Ausdrucken Flashcards

(19 cards)

1
Q

Die Zeit rast

A

  1. Almanca: Die Zeit rast (ifade / deyimsel kullanım)

Türkçesi:
• Zaman akıp gidiyor
• Zaman hızla geçiyor
• Zaman uçup gidiyor

İngilizce anlamları:
• Time flies
• Time is racing
• Time goes by so fast
• Time rushes by

Bu ifade, zamanın çok hızlı geçtiğini, fark edilmeden akıp gittiğini anlatmak için kullanılır. Genellikle yoğun dönemlerde, dolu dolu geçen günlerde ya da geçmişe dönüp bakıldığında şaşkınlıkla söylenir.

  1. Almanca Zıt ve Benzer Anlamlılar

Benzer Anlamlılar (Synonyme):
• Die Zeit vergeht wie im Flug (Zaman uçup gidiyor)
• Die Zeit verfliegt (Zaman geçip gidiyor)
• Die Tage rasen vorbei (Günler hızla geçiyor)

Zıt Anlamlılar (Antonyme):
• Die Zeit zieht sich (Zaman geçmek bilmiyor)
• Die Minuten schleichen dahin (Dakikalar sürüne sürüne geçiyor)
• Die Zeit steht still (Zaman duruyor gibi)

  1. C1 Düzeyinde 5 Almanca Örnek Cümle + Türkçe Anlamları
    1. Wenn man Spaß hat, rast die Zeit förmlich an einem vorbei.
      → Eğlenirken zaman adeta göz açıp kapayana kadar geçiyor.
    2. In der Prüfungszeit rast die Zeit, und man hat das Gefühl, nie genug zu schaffen.
      → Sınav döneminde zaman uçup gidiyor ve insan hiç yeterince çalışamadığını düşünüyor.
    3. Seitdem ich Kinder habe, rast die Zeit noch schneller.
      → Çocuk sahibi olduğumdan beri zaman daha da hızlı geçiyor.
    4. Während des Projekts ist die Zeit nur so gerast – plötzlich war die Deadline da.
      → Proje sırasında zaman öyle bir geçti ki – bir anda teslim tarihi geldi çattı.
    5. Die letzten Jahre sind wie im Zeitraffer vergangen – die Zeit ist einfach nur gerast.
      → Son yıllar sanki hızlandırılmış gibi geçti – zaman resmen uçtu.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
2
Q

Mir läuft die Zeit davon

A

  1. Almanca: Mir läuft die Zeit davon (deyimsel ifade)

Türkçesi:
• Zaman elimden kaçıyor
• Zaman yetmiyor
• Zaman hızla tükeniyor
• Vaktim kalmadı

İngilizce anlamları:
• Time is running out on me
• I’m running out of time
• Time is slipping away
• I’m short on time

Bu ifade, genellikle yetiştirilemeyen bir iş, yaklaşan bir son tarih ya da artan zaman baskısı durumlarında söylenir. Kişi zamanın kontrolünden çıktığını, artık yetişemediğini ifade eder.

  1. Almanca Benzer ve Zıt Anlamlılar

Benzer Anlamlılar (Synonyme):
• Ich habe keine Zeit mehr (Artık zamanım kalmadı)
• Die Zeit rennt mir davon (Zaman elimden kaçıyor)
• Ich stehe unter Zeitdruck (Zaman baskısı altındayım)

Zıt Anlamlılar (Antonyme):
• Ich habe noch genug Zeit (Hâlâ yeterince zamanım var)
• Ich bin gut in der Zeit (Zaman açısından iyi durumdayım)
• Ich habe alle Zeit der Welt (Dünyanın tüm zamanı benim – çok zamanım var)

  1. C1 Düzeyinde 5 Almanca Örnek Cümle + Türkçe Anlamları
    1. Ich muss mich beeilen, mir läuft die Zeit davon und der Abgabetermin ist heute.
      → Acele etmeliyim, zaman elimden kaçıyor ve teslim tarihi bugün.
    2. Mir läuft die Zeit davon, weil ich zu lange gezögert habe.
      → Tereddüt ettiğim için zaman elimden kayıp gidiyor.
    3. Während der Prüfung hatte ich das Gefühl, dass mir die Zeit davonläuft.
      → Sınav sırasında zamanın benden kaçtığını hissettim.
    4. Wir müssen uns jetzt wirklich konzentrieren – uns läuft die Zeit davon!
      → Artık gerçekten odaklanmamız gerek – zaman bizi geçiyor!
    5. Wenn du nicht bald anfängst, läuft dir die Zeit davon und du schaffst es nicht mehr rechtzeitig.
      → Yakında başlamazsan, zamanın kaçar ve zamanında yetiştiremezsin.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
3
Q

Die Zeit vergeht wie im Flug

A

  1. Almanca: Die Zeit vergeht wie im Flug (deyimsel ifade)

Türkçesi:
• Zaman su gibi akıyor
• Zaman göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor
• Zaman uçup gidiyor

İngilizce anlamları:
• Time flies
• Time passes in the blink of an eye
• Time goes by in a flash
• Time just flies by

Bu ifade, zamanın çok hızlı geçtiğini anlatmak için kullanılır. Genellikle keyifli, yoğun veya farkına bile varılmayan anlarla ilişkilidir. Özellikle eğlenilen, dolu dolu geçen veya dikkat dağıtıcı durumlarda zamanın fark edilmeden geçmesi anlamına gelir.

