Verbs 2 Flashcards
(13 cards)
To give
✅ Verb: vermek (to give)
⸻
Conjugations in All Tenses:
- Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are giving]
• Ben veriyorum → I am giving
• Sen veriyorsun → You are giving
• O veriyor → He/She is giving
• Biz veriyoruz → We are giving
• Siz veriyorsunuz → You (pl.) are giving
• Onlar veriyorlar → They are giving
📌 Ben şimdi kitap veriyorum. (I am giving the book right now.)
📌 O, öğretmene cevap veriyor. (He/She is giving an answer to the teacher.)
⸻
- Simple Present (Geniş Zaman) → [give]
• Ben veririm → I give
• Sen verirsin → You give
• O verir → He/She gives
• Biz veririz → We give
• Siz verirsiniz → You (pl.) give
• Onlar verirler → They give
📌 Ben her sabah ona hediye veririm. (I give him/her a gift every morning.)
📌 O, yardım verir. (He/She gives help.)
⸻
- Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [gave]
• Ben verdim → I gave
• Sen verdin → You gave
• O verdi → He/She gave
• Biz verdik → We gave
• Siz verdiniz → You (pl.) gave
• Onlar verdiler → They gave
📌 Geçen hafta ona kitap verdim. (I gave him/her a book last week.)
📌 O, bana hediyeler verdi. (He/She gave me gifts.)
⸻
- Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were giving]
• Ben veriyordum → I was giving
• Sen veriyordun → You were giving
• O veriyordu → He/She was giving
• Biz veriyorduk → We were giving
• Siz veriyordunuz → You (pl.) were giving
• Onlar veriyorlardı → They were giving
📌 O, yardım ederken ben kitap veriyordum. (I was giving a book while he/she was helping.)
📌 Biz o sırada öğrencilere not veriyorduk. (We weren’t giving grades to students at that time.)
⸻
- Future (Gelecek Zaman) → [will give]
• Ben vereceğim → I will give
• Sen vereceksin → You will give
• O verecek → He/She will give
• Biz vereceğiz → We will give
• Siz vereceksiniz → You (pl.) will give
• Onlar verecekler → They will give
📌 Yarın ona kitap vereceğim. (I will give him/her a book tomorrow.)
📌 O, size yardım verecek. (He/She will give you help.)
⸻
- Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must give]
• Ben vermeliyim → I must give
• Sen vermelisin → You must give
• O vermeli → He/She must give
• Biz vermeliyiz → We must give
• Siz vermelisiniz → You (pl.) must give
• Onlar vermeliler → They must give
📌 Bu dosyayı hemen vermeliyim. (I must give this file immediately.)
📌 O, çocuklara kitap vermeli. (He/She must give books to the children.)
⸻
- Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … gives]
• Ben verirsem → If I give
• Sen verirsen → If you give
• O verirse → If he/she gives
• Biz verirsek → If we give
• Siz verirseniz → If you (pl.) give
• Onlar verirlerse → If they give
📌 Eğer verirsem, o da alır. (If I give, he/she will take.)
📌 Eğer siz verirseniz, yardım ederim. (If you give, I will help.)
To live
✅ Verb: yaşamak (to live)
⸻
Conjugations in All Tenses:
- Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are living]
• Ben yaşıyorum → I am living
• Sen yaşıyorsun → You are living
• O yaşıyor → He/She is living
• Biz yaşıyoruz → We are living
• Siz yaşıyorsunuz → You (pl.) are living
• Onlar yaşıyorlar → They are living
📌 Ben İstanbul’da yaşıyorum. (I am living in Istanbul.)
📌 O, Amerika’da yaşıyor. (He/She is living in America.)
⸻
- Simple Present (Geniş Zaman) → [live]
• Ben yaşarım → I live
• Sen yaşarsın → You live
• O yaşar → He/She lives
• Biz yaşarız → We live
• Siz yaşarsınız → You (pl.) live
• Onlar yaşarlar → They live
📌 Ben İstanbul’da yaşarım. (I live in Istanbul.)
📌 O, Türkiye’de yaşar. (He/She lives in Turkey.)
⸻
- Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [lived]
• Ben yaşadım → I lived
• Sen yaşadın → You lived
• O yaşadı → He/She lived
• Biz yaşadık → We lived
• Siz yaşadınız → You (pl.) lived
• Onlar yaşadılar → They lived
📌 Geçen yıl İstanbul’da yaşadım. (I lived in Istanbul last year.)
📌 O, Ankara’da yaşadı. (He/She lived in Ankara.)
⸻
- Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were living]
• Ben yaşıyordum → I was living
• Sen yaşıyordun → You were living
• O yaşıyordu → He/She was living
• Biz yaşıyorduk → We were living
• Siz yaşıyordunuz → You (pl.) were living
• Onlar yaşıyorlardı → They were living
📌 O zamanlar ben İstanbul’da yaşıyordum. (At that time, I was living in Istanbul.)
📌 Biz o sırada burada yaşıyorduk. (We were living here at that time.)
⸻
- Future (Gelecek Zaman) → [will live]
• Ben yaşayacağım → I will live
• Sen yaşayacaksın → You will live
• O yaşayacak → He/She will live
• Biz yaşayacağız → We will live
• Siz yaşayacaksınız → You (pl.) will live
• Onlar yaşayacaklar → They will live
📌 Yarın başka bir şehirde yaşayacağım. (I will live in another city tomorrow.)
