar → They are throwing 📌 Ben topu atıyorum. (I am throwing the ball.) 📌 O, çöpü atıyor. (He/She is throwing the trash.) ⸻ 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [throw] • Ben atarım → I throw • Sen atarsın → You throw • O atar → He/She throws • Biz atarız → We throw • Siz atarsınız → You (pl.) throw • Onlar atarlar → They throw 📌 Ben her gün çöpleri atarım. (I throw out the trash every day.) 📌 O, her zaman topu çok uzağa atar. (He/She always throws the ball very far.) ⸻ 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [threw] • Ben attım → I threw • Sen attın → You threw • O attı → He/She threw • Biz attık → We threw • Siz attınız → You (pl.) threw • Onlar attılar → They threw 📌 Ben dün topu attım. (I threw the ball yesterday.) 📌 O, çöpü attı ve sonra içeri girdi. (He/She threw the trash and then went inside.) ⸻ 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were throwing] • Ben atıyordum → I was throwing • Sen atıyordun → You were throwing • O atıyordu → He/She was throwing • Biz atıyorduk → We were throwing • Siz atıyordunuz → You (pl.) were throwing • Onlar atıyorlardı → They were throwing 📌 O, basketbol oynarken topu atıyordu. (He/She was throwing the ball while playing basketball.) 📌 Biz parka giderken çocuklar top atıyorlardı. (While we were going to the park, the kids were throwing the ball.) ⸻ 5. Future (Gelecek Zaman) → [will throw] • Ben atacağım → I will throw • Sen atacaksın → You will throw • O atacak → He/She will throw • Biz atacağız → We will throw • Siz atacaksınız → You (pl.) will throw • Onlar atacaklar → They will throw 📌 Ben topu atacağım. (I will throw the ball.) 📌 O, çöpü atacak. (He/She will throw the trash.) ⸻ 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must throw] • Ben atmalıyım → I must throw • Sen atmalısın → You must throw • O atmalı → He/She must throw • Biz atmalıyız → We must throw • Siz atmalısınız → You (pl.) must throw • Onlar atmalılar → They must throw 📌 Ben şimdi atmalıyım. (I must throw now.) 📌 O, çöpü atmalı. (He/She must throw the trash.) ⸻ 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … throws] • Ben atarsam → If I throw • Sen atarsan → If you throw • O atarsa → If he/she throws • Biz atarsak → If we throw • Siz atarsanız → If you (pl.) throw • Onlar atarlarsa → If they throw 📌 Eğer topu atarsak, onu yakalarlar. (If we throw the ball, they will catch it.) 📌 O, atarsa, herkes görür. (If he/she throws, everyone will see it.)

Answer 68

✅ Verb: kullanmak (to use) ⸻ Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are using] • Ben kullanıyorum → I am using • Sen kullanıyorsun → You are using • O kullanıyor → He/She is using • Biz kullanıyoruz → We are using • Siz kullanıyorsunuz → You (pl.) are using • Onlar kullanıyorlar → They are using 📌 Ben şu anda bilgisayarı kullanıyorum. (I am using the computer right now.) 📌 O, cep telefonunu kullanıyor. (He/She is using the cell phone.) ⸻ 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [use] • Ben kullanırım → I use • Sen kullanırsın → You use • O kullanır → He/She uses • Biz kullanırız → We use • Siz kullanırsınız → You (pl.) use • Onlar kullanırlar → They use 📌 Ben her gün bilgisayarımı kullanırım. (I use my computer every day.) 📌 O, arabasını çok sık kullanır. (He/She uses his/her car very often.) ⸻ 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [used] • Ben kullandım → I used • Sen kullandın → You used • O kullandı → He/She used • Biz kullandık → We used • Siz kullandınız → You (pl.) used • Onlar kullandılar → They used 📌 Ben bilgisayarımı dün kullandım. (I used my computer yesterday.) 📌 O, arabasını bir hafta önce kullandı. (He/She used his/her car a week ago.) ⸻ 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were using] • Ben kullanıyordum → I was using • Sen kullanıyordun → You were using • O kullanıyordu → He/She was using • Biz kullanıyorduk → We were using • Siz kullanıyordunuz → You (pl.) were using • Onlar kullanıyorlardı → They were using 📌 O, bilgisayarı kullanıyordu. (He/She was using the computer.) 📌 Biz parkta yürürken telefon kullanıyorduk. (We were using the phone while walking in the park.) ⸻ 5. Future (Gelecek Zaman) → [will use] • Ben kullanacağım → I will use • Sen kullanacaksın → You will use • O kullanacak → He/She will use • Biz kullanacağız → We will use • Siz kullanacaksınız → You (pl.) will use • Onlar kullanacaklar → They will use 📌 Ben yarın bilgisayarımı kullanacağım. (I will use my computer tomorrow.) 📌 O, arabasını kullanacak. (He/She will use his/her car.) ⸻ 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must use] • Ben kullanmalıyım → I must use • Sen kullanmalısın → You must use • O kullanmalı → He/She must use • Biz kullanmalıyız → We must use • Siz kullanmalısınız → You (pl.) must use • Onlar kullanmalılar → They must use 📌 Ben bunu hemen kullanmalıyım. (I must use this right away.) 📌 Siz bilgisayarı kullanmalısınız. (You must use the computer.) ⸻ 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … uses] • Ben kullanırsam → If I use • Sen kullanırsan → If you use • O kullanırsa → If he/she uses • Biz kullanırsak → If we use • Siz kullanırsanız → If you (pl.) use • Onlar kullanırlarsa → If they use 📌 Eğer telefonumu kullanırsak, daha kolay iletişim kurarız. (If we use my phone, we can communicate more easily.) 📌 O, bilgisayarı kullanırsa, daha hızlı çalışır. (If he/she uses the computer, he/she will work faster.)