  1. Almanca Benzer ve Zıt Anlamlılar

Benzer Anlamlılar (Synonyme):
• Die Zeit rast (Zaman koşuyor / çok hızlı geçiyor)
• Die Zeit fliegt (Zaman uçuyor)
• Die Stunden vergehen wie Sekunden (Saatler saniye gibi geçiyor)
• Die Zeit rennt (Zaman koşuyor)

Zıt Anlamlılar (Antonyme):
• Die Zeit zieht sich (Zaman geçmek bilmiyor)
• Die Minuten schleichen dahin (Dakikalar sürünüyor)
• Es dauert ewig (Bu sonsuza dek sürüyor)

  1. C1 Düzeyinde 5 Almanca Örnek Cümle + Türkçe Anlamları
    1. Im Urlaub vergeht die Zeit wie im Flug – kaum angekommen, muss man schon wieder zurück.
      → Tatilde zaman su gibi geçiyor – daha yeni gelmişken geri dönmek zorunda kalıyorsun.
    2. Wenn man mit Freunden zusammen ist, vergeht die Zeit wie im Flug.
      → Arkadaşlarla birlikteyken zaman uçup gidiyor.
    3. Der Abend war so unterhaltsam, dass die Zeit wie im Flug vergangen ist.
      → Akşam o kadar eğlenceliydi ki zaman nasıl geçti anlamadım.
    4. Beim Lernen für das Lieblingsthema vergeht die Zeit wie im Flug.
      → Sevilen bir konuda ders çalışırken zaman su gibi akıyor.
    5. In stressigen Phasen hat man das Gefühl, dass die Zeit wie im Flug vergeht.
      → Stresli dönemlerde zamanın uçup gittiği hissine kapılıyorsun.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
4
Q

Es ist höchste Zeit!

A

  1. Almanca: Es ist höchste Zeit (deyimsel ifade)

Türkçesi:
• Artık tam zamanı
• Tam vakti geldi
• Daha fazla gecikmemek lazım
• Bir an önce yapılmalı
• Zamanı geldi, geçiyor bile

İngilizce anlamları:
• It’s high time
• It’s about time
• It’s the last moment
• It’s urgent
• Time is running out

Bu ifade, çoktan yapılması gereken bir şeyin artık derhal yapılması gerektiğini vurgulamak için kullanılır. Kimi zaman bir uyarı, kimi zaman harekete geçme çağrısıdır.

  1. Almanca Benzer ve Zıt Anlamlılar

Benzer Anlamlılar (Synonyme):
• Es ist allerhöchste Eisenbahn (Artık tren kaçmak üzere – mecaz anlamda)
• Es darf keine Verzögerung mehr geben (Daha fazla gecikme olmamalı)
• Jetzt oder nie (Şimdi ya da asla)
• Man muss sofort handeln (Hemen harekete geçilmeli)

Zıt Anlamlılar (Antonyme):
• Es hat noch Zeit (Daha zaman var)
• Wir können uns Zeit lassen (Acele etmeye gerek yok)
• Keine Eile (Aceleye gerek yok)

  1. C1 Düzeyinde 5 Almanca Örnek Cümle + Türkçe Anlamları
    1. Es ist höchste Zeit, mit dem Projekt zu beginnen, sonst schaffen wir die Deadline nicht.
      → Projeye başlamanın tam zamanı, yoksa teslim tarihini kaçıracağız.
    2. Nach all den Verzögerungen ist es jetzt höchste Zeit für konkrete Maßnahmen.
      → Tüm bu gecikmelerden sonra artık somut adımlar atmanın tam zamanı.
    3. Es ist höchste Zeit, dass wir über unsere Zukunft nachdenken.
      → Geleceğimiz hakkında düşünmemizin tam zamanı.
    4. Die Umweltprobleme werden immer schlimmer – es ist höchste Zeit zu handeln.
      → Çevre sorunları gittikçe kötüleşiyor – harekete geçmenin vakti geldi.
    5. Es ist höchste Zeit, dass du deine Entscheidung triffst – wir warten schon zu lange.
      → Kararını vermenin tam zamanı – zaten çok uzun süredir bekliyoruz.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
5
Q

Lass uns keine Zeit verlieren.

A

  1. Almanca: Lass uns keine Zeit verlieren (ifade / emir cümlesi)

Türkçesi:
• Haydi vakit kaybetmeyelim
• Zaman kaybetmeden başlayalım
• Boşuna zaman harcamayalım
• Vakit kaybına gerek yok

İngilizce anlamları:
• Let’s not waste any time
• Let’s not lose time
• We need to hurry up
• No time to waste

Bu ifade, acil davranma veya bir şeye hemen başlama gerektiğini belirtmek için kullanılır. Bir çağrı veya yönlendirme cümlesidir. Genellikle zaman kısıtlı olduğunda ya da beklemenin zarar vereceği durumlarda kullanılır.

  1. Almanca Benzer ve Zıt Anlamlılar

Benzer Anlamlılar (Synonyme):
• Fangen wir sofort an! (Hemen başlayalım!)
• Keine Zeit verlieren! (Zaman kaybetmeyelim!)
• Beeilen wir uns! (Acele edelim!)
• Los geht’s ohne Verzögerung! (Hadi vakit kaybetmeden başlayalım!)

