Konjuktion /Bağlaç Flashcards
(25 cards)
wobei
⸻
wobei (bağlaç / zamir – Almanca’da çok yönlü bir kelime)
⸻
Anlamları
• Türkçe:
• -diği sırada, -ken, bunda, oysa, bu esnada, bu konuda
• Bağlamına göre değişebilir.
• İngilizce:
• whereby
• while doing so
• in which
• although
• during which
⸻
Kullanım Açıklaması
„wobei“ genellikle şu durumlarda kullanılır:
1. Bir olay sırasında bir şeyin olduğunu belirtmek:
„Er stürzte die Treppe hinunter, wobei er sich das Bein brach.“
(Merdivenlerden düştü, bu sırada bacağını kırdı.)
2. Önceki bir cümleyi açıklarken ya da ona karşıtlık belirtirken:
„Die Idee ist gut, wobei ich noch einige Zweifel habe.“
(Fikir iyi, ama yine de bazı şüphelerim var.)
3. Soru zamiri olarak (“bei welcher Sache?”) nadiren kullanılır.
⸻
Zıt Anlamlılar (Antonyme)
• Bu bağlaç türü kelimenin doğrudan bir zıt anlamlısı yoktur, bağlama göre „aber“, „dennoch“ gibi kelimelerle karşıtlık kurulabilir.
⸻
Almanca Örnek Cümleler
1. Er schrieb die Prüfung sehr schnell, wobei er kaum Fehler machte.
(Sınavı çok hızlı yazdı, bu sırada neredeyse hiç hata yapmadı.)
2. Ich habe eine neue Serie angefangen, wobei mir die erste Folge nicht gefallen hat.
(Yeni bir diziye başladım, ama ilk bölümü pek hoşuma gitmedi.)
3. Sie erklärte das Problem, wobei sie sehr geduldig blieb.
(Sorunu anlattı, bu sırada oldukça sabırlıydı.)
4. Er hat viel erreicht, wobei er nie vergessen hat, woher er kommt.
(Çok şey başardı, ama nereden geldiğini asla unutmadı.)
5. Wir hatten Spaß auf der Reise, wobei das Wetter nicht so gut war.
(Yolculukta eğlendik, gerçi hava pek iyi değildi.)
⸻
ungeachtet dessen, dass
⸻
ungeachtet dessen, dass (bağlaç yapısı – C1 düzeyinde)
⸻
Anlamları
• Türkçe:
• -e rağmen, buna rağmen, her ne kadar … olsa da, -diği halde
• İngilizce:
• despite the fact that
• regardless of the fact that
• even though
• although
⸻
Yapısal Bilgi
• Bu yapı genellikle bir ana cümle ile birlikte kullanılır ve arkasından yan cümle (Nebensatz) gelir.
• Resmî, yazılı dilde sıkça görülür.
• ungeachtet kelimesi tek başına da “-e rağmen” anlamında kullanılabilir.
⸻
Zıt Anlamlılar (Antonyme)
• wegen – nedeniyle
• aufgrund dessen, dass – çünkü …
• in Anbetracht dessen, dass – göz önüne alındığında …
⸻
5 C1 Düzeyinde Almanca Örnek Cümleler
1. Ungeachtet dessen, dass es stark regnete, fand das Konzert im Freien statt.
(Şiddetli yağmur yağmasına rağmen, konser açık havada yapıldı.)
2. Ungeachtet dessen, dass er keine Erfahrung hatte, bekam er die Stelle.
(Hiç deneyimi olmamasına rağmen işi aldı.)
3. Ungeachtet dessen, dass sie müde war, half sie ihren Freunden beim Umzug.
(Yorgun olmasına rağmen, arkadaşlarının taşınmasına yardım etti.)
4. Ungeachtet dessen, dass Kritik laut wurde, setzte die Regierung ihre Pläne fort.
(Eleştiriler yükselmesine rağmen, hükümet planlarına devam etti.)
5. Ungeachtet dessen, dass er krank war, erschien er zur Prüfung.
(Hasta olmasına rağmen sınava geldi.)
⸻
auch wenn
⸻
auch wenn (bağlaç – sık kullanılan yapı)
⸻
Anlamları
• Türkçe:
• -se bile, -sa da, her ne kadar … olsa da
• İngilizce:
• even if
• even though
• although
⸻
Kullanımı
• auch wenn, bir yan cümle başlatır (Nebensatz) ve ardından fiil sona gider.
• Gerçek ya da olasılıklı karşıtlıklar belirtmek için kullanılır.
⸻
Zıt Anlamlılar (Antonyme)
• nur wenn – ancak … olursa
• falls – eğer
• weil – çünkü (karşıt anlamda değil, ama zıt bağlaç olarak düşünülebilir)
⸻
5 Almanca Örnek Cümleler
1. Auch wenn es regnet, gehen wir spazieren.
(Yağmur yağsa bile yürüyüşe çıkıyoruz.)
2. Ich helfe dir, auch wenn ich wenig Zeit habe.
(Zamanım az olsa bile sana yardım ederim.)
3. Auch wenn er müde ist, macht er seine Hausaufgaben.
(Yorgun olsa bile ödevlerini yapıyor.)
