All Words 02 Flashcards

(1001 cards)

1
Q

전원

A

Power supply, socket, (electric) outlet, power point, güç kaynağı

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
2
Q

전자사전

A

Electronic dictionary

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
3
Q

배터리

A

Battery

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
4
Q

충전하다

A

Şarj etmek, to charge (with electricity), fill in, fill up, recharge

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
5
Q

자판

A

Keyboard

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
6
Q

젖다

마르다

젖다 ↔ 마르다

A

To get wet, ıslanmak, ıslak duruma gelmek, yaşarmak

1) To dry, kurumak
2) Zayıflamak

To get wet ↔ To dry

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
7
Q

화면

화면에 뜨다

A

Screen, ekran

Ekranda görünmek

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
8
Q

뾰족하다 = 날카롭다

A

To be sharp, sivri, sipsivri

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
9
Q

액정

A

Liquid crystal, sıvı kristal

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
10
Q

작동

A

Operating, çalışmak, işlemek

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
11
Q

+ 안색 = 낮빚

안색이 좋다/ 나쁘다

  • 안색이 굳어지다
A

+ Complexion, görünüm, yüzün rengi

  • Yüzün koyulaşması
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
12
Q

몸살이 나다

A

To be aching all over, her yerin ağrıyor olmak

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
13
Q

뭐니 뭐니 해도

A

After all, yine de

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
14
Q

불면증

A

Insomnia, sleeplessness, uykusuzluk

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
15
Q

흡연

A

Smoking, sigara içme

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
16
Q

+ 비만

  • 몸무게 = 체중 / 재다

+ 복부비만

  • 내장비만

+ 소아비만

  • 청소년 비만
A

+ Obesity, şişmanlık

  • Weight (to gain a weight)

+ Abdominal obezite

  • Viseral obezite

+ Çocukluk çağı obezitesi

  • Ergen obezitesi
How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
17
Q

운동 부족

A

Hareket yetersizliği, to be lack (shortage) of exercise, insufficient exercise

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
18
Q

+ 유혹

N을/를 N으로 /로 유혹하다

  • 유혹하다

+ 유혹에 빠지다

A

+ Temptation, cezbedicilik, baştan çıkarma, teşvik

  • To entice, lure, seduce

+ To fall into temptation

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
19
Q

수다를 떨다

A

Gevezelik etmek, boş konuşup bıkkınlık vermek, chatter, natter, shoot the breeze

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
20
Q

영원히 = 영영 = 영구히

영원한

A

Forever, eternally, permanently, for good (ever, eternity)

Forever, edebi, sonsuz

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
21
Q

야식 = 밤창 = 야천

A

Late-night meal (snack)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
22
Q

