All Words 01 Flashcards
(1001 cards)
1
Q
무역
무역회사
A
Trade
Trade Company
2
Q
신문사
A
Newspaper Office
3
Q
여행사
A
Travel Company
4
Q
증권회사
A
Stock Company Borsa Ofisi
5
Q
항공사
비행기아내 일해요
A
Airline
6
Q
잡지사
잡지
A
Magazine House
Magazine
7
Q
복잡하다
A
Complicated
8
Q
지하 상가
A
Underground Shopping
9
Q
국어국문학
A
Korean Language and Literature
10
Q
천문우주학
A
Astronomy
11
Q
의학
A
Medicine
12
Q
+ 역사학
- 유적지
+ 역사적인 장소
- 역사적
역사적 + N
역사적으로 +V/A
A
+ History
- Historic(al) site
+ Historical Place
- Historical
13
Q
신문방송학
A
Journalism
14
Q
경제학
A
Economics
15
Q
비교 – 비교하다
A
Comparison – Compare
16
Q
해양생물학
A
Marine Biology
17
Q
전공
A
Major
18
Q
전공하다
A
To make a special study
19
Q
회계학
A
Account
20
Q
경영학
A
Business
21
Q
천문대
A
Observatory
22
Q
취직하다
추직 N
A
Bir işe girmek, o işte uzun süre kalmak, To find employment, Getting a Job
23
Q
복잡하다 (A)
A
Karışık, karışmış olan, saf olmayan, karmaşık, Complicated
24
Q
입학하다 = 입교하다
↔
퇴학하다
A
Okula girmek, okula başlamak (To enter the school)
↔
Okulu terketmek, okulu bırakmak
25
+ 직접 = 바로 = 한번
- 직접
+ Directly, straight, upright
- Directly, Direk olarak
26
방송국
Broadcasting
27
화자
Narrator, Speaker
28
박물관
Museum
29
경복궁
경복 Palace
30
왕
King
31
시장
Market
32
과학자
Scientist
33
환자
Be patient, the sick, hasta
34
하숙집
Boarding House, pansiyon
35
+ 연주하다
- 연주회 = 음안회
+ 연주회
+ To give a performance, perform
- Concert, recital
+ Concert, Recital
36
사귀다
To make friends, boyfriend / girlfriend, arkadaş edinmek, sevgili olmak
37
익숙하다 (A)
익숙해지다 (V)
Be used to, be familiar, zaman geçince alışmak, sevmek
38
생활
Life, living
39
+ 친척
- 친가
+ 외가
- 인척
+ 친인척
- 친척집
+ Anne ve baba tarafı. akrabalarım
- Baba tarafı
+ Anne tarafı
- Eşimin akrabaları
+ Akraba
- Relative's house
40
식구
Family member, aile, çoluk çocuk, ev halkı
41
+ 제수
- 올케
+ 매부
- 제부
+ Erkek kardeşin eşi (Erkek için)
- Erkek kardeşin eşi (Kadın için)
+ Kız kardeşin eşi (Erkek için)
- Kız kardeşin eşi (Kadın için)
42
삼촌
Evlenmemiş amca
43
+ 큰아버지 / 작은아버지
- 큰어머니 / 작은어머니
+ Büyük Amca / Küçük Amca
- Büyük Amcanın Eşi / Küçük Amcanın Eşi
44
+ 외숙부
- 외숙모
+ Dayı, maternal uncle
- Yenge, maternal uncle's wife
45
풍경 / 경치
Landscape, scenery
46
밝다
Cheerful
47
발개지다
Yüzü kızarmak
48
다녀오다
To go and come back, gidip gelmek (okula gidip gelmek)
49
시골
Country, countryside, rural area
50
도시
City, town
51
섬
XX섬 (제주도) 섬
삼다도 (돈, 여자, 바람)
Island
Sonu 도 ile biten şehirler aslında ada
제주도 bulunanlar demek
52
+ 관광지
- 관광객
+ Tourist attraction
- Tourist
53
바닷가 / 해변
Beach
54
대기 = 공기
공기
Hava
Air
55
공기 청정기
Hava temizleyici
56
출장
Business Trip
57
동창 모임
Alumni meeting mezunlar toplantısı
58
숨이 차다
Be breathless, nefes nefese kalmak
59
+ 습하다
- 습기
+ Nemli, rutubetli
- Buhar
60
이기다
To win
61
얼굴을 가리다
Yüzünü elle kapatmak
62
위치
Location
63
방귀를 뀌다
Osurmak
64
+ 추측하다 = 짐작하다 = 예측하다
- 추측하다
+ To guess
- To guess
65
+ 그립다 - 보고 싶다 To miss
- 그립다 Özlemek
N이/가 그럽다
N을/를 그리워하다
그리움 (N)
+ To miss
- Özlemek
66
땡땡이 치다
Atlama, dersten kaçma, okulu asmak, skip class
67
수저
Spoon ve chopstick
68
접시
Dish, Plate
69
담다 (안에)
담다 (N을/를 담다)
To put smt in, include, hold, carry, içine koymak
Kapsamak, içine koymak, dahil etmek
70
넣다 (안에)
커피에 설당을 넣다
To put sth in, into sth, insert
Kahvenin içibe şeker koymak
71
놓다 (위에)
To put (on)
72
+ 밥상
- 식탁
+ Yemek masası (masanın ayakları yok)
- Yemek masası (ayakları olan)
73
반찬
Yemek ile gelenler, kimchi gibi
74
국물 [군물]
Soup, ramyen suyu
75
덜다
↔
2) 더하다
1) To reduce, Tencereden tabağa (kaseye) koymak
2) Eksilmek
↔
2) Artmak, eklemek
76
뿌리다
To sprinkle, scatter, seed (tuz ekmek serpmek)
77
말다
To put (mix) rice into soup, roll up (kimbab roll up), dürmek, sarmak
78
비비다 (을/를 비비다)
To rub. mix, karıştır
79
찍다
To dip
80
나물
Herbs, wild greens, yeşillik
81
싱겁다 (간이 싱겁다)
Tuzsuz
82
짜다
1) Salty
2) To squeeze
83
깻잎 [깬닢]
Susam yaprağı -Perilla leaf
84
+ 구하다
- 구하다 = 찾다
+ 일자리를 구하다
+ To save, elde etmek
- To look for
+ To look for job, iş aramak
85
+ 경험
- 경험 = 제험
+경험자
- 경험하다
경험이 있다 / 없다
+ Experience, deneyim
- Experience
+ Experienced
- To experience
86
유경험
↔
무경험
Tecrübeli
↔
Deneyimsiz
87
벗다
To take off, undress, çıkarmak (ayakkabı, kıyafet)
88
드리다
To give, offer (sb sth / sth to sb)
89
담백하다
2) 담백하다
↔
2) 느끼하다
1) Hırs ve açgözlülük barındırmayan, temiz kalpli
↔
2) Yemeğin tadı yağlı olmayıp taze olması, hafif ve temiz tat
90
느끼하다
담백하다
↔
느끼하다
Yağlı
91
바람이 피우다
To cheat on, have an affair
92
+ 합격하다
- 불합격하다
+ 죄송합니다. 불합격입니다.
+ To pass, Get through, Pass the exam
- Sınav (imtihan)’da başarısız olmak
+ Özür dilerim. Kazanamadınız.
93
+ 간지럽다
- 가렵다
+ Itchy, gıdıklanmak
- Itchy, bir yerin kaşınması
94
찌개
Stew, güveç
95
우선 = 먼저
Başta, evvel, evvelce, öncelik, first, firstly
96
맛추다 - 막개 만들다
To adjust, ayarlamak
97
간 - 음식의 짠 정도 - 간을 보다
Salt taste (saltiness) - yemek yaparken tatmak
98
간이 맛추다
Yemeğin tadını (tuzunu) ayarlamak
99
새우다
To stay (sit) up all night
100
기름
Oil
101
소금
Tuz
102
설탕
Şeker
103
후추
Kara biber
104
식초
Sirke
105
간장
장
Soya sosu
Soy sauce
106
고추장
(Kore mutfağında sıklıkla kullanılan geleneksel) acı biber sosu, biber salçası
107
고춧가루
Toz biber
108
된장
Soya ezmesi
109
참기름
Sesame Oil, susam yağı
110
달걀 – 계란
구운 달걀
Egg
Fırında pişmiş yumurt
111
육류 [융뉴]
육식
Meat
Meat (diet)
112
생선류
생선
Fish
Balık
113
만두
Mantı
114
소고기
Dana eti, sığır eti
115
호박
Kabak
116
감자
Patates
117
당근
Havuç
118
시금치
Ispanak
119
껴안다
To hug, kucaklamak
120
얇다
Thin, slim
121
두껍다
Kalın, thick, heavy
122
종이에 베었다
Kağıt kesiği
123
다듬다
Bir şeye istenilen biçimi vermek için dış bölümünü keskin bir araçla biçmek, yontmak, kesmek
124
굽다
To roast, grill, oven da pişenlerde olanlarda olur 빵
125
튀기다
To fry, yağda kızartmak
126
볶다
To stir, fry, wok'ta kızartmak, tavada pişirmek
127
끓이다
To boil, heat , kaynayan su yeniyor (ramyen suyu gibi)
128
+ 삶다 [삼다]
- 데치다
+ To boil, kaynayan su içilmiyor (yumurta kaynatmak)
- Kaynatmak, kısa süreli kaynatma, haşlamak (Kaynayan suya koyup kısa bir süre pişirmek.)
129
찌다 (V)
1) To steam, buharda pişirmek
2) To gain weight
130
다지다
To chop, cut, çok küçük parçalar halinde (için) kesmek
131
썰다 (썹니다, 써세요)
To slice, chop, dilimlemek, kesmek
132
젓다 (젓습니다, 저어요, 저이니까)
To stir, whip, whist, karıştırmak (kahveyi karıştırmak)
133
무치다
Karıştırmak (salataya limon suyu koyup karıştırmak)
134
조리다
Haşlama, et, balık, sebze vb. yiyecekleri baharatlamak ve suyu neredeyse çekilene kadar haşlamak.