4. Auch wenn du im Recht bist, solltest du höflich bleiben.
(Haklı olsan bile kibar kalmalısın.)
5. Sie geht zur Arbeit, auch wenn sie krank ist.
(Hasta olsa bile işe gidiyor.)
⸻
zumal
⸻
zumal (bağlaç – C1 düzeyi)
⸻
Anlamları
• Türkçe:
• özellikle de,
• hele ki,
• -dığı için,
• çünkü,
• zira
• İngilizce:
• especially since,
• particularly because,
• seeing that,
• because
⸻
Kullanımı
• zumal, bir neden belirtirken güçlendirme amacıyla kullanılır.
• Genellikle bir durumu destekleyen ek bir gerekçe sunar.
• Fiil sona gider çünkü yan cümle yapısıdır.
⸻
Yakın Anlamlılar (Synonyme)
• weil – çünkü
• da – çünkü
• denn – çünkü
• zumindest weil – en azından … çünkü
Zıt Anlamlılar (Antonyme)
• obwohl, auch wenn, dennoch – rağmen, ama
⸻
5 C1 Düzeyinde Almanca Örnek Cümleler
1. Ich werde nicht mitkommen, zumal ich mich nicht gut fühle.
(Hele ki kendimi iyi hissetmediğim için, gelmeyeceğim.)
2. Wir sollten früher gehen, zumal das Wetter schlechter wird.
(Hele ki hava kötüleştiği için, daha erken gitmeliyiz.)
3. Zumal er keine Erfahrung hat, war seine Leistung beeindruckend.
(Hiç deneyimi olmamasına rağmen, performansı etkileyiciydi – hele ki!)
4. Sie verdient Anerkennung, zumal sie das Projekt allein geleitet hat.
(Hele ki projeyi tek başına yönettiği için, takdiri hak ediyor.)
5. Ich bin überrascht, zumal er sonst immer pünktlich ist.
(Hele ki normalde hep dakik olduğundan, şaşırdım.)
⸻
Obschon (obwohl)
⸻
obschon (bağlaç – C1 düzeyi)
⸻
Anlamları
• Türkçe:
• -mesine rağmen
• gerçi
• olsa da
• -sa da
• İngilizce:
• although
• even though
• though
⸻
Gramer Bilgisi
• Yan cümle bağlacıdır → fiil sona gider.
• „obschon“ ile oluşturulan cümle, ana cümledeki düşünceye karşıtlık belirtir.
⸻
Yakın Anlamlılar (Synonyme)
• obwohl
• wenngleich
• wenngleich auch
• trotzdem (bağlaç değilse)
• dennoch (bağlaç değilse)
Zıt Anlamlılar (Antonyme)
• weil, da, denn (çünkü – sebep bildirir)
⸻
5 adet B2/C1 düzeyinde Almanca örnek cümle
1. Obschon er krank war, ging er zur Arbeit.
(Hasta olmasına rağmen işe gitti.)
2. Sie hat bestanden, obschon die Prüfung sehr schwer war.
(Sınav çok zor olmasına rağmen geçti.)
3. Obschon ich müde bin, will ich noch weiter lernen.
(Yorgun olmama rağmen, öğrenmeye devam etmek istiyorum.)
4. Obschon er viel Geld verdient, lebt er sehr bescheiden.
(Çok para kazanmasına rağmen, çok sade yaşıyor.)
5. Obschon wir gewarnt wurden, haben wir das Risiko unterschätzt.
(Uyarılmamıza rağmen, riski hafife aldık.)
⸻
obzwar
⸻
obzwar (Konjunktion – bağlaç)
(Eski ya da edebi dilde daha çok kullanılır – modern dilde „obwohl“ veya „obschon“ tercih edilir.)
⸻
Anlamları
• Türkçe:
• -mesine rağmen
• gerçi
• olsa da
• -sa da
• İngilizce:
• although
• even though
• though
⸻
Yakın Anlamlılar (Synonyme)
• obwohl
• obschon
• wenngleich
Zıt Anlamlılar (Antonyme)
• weil – çünkü
• da – çünkü
⸻
5 Almanca örnek cümle
1. Obzwar er keine Erfahrung hatte, bekam er die Stelle.
(Deneyimi olmamasına rağmen işi aldı.)
2. Sie kam zur Party, obzwar sie müde war.
(Yorgun olmasına rağmen partiye geldi.)
3. Obzwar das Wetter schlecht war, machten wir einen Ausflug.
(Hava kötü olmasına rağmen gezi yaptık.)
4. Er hat den Test bestanden, obzwar er kaum gelernt hatte.
(Neredeyse hiç çalışmamış olmasına rağmen testi geçti.)
5. Obzwar ich ihn nicht kannte, vertraute ich ihm sofort.
(Onu tanımıyor olmama rağmen hemen güvendim.)
⸻
Not:
„obzwar“ daha çok edebi metinlerde, resmi yazışmalarda ya da şiirsel anlatımlarda kullanılır. Günlük konuşmada genellikle „obwohl“ ya da „obschon“ tercih edilir.
⸻
selbst wenn
⸻
selbst wenn (bağlaç – Konjunktion)
⸻
Türkçe Anlamı:
• -se bile
• -sa bile
• hatta … olsa bile
• … dahi olsa
⸻
İngilizce Anlamları:
• even if
• even though
• even when
⸻
Gramer Notu:
• „selbst wenn“ bir koşul bağlacıdır, cümlede olasılık ya da koşullu karşıtlık ifade eder.
• Yan cümlede fiil sona gider.
⸻
Yakın Anlamlılar (Synonyme)
• auch wenn – aynı anlamdadır ama biraz daha yaygındır
• obgleich / obwohl – benzer işlevde ama daha çok gerçek durumlar için
• selbst bei + Nomen – isimle kullanılır: Selbst bei Regen…
Zıt Anlamlılar (Antonyme)
• Koşullu olumlu ifadeler: wenn – eğer
• Şart gerçekleşirse olumlu sonuç: falls – şayet, -se durumda
⸻
5 Almanca örnek cümle
1. Selbst wenn es regnet, gehen wir spazieren.
(Yağmur yağsa bile yürüyüşe çıkacağız.)
2. Ich helfe dir, selbst wenn ich wenig Zeit habe.
(Zamanım az olsa bile sana yardım ederim.)
3. Selbst wenn du ihn bittest, wird er nicht kommen.
(Ondan rica etsen bile gelmeyecek.)
4. Er bleibt freundlich, selbst wenn er gestresst ist.
(Stresli olsa bile nazik kalıyor.)
5. Selbst wenn alles schiefgeht, geben wir nicht auf.
(Her şey ters gitse bile pes etmeyiz.)
⸻
sodass
sodass
Türkçe Anlamı: öyle ki, bu yüzden, -dığı için
Almanca Açıklama:
„sodass“ bağlacı, bir nedenin sonucunu belirtmek için kullanılır. Genellikle bir eylemin sonucunu ya da etkisini ifade eder.
İngilizce Anlamları:
• so that
• in such a way that
• therefore / as a result
⸻
Yakın Anlamlılar (Synonyme):
• damit (amacıyla)
• weshalb / weshalb auch (bu nedenle)
Zıt Anlamlılar (Antonyme):
• (Direkt zıt anlamlısı yok, ama amaç yerine neden-sonuç ilişkisi değişebilir.)
⸻
Almanca Örnekler & Türkçeleri:
1. Es regnete stark, sodass das Spiel abgesagt wurde.
(Çok yağmur yağdı, bu yüzden maç iptal edildi.)
2. Sie hat sehr viel gelernt, sodass sie die Prüfung bestanden hat.
(Çok çalıştı, öyle ki sınavı geçti.)
3. Er war müde, sodass er früh ins Bett ging.
(Yorgundu, bu yüzden erken yattı.)
4. Das Fenster war offen, sodass es im Zimmer sehr kalt war.
(Pencere açıktı, bu yüzden odada çok soğuktu.)
5. Der Hund bellte laut, sodass die Nachbarn aufwachten.
(Köpek çok yüksek sesle havladı, bu yüzden komşular uyandı.)
⸻
so dass /sodass
so dass / sodass
Türkçe Anlamı: öyle ki, bu yüzden, -dığı için
(Not: “so dass” ve “sodass” aynı anlamdadır. Günlük kullanımda ikisi de doğrudur, ancak sodass birleşik yazımı daha yaygındır.)
İngilizce Anlamları:
• so that
• in such a way that
• therefore / as a result
⸻
Almanca Yakın Anlamlılar (Synonyme):
• damit (amaç belirtirken)
• weshalb, deshalb, daher (neden-sonuç ilişkisi)
5 Örnek Cümle ve Türkçeleri:
1. Die Musik war laut, so dass ich kaum etwas verstehen konnte.
(Müzik çok yüksekti, bu yüzden neredeyse hiçbir şey anlayamadım.)
2. Er trainiert jeden Tag, so dass er sehr fit ist.
(Her gün antrenman yapıyor, öyle ki çok formda.)
3. Sie hat den ganzen Tag gearbeitet, so dass sie am Abend erschöpft war.
(Bütün gün çalıştı, bu yüzden akşam çok yorgundu.)
4. Der Vortrag war interessant, so dass niemand das Zimmer verlassen hat.
(Sunum ilginçti, öyle ki kimse odadan çıkmadı.)
5. Es gab einen Sturm, so dass der Flug verspätet war.
(Fırtına vardı, bu yüzden uçak gecikti.)
⸻
İstersen bu yapıyla alıştırma cümleleri hazırlayabilirim. Yardımcı olayım mı?
dermaßen
dermaßen
Türkçe Anlamı: o denli, öylesine, o kadar ki
Almanca Açıklama:
“dermaßen” zarfı, bir şeyin derecesini çok güçlü bir şekilde vurgulamak için kullanılır. Genellikle bir sonuç cümlesiyle (dass…) birlikte görülür.
⸻
İngilizce Anlamları:
• so much
• to such an extent
• so greatly
• so badly
⸻
Almanca Yakın Anlamlılar (Synonyme):
• so sehr
• in solchem Maße
• außerordentlich
• extrem
Almanca Zıt Anlamlılar (Antonyme):
• kaum (neredeyse hiç)
• wenig (az)
⸻
5 Örnek Cümle ) ve Türkçeleri:
1. Er hat sich dermaßen aufgeregt, dass er das Büro verlassen musste.
(O kadar sinirlendi ki ofisi terk etmek zorunda kaldı.)