밀간요법

A

Folk remedy, kocakarı ilacı

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
23
Q

뿌리치다 = 거적하다 = 거부하다

N을/를 뿌리치다

A

To repel, silkmek, reddetmek

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
24
Q

충고를 하다

A

To give advice Bir kimseye yapması veya yapmaması gereken şeyler için söylenen söz, nasihat (Duyunca biraz moralin bozulduğu tavsiyeler)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
25
상쾌하다 = 개운하다 = 경쾌하다
To be refreshing, ferahlamak
26
식욕 = 맛밥 = 입맛 식육이 왕성하다
Appetite To be full of meat
27
유지하다 = 지속하다 = 계속하 N을/를 유지하다
To maintain, sürdürmek, devam ettirmek, korumak, muhafaza etmek, yaşamak
28
노력 = 매진 = 분투 노력하다
Effort, uğraş, çaba, çalışma, gayret To make effort, endeavor, work hard, çabalamak, çalışmak, çarpınmak
29
+ 깨우다 = 일으키다 - 재우다 = 잠재우다 + 깨우다 = 일으키다 ↔ 재우다 = 잠재우다
+ To wake up, uyandırmak - 다Uyutmak + Uyandırmak ↔ Uyutmak
30
조깅을 하다
To jog, practice jogging
31
+ 체중이 줄다 = 몸무게 줄다 - 몸무게 늘다 = 체중이 늘다
+ To lose weight - To gain weight
32
+ 스트레스가 풀리다 - 스트레스가 받다 + 스트레스가 쌓이다
+ To feel relaxed, loosen up, blow off steam (=be relieved of one's stress) , stresi azaltmak - To get stressed , streslenmek + To stress builds up, stresin birikmesi
33
근육이 생기다
To build muscle, kas yapmak
34
열량을 소모하다
To consume calorie, kalori tüketmek, kalori yakmak
35
+ 피로가 풀리다 - 피로가 풀다 + 피로가 쌓이다
+ To be relieved of one's fatigue, yorgunluktan kurtulmak - To relieve fatigue + To become more and more fatigued
36
체하다
1) To have an upset stomach, mide bulantısı yaşamak 2) gibi davranmak, yapar gibi görünmek, yalandan yapmak
37
여전히
Still, as ever, şimdiye kadar, o zamana kadar, hâlâ
38
분실하다 = 유실하다 분실물
To lose, miss, kaybetmek, unutmak, bir şeyi dalgınlıkla bir yerde bırakmak Kayıp eşya, kayıp olan eşyanın bulunması
39
마음 공생
Beraberlik, zihin ortak yaşamı
40
훨씬
Much, far, a lot, daha, fazla
41
공부유산소 운동
Study aerobic exercise, aerobik egzersizi çalışma
42
방해하다
To interrupt, disturb, engellemek, kösteklemek, bir işi yürümez duruma getirmek
43
효과 효과적이다
Etki, bir şeyden elde edilen iyi sonuç, yarar, fayda Effect, effectiveness, (formal) efficacy Etkili To be effective
44
장소
Place, spot, position, point, location
45
다이어트
Diet
46
+ 소비 - 소비하다 + 소비가 늘다 / 줄다 - 소비가 증가하다 + 소비가 감소하다 - 소비자 + 소비자 보호원
+ Consumption, tüketim, harcama, tüketme - To consume, spend, harcamak, tüketmek + Harcama artar / azalır - Tüketim artar + Tüketim düştü - Tüketici, consumer + Tüketici koruma
47
+ 과소비 - 과소비를 줄이다 + 과소비를 하다 - 과소비하다
+ Aşırı harcama - Fazla harcamayı azaltmak + Çok harcamak - Çok harcamak
48
대중교통
Public transportation, toplu taşıma
49
번거롭다 ↔ 간단하다 간단하다 = 간결하다 = 간략하다
To be complicated, inconvenient, cumbersome (elverişsiz), karışık, sıkıcı, zahmet edici ↔ Kolaylık, basit To be simple
50
+ 손이 가다 - 손이 크다 + 손이 필요하다
+ To require a lot of time and effort, çok emek istemek - Eli bol olmak + Yardıma ihtiyacı olmak
51
건강식
Healthy food
52
+ 김장철 T - 김장하다 + (김치를) 담그다
+ The season of making Kimchi for winter - To make Kimchi for winter + To make Kimchi
53
곡류
Grains, hububat, tahıllar
54
유기농 농약 유기농 식품
Organik Tarım ilacı Organic food
55
인스턴트 식품
Instant food
56
발효 식품 발효하다 발효 음식
Fermented food To ferment Fermente gıdalar
57
미세하다 미세 먼지
To be tiny, fine, minute, detailed, incecik, ince İnce toz
58
시낭송
Poetry slam, şiir okuması
59
심리학
Psychology
60
친환경
Being eco-friendly, çevre dostu
61
+ 십관 - 식습관 + 수면습관 - 생활습관 + 운동 십관
+ Habit, custom, practice - Eating habits + Sleep habit - Living habit + Exercise habit
62
끈적하다 (A)
To be sticky, lewd, yapışkan
63
화학조미료 천연조미료
Monosodium glutamate (MSG) Natural seasoning
64
꿀 꿀 떨어지다 꿀 맛이다
Honey Tatlılık akıyor Çok lezzetli
65
문자를 씹다 = 읽 씹
Mesajı okuyup cevap vermemek
66
골고루 = 고루고루 골고루 ↔ 가리다 = 편식하다
Equally, eşit olarak, aynı derecede
67
돌보다
To look after, take care of, care for, tend to; (환자를) attend, gözetmek, korumak
68
+ 장수 = 만수 = 장생 - 장수하다 + 만수무강 - 장수 마을 + 정수 비결 - 장수를 축하하다
+ Longevity, uzun ömürlü olma Uzun süre sağlıklı yaşam To live long - Uzun ömürlü olmak, uzun yaşamak + Uzun ömürlülük - Uzun ömürlü köy + Uzun ömrün sırrı - Uzun ömürlülüğü kutlamak
69
정하다 = 결정하다 = 선정하다 을/ 를 정하다 이/거 전하지다
To decide, belirtmek, kararlaştırmak, belirlemek
70
식사량
Amount of food, yemek miktarı
71
과식 = 폭식 과식하다
Overeating, excessive eating, oburluk To overeat, fazla yemek yemek
72
+ 소식 - 소식하다
+ 1) Az yeme 2) Haber - To eat lightly, az yemek yemek (bu hali haber yapmak olmuyor)
73
편식 편식하다 편식 ↔ 골로루 먹다
Yemek seçmek, sadece canının istediğini yemek To eat only what one wants
74
채식 = 조식
Vegetarian, vejetaryen
75
해조만
Seabird, seafowl, deniz kuşu
76
+ 규칙적이다 = 일를적이다 - 규칙적이다 ↔ 불규칙적이다 + 불규칙하다
+ Regular, well-regulated life, düzenlilik - Regular ↔ Irregular, düzensizlik + To be irregular, düzensiz
77
하루에 1 시간 정도 운동을 한다 운동기구
Günde 1 saat egzersiz yapın Spor aleti
78
운동을 전혀 하지 않는다
Hiç egzersiz yapmaz
79
굶다 며칠 굶다
Starve, skip a meal, aç kalmak Açlıktan ölmek, starve for days, birkaç gün aç kalmak
80
성형중독
Cosmetic surgery addiction
81
부작용
Side effect, yan etki
82
도라지
Balloon flower (root), bellflower (root), balon çiçeği
83
발생하다
To occur, generate, birdenbire başlamak veya ortaya çıkmak
84
당하다
To suffer, match, cope with, undergo, be afflicted with Konu almak, karşılaşmak, başına gelmek, uğramak
85
+ 딱딱하다 - 딱딱하다 ↔ 푹신하다
+ Hoşgörüsü olmayan, bağışlaması olmayan - To be hard, stiff, firm ↔ To be soft, yielding
86
긴장하다 (V)
To be nervous, tense up, be strained, tense up, be strained, gerginleşmek, gergin duruma gelmek
87
벌리다
To open, spread open up one's hands, açmak, aralamak
88
해가 뜨다 해가 지다
The sun rises (comes up), güneş doğmak The sun sets (goes down, sinks), güneş batmak
89
밝혀지다 = 드러나다 = 알려지다
To be illuminated, be lightened, be brightened, be revealed, be disclosed Işıklanmak, çürütülmek, açığa çıkmak
90
양치질 양치하다
Diş fırçalama To brush teeth, diş fırçalamak
91
미지근하다
To be lukewarm, ılık olmak
92
긴장
Tension, gerginlik
93
뮤지컬
Musical
94
감동적이다 = 감명적이다 = 감적이다
To be emotionally touching, to be touched, etkileyici, duygusal, hislenmek, etkilenmek
95
무대
Stage
96
말할 것도 없다
No doubt
97
+ 공연 - 공연 장소 + 공연 일시
+ Performance - Performance arena, performance stage + Performance date
98
자막
Subtitles, altyazı
99
작품명
Title of work, eserin adı, filmin veya tiyatronun adı
100
관람 연령
Viewing age, izleme yaş aralığı
101
작품 해설
Commentary of a work, bir eserin yorumu
102
인어공주
Deniz kızı
103
제작비
Production cost
104
비슷하다 (A) = 유사하다 = 비슺비슺하다
To be similar, benzer
105
특징 개성 = 특성 = 특징
Characteristic, özellik, nitelik Individual character, bir kimseye özgü belirgin özellik, kişilik, benlik
106
+ 화려하다 - 수수하다 + 소박하다 화려하다 ↔ 수수하다 = 소박하다
+ To be fancy, şatafatlı, gösterişli, lüks - To be pleasantly plain, pleasantly simple + Gösterişsiz
107
+ 대사 - 대사를 외오다 + 대사를 하다
+ Lines, dialogue, speech, dialog, elçi, sefir, - To recite one's lines, repliklerini okumak + To speak one's lines, repliklerini konuşmak
108
과객 = 관중 = 관람객
Audience
109
알리다 = 전하다 = 안내하다 알려 주다
To inform, duyurmak, iletmek, belirtmek, bildirmek
110
인형극
Puppet show
111
판소리
Pansori
112
주인공
Main character
113
좌석 = 자리 = 의자 입석 좌석 = 자리 = 의자 ↔ 입석
Seat, yer, sıra Standing room, ayakta duracak yer, iskemleler dolduktan sonra kalan yer
114
인터넷 사이트
The internet site
115
선택하다 = 고르다 = 채택하다
To choose, select
116
+ 환불 - 환불 받다 + 환불 하다
+ İade para - To get a refund, para iadesi almak + To refund, parayı geri ödemek
117
변경하다 = 고치다 = 바꾸다 교환하다
변경하다 = 고치다 = 바꾸다 교환하다
118
+ 꼼꼼하다 (A) = 섬세하다 (A) = 빈틈없다 (A) - 덜렁거리다(V) = 덜렁대다(V) 꼼꼼하다 ↔ 덜렁거리다 덜렁대다 ↔ 꼼꼼하다
+ To be meticulous, precise, detailed, titiz, dikkatli - To be careless, be clumsy, unutkan, sakar
119
마음씨
Sıcakkanlı, kanı sıcak, babacan
120
번러롭다
Complicated; troublesome, annoyingkarışık; sıkıcı; zahmet edici
121
춘향전
The story of Choonhyang is very famous
122
회원
Member, membership
123
인원수
The number of persons, kişi sayısı, eleman sayısı
124
매진되다
To be sold out
125
폰뱅킹
Phone banking
126
당일 월요일에 사진 찍을 거예요. 당일에 예쁜 옷을 입어 오세요
That day, o gün
127
목소리
Voice
128
훌륭하다
To be outstanding, üstün, göze çarpan
129
인상 인상적이다
Bir durum veya olayın duyular yoluyla insan üzerinde bıraktığı etki, intiba, izlenim To be impressive, etkileyici
130
우울하다 우울하(어다) 우울해하다
Depressed, melancholy, gloomy, üzgün, hüzünlü, mahzun olmak (kendim hakkında söylerken, cümleyi ben kuruyorum) Üzgün, mahzun (başkası hakkında söylerken , cümleyi ben kuruyorum)
131
환상적이다
To be fantastic, fantastik, hayal
132
심각하다 진지하다 (+) = 심각하다 (+,-)
Serious, grave, severe Ciddi, ağır, korkulu Ciddi olmak
133
신나다 (V)
To be excited (at/by/about), be elated (mutlu) (at/by) Heyecanlanmak, sevinçli olmak
134
뿌듯하다 (A) = 만족스럽다 = 보람되다 = 보람치다 N이/가 뿌듯하다
To be filled with joy, overwhelmed with pride, gurur, kıvanç, övünç duymak
135
만족스럽다
Elindekinden hoşnut olma durumu, daha çoğunu istememek, yetinmek, yeterli olması, daha fazlasına gerek duymamak
136
배려하다 = 배려를 하다 배려심 배려짐이 좋다, 나쁘다…. 배려심이 많다/ 없다
To consider, act thoughtfully, önemseme, düşünceli, göz önünde bulundurmak Caring person
137
+ 전형 - 전형적 + 비전형적
+ Model, paragon, screening, asıl örnek, tip - Tipik, bir grubun en karakteristik özelliği + Tipik olmayan
138
+ 야단 치다 - 야단 맞다
+ Azarlamak, to give a good scolding (talking), bawl out - Azarlanmak, to receıve a good scolding
139
외우다
Ezberlemek, To memorize, learn (know) (sth) by heart, commit (sth) to memory
140
고슴도치
Hedgehog, kirpi
141
부족하다 N이/가 = 굼하다 = 빈곤하다 = 마자라다 ↔ 풍부하다 = 넉넉하다 = 넉넉하고 많다 = 풍성하다 = 풍족하다 = 많다= 남다 = 딱 말다
To be insufficient, inadequate, eksik, noksan, kıt, yarım, tam ve istenildiği gibi olmayan ↔ Bol, zengin, rich (in), plentiful, ample, (formal) abundant
142
아쉽다 아깝다 = 아쉽다
To feel the lack of, sorry, sad, eksik, ihtiyaç duyulan Acınacak, acıklı, yazık olan, to be wasteful
143
완전히 = 100 % 남정없이 확 = 갑자기 = 완전히
Completely, entirely, fully, absolutely, büsbütün, adamakıllı, a'dan z'ye kadar Completely all at once
144
+ 오울리다 = 조화롭다 - 조화롭다
+ To socialize (with), associate (with), (informal) hang out (with) Yakışmak, güzel durmak, iyi gitmek - Harmony, balance (of/between)
145
백문이 불여일견
Seeing is believing (it is better to see one time than hearing hundred times)100 kere dinlenilen şeye nazaran bizzat gidip görmek daha iyidir
146
평범하다 = 무난하다 = 보통하다 = 예사롭다 ↔ 별나다 = 특별하다
