Book 3-2 Flashcards

(376 cards)

1
Q

잔치 = 연회

A

Feast, ziyafet, şölen

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
2
Q

고생하다 = 수고하다 = 애쓰다

A

Zahmet çekmek, sıkıntıya katlanmak
To go through trouble

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
3
Q

빈대떡

A

A mung-bean pancake
Yesil soğan gibi şeylerle yapılan Kore’nin geleneksel pidesi

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
4
Q

안 그래도 = 그렇지 않아도

A

Actually, to be about to do something (even if it was not like that)

Bir şey yapmak üzere olmak (öyle olmasa bile)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
5
Q

회갑 잔치

화갑 잔치

회갑 잔치를 하다

A

60th birthday party

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
6
Q

돌잔치 = 첫 번째 생일

돌잔이

A

First-birthday party

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
7
Q

집들이

A

Housewarming (party)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
8
Q

차례

차례를 지내다

차례를 모시다

A

Memorial service (ceremony)
Ölülere hazırlanan yemek masası

Order, turn, go, table of contents

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
9
Q

친척집

A

Relative’s house

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
10
Q

시키다

A

Ismarlamak, buyurmak, yaptırmak

To make, get (sb to do), order

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
11
Q

식구

A

Family member

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
12
Q

애인

A

Lover

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
13
Q

과장님

A

The head of a department, daire müdürü

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
14
Q

산꼭대기

A

Dağın tepesi, mountain peak

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
15
Q

과부하

A

Aşırı çalışmak, aşırı yüklemek, overload

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
16
Q

벼력치기

A

Sınav öncesi yoğun çalışma, cram

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
17
Q

취향

A

Zevk, eğilim, taste

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
18
Q

A

Hey

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
19
Q

준비 중이다

N 중이다 V는 중이다

A

Hazır duruma getirmek

To be in preparation

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
20
Q

아까

A

A while ago

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
21
Q

안부

A

Selamları iletme, regards
Uzun zamandır konuşmadığımız kişilere

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
22
Q

안부를 전하다

한국 여행을 하고 돌어가는 고향 친구에게 우리 부모님께 안부를 전해 달라고 부탁했다

A

Selam söylemek

Say hello

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
23
Q

안부를 묻다

고향에 돌아간 친구가 2급 때 반 친구들 모두 잘 지내냐고 안부를 묻었다

A

Selamlamak, keyif sormak
To inquire (ask) after

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
24
Q

안부가 궁금하다

오늘 우연히 조등학교 동창생을 길에서 만났다. 이런저런 이야기를 하니까 그 때 친구들의 안부가 궁금해졌다.