2. Sie war dermaßen müde, dass sie sofort eingeschlafen ist.
(Öylesine yorgundu ki hemen uyuyakaldı.)
3. Das Wetter war dermaßen schlecht, dass das Festival abgesagt wurde.
(Hava o kadar kötüydü ki festival iptal edildi.)
4. Die Kinder haben dermaßen laut geschrien, dass die Nachbarn sich beschwert haben.
(Çocuklar o kadar yüksek sesle bağırdı ki komşular şikayet etti.)
5. Er hat dermaßen viel gegessen, dass ihm schlecht wurde.
(O kadar çok yemek yedi ki midesi bulandı.)
⸻
derart
derart
Türkçe Anlamı: o denli, öylesine, böylesine
“derart” kelimesi bir olayın ya da durumun şiddetini veya derecesini vurgular. Genellikle „…, dass …“ (… öyle ki …) yapısıyla birlikte kullanılır.
⸻
İngilizce Anlamları:
• such
• so much
• to such an extent
• so
⸻
Almanca Yakın Anlamlılar (Synonyme):
• so sehr
• dermaßen
• in solchem Maße
• extrem
Almanca Zıt Anlamlılar (Antonyme):
• kaum (neredeyse hiç)
• geringfügig (önemsiz, hafif)
⸻
5 Örnek Cümle ve Türkçeleri:
1. Die Nachricht hat ihn derart schockiert, dass er sprachlos war.
(Haber onu öylesine şoke etti ki nutku tutuldu.)
2. Das Kind schrie derart laut, dass man es bis zur Straße hören konnte.
(Çocuk o kadar yüksek sesle bağırdı ki sokağa kadar duyuldu.)
3. Der Fehler war derart gravierend, dass das ganze Projekt gestoppt wurde.
(Hata öylesine ciddiydi ki tüm proje durduruldu.)
4. Sie hat sich derart über das Geschenk gefreut, dass sie Tränen in den Augen hatte.
(Hediye onu o kadar mutlu etti ki gözleri doldu.)
5. Der Lehrer war derart enttäuscht, dass er die Klasse früher entließ.
(Öğretmen o kadar hayal kırıklığına uğradı ki sınıfı erken gönderdi.)
⸻
zu…als dass…+konjuktiv2
„zu … als dass …“
Bu yapı Almanca’da olumsuz bir sonuç ifade etmek için kullanılır ve genellikle Konjunktiv II (şart kipi) ile birlikte görülür. Bu yapı Türkçede:
• „… için fazla …, öyle ki …emez.“
• „…amayacak kadar …“ anlamına gelir.
⸻
Türkçe Anlamı:
• …amayacak kadar …
• …emeyecek kadar …
⸻
İngilizce Anlamı:
• too … to …
(örn. too tired to work, too expensive to buy)
⸻
Gramatikal Yapı:
zu + Adjektiv/Adverb + als dass + Nebensatz (Konjunktiv II)
⸻
Almanca Yakın Anlamlılar:
• nicht … genug, um … zu
(yeterince … değil ki …)
⸻
5 Örnek Cümle ve Türkçeleri:
1. Er ist zu stolz, als dass er um Hilfe bitten würde.
(Yardım isteyemeyecek kadar gururlu.)
2. Das Wetter ist zu schlecht, als dass wir draußen grillen könnten.
(Hava dışarıda mangal yapamayacak kadar kötü.)
3. Sie war zu müde, als dass sie noch hätte weiterarbeiten können.
(Çalışmaya devam edemeyecek kadar yorgundu.)
4. Das Problem ist zu komplex, als dass es schnell gelöst werden könnte.
(Sorun o kadar karmaşık ki hızlıca çözülemez.)
5. Der Film war zu langweilig, als dass ich ihn bis zum Ende geschaut hätte.
(Film sonuna kadar izlenemeyecek kadar sıkıcıydı.)
⸻
Bu yapı Almanca’da olumsuz bir sonuç ifade etmek için kullanılır ve genellikle Konjunktiv II (şart kipi) ile birlikte görülür. Bu yapı Türkçede:
• „… için fazla …, öyle ki …emez.“
• „…amayacak kadar …“ anlamına gelir.
⸻
Türkçe Anlamı:
• …amayacak kadar …
• …emeyecek kadar …
⸻
İngilizce Anlamı:
• too … to …
(örn. too tired to work, too expensive to buy)
⸻
Gramatikal Yapı:
zu + Adjektiv/Adverb + als dass + Nebensatz (Konjunktiv II)
⸻
Almanca Yakın Anlamlılar:
• nicht … genug, um … zu
(yeterince … değil ki …)
⸻
5 B2 Düzeyinde Örnek Cümle ve Türkçeleri:
1. Er ist zu stolz, als dass er um Hilfe bitten würde.
(Yardım isteyemeyecek kadar gururlu.)