📌 O, burada yaşayacak. (He/She will live here.)
⸻
- Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must live]
• Ben yaşamalıyım → I must live
• Sen yaşamalısın → You must live
• O yaşamalı → He/She must live
• Biz yaşamalıyız → We must live
• Siz yaşamalısınız → You (pl.) must live
• Onlar yaşamalılar → They must live
📌 Sağlıklı olmak için daha fazla spor yapmalıyım ve iyi bir yerde yaşamalıyım. (To be healthy, I must exercise more and live in a good place.)
📌 O, kendi başına yaşamalı. (He/She must live on their own.)
⸻
- Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … lives]
• Ben yaşarsam → If I live
• Sen yaşarsan → If you live
• O yaşarsa → If he/she lives
• Biz yaşarsak → If we live
• Siz yaşarsanız → If you (pl.) live
• Onlar yaşarlarsa → If they live
📌 Eğer burada yaşarsam, seni sık sık ziyaret ederim. (If I live here, I will visit you often.)
📌 Eğer o burada yaşarsa, görüşürüz. (If he/she lives here, we will meet.)
To have a bath / shower
✅ Verb: banyo yapmak (to take a bath/shower)
⸻
Conjugations in All Tenses:
- Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are taking a bath]
• Ben banyo yapıyorum → I am taking a bath
• Sen banyo yapıyorsun → You are taking a bath
• O banyo yapıyor → He/She is taking a bath
• Biz banyo yapıyoruz → We are taking a bath
• Siz banyo yapıyorsunuz → You (pl.) are taking a bath
• Onlar banyo yapıyorlar → They are taking a bath
📌 Ben şimdi banyo yapıyorum. (I am taking a bath right now.)
📌 O, banyo yapıyor. (He/She is taking a bath.)
⸻
- Simple Present (Geniş Zaman) → [take a bath]
• Ben banyo yaparım → I take a bath
• Sen banyo yaparsın → You take a bath
• O banyo yapar → He/She takes a bath
• Biz banyo yaparız → We take a bath
• Siz banyo yaparsınız → You (pl.) take a bath
• Onlar banyo yaparlar → They take a bath
📌 Ben her sabah banyo yaparım. (I take a bath every morning.)
📌 O, her akşam banyo yapar. (He/She takes a bath every evening.)
⸻
- Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [took a bath]
• Ben banyo yaptım → I took a bath
• Sen banyo yaptın → You took a bath
• O banyo yaptı → He/She took a bath
• Biz banyo yaptık → We took a bath
• Siz banyo yaptınız → You (pl.) took a bath
• Onlar banyo yaptılar → They took a bath
📌 Geçen hafta banyo yaptım. (I took a bath last week.)
📌 O, çok önce banyo yaptı. (He/She took a bath a long time ago.)
⸻
- Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were taking a bath]
• Ben banyo yapıyordum → I was taking a bath
• Sen banyo yapıyordun → You were taking a bath
• O banyo yapıyordu → He/She was taking a bath
• Biz banyo yapıyorduk → We were taking a bath
• Siz banyo yapıyordunuz → You (pl.) were taking a bath
• Onlar banyo yapıyorlardı → They were taking a bath
📌 O, biz gelmeden önce banyo yapıyordu. (He/She was taking a bath before we arrived.)
📌 Biz banyo yapıyorduk, siz gelmeden önce. (We were taking a bath before you came.)
⸻
- Future (Gelecek Zaman) → [will take a bath]
• Ben banyo yapacağım → I will take a bath
• Sen banyo yapacaksın → You will take a bath
• O banyo yapacak → He/She will take a bath
• Biz banyo yapacağız → We will take a bath
• Siz banyo yapacaksınız → You (pl.) will take a bath
• Onlar banyo yapacaklar → They will take a bath
📌 Yarın banyo yapacağım. (I will take a bath tomorrow.)
📌 O, birazdan banyo yapacak. (He/She will take a bath soon.)
⸻
- Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must take a bath]
• Ben banyo yapmalıyım → I must take a bath
• Sen banyo yapmalısın → You must take a bath
• O banyo yapmalı → He/She must take a bath
• Biz banyo yapmalıyız → We must take a bath
• Siz banyo yapmalısınız → You (pl.) must take a bath
• Onlar banyo yapmalılar → They must take a bath
📌 Sağlıklı olmak için banyo yapmalıyım. (I must take a bath to be healthy.)
📌 O, banyo yapmalı. (He/She must take a bath.)
⸻
- Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … takes a bath]
• Ben banyo yaparsam → If I take a bath
• Sen banyo yaparsan → If you take a bath
• O banyo yaparsa → If he/she takes a bath
• Biz banyo yaparsak → If we take a bath
• Siz banyo yaparsanız → If you (pl.) take a bath
• Onlar banyo yaparlarsa → If they take a bath
📌 Eğer banyo yaparsam, rahatlarım. (If I take a bath, I will relax.)
📌 Eğer o banyo yaparsa, kendini daha iyi hisseder. (If he/she takes a bath, he/she will feel better.)
To try
To attempt
✅ Verb: denemek (to try, to attempt)
⸻
Conjugations in All Tenses:
- Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are trying]
• Ben deniyorum → I am trying
• Sen deniyorsun → You are trying
• O deniyor → He/She is trying
• Biz deniyoruz → We are trying
• Siz deniyorsunuz → You (pl.) are trying
• Onlar deniyorlar → They are trying
📌 Ben şimdi yeni bir yemek deniyorum. (I am trying a new dish right now.)