Answer 69

✅ Verb: pişirmek (to cook, to bake) ⸻ Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are cooking] • Ben pişiriyorum → I am cooking • Sen pişiriyorsun → You are cooking • O pişiriyor → He/She is cooking • Biz pişiriyoruz → We are cooking • Siz pişiriyorsunuz → You (pl.) are cooking • Onlar pişiriyorlar → They are cooking 📌 Ben çorba pişiriyorum. (I am cooking soup.) 📌 O fırında kek pişiriyor. (He/She is baking a cake in the oven.) ⸻ 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [cook / bake] • Ben pişiririm → I cook • Sen pişirirsin → You cook • O pişirir → He/She cooks • Biz pişiririz → We cook • Siz pişirirsiniz → You (pl.) cook • Onlar pişirirler → They cook 📌 Her gün yemek pişiririm. (I cook food every day.) 📌 Annem çok lezzetli yemekler pişirir. (My mom cooks very delicious meals.) ⸻ 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [cooked] • Ben pişirdim → I cooked • Sen pişirdin → You cooked • O pişirdi → He/She cooked • Biz pişirdik → We cooked • Siz pişirdiniz → You (pl.) cooked • Onlar pişirdiler → They cooked 📌 Dün akşam makarna pişirdim. (I cooked pasta last night.) 📌 O misafirler için börek pişirdi. (He/She cooked börek for the guests.) ⸻ 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were cooking] • Ben pişiriyordum → I was cooking • Sen pişiriyordun → You were cooking • O pişiriyordu → He/She was cooking • Biz pişiriyorduk → We were cooking • Siz pişiriyordunuz → You (pl.) were cooking • Onlar pişiriyorlardı → They were cooking 📌 O akşam yemeğini pişiriyordu. (He/She was cooking dinner.) 📌 Biz tatlı pişiriyorduk. (We were baking a dessert.) ⸻ 5. Future (Gelecek Zaman) → [will cook] • Ben pişireceğim → I will cook • Sen pişireceksin → You will cook • O pişirecek → He/She will cook • Biz pişireceğiz → We will cook • Siz pişireceksiniz → You (pl.) will cook • Onlar pişirecekler → They will cook 📌 Yarın akşam balık pişireceğim. (I will cook fish tomorrow night.) 📌 O, misafirler için tatlı pişirecek. (He/She will bake a dessert for the guests.) ⸻ 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must cook] • Ben pişirmeliyim → I must cook • Sen pişirmelisin → You must cook • O pişirmeli → He/She must cook • Biz pişirmeliyiz → We must cook • Siz pişirmelisiniz → You (pl.) must cook • Onlar pişirmeliler → They must cook 📌 Bugün yemek pişirmeliyim. (I must cook food today.) 📌 O daha dikkatli pişirmeli. (He/She must cook more carefully.) ⸻ 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … cooks] • Ben pişirirsem → If I cook • Sen pişirirsen → If you cook • O pişirirse → If he/she cooks • Biz pişirirsek → If we cook • Siz pişirirseniz → If you (pl.) cook • Onlar pişirirlerse → If they cook 📌 Eğer dikkatli pişirirsen, daha lezzetli olur. (If you cook carefully, it will be more delicious.) 📌 O fırında keki pişirirse, çok güzel olur. (If he/she bakes the cake in the oven, it will be very nice.)