2. Das Wetter ist zu schlecht, als dass wir draußen grillen könnten.
(Hava dışarıda mangal yapamayacak kadar kötü.)
3. Sie war zu müde, als dass sie noch hätte weiterarbeiten können.
(Çalışmaya devam edemeyecek kadar yorgundu.)
4. Das Problem ist zu komplex, als dass es schnell gelöst werden könnte.
(Sorun o kadar karmaşık ki hızlıca çözülemez.)
5. Der Film war zu langweilig, als dass ich ihn bis zum Ende geschaut hätte.
(Film sonuna kadar izlenemeyecek kadar sıkıcıydı.)
⸻
sofern
⸻
sofern (bağlaç - Konjunktion)
Türkçe Anlamı:
• eğer… ise
• şayet
• -diği takdirde
⸻
İngilizce Anlamları:
• if
• provided that
• as long as
⸻
Almanca Yakın Anlamlılar (Synonyme):
• falls (eğer)
• vorausgesetzt, dass (şu şartla ki)
Almanca Zıt Anlamlılar (Antonyme):
• (Direkt zıtı yoktur, ama “ansonsten” gibi kelimelerle olumsuz bağlam kurulabilir.)
⸻
5 Almanca Örnek Cümleler ve Türkçeleri:
1. Du kannst mitkommen, sofern du pünktlich bist.
(Zamanında olursan sen de gelebilirsin.)
2. Sofern das Wetter schön bleibt, machen wir ein Picknick.
(Hava güzel kalırsa piknik yaparız.)
3. Sofern Sie Fragen haben, stehe ich Ihnen zur Verfügung.
(Sorularınız olursa hizmetinizdeyim.)
4. Die Lieferung erfolgt, sofern die Zahlung eingegangen ist.
(Ödeme yapılmışsa teslimat gerçekleşir.)
5. Sofern nichts dazwischenkommt, sehen wir uns morgen.
(Başka bir şey çıkmazsa yarın görüşürüz.)
⸻
Sogar wenn
⸻
Türkçe Anlamı:
• olsa bile
• -se bile
• hatta … olsa bile
⸻
İngilizce Anlamları:
• even if
• even though
⸻
Almanca Yakın Anlamlılar (Synonyme):
• selbst wenn (bizzat … olsa bile)
• auch wenn (… olsa da)
Almanca Zıt Anlamlılar (Antonyme):
• Yoktur (çünkü “sogar wenn” koşullu bir bağlam kurar, doğrudan zıtı bulunmaz).
⸻
5 Almanca Örnek Cümleler ve Türkçeleri:
1. Sogar wenn es regnet, gehen wir spazieren.
(Yağmur yağsa bile yürüyüşe çıkıyoruz.)
2. Ich helfe dir, sogar wenn ich selbst wenig Zeit habe.
(Kendim az zamanım olsa bile sana yardım ederim.)
3. Sogar wenn du müde bist, solltest du das Projekt fertigstellen.
(Yorgun olsan bile projeyi bitirmelisin.)
4. Sogar wenn sie keine Erfahrung hat, bekommt sie die Stelle.
(Deneyimi olmasa bile o işi alıyor.)
5. Sogar wenn wir verlieren, haben wir es wenigstens versucht.
(Kaybetsek bile en azından denemiş oluruz.)
⸻
nur wenn
nur wenn (bağlaç tamlaması - Konnektorgruppe)
Türkçe Anlamı:
• yalnızca … olursa
• ancak … olursa
• sadece … durumunda
⸻
İngilizce Anlamları:
• only if
• just if
⸻
Almanca Yakın Anlamlılar (Synonyme):
• ausschließlich wenn (yalnızca … olduğunda)
• bloß wenn (yalnızca … olduğu takdirde)
Almanca Zıt Anlamlılar (Antonyme):
• immer (her zaman)
• egal wann (ne zaman olursa olsun)
⸻
5 Almanca Örnek Cümleler ve Türkçeleri:
1. Du darfst gehen, nur wenn du deine Aufgaben erledigt hast.
(Yalnızca görevlerini bitirdiysen gidebilirsin.)
2. Nur wenn alle zustimmen, wird der Plan umgesetzt.
(Sadece herkes onay verirse plan uygulanacak.)
3. Ich komme mit, nur wenn es nicht zu spät wird.
(Yalnızca çok geç olmazsa gelirim.)
4. Nur wenn du hart arbeitest, wirst du Erfolg haben.
(Ancak çok çalışırsan başarılı olacaksın.)
5. Nur wenn das Wetter gut ist, fahren wir ans Meer.
(Hava iyi olursa denize gideceğiz.)
⸻
außer wenn
Türkçe Anlamı:
• … durumu hariç
• … olmadıkça
• … dışında
• sadece … olursa değil
⸻
İngilizce Anlamları:
• unless
• except if
⸻
Almanca Yakın Anlamlılar (Synonyme):
• es sei denn (aksi takdirde / …olmadıkça)
• nur nicht wenn (sadece … olmadığında)
Almanca Zıt Anlamlılar (Antonyme):
• immer wenn (her zaman … olduğunda)
• sobald (… olur olmaz)
⸻
5 B2 Düzeyinde Almanca Örnek Cümleler ve Türkçeleri:
1. Ich arbeite jeden Tag, außer wenn ich krank bin.
(Hasta olmadıkça her gün çalışıyorum.)
