nöropatoloji Flashcards

(190 cards)

1
Q

nöronlar MSS temel fonksiyonel ünitesidir

A

nöronlar tek tip değil, çeşitlidir

beyin fonksiyonları anatomik bölgelere göre değişir ve 2durum lezyonların klinik tablosunu şekillendirir

matür nöronların bölünme yeteneği yoktur, kaybedilen nöronlar geri dönüşsüz hasarlara yol açar

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
2
Q

MSS’nde nöronlardan başka birçok hücre de yer alır:
Glia hücreleri
-astrosit
-oligodendrosit
-ependim hücreleri
Mikroglialar (mononükleer fagositik sistem elemanı)

A

Serebral korteks; nöronlar, nöropil, kapillerler, astrositler
Spinal motor nöron, perikaryon, Nissl tanecikleri, akson, nöropil

Serebellum, purkinje hücreleri, granüler tabaka nöronları

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
3
Q

nöron hasarı akut veya kronik olabilir

A

Akut hasar:
-oksijen ve/veya glikoz eksikliği
-travma

Kronik hasar: dejeneratif hastalıklar

nöronların enerji ihtiyacı fazladır, uzun olan hayat süreleri boyunca hatalı yapısal proteinler gelişebilir ve bu proteinlerin varlığında dejeneratif hastalıklar oluşur

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
4
Q

akut nöronal hasar

A

akut gelişen hipoksi/iskemi, şiddetli hipoglisemi gibi olaylar sonucu ortaya çıkar

kırmızı nöron olarak isimlendirilen mikroskobik görünüm oluşur

kırmızı nöron oluşumunun görülebilmesi için etkiden sonra en az 6-12 saat geçmelidir

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
5
Q

Kırmızı nöron

A

hücre gövdesinde büzüşme
nükleusta piknoz
nükleolus kaybı
Nissl cisimciklerinin kaybı
yoğun sitoplazmik eozinofili

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
6
Q

Subakut/Kronik Nöronal hasar

A

genel olarak dejenerasyon olarak adlandırılır
aylar-yıllar süren bir süreç sonucunda gelişir
genellikle nöronlar tamamen ölmeden önce sinaps kayıpları olur ve buna bağlı semptomlar belirir
erken devrelerde tanısı zordur
ALS, alzheimer gibi hastalıklardaki değişiklikler bu grupta yer alır

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
7
Q

Aksonal reaksiyon

A

aksondaki bir hasarın onarımı sırasında nöron gövdesinde ortaya çıkan değişikliklerdir
en iyi şekilde medulla spinalis ön boynuz motor nöronlarında görülür
hasarı onarmak için hücredeki protein sentezi artışı ve buna ikincil değişikliklerdir

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
8
Q

aksonal reaksiyonda neler olur

A

perikaryon şişer, yuvarlaklaşır
nükleus perilere kayar
nükleolus büyür
Nissl tanecikleri hücre membranı altına toplanır (santral kromatoliz)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
9
Q

inklüzyonlar

A

çeşitli nedenlerle oluşan nöron hasarında ortaya çıkan subsellüler hücre iskeleti ve organel değişiklikleri ya da viral partikül birikimlerine inklüzyon denir

inklüzyonlar çok çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir: yaşlanma, metabolik bozukluklar, viral partiküller, dejeneratif hastalıklar

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
10
Q

Wallerian dejenerasyon

A

bir periferik sinir travmasında aksonda gelişen hasardır
genellikle bir ranvier nodunu tamamlayacak kadar proksimale ilerler, sonra durur ve akson rejenerasyonu başlar
ancak hasar perikaryona çok yakınsa akson rejenerasyonu oluşamaz ve nöron ölümü gerçekleşir

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
11
Q

Astrosit reaksiyonları;
Gliozis

A

en sık ve spesifik olmayan MSS hasar bulgusu

astrosit hipertrofi ve hiperplazisidir

sitoplazmasındaki glial fibriler asidik protein (GFAP) gösterilebilir

astrositler nöronlar için metabolik tampon ve detoksifiye edici hücrelerdir

astrositler kan beyin ve kan beyin omurilik sıvısı bariyerlerinin oluşumunu sağlarlar

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
12
Q

Reaktif (gemistositik) astrosit

A

nükleus büyür
nükleolus belirginleşir
sitoplazma eozinofilisi artar
hücre uzantıları artar, kalınlaşır

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
13
Q

Alzheimer tip 2 astrosit

A

metabolik bozuklukları gösterir
büyük ve şeffaf nükleuslarıyla tanınırlar

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
14
Q

Rosenthal fibrilleri

A

uzun süren gliozise işaret eder

Pilositik astrositomlarda (bir çocukluk çağı tümörü) görülürler

astrosit uzantılarının şişkin, kıvrımlı, koyu eozinofilik olmasıyla tanınırlar

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
15
Q

Corpora amylacea

A

içerikleri Rosenthal fibrilleriyle aynıdır
non-spesifiktir
az sayıdaysa yaşlanma, yoğun ise dejenerasyon bulgusu kabul edilir
PAS (+), konsantrik lameller yapılardır

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
16
Q

Mikroglialar MSS’nin yerleşik makrofajlarıdır

A

yolk kesesi ve fetal karaciğer kökenlidirler ancak kemik iliği kökenli makrofajlarla aynı özelliğe sahiptirler
inflamasyonlarda yerleşik mikroglialara ek olarak MSS’ne kemik iliği kökenli makrofajlar da gelir

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
17
Q

Mikroglia reaksiyonları

A

hasara karşı prolifere olurlar

-ölen nöronlar etrafında toplanırlar (nörofaji)

-nekroz odakları çevresinde küçük kümeler oluştururlar (mikroglial nodül)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
18
Q

oligodendroglia reaksiyonları

A

sitoplazmik uzantılarıyla aksonları sarar ve myelin oluştururlar
bir oligodendrosit aynı anda birden fazla aksona myelin yapar:
-PSS’nde her aksona birden fazla Schwann hücresi myelin yapar

oligodendrosit hasarı veya apopitozu halinde demyelinizan hastalıklar ve lökodistrofiler gelişir

nükleuslarda viral inklüzyonlar görülebilir (progresif multifokal lökoensefalopati)

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
19
Q

ependimal hücre reaksiyonları

A

ependimal hücreler; ventrikülleri döşeyen, silalı, silindirik epitel hücreleridir
spesifik reaksiyonları yoktur
reaksiyon gösterdikleri yerde kümelenirler (ependimal granülasyon)
CMV gibi bazı virüslerle enfekte olurlarsa viral inklüzyonlar görülür

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
20
Q

en çok görülen KİBA (kafa içi basınç artışı) nedenleri

A

beyin ödemi
BOS miktarında artış
kafa içinde yer işgal eden lezyonlar

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
21
Q

beyin ödemi; beyin parankiminde sıvı birikimidir
MSS hücre hasarları ve damardan sıvı çıkışı sonucudur

A

iki temel tipi vardır:
-vazojenik ödem
-sitotoksik ödem

genellikle yaygın ödemlerde her iki tip birlikte bulunur, yaygın ödeme bağlı kafa içi basıncı da artar ve hatta herniasyon gelişebilir

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
22
Q

vazojenik ödem

A

KBB’nin bozulması ve damar geçirgenliğinin artması sonucu ekstrasellüler sıvı artışıdır
damar içindeki sıvı intersellüler alana geçer

lokalize: tümör ve enfeksiyon odakları çevresinde

yaygın: global iskemik hasar sonucu

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
23
Q

sitotoksik ödem

A

nöron, glia, endotel hücre zarı hasarı sonucu intrasellüler sıvı miktarının artışıdır
yaygın hipoksik/iskemik olaylarda, metabolik bozukluklarda gelişir

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
24
Q

Hidrosefali: ventriküler sistem içindeki BOS miktarının artmasıdır

(normal BOS dolaşımı: koroid pleksus - lateral- 3.- 4. ventriküller - subaraknoid aralık - sisterna magna - venöz dolaşım)

A

BOS miktarının artış nedenleri:
-nadiren yapım fazlalığı
-daha çok emilim bozukluğu ve ventriküller arasındaki dolaşımdaki tıkanıklıklar

sebep ne olursa olsun sonuçta ventriküller genişler ve KİBAS yoluyla beyin parankimi üzerinde baskı oluşturabilir

How well did you know this?
1
Not at all
2
3
4
5
Perfectly
25
kranial sütürlerin henüz kapanmadığı bebeklerde gelişen hidrosefali baş çevresini büyütür
kraniel sütunlar kapandıktan sonra gelişen hidrosefali kafa içi basıncını arttırır
26
hidrosefali gelişen bir hastada ventriküler sistem ile subaraknoid mesafe arasında devamlılık korunuyorsa bağlantılı (communicating) hidrosefali
devamlılık bozulmuş ise bağlantısız (non communicating- obstrüktif - tıkanmalı) hidrosefaliden söz edilir
27
Herniasyon
kafa içi basınç artışı nedeniyle kafa içindeki bölgelerden birindeki beyin dokusunun falks ve tentorium gibi sert dural yapıların kenarından veya kafatasındaki açıklıklardan (for. magnum gibi) komşu bölgeye fıtıklaşmasıdır artan basınç kan damarlarını sıkıştırarak iskemiye de yol açar
28
en önemli herniasyon nedenleri
diffüz: yaygın beyin ödemi fokal: tümör, apse ve kanamalar
29
herniasyon şekilleri
1) unkal (transtentorial herniasyon) 2) santral herniasyon 3) subfalksiyan (singulat) herniasyon 4) transkalvaryal (ekstrakranial) herniasyon 5) serebellumdan yukarı transtentorial herniasyon 6) tonsiller herniasyon
30
transtentorial herniasyonunun orta beyin ve ponsa yaptığı bası
Duret kanamalarına ve ölüme yol açabilir
31
MSS malformasyonları
çoğunun etiyoloji ve patogenezi belirsizdir genetik ve çevresel faktörler birlikte etkilidir -genetik etiyoloji konusu aktif araştırma alanıdır birçok toksik etken ve enfeksiyon ajanı MSS malformasyonlarına yol açar
32
en çok görülen MSS malformasyon grubu
nöral tüp defektleri
33
nöral tüp defektleri
nöral doku, meninksler, kemik ve yumuşak dokuyu ilgilendiren orta hat kapanma defektleridir bir gebelikte görüldüğünde sonra görülme oranı artar gebeliğin ilk haftalarındaki folik asit eksikliği ile ilişkilidir
34
nöral tüp defektleri isimleri
Spina bifida okkülta spina bifida aperta -meningosel -meningomyelosel ensefalosel anansefali kraniyoraşişizis
35
spina bifida okkülta
asemptomatik kemik defekti var deride tüylenme olabilir nöral hasar yoktur
36
meningosel
deri, yumuşak doku ve vertebralardan dışarı meninkslerin keseleşmesidir nöral hasar bulunmaz en çok lumbosakral bölgede
37
meningomyelosel
meningoselin nöral doku da içeren şeklidir
38
ensefalosel
meningomyeloselin kranias şekli daha çok oksipital, bazen nazal bölgede
39
anansefali
ağır bir defekt, kranium ve beynin büyük bir kısmı gelişmez, yerinde area serebrovasküloza görülür
40
kraniyoraşişizis
en ağır nöral tüp defekti hem kranial hem spinal bölgede çok geniş kemik, yumuşak doku ve nöral doku defekti
41
spina bifida, spinal disrafizm
en sık görülen nöral tüp defekti asemptomatik bir kemik defekti şeklinde olabilir (spina bifida) daha az olarak üzerinde meningeal bir keseyle birlikte düzleşmiş, disorganize bir medulla spinalis segmenti şeklinde görülebilir
42
meningomyelosel: MSS dokusunun, üzerindeki meninksler ve deri ile birlikte vertebral bir efektten dışarı doğru uzanmasıdır sadece meningeal uzantı varsa adı meningosel olur
en çok lumbosakral bölgede görülür etkilenen sinir dokusunda göre ait ekstremiteler, GİS ve mesane fonksiyon bozukluklarıyla seyreder çoğu kez olaya sekonder enfeksiyon eşlik eder
43
ensefalosel
malforme beyin dokusunun, üzerindeki meninksler ve deriyle birlikte orta hattaki konjenital kranial bir defektten dışarı çıkmasıdır en çok oksipital bölgede, daha sonra nasofrontal alanda olur
44
anensefali
nöral tüp ön ucunun malformasyonudur beyin ve kraniumun çoğunluğu gelişmez gebeliğin yaklaşık 28. günü civarında oluşur beynin olması gereken yerde area serebrovasculosa adı verilen disorganize bir nörovasküler doku yer alır
45
kraniyoraşişizis
en ağır nöral tüp defektidir kranium ve beyin gelişmez, vertebral kolon kapanmamıştır, medulla spinalis yoktur
46
ön beyin anomalileri: intrauterin hayatta nöronların oluşumu ve göçünü etkileyen bozukluklar ön beyin gelişiminde değişik derecelerde malformasyonlarla sonuçlanır
gelişmekte olan beyinde prolifere olan öncül hücreler ventriküler sisteme bitişik olan germinal matrixte yer alırlar burada gelişen nöronlar, serebral kortekse doğru yol alırlar işte bu göç hareketi boyunca oluşan efektler sonucu çeşitli malformasyonlar ortaya çıkabilir
47
megaensefali
beynin normalden büyük olması
48
mikr(o)ensefali
beynin normalden küçük olması
49
lizzensefali, agiri
girus sayısının az olması, hiç olmaması
50
polimikrogiri
normalden fazla ve küçük girusların varlığı
51
nöronal heterotopi
anormal yerleşimli nöronların varlığı
52
holoprozensefali
hemisferlerin oluşumunda bozukluk
53
corpus callosum agenezi
corpus callosumun gelişmemesi
54
beyin hacim değişiklikleri (mikrosefali, megalensefali)
daha çok mikrosefali görülür mikrosefali en kolay şekilde baş çevresi ölçümüyle teşhis edilebilir mikrosefali nedenleri: kromozom anomalileri, fetal alkol sendromu, intrauterin viral enfeksiyonlar
55
lizzensefali
girus sayısında azalma anomalisidir en şiddetli şekli agiria olarak isimlendirilir giruslar hiç olmayabilir veya kaldırım taşı gibi kaba granüler bir korteks görünümü olur ama giruslar gelişmemiştir
56
polimikrogiri
çok sayıda, küçük, anormal girus benzeri kıvrımların oluşumudur normal beyin korteksinde histoloik olarak altı tabaka bulunurken bu anomali bölgelerinde en çok dört tabaka gözlenebilir
57
nöronal heterotopiler
göç yolu boyunca kortekse ulaşamadan kalan nöron gruplarının varlığıdır ventrikül yüzeyi ile korteks arası hatta herhangi bir seviyede olabilir özellikle subkortikal nöronal heterotopiler medikal tedaviye cevapsız epilepsilerde cerrahi tedavi için iyi bir hedef olabilir
58
holoprozensefali
beyin hemisferlerinin orta hatta gerektiği gibi ayrışmamasıdır en ağır şekli yüz ve göz anomalileriyle birliktedir (siklopida-tepegöz, yarık damak ve dudak anomalileri) en hafif şekli olfaktör sinir gelişmemesi -arinensefali- şeklinde kendini gösterir ve genellikle başka bir bozukluk olmaz
59
corpus callosum agenezi
iki hemisfer arasındaki beyaz cevher Cibril'lerinin yokluğudur beraberinde ventrikül gelişim bozuklukları da görülür bu kişilerde bazen zeka gerilikleri görülse de çoğu normal hayat sürebilir
60
posterios fossa anomalileri
Arnold Chiari Malformasyonu (Chiari Tip II) Chiari Tip I (Chiari Tip II'nin hafif şekli) Dandy Walker malformasyonu
61
Arnold Chiari Malformasyonu (Chiari Tip II)
küçük posterior fossa-anormal serebellum- serebellar vermisin for. magnumdan aşağı taşması, hidrosefali, hidromyeli, serebral heterotopiler, lumbal meningomyelosel asemptomatik veya BOS dolaşım bozukluğu, medulla spinalis bası bulguları
62
dandy walker malformasyonu
geniş posterior fossa, serebellar vermis yokluğu veya hipoplazisi, geniş bir posterior fossa kisti, dördüncü ventrikül ve kranial sinir nükleus anomalileri
63
siringomyeli ve hidromyeli
medulla spinalisteki santral kanalın genişlemesi (hidromyeli) veya medulla spinaliste içi BOS ile dolu yarık biçimli bir kalite oluşması (siringomyeli), bazen bu kavitenin buluşa uzanması (siringobulbi) siringomyeli sıklıkla Chiari malformasyonuna eşlik eder, travmalar ve tümörlerle birlikte de görülebilir ilgili kısımda genellikle üst ekstremitelerdeki ağrı ve ısı his kaybıyla kendini gösterir
64
perinatal beyin hasarı, bebeklikte görülen önemli nörolojik sekel nedenlerindendir
hasar oluşturan neden, gebeliğin çok erken dönemlerinde etkili olursa nöral dokuda bir reaksiyon gelişmeksizin hasar oluşabilir ve bu nedenle malformasyonlardan ayrım güçleşir
65
en önemli perinatal beyin hasar şekilleri
serebral palsi germinal matrix kanaması periventriküler lökomalazi ulegiri
66
serebral palsi
ilerleyici olmayan motor nörolojik defisit prenatal-perinatal beyin hasarı sonucu genellikle doğuşta fark edilmez, zamanla anlaşılır kanama enfarktüse yol açan çok çeşitli lezyonlar olur spastisite, distoni, taaksi, atetoz, parezi.. yapar
67
germinal matrix kanaması
daha çok prematüre bebeklerde talamus ile kaudat nukleus bölgesinde oluşur küçük ve lokalize kalabilir, ventriküler sisteme uzanabilir sekeller veya ölümle sonuçlanır
68
periventriküler lökomalazi
supratentorial periventriküler beyaz cevher infarktları özellikle prematürelerde genellikle kalsifiye sonuçta kistik lezyonlar bazen çok daha yaygın: multikistik ensefalopati
69
ulegiri
korteksin perinatal iskemik lezyonları incelmiş, kesiti mantara benzeyen giruslar bazal ganglionlar ve talamus da etkilenebilir düzensiz myelinizasyon beyaz cevhere mermer görünümü verebilir
70
MSS travma sonuçları
travmanın akıbetini oluşan lezyonun yeri ve sinir sisteminin sınırlı onarım kapasitesi belirler birkaç cm3 parankim hasarı sessiz seyredebileceği gibi (frontal lob), ciddi sekel bırakıcı (spinal kord) ya da ölümcül (beyin sapı) olabilir kafa travması sonucu kafatası kırığı, parankim hasarı, damar yaralanması olabilir ve bu lezyonlar bir arada gelişebilir tüm yaralanmalarda travmanın şekli, şiddeti, hareket durumu, künt ya da penetran yaralanma oluşu, açık ya da kapalı yaralanma gibi faktörler değerlendirilmelidir
71
kafatası kırıkları
çökme kırıkları lineer kırıklar kafa tabanı kırıkları diyastatik kırık
72
çökme kırıkları
kemik dokunun kranial kalite içine doğru kemik kalınlığı kadar yer değiştirmesi
73
lineer kırıklar
çizgisel kırıklardır sık görülürler damarları çaprazlamaları halinde neden olacakları hematom mutlaka değerlendirilmelidir
74
kafa tabanı kırıkları
kulak veya burundan BOS kaçağı, kırık sonrası hastada menenjit gelişmesi, alt kranial sinirler veya servikomedüller bölge hasar işaretleri ve kafa travmasına uzak olduğu halde orbital ve mastoid hematomların varlığı halinde kafa tabanı kırıkları akla gelmelidir
75
diyastatik kırık
süturların kapanmadığı hastalarda görülen, kemik bütünlüğünü bozmayan, kemikleri birbirinden ayıran kırıklar
76
parankim yaralanmaları
yaralanmaya neden olan travmanın çeşidi, kuvveti ve şekline göre parankimal yaralanmalar iki gruba ayrılabilir: -konKüzyon: en hafif parankimal hasar -doğrudan parankim hasarları: konküzyona göre daha şiddetli ve değişen derecelerde hasarlar +konTüzyon +laserasyon -diffüz aksonal hasar: farklı fiziksel etkenler sonucu çok sayıda aksonun birlikte yaralanması
77
konküzyon (diğer adı kommosyo serebri)
travma -> ani ve GEÇİCİ nörolojik fonksiyon kaybı (bilinç, solunum, refleks bozuklukları) -> tam nörolojik düzelme -> olayla ilgili hafıza kaybı gösterilebilir patolojik değişiklik yoktur
78
tekrarlayan konküzyonlar
nöropsikiyatrik sendromlar ve kronik travmatik ensefalopati
79
kontüzyon
beyne künt travma ve kanama
80
laserasyon
beyin parankiminde yırtılma oluşturan fiziksel hasar
81
kontüzyon ve laserasyon
kontüzyondan en çok girusların dış yüzeyi etkilenir (coup lezyon) travma nedeniyle beyin kafatası içinde hareketi sonucu travmanın tam karşısındaki kemik yüzeye çarpma ile de (hızlanma-yavaşlama yaralanmaları) kontüzyonlar gelişir (contrecoup lezyon) boynun ani posterior veya lateral hareketli travmaları ponsun medulladan sıyrılmasıyla ölümcül laserasyonlara yol açabilir
82
Kontüzyon, laserasyon makroskopi ve mikroskobi
Makroskopi: kontüzyonlar tabanı beyin dış yüzeyinde, travma yerini gösteren, konik, kanamalı lezyonlardır Laserasyonlar, kontüzyonların daha ağır şeklidir kontüzyon mikroskobisi: ödem, kanama ve hücre ölümü nöronal hasar bulguları görülür: kırmızı nöron, aksonal şişme zamanla inflamatuar cevap gelişir: önce nötrofil, sonra makrofaj eski lezyonlar gliotik, çevreye göre çökük, hemosiderine bağlı kahverengi sarı renkli, çoğunlukla kistik eski lezyonlar epileptik odak oluşturabilir
83
diffüz aksonal hasar
derin beyaz cevher, serebral pedünküller, superior kollikulus ve beyin sapı derin retiküler formasyonu gibi aksonların yoğun seyrettiği bölgelerin fiziksel travmasıdır morfolojik bulgular, ödem ve küçük kanamalar gibi belli belirsiz olabilir klinik: vakaların en az yarısı travmadan kısa süre sonra komaya girer patogenez: Araç içi taklalı trafik kazaları, patlama gibi nedenlerle; yüksek güçlü ve çok yönlü mekanik etkilerle aksonların yaygın olarak kopmasıyla gelişirler
84
travmatik vasküler hasar: MSS travmalarının en sık sonucu damar yaralanmalarıdır
epidural ve subdural hematomlar genellikle travmalaya bağlı gelişir subdural hematomlar uygun durumlarda minör travmayla da oluşabilir -kanama bozuklukları, bebekler, yaşlılar subaraknoid kanama travma ve travma olmadığında da vasküler anomalilere bağlı olarak gelişir parankim içi kanamalarda en önemli sebepler travma, hipertansiyon ve tümörlerdir
85
damar yaralanması sonucu ilgili bölgede kanama gelişir
epidural kanama subdural kanama subaraknoid kanama parankim içi kanama bu kanamaların kombinasyonları da mümkündür
86
epidural hematom
normal anatomik yapıda dura ve uranium periostu birbirine kaynaşmıştır ve aradan arterler geçer özellikle orta meningeal arter temporal bölgeye gelen travmalarda hasara yatkındır ve arteryel kanama epidural hematom nedeni olur -çocuklarda kranial kırık olmasa bile süturlarda yer değiştirme de arter hasarı yapabilir kanama arteryel olduğundan hızla birikir ve dura ile periostu birbirinden ayırır (epidural hematom) epidural hematomlar hızlı geliştiğinden nöroşirürjik acillerdir
87
subdural hematom
dura, dışta kollajenden içte fibroblastqan zengin iki tabakadır beyin konveksiyesinden gelen köprüleşen venler subaraknoid mesafe ve dura içinden geçerek sinüslere boşalır beyin BOS içinde kısmen hareketli, dural sinüsler ise sabit olduğundan, travma nedeniyle BOS içinde hareket eden beyinden gelen köprüleşen venler, atrofi ve benzeri nedenlerle normalden gergin ise ya da bebeklerde olduğu gibi çok inceyse kopabilir ve venöz kanama oluşturabilir bu kanamalarda biriken hematom dura yapraklarını diseke ederek dura içinde birikir ama görünüm olarak subdural hematom olarak adlandırılır
88
subdural hematom morfoloji
beyin yüzeyinde, sulkuslar arasına girmeyen taze, venöz kanama travmadan etkilenmediyse subaraknoid mesafe temiz venöz kanama kendini sınırlar ama beyin üzerine bası etkisi olur hasar sonrası ilk 48 saatte belirti verir nörolojik bulgular baş ağrısı gibi non-spesifik bulgular ve beyindeki hasar bölgesine basıya bağlı bulgulardırbir hafta içinde pıhtı erir, iki hafta içinde de fibroblast proliferasyonu gelişir fibroblast proliferasyonu giderek hematom organizasyonuna ve membran oluşumuna yol açar zamanla organize hematom içindeki ince damarlardan sekonder kanamalar da gelişebilir (kronik subdural hematom)
89
MSS travma sekelleri
her türlü beyin travmasından yıllar sonra dahi çeşitli nörolojik sendromlar ortaya çıkabilir -post travmatik hidrosefali: subaraknoid mesafeye kan ulaşması ve BOS dolaşımının bozulmasından -kronik travmatik ensefalopati (dementia pugilistica): tekrarlayan kafa travmaları sonucu, beyin atrofisi, ventriküler genişleme, Tau içeren nörofibriler yumak birikimleri -post travmatik epilepsi -enfeksiyon gelişimi -psikiyatrik bozukluklar
90
spinal kord travması: klinik tablo
vertebral kolon içinde yer alan spinal kord, vertebral kolona gelen travmalara karşı çok duyarlıdır klinik bulguları, spinal kord hasarının yeri belirler -torakal seviye ve altındaki hasarlar parapleji -servikal seviyedeki hasarlar kuadripleji -C4 ve daha yukarı bölge hasarları kuadriplejiye ek olarak diyafram felci ve solunum yetmezliği oluşturur
91
spinal kord travması: morfoloji
MSS'nin diğer bölgelerindeki morfolojik değişikliklerin aynı görülür akut dönemde: kanama, nekroz, aksonal şişme lezyonlar zamanla akson gövdesinden geriye doğru (yukarı yönde) ilerler -Wallerian dejenerasyon- lezyon alanı zamanla kistik, gliotik olur
92
serebrovasküler hastalıklar
beyne giden kan akışının değişiminden kaynaklanırlar iskemik ve kanamalı olmak üzere iki büyük gruba ayrılırlar her iki grupta da sonuç doku ölümüdür serebrovasküler hastalıkların klinik tablosu "stroke" "inme" "felç" gibi isimler alır ve ani başlayan, 24 saatte düzelmeyen nörolojik fonksiyon bozuklukları olarak görülür -24 saat içinde düzelen durumlar için "geçici iskemik atak" (transient ischemic attack-TIA) ismi kullanılır
93
serebrovasküler hastalıklar; kalp hastalıkları ve kanserden sonra ölüm sebepleri arasında 3. sırayı alır
İnme klinik tablosunun iki temel nedeni vardır: -İskemi ve/veya hipoksi: global veya fokal beyin kan akımı değişikliğinden kaynaklanır, semptomlar lezyon yeri ve büyüklüğüne bağlıdır -kanama: hipertansiyon ve konjenital anomalilere bağlı olabilir (travmatik kanamalar benzer tablo oluştursa da ayrı değerlendirilir)
94
Hipoksi ve iskemi
beyin kan dolaşımı büyük ölçüde sistemik dolaşım değişikliklerinden etkilenmeden sabit tutulur nöron metabolizması zorunlu aerobik olduğundan hipoksi ve iskemiye çok duyarlıdır
95
Hipoksi ve iskemi: kollateraller
beynin bir bölgesindeki kan akımı azaldığı zaman önemli parametreler: -kollateral dolaşımın durumu -iskeminin süresi -akış azalmasının şiddeti ve gelişme hızı klinik tablo bu parametrelere ve etkilenen bölgenin anatomisine göre şekillenir iskemi olduğunda nöronlarda eksitoksisite gelişir
96
hipoksi ve iskemi: patogenez
nekrotik doku ile sağlam doku arasındaki riski yüksek bölge "penumbra" olarak adlandırılır bu bölge tedavi hedefidir ve en azından hayvan deneylerinde çeşitli anti-apopitotik girişimlerle kurtarılabilmektedir
97
hipoksi ve iskemi: sınıflama
fokal serebral iskemi: -embolizm -trombotik oklüzyon -inflamatuar olaylar -tromboz yapan diğer nedenler laküner infarktlar global serebral iskemi/hipoksi
98
Fokal serebral iskemi: beynin sınırlı bir bölgesinde kan dolaşımının kısmi veya tam kesilmesidir
iskemi sürerse o arterin suladığı alanda infarktüs gelişir infarktüsün büyüklüğü, şeklini belirleyen: iskeminin derecesi, süresi ve kollateral dolaşımın durumudur en önemli kollateral dolaşım kaynağı Willis poligonudur
99
Fokal Serebral iskemi: infarktüse yol açabilecek bir tıkayıcı damar hastalığının nedenleri
Emboli: kalp hastalıkları ve kalp içi trombüsler, karotislerdeki aterom plakları, kalp anomalilerindeki paradoks emboliler, kalp cerrahisinde emboli, tümör-yağ-hava embolileri tromboz: beyin damarlarındaki ateroskleroz ve buna eşlik eden sistemik hipertansiyon ve DM vaskülitlekr: sifiliz, tüberküloz, aspergillozis gibi fırsatçı enfeksiyonlar; poliarteritis gibi otoimmün vaskülitlekr, primer MSS anjti diğer nedenler: intrakranial kanama, hiperkoagülabilite, beyin damarlarında anevrizma, amfetamin, eroin, kokain bağımlılığı
100
fokal serebral iskemi: infarktüsler sekonder kanama varlığına göre iki ana gruba ayrılır
Tıkayıcı nedenlerle gelişen infarktüslerde önce kanama olmaz (anemik/soluk enfarktüs) infarktüs sonrası reperfüzyon ile sekonder kanama gelişebilir ve infarktüs kanamalı (kırmızı) infarktüse dönüşür infarktüste kanama olup olmaması klinik yaklaşımı belirlemesi nedeniyle çok önemlidir
101
infarktüs morfolojisi zamana göre değişiklik gösterir geri dönüşsüz hasar oluştuktan sonra hücresel değişikliklerin ışık mikroskobiye yansıması en az 6 saat sürer
48 saat içinde doku soluk, ödemli hal alır; gri-beyaz cevher sınırı ayırt edilemez 2-10 gün içerisinde lezyon alanı kolay parçalanabilir, jelatinöz bir kıvama gelir ve lezyon sınırları net seçilebilir hale gelir 10-20 gün arasında doku likefiye olur, makrofajlar hücre artıklarını temizledikçe lezyon kistik bir boşluk halini alır
102
akut infarktüs dönemi mikroskobik değişiklikler
6 saate kadar kayda değer bir bulgu yok 6-12 saat sonra kırmızı nöronlar, sitotoksik ve vazojenik ödem giderek artan, 48 saatte maksimuma ulaşan nötrofil infiltrasyonu, gri-beyaz cevher sınırında bulanıklaşma tüm hücrelerde ödem ve integrasyon kaybı
103
subakut infarktüs dönemi mikroskobik değişiklikler