Answer 70

✅ Verb: sürmek (to drive, to last, to spread) ⸻ Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are driving/lasting/spreading] • Ben sürüyorum → I am driving / lasting / spreading • Sen sürüyorsun → You are driving / lasting / spreading • O sürüyor → He/She is driving / lasting / spreading • Biz sürüyoruz → We are driving / lasting / spreading • Siz sürüyorsunuz → You (pl.) are driving / lasting / spreading • Onlar sürüyorlar → They are driving / lasting / spreading 📌 Ben arabayı sürüyorum. (I am driving the car.) 📌 Bu film çok uzun sürüyor. (This movie is lasting too long.) 📌 Ekmek üzerine tereyağı sürüyorum. (I am spreading butter on the bread.) ⸻ 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [drive / last / spread] • Ben sürerim → I drive / last / spread • Sen sürersin → You drive / last / spread • O sürer → He/She drives / lasts / spreads • Biz süreriz → We drive / last / spread • Siz sürersiniz → You (pl.) drive / last / spread • Onlar sürerler → They drive / last / spread 📌 Her gün arabayı sürerim. (I drive the car every day.) 📌 Bu hastalık uzun sürer. (This illness lasts a long time.) ⸻ 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [drove / lasted / spread] • Ben sürdüm → I drove / lasted / spread • Sen sürdün → You drove / lasted / spread • O sürdü → He/She drove / lasted / spread • Biz sürdük → We drove / lasted / spread • Siz sürdünüz → You (pl.) drove / lasted / spread • Onlar sürdüler → They drove / lasted / spread 📌 Dün arabayı ben sürdüm. (I drove the car yesterday.) 📌 Konser üç saat sürdü. (The concert lasted three hours.) ⸻ 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were driving/lasting/spreading] • Ben sürüyordum → I was driving / lasting / spreading • Sen sürüyordun → You were driving / lasting / spreading • O sürüyordu → He/She was driving / lasting / spreading • Biz sürüyorduk → We were driving / lasting / spreading • Siz sürüyordunuz → You (pl.) were driving / lasting / spreading • Onlar sürüyorlardı → They were driving / lasting / spreading 📌 O, arabayı hızlı sürüyordu. (He/She was driving the car fast.) 📌 Bu ders çok uzun sürüyordu. (This lesson was lasting too long.) ⸻ 5. Future (Gelecek Zaman) → [will drive / will last / will spread] • Ben süreceğim → I will drive / last / spread • Sen süreceksin → You will drive / last / spread • O sürecek → He/She will drive / last / spread • Biz süreceğiz → We will drive / last / spread • Siz süreceksiniz → You (pl.) will drive / last / spread • Onlar sürecekler → They will drive / last / spread 📌 Yarın arabayı ben süreceğim. (I will drive the car tomorrow.) 📌 Toplantı iki saat sürecek. (The meeting will last two hours.) ⸻ 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must drive / must last / must spread] • Ben sürmeliyim → I must drive / last / spread • Sen sürmelisin → You must drive / last / spread • O sürmeli → He/She must drive / last / spread • Biz sürmeliyiz → We must drive / last / spread • Siz sürmelisiniz → You (pl.) must drive / last / spread • Onlar sürmeliler → They must drive / last / spread 📌 Sen daha dikkatli sürmelisin. (You must drive more carefully.) 📌 Bu ders daha uzun sürmeli. (This lesson must last longer.) ⸻ 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … drives/lasts/spreads] • Ben sürersem → If I drive / last / spread • Sen sürersen → If you drive / last / spread • O sürerse → If he/she drives / lasts / spreads • Biz sürersek → If we drive / last / spread • Siz sürerseniz → If you (pl.) drive / last / spread • Onlar sürerlerse → If they drive / last / spread 📌 Eğer dikkatli sürersen, kaza yapmazsın. (If you drive carefully, you won’t have an accident.) 📌 Film uzun sürerse, geç kalırız. (If the movie lasts too long, we will be late.)