2. Wir gehen spazieren, außer wenn es stark regnet.
(Şiddetli yağmur yağmadıkça yürüyüşe çıkarız.)
3. Außer wenn du mich anrufst, werde ich nicht kommen.
(Beni aramazsan gelmeyeceğim.)
4. Er ist immer pünktlich, außer wenn er den Bus verpasst.
(Otobüsü kaçırmadıkça her zaman dakiktir.)
5. Außer wenn ein Notfall eintritt, bleibt der Plan unverändert.
(Acil bir durum oluşmadıkça plan değişmeyecek.)
⸻
gesetzt den Fall, dass
⸻
Türkçe Anlamı:
• diyelim ki …
• farz edelim ki …
• varsayalım ki …
• olur da … olursa
⸻
İngilizce Anlamları:
• assuming that
• in case that
• supposing that
⸻
Almanca Yakın Anlamlılar (Synonyme):
• angenommen, dass (farz edelim ki)
• falls (eğer)
Almanca Zıt Anlamlılar (Antonyme):
Bu tür varsayım cümlelerinin doğrudan zıttı yoktur, ancak kesinlik belirten ifadeler (“sicher”, “zweifellos”) dolaylı zıt anlamda düşünülebilir.
⸻
5 Almanca Örnek Cümleler ve Türkçeleri:
1. Gesetzt den Fall, dass es morgen regnet, bleiben wir zu Hause.
(Yarın yağmur yağarsa, evde kalacağız.)
2. Gesetzt den Fall, dass du die Prüfung bestehst, bekommst du eine Belohnung.
(Sınavı geçersen bir ödül alacaksın.)
3. Gesetzt den Fall, dass der Zug Verspätung hat, nehmen wir ein Taxi.
(Tren gecikirse taksiye bineceğiz.)
4. Gesetzt den Fall, dass das Projekt scheitert, müssen wir einen neuen Plan entwickeln.
(Proje başarısız olursa yeni bir plan geliştirmeliyiz.)
5. Gesetzt den Fall, dass sie absagt, haben wir einen Ersatz.
(O iptal ederse bir yedeğimiz var.)
⸻
vorausgesetzt, dass
⸻
Türkçe Anlamı:
• şartıyla ki
• koşuluyla ki
• … olması durumunda
• … kaydıyla
⸻
İngilizce Anlamları:
• provided that
• on condition that
• assuming that
⸻
Almanca Yakın Anlamlılar (Synonyme):
• unter der Bedingung, dass (şu şartla ki)
• nur wenn (ancak … olursa)
Almanca Zıt Anlamlılar (Antonyme):
Bu tür şart belirten ifadelerin doğrudan zıttı yoktur, ama “egal ob” (önemli olmaksızın) gibi ifadeler zıt bir yaklaşım gösterebilir.
⸻
5 B2 Düzeyinde Almanca Örnek Cümleler ve Türkçeleri:
1. Vorausgesetzt, dass du pünktlich kommst, können wir zusammen fahren.
(Zamanında gelirsen birlikte gidebiliriz.)
2. Vorausgesetzt, dass das Wetter schön bleibt, grillen wir im Garten.
(Hava güzel kalırsa bahçede mangal yaparız.)
3. Vorausgesetzt, dass er zustimmt, beginnen wir das Projekt nächste Woche.
(O onaylarsa projeye gelecek hafta başlarız.)
4. Vorausgesetzt, dass sie genügend Geld sparen, können sie sich ein Haus kaufen.
(Yeterince para biriktirirlerse bir ev alabilirler.)
5. Vorausgesetzt, dass alle Unterlagen vollständig sind, wird der Antrag schnell bearbeitet.
(Tüm belgeler eksiksizse başvuru hızlıca işleme alınır.)
⸻
während
Türkçe Anlamı:
• sırasında
• boyunca
• esnasında
• oysa ki (bağlaç olarak karşıtlık bildirebilir)
Almanca Anlamı:
• in der Zeit von
• im Verlauf von
• im Gegensatz zu (bağlaç olduğunda)
⸻
İngilizce Anlamları:
• during
• while
• whereas (karşıtlık bildirdiğinde)
⸻
Almanca Yakın Anlamlılar (Synonyme):
• im Verlauf von (süresince)
• bei (belirli bir durumda)
Almanca Zıt Anlamlılar (Antonyme):
• nach (sonra)
• bevor (önce)
• (Karşıtlık bildiriyorsa zıttı gleichzeitig olmadan)
⸻
5 Tane C1 Düzeyinde Almanca Örnek Cümleler ve Türkçeleri:
1. Während die einen den technologischen Fortschritt bejubeln, fürchten die anderen seine Folgen.
(Bazıları teknolojik ilerlemeyi överken, diğerleri sonuçlarından korkuyor.)
2. Während des gesamten Seminars wurde großer Wert auf praktische Übungen gelegt.
(Tüm seminer süresince pratik çalışmalara büyük önem verildi.)
3. Während sich viele Länder auf erneuerbare Energien konzentrieren, investieren manche weiterhin in fossile Brennstoffe.
(Pek çok ülke yenilenebilir enerjilere odaklanırken, bazıları hala fosil yakıtlara yatırım yapıyor.)
4. Während meiner Zeit im Ausland konnte ich wertvolle interkulturelle Erfahrungen sammeln.
(Yurtdışındaki zamanım boyunca değerli kültürlerarası deneyimler edindim.)
5. Während der Diskussion zeigte sich deutlich, wie unterschiedlich die Ansichten über das Thema waren.
(Tartışma sırasında konuyla ilgili görüşlerin ne kadar farklı olduğu açıkça ortaya çıktı.)
⸻
wohingegen
⸻
wohingegen (bağlaç - Konnektor)
Türkçe Anlamı:
• oysa
• buna karşılık
• halbuki
Almanca Anlamı:
• im Gegensatz dazu
• hingegen
• während (benzer kullanımlarda)
⸻
İngilizce Anlamları:
• whereas
• while
• on the other hand
⸻
Almanca Yakın Anlamlılar (Synonyme):
• hingegen (buna karşılık)
• dagegen (buna karşın)
• während (bağlaç olarak karşıtlık anlamında)
Almanca Zıt Anlamlılar (Antonyme):
• (doğrudan zıt anlamlısı yok, ama “gleich” veya “ähnlich” gibi aynı yönde olmayı ifade eden kelimeler içerik zıttı sayılabilir.)
⸻
5 Tane C1 Düzeyinde Almanca Örnek Cümleler ve Türkçeleri:
1. Er liebt es, früh aufzustehen, wohingegen sie lieber lange schläft.
(O, erken kalkmayı severken, o ise uzun süre uyumayı tercih eder.)
2. In Europa ist Datenschutz ein hohes Gut, wohingegen in anderen Regionen damit oft nachlässiger umgegangen wird.
(Avrupa’da veri koruma çok değerliyken, diğer bölgelerde bu konuda daha ihmalkar davranılıyor.)
3. Das neue Modell ist sehr effizient, wohingegen das alte viel Energie verbrauchte.
(Yeni model çok verimliyken, eski model çok enerji tüketiyordu.)
4. Manche Menschen benötigen viel sozialen Austausch, wohingegen andere lieber allein arbeiten.
(Bazı insanlar yoğun sosyal etkileşim isterken, diğerleri yalnız çalışmayı tercih eder.)
5. Er spricht fließend fünf Sprachen, wohingegen ich mich mit zwei schwertue.
(O, beş dili akıcı bir şekilde konuşurken, ben iki dilde zorlanıyorum.)
⸻
dagegen
⸻
dagegen (bağlaç / zarf)
Türkçe Anlamı:
• buna karşı
• aksine
• karşısında
• buna karşın
• buna karşılık
• karşı
Almanca Anlamı:
• im Gegensatz dazu
• entgegen
• anders
• gegen etwas
⸻
İngilizce Anlamları:
• against that
• on the other hand
• in contrast
• versus
⸻
Almanca Yakın Anlamlılar (Synonyme):
• hingegen (buna karşılık)
• während (bu da bağlaç olarak bir karşıtlık ifade eder)
• aber (ama, fakat)
Almanca Zıt Anlamlılar (Antonyme):
• dafür (onun için)
• zusätzlich (ek olarak)
⸻
5 Tane C1 Düzeyinde Almanca Örnek Cümleler ve Türkçeleri:
1. Er war krank, dagegen ging es seiner Schwester gut.
(O hastaydı, buna karşın kız kardeşi iyi durumdaydı.)
2. Der Plan, das Gebäude abzureißen, wurde abgelehnt, dagegen fand der Vorschlag, es zu renovieren, Zustimmung.
(Bina yıkma planı reddedildi, buna karşın onu yenileme önerisi onay aldı.)
3. Viele Menschen bevorzugen die Stadt, während andere das Leben auf dem Land bevorzugen. Dagegen sprechen die hohen Mieten in den Städten.
(Birçok insan şehri tercih ederken, diğerleri kırsalda yaşamayı tercih eder. Buna karşın şehirlerdeki yüksek kiralar buna engel teşkil ediyor.)
4. Die Forschungsergebnisse sind überzeugend, dagegen fehlt es an praktischen Anwendungen.
(Araştırma sonuçları ikna edici, buna karşın pratik uygulamalar eksik.)
5. Er hat die Prüfung bestanden, dagegen hat sein Kollege sie nicht geschafft.
(O, sınavı geçti, oysa ki arkadaşı geçemedi.)
⸻
selbst wenn
selbst wenn (ifade)
Türkçe Anlamı:
• hatta… olsa bile
• … olsa da
• … olsa dahi
• her halükarda
Almanca Anlamı:
• auch wenn etwas der Fall ist, es verändert nichts
• unter der Annahme, dass es so wäre, spielt es keine Rolle
⸻
İngilizce Anlamları:
• even if
• even though
• regardless of whether
• no matter if
⸻
Almanca Yakın Anlamlılar (Synonyme):
• auch wenn (her ne kadar)
• selbst unter der Bedingung, dass (şart altında dahi)
• unabhängig davon, ob (buna bakılmaksızın)
Almanca Zıt Anlamlılar (Antonyme):
• es sei denn (ancak, eğer)
• außer wenn (eğer değilse)
• nur wenn (sadece eğer)
⸻
5 Tane C1 Düzeyinde Almanca Örnek Cümleler ve Türkçeleri:
1. Selbst wenn es regnet, werde ich morgen spazieren gehen.
(Hatta yağmur yağsa bile yarın yürüyüşe çıkacağım.)