To be ordinary, harcıâlem, herkesin alabileceği, hiçbir özelliği olmayan yeniliği olmayan, sıradan olmak ↔ To be special, değişik, özel, alışılagelmişin dışında
147
별나다 ↔ 순하다
Tuhaf, acayip, garip, değişik, özel ↔ Yumuşak, ılımlı, nazik
148
사물놀이
Samulnori, (Korean) traditional percussion quartet
149
지루하다 (A) 지루해지다 = 지겹다 = 재미없다
To be boring, usanmak, sıkılmak, tekrarlanması ve uzun sürmesi dolayısıyla bir şeyden hoşlanılmaz duruma gelmek
150
흥겹다
To be exciting and fun, keyifli, neşeli
151
인기 인기가 좋다
Popularity, beğenme, popular olma To be popular
152
소개하다 = 소개시키다
To introduce
153
안내하다
To make known, guide, lead, usher, information, rehberlik, yol göstermek, yönlendirmek
154
제안하다 = 건의하다 건의하다 = 제안하다 건의 사항
To suggest, teklif etmek, önermek To propose, önermek
155
권하다 = 권유하다
To advise, suggest, recommend, tavsiye etmek To invite, ask Otobüste yerini birine vermek anlamı da var
156
영웅
Hero
157
+ 타악기 - 관악기 + 현악기
+ Percussion (instrument), vurmalı çalgılar - Wind instrument, üflemeli çalgı + String instrument, yaylı çalgılar
158
후회하다 후회
To regret, pişman olmak Pişmanlık, tövbe, to regret, (formal) repent, be sorry (for)
159
+ 정성 = 정성을 다하다 정성스럽다 (A) - 정성을 다하다
+ Sincerity, samimiyet - Kalbini bu işe koy, en iyisini yapmak
160
흔들다
To shake, sallamak
161
패션쇼
Fashion show
162
평 = 평가 = 평론 = 평판 평론 [평논]
Review, eleştiri Eleştirme
163
+ 실력 = 역량 = 능력 = 자질 - 역량 + 자질 = 능력 = 실력 = 재능 - 능력이 뛰어나다 + 능력 = 실력 = 역량 = 자질 = 재능 - 뛰어나다 = 월등하다 = 빼어나다
+ Capability, yetenek - Yetenek, kabiliyet, kapasite, güçlük + Yetenek, nitelik - Excellent ability + Ability, capacity (for) - To be excellent, outstanding, remarkable, exceptional
164
인정을 받다
To receive recognition, to get recognition, tanınmak
165
겨우 = 간신히 = 가까스로 = 볼과
Barely, ancak, zar zor, sadece
166
성공하다 실패하다 성공하다 ↔ 실패하다
To succeed, başarılı olmak To fail, başarısız olmak, başarısızlığa uğramak, başaramamak, kaybetmek
167
+ 모습 = 건모양 = 면모 - 면모 + 뒷모습
+ Image, şekil, görünüm - Çok yönlü + Arkadan görünüş
168
남녀 노소
Men and women of all ages
169
교복
School uniform
170
복도
Corridor, hall (way), passage (way)
171
하품을 하다
To yawn, esnemek
172
억양 = 악센트 억양
Intonation, şive, tonlanma Ses tonunun yükselip alçalma şekli
173
사투리 = 방언 표준어 = 서울말 사투리 ↔ 표준어
Dialect, lehçe, ağız Standard language
174
원래 = 볼래 = 애초 = 당초
Originally, asıl, esasen, aslında
175
+ 끊임없다 = 꾸준하다 = 무궁무진하다 - 무궁무진하다 (A) + 무궁무진
+ To be continual, ardı arkası kesilmeyen - Sonsuz olmak, sınırsız + Sonsuz, sınırsız
176
충분하다 = 풍종하다 = 넉넉하다 ↔ 불충분하다 = 부족하다
To be sufficient, enough ↔ To be insufficient; deficient
177
넉넉하다 ↔ 부족하다 / 모자라다 N이/가 넉넉하다 시간이 / 자리가 넉넉하다
Yetmek, yeterli olmak, parası be malı çok olan, ihtiyacı karşılayacak kadar olan, kâfi ↔ Eksiklik, kıtlık, ihtiyaca yetmeyecek derecede azlık
178
간호하다
To nurse, tend, attend, hastaya bakmak
179
무척 = 아주 = 매우 = 대단히
Extremely, pek çok
180
죽 = 마음 죽을 쑤다
Porridge, yulaf lapası 죽 yapmak
181
마치 = 꼭 = 훈사 처럼, 듯, 듯이, 같다 ile beraber kullanılır
As if, güya, sözde, sanki
182
성격이 급하다 ↔ 성격이 느긋하다
To be impatient, impetuous, aceleci ↔ To be patient, sakın bir kişiliğe sahip olmak
183
+ 정이 많다 = 인정이 많다 정이 있다/ 없다 - 냉정하다 = 냉담하다 = 쌀쌀하다 + 쌀쌀하다
+ To be warmhearted (kind-hearted), sevecen - To be cold-hearted, soğukkanlı olmak + 1) İlgisiz, soğuk davranan, aldırmaz, umursamaz, kayıtsız 2) Biraz soğuk hava
184
고집 고집이 세다 = 고집을 부리다 = 고집통이 세다
Israr, inat To be stubborn, inatçı olmak
185
말이 많다 = 수다스럽다 = 불만이 있다 ↔ 과묵하다
To be talkative (garrulous, loquacious) ↔ To be not talkative, suskun
186
무뚝뚝하다 = 통명스럽다 = 뚝뚝하다
To be blunt, açık sözlü olmak, pek konuşmayan, kaba, duygusuz
187
콧구멍
Nostril, burun deliği
188
말을 걸다 걸다 = 싸옴이 걸다
Initiate a conversation, bir konuşma başlatmak Kavga başlatmak
189
사생활
Privacy
190
낯설다 ↔ 익숙하다
To be unfamiliar, tanınmayan, bilinmeyen, tanıdık olmayan ↔ Alışılmış
191
혹시
By any chance, acaba, belki
192
말이다 = 부경 식당말이다 = 부경식당?
(Do you mean) = Do you mean ...?
193
기부하다 N 에 기부하다 N을/ 를 기부하다
To donate, bağışlamak, bağış yapmak
194
놀랍다 (A) 놀리다 (V) 깜짝 놀랐어요
To be surprising, şaşkınlık yaratıcı
195
자신 자신을 돌아보다
Oneself, kendi, öz, bie kimsenin belliği Kendinize iyi bakın
196
대단하다 (A)
To be wonderful, şahane, mükemmel
197
저축하다
To save, biriktirmek, tasarruf etmek
198
절약하다 = 아끼다
To save, economize, tutumlu olmak, tasarruf etmek
199
낭비하다 = 버리다
To waste, harcamak, (para, eşya, vb yi) boş yere harcamak, savurmak, araya vermek, israf etmek, tüketmek
200
투자하다 N에 투자하다
To invest, yatırım yapmak
201
주식
Hisse senedi, stock
202
이익 얻다 이익이 얻다 이익을 보다, 내다 ↔ 손해 보다 / 입다
Profit, faiz, kazanç To get, gain, win To make (earn) a profit
203
마구 쓰다
To spend money like water, spend money wastefully (recklessly, freely), write carelessly
204
미담
Praiseworthy anecdote İnsanı duygulandıracak kadar güzel içeriğe sahip olan hikaye, anlatı
205
+ 재산 = 재물 = 자산 재산이 많다/ 적다 재산이 모으다 - 재물 재물을 모으다 재물을 잃다 + 자산 자산 관리 자산을 모이다/ 쓰다
+ Mülk, ev, servet - Mal, mülk, emlak Servetini yükseltmek Servetini kaybetmek + Varlık, mal, mülk Varlıkların yönetilmesi Varlıkların toplanması / harcanması
206
고아원 = 육아원 고아원을 방문하다
An orphanage, yetimhane, çocuk bakım merkezi To visit orphanage, yetimhaneyi ziyaret etmek
207
+ 양로원 - 경로당 + 주간 보호 센터 = 노지원 - 사회
+ Old people's home living, huzur evi, yaşlıların yurdu - Senior citizen (community center) Yaşlıların gündüzleri zaman geçirdikleri yer (parasız) akşamlar evlerine gidiyorlar + Gündüz Bakım Merkezi = Yaşlıların günlük okulu - Society, topluluk
208
+ 마음이 넓다 = 속이 좁다 - 마음이 좁다 마음이 넓다 ↔ 마음이 좁다
+ To be generous, be big-hearted, koca yürekli - To be narrow-minded, dar kafalı, dar görüşlü
209
존경하다 존경받다
To respect, saygı göstermek, değer vermek Saygı duyulmak
210
흐뭇하다 = 기쁘다 = 만족스럽다
To be pleased, memnun kalmak
211
교육자 = 교육가 = 교원
Educator, teacher, eğitimci, eğitmen, öğretmen
212
연예인
Entertainer, sanatçı (유명한) celebrity, sanatçı, sanatkâr
213
+ 정치인 = 정치가 - 대통령 + 국회의원
+ Politician, statesman, politikacı, siyasetçi - President, başkan + Milletvekili, lawmaker
214
사업가 = 경영자
Businessman, entrepreneur (girişimci) İş adamı, becerikli kimse
215
언론인
Journalist, reporter, muhabir
216
장학생
Scholarship student, burslu öğrenci
217
세계적이다
To be global, dünya çapında, küresel
218
지식 지식을 쌓다
Knowledge, bilgi, bilme To accumulate (store up) knowledge, bilgi birikiminizi arttırın
219
인물
Figure, person, character, şahıs, kişi, şahsiyet, dış görünüş
220
학대
Abuse, mistreatment, maltreatment, ill-treatment, zulüm, cefa
221
선진국 개발도상국 후진국
Gelişmiş (kalkınmış) ülke Gelişmekte olan ülkeler Geri kalmış ülke, az gelişmiş ülke
222
만우절
April Fools' Day
223
대기업 중소기업
Major (large) company (firm), büyük firma, holding Small businesses, small and medium-sized businesses, küçük ve orta büyüklükteki işletmeler
224
급식
School lunch, besleme, öğle yemeği, okulda yenilen öğle yemeği
225
분야
Area, field, sphere, dal, brans, alan
226
본받다
To emulate, model oneself (on/after) Örnek almak, takip etmek
227
잔치 = 연회
Feast, ziyafet, şölen
228
빈대떡
A mung-bean pancake Yesil soğan gibi şeylerle yapılan Kore'nin geleneksel pidesi
229
회갑 잔치 화갑 잔치 회갑 잔치를 하다
60th birthday party
230
돌잔치 = 첫 번째 생일 돌잔이
First-birthday party
231
+ 차례 - 차례를 지내다 + 차례를 모시다
+ Memorial service (ceremony), ölenlere düzenlenen yemek masalı anma - Ölülere hazırlanan yemek masası + Order, turn, go, table of contents
232
시키다
Ismarlamak, buyurmak, yaptırmak To make, get (sb to do), order
233
애인
Lover, sevgili
234
산꼭대기 꼭대기 정상 = 꼭대기
Dağın tepesi, mountain peak Tepe, zirve Tepe, zirve, doruk
235
과부하
Aşırı çalışmak, aşırı yüklemek, overload
236
벼력치기
Sınav öncesi yoğun çalışma, cram
237
취향
Zevk, eğilim, taste
238
Hey
239
준비 중이다 N 중이다 V는 중이다
Hazır duruma getirmek, to be in preparation
240
아까
A while ago
241
안부
Selamları iletme, regards Uzun zamandır konuşmadığımız kişilere
242
안부를 전하다 한국 여행을 하고 돌어가는 고향 친구에게 우리 부모님께 안부를 전해 달라고 부탁했다
Selam söylemek Say hello
243
안부를 묻다 고향에 돌아간 친구가 2급 때 반 친구들 모두 잘 지내냐고 안부를 묻었다
Selamlamak, keyif sormak To inquire (ask) after
244
안부가 궁금하다 오늘 우연히 조등학교 동창생을 길에서 만났다. 이런저런 이야기를 하니까 그 때 친구들의 안부가 궁금해졌다.
Nasıl olduğunu bilmek istiyorumI want to know how you are doing
245
안부 전화를 하다 한국에 유학 온 뒤로 일주일 한 번씩 고향에 계신 부모늠께 안부 전화를 한다.
To call to say hello
246
안부 편지를 쓰다
To write a greeting letter
247
안부 문자를 보내다 친구한테 잘 지내냐고 휴대 전화로 안부 문자를 보냈다.
To send (text) one's regards to
248
안부 인사를 드리다 어제는 할머니 댁에 안부 인사를 드리러 갔다.
To give greetings
249
편찮으시다 = 아프다
To be sick, ill, büyüklere söylenen hali
250
직후 직전
Immediately, bir olay olduktan hemen sonra .........den tam önce
251
식 = 방식 = 방법
In (a certain) way, ifade, yön, yöntem
252
+ 신입생 = 새내기 = 신참 = 신입 신입생을 모집하다 - 재학생 + 신입생 환영회
+ Freshman, newcomer, new member - Enrolled student (registered) student + Yeni gelen öğrenci karşılama partisi Welcome party for the freshmen
253
오리엔테이션 = 예비교육
Orientation
254
곡 = 노래 = 곡조
A counting unit for songs, (a piece of) music; (곡조) tune, melody
255
+ 회비 - 회비를 모으다 + 회비를 내다
+ A (membership) fee, school support fees, ücret, aidat - Aidatları toplanmak + Aidatları ödenmek
256
일단
First, ilk, bir defa, bir evre, şimdilik
257
그냥
Just
258
장기자랑 장기자랑 하다
Talent show, yetenek gösterisi
259
쫄깃쫄깃하다 면발이 탱글탱글 하다
To be chewy, (면 등이) al dente, çiğnenebilir The noodles are firm
260
걸리다
Asılmak, yakalanmak, takılmak, tutulmak, to hang, be hung, catch, be caught
261
공감하다
Sempati duymak, empati, ortak duygu, …e katılmak, to sympathize with, empathize with
262
뒷골목
Arka sokak Backstreet, alley(way), back alley
263
저희 = 우리
We, biz
264
슬슬 = 서서히 = 천천히
Yavaş yavaş, yavaşça, slowly, softly, gently, lightly
265
회식
Office dinner, beraber yemek yemek
266
+ 참석하다 = 가다 = 참가하다 - 참여하다 ↔ 불참하다 = 빠지다
+ e katılmak, to attend (a meeting) - benim düğünüme gelen misafirler - festivalde bilet alıp gelenler - Katılmak, bir topluluğa girmek, ortak olmak, to participate, get involved -festival var ve ben festival çalışanıyım ↔ Katılmamak, to not attend, not participate, be absent
267
잔뜩 = 가득 = 곽 = 많이
Aşırı derecede, highly
268
+ 기대 = 고대 = 희망Ümit, expectation, anticipation 기대에 어긋나다 - 고대 2) Antikçağ, eskiçağ 희망 Arzu, dilek + 기대하다 = 고대하다 = 바라다Bir şeyin olmasını istemek, ümit bağlamak, beklemek, to expect - 기대에 어긋나다 Beklentilerin altında kalmak + 바라다 = 원하다 Bir şeyin olmasını istemek, ummak, beklemek, to want N을/를 바라다 V기(를) 바라다 바람이 있어요