135
섞다
To mix (sth and/with sth), blend (sth and/with sth), karıştırmak
136
여러
Many, several, plenty of
137
전통
Tradition, geleneksel
138
전병
Pancakes
139
빵가루
Bread crumbs, ekmek kırıntısı
140
가루
Powder, flour
141
+ 암컷
- 수컷
+ 암컷 고양이
+ Dişi (hayvan), female
- Erkek (hayvan), male
+ Female cat
142
묻히다
Be buried, be surrounded by, gömülmek, çevrelenmek
143
지각하다
Be late, be behind time, come late
144
결석하다
Be absent, devamsızlık yapmak
145
부드럽다
Soft, smooth, mild
146
거칠다
↔
부드럽다
Sert ve büyük, to rough, coarse, uneven, violent, harsh, wild, sert ve büyük olan
파도 / 손/ 피부/ 성격.... 운전/ 일 ile beraber kullanılır
↔
Yumuşak, hoş
147
내려놓다
내려놓다
↔
올려놓다
To put down, aşağıya koymak, indirmek
148
올려놓다
내려놓다
↔
올려놓다
To put (on), place, set, üstüne koymak, bir şeyin üstüne koymak
149
채소 – 야채
Vegetables
150
+ 윗사람
- 아랫사람
+ The eldest people
- The youngest people
151
예절
Manners, etiquette
152
+ 들다 - 을/를 들다
- 들다 = 가입하다
+ To lift, kaldırmak, to cost
- To join
153
양손
Both hands
154
냄비
Tencere
155
국자
Ladle, kepçe
156
프라이팬
Kızartma tavası
157
주걱
Spatula
158
주전자
Güğüm, su ısıtıcı
159
밥그릇
Rice bowl, Pilav kasesi
160
국그릇
Soup bowl, Çorba kasesi
161
장난치다
To make fun of, joke, play
162
상차림 - 상을 차리다
Set the table, yemek masası düzeni
163
내다 - N을/를 내다
1) To make something come up / arise / occur
2) To pay
3) Öğretmene ödevini teslim etmek
164
나다 - N이/가 나다
있다 / 없다 Nın olduğu durumlar
Ortaya çıkmak, meydana gelmek, To come out, grow, break out - For something to come up / arise / occur
있다 / 없다 Nın olduğu durumlar
165
+ 실수하다 = 불찰 = 과실
- 실수를 저지르다
+ 실수를 범하다
- 실수
+ Yanlışlık yapmak, yanılmak
- To make a mistake, make a slip
+ To make a mistake, make a slip
- Mistake
166
핥다
손을 핥다
To lick
Eli yalamak
167
마치다
N 을/를 마치다
To finish, close, end, Bitirmek; tamamlamak; sona erdirmek
168
콧물
콧물이 나다/ 흐르다
Nasal discharge (burun akıntısı), snot (sümük)
Have a running nose
169
침물
Salya, ağız akıntısı
170
뛰다
To play, run, jump, beat, leap, bounce, koşmak
171
코를 풀다
Sümkürmek, sümüğü temizlemek
172
기내다
To lean, yaslanmak
173
트림이 하다
To burb, geğirmek
174
떨다
To shake, sallamak
175
행사 = 이벤트 = 의식
행사를 하다 / 열다 / 치르다
Etkinlik, tören, olay, hadise, event, function, (special) occasion, ceremony
176
정장
Suit, takım elbise
177
고리다 = 선택하다
(고라요, 고랐어요
To select, seçmek
178
줄업식
Graduation (ceremony), Mezuniyet töreni
179
입학식
Entrance ceremony, okula giriş töreni
180
벌
정장을 2 벌
Kıyafetlerin tanesini belirtirken kullanılır
181
물건
Thing, stuff, object, eşya, mal
182
값 – 가격
Price
183
식당가
Restaurant katı
184
가전제품 (매장, 코너)
Home appliances, beyaz eşya
185
매장
Store, dükkan, alışveriş merkezinde ya da E-mart gibi yerlerde olan marketler
186
아동복 (매장)
Children's wear, çocuk elbisesi
187
스포츠용품 (매장)
Sport Equipment
188
남성복 (매장)
Men's wear
189
여성복 (매장)
Women's wear
190
패션 잡화 (매장)
Fashion accessories
191
식품 (매장)
Groceries
192
변기
Kloset
193
목결이
Necklace, kolye
194
+ 막히다 (passive)
- 막다 (active)
+ To be blocked; be closed; be clogged, traffic jam
- To block, close, fend off
195
배낭
Backpack
196
서류 가방
Briefcase
197
하얗다
To be white
198
어울리다
어울리지 않아요
To suit
Not suit
199
갈아입다
To change
200
치수
Size
201
꽃무늬
Flower pattern
202
줄무늬
Striped pattern çizgili desen
203
체크무늬
Kareli desen, ekose
204
물방울무늬
Puantiyeli desen, Polta noktalı desen
205
민무늬
민소매
Düz, desensiz
Kolsuz
206
+ 디자인이 귀엽다
- 디자인이 단순하다
+ 디자인이 복잡하다
+ Cute, lovely design
- Simple Design
+ Complicated Design
207
구경하다
To see, look on
208
묻다
묻히다
1) To ask, say, question 2) Gömmek
Gömülmek, gömmek işi yapılmak veya gömme işine konu olmak Kendini yerleştirmek: Koltuğa gömüldü
209
주름
주름살
Buruşukluk, kırışıklık
Wrinkles, kırışıklık
210
바르다 - 을/ 릉 바르다 – 발라요
To apply, spread, rub, sürmek (krem, ilaç...)
211
제거
제거하다
Removal
To remove
212
냉동식품
Frozen food
213
주방용품
Mutfak eşyaları, Kitchen supplies
214
유제품
Süt ürünleri, Milky products
215
곡물 [공물]
Tahıl, grain, cereal
216
음료
주류
Beverage
Liquar
217
식료품
Yemek malzemeleri, Food grocies
218
생활용품
Günlük ihtiyaçlar (tuvalet kağıdı, diş macunu vs), daily supplies
219
계산기
Calculator, hesap makinesi
220
봉투
Envelope
221
비닐
Vinyl, vinil, plastic
222
대주
Lender (ödünç veren), running for another
223
갈치
Cutlassfish, mürekkep balığı
224
생활필수품
Yaşamak için gerekli olan eşyalar
225
보리
Barley (arpa), rye (çavdar)
226
통조림
Can, tin, teneke
227
아무리 , 너무
Ne kadar olsa da, No matter how, however
228
거의
Almost
229
대추
Jujube, çiğde, iğde, hünnap
230
바구니
바구니에 ....... 넣다
Basket
231
장바구니
Marketlerde kullanılan sepet
232
+ 광고
- 광고주
+ 광고모델
- 공익광고
+ 온라인광고
- 광고대행사
+ Advertisement, reklem
- Reklamcı
+ Reklam modeli
- Kamu spotu
+ İnternet ilanı
- Reklam ajansı
233
마음에 들다
N 이/가 마음에 들다
(Something) To suit one's taste, hoşuna gitmek
234
짜리
Amount, value, year-old
235
꽃다발
Bouquet, buket
236
손수건
Mendil, handkerchief
237
목도리
Scarf, muffler, atkı, kaşkol
238
향수
향기
Perfume
Güzel koku
239
소망
Hope, umut
240
옷걸이
Clothes hanger, kıyafet askısı
241
귀걸이
Earring, küpe
242
파티 = 잔치
Party
243
생진
Yaşlıların doğum günü
244
초대하다
To invite, davet etmek
245
잊다 = 잊어버리다
To forget
246
꼭 = 반드시
Must, certainly
247
축하
Celebration, congratulation
248
초를 꽂다
Mumu dikmek (koymak)
249
깜짝 놀리다
깜짝이야
Be started all of a sudden, eyebrows go up
250
+ 깜빡
- 깜빡 잊다 / 잊어버리다
+ 볼이 깜빡하다
- 눈을 깜빡하다
+ Absent-mindedly, dalgın bir biçimde
- Kısa süreliğine unutmak
+ Işığın açılıp kapanması
- Göz kırpmak
251
기억하다
To remember, hatırlamak, ezberlemek
252
잃다 = 잃어버리다 = 상실하다
To lose, kaybetmek
253
폭죽
Firecracker, maytap, fişek
254
터뜨리다
To break, explode, burst, patlatmak
255
초
초불
Candle
Candle fire
256
풍선
Balloon
257
불다
To blow, winds, whistle, (Rüzgar) esmek, (üflemeli müzik aleti) çalmak, üflemek
258
부르다
To sing, say, Çağırmak, (Şarkı) Söylemek , Doymak
259
자리다 (잘라요/ 잘라서)
To cut, chop, slice, kesmek
260
치다
To hit, strike, knock, play
261
집들이
House warming party, Taşındıktan hemen sonra verilen parti
262
동료 [동뇨]
Co-worker, İş arkadaşı, meslektaş
263
적다 (V) = 쓰다
적다 (A)
↔
많다
To write (down), note (down), put down, yazmak, not etmek
A few, little
↔
Fazla, çok
264
+ 따로
- 따로따로
따로따로 + V
말 따로 행동 따로
몸 따로 마음 따로
+ Separately
- Ayrı ayrı, ayrıca
265
결정하다 = 정하다
V 기로 결정하다
A (으)로 결정하다
N 을/를 결정하다
To decide
266
북
남
동
서
North
South
East
West
267
부엌 = 주방
Kitchen
268
현관
Front entrance
269
대문
Giriş kapısı
270
창고
Warehouse, storage
271
방
Room
272
침실
Bedroom
273
베란다
Veranda, porce
274
거실
Living room
275
서재
Library, study room, çalışma odası
276
욕실 / 화장실
Bathroom
277
중고차
Used car, secondhand car, 2.el araba
278
그만두다
1) To quit, stop, cease, drop, leave, give up, resign
2) Eskiden beri yapmakta olduğu bir şeyi artık yapamaz olmak, vazgeçmek, bırakmak, çekilmek
279
세면대
Lavabo, sink
280
욕조
Bathtub, küvet
281
고민
고민하다 = 걱정하다 = 근심하다
To be worry, trouble, be concern
To worry, endişelenmek
282
귀찮다
To be troublesome, tiresome, sıkıntılı, zahmetli
283
신발장
Shoe rack [shelf, closet], ayakkabılık
284
대변 (똥)
소변 (오줌)
오줌을 누다
Kaka, stool, poop
Çiş, pee, urine
İşemek
285
사이
사이 - 사람과 우정 사이
Between, among
Relation, ilişki (öğretmen - öğrenci ilişkisi)
286
자유롭다
Free, freedom
287
차단하다 = 막다
To block, cut off, kapatmak, kesmek
288
머리를 말리다
Dry, saçı kurutmak
289
망가지다
Be out of order, break down. be ruined, aşınıp bozulmak, yıpranmak, zarar görmek
290
가사 = 집안일
Housework, housekeeping, household, ev işleri
291
왜냐하면
Because, since
292
이불
Blanket, covers, bedding, duvet
293
외식
Eat out, dine out, dışarıda yemek yemek
294
청혼하다
Make a marriage proposal, evlenme teklifi etmek
295
상건레
Arrange a meeting between the families of the bride and the groom, sözlenmek (iki ailenin tanışması)
296
결혼식 날짜를 잡다
Set the date for the wedding, düğün tarihini belirlemek
297
결혼식장을 잡다
Set up a wedding hall, düğün salonunu ayarlamak
298
웨딩 촬영
Wedding photos, düğün fotoğraf çekimi
299
결혼 예물
Wedding gift between bride and groom, düğün hediyesi
300
신혼집
The matrimonial home, yeni evil evi
301
혼수
Home furniture, bottom drawer, çeyiz
302
예단
Çeyiz
303
신혼여행
Honeymoon
304
인사 드리다
Balayından sonra aile ziyareti
305
신혼 생활
Newlyweds, yeni evliler
306
하객
Guest, misafir
307
폐백
Geleneksel damadın ailesini selamlama (düğünden sonra küçük odada olan)
308
+ 후배
- 선배
+ 선후배
- 직속 선배
+ 신구 대면식
+ Junior
- Senior
+ Junior and senior are same level
- Doğrudan kıdemli
+ Yeni ve eski yüz yüze görüşme
309