2. Selbst wenn wir uns stark anstrengen, wird es schwierig sein, den Rekord zu brechen.
(Hatta çok çaba göstersek de, rekoru kırmak zor olacak.)
3. Selbst wenn du viel Geld hast, bedeutet das nicht, dass du glücklich bist.
(Hatta çok paran olsa da, bu seni mutlu edeceği anlamına gelmez.)
4. Selbst wenn alle gegen dich sind, solltest du an deinen Überzeugungen festhalten.
(Hatta herkes sana karşı olsa da, inançlarına sadık kalmalısın.)
5. Selbst wenn der Plan scheitert, haben wir wertvolle Erfahrungen gewonnen.
(Hatta plan başarısız olsa da, değerli deneyimler kazandık.)
⸻
“Selbst wenn” ifadesi, bir durumu veya koşulu kabul ederken bile sonucun değişmeyeceğini veya planın uygulanacağına dair bir anlam taşır. Yardımcı olabileceğim başka bir şey var mı?
indem
indem (Konjunktion)
⸻
Türkçe Anlamı:
• -erek, -arak, şöyle yaparak, bu şekilde
(Bir eylemin nasıl gerçekleştiğini açıklamak için kullanılır.)
Almanca Anlamı:
• drückt aus, auf welche Weise etwas passiert
• dadurch, dass…
İngilizce Anlamları:
• by doing
• by means of
• in the process of
⸻
Benzer Anlamlılar (Synonyme):
• dadurch, dass
• auf diese Weise
Zıt Anlamlılar (Antonyme):
• (doğrudan bir zıtı yoktur, çünkü “indem” bir yöntem veya araç bildirir.)
⸻
5 C1-Niveau Beispielsätze
1. Er verbessert sein Deutsch, indem er jeden Tag deutsche Zeitungen liest.
(Her gün Almanca gazete okuyarak Almancasını geliştiriyor.)
2. Die Firma konnte ihren Umsatz steigern, indem sie neue Märkte erschloss.
(Şirket, yeni pazarlar açarak cirosunu artırabildi.)
3. Man kann Konflikte lösen, indem man offen und respektvoll miteinander kommuniziert.
(Açık ve saygılı bir şekilde iletişim kurarak çatışmalar çözülebilir.)
4. Sie hat ihre Ängste überwunden, indem sie sich schrittweise ihren Befürchtungen stellte.
(Korkularıyla aşamalı olarak yüzleşerek endişelerini yendi.)
5. Das Unternehmen spart Kosten, indem es auf erneuerbare Energien umstellt.
(Şirket, yenilenebilir enerjiye geçiş yaparak maliyetlerden tasarruf ediyor.)
⸻
İstersen sana bununla ilgili küçük bir mini test de hazırlayabilirim! İster misin?
dadurch, dass
dadurch, dass (Konjunktionalphrase)
⸻
Türkçe Anlamı:
• -mesi sayesinde,
• şu şekilde ki,
• şöyle olmasıyla birlikte,
• şunun yoluyla
(Bir sonucun hangi sebebe bağlı olduğunu belirtir.)
Almanca Anlamı:
• Es beschreibt den Grund oder die Methode, wie etwas passiert.
İngilizce Anlamları:
• by the fact that
• due to the fact that
• because
⸻
Benzer Anlamlılar (Synonyme):
• indem (farklı kullanılır, ama benzer işlevi var)
• weil (bazı cümlelerde yakın)
• da
Zıt Anlamlılar (Antonyme):
• (direkt zıtı yoktur, ama “ohne dass” gibi yapılar bazen karşıt bağlam yaratır.)
⸻
5 Beispielsätze auf C1-Niveau
1. Die Stadt konnte ihr Image verbessern, dadurch, dass sie viele neue Parks anlegte.
(Şehir, birçok yeni park yaparak imajını iyileştirebildi.)
2. Dadurch, dass er jeden Tag trainierte, steigerte er seine Ausdauer erheblich.
(Her gün antrenman yapması sayesinde dayanıklılığını önemli ölçüde artırdı.)
3. Die Umwelt wurde geschützt, dadurch, dass strengere Gesetze eingeführt wurden.
(Daha sıkı yasaların yürürlüğe girmesi sayesinde çevre korundu.)
4. Dadurch, dass die Kommunikation verbessert wurde, konnten Missverständnisse vermieden werden.
(İletişimin iyileştirilmesi sayesinde yanlış anlamalar önlenebildi.)
5. Er gewann das Vertrauen seiner Kollegen, dadurch, dass er stets ehrlich und zuverlässig war.
(Her zaman dürüst ve güvenilir olması sayesinde iş arkadaşlarının güvenini kazandı.)
⸻