+ Ümit, expectation, anticipation 기대에 어긋나다 - 2) Antikçağ, eskiçağ 희망 Arzu, dilek + Bir şeyin olmasını istemek, ümit bağlamak, beklemek, to expect - Beklentilerin altında kalmak + Bir şeyin olmasını istemek, ummak, beklemek, to want
269
2차
2nd round
270
+ 회의 - 회의 2) 회의가 들다 회의를 느끼다 회의감이 생기다/ 들다 + 회의적 - 의심하다 회의를 느끼다 회의감이 들다
+ Konferans, toplantıMeeting, conference, council, convention - Kuşku, kararsızlık + Kuşkulu, şüpheli - Şüphe etmek, kuşkulanmak
271
+ 야유회 야유회를 가다 야유회를 개최하다 - 소풍 ++ 개최하다
+ Açık alan partisi (organize edilmiş piknik) Picnic, excursion, outing, gezi - Picnic ++ Düzenlemek, organize etmek, to organize, plan and hold gatherings, events, sports meets, etc.
272
친목 모임 친목 = 화목 = 친선
Dostluk toplantısı, social gathering Dostluk, uyum
273
단합 모임 단합 대회
Gathering of unity, birlik buluşması, birlik toplantılar Birlik yarışmaları
274
연수
Seminer, eğitim alma, training
275
부서
Department, bölüm
276
+ 오해하다 = 곡해하다 = 왜곡하다 - 오해 = 곡해 = 왜곡 + 오해를 날다 - 오해를 풀다 + 오해를 사다 - 오해를 하게 하다 + 오해를 살 행동 ↔ 이해
+ To misunderstand, yanlış anlamak - Misunderstanding + To cause misunderstanding - To resolve a misunderstanding + To create a misunderstanding, yanlış anlama, anlaşmazlık - To lead to misunderstanding + To misleading behavior ↔ Anlama, understanding
277
+ 이해하다 = 알다 = 알아듣다 을/ 를/ 으로 이해하다 - 알아듣다 = 이해하다 = 알아먹다
+ Öğrenmek, sezmek, anlamak, bilmek To understand, comprehend, figure out - Anlamak, to understand, follow, see, (informal) get, recognize, make out
278
알아주다
Bilmek, itibar etmek
279
폭탄주
A glass of beer with smaller glass of whiskey submerged in it, karışık içki
280
산낙지
Sliced Raw Octopus, canlı ahtapot
281
마술 = 요술 마술을 부리다 마술사
Magic Hokkabaz
282
회신하다 회신 = 답장 = 답신
To reply, answer, cevaplamak Reply, answer, cevap
283
+ 목적 = 목표 = 취지 - 목적 + 도달하다 - 목표를 달성한 = 목표를 이루다 + 목표를 정하다
+ Hedef, amaç, to have a purpose, goal, target - Purpose, amaç + Ulaşmak, varmak, gelmek, to reach , arrive (at/in) - Ulaşılan hedef + To set a goal, hedef kararlaştırmak
284
어떡하다 어떡하면 어떡하든 어떡든지
What should I do?
285
그만 = 바로 = 곧바로
Artık, o kadar; ondan başka yok, by mistake
286
일기장 = 다이어리 = 일기 일기장을 쓰다 일기장을 적다
Diary, günlük defter
287
+ 비밀 비밀을 지키다 비밀을 누선하다 - 기밀 + 비법 - 비결 = 비법 = 노하우 + 비밀을 보장하다
+ Secret - (Gizli sırlar Ülke sırları gibi) + Sır - Secret + Gizliliği garanti altına almak
288
내용 세부 내용
Content, içerik 세부 내용 Ayrıntılı içerik
289
잘못하다 = 그르지다 ↔ 잘하다
Yanlışlık yapmak, aldanmak, yanılmak, to make a(n) mistake (error), choose the wrong one
290
착각하다 = 오판하다 착각 (N)
Bilmeden bir yanlışlık yapmak, yanılgıya düşmek, to delude oneself, mistake, be mistaken
291
잊어버리다 = 까먹다 = 깜빡하다
To forget, unutmak
292
조심하다 = 유의하다 = 주의하다
Dikkat etmek, to be careful, beware (of), watch (out)
293
녹다
Çözülmek, erimek, eritilmek, to melt, run, dissolve, warm (up), get warm
294
생강차
Ginger tea, zencefil çay
295
할 수 없이
Unavoidably, kaçınılmaz biçimde
296
제대로
Düzgün bir şekilde, properly, iyi, beklendiği gibi; olduğu gibi, güzelce, iyi bir şekilde, planladığın şekilde
297
렌즈
Contact lens
298
멀리서
Uzak, uzakta, from far away
299
친하다
To be close, aralarında sıkı ilgi bulunan, yakın
300
끼리 복수 N -끼리 사람들끼리 자기들끼리
Among ourselves (themselves)
301
비위생적이다 ↔ 위생적이다 위생
Unhygienic, hijyenik değil ↔ Hygienic, hijyenik Sağlık, hijyen
302
+ 불평하다 = 투덜대다 - 불만이다 + 불평불만이 많다
+ Şikâyet etmek, sızlanmak, yakınmak - To complain, hoşnutsuzluk + Hoşnutsuzluk, dissatisfaction, çok fazla şikayet
303
방문 예절 언어 예절 전화 예절
Visiting manners Language manners, konuşma nezaketi Telephone manner
304
맨발
Yalın ayak, bare foot
305
무례하다 무례하네요
Küstah, saygısız davranan , to be rude, impolite, insolent
306
혼혈인
Değişik ırkta ana babadan doğmuş olan (kimse), melez
307
손각기를 끼다
El ele tutuşmak
308
동성 = 동종 이성 여자친 남자친
The same gender The opposite [other] sex Sadece kız arkadaş Sadece erkek arkadaş
309
친근감 친근감이 느껴지다 / 들다 ↔ 거리갑
Yakın olma durumu (duygusal olarak) Birine karşı sevgi ve ilgi duymak ↔ Samimiyetsizlik, içtensizlik, mesafeli olmak
310
+ 표현 = 형용 = 표시 = 묘사 - 표현이 서투르다 + 표현하다 = 형용하다 = 묘사하다 - 형용하다 N 을/를 형용하다 + 형용사 - 표시
+ İfade, anlatım, deyiş, expression - To be poor at expressing oneself + İfade etmek, to express - Betimlemek + Sıfat, betimleme - İşaret, markalamak
311
다닥다닥 = 따닥따닥 다닥다닥 붙다
In clusters, küme, salkım
312
꾸미다 = 다듬다 = 가꾸다
Süslemek, tasarlamak, to decorate
313
들르다 = 거치다 거치다
Uğramak, yola devam etmek üzere, bir yerde, kısa bir süre kalmak, to drop by ….dan geçmek, aşamadan geçmek
314
+ 부담 - 부담되다 + 부담스럽다
+ Yük, zahmet, sorumluluk, burden - Yük olmak, külfetli olmak + (sorumluluk, vb.) yüklenmek
315
직접적으로 ↔ 간접적으로
Directly ↔ Indirect, in a roundabout way
316
그럴 리가요 설마 그럴 리가요
No way, imkanı yok, tabii ki hayır (설마) ile birlikte kullanılır
317
오히려 = 도리어
Tersine, aksine, rather
318
볼일 = 용무 = 용건
Something to do (Halledilmesi gereken) İş
319
+ 사과하다 = 용서를 빌다 - 용서를 빌다 = 사과하다
+ To apologize, özür dilemek - To beg (ask, plead) for sb's mercy (forgiveness), ask (beg) sb's pardon (for) Birinin merhametini (bağışlamasını) dilemek (dilemek, yalvarmak), birinden af dilemek (için)
320
변명하다 = 핑계를 대다 = 핑계를 하다
To make an excuse, justify, gerekçe göstermek, bahane gösterme, bahane üreterek özür dilemek, savunmak, çevrilemek
321
양해를 구하다 = 이해를 바라다
To ask to be excused, mazur görülmesini istemek, anlayışına sığınmak
322
알람이 맞추다
Alarm kurmak
323
+성적 - 성적표 + 성적표를 받다 - 성적표를 기다리다
+Grade, results, not - School record, karne + Karne almak - Karne beklemek
324
+ 신경 쓰다 / 쓰이다 - 신경 끄다 / 신경 꺼 + 신경질
+ To be concerned about, hakkında endişelenmek - To put one's mind off, aklını başka bir şeye vermek + Sinirlilik, asabiyet
325
봐주다
Göz kulak olmak, destek olmak, anlayış göstermek, tolere etmek
326
당황하다 (V) 당황스럽다 (A)
Panik olmak, afallamak, şaşırmak Panik olmak, paniğe kapılmak
327
행동 = 동작 = 행위 행위
Action, faaliyet, hareket, etkinlik Davranış
328
옳다 (맞다) = 올바르다 ↔ 그르다
To be right, gerçek, doǧru, dürüst ↔ Yanlış, hatalı, sorunlu, kötü
329
+ 횟수 - 횟수가 늘다 + 횟수를 거듭하다
+ The number of times, sıklık, defa - To increase in frequency, sıklığı arttırmak + To repeat over and over again, birkaç kez tekrarlamak
330
+ 부딪치다 = 맞부딪치다 - 문제에 부딪치다
+ Hızla değmek, çarpmak, vurmak, to bump against - Belaya girmek, to run into a problem
331
+ 계속 = 연속 = 줄곧 Sürekli, devamlı, kesintisiz olarak, continuously 계속되다 = 계속하다 - 연속되다 Devam etmek 이/가 연속되다 + 연속성 Devamlılık 연속성이 있다/ 없다/ 유지되다 연속성을 유지하다
+ Sürekli, devamlı, kesintisiz olarak, continuously - Devam etmek + Devamlılık
332
화해하다 = 화회하다 ~ 와/ 과 화해하다
Uzlaşmak, barışmak, to reconcile, settle, compromise
333
+ 설득하다 = 타이르다 = 회유하다 - 설등당하다 + 타이르다 을/를 (조용히) 타이르다 타일렸다
+ To persuade, ikna etmek - İkna edilmek, ikna edilme + İkna etmek, öğüt vermek, nasihat vermek
334
컨닝을 하다
Kopya çekmek
335
민폐
Harm, bir sıkıntı
336
생색내다
Patronluk taslamak, küçümseme göstermek
337
위선적이다
İki yüzlü, özü sözü bir olmayan, riyakâr
338
상대방
Karşındaki
339
어색하다
Biçimsiz, münasebetsiz, rahatsız, to be awkward
340
진심 진심담다
진심 İçten olma durumu, içten davranış, samimiyet, içtenlik, samimi, içten olma durumu, the bottom of one's heart Samimi olarak
341
불만
Hoşnutsuzluk, hoşnut olmama durumu, yakınma, dissatisfaction
342
전체
Bütün, hep, all together
343
의논하다 = 논의하다 = 토의하다
Danışmak, istişare, to talk about something
344
준비물 준비물을 챙기다
Hazırlık malzemesi, gereç, supplies
345
진행 진행자
İlerleyiş, progress, progression Bir etkinliği veya eğlence programı gibi faaliyetleri yönetip sunan kişi
346
찾아뵙다
To go visiting
347
세면도구 = 새면구
Tuvalet malzemeleri
348
치약
Diş macunu
349
스승
Teacher, öğretmen, hoca
350
도시락 (도시락을) 싸다
Lunch box, azık, beslenme, sefer tası To prepare the lunch box
351
간식 = 주런부리 입이 궁금하다 = 입이 심심하다
Snack, atıştırmalık Ne atıştırsak
352
잔디밭
Çimenlik meydan, çayır, çim, lawn,
353
구체적이디 = 세부적이다
Somut, gerçekliği algılanabilen, gerçek olarak var olan, to be in concrete
354
나누다 = 분담하다 ↔ 합지다 = 합하다 나눔
Pay etmek, paylaşmak, pay ederek dağıtmak, to share ↔ To combine, unite, join together, eklemek Paylaşma, bölüşme
355
맡다 = 담당하다
Üstüne almak, bir işi yapmayı kabul etmek, to be responsible
356
비상약 = 상비약
Ilkyardım ilacı, medicine for emergency
357
어찌나 = 얼마나 = 어찌
So, ne kadar çok
358
발음 = 발성
Telâffuz, söylem, söyleyiş, pronunciation
359
마침 = 때마침
Tam o sırada, o anda, darken, fortunately
360
시간이 나다 = 시간이 있다 = 여유가 있다
To have time
361
성별 = 성 성별을 구분하다
Sex, gender Cinsiyetler arası ayrım yapmak
362
국적 국적을 쓰다
Nationality, citizenship Uyruğunuzu yazın
363
국적 취득 시험 귀화 시험
Vatandaşlık testi Vatandaşlığa Kabul Testi
364
모국어 = 모어 ↔ 외국어 원어민 위래어
Mother tongue, native language (tongue) ↔ Yabancı dil Bir dili anadili olarak konuşan kişi Yabancı dillerden gelen sözcükler
365
기타
Other, etc.
366
교환 희망 언어
Exchange desired language, tercih edilen değişim dili
367
+ 포기하다 - 포기하다 + 포기자 - 수포자 + 영포자 - 한포자
+ Vazgeçmek, bırakmak, to give up, disclaim, renounce - Kendi hakkı saydığı bir şeyi artık istemez olmak, eskiden beri yapmakta olduğu bir şeyi artık yapamaz olmak, niyetten veya karardan dönmek + Pes eden kişi - Matematikten vazgeçen + İngilizceden vazgeçen - Koreceden vazgeçen
368
낯을 가리다
To hide face
369
참고
Reference, atıf, referans
370
게시판 인터넷 게시판에 글을 올리다
Bulletin board, pano, bülten, duyuru panosu
371
현지인
The natives, yerel, yerli
372
우정
Friendship, arkadaşlık, dostluk duygusu
373
상관없다
To have nothing to do, önemli değil, alakasız, fark etmez
374
표정
Facial expression, yüz ifadesi, mimic
375
어둡다
To be somber, hüzünlü
376
+ 아무 - 아무리 (A/V 아/ 어/여 도) + 아무러면 아무러면 + 겠니? / 을/ㄹ까? - 아무튼 = 어쨌든 = 하여튼
+ Any, herhangi - No matter how, ne kadar olsa da + Bir şekilde, no matter what it is - Yine de, ne olursa olsun, anyway
377
말 못할
Hard to say, anlatılamaz
378
걱정을 하다
Endişelenmek
379
문제가 생기다
To come up against, a problem arises
380
+ 의견 - 의견을 따르다 + 다수의 의견 - 의견을 말하다
+ Görüş düşünce - Görüşe uymak + Çoğunluğun görüşü - To give (express, state) one's opinion (views) (on/about), set forth one's views Görüş, düşünce, fikir, öneri sunmak
381
상하다 상한 기분이 / 마음이 상하다 (기분이) 상하다 = 마음이 상하다
Hasar görmek, yaralanmak, çürümek To be hurt (a person's feeling)
382
비상금
Acil durum parası
383
사표
İstifa mektubu, istifa
384
일자리
İş, Iş yeri
385
보수
1) Ücret, iş gücünün ve emeğin karşılığı olan para veya mal 2) İslâmî yaşama tarzına dönüş