청첩장
Wedding invitation (card), davetiye
310
연세
1) Age (older people age)
2) Çağ
311
서두르다 (서둘러요)
서투르다 (서툴다)
꾸물거리다
To hurry, acele etmek, çabuk davranmak, koşturmak
Beceriksiz; acemi, tecrübesiz ( Acemi, çolpa)
Çok yavaş hareket etmek, ertelemek
312
별로
V/A 별로 안/지 않다/ 없다/ 못
Not much, pek.... (yok), pek....(değil), özellikle
313
축의금을 내다
Pay congratulatory money, tebrik parası vermek
314
예물을 교환하다
Exchange wedding present, çiftler arası düğün hediyesi değiştirmek
315
축가를 부르다
To sing at (for) a wedding, düğünde tebrik şarkısı söylemek
316
부케를 던지다
To throw bouquet away, düğün çiçeğini atmak
317
기념 촬영을 하다
Hatıra fotoğrafı çekmek
318
피로연을 하다
Have wedding reception
319
뜨개진
Knitting, örgü
320
얘들아 이 아이들아
Informal seslenme
321
현대 무용
고전 무용
Modern dance
Classical dance
322
대표
대표적이다
Leader
To be representative, temsilci olmak
323
차이
Difference (in/between), gap (between), fark, ayırtı, ayrım
324
수상 스키
Water-skiing, su kayağı
325
전시회
Exhibition, show, sergi
326
동아리 (가입하다)
Society, group (uni student group)
327
즐겁다
N 이/ 가 즐겁다
Pleasant, enjoyable, joyful, memnun, mutlu, sevinçli
328
동호회 = 동우회 = 서클
Club, society, aynı hobiye sahip insanların bir araya geldikleri grup
329
동창회 = 동문회
Reunion, alumni meeting, mezunlar toplantısı
330
-을 마시다 = 같이
같이 ile aynı anlamda ama saygı gösterme, el üstünde tutma
331
반상회
Neighborhood meeting
332
신입 사원
New recruit, new employee, işe yeni başlayan çalışan
333
환영회
Welcome party, (welcoming) reception, hoşgeldin partisi
334
송별회
Farewell party, veda, elveda partisi
335
음악회
Classical music concert, klasik müzik konseri
336
학예회
Müsamere
337
동창
Fellow, alumnus, aynı okulda okuduğun kişi, mezunlar, mezun arkadaş
338
뒤풀이
뒤풀이 하다
뒤풀이에 가다
The after party (social meeting after the main party - event)
339
기대가 되다
기대
To be excited, heyecanla beklemek
Expectation, umut, ümit
340
번
Number, time
341
호선
Line (subway line), metro hattı
342
+ 갈아타다
- 환승하다
+ 환전하다
- 바꾸다
+ 갈아입다
- 갈아 신다
+ 갈다
- 교환하다
+ 교환
+ To change, transfer
- To change, transfer
+ To change, exchange (money)
- To change, transfer, exchange
+ To change (one's clothes)
- To change one's shoes
+ To change, replace, renew
- To change, exchange
+ Değiş tokuş
343
찍어지다
Ripped, tear, tear easily, yırtılmak, parçalanmak
344
N행 N을/를 가는
345
고속도로
Express way, highway, otoban
346
딸꾹질을 하다
Hiccup, hıçkırmak
347
+ 연결
- 연결하다 (V)
+ 연결망
+ Connection, link, connect, join, bağ
- To connect, attach, couple, bağlamak, bağlantı kurmak
+ Network, ağ
348
고속버스
Express bus, expres otobüs
349
시내버스
Intro-city bus, city bus
350
마을 (동내) 버스
(Town) shuffle bus
351
일반택시
Deluxe taxi, taksi durağına ait taksi, şöför sadece sürücü
352
개인택시
Owner-driver taxi
353
모범택시
Luxury taxi
354
무궁화호
Yavaş giden tren
355
새마을호
Biraz hızlı giden tren
356
KTX
SRT
Hızlı giden tren 서울역 e giden
Hızlı giden tren 수성역 Gangnam a giden
357
이층 버스
Double deck bus
358
수상 버스
Sea bus, water bus
359
씨클로
Cyclo
360
트램
Tram, trolley, tramvay
361
케이블카
Cable car
362
모노레일
Monorail car
363
+ 명사
- 동사
+ 형용사
- 대명사
+ 부사
- 어미
+ 조사
- 관형사
+ 감탄사
- 수사
+ Noun, isim
- Verb, fiil
+ Adjective, sıfat
- Pronoun, zamir
+ Adverb, zarf, belirteç
- Ending
+ Particle
- Determiner, niteleyici sözcük, belirtici
+ Interjection, ünlem
- Numeral
364
한
한 N 쯤
한 10개쯤 딸기가 있어요
한 8시 30분쯤 일어나요
Around
Tamamen kaç tane olduğunu bilmiyoruz Yaklaşık olarak tahmin ediyoruz
Yaklaşık 10 tane çilek var
Yaklaşık 8:30 gibi uyanıyorum
365
보통
Normally, geneldurum, özelliğin olmaması
366
출퇴근
통근
퇴근
Going to and coming from the work, işe gidip gelme
İşe gitme
İşten çıkma
367
정도
정도를 가다
1) About, yaklaşık
2) Standart
368
등교
하교
등하교
Ders için okula gelmek
Ders bitiminde eve gitmek
Okula gidip eve gelmek
369
등원
하원
Anaokuluna gitmek
Anaokulundan eve dönmek
370
등산
하산
Dağa tırmanmak
Dağdan inmek
371
노선도
Route map
372
하차
하차하다 = 내리다
İnme
Get off, stop off, stopover
373
승차
승차하다 = 타다
Binme
Get on, get in, take, board
374
버스 정류장
Bus stop, bus station
375
단말기
(Terminal) Device, otobüste kartı okuttuğum yer
376
교통카드
단말기에 교통카드를 대다
Transportation card
Para ödeme yerinde kartı kullanıp ödemek
377
노약자석
Handicapped seating, yaşlılar ve hamileler için yer
378
거스름 돈 - 잔 돈
Para üstü, change
379
벨
벨을 누리다 (벨을 눌라요)
Bell, door bell, front bell
Zili çalmak, zile basmak
380
야경
Night view, night watch, gece manzarası
381
교과서
Textbook, coursebook, ders kitabı
382
벌다
돈이 벌다
To make [earn] money, kazanmak, kazanç sağlamak, gelir sağlamak
To earn money, para kazanmak
383
+ 첫차
- 막차
+ 운행시간
- 배차
+ The first bus [train]
- The last train [bus]
+ Turn-Around Time, ilk duraktan son durağa varana kadar geçen süre
- Operate [run] buses, otobüsün kaç dakika ara ile kalktığını söyleyen süre
384
편리하다
Convenient, (유용하다) handy, (쉽다) easy
Kullanışlı, kullanılır olmak, bir iş için uygun olmak, yaramak, elverişli olmak
385
반대
반대쪽으로 가세요
Opposite
Go to other way
386
승강장 - 타는 곳
Platform
387
요금
전기 요금
수도 요금
Fare, tarife, ücret
Electric charges [rates]
Water bill
388
역무원
Station master, istasyon şefi
389
환승역
Transfer station
390
취소하다 = 철회하다 = 취하하다
To cancel, iptal etmek
391
찢다 (V- active)
찢어지다 (V- passive)
To tear, rip, yırtmak
Yırtıldı
392
나가다
To go out, get out, leave;
393
주의하다
To be careful about, attention, caution, dikkat etmek
394
양보하다
To offer, yield, give way to, hakkından feragat etmek, ödün vermek
395
살펴보다
To check, look at, examine, look into, dikkatle bakmak veya araştırmak, ilgi ile bakmak, gözetlemek, araştırmak
396
+ 무리하다
- 무리하다 = 과도하다 = 정도가 심하다
+ 무리하다 = 과도하다
+ Unreasonable, impossible
- Kitle, insan topluluğu, yığın
+ To overdo, fazla abartmak, fazla olmak
397
침을 뱉다
To spit, tükürmek
398
안전하다
안전선
To be safe, emin, sağlam
Safety line, security perimeter
399
스크린 도아 = 안전문
Platform screen door
400
열차
Train
401
출입문
Door, gate, subway door
402
종착역 = 마지막 역
Last train, last station
403
방면 = 방향
Direction
404
타는 곳과 전동차 사이가 넓습니다.
열차와 승강장 사이가 넓습니다. (부산에)
There is a wide space between the platform and the train.
The space between the train and the platform is wide. (to Busan)
405
노약자
Yaşlılar
406
+ 장애인
- 시각장애인
+ 청각장애인 = 귀머거리 = 농인 (병어리)
- 장애인 시설
+ Disabled person, engelli
- Görme engelli
+ İşitme engelli, sağır
- Engelli kurumu / yapı
407
임산부
Pregnant
408
물러나다
물러나다 = 비켜나다 = 비키다 = 물러서다
To step [stand] back, go [move] back (ward), back off
Geri çekilmek, çekilmek, çıkmak ,to move backwards
409
끄다
To turn off, turn out, switch off, söndürmek (ışık, bilgisayar vb), kapatmak (ışık, bilgisayar vb)
410
켜다
To turn on, [switch, put, flick on], açmak (ışık, bilgisayar vb)
411
지우다
Erase, delete; (문질러서) wipe, rub off, silmek, silgiyle silmek
412
약도
Sketch map, kroki, kaba harita
413
보이다
N 을/를 보다
N 이/가 보이다
To be visible, görünür olmak
414
똑바로
Directly, straight, dosdoğru, dimdik, doğrudan
415
사거리
Intersection, dörtyol
416
쭉
Straight, continuously, dümdüz, düz
417
건너다
길을 건너다
To cross, across, geçmek
To cross the street, karşıya geçmek
418
보호하다
To protect, give sanctuary, kollamak, korumak, gözetmek
419
경호원
Bodyguard
420
회전하다
To turn around, revolve, rotate, dönmek, çevirmek
421
통행하다 - 지나다
To pass, go past, have been in time
422
보행자
보행자 통행금지 = 횡단금지
Walker, pedestrian, yaya
No pedestrians
423
쌍둥이
Twins, ikiz
424
첫인상
첫인상이 좋다 / 나쁘다
First impression, ilk izlenim
425
편집하다
To edit, compile, prepare for the press, derlemek
426
새해 - 신년
New year
427
상냥하다
To be kind, friendly, nice, sempatik, sevimli, cana yakın
428
어린이 보호 구역
Children's zone
429
짝사랑
One-sided love, karşılıksız aşk
430
성실하다
↔
불성실하다
To be faithful, sincere, sadık, vefakar, sevgi bağlılığı olan
↔
Sadakatsız, güvenilmez, vefasız, samimiyetsiz
431
장점 = 강점
↔
단점 = 결정
Marifet, bilgi, ustalık, hüner, advantage
↔
Dezavantaj, disadvantage
432
깨다
1) To break, smash, shatter, crack, kırmak
2) Uyanmak, uykudan kalmak
433
육교
Pedestrian overpass, yaya üst geçidi
434
개다
To clear up, become clear; (눈, 비 등이) stop, cease, açılmak, açık olmak
435
시험을 잘 보다 / 치다
Sınavda iyi yapmak
436
졸다
To take a nap, fell asleep, doze, snooze, uyuklamak
437
그치다 = 그만두다 = 끝내다 = 멈추다
N 으로/로/에 그치다
To stop (doing), (formal) cease (to do / doing), durmak, bitmek
438
자전거 전요차로
Bike-only lanes
439
횡단보도
횡단보도를건너다
Crosswalk, yaya geçidi
440
어린이 보호
Child protection
441
좌회전
왼쪽으로 가다 / 돌다 / 회전하다
Left turn, sola dönüş
442
우회전