📌 O, yeni bir şey deniyor. (He/She is trying something new.)
⸻
- Simple Present (Geniş Zaman) → [try]
• Ben denerim → I try
• Sen denersin → You try
• O dener → He/She tries
• Biz deneriz → We try
• Siz denersiniz → You (pl.) try
• Onlar denerler → They try
📌 Ben her gün yeni şeyler denerim. (I try new things every day.)
📌 O, genellikle yeni tatlar dener. (He/She usually tries new flavors.)
⸻
- Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [tried]
• Ben denedim → I tried
• Sen denedin → You tried
• O denedi → He/She tried
• Biz denedik → We tried
• Siz denediniz → You (pl.) tried
• Onlar denediler → They tried
📌 Dün yeni bir yemek denedim. (I tried a new dish yesterday.)
📌 O, yeni oyunu denedi. (He/She tried the new game.)
⸻
- Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were trying]
• Ben deniyordum → I was trying
• Sen deniyordun → You were trying
• O deniyordu → He/She was trying
• Biz deniyorduk → We were trying
• Siz deniyordunuz → You (pl.) were trying
• Onlar deniyorlardı → They were trying
📌 Ben geçen hafta bu tarifi deniyordum. (I was trying this recipe last week.)
📌 O, bizimle deniyordu. (He/She was trying it with us.)
⸻
- Future (Gelecek Zaman) → [will try]
• Ben deneyeceğim → I will try
• Sen deneyeceksin → You will try
• O deneyecek → He/She will try
• Biz deneyeceğiz → We will try
• Siz deneyeceksiniz → You (pl.) will try
• Onlar deneyecekler → They will try
📌 Yarın bu oyunu deneyeceğim. (I will try this game tomorrow.)
📌 O, yeni tarifleri deneyecek. (He/She will try new recipes.)
⸻
- Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must try]
• Ben denemeliyim → I must try
• Sen denemelisin → You must try
• O denemeli → He/She must try
• Biz denemeliyiz → We must try
• Siz denemelisiniz → You (pl.) must try
• Onlar denemeliler → They must try
📌 Bu tatları mutlaka denemeliyim. (I must try these flavors.)
📌 O, denemeli. (He/She must try it.)
⸻
- Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … tries]
• Ben denersem → If I try
• Sen denersen → If you try
• O denerse → If he/she tries
• Biz denersek → If we try
• Siz denerseniz → If you (pl.) try
• Onlar denerlerse → If they try
📌 Eğer denersem, başarırım. (If I try, I will succeed.)
📌 Eğer o denerse, öğrenir. (If he/she tries, he/she will learn.)
To brush
✅ Verb: fırçalamak (to brush)
⸻
Conjugations in All Tenses:
- Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are brushing]
• Ben fırçalıyorum → I am brushing
• Sen fırçalıyorsun → You are brushing
• O fırçalıyor → He/She is brushing
• Biz fırçalıyoruz → We are brushing
• Siz fırçalıyorsunuz → You (pl.) are brushing
• Onlar fırçalıyorlar → They are brushing
📌 Ben dişlerimi fırçalıyorum. (I am brushing my teeth.)
📌 O, saçı fırçalıyor. (He/She is brushing their hair.)
⸻
- Simple Present (Geniş Zaman) → [brush]
• Ben fırçalarım → I brush
• Sen fırçalarsın → You brush
• O fırçalar → He/She brushes
• Biz fırçalarız → We brush
• Siz fırçalarsınız → You (pl.) brush
• Onlar fırçalarlar → They brush
📌 Ben her sabah dişlerimi fırçalarım. (I brush my teeth every morning.)
📌 O, saçlarını fırçalar. (He/She brushes their hair.)
⸻
- Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [brushed]
• Ben fırçaladım → I brushed
• Sen fırçaladın → You brushed
• O fırçaladı → He/She brushed
• Biz fırçaladık → We brushed
• Siz fırçaladınız → You (pl.) brushed
• Onlar fırçaladılar → They brushed
📌 Dün dişlerimi fırçaladım. (I brushed my teeth yesterday.)
📌 O, saçını fırçaladı. (He/She brushed their hair.)
⸻
- Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were brushing]
• Ben fırçalıyordum → I was brushing
• Sen fırçalıyordun → You were brushing
• O fırçalıyordu → He/She was brushing
• Biz fırçalıyorduk → We were brushing
• Siz fırçalıyordunuz → You (pl.) were brushing
• Onlar fırçalıyordular → They were brushing
📌 Ben geçen hafta dişlerimi fırçalıyordum. (I was brushing my teeth last week.)
📌 O, saçını fırçalıyordu. (He/She was brushing their hair.)
⸻
- Future (Gelecek Zaman) → [will brush]
• Ben fırçalayacağım → I will brush
• Sen fırçalayacaksın → You will brush
• O fırçalayacak → He/She will brush
• Biz fırçalayacağız → We will brush
• Siz fırçalayacaksınız → You (pl.) will brush
• Onlar fırçalayacaklar → They will brush
📌 Yarın dişlerimi fırçalayacağım. (I will brush my teeth tomorrow.)
📌 O, saçlarını fırçalayacak. (He/She will brush their hair.)