386
만약에
Keşke
387
해결하다 = 풀다 해결되다
Halletmek, güç görünen bir olay veya duruma çözüm yolu bulmak, çözmek, düzeltmek, to solve, settle, resolve, fix Çözümlenmek, sonuçlanmak, hallolmak
388
+ 적성 - 적성에 맞다 + 적성을 살리다
+ Yetenek, kabiliyet (iş konusunda), aptitude - Yeteneğe sahip olmak. + Yeteneğini kullanmak
389
+ 원서 - 원서를 내다 + 원서를 접수하다
+ Application form, başvuru formu - Başvuru formu göndermek + Başvuruların alınması
390
결국 = 끈내 = 기어이
Elhasıl, nihayet, sonunda
391
접수 시키다 = 접수(를) 하다
Kabul etmek, to submit, teslim etmek
392
그밖에 = 그 외에 = 기차 등 등
Besides, ayrıca
393
+ 상담실 - 상담 교사 + 상담하다 = 면담하다 = 상의하다 - 면담하다
+ Counseling center (office), rehberlik (danışma) ofisi - Counseling teacher, danışman öğretmen + Danışmak, nasihat vermek, öğüt vermek, to consult, counsel - Görüşüp konuşmak, görüşmek, interview; have an one-on-one talk
394
기출 문제
Sınavda çıkmış sorular
395
성수기 비수기
Yoğun Sezon Yoğun olmayan sezon, talep olmayan sezon
396
대학 수학 능력 시험 (수능)
Üniversiteye giriş sınavı
397
여쭈다 = 여쭙다
Söylemek, sormak
398
심사 심사하다
İnceleme, gözden geçirme, screeing İncelemek
399
합격자
Başarılı aday, successful candidate
400
등록금
Kayıt ücreti, tutition fee
401
납부 납부하다 = 내다
Payment, ödeme, ödeme yapma Ödemek, yatırmak
402
한국학
Korean studies
403
용지
Blank paper, kağıt
404
당장
Hemen, derhal, immediately
405
담임 선생님 담임
Sınıf öğretmeni, class teacher Sınıf öğretmeni
406
진학 진학하다
Okulda sınıf atlama, okula girmek
407
뵙다 뵈다
Kendisinden yaşlı veya büyüklerle görüşmek
408
뭐 = 무어 = 무엇
Bir şey; ne?; neden; ne dedin!, ne! something
409
갑자기 = 돈연 = 급히 갑작스레
Ansızın, anide, aniden, beklenmedik bir biçimde, beklenmeyen bir anda Unexpectedly, birdenbire
410
밤을 새우다 = 밤을 지새다
Geceyi uyumadan geçirmek, to stay up all night
411
어쩐지 = 왠지
No wonder, nedense
412
돼지 우리
Domuz kümesi, çok dağınık ev
413
자판기
Otomatik içeçek makinesi
414
………..미안하지만 아/어 줄 수 있어? (미안하지만 책 좀 빌려 줄 수 있어?) İstekte bulunurken kullanabilecek kelimeler …………아/어 줄래? (책 좀 빌렾줄래?) …………아/어 줘라 (책 좀 빌려 줘라) …………을/ㄹ게 tam yaparken söyleniyor (책 좀 빌릴게) …………아/어도 돼? (그 책 좀 내가 봐도 돼?)
………..미안하지만 아/어 줄 수 있어? (미안하지만 책 좀 빌려 줄 수 있어?) İstekte bulunurken kullanabilecek kelimeler …………아/어 줄래? (책 좀 빌렾줄래?) …………아/어 줘라 (책 좀 빌려 줘라) …………을/ㄹ게 tam yaparken söyleniyor (책 좀 빌릴게) …………아/어도 돼? (그 책 좀 내가 봐도 돼?)
415
음치 몸치
Tone deafness, müzik kulağı iyi olmayan kişi Çabalasa da doğru ritimle dans edemeyen kişi.
416
괴장히
Çok, aşırı
417
+ 부탁을 하다 - 부탁을 받다 + 부탁을 들어주다 - 들어주자 = 승낙하다
+ Ricada bulunmak, to ask a favor - Birinin ricasını almak, to be asked a favor + To do sb a favor, grant a request - Rica veya dileği yerine getirmek
418
거절을 하다 = 거부하다 ↔ 승낙하다 거절을 당하다
Reddetme, geri çevirme, kabul etmeme, uygun bulmama, to reject ↔ Uygun bulmak, razı olmak, onamak Reddedilmek, geri çevrilmek, to encounter refusal, ret ile karşılaşmak
419
한꺼번에 = 한번에 = 단숨에
Hep birlikte, hep beraber; Aynı anda, bir kerede At once
420
죄송하지만,……. 아/어 주세요 (죄송하지만, 사진 좀 찍어 주세요) Birinden bir şey isterken 실례지만, …….아/어 주실 수 있으세요? (실례지만, 사진 찍어 주실 수 있으세요?) 죄송하지만, ……..아/어 주시겠어요? (죄송하지만, 사진 좀 찍어 주시겠어요?) 실례지만,……….부탁해도 될까요? (실례지만, 사진 부탁해도 될까요?)
죄송하지만,……. 아/어 주세요 (죄송하지만, 사진 좀 찍어 주세요) Birinden bir şey isterken 실례지만, …….아/어 주실 수 있으세요? (실례지만, 사진 찍어 주실 수 있으세요?) 죄송하지만, ……..아/어 주시겠어요? (죄송하지만, 사진 좀 찍어 주시겠어요?) 실례지만,……….부탁해도 될까요? (실례지만, 사진 부탁해도 될까요?)
421
~을/ㄹ 것 같아요 / 같다미안해서 어쩌지? 좀 어려울 것 같다. İstenen isteği reddetme cümleleri 바쁜 일이 있어서 안 될 것 같은데미안해. 그건 좀 힘들 것 같은데 그랬으면 좋겠는데...... 도와드리고 싶지만........ 밀씀은 감사하지만........ 죄송합니다. 다음에 기회가 있으면...... 생각해 보겠습니다. 다음에 연락 드릴게요.
~을/ㄹ 것 같아요 / 같다미안해서 어쩌지? 좀 어려울 것 같다. İstenen isteği reddetme cümleleri 바쁜 일이 있어서 안 될 것 같은데미안해. 그건 좀 힘들 것 같은데 그랬으면 좋겠는데...... 도와드리고 싶지만........ 밀씀은 감사하지만........ 죄송합니다. 다음에 기회가 있으면...... 생각해 보겠습니다. 다음에 연락 드릴게요.
422
지나가다 = 지나치다 = 지나다 = 통과하다 지나치다
Geçmek , bir yerden başka bir yere gitmek, to pass by Aşmak, aşırı olmak, fazla uzağa gitmek
423
내밀다 = 내놓다
Dayanmak, teslim etmek, to hand over
424
기린
Giraffe, zürafa
425
발짝 = 걸음 한 발짝 두 발짝
Adım, a step Bir adım İki adım darken
426
독사진
Tek başına resim çekilmek
427
환기하다 환기 시키다
Havalandırmak Havalandırmak
428
용돈
Harçlık, ufak tefek ihtiyaçlar için ayrılmış para, pocket money
429
추천서
Referans, bir kimsenin yararlığını, yeteneğini gösteren belge, recommendation letter
430
분명하다 = 확실하다
Açık durumda bulunmak, anlaşılır şekilde görünmek, bariz, açık, aydın, belli, to be clear
431
도움을 청하다 = 도음을 부탁하다
Yardım istemek, to ask for help
432
기술 = 방법 신기술
Technology, skill, sanat, zanaat New technology, yeni teknoloji
433
조건 무조건
Şart, koşul, condition 무조건 Unconditionally, şartsız
434
발표
Presentation
435
순서 = 자래 순서를 정하다
Sıra, order, sıraya koymak veya sıra numarasını koymak Sıraya koymak, sırayı kararlaştırmak
436
지방
Countryside, kırsal bölgeler, yer, bölge
437
어렵다 ↔ 쉽다 손쉽다
Zor, sıkıntı veya güçlükle yapılan ↔ Kolay. basit, sıkıntı çekmeden Kolay, bir işi çok yaptıktan sonra kolay olması, az emekle elde edilen
438
힘들다 힘들어 하다
Zor, sıkıntı veya güçlükle yapılan, enerji gerektiren zorluklar (kendim hakkında söylerken, cümleyi ben kuruyorum) Zor, sıkıntı veya güçlükle yapılan, enerji gerektiren zorluklar (başkası hakkında söylerken , cümleyi ben kuruyorum)
439
무식하다 유식하다 무식하다 ↔ 무식하다
Bilgisiz, cahil Bilgili, okumuş
440
못난이 인형
Çirkin veya budala kimse, çirkin bebekler
441
한여름 한겨울
Yaz ortası Kış ortası
442
승낙 = 혀럭 = 허가 = 허용 = 수락 허용하다
İzin, approval Rıza göstermek, onamak, uygun bulmak
443
이기적이다 = 타산적이다 ↔ 희생적이다
Bencil, to be selfish ↔ Özverili, fedakâr
444
한계 = 제한 한계점 한계를 극복하다 / 넘다
Sınır, limit Son nokta, kritik nokta
445
파악하다 = 이해하다 = 간파하다
To grasp, kavramak, sıkı sıkı tutmak, her yönünü anlamak, iyice anlamak, tam anlamak
446
쩔쩔매다 = 안정복못하다 (1) = 시달리다 (2) 시달리다 N에/에게 시달리다
Bir işle uğraşmak, meşgul olmak, sıkıntı çekmek, to be at a loss Sıkıntı çekmek, etkilenmek
447
거래처 = 거래선 거래처를 바꾸다 거래처를 돌아보다
Müşteri (ticari), Business connection
448
귀하다 = 귀중하다 = 드물다 ↔ 하잖다 귀하다 = 소중하다 = 값지다 = 적다 N이/가 귀하다 ↔ 흔하다
Kıymetli; asil; nadir, to be precious ↔ Değersiz, önemsiz, ufak Kıymetli, değerli, nadir ↔ Yaygın, ortak
449
마중을 나가다 = 마중을 하다 = 마중을 가다 ↔ 배웅을 나가다 배웅하다
Karşılama (havaalanında birini karşılama), to go out and meet someone ↔ Uğurlama, yolcu etme Selametlemek, yolcuyu uğurlamak, geçinmek
450
+ 통역 - 통역을 하다 + 통역을 맡다 - 통역사
+ Interpretation, çeviri, tercüme - Tercüme etmek + Tercüman olarak hareket etmek - Tercüman
451
곤란하다 = 난처하다 = 딱하다 주머니 사정이 곤란하다
Zor, sıkıntı, açmaz, çetin, to be difficult Parasal zorluk
452
+ 사장님 - 사모님 + (이) 과장님 - 부하직원
+ Patron, President, CEO (Chief Executive Officer) - Madam, one's teacher's wife, hanımefendi + Manager, section chief (head), the head of a department, daire müdürü - Junior staff, subordinate, astlar
453
겪다
Maruz kalmak, karşılaşmak, başına gelmek, uğramak, tecrübe etmek
454
예보하다
To forecast, hava tahmini
455
싣다
Yüklemek, bindirmek
456
새치
Prematurely gray(ing) hair, beyaz saç
457
근로자 근로자의 날 근로하다
İşçi, çalışan İşçi bayramı İş gücü, iş, çalışma
458
동갑 (같은 나이)
Yaşıt, yaşları birbirine eşit olan
459
기운이 없다 = 힘이 없다
Enerjim yok, to have no energy
460
감기 기운
Soğuk hava
461
성의껏 성의가 없다 ↔ 성의가 있다
Samimi olarak To be insincere, samimiyetsiz ↔ Yüreklilik, içtenlik
462
추억하다 = 기억하다 = 회상하다
To reminisce, anılarını anlatmak, güzel anıları hatırlamak, hatıra, memory, recollection, (formal) reminiscences, to reminisce
463
유난히 = 유달리 = 남달리 = 특별히 = 각별히
İstisnai olarak, alışılmadık şekilde, especially
464
+ 관련 = 연관 = 관게 - 관련을 맺다 + 연관되다
+ İlgi, ilinti, alāka, baǧ, bağlantı, relation - İlişkilendirmek + İlgili olmak, bağlanarak, dayanarak
465
말이 나온 김에 V는/은/ㄴ 김에
Hazır lafı açılmışken, aklıma gelmişken, laf arasında, speaking of which
466
회상 = 추억 = 회고 회고록
Anı, hatıra, bütün anıları hatırlamak, remembrance, (formal) reminiscence, recollection Anı, hatıra
467
+ 계획 - 계획적 ↔ 무계획적 계획적이다 계획적인 + N 계획적으로 + V + 계획을 지키다 = 실천하다 - 실천하다
+ Plan (for), program, scheme - Planlı, kasten, Kasıtla, bile bile, isteyerek ↔ Plansız, unplanned + Plana sadık kalmak, planına uymak - Uygulamak
468
+ 상상 = 가상 = 공상 - 상상하다 + 상상을 뛰어넘다 - 상상력 + 가상
+ Hayal, tasavvur, fantezi, Imagination; (공상) (literary) fancy - To imagine, hayal etmek, hayal kurmak + Hayal gücünün ötesinde - Muhayyile, hayal etme gücü, imagination, imaginative power[faculty] + Sanal, hayal
469
반성 = 자각 = 성찰 자각
Pişman olma; öz eleştiri, kendi yüreğine bakma, eski hataları hatırlama, self-reflection, self-examination, introspection Bireysel farkındalık, öz bilinç
470
잔소리 = 설교 잔소리를 퍼봇다
Dırdır, sitem, gevezelik, tekdir, Nag
471
단짝 친구 = 짝궁 = 절친
Best friend
472
통통하다 = 똥똥하다 ↔ 마르다
Tombul, şişmanlamak, to be chubby ↔ Zayıflamak
473
떠오르다 = 기억나다 = 생각나다
Hatırlanmak, hatıra gelmek, to flash across one's mind
474
들키다 = 걸리다 = 발각되다
Yakalanmak, açığa vurulmak, bulunmak, to be caught
475
보조개
Yüzdeki gamze
476
+ 변하다 = 변동하다 = 바뀌다 - 바뀌다 (바뀌었어요) = 달라지다 = 교체되다 = 변하다 + 뒤바뀌다 N 이/가 뒤바뀌다 N 을/를 뒤바꾸다
+ To change, değişmek - To chance, değişmek + Tersi, değiştirilmek, karıştırılmak
477
양쪽 = 쌍방 = 양측 ↔ 한 쪽
Both sides ↔ Tek taraf ,tek (el)
478
단층 ↔ 다층
One story building
479
+ 발전되다 = 나아지다 = 항상되다 = 발전하다 - 발전시키다 + 향상되다 = 발진되다 = 나아지다 = 늘다 - 늘다 = 커지다 = 많아지다 = 나아지다 = 항상되다
+ To be developed, to develop, gelişmek, büyümek, ilerleme - Geliştirmek, iyileştirmek, yükseltmek + To improve, enhance, make progress, yükseltmek, geliştirmek - To grow, increase, rise, swell, be extended, gain (weight), çoğalmak
480
시간이 흐르다 = 시간이 가다 = 시간이 지나다 = 시간이 지나가다 ↔ 시간이 멈추다
Time passes ↔ Zamanın durması
481
좋아지다
To improve, become better, get better, iyileşmek
482
기미 기미 = 낌새
Çil, güneşten dolayı yüzden oluşan çil İşkillenme
483
순진하다 순수하다
Saf ve temiz kalpli, saf ve dürüst Masum, günahsız
484
열정 열정적이다
Sevda, aşk, hayranlık Gayretli, tutkulu
485
슬기롬다
Hikmetli, akıllı
486
정직하다
Dürüst, doğrucu, doğru
487
배려심이 많다
Göz önüne alma ve önem vermenin çok olması
488
세월
Time, zaman
489
초고속
Super high speed, hızlı sürat
490
예전
The past, geçmiş zamanlar
491
어느새
In no time, habersiz, evvelce, ne çabuk, birden, siz farkına bile varmadan
492
귀국하다 ↔ 출국하다
To return to one's country, kendi ülkesine dönmek ↔ Yurt dışına çıkmak, çıkış yapmak
493
+ 사정 = 형편 - 사정이 어렵다 + 형편 ++ 형편이 어렵다 --형편이 좋아지다 ++ 집안 형편 --넉넉한 형편