오른쪽으로 가다 / 돌다 / 회전하다
Right turn, sağa dönüş
443
유턴
U turn
444
버스 전용차로
Bus only lane, otobüs şeridi
445
전용차로
N - N 만 사용하다
여성 정용
Only, özel
Only woman
446
일방통행
One way traffic, street, tek yönlü yol
447
주차금지
No parking
448
깎다
1) Peel (meyve soymak)
2) İndirim yapmak,
3) Pare; (얇게) shave (sth off sth)
449
취하다
연락, 휴식, 숙면, 자세, 포즈 + 취하다
휴식을 취하다
1) To select, choose, pick, take, have, get
2) Sarhoş olmak, be (get) drunk
Mola vermek
450
종교
종교를 가지다 / 믿다
종교가있다/없다
Religion, din, diyanet
451
공공기관
Public institution, resmi kurum
452
알아보다 (을/를 알아보다)
알아보다 = 식별하다 = 알다
To find out, anlamak, öğrenmek, bulmak
Tanımak, farkına varmak, fark etmek To investigate, check (up on), search, look into, inquire, see, recognize, identify, make out, remember
453
검색 - 검색을 하다
검색창
검색창에 "ㅌ" 쳐 보세요
치다
Sorgulamak, aramak, To search (search in internet)
Arama butonu
454
+ 보고서
- 보고서 쓰다/적다/ 만들다
+ 보고서 내다
- 보고서를 작성하다
+ Report, Rapor, bülten
- Write a report
+ Give report to your teacher
- Rapor yazmak
455
+ 자료
자료가 있다/ 없다
자료를 찾다/ 검색하다
- 자료실
+ Materials, resources
- Resources room
456
연장
연장하다
Extension, uzatma, uzatım
To extend, uzatmak, uzamasını sağlamak
457
신청
신청하다
Application, başvuru, müracaat, dilekçe
To apply, propose, başvurmak, müracaat etmek
458
+ 신청서
- 신청서를 배부하다
+ 신청서를 제출하다
+ Başvuru formu, Application form, letter of application , dilekçe
- To distribute an application, başvuru formunu dağıtmak
+ Başvuru formunu teslim etmek
459
복사하다
복사기
To copy, reproduce, kopya etmek, fotokopı etmek
Copy machine
460
최대
The biggest, the largest, maximum
461
국립 도서관
National library, milli kütüphane
462
만화
Cartoon, karikatür
463
출판사
출간되다
Kitap basım evi, yayın evi, Publisher, publishing company,
Yayımlamak
464
연체하다 (V)
연체료
Be overdue, be unpaid, borcu vadesinde ödeyememek, ödemede gecikmek
Late (payment) fee, gecikme faizi
465
학생증
Student ID
466
열람
Reading
467
열람실
Reading room, okuma salonu
468
대출하다 = 빌리다
대출하다 = 빌리다
↔
반납하다 = 돌려주다
To lend, borrow, ödünç vermek, borç vermek
469
반납하다 = 돌려주다
대출하다 = 빌리다
↔
반납하다 = 돌려주다
To return, geri vermek, iade etmek
470
환전
N 을/를N 으로 환전하다
Currency, exchange, para değiştirme
471
환율 = 외환율
Exchange rate, döviz kuru, para değiştirme
472
떨어지다 = 내리다
떨어지다
↔
오르다
To fall, drop down (para değerinin düşmesi, ağaçın yaprağının düşmesi), yüksek yerinden düşmek, bitmek, ayrılmak, düşmek, kopmak, to be separated
473
오르다
오르다
↔
떨어지다
To rise, be promoted, be raised, increase, yükselmek, yükseğe çıkmak, çoğalmak
474
서류
서류전형
Document, belge
Adayları kendilerine ait belgelerle değerlendirmek
475
처리하다 (을/를 처리하다)
To process, handle, halletmek, çözümlemek
476
기온
Temperature, sıcaklık, ısı derecesı
477
출금하다 = 돈을 찾다
출금하다
↔
입금하다 - 예금하다
To withdraw, para çekmek
478
입금하다 - 예금하다
입금하다
↔
출금하다
To deposit, para yatırmak, yatırım, mevduat
479
신분증
Identification card, identity card, ID card, kimlik kartı
480
학비
School(ing) expenses, educational expenses, tuition (fees), okul masrafı
481
거리
Distance, space, uzaklık, mesafe, sokak
482
털
Hair (camel hair, horsehair), fur, coat, bushy, fluffy, kıl, tüy
483
인구
Population
484
자부심
Self-respect pride, self-esteem, gurur, benlik
485
필기하다 (필기를 하다) = 쓰다 = 적다
To take notes, write, write down, jot down, note down, yazıya dökmek, yazmak
486
이자 = 금리
금리 = 이자
Interest, faiz (bankada)
Rant, faiz oranı
487
무이자
무이자
↔
이자
Faizsiz
488
송금
To transfer money, Remittance, wire transfer, remit, send money, parayı yollama (banka veya posta ile)
489
공과금
1) Utility bill, (elektrik/doğalgaz vb) gibi hizmet faturası
2) Mal, mülk vergisi
490
현금
Cash, nakit
491
창구
Counter, gişe
492
줄을 서다
Line up, sıraya girmek
493
현금 자동 인출기
ATM기Install cash machine ATM
494
비밀번호
비밀번호를 누르다
Password, no, parola, şifre
Press secret number
495
예금하다
To deposit, make a deposit, bankaya para yatırmak
496
번호표를 뽑다
Take a number, sıra numarası almak
497
+ 뽑다
- 뽑히다
+ To pull (out/off/away), pluck; draw; root up, uproot, select, choose, sökmek, çekip ayırmak, seçmek
- 1. Çıkmak 2. Çıkarılmak 3. seçilmek
498
통장
통장을 만들다
Bankbook, hesap cüzdanı
Open a savings account (at a bank)
499
전기
전기 = 상반기
↔
후기 = 하반기
Electricity
2) İlk yarı yıl
↔
Yılın ikinci yarısı
500
누르다
To press, push, basmak, bastırmak
501
상자
Box, case, kutu
502
보내다 - 부치다
To send, göndermek, sevk etmek, yolamak
503
붙이다
편지봉투에 우표를 붙여서 편지를 부쳐요
To stick, attach, tutturmak, bir şeyi bir yere iliştirmek
504
+ 점
- 점을 보다
+ 점쟁이
- 점을 치다
+ 1) Fal
2) Birthmark, ben (yüzde bulunan), benek
3) Sayı farkı
- Fal bakmak
+ Falcı, kahin
- Fal bakmak
505
무게
Weight, ağırlık
506
크기
Boy, büyüklük, çap
507
길이
Uzunluk
508
소포
Parcel, koli, içinde türlü eşya bulunan posta paketi
509
저울
Scale, terazi
510
이상
이상이 있다 / 없다
이상하다
이상
↔
이하
Problem, abnormality
Above, üstünde
↔
Below, altında
511
생기다 (V)
N 이/가 생기다
To occur, to have, happen, create, oluşmak, çıkmak, ortaya çıkmak
512
보험에 들다 (드세요, 드십시오)
보험에 가입하다
To get insurance, sigorta etmek, sigorta yaptırmak
513
항공편
Flight, uçakla teslimat
514
택배
Delivery, service (kargoyu evden alıp gönderme de var)
515
특급 우편
Express mail service, Kore içinde (ülke içinde) hızlı kargo
516
보통 우편
Regular (ordinary) mail, regular (ordinary) mail
517
배편
Ship sth by sea mail, deniz yoluyla kargo gönderme
518
국제 특급 (EMS)
Express mail service, diğer ülkelere hızlı kargo gönderme
519
등기
Registration, önemli belgeleri teslim alırken imza atmak
520
중요하다 = 중대하다 = 주요하다
To be important, to be significant, önemli, mühim
521
재다
To take, measure, weigh, judge, measure, calculate, Ölçmek
522
비용
Cost, money, expense, charge, gider, harcanan para, maliyet
523
엽서
Postcard
524
우편함
Mailbox, letterbox, posta kutusu
525
댁 - 집
House
526
벌써
Already, long ago, çoktan, önceden, uzun zaman önce, demin, zaten
527
놓이다
To be put down, konulmak
528
비자 기간 연상
Visa period extension
529
유효 기간
Expiry date, geçerlilik süresi
530
사증 - 비자
Visa
531
외국인 등록증
Certificate of Alien registration, yabancı kimlik kartı
532
주민번호
Resident registration number, ID card number
533
체류 자격
Status of Residence, visa type
534
재학증명서
Certificate of student status, certificate of registration, öğrenci belgesi
535
입국
출국
Entrance
Exit, departure
536
올해 - 금년
This year
537
마법
Magic (black magic), büyü, büyücülük
538
사라지다
To disappear, vanish, fade away, go (away), Yok olmak, eksilmek, ortadan kaybolmak
539
통금 (이 있다)
Curfew, geçiş/giriş/çıkış yasak, sokağa çıkma yasağı
540
+ 서다
- 서다 ↔ 앉다
+ 서다 ↔ 가다
+ To stand, stop
- Stand ↔ Sit down
+ Stop ↔ Go
541
지문 등록을 하다
Register one's fingerprint, parmak izlerini kaydetme
542
주소를 변격하다
To change address
543
웬일 - 웬일이세요?, 웬일이에요?
What matter? Ne var ne yok - Ne var ne yok?
544
연극
Play, drama, theateract, pretense, play-acting
545
초대권
Complimentary ticket, ücretsiz bilet
546
무료 - 공짜
무료
↔
유료
Free
Free
↔
Charge, fee
547
국립극장
National theater
548
매표소
Ticket office, ticket booth, gişe
549
투표소
Polling place [station], oy kullanma yeri
550
인용
Quotation, citation, alıntı yapmak
551
언어 교환
Language exchange
552
전화가 오다
Have a phone call, bir çağrı geldi
553
전화를 받다
Get (answer) the phone, telefona cevap vermek
554
(전화를) 바꿔 주다
Put him/her on the phone, telefonu ona ver
555
전화를 끊다
Ring off the phone, hang up the phone, telefonu kapatmak
556
통화 중이다
Be on the phone, telefonda kouşuyor
557
전화를 잘못 걸다 (거셨어요)
Have the wrong number, yanlış no yu aramak
558
곧 = 조금 후에
Soon, şimdi, yakında, derhal
559
+ 확인
- 확인하다 = 알아보다
+ 확인되다
+ Doğrulama
- To check, affirm, confirm, verify, doğrulamak
+ Doğrulanmak, doğrulandı, onaylandı
560
밀리다 (V)
1) N 이/가 밀리다
1) 밀린 N
1) To be left, undone, bıraklmak, yapılmamak
2) İtilmek
561
물어보다
To ask (bir seferlik bilmek istediğimizi sormak) 보다 eklenince bir kerelik anlamı geliyor
562
멍때리다
Space out, dalıp gitmek
563
지저분하다
Dirty, messy, unclean, squalid, kirli, pis
564
음성 메시지
Voice mail, sesli mesaj
565
문자 메시지
Text message, yazılı mesaj
566
발신자
발신자
↔
수신자
Sender, arayan
567
수신자
발신자
↔
수신자
Receiver, aranan
568
지역 번호
Area code (ex. Busan 051, inside country)
569
국제 번호
Uluslar arası telefon kodu (Ör. Türkiye +90)
570
단축 번호
Abbreviated number, short number Telefonda 1 uzun basınca Mathew i aramak gibi
571
진동
진동벨 (이 울리다)
Vibration, vibrane
Vibration bell: It is used at a cafe or a restaurant for customers to let them know when their food or drinks are ready.