Answer 71

✅ Verb: gezmek (to stroll, to travel, to visit) ⸻ Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are strolling/traveling/visiting] • Ben geziyorum → I am strolling/traveling/visiting • Sen geziyorsun → You are strolling/traveling/visiting • O geziyor → He/She is strolling/traveling/visiting • Biz geziyoruz → We are strolling/traveling/visiting • Siz geziyorsunuz → You (pl.) are strolling/traveling/visiting • Onlar geziyorlar → They are strolling/traveling/visiting 📌 Bugün parkta geziyorum. (I am strolling in the park today.) 📌 O şehir merkezinde geziyor. (He/She is walking around downtown.) ⸻ 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [stroll/travel/visit] • Ben gezerim → I stroll/travel/visit • Sen gezersin → You stroll/travel/visit • O gezer → He/She strolls/travels/visits • Biz gezeriz → We stroll/travel/visit • Siz gezersiniz → You (pl.) stroll/travel/visit • Onlar gezerler → They stroll/travel/visit 📌 Her hafta sonu müze gezerim. (I visit a museum every weekend.) 📌 Tatilde yeni şehirler gezeriz. (We travel to new cities during the holiday.) ⸻ 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [strolled/traveled/visited] • Ben gezdim → I strolled/traveled/visited • Sen gezdin → You strolled/traveled/visited • O gezdi → He/She strolled/traveled/visited • Biz gezdik → We strolled/traveled/visited • Siz gezdiniz → You (pl.) strolled/traveled/visited • Onlar gezdiler → They strolled/traveled/visited 📌 Geçen yaz Avrupa’yı gezdim. (I traveled around Europe last summer.) 📌 Dün İstanbul’u gezdik. (Yesterday, we visited Istanbul.) ⸻ 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were strolling/traveling/visiting] • Ben geziyordum → I was strolling/traveling/visiting • Sen geziyordun → You were strolling/traveling/visiting • O geziyordu → He/She was strolling/traveling/visiting • Biz geziyorduk → We were strolling/traveling/visiting • Siz geziyordunuz → You (pl.) were strolling/traveling/visiting • Onlar geziyorlardı → They were strolling/traveling/visiting 📌 Biz tatildeyken her gün sahilde geziyorduk. (When we were on vacation, we walked on the beach every day.) 📌 O, müzeleri geziyordu. (He/She was visiting museums.) ⸻ 5. Future (Gelecek Zaman) → [will stroll/travel/visit] • Ben gezeceğim → I will stroll/travel/visit • Sen gezeceksin → You will stroll/travel/visit • O gezecek → He/She will stroll/travel/visit • Biz gezeceğiz → We will stroll/travel/visit • Siz gezeceksiniz → You (pl.) will stroll/travel/visit • Onlar gezecekler → They will stroll/travel/visit 📌 Yarın sahilde gezeceğiz. (Tomorrow, we will walk on the beach.) 📌 Tatilde farklı ülkeler gezeceğim. (I will travel to different countries on vacation.) ⸻ 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must stroll/travel/visit] • Ben gezmeliyim → I must stroll/travel/visit • Sen gezmelisin → You must stroll/travel/visit • O gezmeli → He/She must stroll/travel/visit • Biz gezmeliyiz → We must stroll/travel/visit • Siz gezmelisiniz → You (pl.) must stroll/travel/visit • Onlar gezmeliler → They must stroll/travel/visit 📌 Daha fazla yer gezmelisin. (You must visit more places.) 📌 O tarihi yerleri gezmeli. (He/She must visit historical places.) ⸻ 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … strolls/travels/visits] • Ben gezersem → If I stroll/travel/visit • Sen gezersen → If you stroll/travel/visit • O gezerse → If he/she strolls/travels/visits • Biz gezersek → If we stroll/travel/visit • Siz gezerseniz → If you (pl.) stroll/travel/visit • Onlar gezerlerse → If they stroll/travel/visit 📌 Eğer İstanbul’a gidersem, Topkapı Sarayı’nı gezeceğim. (If I go to Istanbul, I will visit Topkapı Palace.) 📌 Eğer birlikte gezerseniz, daha eğlenceli olur. (If you travel together, it will be more fun.)