Zıt Anlamlılar (Antonyme):
• Wir haben alle Zeit der Welt. (Dünyanın bütün zamanı bizim.)
• Nur keine Eile. (Hiç aceleye gerek yok.)
• Lass uns erst einmal abwarten. (Önce bir bekleyelim.)

  1. C1 Düzeyinde 5 Almanca Örnek Cümle + Türkçe Anlamları
    1. Lass uns keine Zeit verlieren – der Kunde wartet bereits auf eine Antwort.
      → Haydi zaman kaybetmeyelim – müşteri zaten cevabı bekliyor.
    2. Wir müssen handeln. Lass uns keine Zeit verlieren, sonst wird es zu spät sein.
      → Harekete geçmeliyiz. Zaman kaybetmeyelim, yoksa çok geç olacak.
    3. Lass uns keine Zeit verlieren und direkt mit der Präsentation beginnen.
      → Vakit kaybetmeden sunuma doğrudan başlayalım.
    4. Die Bedingungen sind ideal – lass uns keine Zeit verlieren und die Gelegenheit nutzen.
      → Şartlar mükemmel – zaman kaybetmeyelim ve bu fırsatı değerlendirelim.
    5. Wenn wir Erfolg haben wollen, dürfen wir keine Zeit verlieren.
      → Başarılı olmak istiyorsak zaman kaybetmemeliyiz.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
6
Q

Woran liegt das?

A

  1. Almanca: Woran liegt das? (soru cümlesi)

Türkçesi:
• Bu neden kaynaklanıyor?
• Bunun sebebi ne?
• Bu neye bağlı?

İngilizce anlamları:
• What is the reason for that?
• What is the cause of that?
• Why is that?
• What is it due to?

Bu soru, bir olayın, durumun ya da problemin nedenini öğrenmek için kullanılır. Resmî veya günlük konuşmada sıkça geçer.

  1. Gramer Notu
    • „liegen an + Dativ“ yapısı kullanılır.
    Örneğin:
    • Das liegt am Wetter. → Bu hava durumundan kaynaklanıyor.
    • Woran liegt das? → Bu neye bağlı?

  1. Benzer ve Zıt Anlamlılar

Benzer Anlamlılar (Synonyme):
• Was ist der Grund dafür?
• Warum ist das so?
• Wie kommt das?
• Was verursacht das?

Zıt Anlamlılar (Antonyme):
Bu bir soru olduğu için doğrudan zıttı yoktur, ancak cevaben şu şekilde bir “zıt tepki” düşünülebilir:
• Es spielt keine Rolle. (Önemi yok.)
• Das ist egal. (Fark etmez.)

  1. C1 Düzeyinde 5 Almanca Örnek Cümle + Türkçe Anlamları
    1. Woran liegt das, dass wir dieses Jahr weniger Umsatz gemacht haben?
      → Bu yıl daha az satış yapmamızın sebebi ne olabilir?
    2. Ich frage mich, woran das liegt, dass er ständig müde ist.
      → Onun sürekli yorgun olmasının sebebi ne diye merak ediyorum.
    3. Woran liegt das, dass immer mehr Menschen aus der Stadt wegziehen?
      → Giderek daha fazla insanın şehirden taşınmasının nedeni ne?
    4. Woran liegt das, dass das System so langsam reagiert?
      → Sistemin bu kadar yavaş tepki vermesi neye bağlı?
    5. Woran liegt das, dass sie die Prüfung nicht bestanden hat?
      → Onun sınavı geçememesinin nedeni ne olabilir?

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
7
Q

Es empfindet die Zeit sehr intensiv.

A

Cümlen: „Es empfindet die Zeit sehr intensiv“ doğru bir yapıya sahip, ancak „es“ zamiri genellikle cansız varlıklar ya da genel özne için kullanılır. Eğer bir insan ya da belirli bir kişi/varlık kastediliyorsa, cümle şöyle daha doğal olur:

Doğru ve Akıcı Biçimler:
1. Er/Sie empfindet die Zeit sehr intensiv.
→ Zamanı çok yoğun bir şekilde hissediyor.
2. Man empfindet die Zeit sehr intensiv.
→ İnsan zamanı çok yoğun bir şekilde hissediyor.
3. Ich empfinde die Zeit momentan sehr intensiv.
→ Şu sıralar zamanı çok yoğun hissediyorum.

Cümlenin Türkçesi:

„Es empfindet die Zeit sehr intensiv“
→ Zamanı çok yoğun bir şekilde hissediyor.

Burada “empfinden” duygusal ya da algısal bir hissediş anlamı taşır. Zamanın hızlı geçmesi, yoğun yaşanması ya da baskı yaratması gibi soyut duygular için kullanılır.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
8
Q

Ich würde vorschlagen,dass

A

„Ich würde vorschlagen, dass“ Almanca bir yapıdır ve „Öneriyorum ki…“ veya „Teklif ediyorum ki…“ anlamına gelir. Bu yapı, bir öneri veya teklif yaparken kullanılan yaygın bir ifadedir. „würde“ burada koşullu kip kullanılarak daha nazik veya öneri niteliği taşıyan bir dil kullanımı oluşturulur.