572
죄송하다
To be sorry for 반말 olarak kullanılmaz Formal
573
급하다 (A)
급한 N
To be urgent, acele, çabuk yapılan
574
선약이 있다
Have a prior engagement, önceden verilmiş sözü olmak
575
약속을 미루다
으로/로 약속을 미루다
약속을 미루다
↔
약속을 당기다
Delayed my appointment, randevuyu ertelemek
576
약속을 당기다
약속을 당기다
↔
약속을 미루다
Buluşmayı öne çekmek Ör. Salı günü (01-10) buluşacaktım ama pazartesi günü (01-09) buluşmayı istedim
577
약속을 지키다
Keep one's promise (appointment), sözünü tutmak
578
약속을 어기다
Break your promise, sözünü tutmamak
579
약속을 취소하다
Cancelled my appointment, randevuyu iptal etmek
580
폭우
폭우가 내리다
Heavy rain, sağanak yağış
581
폭설
Tipi, yoğun kar yağışı
582
산불
Orman yangını
583
산사태
Daǧ kayması, heyelan
584
황사
Sarı toz
585
당기다
당기다
↔
밀다
Pull, forward, move up, geri çekmek
Pull
↔
Push
586
밀다
밀다
↔
당기다
Push, back, shave, itmek, sürüklemek
Push
↔
Pull
587
우산꽂이
Umbrella stand, şemşiye standı
588
머리가 처지다
처지다
Hang, fall behind, droop, fall back
Saçın sönük olması Saçın kafaya yapışması
589
한가하다
Have no work to do, have spare time, free
590
욕
Swear, bad words, curse, küfür
591
다치다
N을/를 다치다
To hurt, get hurt, yaralanmak, incinmek, incitmek, incinmesine yol açmak
592
땡기다
Craving, want, interested
593
고장하다
N 이/가 고장하다 / 고장이 하다
고장하다 - 이상이 생기다 / 있다
고장하다 - 문제가 생기다 / 있다
To be out of order, broken, To break down, arızalanmak, bozulmak
594
서비스센터
Service center
595
돌아오다
N 에 돌아오다
N 으로 돌아오다
To return, come (get, turn) back, dönmek, geri dönmek
596
전하다
To pass on, transmit, iletmek, vermek
597
고치다 - 수리하다
To fix, repair, onarmak, tamir etmek
598
+ 수리 = 고치다
- 수리를 요청하다
+ 수리를 받다
- 수리를 하다
+ 무상 수리(를) 하다/ 받다
- 무상 ↔ 유상
+ Repair, tamir
- Tamir talep etmek, istemek, rica etmek, to request to repair
+ To get repaired
- To repair, tamir etmek
+ Ücretsiz tamir, onarım
- Ücretsiz ↔ Ücretli
599
남기다
To leave, remain, last, bırakmak
600
우물
Well, kuyu
601
정리하다 (V)
N 을/ 를 정리하다
To organize, put together, remove, to arrange, reduce, yerleştirmek, düzeltmek, yerine koymak
602
세수
To wash up, wash one's face, yüz yıkamak
603
별표 - *
* Yıldız işareti
604
우물 정자 - #
Sharp button
605
녹음하다
To record, kaydetmek, banta almak
606
통화료
통화료를 내다
Phone bill
607
심하다
심하다
↔
약하다 - 가볍다
To be terrible, serious, heavy, şiddetli
To be terrible
↔
Be not serious, weak, feeble, light
608
약하다 – 가볍다
심하다
↔
약하다 - 가볍다
Güçsüz olmak, Be not serious
To be terrible
↔
Be not serious, weak, feeble, light
609
증상 - 증세
Symptom, belirti
610
검사
검사를 하다
Examination, inspection, test, check, muayene
İnceleme yapmak, sağlık taraması yapmak
611
진찰 - 진료
Medical examination, medical treatment, tıbbi muayene
612
식중독
식중독에 걸리다
Food poisoning, gıda zehirlenmesi
To get (suffer from) food poisoning, gıda zehirlenmesi geçirmek
613
해물 - 해산물
Seafood, deniz ürünleri
614
낫다 (V)
낫다 (A)
N 이/가 낫다 = A가 B보다 더 좋다
1) To get well, recover (from), be cured, get over, heal (up), iyileşmek
2) Better (than), superior (to), preferable (to), daha iyi
615
소화가 안 되다 = 소화 불량이다 (소화불량)
Indigestion, hazımsızlık
616
배탈이 나다
Have a stomachache, midesi bulanmak
617
설사를 하다
설사병
Have diarrhea, ishal
İshal hastalığı
618
토하다
Vomit, kusmak
619
멀미가 나다 / 멀미를 하다
Get motion sickness, otobüs, tren gibi araçlarda mide bulantısı
620
속이 쓰리다
Have a sour stomach, mide ağrıması, mide ekşimesi
621
변비가 있다
Be constipated, kabız olmak
622
산한 음식
Spoiled food, bozuk yemek
623
청진기
Stethoscope, stetoskop
624
묶다
묶다
↔
풀다
To tie (up), bind, chain, knot, bundle up [together], bind, bağlamak
625
풀다 1)
1) 묶다 ↔ 풀다
2) 풀
1) To untie, undo, untangle, disentangle, unwind, unfasten, unbutton;, açmak, çözmek
2) Glue, paste, (Brit) gum; starch
626
밑줄
Underline, underscore, alt çizgi
627
꽃병
꽃병에 꽃을 꽂다
Vase
Put (arrange) flowers in a vase
628
책꽂이 - 책장
Bookshelf, bookshelves, kitaplık, raf
629
탄산수
Carbonated water, gazlı su, maden suyu, soda
630
옷장
Wardrobe, closet, gardırop
631
벽
Wall, barrier, duvar, set
632
손바닥
손등
Palm, avuç içi, avuç
Elin tersi, üstü
633
볼 = 뺨
계피가루
Cheek, yanak
Ground cinnamon, öğütülmüş tarçın
634
금고
Safe, strongbox, güvenlik kasası
635
암기
Memorization, memorize, ezberleme
636
운동화 끈
Shoelaces, ayakkabı bağcığı
637
넘어지다
Fall (down), trip, tumble, düşmek, yığılmak, düşüp kalmak
638
붕대를 갑다
Apply a bandage
639
짓다
밥을 짓다
집, 이름, 밥, 표정, 미소 짓다
To make, build, construct, write, compose, kurmak, oluşturmak, pişirmek
Yemek pişirmek
640
붓다
붓다
N을/를 붓다
1) Swell (up), puff up, become swollen, şişmek, dökmek
2) Para koymak
641
잇다
To join [link] (sth to sth), connect (sth with/to sth), piece (sth) together, continue, keep[go] on (with), bağlamak, birleştirmek, devam etmek
642
긋다
To draw, rule, çizmek
643
웃다
To laugh, giggle, chuckle, smile, gülmek
644
씻다
To wash, rinse (out), cleanse, yıkamak
645
점점 - 변화
Little by little, gitgide, zaman ilerledikçe
646
+ 과로하다
- 과로
+ 과로사
- 과식하다
+ 과음하다
+ To overwork, to work too hard
- Overwork, çok fazla çalışma
+ Fazla çalışmaktan ölmek
- To over eat
+ To over drink
647
푹
푹 자다 / 쉬
Deeply well
Sleep well / get a good rest
648
기침을 하다 / 기침이 나다
Rough, öksürmek (gripten öksürmek)
649
재채기를 하다
To sneeze, hapşırmak, alerji hapşırması
650
두통
두통이 심하다 - 심한 두통
두통약
Baş aǧrısı
Have a bad headache, şiddetli baş ağrısı
Ağrı kesici (baş ağrısı için)
651
목이 쉬다
Have a hoarse throat, boğuk ses, sesin kısılması
652
몸이 떨리다
다리를 떨다
Titremek
Bacaklarını sallamak
653
열이 나다
Have a fever, ateşlenmek
654
해열제
Ateş düşürücü ilaç
655
코가 막히다
Burun tıkanıklığı
656
복통
Stomachache, karın ağrısı
657
체온
체온이 높다
Temperature, body heat, vücut ateşi
Have a high temperature, yüksek ateşin olması
658
+ 소매
- 소매
+ 도매상인
+ Elbise kolu
- Perakende
+ Toptan satış
659
닦다
To clean, wash, wipe, brush, mop, dry (up), silmek, üzerine genellikle bir bez sürerek tozlarını silmek
660
처방 / 처방전
처방전이 받다
처방전이 필요하다
Prescription, recipe, prescribe, reçete, yol, çare, yöntem
661
가래
Phlegm, sputum, balgam
662
+ 주사
- 주사를 맞다
+ 주사를 놓다
+ Injection, shot, iğne, şırınga
- Have [get] an injection
+ Give [apply] an injection
663
+ 종합
- 종합하다
종합 병원
종합 운동전
+ Multiple, çoklu, çok yönlü, çok çeşitli
- Sentez, toplamak, birleştirmek
664
알약
Hap, kolayca yutulabilmesi için küçük toparlak durumuna getirilmiş ilâç
665
연고
Merhem
666
밴드
Yara bandı
667
물약
Sulu ilaç, şurup
668
+지혈
- 출혈
+ 수혈
+ Kan kesici
- Kanama
+ Kan nakli
669
눈물
Gözyaşı
670
+ 화
- 화가 나다
+ 화를 내다 (짜증)
- 화를 끓이다
+ 화를 돋우다
+ Anger, öfke
- Öfkelenmek
+ Öfkelenmek, öfkeyi action ile göstermek Ör. Kocama öfkelenip söyleniyorum
- Öfkelenmek, öfkeyi dışa vurmayıp içimizde büyümesi
+ Alevlendirmek, damarına basmak
671
+ 땀
- 땀샘
+ 땀이 나다
+ Sweat, sweaty, ter
- Ter bezi
+ Terlemek
672
독
Poison, toxin, toxic, zehir
673
가난하다
Poor, needy, fakir olmak, yoksul olmak, zavallı olmak
674
만족하다 = 흡족하다 = 족하다
↔
불만족하다
To be satisfied, bir şeyi kendisi için yeter bularak daha çoğuna gerek görmemek, daha çoğunu istememek, yetinmek
↔
Memnuniyetsizlik
675
상처
Wound, scar, injury, yara
676
소화제
Digestive medicine, hazımsızlık ilacı
677
진통제
Painkiller, ağrı kesici
678
영양제
Tonic, nutritional supplement, gıda takviyesi, tonik
679
피부 연고
Skin study, cilt merhemleri
680
소독약
Disinfection, antiseptic, dezenfektan
681
수면제
Sleeping pill, uyku hapı
682
약사
약국
Pharmacist, eczacı
Pharmacy, eczane
683
미루다
To delay, postpone, put off, put back, hold off (on), ertlemek, geciktirmek
684
보호자
Refakatçı, bir çocuğun her türlü durum ve davranışlarından sorumlu olan kimse, veli
685
환절기
A time of changing the season, mevsim geçiş (değişim) dönemi
686
깁스
Alçı, kırık alçısı
687
부자
1) Rich person, wealthy person
2) Father and son
688
미인
미남
Beauty, beautiful woman
Handsome man, good-looking man
689
뽀뽀하다
To kiss, öpmek
690
날마다 - 매일
Everyday, day by day
691
링거를 (수액) 맞다
Get an IV (intravenous injection), be put on a drip (=have an IV), serum takılması
692
기쁘다
기뻐하다
Be glad, happy, pleased, delighted, mutlu, sevinçli, ongun, sevinmek (kendim hakkında söylerken, cümleyi ben kuruyorum)
Be glad, happy, pleased, delighted, mutlu, sevinçli, ongun, sevinmek (başkası hakkında söylerken , cümleyi ben kuruyorum)
693
+ 건강보험
- 국민연금
+ 고용보험
- 산재보험
+ 고용
+ Health insurance, sağlık sigortası
- Ulusal sigorta
+ İstihdam sigortası, işsizlik sigortası
- İşçi tazminatı, endüstriyel kaza sigortası
+ İstihdam (bir insanı bir işte, bir görevde kullanma, çalıştırma.)