Answer 72

✅ Verb: gezmeye gitmek (to go on a trip, to go traveling) ⸻ Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are going to travel] • Ben gezmeye gidiyorum → I am going traveling • Sen gezmeye gidiyorsun → You are going traveling • O gezmeye gidiyor → He/She is going traveling • Biz gezmeye gidiyoruz → We are going traveling • Siz gezmeye gidiyorsunuz → You (pl.) are going traveling • Onlar gezmeye gidiyorlar → They are going traveling 📌 Bu hafta sonu gezmeye gidiyorum. (I am going traveling this weekend.) 📌 O, Avrupa’yı gezmeye gidiyor. (He/She is going to travel to Europe.) ⸻ 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [go traveling] • Ben gezmeye giderim → I go traveling • Sen gezmeye gidersin → You go traveling • O gezmeye gider → He/She goes traveling • Biz gezmeye gideriz → We go traveling • Siz gezmeye gidersiniz → You (pl.) go traveling • Onlar gezmeye giderler → They go traveling 📌 Her yıl yaz tatilinde gezmeye giderim. (I go traveling every summer on vacation.) 📌 O, yeni yerler keşfetmek için gezmeye gider. (He/She goes traveling to discover new places.) ⸻ 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [went traveling] • Ben gezmeye gittim → I went traveling • Sen gezmeye gittin → You went traveling • O gezmeye gitti → He/She went traveling • Biz gezmeye gittik → We went traveling • Siz gezmeye gittiniz → You (pl.) went traveling • Onlar gezmeye gittiler → They went traveling 📌 Geçen yaz, arkadaşlarımla gezmeye gittim. (Last summer, I went traveling with my friends.) 📌 O, tatile çıkıp gezmeye gitti. (He/She went on a holiday and went traveling.) ⸻ 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were going traveling] • Ben gezmeye gidiyordum → I was going traveling • Sen gezmeye gidiyordun → You were going traveling • O gezmeye gidiyordu → He/She was going traveling • Biz gezmeye gidiyorduk → We were going traveling • Siz gezmeye gidiyordunuz → You (pl.) were going traveling • Onlar gezmeye gidiyorlardı → They were going traveling 📌 O, tatil için gezmeye gidiyordu. (He/She was going traveling for vacation.) 📌 Biz geçen yıl yaz tatilinde gezmeye gidiyorduk. (We were going traveling on our summer holiday last year.) ⸻ 5. Future (Gelecek Zaman) → [will go traveling] • Ben gezmeye gideceğim → I will go traveling • Sen gezmeye gideceksin → You will go traveling • O gezmeye gidecek → He/She will go traveling • Biz gezmeye gideceğiz → We will go traveling • Siz gezmeye gideceksiniz → You (pl.) will go traveling • Onlar gezmeye gidecekler → They will go traveling 📌 Yarın tatil için gezmeye gideceğim. (Tomorrow, I will go traveling for vacation.) 📌 O, kış tatilinde gezmeye gidecek. (He/She will go traveling during winter vacation.) ⸻ 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must go traveling] • Ben gezmeye gitmeliyim → I must go traveling • Sen gezmeye gitmelisin → You must go traveling • O gezmeye gitmeli → He/She must go traveling • Biz gezmeye gitmeliyiz → We must go traveling • Siz gezmeye gitmelisiniz → You (pl.) must go traveling • Onlar gezmeye gitmeliler → They must go traveling 📌 Yaz tatiline gitmeliyim, gezmeye gitmek istiyorum. (I must go on summer vacation, I want to go traveling.) 📌 O, uzak bir yere gezmeye gitmeli. (He/She must go traveling to a distant place.) ⸻ 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … goes traveling] • Ben gezmeye gidersem → If I go traveling • Sen gezmeye gidersen → If you go traveling • O gezmeye giderse → If he/she goes traveling • Biz gezmeye gidersek → If we go traveling • Siz gezmeye giderseniz → If you (pl.) go traveling • Onlar gezmeye giderlerse → If they go traveling 📌 Eğer tatilde gezmeye gidersem, yeni yerler keşfederim. (If I go traveling on vacation, I will discover new places.) 📌 Eğer sen gezmeye gidersen, çok eğlenceli olur. (If you go traveling, it will be very fun.)