  1. Anlamı ve Kullanımı:

Bu yapı, „dass“ ile birleşerek bir öneri veya teklif sunar ve genellikle görüş bildirme veya öneri yapma amacı taşır. Bu ifade, bir öneriyi dile getirirken daha yumuşak ve resmi bir dil kullanmak için tercih edilir.

Örnek:

„Ich würde vorschlagen, dass wir morgen früh ein Meeting abhalten.“
→ Önerim, yarın sabah bir toplantı yapmamız.

Burada, „würde vorschlagen“ yapısı, önerilen eylemin bir teklif olarak sunulduğunu ifade eder.

  1. Benzer Anlamlılar (Synonyme):
    • „Ich schlage vor, dass“
    • „Es wäre gut, wenn“
    • „Ich empfehle, dass“
    • „Mein Vorschlag wäre, dass“

Zıt Anlamlılar (Antonyme):
• „Ich lehne ab, dass“ (reddediyorum ki)
• „Ich verbiete, dass“ (yasaklıyorum ki)

  1. C1 Düzeyinde 5 Almanca Örnek Cümle + Türkçe Anlamları
    1. „Ich würde vorschlagen, dass wir das Projekt in kleinere Abschnitte unterteilen.“
      → Önerim, projeyi daha küçük bölümlere ayıralım.
    2. „Ich würde vorschlagen, dass wir uns morgen Nachmittag treffen, um die Details zu besprechen.“
      → Önerim, yarın öğleden sonra buluşalım ve detayları konuşalım.
    3. „Ich würde vorschlagen, dass wir den Termin auf nächste Woche verschieben.“
      → Önerim, randevuyu gelecek haftaya ertelememiz.
    4. „Ich würde vorschlagen, dass wir mehr Zeit für die Diskussion einplanen.“
      → Önerim, tartışma için daha fazla zaman ayıralım.
    5. „Ich würde vorschlagen, dass wir die Idee weiter untersuchen, bevor wir eine Entscheidung treffen.“
      → Önerim, bir karar vermeden önce bu fikri daha ayrıntılı incelememiz.

„Ich würde vorschlagen, dass“ ifadesi, öneri veya tekliflerde bulunurken oldukça yaygın ve kibar bir yapıdır. Genellikle daha resmi veya nazik bir dil gerektiren durumlarda tercih edilir.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
9
Q

Wie wäre es, wenn du mal…?

A

„Wie wäre es, wenn du mal…?“ Almanca bir ifade olup, „Ya şöyle yapsan?“, „Ne dersin, …?“, „Bir kez … yapmayı düşünsen?“ gibi anlamlara gelir. Bu ifade, bir kişiye nazikçe öneride bulunurken veya bir teklif sunarken kullanılır. „Wie wäre es“ kısmı, önerinin ya da teklifin bir öneri olarak sunulduğunu ve bunun değerlendirilmesi gerektiğini ima eder.

  1. Anlamı ve Kullanımı

Bu yapıyı, birine bir öneri veya fikir sunduğunuzda kullanabilirsiniz. „Wie wäre es, wenn du mal…?“ ifadesi, doğrudan bir öneri sunarken aynı zamanda kişiye düşünme fırsatı da tanır.

Örnek:

„Wie wäre es, wenn du mal ins Kino gehst?“
→ Ne dersin, sinemaya gitmek?

Burada kişi, sinemaya gitmeyi teklif ederken nazikçe ve öneri olarak sunuyor.

  1. Benzer Anlamlılar (Synonyme):
    • „Was hältst du davon, wenn du mal…?“
    • „Hast du schon mal darüber nachgedacht, … zu…?“
    • „Warum versuchst du nicht, … zu…?“

Zıt Anlamlılar (Antonyme):
• „Es wäre besser, wenn du nicht…“ (Senin için daha iyi olur, eğer … yapmazsan.)
• „Ich empfehle dir, es nicht zu tun.“ (Bunu yapmamanı öneririm.)

  1. C1 Düzeyinde 5 Almanca Örnek Cümle + Türkçe Anlamları
    1. „Wie wäre es, wenn du mal ein bisschen mehr Zeit für dich selbst nimmst?“
      → Ya biraz daha fazla zaman ayırsan kendine?
    2. „Wie wäre es, wenn du mal einen Spaziergang machst, um frische Luft zu schnappen?“
      → Ne dersin, bir yürüyüşe çıksan, biraz temiz hava alırsın?
    3. „Wie wäre es, wenn du mal eine neue Sportart ausprobierst?“
      → Ya yeni bir spor dalını denesen?
    4. „Wie wäre es, wenn du mal mit uns ins Museum gehst?“
      → Ne dersin, bizimle müzeye gitmeye?
    5. „Wie wäre es, wenn du mal deine Pläne überdenkst?“
      → Ya planlarını bir gözden geçirmeyi düşünsen?

„Wie wäre es, wenn du mal…?“ ifadesi, nazik bir öneri yapmak veya bir kişiye yeni bir deneyimi teklif etmek için yaygın olarak kullanılan bir yapıdır. Bu yapı, önerilerinizi daha yumuşak ve dikkatli bir şekilde iletmenizi sağlar.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
10
Q

Spring doch einfach über deinen Schatten und kommt mit zu..!