+ Situation, durum, hal, vaziyet, reason, circumstances, situation - Genellikle para durumu zorluğu + Durum, koşul, geçim, vakit ++ Geçim zor --Geçim iyileşiyor ++ Aile koşulları -- Varlıklı
494
가정하다
Sanmak, farz etmek, var saymak, to suppose, assume
495
예상하다
To forecast, expect, tahmin etmek
496
경우 V/A (으)ㄹ 경우 V/A 았/ 었/ 였을 경우
Case, circumstances, scenario, durum, hal
497
상황 상황실
Situation, conditions, circumstances, durum, gidiş, koşul, belirli bir durum Mesela kaza olduğunda ne olmuştu O durum - ambulans geldi insanlar yardım etti gibi Durum Odası
498
상태
Durum, mahiyet, bir şeyin kendi özelliğini kazanması için, condition, state
499
지름길
Kestirme yol, kısa yol
500
낙심 실망하다 = 낙심하다 = 난담하다
Hayal kırıklığı 실망하다 = 낙심하다 = 난담하다 Birine karşı kırgın duruma gelmek, gücenmek, incinmek, to be disappointment
501
속상하다
Canı sıkılmak, üzülmek
502
태어나다 = 탄상하다 = 즐생하다
Doǧmak, to be born
503
천재 ↔ 바보
Genius, deha, üstün zekâ ↔ Aptal, enayi
504
성취 이루다 = 달성하다 = 성취하다
Başarı, elde etme To accomplish, başarıyla tamamlamak, yapmak, gerçekleştirmek, oluşturmak
505
결과적이로 = 결록적으로
Consequently, nitekim, akıbet, binaenaleyh
506
드디어 = 비로소 = 마침대
Finally, nihayet. sonunda, akıbet, artık
507
새롭다 = 신선하다 = 참신하다
New, yeni
508
완벽하다 = 완전하다 = 빈틈없다 ↔ 허술하다 빈틈없다 N이/가 빈틈없다 빈틈없이 V 빈틈없는 사람이다
Kusursuz, mükemmel, eksiksiz, tam yetkin, to be perfect ↔ Gevşek ,salaş, laçka olmak Her şey yapabilen, açık göz, dikkatli
509
+ 기능 = 성능 = 쓸모 기능하다 - 기능성 + 기능자 - 성능 + 쓸모
+ Function, fonksiyon, işlev - Fonksiyonel + Sanat gerektiren meslekler Ör mimarlık - Kabiliyet, yetenek (makine için kullanılır, fonksiyon) + Faydalı, değerli
510
신형 ↔ 구형
New model, yeni şekil, yeni model ↔ Eski model
511
+ 신기록 - 신기록을 세우다 + 신기록을 깨다
+ New record, Rekor - Yeni rekor kırmak + Yeni rekor kırmak
512
+ 신제품 - 신상품 + 신상품을 선보이다 - 신상품을 시판하다
+ New product, yeni çıkan mal, marka - New product, yeni ürün + Yeni ürünler tanıtmak - Yeni ürünler pazarlamak
513
나오다
To come (get, go) out, emerge (from), çıkmak
514
발표되다 = 공표되다 = 알려지다
To be published, be released, be rolled out, açıklanmak, ilan edilmek
515
나타나다 = 보이다 ↔ 사라지다
To appear, turn up, Ortaya çıkmak, göstermek, görünmek ↔ Yok olmak, defolmak, ortadan kaybolmak, kaybolmak
516
알려지다 = 소문나다 = 알게되다
To become known (to), açıǧa çıkmak, bildirilmek, bilinmek, tanınmak
517
발견되다 = 발굴되다
To be discovered, be found, Keşfetmek, bulmak, var olduğu bilinmeyen bir şeyi bulmak
518
+ 생산 - 생산하다 + 생산자 - 생산적
+ İmalat, üretim - Üretmek, yapmak, oluşturmak, ortaya koymak, meydana getirmek + Üretici, üretici fabrikatör - Verimli, doğurkan, çok eser ortaya koyan
519
반려 동물 반려자
Evcil hayvan
520
단순히 단순히 + V 단순히게 +V
Simply, sırf, tek
521
관계자
The person concerned, yetkili kişi
522
+ 요구 - 요구하다 = 원하다 + 요구게 맞추다
+ Demand, talep, istek, arzu - İstemek, talep etmek + İsteği karşılamak
523
응모하다
To apply for, müracaat etmek, kaydetmek
524
그러게요
Aynen
525
건망증 치매
Unutkanlık Demans
526
단풍이 들다
Sonbahar yaprakları
527
+ 겁: 겁이 많다/ 없다 겁 이 나다 / 겁이 내다 ++겁쟁이 - 겁을 주다
+ Korku, hesap edilemeyecek kadar uzun zaman (↔ 찰나 an, moment) ++ Korkak - Korkmak
528
적응 = 익숙하 N에 적응(을) 하다/못하다 적응(이)되다/안 되다
(zamanla alışmak, kolaylaşması) adaptasyon, alışmak (benim değişerek alışmam)
529
다행이다 다행히 + V
İyi şans, talih, uğur
530
어느 정도: 조금  어느 정도  거의  완전히
조금 dan biraz fazla
531
마음이 놓이다 = 안심이 되다
Rahatlamış hissetmek
532
도심 = 도시의 중심부
Şehir merkezi
533
주택가 상가 (가게)
Yerleşim bölgesi, konut sahası, yerleşim alanı (tek katlı evlerin olduğu yerler) Han, iş yeri
534
+ 도시 근교 - 신도시 + 도시인 - 도시화
+ Şehir civarı, banliyöler - Yeni şehir + Şehir insanları - Kentleşme, şehirleşme
535
고층 건물 ↔ 저층
Gökdelen ↔ Low floor
536
한적하다(A)
Kuytu olan, ıssız – 장소 yerlerinde kullanılır
537
번화하다
Hareketli, işlek – 장소 yerlerinde kullanılır
538
쾌적하다
Külfetsiz, rahat
539
무인
İnsansız
540
질리다
Bıkmak, sıkılmak, baymak
541
간판
Levha, afiş
542
몸으로 느끼다 = 직접 경험하다
Hissetmek, deneyimlemek
543
인생 = 인생살이 = 삶 삶의 질
Yaşam, hayat Hayat kalitesi
544
+ 영향 - 영향을 주다 / 까치다 + 영향을 받다 / 미치다 - 악영향
+ Etki, etkenlik, etkililik, affect, influence - Etkilemek + Etkilenmek - Kötü etki
545
끼치다
Zahmet ettirmek, ihsan etmek; etkilemek
546
부럽다 부러우면 지는 거야
Kıskançlık duymak, gıpta etmek Eğer kıskanırsan, kaybedersin
547
안타깝다 = 답답하다 = 딱하다 = 애처롭다
Yazık, acınacak halde
548
초조하다 = 안절부절하다 = 조마조마하다 안절부절못하다
Rahatsız, sinirli, huysuz Diken üstünde oturak, rahat edememek
549
짜증스럽다 (A) = 짜증하다 (V)
Sinir bozucu, sinirli olmak
550
배우자 = 배필 = 동반자
Eş (karı – koca)
551
열등감
Complex, aşağılık duygusu, aşağılık kompleksi
552
눈에 띄다
Göze çarpmak
553
눈이 높다 ↔ 눈이 낮다
Gözü yükseklerde ↔ Düşük standart, düşük beklenti
554
남몰래
Gizlice, kimsenin haberi olmaksızın
555
정신 ↔ 육체 정신을 차리다 정신이 맑다 정신이 없다 ↔ 있다 정신을 나가다 ↔ 돌어와다 정신을 잃다 ↔ 차리다
Akıl, zihin, an ↔ Vücut, beden
556
차리다 상을 차리다
Düşünceyi düzeltmek, sezmek, fiziksel bir uyarıyı duymak
557
산더미
Yığın, küme
558
+ 쌓다 - 쌓이다 N이/가 쌓이다 산더미처럼 쌓이다
+ Yığmak, biriktirmek, toplamak, bir araya getirmek - Yığılmak, çok sayıda birikilmek
559
효율적 비효율적 효율적 ↔ 비효율적
Etkili, efficient, effective Yetersiz, to be inefficient
560
미루다 1) 약속을 미루다 2) 할 일 미루다
1) Sallamak (tahmin etmek), savsaklamak, belirli bir sebebi olmaksızın bir işi isteyerek geri bırakmak, geciktirmek 2) Ertelemek, umursamamak
561
시간에 쫓기다 일에 쫓기다
To be racing against time [the clock], zamanla yarışmak
562
시간을 관리하다 시간을 호율적으로 관리하다
To manage time, zaman yönetim
563
불, 무, 비 불규칙적 무계획적 비효율적
Bu ekler negatif anlamı katar
564
더 ↔ 덜
Daha fazla ↔ Daha az
565
늦잠(을) 자다 = 늦게 일어나다
Geç uyanmak
566
시간이 주어지다 시간을 주다
Verilen zaman Zaman ver
567
장기적 ↔ 단기적
Long-term ↔ Short-term
568
용기 용기가 있다/ 없다 용기가 나다/ 생기다 용기를 가지다 용기를 얻다 용기를 내다
Mertlik, cesur, cesaret, yiğitlik, depo, zart = 그릇 (tabak anlamında da kullanılır)
569
살아가다 = 생활해 나가다
Geçinmek, hayatı rahat sürdürmek, yaşamak
570
가치 = 의미니 중요싱 가치가 있다 / 없다 가치관
Değer, kıymet, value Aynı değerler / Farklı değerler
571
명예 명예가 있다 명예를 얻다 명예를 높다 명예를 지키다 명예훼손
Şeref, saygı, onur, nam, ün Onur kırıcı, iftira
572
+ 미모 - 미모의여인 + 미모가 뛰어나다 - 미모가 빼어나다 + 미모를 갖추다
+ Güzelyüz - Güzel kadın + İyi görünümlü - Olağanüstü güzellik + Güzel olmak
573
+ 재력 - 경제적인 능력 + 재력가
+ Maddî güç, zenginlik - Ekonomik yetenek + Zengin
574
+ 지혜 = 현명 = 슬기 - 지혜롭다 = 현명하다 = 슬기롭다 + 지식 - 현명하다
+ Akıl, akıllık - Akıllı olmak, hikmetli olmak, EQ Akıllı ve iyi bir insan, bilge + Vukuf, anlama, bilme - Akıllı, bilge
575
출세 출세하다 = 성공하다
Yüksek mevkide (yüksek resmi makamda) oturma, hayatta başarılı olma
576
학식
Bilgi, çokbilmiş, âlim
577
망설 망설이다
Yalan Bir şeyi söylemekle söylememek arasında duraksamak, yutkunmak
578
쳬력
Kuvvet, güç, fitness
579
+ 욕심을 부리다 = 욕심을 내다 - 고집을 부리다 + 변덕을 부리다 - 멋을 부리다
+ Hırs (aşırı tutku, açgözlü ) olmak, açgözlülük yapmak - İnat etmek, inatlaşmak + Kapris yapmak - Hava atmak, şık giyinmek
580
충실하다
Sadık güvenilir
581
마음이 통하다
Kalp bağı olmak, to understand each other
582
긍정적 ↔ 부정적 낙찬적 = 긍정적 ↔ 부정적
Olumlu, yapıcı ↔ Olumsuz, negatıf İyimser ↔ Kötümsel
583
찬성 (하다) ↔ 반대 (하다)
Onama (Onamak, kabul etmek) ↔ Reddetme (Kabul etmemek, red etmek)
584
닮다 와/ 과 닮다 이/가 닮다 을/를 닮다
Benzemek, benzeşmek
585
이겨내다 = 극복하다 을/를 이겨내다 극복하다
Yenmek, katlanmak, dayanmak Zorluğun üstüne gelmek, engelleri aşmak, yenmek
586
허락하다 을/를 허락하다
Rıza göstermek, razı olmak, onamak
587
주재
Başkanlık, riyaset
588
시집 (가다) 장갑(를 가다)
Kaynananın evi Kadının ailesinin evi
589
활달하다 = 활발하다 = 쾌활하다 활발하다
1) Cana yakın , neşeli , hayat dolu 2) Bonkör, cömert, eliaçık Canlı, hareketli, kıvrak
590
적극적 ↔ 소극적
Aktif, pozitif ↔ Pasif, bir şeye karşı tepki göstermeyen
591
+ 수줍음 - 수줍다(A) + 수줍어하다 - 수줍음을 타다 + 수줍음이 많다
+ Utanç, mahcubiyet - Sıkılgan, utangaç + Utanmak, utanç duymak - Utangaç olmak + Utangaç
592
+ 낯 - 낯익다 + 낯설다 낯선 N 낯을 가리다
+ Yüz, face - Aşına, tanınan, bilinen + Tanınmayan, bilinmeyen, yabancı
593
가리다 낯가림이 심하다 낯을 가리다
Örtmek, gizlemek, peçelemek Çok utangaç olmak
594
+ 정 정이 있다/ 없다/ 많다 - 정이 들다 정이 가다
+ Duygu, sempati - To get attached
595
내성적 외향적 내성적 ↔ 외향적
İçedönük Dışa dönük
596
느긋하다 ↔ 급하다
Rahat olan, acele etmeyen ↔ Sabırsız olmak, aceleci olmak
597
명랑하다
Neşeli, cheerful
598
소심하다 ↔ 대범하다
Ürkek, çok ürken, çekingen ↔ Gözü pek
599
솔직하다
Dürüst, honest
600
변덕스럽다
Dönek, maymun iştahlı, bu gün beğendiğini yarın beğenmeyen
601
가을 타다 (erkekler) 봄을 타다 (kadınlar)
Duygusallaşmak, Hüzünlenmek
602
조그맣다 조그만 N
Small, little, tiny Küçük N
603
짝돌이 (erkek) 짝순이 (kadın) 구두쇠 짠돌이 인색하다
Cimri Cimri Cimri, pinti, hasis
604
낄끼 빠 빠
Benzer zamanda benzer şeyi yapmak
605
예민하다 = 민감하다 민감하다 ↔ 둔감하다
Hassas, duyarlı, alıngan Hassas, duyarlı, özen gösterilmezse ↔ Kaba, hissiz
606
재주
Yeteneği olan kişi, yaradılıştan veya sonradan edinilmiş beceri
607
침착하다
Heyecansız, kolay heyecanlanmayan
608
모험 모험심
Macera, serüven Cesurluk, macera ruhu
609
방향 다방향
Yön Çok yönlü
610
남 = 타인 ↔ 나, 저신
Other, other people, son, South ↔ Ben, kendim
611
호기심
Curiosity, ilgi, merak
612
살리다
Yaşamasını sağlamak, yaşamasına imkân vermek, yaşatmak, save (sb/sth from sth), (formal) spare
613
판사 판사퐁
Yargıç, hakim
614
건축가
Mimar, inşaatçı
615
선수
Player, athlete
616
목수
Marangoz (carpenter), doǧramacı, dülger
617
승무원
Kabin görevlisi, hostes
618
공무원
Memur, public official, Devlet memuru
619
기자 시민기자
Gazeteci, reporter, journalist Sivil gazeteci
620
성직자 교황 목사
Keşiş
621
프로게이머
Pro-gamer
622
선의의 거짓말 = 하양거짓말 ↔ 샛빨간 거짓말
Beyaz yalanlar ↔ Kötü yalanlar
623
인건비
İşçilik maliyetleri
624
중년 = 정년 = 장렴 중년기
Orta yaş Orta yaş
625
지적 지적하다 지적질
Entellektüel Belirtmek, göstermek, entellektüel Entelektüel kalite
626
자리를 잡다 = 안정적인 자리에 있다
Yerinde sabit olmak, çalışmak için bir yere girmek
627
회계사 = 공인회계사
Hesap uzmanı, muhasebeci
628
전문직
Kariyer, meslek
629
사회복지사
Cemiyet, topluluk
630
공감능력
Empati, duygudaşlık
631
자라다 N이/ 가 자라다
Büyümek, uzamak, uzun duruma gelmek, boyu büyümek
632
외동딸 외동아들 = 외아들
Tek kız çocuğu. Tek erkek çocuğu
633
싸우다 N 하고 싸우다
Uğraşmak, çekişmek, çatışmak, cenkleşmek
634
달리 N 와/과/ 하고 달리= N 와/ 과 다르게
Ayrıca, başkaca
635
+ 장남 = 맏아들 - 차남 + 장녀 = 맏딸 - 차녀 마지막 아들 /딸 = 막내 + 장손 = 맏손자
+ En büyük oğul - Evin ikinci oğlu + En büyük kız - Evin ikinci kızı + Ailenin en büyük oğlu
636
+ 딸 - 사위 + 며느리 - 마누라 + 시댁 - 매형: 누나의 남편 + 고부
+ Kız evlat - Damat + Gelin - Kadın, eş + Kaynana - Enişte + Gelin ve kaynana
637
-남 -녀
Erkek ve kadın
638
+ 부유하다 = 부자이다 집이 넉넉하다 - 부유층 + 갑부 = 부자 = 대부 = 거부 = 백만장자
+ Zengin, varlıklı - Wealthy class, zenginlik, zengin sınıf + Para babası, çok zengin