⸻
- Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must brush]
• Ben fırçalamalıyım → I must brush
• Sen fırçalamalısın → You must brush
• O fırçalamalı → He/She must brush
• Biz fırçalamalıyız → We must brush
• Siz fırçalamalısınız → You (pl.) must brush
• Onlar fırçalamalılar → They must brush
📌 Sağlıklı dişlere sahip olmak için dişlerimi fırçalamalıyım. (I must brush my teeth to have healthy teeth.)
📌 O, saçını fırçalamalı. (He/She must brush their hair.)
⸻
- Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … brushes]
• Ben fırçalarsam → If I brush
• Sen fırçalarsan → If you brush
• O fırçalar → If he/she brushes
• Biz fırçalarsak → If we brush
• Siz fırçalarsanız → If you (pl.) brush
• Onlar fırçalarlarsa → If they brush
📌 Eğer dişlerimi fırçalarsam, daha sağlıklı olurum. (If I brush my teeth, I will be healthier.)
📌 Eğer o saçını fırçalar, daha iyi görünür. (If he/she brushes their hair, they will look better.)
To comb
✅ Verb: taramak (to comb)
⸻
Conjugations in All Tenses:
- Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are combing]
• Ben tarıyorum → I am combing
• Sen tarıyorsun → You are combing
• O tarıyor → He/She is combing
• Biz tarıyoruz → We are combing
• Siz tarıyorsunuz → You (pl.) are combing
• Onlar tarıyorlar → They are combing
📌 Ben her sabah saçlarımı tarıyorum. (I am combing my hair every morning.)
📌 O, saçını tarıyor. (He/She is combing their hair.)
⸻
- Simple Present (Geniş Zaman) → [comb]
• Ben tararım → I comb
• Sen tararsın → You comb
• O tarar → He/She combs
• Biz tararız → We comb
• Siz tararsınız → You (pl.) comb
• Onlar tararlar → They comb
📌 Ben her sabah saçlarımı tararım. (I comb my hair every morning.)
📌 O, saçını tarar. (He/She combs their hair.)
⸻
- Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [combed]
• Ben taradım → I combed
• Sen taradın → You combed
• O taradı → He/She combed
• Biz taradık → We combed
• Siz taradınız → You (pl.) combed
• Onlar taradılar → They combed
📌 Dün saçlarımı taradım. (I combed my hair yesterday.)
📌 O, saçını taradı. (He/She combed their hair.)
⸻
- Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were combing]
• Ben tarıyordum → I was combing
• Sen tarıyordun → You were combing
• O tarıyordu → He/She was combing
• Biz tarıyorduk → We were combing
• Siz tarıyordunuz → You (pl.) were combing
• Onlar tarıyorlardı → They were combing
📌 Geçen hafta saçlarımı tarıyordum. (I was combing my hair last week.)
📌 O, saçını tarıyordu. (He/She was combing their hair.)
⸻
- Future (Gelecek Zaman) → [will comb]
• Ben tarayacağım → I will comb
• Sen tarayacaksın → You will comb
• O tarayacak → He/She will comb
• Biz tarayacağız → We will comb
• Siz tarayacaksınız → You (pl.) will comb
• Onlar tarayacaklar → They will comb
📌 Yarın saçlarımı tarayacağım. (I will comb my hair tomorrow.)
📌 O, saçını tarayacak. (He/She will comb their hair.)
⸻
- Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must comb]
• Ben taramalıyım → I must comb
• Sen taramalısın → You must comb
• O taramalı → He/She must comb
• Biz taramalıyız → We must comb
• Siz taramalısınız → You (pl.) must comb
• Onlar taramalılar → They must comb
📌 Saçlarımı sağlıklı tutmak için taramalıyım. (I must comb my hair to keep it healthy.)
📌 O, saçını taramalı. (He/She must comb their hair.)
⸻
- Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … combs]
• Ben tararsam → If I comb
• Sen tararsan → If you comb
• O tarar → If he/she combs
• Biz tararsak → If we comb
• Siz tararsanız → If you (pl.) comb
• Onlar tararlarsa → If they comb
📌 Eğer saçımı tararsam, daha düzenli görünürüm. (If I comb my hair, I will look more organized.)
📌 Eğer o saçını tararsa, daha güzel olur. (If he/she combs their hair, they will look better.)
To remember
✅ Verb: hatırlamak (to remember)
⸻
Conjugations in All Tenses:
- Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are remembering]
• Ben hatırlıyorum → I am remembering
• Sen hatırlıyorsun → You are remembering
• O hatırlıyor → He/She is remembering
• Biz hatırlıyoruz → We are remembering
• Siz hatırlıyorsunuz → You (pl.) are remembering
• Onlar hatırlıyorlar → They are remembering
📌 Ben eski anıları hatırlıyorum. (I am remembering old memories.)
📌 O, ne yapacağını hatırlıyor. (He/She is remembering what to do.)
⸻
- Simple Present (Geniş Zaman) → [remember]
• Ben hatırlarım → I remember
• Sen hatırlarsın → You remember
• O hatırlar → He/She remembers
• Biz hatırlarız → We remember
• Siz hatırlarsınız → You (pl.) remember
• Onlar hatırlarlar → They remember
📌 Ben her zaman mutlu anıları hatırlarım. (I always remember happy memories.)
📌 O, her gün dua eder ve hatırlar. (He/She remembers and prays every day.)
⸻
- Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [remembered]
• Ben hatırladım → I remembered
• Sen hatırladın → You remembered
• O hatırladı → He/She remembered
• Biz hatırladık → We remembered
• Siz hatırladınız → You (pl.) remembered
• Onlar hatırladılar → They remembered
📌 Dün eski arkadaşımı hatırladım. (I remembered my old friend yesterday.)