A

„Spring doch einfach über deinen Schatten und komm mit zu …“ ifadesi, Almanca’da cesaret verici ve motive edici bir deyimdir. Türkçeye şu şekilde çevrilebilir:

“Kendini aş ve bizimle gel …”
ya da
“Haydi, cesaretini topla ve bizimle … git!”

  1. Anlamı:

„Über seinen Schatten springen“ deyimi, kelime anlamıyla “kendi gölgesinin üzerinden atlamak” demektir ama gerçek anlamı:

Kendi iç engellerini, korkularını, çekingenliğini ya da alışkanlıklarını yenmek demektir.

Yani kişi bir şeyi yapmaktan çekiniyor ama cesaret ederse kendini aşmış olacak.

  1. Yapının Kullanımı:

Bu ifade genelde bir arkadaş veya tanıdığa nazik ama kararlı şekilde cesaret vermek için kullanılır:

„Spring doch einfach über deinen Schatten und komm mit zu der Party.“
→ Haydi, kendini aş da bizimle partiye gel.

  1. Benzer Anlamlılar (Synonyme):
    • „Trau dich doch!“ – Cesaret etsene!
    • „Sei mutig!“ – Cesur ol!
    • „Überwinde dich!“ – Kendini aş!

  1. C1 Düzeyinde 5 Örnek Cümle + Türkçe Anlamları
    1. „Spring über deinen Schatten und sprich sie einfach an.“
      → Kendini aş ve onunla konuş gitsin.
    2. „Er musste über seinen Schatten springen, um sich für den Vortrag zu melden.“
      → Sunum için gönüllü olabilmek adına kendini aşmak zorunda kaldı.
    3. „Manchmal muss man über seinen Schatten springen, um im Leben weiterzukommen.“
      → Hayatta ilerlemek için bazen insan kendini aşmalı.
    4. „Ich weiß, dass du schüchtern bist, aber spring doch einfach über deinen Schatten.“
      → Utangaç olduğunu biliyorum ama hadi cesaretini topla.
    5. „Sie sprang über ihren Schatten und sagte endlich ihre Meinung.“
      → Kendini aştı ve sonunda fikrini söyledi.

İfade genelde olumlu bir harekete yönlendirme amacı taşır. Eğer istersen, bu ifadeyle tamamlanan yaratıcı cümleler de hazırlayabilirim. Gitmek istenen yere göre devamını getireyim mi?

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
11
Q

Hättest du nicht mal Lust,…?

A

„Hättest du nicht mal Lust, …!“ ifadesi Almanca’da kibar, teşvik edici bir teklif ya da samimi bir davet sunmak için kullanılır. Türkçeye şu şekillerde çevrilebilir:

“Hiç canın istemiyor mu…!”
“Şunun şurasında bir şey yapasın yok mu!”
”… yapmak istemez misin!”

Bu yapı, özellikle arkadaşça ve teşvik edici tekliflerde çok yaygındır. Genelde bir etkinlik, plan ya da deneyim önerilir.

  1. Yapının Yapısı ve Kullanımı
    • Yardımcı fiil: hättest (haben – Konjunktiv II)
    • „Lust haben“ = canı istemek, arzulamak
    • Devamında genelde bir fiil gelir: „… zu + Verb“

Örnek:

„Hättest du nicht mal Lust, mit uns ins Kino zu gehen?“
→ Hiç bizimle sinemaya gitmek istemez misin?

  1. Benzer Anlamlılar (Synonyme):
    • „Möchtest du nicht vielleicht…?“
    • „Wie wäre es mit…?“
    • „Hast du nicht Lust, …?“
    • „Wollen wir nicht mal…?“

Zıt anlamlılar (Antonyme):
• „Ich habe keine Lust.“
• „Das interessiert mich nicht.“
• „Ich möchte lieber nicht.“

  1. C1 Düzeyinde 5 Almanca Örnek Cümle + Türkçe Anlamları
    1. „Hättest du nicht mal Lust, an einem Sprachkurs im Ausland teilzunehmen?“
      → Yurt dışında bir dil kursuna katılmak istemez misin artık?
    2. „Hättest du nicht mal Lust, etwas völlig Neues auszuprobieren?“
      → Tamamen yeni bir şeyi denemek istemez misin?
    3. „Hättest du nicht mal Lust, mit mir übers Wochenende ans Meer zu fahren?“
      → Hafta sonu benimle denize gitmek istemez misin?
    4. „Hättest du nicht mal Lust, ein Buch zu schreiben über deine Erfahrungen?“
      → Deneyimlerin hakkında bir kitap yazmaya ne dersin?
    5. „Hättest du nicht mal Lust, einfach spontan zu verreisen?“
      → Spontane bir şekilde seyahate çıkmak istemez misin artık?

Bu ifade, dostça sohbetlerde öneri yapmak için oldukça etkili bir ifadedir. Devamına örnek fiiller ya da aktiviteler de ekleyebilirim istersen. Bir etkinlik fikriyle tamamlamamı ister misin?

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
12
Q

Das Besondere daran ist, dass man….

A

„Das Besondere daran ist, dass man …“ ifadesi Almanca’da “Bunun özel olan yanı şu ki…”, “Bunu farklı kılan şey şu ki…” anlamına gelir. Bu yapı, bir şeyin özgün, ayrıcalıklı ya da diğerlerinden farklı yönünü açıklarken kullanılır.