A

Nasıl olduğunu bilmek istiyorum

I want to know how you are doing

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
25
안부 전화를 하다 한국에 유학 온 뒤로 일주일 한 번씩 고향에 계신 부모늠께 안부 전화를 한다.
To call to say hello
26
안부 편지를 쓰다
To write a greeting letter
27
안부 문자를 보내다 친구한테 잘 지내냐고 휴대 전화로 안부 문자를 보냈다.
To send (text) one's regards to
28
안부 인사를 드리다 어제는 할머니 댁에 안부 인사를 드리러 갔다.
To give greetings
29
편찮으시다 = 아프다
To be sick, ill büyüklere söylenen hali
30
아깝다 = 아쉽다
Acınacak, acıklı, yazık olan To be wasteful
31
직후 직전
Immediately, bir olay olduktan hemen sonra .........den tam önce
32
식 = 방식 = 방법
In (a certain) way
33
신입생 = 새내기 = 신참 = 신입 신입생을 모집하다 재학생
Freshman Enrolled student (registered) student
34
오리엔테이션 = 예비교육
Orientation
35
곡 = 노래 = 곡조
A counting unit for songs, (a piece of) music; (곡조) tune, melody
36
신입생 환영회
Yeni gelen öğrenci karşılama partisi Welcome party for the freshmen
37
회비 회비를 모으다 회비를 내다
A (membership) fee, school support fees
38
뒤풀이 뒤풀이하다 뒤풀이에 가다
After party
39
선배 후배 직속 선배 신구 대면식
Senior Junior
40
일단
First
41
그냥
Just
42
장기 자랑 장기 자랑하다
Talent show
43
쫄깃쫄깃하다 면발이 탱글탱글하다
To be chewy, (면 등이) al dente The noodles are firm
44
걸리다
Asılmak, yakalanmak, takılmak, tutulmak, To hang, be hung, catch, be caught
45
공감하다
Sempati duymak, …e katılmak To sympathize with, empathize with
46
뒷골목
Arka sokak Backstreet, alley(way), back alley
47
저희 = 우리
We
48
슬슬 = 서서히 = 천천히 피하다
Yavaş yavaş, yavaşça Slowly, softly, gently, lightly Kaçmak, kaçınmak
49
회식
Office dinner
50
참석하다 = 가다 = 참가하다 참여하다 ↔ 불참하다 = 빠지다
e katılmak, to attend (a meeting) - benim düğünüme gelen misafirler - festivalde bilet alıp gelenler Katılmak, bir topluluğa girmek, ortak olmak, to participate, get involved -festival var ve ben festival çalışanıyım Katılmamak, to not attend, not participate, be absent
51
잔뜩 = 가득 = 곽 = 많이
Aşırı derecede Highly
52
기대하다 = 고대하다 = 바라다 기대에 어긋나다
Bir şeyin olmasını istemek, ümit bağlamak, beklemek To expect Beklentilerin altında kalmak
53
2차
2nd round
54
회의
Konferans, toplantı Meeting, conference, council, convention
55
야유회 야유회를 가다 야유회를 개최하다 소풍
Açık alan partisi (organize edilmiş piknik) Picnic, excursion, outing, gezi Picnic
56
동호회 = 동우회 = 서클
Club, society, aynı hobiye sahip insanların bir araya geldikleri grup
57
업무 모임
Business meeting
58
친목 모임 친목 = 화목 = 친선
Dostluk toplantısı Social gathering
59
단합 모임
Gathering of unity, birlik buluşması
60
연수
Seminer, eğitim alma, training
61
부서
Department, bölüm
62
오해하다 = 곡해하다 = 왜곡하다 오해 = 곡해 = 왜곡 오해를 날다 오해를 풀다 오해를 사다 오해를 하게 하다 오해를 살 행동 ↔ 이해
To misunderstand, yalnış anlamak Misunderstanding To cause misunderstanding To resolve a misunderstanding To create a misunderstanding, yanlış anlama, anlaşmazlık To lead to misunderstanding To misleading behavior ↔ Anlama, understanding
63
폭탄주
A glass of beer with smaller glass of whiskey submerged in it
64
산낙지
Sliced Raw Octopus
65
마술 = 요술 마술을 부리다
Magic
66
건의하다 = 제안하다 건의 사항
To propose, önermek
67
회신하다 회신 = 답장 = 답신
To reply, answer Reply, answer
68
목적 = 목표 = 취지 목적 도달하다
Hedef, amaç, to have a purpose Purpose Ulaşmak, varmak, gelmek, to reach , arrive (at/in)
69
어떡하다 어떡하면 어떡하든 어떡든지
What should I do?
70
그만 = 바로 = 곧바로
Artık, o kadar; ondan başka yok By mistake
71