694
치료
Treatment, cure, tedavi
695
입원
입원
↔
퇴원
Be hospitalized, hastaneye yatış
Hastaneye yatış
↔
Hastaneden taburcu olmak
696
수술
`
697
퇴원
입원
↔
퇴원
Discharge from hospital, hastaneden taburcu olmak
Hastaneye yatış
↔
Hastaneden taburcu olmak
698
진단서
1) Diagnosis, Hastalığın teşhisini
2) Rapor
699
치통
Diş ağrısı
700
열다
열리다
Açmak, çözmek, düzenlemek
Açılmak, çözülmek
701
앉다 - 앉아 있어요
서다 - 서 있어요
눕다 - 누워 있어요
피다 - 피어 있어요
남다 - 남아 있어요
비다 - 비어 있어요
붙다 - 붙어 있어요
들다 - 들어 있어요
떨어지다 - 떨어져 있어요
걸다 - 걸리다 - 걸려 있어요
열다 - 열리다 - 열려 있어요
닫다 - 닫히다 - 닫혀 있어요
켜다 - 켜지다 - 켜져 있어요
끄다 - 꺼지다 - 꺼져 있어요
깨다 - 깨지다 - 깨져 있어요
놓다 - 놓이다 - 놓여 있어요
앉다 - 앉아 있어요 - sit (down), take[have] a seat
서다 - 서 있어요 - stand, stop
눕다 - 누워 있어요 - lie, be ill in bed, lie sick in bed
피다 - 피어 있어요 - bloom, blossom, flower
남다 - 남아 있어요 - be left (over), remain
비다 - 비어 있어요 - empty, vacant, unoccupied, free, available, empty-headed
붙다 - 붙어 있어요 - stick (to), adhere (to), cling (to), pass
들다 - 들어 있어요 - enter, go [get, come] in (to), have, contain, hold, pick up, carry, raise
떨어지다 - 떨어져 있어요 - fall down, drop
걸다 - 걸리다 - 걸려 있어요 - hang (up), asmak
열다 - 열리다 - 열려 있어요 - open, unlock
닫다 - 닫히다 - 닫혀 있어요 - close, shut
켜다 - 켜지다 - 켜져 있어요 - turn on, [switch, put, flick] on
끄다 - 꺼지다 - 꺼져 있어요 - turn off
깨다 - 깨지다 - 깨져 있어요 - break, smash, shatter, crack
놓다 - 놓이다 - 놓여 있어요 - put on, place, lay
702
+ 해외
- 해외 ↔ 국내
+ 해외여행
- 국내 여행
+ Overseas, yurt dışı
- Overseas ↔ Domestic
+ Overseas trip, trip abroad
- Domestic trip
703
동해
East sea
704
기억에 남다
To be remembered, unutulmaz
705
일출
일몰
Sun rising, gündoğumu
Sunset, sundown, gün batımı
706
장면 (V 는 장면, A 은/ㄴ 장면)
영화의 한 장면 같다
Scene, sight, sahne
Filmden bir sahne gibi
707
배낭여행
Backpacking trip
708
수학여행
School trip
709
단체 관광
Group tour
710
배신하다
To betray, stab in the back, ihanet etmek, sırtından bıçaklamak
711
채식주의자
Vegetarian, a vegan
712
+ 빼다 (N을/를 빼다)
- 빠지다 (N이/가 빠지다)
+ 빠지다
+ To remove, kaldırmak, çıkarmak, kilo vermek, hariç, boşaltmak (odayı)
- To be removed (passive verb)
+ To fall out, düşmek
713
분위기 = 느낌
Atmosphere, mood, air, ambience
714
푸르다
Blue, (literary) azure; (초록빛) green, mavi yeşil
715
여관
Inn, motel
716
민박
Airbnb gibi evini bir süreliğine turistlere kiralama
717
당일치기 (로)
A day's trip, günü birlik gezi
718
+ 춥다
- 덥다
+ 뜨겁다
- 차갑다
+ (Weather) Cold (hava)
- (Weather) Hot (hava)
+ (Drink) Hot (içeçek)
- (Drink) Cold (içeçek)
719
수도
Capital city
720
+ 볼거리 = 구경 거리
- 먹을거리 = 먹거리
+ 즐길거리
+ Things to sightsee, görülecek yer
- Things to eat, yiyecek yer
+ Things to do, yapılacak şeyler
721
숙박
시설 숙박하다
Accommodation facilities, geceyi geçirmek için bir yere gitme, yatı, konaklama
To stay, be accommodated, lodge
722
연휴
Long weekend, (설·추석 등의) holiday
723
김이 서리다
Mist over, fog up, steam up, buğulanmak
724
자유여행
Free travel, self-guided tour
725
체감온도
Sensory temperature, hissedilen sıcaklık, vücut sıcaklığı
726
상심하다
Broken-hearted, heartbroken, grief-stricken, üzülmek, üzgün olmak, hüzünlenmek
727
일정 = 스계줄
일정하다
N이/가 일정하다
Schedule
Sabit, belli, tespit edilmiş, biçimlenmek
728
늘 = 항상 = 언제나 = 언제까지나
Always, all the time, the whole time
729
젖병
Baby bottle, feeding bottle, biberon
730
분유
Dry (powdered, dried) milk, milk powder, powdered formula, süt tozu
731
눈을 버렸다
안 분 눈을 삽니다
Lost my eyes
Buy the eyes that haven't seen it!
732
너나 먹어!
You eat it!
733
교통편= 교통 수단
Ulaşım araçları, trafik araçları (araba otobüs vb) Traffic facilities
734
여행 안내서 = 여행 책
Guide book
735
여행 경비 (들다) = 여행 비용
여행 돈 (XXXXXX)
Travelling expenses
736
여행자 보험 (에 들다 / 가입하다)
Traveler's insurance
737
N박 N일
몇박 며칠이에요?
몇박 며칠로 가요?
N gece N gün 3 gece 4 gün
738
특실
Special room/ suites
739
일반실 (일반석)
Ordinary room / guest room (normal koltuk - uçakta)
740
원하다
N을/를 원하다/ 바라다/ 기대하다
V기를 원하다/ 바라다/ 기대하다
To want, istemek, istek duymak
741
묵다
묵다 = 숙박하다
에 /에서 묵다
To stay, geceyi geçirmek üzere bir yerde kalmak, yatmak
742
전망 (이)
View
743
성함 = 이름
Name
744
연락처
Contact number
745
열쇠
Key
746
열다
To open, unlock, hold, convene, open (up), set up, açmak (kapı, pencere, kilit, fermuar)
747
예약하다
예약번호
To make a reservation, book
Booking number
748
예정
Schedule, be scheduled (for / to do), pre-arrangement, planlama, zamanlama
749
항공권
Airplane ticket
750
여정
Journey, yolculuk, yolculuk planı
751
왕복
편도
Round trip
One way
752
대여
대여하다
Kiralama, ödünç verme
753
+ 소형차
- 중형차
+ 대형차
- 승합차
+ Small car
- Mid-sized car
+ Luxury sized car
- Van
754
포함
포함되다
Inclusion, comprehension, implication, kapsama, içine alma
Be included, be covered, dahil olmak
755
여부
1) Olumlu ve olumsuz
2) Yes or no
756
+ 빼놓다 (을/를 빼놓다)
- 빼다 ( - )
+ 빼서 놓다
+ To leave (sb/sth) out, omit, skip, miss, to exclude, hariç tutmak, atlamak, dışında tutmak
- Çıkarmak
+ Subtract, çıkarmak
757
추천
추천하다
N 을/를 추천하다
Tavsiye
To recommend, tavsiye vermek
758
시대
현대 시대
Era, age, time(s), period, epoch, çağ
Modern çağ
759
월요병
Monday morning syndrome
760
젊다
↔
늙다
늙어가다
Young, youthful, genç
↔
Be (get, grow) old, age
Yaşlanmak
761
+ 연기를 잘하다
- 연기하다
+ 연기
- 연기자
+ İyi oyunculuk (rol) yapmak
- To performance, acting, play, perform, act
+ Acting
- Actor, actress
762
바다속
In [into, under, beneath] the sea, denizaltı
763
호수
Lake. Göl
764
강
River, nehir
765
폭포
Waterfall, şelale
766
온천
Hot spring, thermal water, spa, ılıca, kaplıca
767
화산
휴화산
사화산
Volcano, volkan
Uyuyan volkan
Sönmüş volkan
768
전세
전세가 (격)
Lease of a house (room) on a deposit base, Bir evin (odanın) depozito bazında kiralanması, 2 yıllık sözleşme oluyor 2 yıl bitiminde para geri alınıyor
Kiralık
769
+ 월세
- 보증금D
+ 원룸
- 세입자
+ Monthly rent, aylık kira, aylık ödeme Genellikle 1 yıllık oluyor
- Deposit, depozito
+ One room, studio (apartment)
- Kiracı
770
시설
시설을 갖추다
Facility, kurum, kuruluş, tesis
771
게으르다 = 나태하다 = 태만하다
게으르다
↔
부지런하다
To be lazy, idle, tembel, aylak
772
부지런하다
게으르다
↔
부지런하다
To be diligent, industrious, çalışkan
773
삼각관계
Love triangle, (literary) eternal triangle, aşk üçgeni
774
+ 조언 = 충고
- 조언을 하다
+ 조언을 구하다
- 조언을 듣다 / 받다
+ Akıl verme, öğüt verme
- Öğüt vermek, nasihat vermek; akıl vermek Advice, (formal) counsel, tip (on), hint, advise
+ Akıl danışmak
- Tavsiye almak
775
난방비
Heating bills, ısıtma maliyetleri
776
자연 환경
Natural environment, doğal ortamlar
777
공동 화장실
Shared bathroom, ortak tuvalet
778
독방
Room to oneself, tek kişilik oda
779
부동산 소개소에 (중개소) 가다
집 구경을 하다
Emlakçıya gitmek
A tour of a house, ev gezmek (bakmak)
780
+ 계약 Sözleşme, andlaşma, akit
계약을 하다
- 계약서Contract, kontrat
+ 계약금Down payment, deposit
- 계약 불이행 Sözleşmenin ihlali
+ 계약
- 계약서
+ 계약금
- 계약 불이행
781
소개비를 주다
소개비
To give brokerage, commission
Brokerage, commission
782
포장하다 = 싸다 (V)
포장이사
To pack (up), wrap (up), gift-wrap, paketlemek, ambalajlamak
Package moving
783
참다 (V) = 견디다 (-e)
N 을/를 참다
참을성 = 인내심
(-e) Katlanmak, hoş olmayan bir duruma, güç şartlara dayanmak
Ör. Dersteyim tuvalete gitme ihtiyaçım var ama dersten olduğundan çişimi tuttum ve katlandı
Sabır, dayanıklılık
784
엄살(을) 부리다
엄살 부리지 마세요
To make a big fuss, büyük bir yaygara çıkarmak için
785
짐을 싸다 = 짐을 보장하다
Pack the house
786
짐을 옮기다
To move out, transfer cargo
787
짐을 정리하다
To organize the cargo put together
788
이삿짐센터
Moving company, nakliye şirketi
789
이사 비용
Removal expenses, taşınma masrafları
790
사다리차
Ladder truck, merdivenli araba
791
옮기다 =
1) 이사하다
2) 이작하다 = 직장은 옮기다
1) Taşınmak, taşımak, yer değiştirmek, aktarmak
2) İş değiştirmek
792
짐
Load, burden, cargo, baggage, luggage, yük
793
철
N 철
여행철
Season, time
Tatil sezonu
794
맑다
Clear, sunny, fine, fair, berrak, duru
795
넓다
Large, big, wide, extensive, spacious, broad, ferah, geniş, rahat
796
이웃집
Neighbor's (neighboring) house, the house next door, mahalle, komşu evi
797
배치
Arrangement, placement, ayarlama, düzenleme
798
전학가다 = 학교를 옮기다
To change school
799
인형
Doll, puppet, figure, oyuncak bebek
800
소리를 지르다
지르다
Shout, cry out, yell (out), bağırmak
Bağırmak, vurmak, ateşe vermek, alışverişe çıkınca kendini kaybedip çok alışveriş yapmak ( lazım olmayan şeyleri almak)
801
따라하다
To follow, imitate, copy; repeat (after), taklit etmek, aynısını yapmak
802
걸레
걸레질을 하다