639
빈곤 빈곤하다 = 가난하다
Yoksulluk, fakirlik Fakir, aciz, parası olmayan (genellikle ülkeleri anlatırken kullanılır
640
건조하다 가뭄
Kurak, yağışsız, nemsiz Kurak
641
서늘하다
Serin, cool
642
화창하다
Parlak, güneşli
643
선선하다
(hava için) Serin
644
기후 이상 기후
İklim İklim değişikliği
645
온화하다
Ilıman, yumuşak
646
예습
Ders hazırlığı, hazırlık çalışması
647
너냇 서너
4 ya da 5 saat 3 ya da 4 saat
648
+ 혼나다 - 야단치다 =혼내다 = 혼나다 N을/를 야단치다 N에게 야단치다 + 나무라다 = 을/를 꾸짖다 = 혼내다
+ Azar işitmek - Azarlamak + Azarlamak
649
신기하다
İlginç, gizemli, garip, harika, enteresan, acayip
650
방지하다
Önlemek
651
끈기
Dayanıklık; vaz geçmeme, yapışkanlık
652
흥부하다
Rica etmek
653
양 ( 피의 양이)
Miktar (kan miktarı)
654
다소 다소간
Az çok Az çok
655
쓰러지다 이/가 쓰러지다
Düşmek, düşüp kalmak, yıkılmak
656
+ 혈압 - 혈압이 높다/ 낙자 + 혈압을 높이다/ 낮추다 - 고혈압/ 저혈압 + 혈압을 재다/ 측정하다
+ Tansiyon - Tansiyonun yükselmesi /düşmesi + Tansiyonu düşürtmek / yükseltmek - Hipertansiyon, yüksek tansiyon / Düşük tansiyon + Tansiyon ölçmek
657
명상 명상을 하다
Meditasyon
658
귀 기울이다
İlgi ve merakla dinlemek, kulak vermek
659
타고나다 을/를 타고나다
Doğuştan olmak
660
간염
Hepatit
661
위염
Gastrit, mide iltihabı
662
장염
İnce bağırsak iltihabı
663
폐렴
Zatürree, batar
664
뇌졸중
Beyin Felci, inme
665
당뇨병
Şeker hastalığı
666
심장병
Kalp hastalığı
667
동맥경화
Atardamar (arter) sertleşmesi
668
심장 – 심장질환
Kalp - kardiyopati
669
Mide
670
혈관
Damar
671
1) Karaciğer 2) Ara, arası
672
췌장 (인슐린)
Pankreas (insülin)
673
Akciǧer
674
Bağırsak
675
장기 장기 이식
Vücudun iç organı Organ nakli
676
신체의 부
Vücudun kısımları
677
+ 병 - 성인병 + 불치병 - 난치병
+ Hastalık - Yetişkin hastalığı + İyileşmeyen hastalık (AIDS gibi) - Tedavisi zor olan hastalık
678
큰일 나다
Önemli iş ciddi meselenin ortaya çıkması
679
한귀를 듣고 한 귀를 흘린다
Bir kulağından girip diğer kulağında çıkmak
680
+ 유전 - 유전적 + 유전이다 - 유전이 되다 + 유전 인자 - 인자 N이/가 N에게/함테 유전되다 유전 공학 유전자
+ Gen - Kalıtımsal + Kalıtım - Kalıtım + Irsi, gen, genetic - Faktor
681
더위를 타다 추위를 타다
Sıcağı fazla hissetmek Soğugu fazla hissetmek
682
사교성 사교성이 있다 사교적이다 ↔ 낯을 가리다
Sosyallik, sokulganlık ↔ Asosyallik
683
두려워하다 = 무서워하다 두렵다 두려움
Korkmak, endişe etmek, endişelenmek Korku veren, korkunç; endişeli Belirli nesneler veya durumlar karşısında duyulan, ürküntü, yılgı
684
일부 ↔ 전체
Kısım, parti ↔ Bütün, hep
685
전자 전자+N
Elektron, elektronik
686
고객센터
Müşteri servisi
687
벽걸이
Duvara asılı, duvara asılı televizyon, duvara askılı klima
688
설치하다
Kurmak, donatmak, kondurmak
689
나흘
Dört gün
690
+ 인수증 - 인수하다 + 인수자
+ Satın alma belgesi - Teslim almak, almak, kabul etmek + Satın alan kişi
691
반품 반품하다
İade ürün Ürün iade etmek
692
분명히 = 분명하게 = 확실하게 = 확실히 = 정확히 분명히+ V/A
Katiyen, aleni olarak, açıkça, şüphesi
693
구입
Alış, alışveriş
694
규정
Tüzük, nizam, düzen, belirleme
695
배송
Nakliye onayı
696
하자 = 흠= 이상 = 문제 하자가 있다
Defo, hasar, kusur Kusurlu
697
품질보증서
Ürün garantisi
698
일상생활
Günlük yaşantı
699
15 일 = 보름
15 gün
700
1) Koton 2) Sayfa, yüzey 3) Bucak, mahalle
701
상표
Etiket, marka
702
떼다 = 뜯다 / 발급 받다, 하다 N을/를 떼다 옷에 상표를 떼네요
Ayırmak, koparmak, çekerek çıkarmak
703
주민
Vatandaş, ahali
704
+ 틀다 을/를 들다 - 끄다 + 잠그다
+ To turn, to turn on, to change, çevirmek, çeşmeyi açmak - To turn off + Çeşmeyi kapatmak
705
휴식= 쉼 휴식하다 휴직을 취하다
Mola, ara
706
어쩔 수 없다 = 할 수 없다
Kaçınılmaz, zorunlu, mecburi, çaresiz
707
+ 피해 피해를 주다/ 입히다 피해를 입다/보다 피해가 나다 에/에게 피해가 가다 있다 / 생기다 kullanılmaz - 피해를 입다 = 받다 ↔ 피해를 주다 / 끼치다/ 입히다
+ Hasar - Zarar görmek
708
무시하다 (V) = 모른척하다
İhmal etmek, önem vermemek, sırt çevirmek
709
해 해를 끼치다/ 입히다 해를 입다 해가 되다 = 해롭다
Harm, damage, zarar
710
+ 손해 - 손해를 끼치다/입히다 + 손해를 보다/ 입다 - 손해배상 + 보상 - 배상
+ Zarar, ziyan - Para kaybına neden olmak, para zararına uğratmak + Para kaybetmek, para zararına uğramak - Tazminat + Hukuka aykırı davranış için maddi tazminat - Yasal bir eylemden kaynaklanan zarar ve tazminat
711
Dayak, patak
712
인상하다 = 올리다 ↔ 내리다 = 인하하다
Yükselmek ↔ Fiyat indirme
713
댓글 답글 악플
Yorum Yoruma yorum yasmak (İnternette) kötü yorum
714
벌금
Ceza parası
715
권위적
Otorite, yetkili
716
일방직
Tek taraflı
717
설치다 잠은 설치다 ↔ 숙면을 취하다
Soldan sağdan koşmak To do not get a good night’s sleep ↔ To get a good night's sleep
718
부스럭거리다 = 부스럭 대다 부스럭거리는 소리가 난다
Hışırdatmak
719
도대체
Acaba, acep
720
맞추다
Ayarlamak, uydurmak, uymasını sağlamak
721
본의 아니게 ↔ 일부러 = 고의로 = 고의적으로
İstemeden, gayri ihtiyarı ↔ Bilerek, kasten, kasıtlı olarak
722
방해방해를 하다 = 방해가 되다
Engel, mahzur
723
따지다 는지 따지다
Ölçüp biçmek, itiraz etmek
724
고발하다 고소하다
Yakınmak, şikayette bulunmak, şikayet etmek (polise ya da yetkili kişiye) 1) Adalete teslim etmek, suçlamak, polise şikayette bulunmak 2) Kavrulmuş susam veya susam yağıya benzemek (tat)
725
+ 부인하다 - 시인하다 부인하다 ↔ 시인하다 + 인정하다 = 시인하다 = 긍정하다 = 수긍하다 N 응/응 인정하다 ↔ 부인하다 = 부정하다 - 부정하다 = 부인하다 N 을/를 부정하다 ↔ 인정하다 = 시인하다 = 긍정하다 = 수긍하다
+ İnkar etmek, reddetmek - Onaylamak, kabul etmek + Kabul etmek ↔ Reddetmek - Yalanlamak, çürütmek
726
합의하다 ~ 에 합의하다 ~ 기로 합의하다
Aralarındaki düşünce, görüş veya çıkar ayrılığını, karşılıklı ödünlerle kaldırarak uyuşmak, uzlaşmak, anlaşmak
727
말다툼하다 = 말싸움하다
Tartışmak, atışmak; kavga etmek
728
층간 흡연 층간 소음
Katlar arasında sigara içmek Katlar arası gürültü
729
아침형 인간 저녁형 인간
Güne erken başlayan insan Akşam insanı
730
분쟁 분쟁 (하다)
Çekişme, kavga, çatışma, bozuşma Çatışmak, bozuşmak, çekişmek, kavga etmek, çarpışmak
731
폭력을 쓰다 폭행죄
Şiddet kullanmak Saldırı
732
신고하다 - 신고(를) 하다
(ilgili makama) ihbar etmek, bildirmek
733
보호 센터
Koruma merkezi
734
통+ 부정 V 통 = 아주 = 정말 통 모르겠다 통 열릭이 없다
Really, completely, totally
735
낮이고 밤이고 = 낮에도 잠에도 = 밤낮으로
Gündüz ve gece
736
소용이 없다
Faydasız
737
경고
Uyarı
738
권리 을/ㄹ권리
Hak, tapu, senet, adalet
739
콩콩거리다
Biraz yüksek sesle vur (aşağıda yaşayanlara ayağını vurarak vurmak)
740
끙끙거리다
Sızlanmak, inlemek, inildemek
741
가까이 ↔ 멀리 다가서다 = 가까이 가다 N이/가 N에/에게 다가서다
Yakında, … yakınında; hemen hemen ↔ Uzak, uzakta Yaklaşıp durmak, yaklaşmak
742
남다 N이/가 남다 살아남다
Kalmak, durmak Survive, hayatta kalmak, kurtulmak
743
치- N(숫자)치
1) Belirli bir süre için miktar ve maliyet: 3일 치 약, 1년 치 학비 (Yaklaşık 3 günlük, 1 yıllık öğrenim ücreti) 2) Fiyat miktarı: 아줌마, 사과 5천 원 치 주세요. (Ajumma, bana bir elma için 5.000 won ver.)
744
종류 여러 종류 종류가 같다/ 다르다/ 다양하다
Cins, bicim, çeşit
745
공간 생활 공간 /학습 공간 / 후식 공간 / 문화 공간
Alan, meydan, saha, açık, açıklık, ara, boşluk, uzay
746
+ 개발 - 개발하다 = 발전시키다 + 신약 개발 자기 계발하다 농력 계발하다 - 자기계발을 하다
+ İmar, kalkınma - Geliştirmek (Ülke, toprak, ürün vb), kalkınmak, iyileştirmek, bayındırmak + Yeni ilaç geliştirme 계발하다 Gelişmek (yeterek vb) Kişilik geliştirmek, yetenek geliştirmek - Kendini geliştirmek
747
윷놀이
Yutnori (geleneksel Kore masa oyunu)
748
제기차기
Jegi vuruşu
749
연날리기
Uçurtma uçurmak
750
그네뛰기
Salıncak, sallanmak
751
씨름
Kore güreşi
752
널뛰기
Kore geleneksel tahterevalli oyunu
753
줄다리기
Halat çekme
754
강강술래
Geleneksel Kore dansı
755
소꿉놀이
Evcilik oyunu
756
닭싸움
Tek ayaklı kavga
757
수건돌리기
Mendil bırakma, yağ satarım bal satarım oyunu
758
고무줄놀이
İp atlama
759
후후
Püflemek
760
흘리다 N을/를 흘리다
Terlemek, kanamak, akıtmak, (su, sıvı vb) dökmek, dikkatsizce bir şeyi düşürmek
761
달콤하다 = 조금 달다 (곰정적인느낌)
Tatlı, şekerli
762
달콤삼삼하다
Tatlı ve ekşi tat
763
쌉쌀하다
Acımsı bir tat
764
짭짤하다
Biraz tuzlu ve iyi
765
매콤하다
Acımsı, acımtırak
766
새콤하다
Oldukça ekşi olan
767
떫다
Buruk (acı) tat, olgunlaşmamış meyve tadı
768
비리다
Balık kokulu, çiğ balık kokusu
769
Lezzet, ağız yoluyla alınan tat
770
쓰디쓰다
Oldukça acı (bitter acılığında)
771
매큼하다
Baharatlı
772
익다 익히다
1) Olgunlaşmak, tam pişirmek, mayalanmak 2) Alışmak, (Yüzünü) tanımak Olgunlaştırmak, bir besin maddesini gerektiği kadar ısıda tutarak yenebilecek bir duruma getirmek, pişirmek
773
우연히
Kazara, rastgele, tesadüfen
774
세대 세대 차이 신세대 ↔ 구세대
Nesil, kuşak Kuşak farkı Yeni nesil ↔ Eski nesil
775
게다가
Bundan başka, ayrıca, bir de, hem de, üstelik
776
용어
Terim, deyim
777
마찬가지이다
Aynı, tıpkısı, hem de
778
번역
Çeviri, tercüme
779
거절하다 ↔ 받아들이다 수용도 수용하다 = 받아들이다 Benimsemek, kabul etmek
Reddetmek, kabul etmemek, geri çevirmek ↔ Benimsemek, kabul etmek Benimseme, kabul etme Benimsemek, kabul etmek
780
격려하다 = 힘내
Cesaret vermek, körüklemek
781
고백하다 = 나 너 좋아
İtiraf etmek
782
농담하다
Şaka etmek, alay etmek
783
재촉하다 = 빨리빨리해
Aceleleştirmek
784
칭찬하다 = 잘 했어
Methetmek, övmek, alkışlamak
785
+ 비난 - 비난하다 + 비난이 일다
+ Tenkit, sitem, suçlama - Tenkit etmek, kötülemek, sitem etmek, suçlamak + Suçlamalar havalarda uçuşuyor
786
정부
Hükümet
787
쓸데없다
Yararsız, gereksiz, boşa giden
788
새까맣다
Simsiyah, çok kara, kapkara
789
답사
Cevaplama
790
관찰하다 관찰력
Gözlemlemek, gözlemek Gözlem, kişinin gözlem yeteneği
791
그만이다 = 가장 좋다
1) O kadar, excellent, great 2) Durdurmak, bırakmak
792
벅차다
Gücü yetmez, gücü ötesinde
793
정보 정보를 주다/ 얻다 정보를 공유하다/ 나누다
Bilgi, information
794
공유하다
Paylaşmak
795
색다르다 = 이색적이다 = 독특하다 = 특이하다 N 이/가 색다르다 ↔ 평범하다 독특하다
Değişik, olağan dışı, tuhaf, farklı ↔ Normal, sıradan, olağan Orijinal, eşsiz, özel
796
체험하다
Tecrübe etmek, denemek
797
취미활동을 하다
Hobi yapmak
798
선크림을 (자외선 차단제) 발라다 (바르다) 선크림 = 자외선 차단제
Güneş kremi sürmek
799
나날이
Günden güne, gün be gün
800
목록
Katalog
801
유통기한
Son kullanma tarihi
802
산지
1) Dağlık bölge 2) Ürün veya mahsulün çıktığı yer
803
훗날
İlerde, yarın
804
과거
Geçmiş, geçmiş zaman, dün
805
현재
Şimdi, şu anda
806
미래 미래학
Gelecek, yarın Gelecek bilimi
807
중세 근대 현대
Orta çağ Yakın çağ Modern çağ, şimdiki zaman
808
세기
Yüzyıl
809
시대
Çağ, devir
810
시절
Zaman, gün
811
중매
Çöpçatanlık, görücülük
812
결혼 적령기
Ergen, gelinlik, evlilik için uygun yaş
813
갖추다
Hazırlanmak, donatılmak, hazırlamak, elinde bulundurmak
814
기혼 결혼관 Evliliğe bakış N관: 교육관, 가치관, 세계관, 인생관
Evlilik Evliliğe bakış
815
맞벌이 맞벌이를 하다 맞벌이 부부 외벌이
Çift gelir Tek gelir
816
선호도 선호하다
Rağbet, ilgi Tercih etmek, beğenmek, istemek, diğerlerinden daha üstün görüp ona yönelmek, istekle karşılamak
817
미혼
Bekarlık
818
이혼
Boşanma
819
재혼
Yeniden evlenmek
820
파혼
Nişanı bozmak, ayrılmak
821
혼기
Evlilik çağı, yetişkin
822
혼담
Evlilik
823
감시
Gözetim, nöbet, gözetme
824
안심
Rahatlama, ferahlama
825
안전 안전도
Emniyet, güvenlik Güvenlik, emniyet
826
제약
Kısıntı, kısma, azaltma
827
선용 ↔ 악용 악용되다
Kullanışlı, yararlı, good use, use well ↔ Faydalanmak, kötüye kullanmak İstismarcılık, kötüye kullanmak
828
침해
İhlal, tecavüz
829
인권
İnsan hakları
830
소유권
Mülkiyet, sahiplik
831
재산권
Mülkiyet hakkı
832
저작권
Telif hakkı, yayın hakkı
833
초상권
Portre hakkı
834