📌 O, o günün anısını hatırladı. (He/She remembered the memory of that day.)
⸻
- Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were remembering]
• Ben hatırlıyordum → I was remembering
• Sen hatırlıyordun → You were remembering
• O hatırlıyordu → He/She was remembering
• Biz hatırlıyorduk → We were remembering
• Siz hatırlıyordunuz → You (pl.) were remembering
• Onlar hatırlıyorlardı → They were remembering
📌 Geçen hafta o eski zamanları hatırlıyordum. (I was remembering the old times last week.)
📌 O, anılarını hatırlıyordu. (He/She was remembering their memories.)
⸻
- Future (Gelecek Zaman) → [will remember]
• Ben hatırlayacağım → I will remember
• Sen hatırlayacaksın → You will remember
• O hatırlayacak → He/She will remember
• Biz hatırlayacağız → We will remember
• Siz hatırlayacaksınız → You (pl.) will remember
• Onlar hatırlayacaklar → They will remember
📌 Yarın onu hatırlayacağım. (I will remember it tomorrow.)
📌 O, seni hatırlayacak. (He/She will remember you.)
⸻
- Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must remember]
• Ben hatırlamalıyım → I must remember
• Sen hatırlamalısın → You must remember
• O hatırlamalı → He/She must remember
• Biz hatırlamalıyız → We must remember
• Siz hatırlamalısınız → You (pl.) must remember
• Onlar hatırlamalılar → They must remember
📌 Eğer sınavı geçmek istiyorsam, çok çalışmalıyım ve her şeyi hatırlamalıyım. (If I want to pass the exam, I must work hard and remember everything.)
📌 O, önemli tarihleri hatırlamalı. (He/She must remember important dates.)
⸻
- Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … remembers]
• Ben hatırlarsam → If I remember
• Sen hatırlarsan → If you remember
• O hatırlarsa → If he/she remembers
• Biz hatırlarsak → If we remember
• Siz hatırlarsanız → If you (pl.) remember
• Onlar hatırlarlarsa → If they remember
📌 Eğer bu günleri hatırlarsam, çok üzülürüm. (If I remember these days, I will be very sad.)
📌 Eğer o bunu hatırlarsa, daha dikkatli olur. (If he/she remembers this, they will be more careful.)
To greet someone
✅ Verb: selam vermek (to greet, to say hello)
⸻
Conjugations in All Tenses:
- Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are greeting]
• Ben selam veriyorum → I am greeting
• Sen selam veriyorsun → You are greeting
• O selam veriyor → He/She is greeting
• Biz selam veriyoruz → We are greeting
• Siz selam veriyorsunuz → You (pl.) are greeting
• Onlar selam veriyorlar → They are greeting
📌 Ben her sabah arkadaşlarıma selam veriyorum. (I am greeting my friends every morning.)
📌 O, beni görünce selam veriyor. (He/She greets me when they see me.)
⸻
- Simple Present (Geniş Zaman) → [greet]
• Ben selam veririm → I greet
• Sen selam verirsin → You greet
• O selam verir → He/She greets
• Biz selam veririz → We greet
• Siz selam verirsiniz → You (pl.) greet
• Onlar selam verirler → They greet
📌 Ben her sabah insanlara selam veririm. (I greet people every morning.)
📌 O, herkese selam verir. (He/She greets everyone.)
⸻
- Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [greeted]
• Ben selam verdim → I greeted
• Sen selam verdin → You greeted
• O selam verdi → He/She greeted
• Biz selam verdik → We greeted
• Siz selam verdiniz → You (pl.) greeted
• Onlar selam verdiler → They greeted
📌 Dün okula gelirken öğretmene selam verdim. (I greeted the teacher while coming to school yesterday.)
📌 O, yolda yürürken insanlara selam verdi. (He/She greeted people while walking on the street.)
⸻
- Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were greeting]
• Ben selam veriyordum → I was greeting
• Sen selam veriyordun → You were greeting
• O selam veriyordu → He/She was greeting
• Biz selam veriyorduk → We were greeting
• Siz selam veriyordunuz → You (pl.) were greeting
• Onlar selam veriyorlardı → They were greeting
📌 Geçen hafta arkadaşlarımla sokakta yürürken insanlara selam veriyordum. (I was greeting people while walking with my friends on the street last week.)
📌 O, okulda herkese selam veriyordu. (He/She was greeting everyone at school.)
⸻
- Future (Gelecek Zaman) → [will greet]
• Ben selam vereceğim → I will greet
• Sen selam vereceksin → You will greet
• O selam verecek → He/She will greet
• Biz selam vereceğiz → We will greet
• Siz selam vereceksiniz → You (pl.) will greet
• Onlar selam verecekler → They will greet
📌 Yarın okula giderken öğretmene selam vereceğim. (I will greet the teacher when I go to school tomorrow.)
📌 O, dışarıda herkese selam verecek. (He/She will greet everyone outside.)
⸻
- Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must greet]
• Ben selam vermeliyim → I must greet
• Sen selam vermelisin → You must greet
• O selam vermeli → He/She must greet
• Biz selam vermeliyiz → We must greet
• Siz selam vermelisiniz → You (pl.) must greet
• Onlar selam vermeliler → They must greet
📌 Eğer orada olursam, selam vermeliyim. (If I am there, I must greet.)
📌 O, herkese selam vermeli. (He/She must greet everyone.)
⸻
- Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … greets]
• Ben selam verirsem → If I greet
• Sen selam verirsen → If you greet
• O selam verirse → If he/she greets
• Biz selam verirsek → If we greet
• Siz selam verirseniz → If you (pl.) greet
• Onlar selam verirlerse → If they greet
📌 Eğer onu görürsem, selam veririm. (If I see him/her, I will greet.)
📌 Eğer o, okula gelirse, öğrencilere selam verirlerse. (If he/she comes to school, they will greet the students.)
To visit
✅ Verb: ziyaret etmek (to visit)
⸻
Conjugations in All Tenses:
- Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are visiting]
• Ben ziyaret ediyorum → I am visiting
• Sen ziyaret ediyorsun → You are visiting
• O ziyaret ediyor → He/She is visiting
• Biz ziyaret ediyoruz → We are visiting
• Siz ziyaret ediyorsunuz → You (pl.) are visiting
• Onlar ziyaret ediyorlar → They are visiting
📌 Ben şu anda hastaneye ziyaret ediyorum. (I am visiting the hospital right now.)
📌 O, ailemi ziyarete gidiyor. (He/She is going to visit my family.)
⸻
- Simple Present (Geniş Zaman) → [visit]
• Ben ziyaret ederim → I visit
• Sen ziyaret edersin → You visit
• O ziyaret eder → He/She visits
• Biz ziyaret ederiz → We visit
• Siz ziyaret edersiniz → You (pl.) visit
• Onlar ziyaret ederler → They visit
📌 Ben her yıl yaz tatilinde ailemi ziyaret ederim. (I visit my family every year in the summer holiday.)
📌 O, arkadaşlarını sık sık ziyaret eder. (He/She visits his/her friends frequently.)
⸻
- Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [visited]
• Ben ziyaret ettim → I visited
• Sen ziyaret ettin → You visited
• O ziyaret etti → He/She visited
• Biz ziyaret ettik → We visited
• Siz ziyaret ettiniz → You (pl.) visited
• Onlar ziyaret ettiler → They visited
📌 Geçen hafta dedemi ziyaret ettim. (I visited my grandfather last week.)
📌 O, geçen yaz annesini ziyaret etti. (He/She visited his/her mother last summer.)
⸻
- Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were visiting]
• Ben ziyaret ediyordum → I was visiting
• Sen ziyaret ediyordun → You were visiting
• O ziyaret ediyordu → He/She was visiting
• Biz ziyaret ediyorduk → We were visiting
• Siz ziyaret ediyordunuz → You (pl.) were visiting
• Onlar ziyaret ediyorlardı → They were visiting
📌 Dün akşam arkadaşımı ziyaret ediyordum. (I was visiting my friend last night.)
📌 O, geçen hafta sonu memleketine ziyaret ediyordu. (He/She was visiting his/her hometown last weekend.)
⸻
- Future (Gelecek Zaman) → [will visit]
• Ben ziyaret edeceğim → I will visit
• Sen ziyaret edeceksin → You will visit
• O ziyaret edecek → He/She will visit
• Biz ziyaret edeceğiz → We will visit
• Siz ziyaret edeceksiniz → You (pl.) will visit
• Onlar ziyaret edecekler → They will visit
📌 Yarın ailemi ziyaret edeceğim. (I will visit my family tomorrow.)
📌 O, tatilde arkadaşlarını ziyaret edecek. (He/She will visit his/her friends during the holiday.)
⸻
- Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must visit]
• Ben ziyaret etmeliyim → I must visit
• Sen ziyaret etmelisin → You must visit
• O ziyaret etmeli → He/She must visit
• Biz ziyaret etmeliyiz → We must visit
• Siz ziyaret etmelisiniz → You (pl.) must visit
• Onlar ziyaret etmeliler → They must visit
📌 Eğer annemi görmek istiyorsam, onu ziyaret etmeliyim. (If I want to see my mom, I must visit her.)
📌 O, hastayı ziyaret etmeli. (He/She must visit the patient.)
⸻
- Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … visits]
• Ben ziyaret edersem → If I visit
• Sen ziyaret edersen → If you visit
• O ziyaret ederse → If he/she visits
• Biz ziyaret edersek → If we visit
• Siz ziyaret ederseniz → If you (pl.) visit
• Onlar ziyaret ederlerse → If they visit
📌 Eğer oraya gidersen, seni ziyaret ederim. (If you go there, I will visit you.)
📌 Eğer o, sabah erkenden kalkarsa, hastayı ziyaret eder. (If he/she wakes up early in the morning, he/she will visit the patient.)
To desire
To long for
✅ Verb: arzu etmek (to desire, to wish for, to long for)
⸻
Conjugations in All Tenses:
- Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are desiring]
• Ben arzu ediyorum → I am desiring
• Sen arzu ediyorsun → You are desiring
• O arzu ediyor → He/She is desiring
• Biz arzu ediyoruz → We are desiring
• Siz arzu ediyorsunuz → You (pl.) are desiring
• Onlar arzu ediyorlar → They are desiring
📌 Hayatında ne arzu ediyorsun?
(What are you desiring in life?)
⸻
- Simple Present (Geniş Zaman) → [desires/desire]
• Ben arzu ederim
• Sen arzu edersin
• O arzu eder
• Biz arzu ederiz
• Siz arzu edersiniz
• Onlar arzu ederler
📌 Herkes mutlu bir yaşamı arzu eder.