일기장 = 다이어리 = 일기 일기장을 쓰다 일기장을 적다
Diary, günlük defter
72
비밀 비밀을 지키다 비밀을 누선하다 기밀 (Gizli sırlar Ülke sırları gibi)
Secret
73
내용
Content, içerik
74
실수하다 = 불찰 = 과실 실수를 저지르다 실수를 범하다
Yanlışlık yapmak, yanılmak To make a mistake, make a slip
75
잘못하다 = 그르지다 ↔ 잘하다
Yanlışlık yapmak, aldanmak, yanılmak To make a(n) mistake (error), choose the wrong one
76
착각하다 = 오판하다 착각(N)
Bilmeden bir yanlışlık yapmak, yanılgıya düşmek To delude oneself, mistake, be mistaken
77
잊어버리다 = 까먹다 = 깜빡하다
To forget, unutmak
78
조심하다 = 유의하다 = 주의하다
Dikkat etmek To be careful, beware (of), watch (out)
79
녹다
Çözülmek, erimek, eritilmek To melt, run, dissolve, warm (up), get warm
80
생강차
Ginger tea, zencefil çay
81
할 수 없이
Unavoidably, kaçınılmaz biçimde
82
제대로
Düzgün bir şekilde, properly İyi, beklendiği gibi; olduğu gibi
83
렌즈
Contact lens
84
멀리서
Uzak, uzakta, from far away
85
친하다
To be close Aralarında sıkı ilgi bulunan, yakın
86
끼리 복수 N -끼리 사람들끼리 자기들끼리
Among ourselves (themselves)
87
비위생적이다 ↔ 위생적이다
Unhygienic Hygienic
88
불평하다 = 투덜대다 불만이다 불평불만이 많다
Şikâyet etmek, sızlanmak, yakınmak To complain Hoşnutsuzluk, dissatisfaction
89
사이 사람과 우정 사이
Relation, ilişki (öğretmen - öğrenci ilişkisi)
90
방문 예절
Visiting manners
91
언어 예절
Language manners, konuşma nezaketi
92
전화 예절
Telephone manner
93
맨발
Yalın ayak, bare foot
94
무례하다 무례하네요
Küstah, saygısız davranan To be rude, impolite, insolent
95
혼현인
Değişik ırkta ana babadan doğmuş olan (kimse), melez
96
손각기를 끼다
El ele tutuşmak
97
동성 = 동종 이성 여자친 남자친
The same gender The opposite[other] sex Sadece kız arkadaş Sadece erkek arkadaş
98
친근감 친근감이 느껴지다 / 들다 ↔ 거리갑
Yakın olma durumu (duygusal olarak) Birine karşı sevgi ve ilgi duymak ↔ Samimiyetsizlik, içtensizlik, mesafeli olmak
99
표현 = 형용 = 표시 = 묘사 표현이 서투르다 표현하다 = 형용하다 = 묘사하다
İfade, anlatım, deyiş Expression To be poor at expressing oneself İfade etmek, to express
100
다닥다닥 = 따닥따닥 다닥다닥 붙다
In clusters, küme, salkım
101
개성 = 특성 = 특징
Individual character
102
꾸미다 = 다듬다 = 가꾸다
Süslemek, tasarlamak To decorate
103
문화 충격
Culture shock
104
들르다 = 거치다
Uğramak, yola devam etmek üzere, bir yerde, kısa bir süre kalmak To drop by
105
부담 부담되다 부담스럽다
Yük, zahmet, sorumluluk, burden
106
직접적으로 ↔ 간접적으로
Directly ↔ Indirect, in a roundabout way
107
그럴 리가요 (설마) ile birlikte kullanılır 설마 그럴 리가요
No way, imkanı yok, tabii ki hayır
108
오히려 = 도리어
Tersine, aksine, rather
109
볼일 = 용무 = 용건
Something to do (Halledilmesi gereken) İş
110
사과하다 = 용서를 빌다
To apologize, özür dilemek
111
변명하다 = 핑계를 대다
To make an excuse, justify Gerekçe göstermek, bahane göstermek Bahane üreterek özür dilemek
112
용서를 빌다 = 사과하다
To beg (ask, plead) for sb's mercy (forgiveness), ask (beg) sb's pardon (for) Birinin merhametini (bağışlamasını) dilemek (dilemek, yalvarmak), birinden af dilemek (için)
113
양해를 구하다 = 이해를 바라다
To ask to be excused, mazur görülmesini istemek, anlayışına sığınmak
114
알람이 맞추다
Alarm kurmak
115
성적
Grade, results
116
신경 쓰다 / 쓰이다 신경 끄다 / 신경 꺼
To be concerned about To put one's mind off
117
봐주다
Göz kulak olmak, destek olmak Anlayış göstermek, tolere etmek
118
당황하다 당황스럽다
Panik olmak, afallamak, şaşırmak
119
행동 = 동작 = 행위
Action, faaliyet
120
옳다 = 올바르다 ↔ 그르다
To be right Gerçek, doǧru, dürüst ↔ Yanlış, hatalı, sorunlu, kötü
121