  1. Yapının Anlamı ve Kullanımı
    • „Das Besondere daran“ → Bunun özel olan yanı / farklı tarafı
    • „ist, dass man …“ → şudur: … (kişi … yapabilir/yapar)

Örnek:

„Das Besondere daran ist, dass man völlig frei entscheiden kann.“
→ Bunun özel olan tarafı, tamamen özgürce karar verebilmen.

Bu yapı özellikle bir yeniliği, fikir farkını, deneyim ayrıcalığını anlatırken tercih edilir.

  1. Benzer Anlamlılar (Synonyme):
    • „Das Außergewöhnliche daran ist, dass …“
    • „Was das so besonders macht, ist, dass …“
    • „Der Unterschied besteht darin, dass …“
    • „Das Einzigartige daran ist, dass …“

  1. C1 Düzeyinde 5 Örnek Cümle + Türkçe Anlamları
    1. „Das Besondere daran ist, dass man selbst bei hoher Geschwindigkeit kaum Geräusche hört.“
      → Bunun özel tarafı, yüksek hızda bile neredeyse hiç ses duymaman.
    2. „Das Besondere daran ist, dass man jederzeit flexibel arbeiten kann.“
      → Bunu özel kılan şey, her an esnek çalışabilmek.
    3. „Das Besondere daran ist, dass man völlig neue Perspektiven gewinnt.“
      → Bu deneyimi özel kılan, tamamen yeni bakış açıları kazandırması.
    4. „Das Besondere daran ist, dass man seine Kreativität frei entfalten kann.“
      → En özel yanı, yaratıcılığını özgürce geliştirebilmen.
    5. „Das Besondere daran ist, dass man sich selbst besser kennenlernt.“
      → Bu deneyimin özel tarafı, insanın kendini daha iyi tanıması.

Bu ifade hem akademik hem de günlük Almanca’da sıkça kullanılır. Eğer istersen, bu yapıyla ilgili mini bir sunum cümlesi ya da paragraf da hazırlayabilirim. Yardım edeyim mi?

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
13
Q

Für uns spricht

A

„Für uns spricht …“ Almanca’da “Bizim lehimize olan şey …”, ya da “Bizi destekleyen/avantajımıza olan şey …” anlamına gelir. Bu yapı, bir kişi, grup ya da fikir için destekleyici bir gerekçeyi belirtirken kullanılır.

  1. Anlamı ve Kullanımı

„Für uns spricht …“ = Bizim açımızdan olumlu olan şey / bizim lehimize konuşan durum…

Genellikle bir argümanı güçlendirmek, bir tercihi savunmak veya bir kararı gerekçelendirmek için kullanılır.

Örnek:

„Für uns spricht die langjährige Erfahrung in diesem Bereich.“
→ Bizim lehimize olan şey, bu alandaki uzun yıllara dayanan deneyimimiz.

  1. Benzer Anlamlılar (Synonyme):
    • „Ein Vorteil für uns ist, dass …“
    • „Zu unseren Gunsten spricht …“
    • „Was für uns spricht, ist …“
    • „Ein Argument auf unserer Seite ist …“

Zıt Anlamlılar (Antonyme):
• „Gegen uns spricht …“ → Aleyhimize olan şey …
• „Ein Nachteil für uns ist …“

  1. C1 Düzeyinde 5 Örnek Cümle + Türkçe Anlamları
    1. „Für uns spricht, dass wir über ein sehr engagiertes Team verfügen.“
      → Lehimize olan şey, çok özverili bir ekibe sahip olmamız.
    2. „Für uns spricht, dass wir bereits ähnliche Projekte erfolgreich umgesetzt haben.“
      → Daha önce benzer projeleri başarıyla gerçekleştirmiş olmamız lehimize bir durum.
    3. „Für uns spricht auch die hohe Kundenzufriedenheit in den letzten Jahren.“
      → Son yıllardaki yüksek müşteri memnuniyeti de lehimize konuşuyor.
    4. „Für uns spricht unsere Flexibilität und schnelle Reaktionsfähigkeit.“
      → Esnekliğimiz ve hızlı tepki verebilme yeteneğimiz lehimize olan özelliklerden.
    5. „Für uns spricht, dass wir nachhaltige Lösungen anbieten können.“
      → Sürdürülebilir çözümler sunabiliyor olmamız bizim avantajımız.

Bu yapı özellikle sunumlarda, yazılı argümanlarda veya grup temsilinde tercih edilen güçlü ve kibar bir ifadedir. İstersen bu yapıyla bir tanıtım paragrafı ya da sunum giriş cümlesi de hazırlayabilirim. Yardım edeyim mi?

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
14
Q

Ich halte es für absolut notwendig.

A

„Ich halte es absolut notwendig“ ifadesi Almanca’da güçlü bir kişisel görüş belirtir. Anlamı:
→ Bunu kesinlikle gerekli görüyorum.

Bu yapı genellikle bir eylemin, kararın ya da durumun kaçınılmaz, olmazsa olmaz olduğunu ifade etmek için kullanılır.