(Everyone desires a happy life.)
⸻
- Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [desired]
• Ben arzu ettim
• Sen arzu ettin
• O arzu etti
• Biz arzu ettik
• Siz arzu ettiniz
• Onlar arzu ettiler
📌 Daha önce böyle bir şeyi hiç arzu etmedim.
(I never desired something like this before.)
⸻
- Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were desiring]
• Ben arzu ediyordum
• Sen arzu ediyordun
• O arzu ediyordu
• Biz arzu ediyorduk
• Siz arzu ediyordunuz
• Onlar arzu ediyorlardı
📌 O an sadece huzur arzu ediyordum.
(At that moment, I was desiring only peace.)
⸻
- Future (Gelecek Zaman) → [will desire]
• Ben arzu edeceğim
• Sen arzu edeceksin
• O arzu edecek
• Biz arzu edeceğiz
• Siz arzu edeceksiniz
• Onlar arzu edecekler
📌 Bir gün seninle birlikte olmayı arzu edeceğim.
(One day I will desire to be with you.)
⸻
- Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must desire]
• Ben arzu etmeliyim
• Sen arzu etmelisin
• O arzu etmeli
• Biz arzu etmeliyiz
• Siz arzu etmelisiniz
• Onlar arzu etmeliler
📌 İnsanın önce kendini sevmeyi arzu etmesi gerekir.
(A person must first desire to love themselves.)
⸻
- Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … desires]
• Ben arzu edersem
• Sen arzu edersen
• O arzu ederse
• Biz arzu edersek
• Siz arzu ederseniz
• Onlar arzu ederlerse
📌 Eğer sen de arzu edersen, birlikte gidebiliriz.
(If you also desire, we can go together.)
To appear
To seem
To look like
✅ Verb: görünmek (to seem, to appear, to look like)
⸻
Conjugations in All Tenses:
- Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are seeming/appearing]
• Ben görünüyorum → I am appearing
• Sen görünüyorsun → You are appearing
• O görünüyor → He/She is appearing
• Biz görünüyoruz → We are appearing
• Siz görünüyorusunuz → You (pl.) are appearing
• Onlar görünüyorlar → They are appearing
📌 Sen bugün çok yorgun görünüyorsun.
(You are appearing very tired today.)
⸻
- Simple Present (Geniş Zaman) → [seems/appear]
• Ben görünürüm → I seem
• Sen görünürsün → You seem
• O görünür → He/She seems
• Biz görünürüz → We seem
• Siz görünürsünüz → You (pl.) seem
• Onlar görünürler → They seem
📌 O çok mutlu görünür.
(He/She seems very happy.)
⸻
- Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [seemed/appeared]
• Ben göründüm → I seemed
• Sen göründün → You seemed
• O göründü → He/She seemed
• Biz göründük → We seemed
• Siz göründünüz → You (pl.) seemed
• Onlar göründüler → They seemed
📌 O zamanlar mutlu göründü.
(At that time, he/she seemed happy.)
⸻
- Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were seeming/appearing]
• Ben görünüyorumdum → I was appearing
• Sen görünüyorundun → You were appearing
• O görünüyorudu → He/She was appearing
• Biz görünüyorduk → We were appearing
• Siz görünüyorudunuz → You (pl.) were appearing
• Onlar görünüyorlardı → They were appearing
📌 Dışarıda yağmur yağıyordu ve insanlar korkmuş gibi görünüyorlardı.
(It was raining outside and people were appearing scared.)
⸻
- Future (Gelecek Zaman) → [will seem/appear]
• Ben görüneceğim → I will appear
• Sen görüneceksin → You will appear
• O görünecek → He/She will appear
• Biz görüneceğiz → We will appear
• Siz görüneceksiniz → You (pl.) will appear
• Onlar görünecekler → They will appear
📌 Yarın sınavı geçeceğimi düşünüyorum, başarıyla görüneceğim.
(I think I will pass the exam tomorrow, I will appear successful.)
⸻
- Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must seem/appear]
• Ben görünmeliyim → I must appear
• Sen görünmelisin → You must appear
• O görünmeli → He/She must appear
• Biz görünmeliyiz → We must appear
• Siz görünmelisiniz → You (pl.) must appear
• Onlar görünmeliler → They must appear
📌 Toplantıya zamanında görünmelisin.
(You must appear on time for the meeting.)
⸻
- Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … seems/appears]
• Ben görünürsem → If I appear
• Sen görünürsen → If you appear
• O görünürse → If he/she appears
• Biz görünürsek → If we appear
• Siz görünürseniz → If you (pl.) appear
• Onlar görünürlerse → If they appear
📌 Eğer o benden önce göründüyse, ben de hemen geleceğim.
(If he/she appears before me, I will come immediately.)
To return
To come back
To go back
✅ Verb: geri dönmek (to return, to come back, to go back)
⸻
Conjugations in All Tenses:
- Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are returning]
• Ben geri dönüyorum → I am returning
• Sen geri dönüyorsun → You are returning
• O geri dönüyor → He/She is returning
• Biz geri dönüyoruz → We are returning
• Siz geri dönüyorsunuz → You (pl.) are returning
• Onlar geri dönüyorlar → They are returning
📌 Saat çok geç oldu, şimdi geri dönüyorum.
(It’s very late, I’m returning now.)