N질 질 ile biten N'ler action oluyor
Floorcloth, yer bezi, rag, mop
To wipe, silmek
N질 질 ile biten N'ler action oluyor
803
깔끔하다 = 깨끗하다, 정리를 잘 했다
To be neat, temiz olmak
804
룸메이트
Room mate
805
재활용
쓰레기 분리 수거
Recycling
Separate garbage collection
806
설거지를 하다
Do the dishes, bulaşıkları yıkamak
807
+ 빨래를 하다 = 세탁하다
- 세탁기를 돌리다
+ 손빨래
+ Do the laundry, wash the clothes
- Washing machine
+ Hand washing
808
청소기를 돌리다
진공청소기
To vacuum / to hoover, süpürge yapmak
Elektrikli süpürge
809
화분에 물을 주다
Water (flower) the pot, bitkiyi sulamak
810
강아지를 돌보다
Take care of puppy
811
먼지를 털다
털다
To brush away (off) the dust, tozları almak
To dust (off/down), brush (off), empty, rob, silkelemek
812
마당을 쓸다
빗자루
To sweep garden, bahçeyi süpürek
Broom, tahtalı süpürge
813
조용하다
Be silent, quiet, still, calm, sessiz, suskun, az konuşan
814
전화국
Telephone company
815
반 지하
Semi-basement, yarı bodrum
816
빗다
빗으로 머리를 빗다
To comb (one's hair), brush (one's hair), saç taramak
Saçını tarakla taramak
817
행주
Dishcloth, mutfak havlusu
818
세차하다
To wash a car, araba yıkamak
819
스카프
스카프를 하다
Scarf, eşarp
Eşarp kullanmak
820
얼룩
얼룩이 생이다
얼룩이 심하다
Stain, leke
Leke olmak
Zor lekeli olmak
821
드라이클리닝을 하십시오
Dry cleaning, kuru temizleme yapmak
822
말리다
N을/를 말리다
옷걸이에 걸어서 말리십시오
To dry, kurutmak stop (sb from doing), keep (sb from doing)
Hang to dry on hanger
Kuruması için askıya asın
823
다리미로 다림질 하다
80~120도로 다림질하십시오
Ütüyle ütüleyin
80 ile 120 derece arasında ütüleyin
824
표백하다
표백하지 마십시오
To bleach, beyazlatmak, ağartmak
Çamaşır suyu kullanmayın
825
물세탁을 하지 마십시오
Suda yıkamayın
826
짜지 마십시오
N 을/를 짜다
Do not squeeze, sıkmayın
827
씹다
껌을 씹다
To chew, bite, çiğnemek
Sakız çiğnemek
828
세탁소
Dry cleaner's, kuru temizleme
829
맡기다
N 을/를 맡기다
To leave something with someone, , put, check (in); deposit
emanet etmek, sorumlu tutmak, yüklemek, bırakmak
830
널다
To spread out, hang out, sermek, kurutmak için düz bir yere yaymak
831
쏟다
To spill, pour, dökmek
832
얼룩말
Zebra
833
예매하다
To purchase in advance, make a reservation
834
- 끓다 끓이다 먹다 먹이다 보다 보이다 속다 속이다 줄다 줄이다 녹다 녹이다 붙다 붙이다 죽다 죽이다
- 눕다 눕히다 앉다 앉히다 읽다 읽히다 입다 입히다 익다 익히다 넓다 넓히다 좁다 좁히다 식다 Soğumak 식히다 Soğutmak밝다 밝히다 더럽다 더럽히다
- 감다 감기다 남다 남기다 맡다 맡기다 씻다 씻기다 신다 신기다 웃다 웃기다 숨다 숨기다 벗다 벗기다
- 울다 울리다 돌다 돌리다 마르다 말리다 알다 알리다 늘다 늘리다 살다 살리다 듣다 들리다
- 비다 비우다 자다 재우다 깨다 깨우다 서다 세우다 타다 태우다 씌다 씌우다
- 낮다 낮추다 늦다 늦추다
- 보가 보이다 쓰다 쓰이다 놓다 놓이다 쌓다 쌓이다 바꾸다 바뀌다 덮다 덮이다
- 안다 안기 다쫓다 쫓기다 끊다 끊기다 잠그다 잠기다
- 팔다 팔리다 밀다 밀리다 풀다 풀리다 열다 열리다 걸다 걸리다 듣다 들리다 물다 물리다
- 먹다 먹히다 읽다 읽히다 잡다 잡히다 밟다 밟히다 닫다 닫히다 막다 막히다
- 끓다 끓이다 먹다 먹이다 보다 보이다 속다 속이다 줄다 줄이다 녹다 녹이다 붙다 붙이다 죽다 죽이다
- 눕다 눕히다 앉다 앉히다 읽다 읽히다 입다 입히다 익다 익히다 넓다 넓히다 좁다 좁히다 식다 Soğumak 식히다 Soğutmak밝다 밝히다 더럽다 더럽히다
- 감다 감기다 남다 남기다 맡다 맡기다 씻다 씻기다 신다 신기다 웃다 웃기다 숨다 숨기다 벗다 벗기다
- 울다 울리다 돌다 돌리다 마르다 말리다 알다 알리다 늘다 늘리다 살다 살리다 듣다 들리다
- 비다 비우다 자다 재우다 깨다 깨우다 서다 세우다 타다 태우다 씌다 씌우다
- 낮다 낮추다 늦다 늦추다
- 보가 보이다 쓰다 쓰이다 놓다 놓이다 쌓다 쌓이다 바꾸다 바뀌다 덮다 덮이다
- 안다 안기 다쫓다 쫓기다 끊다 끊기다 잠그다 잠기다
- 팔다 팔리다 밀다 밀리다 풀다 풀리다 열다 열리다 걸다 걸리다 듣다 들리다 물다 물리다
- 먹다 먹히다 읽다 읽히다 잡다 잡히다 밟다 밟히다 닫다 닫히다 막다 막히다
835
+ 크기: 크다 ↔ 작다
- 양: 많다 ↔ 적다
+ 두께: 두껍다 ↔ 얇다
- 긒이: 깊다 ↔ 얕다
+ 길이: 길다 ↔ 짧다
- 가격: 비싸다 ↔ 싸다
+ 방향: 올라가다 ↔ 내려가다
- 오르다 ↔ 내리다
+ 증가 ↔ 감소 (방향 + 양)
- 늘다 ↔ 끌다
+ Size: Large ↔ Small
- Amount: Many ↔ Few
+ Thickness: Thick ↔ Thin
- Long: Deep ↔ Shallow
+ Length: Long ↔ Short
- Price: Expensive ↔ Cheap
+ Direction: Up ↔ Down
- Go up ↔ Go down
+ Increase ↔ decrease (direction + amount)
- Increase ↔ drag
836
시간을 내다
To make time
837
마음을 먹다
To be determined, kafasına koymak, aklına koymak
838
+ 가능하다
- 불가능하다
+ 가능하다 ↔ 불가능하다
+ To be possible
- To be Impossible, imkansız
+ Possible ↔ Impossible
839
모으다
모으다 = 수집하다
To collect, biriktirmek, toplamak
840
동전
동전 모으다 = 수집하다
Coin
841
두다 (을/를 두다)
To put, set, place, position, Bırakmak, koymak (informal) park (=놓다) keep, leave, let
842
수집하다 (을/를 수집하다)
모으다 = 수집하다
To collect, gather, biriktirmek, derlemek
843
감상하다
오페라 감상하다
연극 감상하다
To appreciate, enjoy, admire, eğlenmek
844
도자기
도자기 모으다 = 수집하다
Ceramics, china(ware), pottery, earthenware, seramik,çanak
845
독서
Reading
846
바둑
바둑 두다
Go (the game of), Korean traditional game
847
장기
장기 두다
Korean chess
848
악기 연주
악기
Playing an instrument
Instrument
849
다양하다
To be diverse, various, varied, diverse, different Türlü, çeşitli
850
장르
Genre, tür (dizi, film, müzik), çeşit
851
+ 공포
- 공포 영화
+ 코미디 영화
- 공상과학 영화
+ Horror, fear
- Horror movie, horror film
+ Comedy movie
- Science fiction film, SF film
852
개봉하다
To release, be coming soon, open, unseal, açmak, gösterime girmek
853
움직이다
Kımıldamak, sürekli ve hafıfçe oynamak To move, touch, move, take action
854
+ 챙기다
N을/를 챙기다
- 챙기다 = 갖주다 = 거두다
+ To take, pack (up), toparlamak, put in order, tidy up, collect, tutmak, korumak, bakmak
- To take care of
855
감독
Director
856
매우
Very (much), so, really, extremely, greatly, terribly, çok
857
등록하다 = 접수하다
접수하다
To enroll, üye olmak, kaydını yapmak
To receive
858
+ 완성하다 = 완수하다 = 이루다
- 미완성하다
+ 완성하다 ↔ 미완성하다
+ To complete, tamamlamak, bitirmek, bütünlemek
- To incomplete
+ To complete ↔ To incomplete
859
인물화 = 초상화
인물 사진
Portrait, portre
Portrait, pictures of people
860
풍경화 = 산수화
풍경 사진
Landscape painting
Landscape photography
861
상영
상영하다
Oyun göstermek, screen, play, put on the screen Screening, showing, show, play, screen
To play, show, run
862
발표회
발표회를 하다 / 열다
Conference, presentation (연구 등의) Recital, performans, (음악 등의)
863
화구
1) Picture material, çizim yaparken gereken gereçler
2) A volcano, a crater
864
정물화
Still-life painting (picture)
865
고전 음악
현대 음악
Classical music
Modern music
866
고전 무용
현대 무용
Classical dance
Modern dance
867
사진기
Camera
868
의상
Costume, clothes, dress, wardrobe, clothing, giyim, giysi , giyecek, giyilen şeylerin tümü
869
촬영
촬영 도구
Çekim yapma (film, video vb.) Filming, shoot photograph, take a photograph (picture)
Filming shooting, photographic tool
870
동서양
East and west
871
+ 입장하다
- 입장료
+ 입장하다 ↔ 퇴장하다
+ To be admitted, enter, go in, girmek
- Admission fee
+ To be admitted ↔ To leave, walk out
872
화실
Studio, (formal) atelier
873
주로
Mostly, mainly, başlıca
874
필름이 끊기다
To black out, have a blackout, pass out, have one's film cut off
875
+ 관심
관심이 있다/없다
관심이 가다
- 관심사 = 관심거리
관심사가 다르다
+ Interest, attention, concern for
- İlgi, umur
876
동영상
Video
877
괜히
괜히 = 공연히 = 실없이
No reason, in vain (beyhude, boşu boşuna)
878
+ 탈춤 동아리
- 탈춤
+ 탈
+ Mask dance club
- Mask(ed) dance
+ Mask
879
국악
국악 동아리
Korean classical (traditional) music
Korean classical (traditional) music club
880
+ 봉사
- 봉사하다
+ 봉사 동아리
- 봉사하다
+ 봉사 활동
- 봉사 활동을 하다
+ 봉사 활동을 다니다
- 자원봉사
+ Voluntary work (service), gönüllülük, gönüllü, hizmet, servis
- Hizmet etmek, yardım etmek
+ Voluntary work (service) club
- To serve, volunteer
+ Gönüllü aktivite
- Gönüllü iş yapmak
+ Gönüllü çalışmaya gitmek
- Volunteer work, gönüllülük
881
등반하다 T
등산하다
To climb a mountain, dağa tırmanmak
To hike, climb
882
태권도
태권도 동아리
Taekwondo
Taekwondo club
883
+ 합창
- 합창 동아리
+ 독창
+ Chorus, ensemble, sing in chorus (together), koro
- Chorus, ensemble, sing in chorus (together) club
+ Solo
884
차박
Car camping
885
쌩얼
Face without makeup
886
설레다
Heart flutter, kalp çarpıntısı
887
유기견
유기묘
Shelter puppy
Shelter cat
888
야근
야근하다
야근 수당
Night overtime, overtime, gece mesaisi
To work overtime
Overtime (pay)
889
점수
Score, mark, grade, puan, derece
890
경기하다
To play a match, to play, Yarışmak, rekabet etmek
891
+ 비기다 To tie, berabere kalmak in game
- 지다 To lose
+ 이기다To win
+ To tie, berabere kalmak in game
- To lose
+ To win
892
양궁
Archery
893
서예
Calligraphy, kaligrafi
894
기만하다
To deceive, delude, aldatmak, kandırmak
895
합하다
Toplamak, eklemek, to combine, unite, join together, add (up), total (up)
896
+ 조합하다
N을 /를 조합하다
- 합하다
+ Birleştirmek, karıştırmak
- Toplamak, birleştirmek
897
꽤 = 제법 = 비교적
Oldukça, yetecek kadar, hayli, epey, Quite, rather, fairly, (S) pretty
898
+ 줄이다
- 늘리다 (길이)
+ 줄이다 ↔ 늘리다 (길이)
- 줄임말
+ Kısaltmak, daraltmak, azaltmak, küçültmek
- Artmak, artırmak, uzamak
+ To reduce ↔ To increase, (길이·시간 등을) extend
- Abbreviation, kısaltma
899
찾아다니다