  1. Almanca – Türkçe Anlamı
    • Ich halte es absolut notwendig, …
    → Bunu kesinlikle gerekli buluyorum, …
    → Bence bu son derece zorunlu, …

  1. İngilizce Anlamı
    • I consider it absolutely necessary (that)…
    • I find it essential to…
    • I believe it is absolutely required to…

  1. C1 Düzeyinde 3 Örnek Cümle + Türkçe Anlamları
    1. „Ich halte es absolut notwendig, regelmäßig Sport zu treiben.“
      → Düzenli spor yapmayı kesinlikle gerekli buluyorum.
    2. „Ich halte es absolut notwendig, in der heutigen Zeit kritisch zu denken.“
      → Günümüzde eleştirel düşünmenin kesinlikle gerekli olduğunu düşünüyorum.
    3. „Ich halte es absolut notwendig, dass Schüler digitale Kompetenzen erwerben.“
      → Öğrencilerin dijital beceriler edinmesini kesinlikle gerekli görüyorum.

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
15
Q

als etwas tätig sein

A

„Als etwas tätig sein“ Almanca’da çok yaygın kullanılan, özellikle mesleki ve profesyonel bağlamda geçen bir ifadedir. Bir kişinin belli bir görevde, meslekte veya alanda çalıştığını belirtir.

  1. Almanca – Türkçe Anlamı

→ … olarak çalışmak
→ … görevinde olmak
→ … alanında faal olmak

  1. İngilizce Anlamı
    • to work as (something)
    • to be active as (a professional role)
    • to be employed as

  1. Kullanım Açıklaması

Bu yapı genellikle şu şekilde kullanılır:
„Er ist als Ingenieur tätig.“ → O, mühendis olarak çalışıyor.
Fiil genellikle “sein” (olmak) ile birlikte gelir:
„Ich bin als Lehrer tätig.“ → Ben öğretmen olarak görev yapıyorum.

  1. C1 Düzeyinde 5 Örnek Cümle + Türkçe Anlamları
    1. „Sie ist seit zehn Jahren als Anwältin tätig.“
      → On yıldır avukat olarak çalışıyor.
    2. „Er war lange Zeit als Berater im Ausland tätig.“
      → Uzun süre yurtdışında danışman olarak görev yaptı.
    3. „Ich möchte später als Psychologe tätig sein.“
      → İleride psikolog olarak çalışmak istiyorum.
    4. „Das Unternehmen ist international als Lieferant tätig.“
      → Şirket, uluslararası alanda tedarikçi olarak faaliyet gösteriyor.
    5. „Als freiberufliche Designerin ist sie sehr gefragt.“
      → Serbest çalışan bir tasarımcı olarak çok talep görüyor.
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
16
Q

Es geht um komplizierte Anforderungen

A

„Es geht um komplizierte Anforderungen“ cümlesi Almanca’da sıkça kullanılan bir yapıdır. Bu ifade, bir durumun ya da konunun karmaşık beklenti ve taleplerle ilgili olduğunu belirtir.

  1. Almanca – Türkçe Anlamı

→ Konu karmaşık taleplerle ilgilidir.
→ Söz konusu olan karmaşık gerekliliklerdir.
→ Burada zor/karışık gereksinimler söz konusu.

  1. İngilizce Anlamı
    • It’s about complicated requirements.
    • The matter involves complex demands.
    • It concerns intricate specifications.

  1. C1 Düzeyinde Kullanım Açıklaması

Bu yapı genellikle teknik, akademik, mesleki ya da organizasyonel bağlamlarda kullanılır. “komplizierte Anforderungen” ifadesi, örneğin bir proje, yasa, yazılım veya iş pozisyonunun beklentileri için geçerlidir.

  1. C1 Düzeyinde 3 Örnek Cümle + Türkçe Anlamları
    1. „Bei dem Projekt geht es um komplizierte Anforderungen an Sicherheit und Datenschutz.“
      → Projede güvenlik ve veri korumasına dair karmaşık talepler söz konusudur.
    2. „Es geht um komplizierte Anforderungen, die nur von erfahrenen Fachkräften erfüllt werden können.“
      → Konu, yalnızca deneyimli uzmanlar tarafından karşılanabilecek karmaşık gerekliliklerle ilgilidir.
    3. „Im Bewerbungsverfahren geht es um sehr spezifische und komplizierte Anforderungen.“
      → Başvuru sürecinde çok özel ve karmaşık gereklilikler söz konusudur.

17
Q

zu mir kommen

A

„zu mir kommen“ Almanca’da oldukça yaygın ve gündelik bir ifadedir. Anlamı, birinin benim bulunduğum yere gelmesi, yani yanıma gelmesidir.

  1. Almanca – Türkçe Anlamı

→ Bana gelmek
→ Yanıma gelmek
→ Benim bulunduğum yere gelmek

  1. İngilizce Anlamı
    • to come to me
    • to come over (to my place)
    • to come visit me

  1. Kullanım Açıklaması

Genellikle konuşma dilinde, birini evine, yanına veya bulunduğun yere çağırmak için kullanılır.
„Willst du zu mir kommen?“ → Bana gelmek ister misin?