횟수 횟수가 늘다 횟수를 거듭하다
The number of times To increase in frequency To repeat over and over again
122
부딪치디 = 맞부딧치다 문제에 부딧치다
Hızla değmek, çarpmak, vurmak To bump against Belaya girmek, to run into a problem
123
계속 = 연속 = 줄곧 계속되다 = 계속하다
Sürekli, devamlı, kesintisiz olarak Continuously
124
화해하다 = 화회하다 ~ 와/ 과 화해하다
Uzlaşmak, barışmak To reconcile, settle, compromise
125
이해하다 = 알다 = 알아듣다 을/ 를/ 으로 이해하다
Öğrenmek, sezmek, anlamak, bilmek To understand, comprehend, figure out
126
알아듣다 = 이해하다 = 알아먹다
Anlamak To understand, follow, see, (informal) get, recognize, make out
127
알아보다 = 식별하다 = 알다 살펴보다
Tanımak, farkına varmak, fark etmek To investigate, check (up on), search, look into, inquire, see, recognize, identify, make out, remember Dikkatle bakmak veya araştırmak; ilgi ile bakmak
128
설득하다 = 타이르다 = 회유하다 설등당하다
To persuade, ikna etmek İkna edilmek, ikna edilme
129
컨닝을 하다
Kopya çekmek
130
민폐
Harm, bir sıkıntı
131
생색내다
Patronluk taslamak, küçümseme göstermek
132
위선적이다
İki yüzlü, özü sözü bir olmayan, riyakâr
133
상대방
Karşındaki
134
어색하다
Biçimsiz, münasebetsiz, rahatsız To be awkward
135
진심
İçten olma durumu, içten davranış, samimiyet The bottom of one's heart
136
무조건
Unconditionally, şartsız
137
효과적이다
Etkili To be effective
138
불만
Hoşnutsuzluk, hoşnut olmama durumu, yakınma Dissatisfaction
139
일정 = 스계줄
Schedule
140
전체
Bütün, hep All together
141
의논하다 = 논의하다 = 토의하다
Danışmak, istişare To talk about something
142
행사 = 이벤트 = 의식 행사를 하다 / 열다 / 치르다
Etkinlik, tören, olay, hadise Event, function, (special) occasion, ceremony
143
회원
Member, membership
144
준비물 준비물을 챙기다
Hazırlık malzemesi, gereç Supplies
145
교통편
Ulaşım araçları,trafik araçları (araba otobüs vb) Traffic facilities
146
진행 진행자
İlerleyiş Progress, progression Bir etkinliği veya eğlence programı gibi faaliyetleri yönetip sunan kişi
147
찾아뵙다
To go visiting
148
세면도구 = 새면구 치약
Tuvalet malzemeleri Diş macunu
149
스승
Teacher
150
도시락 (도시락을) 싸다
Lunch box To prepare the lunch box
151
간식 = 주런부리 입이 궁금하다 입이 심심하다
Snack, atıştırmalık Ne atıştırsak
152
잔디밭
Çimenlik meydan, çayır, çim Lawn,
153
구체적이디 = 세부적이다
Somut, gerçekliği algılanabilen, gerçek olarak var olan To be in concrete
154
나누다 = 분담하다 ↔ 합지다 = 합하다
Pay etmek, paylaşmak, pay ederek dağıtmak To share To combine, unite, join together
155
장점 = 강점 ↔ 단점 = 결정
Marifet, bilgi, ustalık, hüner Advantage Dezavantaj, disadvantage
156
맡다 = 담당하다
Üstüne almak, bir işi yapmayı kabul etmek To be responsible
157
비상약 = 상비약
Ilkyardım ilacı Medicine for emergency
158
어찌나 = 얼마나 = 어찌
So, ne kadar çok
159
발음 = 발성 억양
Telâffuz, söylem, söyleyiş Pronunciation Ses tonunun yükselip alçalma şekli
160
마침 = 때마침
Tam o sırada, o anda, derken Fortunately
161
시간이 나다 = 시간이 있다 = 여유가 있다
To have time
162
성별 = 성 성별을 구분하다
Sex, gender
163
국적 국적을 쓰다
Nationality, citizenship
164
모국어 = 모어 ↔ 외국어
Mother tongue, native language (tongue) ↔ Yabancı dil
165
기타
Other, etc.
166
교환 희망 언어
Exchange desired language
167
교환하다
Deǧiştirmek, değiş tokuş etmek
168
포기하다
Vazgeçmek, bırakmak To give up, disclaim, renounce
169
별나다 ↔ 순하다
Tuhaf, acayip, garip, değişik, özel ↔ Yumuşak, ılımlı, nazik
170
낯을 가리다
To hide face
171
조사
Particle
172
참고
Reference, atıf, referans
173
게시판
Bulletin board, pano, bülten
174
현지인
The natives, yerel
175
우정
Friendship, arkadaşlık, dostluk duygusu
176
상관없다
To have nothing to do, önemli değil, alakasız, fark etmez
177
표정
Facial expression, yüz ifadesi, mimik
178
어둡다
To be somber, hüzünlü
179
아무 아무리 (A/V 아/ 어/여 도)
Any, herhangi No matter how, ne kadar olsa da
180
말 못할
Hard to say
181
걱정을 하다
Endişelenmek
182
문제가 생기다
To come up against, a problem arises
183
충고를 하다
To give advice Bir kimseye yapması veya yapmaması gereken şeyler için söylenen söz, nasihat (Duyunca biraz moralin bozulduğu teavsiyeler)
184
의견을 말하다
To give (express, state) one's opinion (views) (on/about), set forth one's views Görüş, düşünce, fikir ,öneri sunmak
185
(기분이) 상하다 = 마음이 상하다
To be hurt (a person's feeling)
186
비상금
Acil durum parası
187
사표
İstifa mektubu, istifa
188
일자리
İş, Iş yeri
189
그만두다
Eskiden beri yapmakta olduğu bir şeyi artık yapamaz olmak Vazgeçmek, bırakmak, çekilmek
190
후회하다
Pişman olmak
191
보수
Ücret, iş gücünün ve emeğin karşılığı olan para veya mal
192
만약에
Keşke
193
해결하다 = 풀다
Halletmek, güç görünen bir olay veya duruma çözüm yolu bulmak, çözmek, düzeltmek To solve, settle, resolve, fix
194
적성 적성에 맞다 적성을 살리다
Yetenek, kabiliyet, aptitude Yeteneğe sahip olmak. Yeteneğini kullanmak
195
원서 원서를 내다 원서를 접수하다
Application form
196
결국 = 끈내 = 기어이
Elhasıl, nihayet, sonunda
197
입학하다 = 입교하다 ↔ 퇴학하다
Okula girmek, okula başlamak ↔ Okulu terketmek, okulu bırakmak
198
접수 시키다
Kabul etmek, to submit, teslim etmek
199
성적표 성적표를 받다 성적표를 기다리다
School record, karne Karne almak Karne beklemek
200
면접시험 = 구두시험 면접시험을 치르다 면접시험을 보다
An interview
201
그밖에 = 그 외에 = 기차 등 등
Besides, ayrıca
202
상담실
Counseling center (office) Rehberlik, danışma
203
상담 교사
Counseling teacher Danışman öğretmen
204
조언 조언을 구하다 조언을 듣다 / 받다
Öğüt vermek, nasihat vermek; akıl vermek Advice, (formal) counsel, tip (on), hint, advise Akıl danışmak Tavsiye almak
205
신청서 신청서를 배부하다 신청서를 제출하다
Başvuru formu Application form, letter of application To distribute an application Başvuru formunu teslim etmek
206
상담하다 = 면담하다 = 상의하다
Danışmak, nasihat vermek, öğüt vermek To consult, counsel
207
기출 문제
Sınavda çıkmış sorular
208
성수기
Yoğun Sezon
209
대학 수학 능력 시험 (수능)
Üniversiteye giriş sınavı
210
여쭈다 = 여쭙다
Söylemek, sormak
211
심사 심사하다
İnceleme, gözden geçirme Screeing
212
합격자
Başarılı aday Successful candidate
213
등록금
Kayıt ücreti Tutition fee
214
납부 납부하다 = 내다
Payment, ödeme, ödeme yapma
215
한국학
Korean studies
216
용지
Blank paper, kağıt
217
당장
Hemen, derhal Immediately
218
담임 선생님
Sınıf öğretmeni Class teacher
219
진학 진학하다
Okulda sınıf atlama
220
뵙다 뵈다
Kendisinden yaşlı veya büyüklerle görüşmek
221
뭐 = 무어 = 무엇
Bir şey; ne?; neden; ne dedin!, ne! Something
222
갑자기 = 돈연 = 급히 감작스레
Ansızın, anide, aniden Beklenmedik bir biçimde, bek-lenmeyen bir anda Unexpectedly
223
밤을 새우다 = 밤을 지새다
Geceyi uyumadan geçirmek To stay up all night
224
어쩐지 = 왠지
No wonder, nedense
225
돼지 우리
Domuz kümesi, çok dağınık ev
226
자판기
Otomatik içeçek makinesi
227
줄이다
Kısaltmak, küçültmek
228
………..미안하지만 아/어 줄 수 있어? (미안하지만 책 좀 빌려 줄 수 있어?) …………아/어 줄래? (책 좀 빌렾줄래?) …………아/어 줘라 (책 좀 빌려 줘라) …………을/ㄹ게 tam yaparken söyleniyor (책 좀 빌릴게) …………아/어도 돼? (그 책 좀 내가 봐도 돼?)
İstekte bulunurken kullanabilecek kelimeler
229
음치 몸치
Tone deafness, müzik kulağı iyi olmayan kişi Çabalasa da doğru ritimle dans edemeyen kişi.
230
괴장히
Çok, aşırı
231
부탁을 하다
Ricada bulunmak To ask a favor
232
부탁을 받다
Birinin ricasını almak To be asked a favor
233
부탁을 들어주다 들어주자 = 승낙하다
To do sb a favor, grant a request Rica veya dileği yerine getirmek
234
거절을 하다 = 거부하다 ↔ 승낙하다
Reddetme, geri çevirme, kabul etmeme, uygun bulmama To reject ↔ Uygun bulmak, razı olmak, onamak
235
거절을 당하다
Reddedilmek, geri çevrilmek To encounter refusal, ret ile karşılaşmak
236
필기하다 = 쓰다 = 적다
To take notes
237
한꺼번에 = 한번에 = 단숨에
Hep birlikte, hep beraber; Aynı anda, bir kerede At once
238
죄송하지만,……. 아/어 주세요 (죄송하지만, 사진 좀 찍어 주세요) 실례지만, …….아/어 주실 수 있으세요? (실례지만, 사진 찍어 주실 수 있으세요?) 죄송하지만, ……..아/어 주시겠어요? (죄송하지만, 사진 좀 찍어 주시겠어요?) 실례지만,……….부탁해도 될까요? (실례지만, 사진 부탁해도 될까요?)
Birinden bir şey isterken
239
~을/ㄹ 것 같아요 / 같다 미안해서 어쩌지? 좀 어려울 것 같다. 바쁜 일이 있어서 안 될 것 같은데 미안해. 그건 좀 힘들 것 같은데 그랬으면 좋겠는데...... 도와드리고 싶지만........ 밀씀은 감사하지만........ 죄송합니다. 다음에 기회가 있으면...... 생각해 보겠습니다. 다음에 연락 드릴게요.
İstenen isteği reddetme cümleleri
240
지나가다 = 지나치다 = 지나다 = 통과하다
Geçmek , bir yerden başka bir yere gitmek To pass by
241
내밀다 = 내놓다
Dayanmak, teslim etmek To hand over
242
기린
Giraffe
243
발짝 = 걸음 한 발짝 두 발짝 Bir adım İki adım derken
Adım, a step
244
물러나다 = 비켜나다 = 비키다 = 물러서다
Geri çekilmek, çekilmek, çıkmak To move backwards
245
독사진
Tek başına resim çekilmek
246
환기하다 환기 시키다
Havalandırmak
247
용돈
Harçlık, ufak tefek ihtiyaçlar için ayrılmış para Pocket money
248
추천서
Referans, bir kimsenin yararlığını, yeteneğini gösteren belge Recommendation letter
249
떨어지다
Yüksek yerinden düşmek, bitmek, ayrılmak, düşmek, kopmak To be separated
250
분명하다 = 확실하다
Açık durumda bulunmak, anlaşılır şekilde görünmek, bariz To be clear
251
도움을 청하다 = 도음을 부탁하다
Yardım istemek To ask for help
252
기술 = 방법
Technology, skill
253
무리하다 = 과도하다 = 정도가 심하다
Kitle, insan topluluğu, yığın Fazla olmak
254
조건
Şart, koşul Condition
255
발표
Presentation
256
순서 = 자래 순서를 정하다
Sıra, order Sıraya koymak veya sıra numarasını koymak
257
지방
Countryside, kırsal bölgeler
258
어렵다 ↔ 쉽다
Zor, sıkıntı veya güçlükle yapılan ↔ Kolay. basit, sıkıntı çekmeden
259
힘들다
Zor, sıkıntı veya güçlükle yapılan Enerji gerektiren zorluklar
260
불가능하다
To be impossible, imkansız
261
무식하다
Bilgisiz, cahil
262
못난이 인형
Çirkin veya budala kimse bebek
263
한여름 한겨울
Yaz ortası Kış ortası
264
승낙 = 혀럭 = 허가 = 허용 = 수락
İzin, approval
265
이기적이다 = 타산적이다 ↔ 희생적이다
Bencil, to be selfish ↔ Özverili, fedakâr
266
한계 = 제한
Sınır, limit
267
파악하다 = 이해하다 = 간파하다
To grasp, kavramak, sıkı sıkı tutmak, her yönünü anlamak, iyice anlamak, tam anlamak
268
쩔쩔매다 = 안정복못하다 (1) = 시달리다 (2)
Bir işle uğraşmak, meşgul olmak Sıkıntı çekmek To be at a loss
269
거래처 = 거래선 거래처를 바꾸다 거래처를 돌아보다
Müşteri (ticari) Business connection
270
귀하다 = 귀중하다 = 드물다 ↔ 하잖다
Kıymetli; asil; nadir, to be precious ↔ Değersiz, önemsiz, ufak
271
마중을 나가다 = 마중을 하다 = 마중을 가다 ↔ 배웅을 나가다
Karşılama (havaalanında birini karşılama), To go out and meet someone ↔ Uğurlama, yolcu etme
272
통역 통역을 하다 통역을 맡다 통역사
Interpretation, çeviri, tercüme Tercüme etmek Tercüman olarak hareket etmek Tercüman
273
곤란하다 = 난처하다 = 딱하다 주머니 사정이 곤란하다
Zor, sıkıntı, to be difficult Parasal zorluk
274
사장님
Patron, President, CEO (Chief Executive Officer)
275
사모님
Madam, one's teacher's wife
276
(이) 과장님
Manager, section chief (head)
277
부하직원
Junior staff, subordinate
278
발생하다
Birdenbire başlamak veya ortaya çıkmak
279
겪다
Maruz kalmak, karşılaşmak, başına gelmek
280
예보하다
To forecast, hava tahmini
281
싣다
Yüklemek, bindirmek
282
새치
Prematurely gray(ing) hair, beyaz saç
283
근로자의 날 근로하다
İşçi bayramı İş gücü, iş, çalışma
284
동갑 (같은 나이)
Yaşıt, yaşları birbirine eşit olan
285
상하다 상한 기분이 / 마음이 상하다
Hasar görmek, yaralanmak, çürümek
286
기운이 없다 = 힘이 없다 감기 기운
Enerjim yok, to have no energy
287
성의가 없다 ↔ 성의가 있다
To be insincere, samimiyetsiz ↔ Yüreklilik, içtenlik
288
수다를 떨다
Gevezelik etmek, boş konuşup bıkkınlık vermek
289
추억하다 = 기억하다 = 회상하다
To reminisce, anılarını anlatmak, güzel anıları hatırlamak Hatıra Memory, recollection, (formal) reminiscences To reminisce
290
유난히 = 유달리 = 남달리 = 특별히 = 각별히
İstisnai olarak, alışılmadık şekilde Especially
291
관련 =연관 = 관게 관련을 맺다
İlgi, ilinti, alāka, baǧ, baǧlantı Relation
292
말이 나온 김에 V는/은/ㄴ 김에
Hazır lafı açılmışken, aklıma gelmişken, laf arasında Speaking of which
293
회상 =추억 = 회고
Anı, hatıra, bütün anıları hatırlamak Remembrance, (formal) reminiscence, recollection
294
계획
Plan (for), program, scheme
295
상상 = 가상 = 공상 상상하다 상상을 뛰어넘다
Hayal, tasavvur, fantezi Imagination; (공상) (literary) fancy To imagine
296
반성 = 자각 = 성찰
Pişman olma; öz eleştiri, kendi yüreğine bakma, eski hataları hatırlama Self-reflection, self-examination, introspection
297
후회
Pişmanlık, tövbe To regret, (formal) repent, be sorry (for)
298
기대 = 고대 = 희망 기대에 어긋나다
Ümit, expectation, anticipation
299
외우다
Ezberlemek To memorize, learn (know) (sth) by heart, commit (sth) to memory
300
잔소리 = 설교 잔소리를 퍼봇다
Dırdır, sitem, gevezelik, tekdir Nag
301
그립다 = 보고 싶다
To miss
302
단짝 친구 = 짝궁 = 절친
Best friend
303
통통하다 = 똥똥하다 ↔ 마르다
Tombul, şişmanlamak To be chubby ↔ Zayıflamak
304
땡땡이치디
Okulu asmak, skip class
305
떠오르다 = 기억나다 = 생각나다
Hatırlanmak, hatıra gelmek To flash across one's mind
306
들키다 = 걸리다 = 발각되다
Yakalanmak, açığa vurulmak, bulunmak To be caught
307
평범하다 = 무난하다 = 예사롭다 ↔ 별나다 = 특별하다
Harcıâlem, herkesin alabileceği, hiçbir özelliği olmayan yeniliği olmayan, sıradan olmak To be ordinary ↔ Değişik, özel, alışılagelmişin dışında
308
보조개
Yüzdeki gamze
309
변하다 = 변동하다 = 바뀌다
To change
310
양쪽 = 쌍방 = 양측 ↔ 한 쪽
Both sides ↔ Tek taraf ,tek (el)
311
단층 ↔ 다층
One story building
312
발전되다 = 나아지다 = 항상되다 발전하다
To be developed To develop
313
시간이 흐르다 = 시간이 가다 = 시간이 지나다 = 시간이 지나가다 ↔ 시간이 멈추다
Time passes ↔ Zamanın durması
314
좋아지다
To improve, become better, get better
315
향상되다 = 발진되다 = 나아지다 = 늘다
To improve, enhance, make progress Yükseltmek, geliştirmek
316
늘다 = 커지다 = 많아지다 나아지다 = 항상되다
To grow, increase, rise, swell, be extended, gain (weight), çoğalmak
317
바뀌다 = 달라지다 = 교체되다 = 번하다
To chance
318
기미
Çil, güneşten dolayı yüzden oluşan çil
319
순진하다 순수하다
Saf ve temiz kalpli, saf ve dürüst Masum, günahsız
320
열정적이다
Gayretli, tutkulu
321
슬기롬다
Hikmetli, akıllı
322
정직하다
Dürüst, doğrucu
323
배려심이 많다
Göz önüne alma ve önem vermenin çok olması
324
성실하다
Sadık, vefakâr, sevgi bağlılığı olan
325
세월
Time, zaman
326
초고속
Super high speed, hızlı sürat
327
아쉽다
To feel the lack of, eksik, ihtiyaç duyulan
328
예전
The past, geçmiş zamanlar
329
어느새
In no time, habersiz, evvelce, ne çabuk
330
귀국하다 ↔ 출국하다
To return to one's country, kendi ülkesine dönmek ↔ yurt dışına çıkmak, çıkış yapmak
331
사정 = 형편 사정이 어렵다 Genellikle para durumu zorluğu
Situation, durum, hal, vaziyet Reason, circumstances, situation
332
바라다 = 원하다 N을/를 바라다 V기(를) 바라다 바람이 있어요
Bir şeyin olmasını istemek, ummak, beklemek To want
333
가정하다
Sanmak, farz etmek, var saymak To suppose, assume
334
추측하다 = 짐작하다 = 예측하다
To guess
335
예상하다
To forecast, expect, tahmin etmek
336
결과
Sonuç, netice, akıbet Result, outcome, consequence, effect
337
경우 V/A (으)ㄹ 경우 V/A 았/ 었/ 였을 경우
Case, circumstances, scenario, durum, hal
338
상황
Situation, conditions, circumstances Durum, gidiş, koşul Belirli bir durum Mesela kaza olduğunda ne olmuştu O durum - ambulans geldi insanlar yardım etti gibi
339
상태
Durum, mahiyet, bir şeyin kendi özelliğini kazanması için Condition, state
340
넉넉하다 ↔ 부족하다 / 모자라다
İhtiyacı karşılayacak kadar olan, yeterli olmak, kâfi Eksiklik, kıtlık, ihtiyaca yetmeyecek derecede azlık
341
지름길
Kestirme yol, kısa yol
342
실망하다 = 낙심하다 = 난담하다
Birine karşı kırgın duruma gelmek, gücenmek, incinmek To be dissappointment
343
만족하다 = 흡족하다 = 족하다 ↔ 불만족하다
To be satisfied, bir şeyi kendisi için yeter bularak daha çoğuna gerek görmemek, daha çoğunu istememek, yetinmek ↔ Memnuniyetsizlik
344
대통령
The president
345
태어나다 = 탄상하다 = 즐생하다
Doǧmak, to be born
346
천재 ↔ 바보
Genius, deha, üstün zekâ ↔ Aptal, enayi
347
이루다 = 달성하다 = 성취하다
To accomplish, başarıyla tamamlamak Yapmak, gerçekleştirmek, oluşturmak
348
결과적이로 = 결록적으로
Consequently, nitekim, akıbet, binaenaleyh
349
드디어 = 비로소 = 마침대
Finally, nihayet. sonunda, akıbet, artık
350
새롭다 = 신선하다 = 참신하다
New, yeni
351
가사 = 집안일
Household
352
판매되다 = 팔리다 ↔ 구매되다 = 매입되다
To be on sale, satılmak ↔ Satın almak
353
완벽하다 = 완전하다 = 빈틈없다 ↔ 허술하다
Kusursuz, mükemmel, eksiksiz, tam yetkin, to be perfect ↔ Gevşek ,salaş, laçka olmak
354
기능 = 성능 = 쓸모 기능하다
Function, fonksiyon, işlev
355
신기술
New technology, yeni teknoloji
356
신형 ↔ 구형
New model, yeni şekil, yeni model ↔ Eski model
357
신기록 신기록을 세우다 신기록을 깨다
New record, Rekor
358
신제품
New product, yeni çıkan mal, marka
359
신상품 신상품을 선보이다 신상품을 시판하다
New product, yeni ürün
360
나오다
To come (get, go) out, emerge (from) Çıkmak
361
팔표되다 = 공표되다 = 알려지다
To be published, be released, be rolled out Açıklanmak, ilan edilmek
362
나타나다 = 보이다 ↔ 사라지다
To appear, turn up Ortaya çıkmak, göstermek, görünmek ↔ Yok olmak, defolmak, ortadan kaybolmak, kaybolmak
363
밝혀지다 = 드러나다 = 알려지다
To be illuminated, be lightened, be brightened, be revealed, be disclosed Işıklanmak, çürütülmek, açıka çıkmak
364
알려지다 = 소문나다 = 알게되다
To become known (to) Açıǧa çıkmak, bildirilmek, bilinmek, tanınmak
365
발견되다 = 발굴되다
To be discovered, be found Keşfetmek, bulmak,v ar olduğu bilinmeyen bir şeyi bulmak
366
생산하다
Üretmek, yapmak, oluşturmak
367
반려 동물 반려자
Evcil hayvan
368
단순히 단순히 + V 단순히게 +V
Simply, sırf, tek
369
관계자
The person concerned, yetkili kişi
370
소비자
Consumer, tüketici
371
요구 요구하다 요구게 맞추다
Demand, talep, istek, arzu
372
응모하다
To apply for, müracaat etmek, kaydetmek
373
줄이다
Kısaltmak, küçültmek
374
그러게요
Aynen
375
건망증 치매
Unutkanlık Demans
376
단풍이 들다
Sonbahar yaprakları