To visit, (찾다) look (for), bucak bucak aramak, göz atmak
900
+ 문화
- 문화 충격
+ 문화재
- 문화 레저비
+ Culture
- Culture shock
+ Kültürel miras
- Kültürel ve boş zaman harcamaları
901
조사 = 관찰 = 수사
N을/를 조사하다
N이/가 조사되다
Research, particle, anket, etüt, araştırma
902
결과 = 결말 = 결실 = 성과
Sonuç, netice, akıbet Result, outcome, consequence, effect
903
-에 따르면
According to
904
험하다 (A) = 위험하다 (A)
Pürüzlü, engebeli; tehlikeli, To be rugged, pürüzlenmiş, karmakarışık
905
여가 활동
Leisure activity, free time activity, boş zaman etkinliği
906
관광
Sightseeing, turizm, tur, seyahat
907
+ 관람
- 관람하다
+ 오락
+ Seyretme
- To see, watch, (formal) view, seyretmek
+ Entertainment, amusement(s) video game, computer game
908
휴양지
Vacation spot
909
연후
연후에
Afterward(s), after that, sonradan, akabinde
910
+ 한눈에 반하다
- 첫눈에 반하다
+ To fall in love with at first sight
- To love at first sight
911
나잇살
A mature (an advanced) age, olgun (ileri) bir yaş
912
즐기다 = 만끽하다
즐기는 음식
즐겨 다니다
즐겨 먹다/ 즐겨보다/ 즐겨 입다
산책을 즐기다/ 여행을 즐기다
To enjoy, keşfetmek, hoş ve eğlenceli vakit geçirmek
913
과정 = 단계 = 절차
Process, aşama, yöntem, derslerin derecesi
914
절차
입학 절차
결혼 절차
입출국 절차
Prosedür
915
기구
Equipment, device, tool, organization
916
단독 주택 = 독립 주택
단독 주택 ↔ 공동 주택
Residence
Residence ↔ Apartment house
917
화초
화초를 키우다
화초를 가꾸다
Flowering plants
918
애완동물 = 반려 동물
Pet, evcil hayvan
919
+ 활용하다 = 쓰다
- 이용하다
+ 사용하다
- 이용하다
+ To make us of the time, faydalanmak, yararlanmak
- Servislerden faydalanmak, servisleri kullanmak Ör Trenden faydalanmak
+ Eşyaları kullanmak
- To utilize, take advantages of, kullanmak, bir şeyden belli bir amaçla yararlanmak, çalıştırmak, işletmek
920
스스로 = 자신 = 몸소
By oneself, kendi kendine
921
벗어나다 = 벗다 - 나오다 = 빠져나오다
N 에서 벗어나다
N 을/를 벗어나다
터널에서 / 터널을 벗어나다
부산을 벗어나다
조직에서 벗어나다
시험에서 벗어나다
To get out of something, yakayı kurtarmak, kurtulmak, sapmak, önceden belirlenmiş, tespit edilmiş, bir şeyden kurtulmak
922
돌리다 = 유통시키다
To give out, vermek, döndürmek,çevirmek, yöneltmek
923
시루
방앗간
Earthenware steamer, çanak çömlek fırını
Deǧirmen
924
조리 기구 = 주방 기구
Cooking kit
925
이사를 오다
To move in, taşınmak, ev değiştirmek
926
그렇지 않아도
As a matter of fact, doğruyu söylemek gerekirse, nitekim, aslında To be about to do something (even if it was not like that)
927
안 그래도 = 그렇지 않아도
Actually, to be about to do something (even if it was not like that)Bir şey yapmak üzere olmak (öyle olmasa bile)
928
궁금하다
궁금증
To be curious, merak etmek ; endişelenmek
Curiosity, merak
929
인사를 가다
To go and greet, git merhaba de; büyüklerin evine gidip, selamlamak
930
이사 떡 = 시루떡
Rice cake as moving-in present
931
맛을 보다 = 간이 보다
To taste, tatmak, tadına bakmak
932
+ 인사를 받다
- 인사를 드리다
+ 인사를 시키다
- 인사를 나누다
+ Receive a bow, selamlanmak
- Give greetings, selamlaşmak, büyükleri selamlamak
+ Have a greeting, selam ver, selamlaşmak
- Exchange greetings, greet each other, arkadaşına selam vermek
933
치우다
Kaldırmak; düzenlemek; bitirmek, temizlemek, to tidy (up), clean (up/out), straighten up; move
934
빈손
Empty hands, eliboş
935
섭섭하다 = 서운하다
Üzgün, kırılmak, gücenmek, darılmak To be disappointed, regrettable
936
실례
실례하다
Bad manners, kabalık, terbiyesizlik, saygısızlık
Terbiyesizlik etmek, kabalık etmek
937
수고하다
고생하다 = 수고하다 = 애쓰다
Zahmet etmek, canı burnuna gelmek To make the (an) efforts (to do), take the trouble
Zahmet çekmek, sıkıntıya katlanmak To go through trouble
938
위로하다
To console, teselli etmek
939
청하다
To ask, rica etmek, davet etmek
940
무표정하다
To be expressionless, anlamsız, ifadesiz, tepkisiz
941
고려하다
To consider, göz önünde bulundurmak, dikkate almak, düşünmek
942
앞머리
뒷머리
옆머리
Fringe, kahkül
Back hair
The side of the head
943
바늘
Needle, IV, dri
944
찌르다
To prick, delik, diken batması
945
+ 염색
- 염색하다
+ 탈색 = 색깔이 빠짐
- 탈색하다
+ 염색하다 ↔ 탈색하다
+ Dyeing
- To dye
+ Renk kaybı, saçı açmak
- To bleach, decolor, be washed-out
+ To dye ↔ To bleach, decolor, be washed-out
946
+ 짙다 = 진하다
- 옅다 = 연하다
+ 짙다 = 진하다 ↔ 옅다 = 연하다
+ To be dark
- To be light
+ To be dark ↔ To be light
947
갈색
To be brown, kahverengi
948
드라이 클리닝하다
To dry-clean, kuru temizleme
949
다림질을 하다
To iron
950
머리를 다듬다
To trim one's hair, get a trim
951
굽을 갈다
To put new clog supports on, topukluları keskinleştirmek
952
파마를 하다
To get a perm(anent), have one's hair permed, perma yaptırmak
953
옷을 줄이다
Shorten clothes, kıyafetleri kısaltmak
954
구둣방
Shoe repair shop, ayakkabı tamircisi
955
구두를 닦다
To have one's shoes polished (cleaned, shined), ayakkabı cilası, ayakkabı parlatmak
956
펴다 (N을/ 를 펴다)
치마를 펴다
Yaymak, döşemek, açmak, to unfold, spread (out), smooth (out), flatten (out), iron
Eteği yaymak
957
미용사
Hairdresser, hairstylist
958
드라이
Drying, kurutma
959
+ 곱슬머리
- 생머리
+ 단발머리
- 커트머리
+ Curly hair
- Straight hair
+ Bobbed-hair, short hair
- Short hair, erkek saçına benzer
960
유행
유행하다
Fashion, trend, vogue, moda
To be in fashion
961
자꾸 [작구]
Sık sık, repeatedly, again and again, over and over again; often, frequently
962
편의 시설
Convenient facilities, konfor, yaşayışı kolaylaştıran maddî rahatlık
963
감다
1) To wash, bathe
2) Kurmak, yumak yapmak, sarılmak
964
맨족하다
To satisfied, tatmin olmak
965
심부름하다
Ayak işi yapmak, To do an errand, go on an errand
966
두께
Thickness, kalınlık
967
덮다
Örtmek, to cover (sth with sth), close, shut
968
세탁물
The laundry, çamaşır
969
+ 초보자
- 신출내기
+ 초짜
+ Beginner
- New comer
+ Noob, acemi, çaylak
970
경력
경력자
Kariyer, meslek, uzman alanı
Experienced, deneyimli
971
능통자
N에 능통자
Professional
972
+ 근무 시간 = 근로 시간 = 노동 시간
- 근무 시간이 길다 / 짧다
+ 근무 기간
- 근무조건
+ Working hours
- Çalışma saatleri uzun / kısa
+ Çalışma süresi
- Çalışma koşulları
973
다들 = 모두
Everybody, herkes
974
이력서
이력서를 쓰다 / 내다
Resume, CV
975
+ 시간제 교사 / 요금 / 부업
- 시간제
+ Being by the hour, yarı zamanlı
- Yarı zamanlı
976
보수보수
봉급 / 급연 / 입금
보수를 받다 / 주다
To pay, wage(s), salary, repair, conservatism
Ödeme almak / vermek
977
자기 소개서 (자소서)
자기 소개서를 쓰다 / 내다
Letter of self-introduction
978
카펫 낄다
To put on the carpet
979
커튼 달다 / 치다 / 내리다 / 열다
To hang / draw / lower / open the curtains Perde asmak / çekmek / indirmek / açmak
980
세탁수 = 빨렛갑
Kirli çamaşır
981
+ 면접
- 면접시험 = 구두시험
+ 면접을 보다 (하다)
면접시험을 치르다
면접시험을 보다
+ Interview
- Mülakat, sözlü sınav
+ Interview e girmek (interview yapmak)
982
여드름
Pimple, acne, (informal) zit, sivilce
983
뾰루지
Kurdeşen, ciltte çeşitli sebeplerle oluşan kaşıntılı döküntüler, to eruption; (병·알레르기로 인한) rash; (여드름) pimple, (informal) zit
984
우대
우대하다
Özel muamele yapma, ayrıcalıklı davranma, to give preference to, give special (preferential) treatment
Özel muamele yapmak, ayrıcalıklı davranmak
985
-기 전에 (오기 전에)
(으)ㄴ 후에 (온 후에)
.......önce (gelmeden önce)
........sonra (geldikten sonra)
986
업무
업무 모임 Business meeting
Business
Business meeting
987
+ 판매
- 판매하다 = 팔다 ↔ 구매 = 구입 = 사다
+ 판매되다 = 팔리다 ↔ 구매되다 = 매입되다
- 판매처 ↔ 구매처
+ 판매자
- 구매자
+ Satış, satma; pazarlama
- Sale, satmak ↔ Satın almak
+ To be on sale, satılmak ↔ Satın alınmak
- Ürün satılan yer ↔ Ürün alınan yer
+ Satıcı
- Alıcı
988
지원
지원하다
Müracaat, başvuru
1) To apply, müracaat etmek
2) Desteklemek
3) Desire, wish, aspire to
989
구인 광고
구직 광고
Help-wanted advertisement, İş ilanları
Situation-wanted advertisement, İş ilanları
990
주유
주유하다 = 기름이 넣다
Refueling, sıvı yakıt alma
To refuel, benzin koymak
991
매점
Store
992
(전화가) 걸리다
To go through, (the phone call)
993
구입하다 = 사다 = 구매하다
To purchase, satın almak
994
사용 설명서를 보다
Read operation manual, instructions, handbook; kullanıcı kılavuzuna bakın
995
전화로 문의하다
To make an inquiry by telephone, bize telefon ile ulaşın
996
서비스 센터에 맡기다
To leave service center, servis merkezine götürün
997
서비스 센터에서 찾다
To find in service center, servis merkezi bulun
998
꽃샘추위
The last cold snap, ani hava değişimi, soğugun sıcak havayı kıskanması, havalar ısınırken bir anda havanın soğuması
999
미리
Önceden, önce, beforehand, in advance, ahead of time
1000
편치다
Keyifisiz, rahatsız , hasta, to be ill (sick), be in poor (bad) health, be under the weather
1001
끼우다
Sıkıştırmak, bir nesneyi sıkıca duracak bir biçimde bir yere koymak, to put (in), insert (in/into/between)