Answer 73

✅ Verb: gezmeye çıkmak (to go out to travel, to go for a trip, to go on an excursion) ⸻ Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are going out to travel] • Ben gezmeye çıkıyorum → I am going out to travel • Sen gezmeye çıkıyorsun → You are going out to travel • O gezmeye çıkıyor → He/She is going out to travel • Biz gezmeye çıkıyoruz → We are going out to travel • Siz gezmeye çıkıyorsunuz → You (pl.) are going out to travel • Onlar gezmeye çıkıyorlar → They are going out to travel 📌 Bugün gezmeye çıkıyorum. (I am going out to travel today.) 📌 O, şehri gezmeye çıkıyor. (He/She is going out to travel around the city.) ⸻ 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [go out to travel] • Ben gezmeye çıkarım → I go out to travel • Sen gezmeye çıkarsın → You go out to travel • O gezmeye çıkar → He/She goes out to travel • Biz gezmeye çıkarız → We go out to travel • Siz gezmeye çıkarsınız → You (pl.) go out to travel • Onlar gezmeye çıkarlar → They go out to travel 📌 Her hafta sonu gezmeye çıkarım. (I go out to travel every weekend.) 📌 Biz tatilde gezmeye çıkarız. (We go out to travel during vacation.) ⸻ 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [went out to travel] • Ben gezmeye çıktım → I went out to travel • Sen gezmeye çıktın → You went out to travel • O gezmeye çıktı → He/She went out to travel • Biz gezmeye çıktık → We went out to travel • Siz gezmeye çıktınız → You (pl.) went out to travel • Onlar gezmeye çıktılar → They went out to travel 📌 Geçen hafta sonu gezmeye çıktım. (I went out to travel last weekend.) 📌 O, sabah erkenden gezmeye çıktı. (He/She went out to travel early in the morning.) ⸻ 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were going out to travel] • Ben gezmeye çıkıyordum → I was going out to travel • Sen gezmeye çıkıyordun → You were going out to travel • O gezmeye çıkıyordu → He/She was going out to travel • Biz gezmeye çıkıyorduk → We were going out to travel • Siz gezmeye çıkıyordunuz → You (pl.) were going out to travel • Onlar gezmeye çıkıyorlardı → They were going out to travel 📌 O, tatil için gezmeye çıkıyordu. (He/She was going out to travel for vacation.) 📌 Biz geçen yıl yaz tatilinde gezmeye çıkıyorduk. (We were going out to travel on summer vacation last year.) ⸻ 5. Future (Gelecek Zaman) → [will go out to travel] • Ben gezmeye çıkacağım → I will go out to travel • Sen gezmeye çıkacaksın → You will go out to travel • O gezmeye çıkacak → He/She will go out to travel • Biz gezmeye çıkacağız → We will go out to travel • Siz gezmeye çıkacaksınız → You (pl.) will go out to travel • Onlar gezmeye çıkacaklar → They will go out to travel 📌 Yarın sabah erkenden gezmeye çıkacağım. (Tomorrow morning, I will go out to travel early.) 📌 O, tatile çıkıp gezmeye çıkacak. (He/She will go out to travel after going on holiday.) ⸻ 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must go out to travel] • Ben gezmeye çıkmalıyım → I must go out to travel • Sen gezmeye çıkmalısın → You must go out to travel • O gezmeye çıkmalı → He/She must go out to travel • Biz gezmeye çıkmalıyız → We must go out to travel • Siz gezmeye çıkmalısınız → You (pl.) must go out to travel • Onlar gezmeye çıkmalılar → They must go out to travel 📌 Yaz tatilinde gezmeye çıkmalıyım. (I must go out to travel on summer vacation.) 📌 O, gezmeye çıkmalı çünkü uzun zamandır tatile gitmedi. (He/She must go out to travel because they haven’t gone on a holiday in a long time.) ⸻ 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … goes out to travel] • Ben gezmeye çıkarsam → If I go out to travel • Sen gezmeye çıkarsan → If you go out to travel • O gezmeye çıkarsa → If he/she goes out to travel • Biz gezmeye çıkarsak → If we go out to travel • Siz gezmeye çıkarsanız → If you (pl.) go out to travel • Onlar gezmeye çıkarlarsa → If they go out to travel 📌 Eğer tatilde gezmeye çıkarsam, daha fazla yer görürüm. (If I go out to travel on vacation, I will see more places.) 📌 Eğer gezmeye çıkarsanız, yeni yerler keşfederiz. (If you go out to travel, we will discover new places.)