  1. Benzer ve Zıt Anlamlılar

Benzer Anlamlılar (Synonyme):
• vorbeikommen
• besuchen
• herkommen

Zıt Anlamlılar (Antonyme):
• von mir weggehen (benden uzaklaşmak)
• wegbleiben (gelmemek)

  1. C1 Düzeyinde 5 Örnek Cümle + Türkçe Anlamları
    1. „Du kannst gerne später zu mir kommen und wir besprechen alles in Ruhe.“
      → Dilersen sonra bana gelebilirsin, her şeyi sakince konuşuruz.
    2. „Er ist gestern spontan zu mir gekommen.“
      → Dün aniden bana geldi.
    3. „Wenn du Hilfe brauchst, komm einfach zu mir.“
      → Yardıma ihtiyacın olursa, doğrudan bana gel.
    4. „Nach dem Seminar ist sie kurz zu mir gekommen, um eine Frage zu stellen.“
      → Seminerden sonra yanıma gelip bir soru sordu.
    5. „Warum willst du nicht einfach zu mir kommen, statt das am Telefon zu klären?“
      → Neden bunu telefonda çözmek yerine doğrudan bana gelmiyorsun?

18
Q

stehen auf dem Standpunkt

A

„auf dem Standpunkt stehen“ ifadesi Almanca’da bir kişinin belli bir görüşte ısrar ettiğini veya belli bir düşünceyi savunduğunu anlatan, resmi ve genellikle tartışmalarda kullanılan bir deyimdir.

  1. Almanca – Türkçe Anlamı

→ Şu görüşte olmak
→ Şu düşünceyi savunmak
→ Bir bakış açısını benimsemek

  1. İngilizce Anlamı
    • to take the position that…
    • to maintain the viewpoint that…
    • to be of the opinion that…

  1. Kullanım Açıklaması

Bu ifade genellikle resmi, akademik veya tartışmalı konular için kullanılır ve şu yapıda geçer:

„Ich stehe auf dem Standpunkt, dass …“
→ Ben şu görüşteyim ki …

  1. Benzer ve Zıt Anlamlılar

Benzer Anlamlılar (Synonyme):
• der Meinung sein
• die Ansicht vertreten
• glauben, dass
• überzeugt sein

Zıt Anlamlılar (Antonyme):
• einen anderen Standpunkt vertreten
• widersprechen
• sich von einer Meinung distanzieren

  1. C1 Düzeyinde 5 Örnek Cümle + Türkçe Anlamları
    1. „Ich stehe auf dem Standpunkt, dass jeder Mensch Zugang zu Bildung haben sollte.“
      → Her insanın eğitime erişimi olması gerektiği görüşündeyim.
    2. „Der Professor steht auf dem Standpunkt, dass Theorie und Praxis untrennbar miteinander verbunden sind.“
      → Profesör, teori ile pratiğin birbirinden ayrılamayacağı görüşünü savunuyor.
    3. „Viele Experten stehen auf dem Standpunkt, dass erneuerbare Energien die Zukunft sind.“
      → Birçok uzman, yenilenebilir enerjilerin geleceği temsil ettiği görüşündedir.
    4. „Sie steht auf dem Standpunkt, dass Kinder mehr Mitspracherecht haben sollten.“
      → O, çocukların daha fazla söz hakkına sahip olması gerektiği görüşünü savunuyor.
    5. „Wir stehen auf dem Standpunkt, dass Umweltschutz oberste Priorität haben muss.“
      → Biz çevre korumanın en yüksek önceliğe sahip olması gerektiği görüşündeyiz.
19
Q

Meiner Ansicht nach

A

„Meiner Ansicht nach“ Almanca’da sıkça kullanılan, kişisel görüş bildirirken kullanılan bir ifadedir. Cümleye “bana göre”, “benim görüşüme göre” anlamı katar.

  1. Almanca – Türkçe Anlamı

→ Bana göre
→ Benim görüşüme göre
→ Benim düşünceme göre

  1. İngilizce Anlamı
    • in my opinion
    • from my point of view
    • as I see it

  1. Kullanım Açıklaması

Bu ifade genellikle cümlenin başında ya da ortasında yer alır ve ardından fiil ikinci sırada gelir:

„Meiner Ansicht nach ist es wichtig, regelmäßig zu lernen.“
→ Bana göre düzenli çalışmak önemlidir.

  1. Benzer ve Zıt Anlamlılar

Benzer Anlamlılar (Synonyme):
• Meiner Meinung nach
• Ich bin der Ansicht, dass …
• Ich denke, dass …
• Aus meiner Sicht

Zıt Anlamlılar (Antonyme):
• Deiner Ansicht nach
• Allgemein betrachtet (genel bakışla)
• Objektiv gesehen (nesnel olarak bakıldığında)

  1. C1 Düzeyinde 5 Örnek Cümle + Türkçe Anlamları
    1. „Meiner Ansicht nach sollte Bildung kostenlos für alle zugänglich sein.“
      → Bana göre eğitim herkes için ücretsiz erişilebilir olmalıdır.
    2. „Meiner Ansicht nach wird die Bedeutung von Nachhaltigkeit oft unterschätzt.“
      → Bana göre sürdürülebilirliğin önemi çoğu zaman hafife alınıyor.
    3. „Meiner Ansicht nach ist Teamarbeit der Schlüssel zum beruflichen Erfolg.“
      → Bence ekip çalışması mesleki başarının anahtarıdır.
    4. „Meiner Ansicht nach sollten soziale Medien stärker reguliert werden.“
      → Bana göre sosyal medya daha sıkı denetlenmelidir.
    5. „Meiner Ansicht nach bringt Digitalisierung sowohl Chancen als auch Risiken mit sich.“
      → Bana göre dijitalleşme hem fırsatlar hem de riskler taşır.