Tägliche Nutzung Flashcards

(9 cards)

1
Q

mich juckt es nicht

A

Beni ilgilendirmez /bu beni kasindirmaz :)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
2
Q

hier kracht es gleich

A

Burası az sonra karisacak, burası az sonra patlayacak

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
3
Q

Ich habe es eilig

A

Benim acelem var

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
4
Q

Ich habe mit gut es dir

A

Seninle ilgili niyetim iyi
Senin için iyi düşünüyorum

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
5
Q

sie/er macht es sich leicht.

A

Bunu hafife alıyor
yeteri kadar ciddiye almıyor
yeterli gayreti göstermiyor

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
6
Q

Ich bin es leid

A

Bıktım

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
7
Q

Die Bedeutung einzufangen

A

İfade: „die Bedeutung einfangen“
Türkçe Anlamı: Anlamı yakalamak, anlamı kavramak, bir şeyin özünü ifade etmek
İngilizce Anlamı: to capture the meaning, to grasp the essence, to convey the significance

Açıklama:

„etwas einfangen“ fiili burada mecaz anlamda kullanılır. Genellikle bir kavramın, duygunun, olayın ya da ifadenin derin anlamını doğru şekilde aktarmak ya da anlamak için kullanılır. Bu, özellikle edebiyat, sanat, çeviri, fotoğrafçılık veya felsefi konuşmalarda çok yaygındır.

Zıt Anlamlılar (Antonyme):
• missverstehen → yanlış anlamak
• verfehlen → ıskalamak, hedefi tutturamamak
• verzerren → çarpıtmak, saptırmak

Benzer Anlamlılar (Synonyme):
• den Sinn erfassen → anlamı kavramak
• die Aussage treffen → özü yakalamak
• richtig interpretieren → doğru yorumlamak
• ausdrücken, was gemeint ist → anlatılmak isteneni ifade etmek

C1 Düzeyinde 5 Almanca Örnek Cümle:
1. Der Künstler hat es geschafft, in seinem Gemälde die Bedeutung von Freiheit einzufangen.
(Sanatçı, tablosunda özgürlük kavramının anlamını yakalamayı başardı.)
2. Es ist nicht einfach, in einer Übersetzung die wahre Bedeutung des Originals einzufangen.
(Bir çeviride orijinalin gerçek anlamını yakalamak kolay değildir.)
3. Der Film versucht, die Stimmung der 80er Jahre einzufangen und an die Zuschauer weiterzugeben.
(Film, 80’li yılların atmosferini yakalamaya ve izleyiciye aktarmaya çalışıyor.)
4. Mit nur wenigen Worten konnte sie die tiefere Bedeutung des Moments einfangen.
(Sadece birkaç kelimeyle anın derin anlamını yakalayabildi.)
5. Das Gedicht fängt auf eindrucksvolle Weise die Trauer und Hoffnung der Menschen ein.
(Şiir, insanların kederini ve umudunu etkileyici bir şekilde yansıtıyor.)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
8
Q

einen Moment einfangen

A

İfade: „einen Moment einfangen“
Türkçe Anlamı: Bir anı yakalamak, o anı ölümsüzleştirmek
İngilizce Anlamı: to capture a moment, to freeze a moment in time

Açıklama:

Bu ifade genellikle fotoğrafçılık, edebiyat, film ya da duygusal anlatımlarda kullanılır. „Einen Moment einfangen“ demek, duygusal, özel veya anlamlı bir anı olduğu gibi yakalamak, hissettirmek ya da sonsuzlaştırmak anlamına gelir.

Mecazi ve sanatsal bir ifadedir.

Zıt Anlamlılar (Antonyme):
• einen Moment verpassen → bir anı kaçırmak
• übersehen → gözden kaçırmak
• vergessen → unutmak

Benzer Anlamlılar (Synonyme):
• einen Augenblick festhalten → bir anı tutmak
• den Zauber des Moments bewahren → anın büyüsünü korumak
• eine Stimmung einfangen → bir atmosferi yakalamak
• fotografisch festhalten → fotoğrafla sabitlemek

C1 Düzeyinde 5 Almanca Örnek Cümle:
1. Mit ihrer Kamera konnte sie den perfekten Moment einfangen, als die Sonne unterging.
(Güneş batarken mükemmel anı kamerasıyla yakalayabildi.)
2. Der Autor versteht es, mit wenigen Worten intensive Momente einzufangen.
(Yazar, birkaç kelimeyle yoğun anları yakalamayı iyi biliyor.)
3. In diesem Bild hat der Fotograf pure Freude eingefangen.
(Bu karede fotoğrafçı saf sevinci yakalamış.)
4. Manchmal genügt ein Lächeln, um einen unvergesslichen Moment einzufangen.
(Bazen unutulmaz bir anı yakalamak için bir gülümseme yeterlidir.)
5. Der Film schafft es, die stillen, bedeutungsvollen Momente des Lebens einzufangen.
(Film, hayatın sessiz ama anlamlı anlarını yakalamayı başarıyor.)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
9
Q

Es gibt allerlei Probleme

A

Ausdruck: Es gibt allerlei Probleme
Türkçe Anlamı: Her türlü sorun var / Türlü türlü problemler var
İngilizce Anlamı: There are all kinds of problems / There are various issues

Açıklama:

Bu ifade, farklı türden birçok problemin mevcut olduğunu belirtmek için kullanılır.
“Allerlei” kelimesi, “her türden”, “çeşit çeşit”, “çeşitli” anlamlarına gelir ve genellikle sayıca fazla ama farklı nitelikteki şeyleri anlatmak için kullanılır.

Benzer Anlamlılar (Synonyme):
• Es gibt viele verschiedene Probleme
• Es bestehen zahlreiche Schwierigkeiten
• Es treten unterschiedliche Komplikationen auf

Zıt Anlamlılar (Antonyme):
• Es läuft alles reibungslos → Her şey sorunsuz yürüyor
• Es gibt keine Schwierigkeiten → Herhangi bir zorluk yok
• Alles ist in Ordnung → Her şey yolunda

C1 Düzeyinde 5 Almanca Beispielsätze + Türkçe Anlamları:
1. In der neuen Abteilung gibt es allerlei Probleme mit der Kommunikation.
(Yeni departmanda iletişimle ilgili türlü türlü problemler var.)
2. Bei der Umsetzung des Projekts traten allerlei technische Probleme auf.
(Projenin uygulanmasında her türlü teknik sorun ortaya çıktı.)
3. Allerlei Probleme verzögern den Bau des neuen Gebäudes.
(Çeşitli sorunlar, yeni binanın inşasını geciktiriyor.)
4. Sie musste sich im Ausland mit allerlei bürokratischen Hürden herumschlagen.
(Yurt dışında çeşitli bürokratik engellerle uğraşmak zorunda kaldı.)
5. Im Alltag begegnen uns allerlei Probleme, mit denen wir umgehen lernen müssen.
(Günlük hayatta karşımıza türlü türlü sorunlar çıkar, bunlarla başa çıkmayı öğrenmeliyiz.)

İstersen „allerlei“ kelimesinin başka örneklerle kullanıldığı deyimleri ya da bir metin parçası hazırlayabilirim. Yardımcı olmamı ister misin?

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly