Yaygın Prepositional Idioms 3 Flashcards
(176 cards)
1
Q
of age
A
reşit olmuş, 18 yaşından büyük X under age reşit olmamış
2
Q
of no avail
A
futile beyhude, boşuna, faydasız (in vain)
3
Q
off and on
A
on and off kesintili, zaman zaman
4
Q
off duty
A
görev başında olmayan, izinli
5
Q
offer somebody bribes
A
birine rüşvet teklif etmek
6
Q
on (that) date
A
o tarihte
7
Q
on a cruise
A
kısa deniz yolculuğunda
8
Q
on a diet
A
perhizde, diyette, rejimde
9
Q
on a large scale
A
büyük ölçüde
10
Q
on a tour/trip
A
turda, gezide (iş gezisi vb)
11
Q
on account of
A
— den dolayı, — nın yüzünden
12
Q
on air
A
yayında (radyoda, televizyonda)
13
Q
on all fours
A
dört ayak üzerinde
14
Q
on an empty stomach
A
aç karınla, boş mideyle
15
Q
on an expedition
A
keşif gezisinde
16
Q
on arrival
A
varınca, olaşınca
17
Q
on average
A
ortalama
18
Q
on board
A
binmiş, yüklenmiş (trene, uçağa vb. )
19
Q
on fire
A
yanmakta olan (bina vb )
20
Q
on foot
A
yürüyerek (by walk)
21
Q
on good/friendly terms with
A
birisi ile iyi geçinmek
22
Q
on guard
A
nöbette
23
Q
on his way (to)
A
— e doğru giderken, — nın yolunda (eve, okula, vb )
24
Q
on holiday
A
tatilde
25
on leave
izinde, izne çıkmış
26
on loan
ödünç olarak, borç para / ödünç verilen (kitap, kaset )
27
on my own
kendi başına
28
on no account
asla (under no circumstances)
29
on occasions
bazen, zaman zaman
30
on purpose
kasten, maksatlı
31
on sale
indirimli (for sale satılık )
32
on sight
görür görmez
33
on strike
grevde, greve çıkmış
34
on television
televizyonda
35
on the agenda
gündemde
36
on the alert
tetikte
37
on the basis of
on the strength of --- e dayanarak
38
on the brink/point of
--- nın eşiğinde, --- nın ucunda (yok olmanın vb)
39
on the contrary
tam aksine, tersine
40
on the decrease
azalan, düşüşe geçmiş X on the increase
41
on the dot
tam vaktinde
42
on the hour
saat başı
43
on the increase
artan, yükselişe geçmiş X on the decrease
44
on the other hand
diğer taraftan, öte yandan
45
on the outskirts
şehrin eteklerinde
46
on the phone
telefonda konuşmak, telefona sahip olmak
47
on the point of
--- mek üzere olmak (be about to do)
48
on the spot
hemen, derhal (on the spot decision anlık verilen karar)
49
on the spur of the moment
anlık verilen karar vb
50
on the strength of
-e dayanarak (delil, teori, kanıt vb )
51
on the tip of one’s mind/tongue
dilimin ucunda
52
on the verge of
on the edge of kenarında, eşiğinde
53
on the whole
genel olarak konuşmak gerekirse (in general)
54
on vacation
tatilde, tatile çıkmış (on holiday)
55
on/in behalf of
--- nın adına/namına
56
once again
once more bir daha, yeniden
57
once in a blue moon
once in a while kırk yılda bir
58
one by one
teker teker, birer birer
59
out of breath
nefes nefese
60
out of control
kontrol dışı
61
out of curiosity
out of interest sırf meraktan, merak ettiği için
62
out of danger
emniyette, tehlikeden uzak
63
out of date
tarih, geçmiş
64
out of debt
borcu olmayan
65
out of doors
açık alanda yapılan etkinlik
66
out of fashion
demode olan
67
out of interest
out of curiosity sırf meraktan, merak ettiği için
68
out of job
between jobs işsiz
69
out of kindness
sırf nezaketten/kibarlıktan dolayı
70
out of luck
(1) talihsiz, şanssız (2) sırf şans eseri
71
out of order
bozuk, dağınık
72
out of place
olmadık yere konmuş eşya, bulunduğu yere ait olamayan
73
out of practice
elini eteğini çekmek / antrenmansız olmak
74
out of print
artık basılmayan, tedahülden kalkmak
75
out of reach
ulaşılamayan X (within reach ulaşılabilir mesafede)
76
out of season
serada yetişmiş, turfanda (elma, muz vb)
77
out of sight
gözden kaybolmak, görünmez (invisible)
78
out of the ordinary
sıra dışı, olağanüstü (extraordinary)
79
out of the question
imkansız X (in question söz konusu )
80
out of tune
ahenksiz, detone (şarkı vb)
81
out of use
artık kullanılmayan (disused)
82
out of work
işsiz (off work izne çıkmış on leave)
83
pay a compliment to somebody on something
iltifatta bulunmak
84
pay attention to
dikkat etmek
85
peace and quiet
huzur ve sükunet, sessiz ve sakin
86
play a trick on
kandırmak, aldatmak ( deceive)
87
pros and cons
bir durumun olumlu ve olumsuz yanları
88
Pull yourself together!
Toparlan ! Kendine gel ! Kendine mukayyet ol !
89
put blame on
suçlamak, suçu üzerine atmak
90
put curse on
lanetlemek
91
put faith in
inanmak, güvenmek
92
put into practice
uygulamaya koymak, yürürlüğe koymak (fulfil)
93
put matters right
işleri yoluna sokmak
94
put pressure on
baskı uygulamak ( urge/force )
95
put somebody at ease
birinin içine su serpmek (relieve)
96
put up with
katlanmak, tahammül etmek (tolerate)
97
put/lay emphasis on
vurgulamak, dikkat çekmek
98
receive a blow
darbe almak, darbe yemek
99
regain one’s consciousness
ayılmak, kendine gelmek (come round)
100
regardless of
irrespective of --- e rağmen, --- e bakılmaksızın
101
release somebody on bail
birini kefaletle serbest bırakmak
102
run a business
bir işletmeyi/iş yerini idare etmek/yönetmek
103
run a high fever
ateşler içerisinde yanmak, çok ateşi çıkmak
104
run for presidency
başkanlığa adaylığını koymak
105
run out of time/money
zamanın/paranın vb tükenmesi, bitmesi
106
safe and sound
sağ salim, kazasız belasız (intact)
107
sentence somebody to life imprisonment
ömürboyu hapse mahkum etmek
108
set fire to
ateşe vermek, kundaklamak (arson)
109
set somebody free
birini serbest bırakmak
110
shed light on
aydınlatmak, açığa kavuşturmak (bring into light)
111
sleep like a log
kütük gibi uyumak
112
smoke like a chimney
çok fazla sigara içmek, tiryaki olmak
113
so as to
in order to in an attempt/effort to --- mek için
114
speak ill of
birisi hakkında atıp tutmak, kötü konuşmak
115
speak with a stammer
kekeleyerek konuşmak, kekelemek
116
stay aloof to
birine veya bir şeye soğuk durmak, sıcak bakmamak
117
step by step
adım adım, yavaş yavaş
118
stick to the subject
konuya sadık kalmak, konudan sapmamak
119
strike up a friendship with somebody
birisiyle arkadaşlık kurmak
120
take a nap
şekerleme yapmak, uyumak
121
take advantage of
istifade etmek, yararlanmak ( make use of )
122
take bribes
birine rüşvet yedirmek
123
take care of
ilgilenmek, bakımını üstlenmek ( look after )
124
take charge of
devralmak ( take over )
125
take into account/consideration
hesaba katmak, düşünmek
126
Take my word for it!
Benim nasihatime kulak ver!
127
take no notice of
kale almamak, iplememek ( ignore )
128
take offence
alınmak, gücenmek, gücüne gitmek (resent)
129
take one’s mind off
kafayı dağıtmak, kafayı dinlemek
130
take part in
katılmak ( participate in join in )
131
take pleasure in
den hoşlanmak/zevk almak (derive pleasure from)
132
take pride in
gurur duymak ( be proud of )
133
take pulse
bir hastanın nabzını ölçmek
134
take revenge on
intikam almak
135
take somebody by surprise
catch somebody by surprise şaşırtmak
136
take somebody/something as he/it is
birini/birşeyi olduğu gibi kabul etmek
137
take temperature
bir hastanın ateşini ölçmek
138
take the day/week off
(bir günlük/haftalık) izne çıkmak
139
Take your time!
Rahatına bak! Daha bol bol vaktin var!
140
talk behind somebody’s back
birinin dedikodusunu yapmak
141
tell the difference between
arasındaki farkı anlamak
142
the chances are that
it is likely that muhtemeldir ki, galiba --
143
the cost of living
hayat pahalılığı
144
the other day
bir kaç gün once, geçenlerde ( a few days ago)
145
There is no point/sense in + Ving
--- nın bir manası yok
146
To be honest
To be frank doğrusunu söylemek gerekirse, dürüst olmak gerekirse
147
to the point
konu ile ilgisi olmak
148
Try as you may/might,…
Ne kadar uğrasırsan uğraş, …
149
under age
reşit olmayan, 18 yaşını henüz doldurmamış X (of age)
150
under arrest
in detention göz altında, tutuklu
151
under discussion
tartışılan
152
under guarantee
garanti altında
153
under no circumstances
hiç bir koşulda, asla (on no account)
154
under pressure
baskı altında
155
under the disguise of
--- maskesi altında
156
under the heading of
--- başlığı altında
157
under the impression of
--- izlenimi edinmiş
158
under the influence of
--- nın etkisi altında
159
under the pretext of
--- bahanesiyle
160
under the weather
morali bozuk (in a bad mood)
161
under/in the circumstances
normal şartlar altında
162
up to date
up to now up to the present time şu ana kadar
163
upside down
baş aşağı
164
wander off the subject
konudan sapmak
165
Watch your steps!
Önüne bak! Adımlarına dikkat et!
166
What is wrong with you?
Senin neyin var?
167
with a view to
--- mek amacıyla
168
with ease
kolaylıkla, rahat bir şekilde
169
with/in respect to
--- nın açısından, - e bakımından (in terms of)
170
without delay
hemen, gecikmeden ( immediately )
171
without doubt
şüphesiz
172
without fail
aralıksız, fire vermeden, hatasız
173
without regard to
regardless of --- e bakmaksızın, --- olursa olsun
174
without warning
ansızın, pat diye, birden bire ( all at once)
175
You are kidding me!
Benimle kafa buluyorsun! Şaka yapıyorsun!
176
You have got a point!
Haklısın!