Answer 74

✅ Verb: yürüyüşe gitmek (to go for a walk) ⸻ Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are going for a walk] • Ben yürüyüşe gidiyorum → I am going for a walk • Sen yürüyüşe gidiyorsun → You are going for a walk • O yürüyüşe gidiyor → He/She is going for a walk • Biz yürüyüşe gidiyoruz → We are going for a walk • Siz yürüyüşe gidiyorsunuz → You (pl.) are going for a walk • Onlar yürüyüşe gidiyorlar → They are going for a walk 📌 Sabahları yürüyüşe gidiyorum. (I go for a walk in the mornings.) 📌 O, parka yürüyüşe gidiyor. (He/She is going for a walk in the park.) ⸻ 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [go for a walk] • Ben yürüyüşe giderim → I go for a walk • Sen yürüyüşe gidersin → You go for a walk • O yürüyüşe gider → He/She goes for a walk • Biz yürüyüşe gideriz → We go for a walk • Siz yürüyüşe gidersiniz → You (pl.) go for a walk • Onlar yürüyüşe giderler → They go for a walk 📌 Her akşam yürüyüşe giderim. (I go for a walk every evening.) 📌 O, her sabah yürüyüşe gider. (He/She goes for a walk every morning.) ⸻ 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [went for a walk] • Ben yürüyüşe gittim → I went for a walk • Sen yürüyüşe gittin → You went for a walk • O yürüyüşe gitti → He/She went for a walk • Biz yürüyüşe gittik → We went for a walk • Siz yürüyüşe gittiniz → You (pl.) went for a walk • Onlar yürüyüşe gittiler → They went for a walk 📌 Dün akşam yürüyüşe gittim. (I went for a walk last night.) 📌 O, parka yürüyüşe gitti. (He/She went for a walk in the park.) ⸻ 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were going for a walk] • Ben yürüyüşe gidiyordum → I was going for a walk • Sen yürüyüşe gidiyordun → You were going for a walk • O yürüyüşe gidiyordu → He/She was going for a walk • Biz yürüyüşe gidiyorduk → We were going for a walk • Siz yürüyüşe gidiyordunuz → You (pl.) were going for a walk • Onlar yürüyüşe gidiyorlardı → They were going for a walk 📌 O sabah erkenden yürüyüşe gidiyordu. (He/She was going for a walk early in the morning.) 📌 Biz o sırada yürüyüşe gidiyorduk. (We were going for a walk at that moment.) ⸻ 5. Future (Gelecek Zaman) → [will go for a walk] • Ben yürüyüşe gideceğim → I will go for a walk • Sen yürüyüşe gideceksin → You will go for a walk • O yürüyüşe gidecek → He/She will go for a walk • Biz yürüyüşe gideceğiz → We will go for a walk • Siz yürüyüşe gideceksiniz → You (pl.) will go for a walk • Onlar yürüyüşe gidecekler → They will go for a walk 📌 Yarın yürüyüşe gideceğim. (I will go for a walk tomorrow.) 📌 O, bu akşam yürüyüşe gidecek. (He/She will go for a walk this evening.) ⸻ 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must go for a walk] • Ben yürüyüşe gitmeliyim → I must go for a walk • Sen yürüyüşe gitmelisin → You must go for a walk • O yürüyüşe gitmeli → He/She must go for a walk • Biz yürüyüşe gitmeliyiz → We must go for a walk • Siz yürüyüşe gitmelisiniz → You (pl.) must go for a walk • Onlar yürüyüşe gitmeliler → They must go for a walk 📌 Bugün hava güzel, yürüyüşe gitmeliyim. (The weather is nice today, I must go for a walk.) 📌 O, sağlığı için yürüyüşe gitmeli. (He/She must go for a walk for health reasons.) ⸻ 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … goes for a walk] • Ben yürüyüşe gidersem → If I go for a walk • Sen yürüyüşe gidersen → If you go for a walk • O yürüyüşe giderse → If he/she goes for a walk • Biz yürüyüşe gidersek → If we go for a walk • Siz yürüyüşe giderseniz → If you (pl.) go for a walk • Onlar yürüyüşe giderlerse → If they go for a walk 📌 Eğer yürüyüşe gidersem, parka uğrayacağım. (If I go for a walk, I will stop by the park.) 📌 Eğer yürüyüşe giderseniz, rahatlamış olursunuz. (If you go for a walk, you will feel relaxed.)