⸻
- Simple Present (Geniş Zaman) → [returns/return]
• Ben geri dönerim → I return
• Sen geri dönersin → You return
• O geri döner → He/She returns
• Biz geri döneriz → We return
• Siz geri dönersiniz → You (pl.) return
• Onlar geri dönerler → They return
📌 Tatil sonunda herkes geri döner.
(At the end of the holiday, everyone returns.)
⸻
- Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [returned]
• Ben geri döndüm → I returned
• Sen geri döndün → You returned
• O geri döndü → He/She returned
• Biz geri döndük → We returned
• Siz geri döndünüz → You (pl.) returned
• Onlar geri döndüler → They returned
📌 Geçen hafta tatilden geri döndüm.
(I returned from the holiday last week.)
⸻
- Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were returning]
• Ben geri dönüyordum → I was returning
• Sen geri dönüyordun → You were returning
• O geri dönüyordu → He/She was returning
• Biz geri dönüyorduk → We were returning
• Siz geri dönüyordunuz → You (pl.) were returning
• Onlar geri dönüyorlardı → They were returning
📌 Yolda yürürken geri dönüyordum çünkü anahtarı unuttum.
(I was returning while walking on the road because I forgot the keys.)
⸻
- Future (Gelecek Zaman) → [will return]
• Ben geri döneceğim → I will return
• Sen geri döneceksin → You will return
• O geri dönecek → He/She will return
• Biz geri döneceğiz → We will return
• Siz geri döneceksiniz → You (pl.) will return
• Onlar geri dönecekler → They will return
📌 Bir hafta içinde geri döneceğim.
(I will return within a week.)
⸻
- Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must return]
• Ben geri dönmeliyim → I must return
• Sen geri dönmelisin → You must return
• O geri dönmeli → He/She must return
• Biz geri dönmeliyiz → We must return
• Siz geri dönmelisiniz → You (pl.) must return
• Onlar geri dönmeliler → They must return
📌 Sana geri dönmem gerektiğini söyledi.
(He/She told me that I must return.)
⸻
- Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … returns]
• Ben geri dönersem → If I return
• Sen geri dönersen → If you return
• O geri dönerse → If he/she returns
• Biz geri dönersek → If we return
• Siz geri dönerseniz → If you (pl.) return
• Onlar geri dönerlerse → If they return
📌 Eğer çok geç kalmazsan, geri dönersem seni ararım.
(If you are not too late, I will call you if I return.)
To know
To be aware of
To have knowledge of
Back:
✅ Verb: bilmek (to know, to be aware of, to have knowledge of)
⸻
Conjugations in All Tenses:
- Present Continuous (Şimdiki Zaman) → [am/is/are knowing]
• Ben biliyorum → I am knowing
• Sen biliyorsun → You are knowing
• O biliyor → He/She is knowing
• Biz biliyoruz → We are knowing
• Siz biliyorsunuz → You (pl.) are knowing
• Onlar biliyorlar → They are knowing
📌 O şu an ne yaptığını biliyor.
(He/She knows what he/she is doing right now.)
⸻
- Simple Present (Geniş Zaman) → [knows/know]
• Ben bilirim → I know
• Sen bilirsin → You know
• O bilir → He/She knows
• Biz biliriz → We know
• Siz bilirsiniz → You (pl.) know
• Onlar bilirler → They know
📌 Herkes onu tanır ve bilir.
(Everyone knows him and knows it.)
⸻
- Simple Past (Geçmiş Zaman -di’li) → [knew]
• Ben bildim → I knew
• Sen bildin → You knew
• O bildi → He/She knew
• Biz bildik → We knew
• Siz bildiniz → You (pl.) knew
• Onlar bildiler → They knew
📌 Bunu daha önce bildim, ama söylemedim.
(I knew this before, but I didn’t say it.)
⸻
- Past Continuous (Şimdiki Zamanın Hikâyesi) → [was/were knowing]
• Ben biliyordum → I was knowing
• Sen biliyordun → You were knowing
• O biliyordu → He/She was knowing
• Biz biliyorduk → We were knowing
• Siz biliyordunuz → You (pl.) were knowing
• Onlar biliyorlardı → They were knowing
📌 Geçen yıl bu konuda daha fazla şey biliyordum.
(I knew more about this subject last year.)
⸻
- Future (Gelecek Zaman) → [will know]
• Ben bileceğim → I will know
• Sen bileceksin → You will know
• O bilecek → He/She will know
• Biz bileceğiz → We will know
• Siz bileceksiniz → You (pl.) will know
• Onlar bilecekler → They will know
📌 Yakında sonucu bileceğim.
(I will know the result soon.)
⸻
- Necessitative (Gereklilik Kipi -malı/meli) → [must know]
• Ben bilmeliyim → I must know
• Sen bilmelisin → You must know
• O bilmeli → He/She must know
• Biz bilmeliyiz → We must know
• Siz bilmelisiniz → You (pl.) must know
• Onlar bilmeliler → They must know
📌 Bu konuda doğru bilgi bilmelisin.
(You must know the correct information about this.)
⸻
- Conditional (Şart Kipi -se/sa) → [If … knows]
• Ben bilirsem → If I know
• Sen bilirsen → If you know
• O bilirse → If he/she knows
• Biz bilirsek → If we know
• Siz bilirseniz → If you (pl.) know
• Onlar bilirlerse → If they know
📌 Eğer sonucu bilirsem, seni hemen ararım.
(If I know the result, I will call you immediately.)