시고방식
Zihniyet, düşünüş
835
보수적이다 보수적 ↔ 진보적
Muhafazakar, tutucu, gerici
836
개방적 개방적 ↔ 폐쇄적
Açık fikirli, açık olma
837
개성적 개성적 ↔ 획일적
Karakteristik
838
독립적 독립적 ↔ 의존적
Bağımsızlık, serbest
839
의존적 독립적 ↔ 의존적
Bağımlı
840
진보적 보수적 ↔ 진보적
İlerici
841
폐쇄적 개방적 ↔ 폐쇄적
Dar kafalı, açık fikirli olmayan
842
획일적 개성적 ↔ 획일적 획일적인 = 모두 똑 같다 ↔ 다양하다 N 이/가 획일적이다
Monoton, tekdüze, hep aynı Hepsi aynı, tek düze
843
N 적 + 이다
N적 + 인+ N N적 + 으로 V
844
직장
İş yeri
845
+ 의식 - 의식 = 생각 + 의식적 의식적으로 을/를 의식하다 ↔ 무의식 - 의식 ↔ 무의식
+ 1) Şuur, bilinç, zihin 2) Merasim, tören 3) Yemek ve giyecek, geçim - Bilinç, şuur + Bilinçli, kasti - Bilinç, şuur ↔ Bilinçsiz, şuursuzluk
846
곱다
Hoş, güzel
847
신용하다
Emin olmak, güvenmek
848
유교 공자
Konfüçyüsizm Konfüçyüs
849
대를 있다
Bir nesile sahip olmak, erkek çocuğun olunca soyadının devamı
850
애를 쓰다
Çaba harcamak, emek vermek
851
성비
Cinsiyet oranı
852
+ 얻다 얻어 먹다 / 입다 / 쓰디 허락 / 신뢰 / 기쁨 얻다 = 구하다 Her zaman bu anlamda değil - 취득하다 = 얻다 + 거두다 = 얻다
+ Elde etmek, almak, bulmak - Elde etmek + Toplamak, biçmek, elde etmek
853
+ 신뢰 - 신뢰하다 = 믿다 = 신뢰가 가다 ↔ 을/를 불신하다 + 불신하다 = 의심하다 N 을/를 불신하다
+ Güven, inanma - Sığınmak, güvenmek ↔ Şüphe etmek kuşkulanmak + Şüphelenmek
854
잘못하면
Yanlışlık yapmak, aldanmak, yanılmak
855
+ 분석 N을/를 분석하다 N으로/ 로 분석 되다 - 동향분석
+ Analiz, çözümleme - Trend analizi
856
수집 N을/를 수집하다 =모이다
Toplama, derleme
857
정리 N을/를 정리하다 정리가 잘 되다
Düzeltme
858
외부기관
Harici ajans
859
선별하다
Elemek, seçmek
860
쏟아지다 N을/를 쏟아지다
Dökmek, akmak
861
헤매다
Dolaşmak, gezmek
862
부어오르다
Şişmek
863
깨닫다
Vâkıf olmak, bilmek, öğrenmek
864
효능
Yarar, fayda, bir şeyden elde edilen iyi sonuç
865
어지럼증
Baş dönmesi
866
무리 무리가 오다 / 무리가 되다
Kitle, insan topluluğu
867
다큐멘터리
Belgesel
868
+ 유익하다 = 이롭다 = 무해하다 N에/에게 도움이 되거나 좋다 - N에/에게 유익하다 ↔ 무익하다 ↔ 해롭 = 유해하다 - 유익성 유익성을 주다 유익이 되다 유익이 있다
+ Yararlı, faydalı ↔ Yararsız, faydasız ↔ Zararlı Zararlı - Verimlilik, fayda, yarar
869
일석이조 = 꿩 먹고 알 먹고
Bir taşla iki kuş vurmak
870
편성표
Tv guide, program, eşleştirme
871
연예오락
Sinema ve eğlence
872
시사교양
Güncel olaylar Kültür
873
+교양 - 교양을 쌓다 + 교양이 있다 / 없다 - 교양이 높다
+ Kültür, edep, ertem, terbiye - Eğitimli olmak + Eğitimli / Eğitimsiz - Yüksek eğitimli
874
찾아라 그곳
Orada bul, find the place
875
기획의도
Planlama niyeti
876
등장인물
Karakter
877
제작진 N진: 어떤 일을 하는 사람들의 집단 - 교수진, 의료진, 강사진
Yapım ekibi, film ekibi
878
시청자소감
İzleyicinin izlenimi
879
네티즌 = 누리꾼
Netizen
880
백과사전
Ansiklopedi
881
소감
Duygu, düşünce
882
혹은
Veya, veyahut
883
이것 없이 살아보기
Living without this
884
연말연시 연말 연시
Yıl sonu ve Yeni yıl Yıl sonu Yeni yıl
885
영상채팅 = 화상채팅 = 페이스 타임 = 페이스톡
Görüntülü sohbet
886
+ 마주보다 N와/과 마주보다 - 마주 앉다 + 마주 오다
+ Yüz yüze bakmak N와/과 마주보다 - Yüzyüze oturmak + Yüzyüze bakarak karşılıklı yürümek
887
고생 끝에 낙이 온다 = 고진감래
Emeksiz yemek olmaz, sıkıntının sonunda zahmet gelir, Nisan yağmurları Mayıs çiçeklerini getirir
888
덕을 보다 부모 덕, 자식 덕, 남편 덕, 부인 덕을 보다
Hayatını (birine) borçlu olmak
889
접속 접속을 하다 접속이 되다 ↔ 안 되다 접속 가능 ↔ 불가능 와이파이가 없어서 인터넷에 접속이 안 된다
Bağlantı, irtibat
890
사이트
İnternet sitesi
891
블로그
Blog
892
인터넷뱅킹
İnternet banking, e-banking
893
주고받다
Yazışmak, senetleşmek
894
불우하다 불우 이웃
Yardıma muhtaç olmak, endişesiz, dertsiz tasasız Dezavantajlı komşular
895
하늘을 날다
Fly in the air (sky), havaya uçmak, gökyüzünde uçmak
896
영화 속의 주인공이 되다
Bir filmde ana karakter olmak deyimi
897
한 폭의 동양화를 보다
Manzara o kadar güzel ki karşısında kendimi bir portreye bakıyor gibi hissediyorum
898
새가 날아오르다
Kuş gibi uçmak
899
오래 전부터 알고 지내오다
Birilerini uzun zamandır tanıyor hissinin olması (bu kişi ile yeni tanıştığımızda)
900
가는 말이 고와야 오는 말이 곱다
Nice words for nice words, tatlı söz söyle tatlı söz duy
901
가는 날이 장날이다
That’s bad timing, kötü zamanlama, bir iş yapıldığında aksi olma durumu
902
웟물이 맑아야 아랫물이 맑다
Balık baştan kokar, yavru kuş yuvada gördüğünü yapar
903
발 없는 말이 천리 간다
Bad news travels fast, kötü haber tez yayılır
904
친자실을 대하다
Öz evladın yerine koymak
905
무언가에 쫓기다
Birileri tarafından kovalanmak
906
꼬리가 길면 밟힌다
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar, misbehavior eventually catches up with one, an evil deed be discovered
907
소 잃고 외양간 고친다
İş işten geçtikten sonra önlem almak, mend the barn after the horse is stolen
908
아닌 뗀 굴뚝에 연기 날까
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz
909
금강산도 식후경
Aç ayı oynamaz
910
세 살 (적) 버릇 여든까지 간다
İnsan yedisinde ne ise yetmişinde de odur
911
그림의 떡
Boş umut, olmayacak dua
912
이열치열
Isıyı ısıyla yenmek (sıcak yaz günlerinde sıcak yemek yemek)
913
이심전심
Telepati, sözsüz anlaşma
914
부전자전
Armut dibine düşer, babasının oğlu, ağaça çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur
915
대기만성
Geç olgunlaşan, büyümüş de küçülmüş, zaman başarıyı getirir
916
유비무환
Tedbir tedaviden iyidir, başını derde sokup kurtulmak için uğraşacağına başını derde sokmamasını bil
917
다다익선
Fazla mal göz çıkarmaz
918
훔치다 N을/를 훔치다
Çalmak, çırpmak
919
종업원
Garson
920
구속
Gözaltı, tutukluluk
921
허탈하다 허탈감
Keyifsiz olmak, yıkılmak Umutsuzluk, dalgınlık
922
대책 대책을 새우다 대책을 강구하다
Önlem, tedbir Önlem almak Önlem almak
923
계기
Şans, fırsat, sebep
924
대비 대비하다
Karşılaştırma, kıyas, hazırlık Hazırlanmak, hazır bulunmak
925
서방 훈련
Batı eğitimi
926
소문 헛소문
Dedikodu, söylenti Aslı olmayan dedikodu
927
+ 드러나다 - 부각되다 = 드러나다 = 강조되다 = 떠오르다 이/가 부각되다 을/ 를 부각하다 + 속속들이 드러나다
+ Meydana gelmek - Dikkat çekmek, göze batmak + Ayrıntılı olarak ortaya çıkarmak
928
일과 일과가 끝나다 일과를 정하다 일과를 짜다 = 계획을 세우다
Günlük programı
929
빠뜨리다 물에 빠뜨리다, 바다에 빠뜨리다, 수영장에 빠뜨리다 반지를 빠뜨리다, 시계를 빠뜨리다, 열쇠를 빠뜨리다 빠뜨리다 나오다, 서류를 빠뜨리다, 이름이 빠뜨리다 ↔ 건지다
Suya düşürmek, düşürmek, unutmak, hızla batırmak, faka bastırmak, tuzağa düşürmek ↔ Kurtarmak, sudan çıkarmak
930
삼식 삼식이
1) Sağduyu, ortak akıl, common sense 2) Üç öğün Three meals a day, üç öğün
931
일어나다 어떤 일이 생기다 = 나다
Uykudan kalkmak, iyileşmek, kalkmak, meydana gelmek
932
란 (난)
Gazetede reklamın, resmin yerleri
933
만평 만평을 그리다 만평을 싣다
Hiciv, karikatür
934
사설
(Gazete) Baş editör yazısı
935
칼럼
Köşe yazısı
936
독자 투고 투고하다
Okuyucu gönderimi Bildirmek, göndermek (dergiye ya da gazeteye görüş yazısı gönderme)
937
머리기사
Başyazı
938
인사동정
Birinin selamına sempati duymak, mesela prof ın nerede ne okumuş, hangi makaleleri yazmış gibi yaptığı şeyler
939
보도기능
Basın işlevi
940
지도기능
Lider, takip etme
941
오락기능
Eğlence işlevi
942
광고기능
Reklam işlevi
943
사회면
Toplumsal makale yazısı
944
훑다
Göz gezdirmek
945
원고
Baskıya verilmek üzere hazırlanmış makale, kitap gibi gibi yazının aslı
946
비평하다
Eleştirmek
947
객관적 객관적이다
Objektif, nesnel Objektif
948
올바리다
Doğru, dürüst
949
비중 = 중요하게 생각하는 정도
Yoğunluk, özgül ağırlık
950
기레기: 기사+ 쓰레기
Gazeteci ve çöp birleşimi olan kelime
951
중계방송 (하다)
Naklen yayın
952
결승전 준결승 16 강, 8 강
Son maç, son karşılaşma Yarı final 16 takım, 8 takım
953
응원하다 응원단 = 서포터즈
Destek vermek, tezahürat yapmak Destek verme
954
부상 부상을 입다 = 당하다 부상자
Yaralanma, yara alma Yaralı, yaralanmış kimse
955
출전하다 ~에 출전하다
Yarışa katılmak
956
+ 복 - 복을 타고나다 + 복을 빌다 복을 주가 / 받다 복을 오다 N 복 웃으면 복이 와요 - 길흉화복 + 복주머니 - 복조리
+ Uğur, mutluluk - Kutsanmak, be born under a lucky star + İyi şans dilemek, pray to God for good luck - Uğurlu servet + Şans cüzdanı - Lucky charm
957
+ 운 운이 좋다/ 나쁘다 운이 없다 - 운이 다하다 운이 끼르다
+ Şans, kader, alın yazısı - Alın yazısı ya da şansın bitmesi, şansını tüketmek
958
불행 불행하다 불행이 찾아오다/ 닥치다 불행 중 다행이다
Uğursuz, afet
959
+ 운수 운수가 좋다 / 나쁘다 - 운수가 대통하다 / 불길하다
+ Talih - İyi şanslar / Kötü şans
960
재수 재수가 좋다/ 나쁘다 재수가 있다 / 없다
Şans, uğur, terbiyesiz Genellikle para ile ilgili şans ya da uğur
961
행운 행운을 빌다 행운이 오다
İyi şans
962
+ 운명 - 운명을 타고나다 + 운명을 맡기다
+ Kısmet, alın yazısı, kader - Kaderle doğmak + Kaderi bırakmak
963
네잎 클로비
Dört yapraklı yonca
964
미신
Hurafe
965
인류
İnsanoğlu, insan
966
논리
Mantık, doğru düşünme sanatı ve bilimi
967
비과학적 과학적 과학적↔ 비과학적
Bilim dışı, bilimsel olmayan Bilimsel
968
뒤떨어지다 ↔ 앞서가다
Geri kalmak, köhneleşmek (teknolojide, düşüncede, kıyafette) ↔ Önderlik etmek, önden gitmek
969
근거
Veri, ana unsur ↔ bul
970
신 신 앞에 맹세하다 맹세하다
Allah Yemin etmek
971
+ 귀신 - 처녀귀신 + 총각귀신 - 귀신같이 잘 안다 + 귀신처럼 알아맞하다 - 귀신이 곡할 일이다 + 귀신한테 홀리다
+ Hayalet - Evlenmemiş kadın hayaleti + Bekar hayalet - Hayalet gibi bilmek + Hayalet gibi tahmin et - Bu hayaletlerin söyleceği bir şey + Hayalet tarafından ele geçirilmek
972
악마 악마의 유혹
Şeytan Şeytanın cazibesi
973
천사
Melek
974
마녀 마녀 사냥 마녀를 몰다
Cadı Cadı avı Cadı sürmek
975
금기
Haram, yasak
976
도깨비 도깨비한테 홀리다
Goblin Goblin tarafından ele geçirilmek
977
민간신앙
Genel inanç, halk inancı
978
국화
Kasımpatı
979
짝수 홀수
Even number, çift sayı Odd number, tek sayı
980
사주
Burç
981
점치다
Öngörmek, tahmin etmek
982
더러 = 한테 = 에게 N 더러 + 는/은/ㄴ 다고, 라고 하다 (간접인용)
983
+사업 - 사업을 하다 + 사업이 잘 되다 - 사업이 망하다 + 사업에 실패하다 - 사업가
+ İş, meslek - İş yapmak + İşler iyi gidiyor - İş iflas ediyor + İş hayatında başarısız olmak - İş adamı, iş insanı
984
설마 걱정스럽게 질문할 때, 믿기 어려울 때, 믿고 싶지 않을 때 쓴다
Acaba
985
평생 평생 학습
Hayat boyu, ömür Yaşam boyu öğrenim, hayat boyu öğrenme
986
+ 사망 - 사망하다 + 죽음 - 죽다 + 숨지다 - 별세하다 + 죽음에 이르다 - 불멸 + 치명적이다
+ Ölüm - Ölmek, vefat etmek + Ölüm, vefat - Ölmek, can vermek + Ölmek, nefesi kesilerek ölmek - Vefat etmek, ölmek + Ölüme ulaşmak - Ölümsüzlük + Ölümcül, hayati bir mesele
987
성공 성공 ↔ 실패
Başarı Başarı ↔ Başarısızlık
988
승진 승진하다
Terfi, yükselmek Yükselmek , terfi etmek
989
+ 임신 - 임신하다 + 아이를 가지다
+ Gebelik, hamile - Hamile olmak + Çocuk sahibi olmak
990
+ 임신 중단 - 낙태 + 임신중절
+ Hamileliğin sonlandırılması - Kürtaj + Kürtaj, çocuk düşürme
991
+ 출산 - 출산하다 + 아이를 낳다 - 저출산 = 저출생 + 출산 장려금
+ Doğurma - Doğum yapmak, doğurmak + Doğurmak - Düşük doğum, doğumun az olması + Doğum teşviki
992
산후조리원
Doğum sonrası bakım, doğumdan sonra anne ve bebeğin kaldığı özel bakım yeri
993
+ 출생 - 출생하다 + 태어카다 - 출생연도 = 태와난해 + 출생증명서 - 출생신고
+Doğum, doğma - Doğmak, dünyaya gelmek + Doğmak, dünyaya gelmek - Doğum yılı = Doğum zamanı (emin değilim) + Doğum belgesi - Doğum kaydı
994
취업 취업하다
İşe girme, yeni işe başlama İşe girmek, işe başlamak
995
알아맞하다 (알다+ 맞히다)
Doğru tahmin etmek
996
인면
Yüz, human face
997
이민 귀화 ( 국제를 바꾸다)
Göçmenlik Uyruğunu değiştirme
998
성장하다
Büyümek, gelişmek
999
궁합 (을 보다)
Evlilik uyumu
1000
찝찝하다
Rahatsız, garip his
1001
+ 유아기 - 유년기 + 청소년기 - 청년기 + 사춘기 - 장년기 + 노년기
+ Bebeklik - Çocukluk, çocukluk çağı + Gençlik - Gençlik, delikanlılık + Ergenlik çağı - Yetişkinlik + İhtiyarlık çağı