Answer 75

✅ Verb: yürüyüşe çıkmak (to go for a walk) ⸻ Conjugations in All Tenses: 1. Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are going for a walk] • Ben yürüyüşe çıkıyorum → I am going for a walk • Sen yürüyüşe çıkıyorsun → You are going for a walk • O yürüyüşe çıkıyor → He/She is going for a walk • Biz yürüyüşe çıkıyoruz → We are going for a walk • Siz yürüyüşe çıkıyorsunuz → You (pl.) are going for a walk • Onlar yürüyüşe çıkıyorlar → They are going for a walk 📌 Sabahları yürüyüşe çıkıyorum. (I am going for a walk in the mornings.) 📌 O, parka yürüyüşe çıkıyor. (He/She is going for a walk in the park.) ⸻ 2. Simple Present (Geniş Zaman) → [go for a walk] • Ben yürüyüşe çıkarım → I go for a walk • Sen yürüyüşe çıkarsın → You go for a walk • O yürüyüşe çıkar → He/She goes for a walk • Biz yürüyüşe çıkarız → We go for a walk • Siz yürüyüşe çıkarsınız → You (pl.) go for a walk • Onlar yürüyüşe çıkarlar → They go for a walk 📌 Her akşam yürüyüşe çıkarım. (I go for a walk every evening.) 📌 O, her sabah yürüyüşe çıkar. (He/She goes for a walk every morning.) ⸻ 3. Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [went for a walk] • Ben yürüyüşe çıktım → I went for a walk • Sen yürüyüşe çıktın → You went for a walk • O yürüyüşe çıktı → He/She went for a walk • Biz yürüyüşe çıktık → We went for a walk • Siz yürüyüşe çıktınız → You (pl.) went for a walk • Onlar yürüyüşe çıktılar → They went for a walk 📌 Dün akşam yürüyüşe çıktım. (I went for a walk last night.) 📌 O, parka yürüyüşe çıktı. (He/She went for a walk in the park.) ⸻ 4. Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were going for a walk] • Ben yürüyüşe çıkıyordum → I was going for a walk • Sen yürüyüşe çıkıyordun → You were going for a walk • O yürüyüşe çıkıyordu → He/She was going for a walk • Biz yürüyüşe çıkıyorduk → We were going for a walk • Siz yürüyüşe çıkıyordunuz → You (pl.) were going for a walk • Onlar yürüyüşe çıkıyorlardı → They were going for a walk 📌 O sabah erkenden yürüyüşe çıkıyordu. (He/She was going for a walk early in the morning.) 📌 Biz o sırada yürüyüşe çıkıyorduk. (We were going for a walk at that moment.) ⸻ 5. Future (Gelecek Zaman) → [will go for a walk] • Ben yürüyüşe çıkacağım → I will go for a walk • Sen yürüyüşe çıkacaksın → You will go for a walk • O yürüyüşe çıkacak → He/She will go for a walk • Biz yürüyüşe çıkacağız → We will go for a walk • Siz yürüyüşe çıkacaksınız → You (pl.) will go for a walk • Onlar yürüyüşe çıkacaklar → They will go for a walk 📌 Yarın yürüyüşe çıkacağım. (I will go for a walk tomorrow.) 📌 O, bu akşam yürüyüşe çıkacak. (He/She will go for a walk this evening.) ⸻ 6. Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must go for a walk] • Ben yürüyüşe çıkmalıyım → I must go for a walk • Sen yürüyüşe çıkmalısın → You must go for a walk • O yürüyüşe çıkmalı → He/She must go for a walk • Biz yürüyüşe çıkmalıyız → We must go for a walk • Siz yürüyüşe çıkmalısınız → You (pl.) must go for a walk • Onlar yürüyüşe çıkmalılar → They must go for a walk 📌 Bugün hava güzel, yürüyüşe çıkmalıyım. (The weather is nice today, I must go for a walk.) 📌 O, sağlığı için yürüyüşe çıkmalı. (He/She must go for a walk for health reasons.) ⸻ 7. Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … goes for a walk] • Ben yürüyüşe çıkarsam → If I go for a walk • Sen yürüyüşe çıkarsan → If you go for a walk • O yürüyüşe çıkarsa → If he/she goes for a walk • Biz yürüyüşe çıkarsak → If we go for a walk • Siz yürüyüşe çıkarsanız → If you (pl.) go for a walk • Onlar yürüyüşe çıkarlarse → If they go for a walk 📌 Eğer yürüyüşe çıkarsam, parka uğrayacağım. (If I go for a walk, I will stop by the park.) 📌 Eğer yürüyüşe çıkarsanız, rahatlamış olursunuz. (If you go for a walk, you will feel relaxed.)

Verbs 1 Flashcards

(99 cards)