2-3 gün ile 2-3 hafta arası mikroglialar ve monositlerle ölü dokuların temizlenmesi ilk haftadan itibaren lezyon kenarlarında reaktif astrosit artışı da başlar
104
infarktüsün onarım dönemi mikroskobik değişiklikler
birkaç ay içinde geride glial fibril ağı ve yeni prolifere olan damarlar kistik boşluk kalır
105
anemik (soluk) infarktüslerle hemorajik infarktüslerin morfolojisi, gelişim süreci, olaya katılan hücreler aynıdır
tek fark kanama, hemosiderin oluşumu ve hemosiderin fagosite etmiş makrofajların görülmesidir
106
laküner infarktüs
hipertansiyon, bazal ganglionlar, beyaz cevher ve beyin sapını besleyen derin penetran arterleri etkiler ve arterioloskleroz gelişir bu damarlarda tromboz ve tıkanıklık oluştuğunda lakün denilen küçük kaviter infarktlar gelişir lakünler 15mm'den küçüktürler ve putamen, globus pallidus, talamus, kapsüla interna, derin beyaz cevher, kaudat nükleus, ponsta görülürler yerleşim yerine göre sessiz veya bulgulu olabilirler mikroskobik olarak doku kaybı ve gliozis
107
infarktüslerin tablosu nedenden çok anatomik yerleşime bağlıdır nörolojik defisitleri lezyonun yerleşimleri belirler
kanamalı olmayan infarktüslerde trombüse erken müdahale klinik düzelme için birinci derecede önemlidir iskemik penumbra alanında ölmeyen nöronların geri dönüşü nedeniyle tablo bir miktar düzelme gösterir
108
global serebral iskemi
beyin kan dolaşımının genel olarak önemli ölçüde düşmesinin sonucudur; kardiyak arrest, şok, derin hipotansiyon, karbon monoksit zehirlenmesi geçici ve hafif durumlarda kalıcı hasar oluşmadan şuur kaybı ve nörolojik bozulma sonrasında da tam düzelme görülür şiddetli diffüz hipoksi/iskemi halinde önemli derecede hasar gelişir; *sırasıyla nöronlar, oligodendrositler, astrositller ve diğer tüm hücreler etkilenir
109
global serebral iskemi; tüm nöronların hassasiyeti de aynı derecede değildir
hipokampüs piramidal nöronları (Sommer sektörü), Purkinje hücreleri, kortikal piramidal nöronlar daha erken ve daha ağır etkilenirler yaygın ve ciddi bir global serebral iskemi kalıcı bitkisel hayat nedenidir
110
global serebral iskemi; bazı hastalarda beyin ölümü tablosu ortaya çıkar
geri dönüşsüz kortikal hasar, izoelektrik EEG beyin sapı hasarıyla reflekslerin ve spontan solunumun kaybı, beyin kan dolaşımının devam etmediğinin görülmesi beyin ölümü gelişen hastada mekanik solunumun devam ettirilmesiyle hastada yaygın likefaksiyon nekrozu (respiratör beyni) ortaya çıkar
111
global serebral iskemi; sınır zon (havza) infarktları -beyin ve medulla spinaliste iki farklı arterin sulama alanlarının en uç noktalarında, kollateral dolaşımın en zayıf olduğu yerlerde ortaya çıkan infarktlardır
en çok şiddetli ve uzun hipotansiyon, kardiyak arrest/resüsitasyon sonrasında görülürler hemisferlerde ön ve orta serebral arter havzalarının sınırı en sık görülen sınır zon enfarkt alanıdır
112
global serebral iskemi; morfolojik bulgular
beyin ödemi, giruslarda genişleme, sulkuslarda daralma gri ve beyaz cevher sınırında bulanıklaşma 6-12 saat sonra kırmızı nöronlar daha sonraki zamanda oligodendroglia ve astrosit nekrozu -24 saat ile 2 hafta arasında nekroz, makrofaj infiltrasyonu, yeni kapiller proliferasyonu ve gliozis -2 hafta geçtikten sonra nekrozun temizlenmesi, gliozis, kavite oluşumu
113
intrakraniyal kanama
kraniyum içindeki kanamalar beyin parankimi içinde veya dışında olabilir epidural ve subdural kanamalar genellikle travma ile ilişkilidir beyin parankimi içindeki ve subdural mesafedeki kanamalar travmayla ilişkili olabilse de daha çok bir serebrovasküler hastalık sonucu ortaya çıkarlar
114
yerleşim- epidural etiyoloji- travma
kafatası kırıkları, arteryel kanama, hızlı klinik ilerleme, acil cerrahi
115
yerleşim- subdural etiyoloji- travma
minör travma, yavaş klinik seyir, travma ile klinik tablo arası uzun süreç
116
yerleşim- subaraknoid etiyoloji- travma, vasküler anomali: AVM, anevrizma
travmatik ise başka hasarlarla birlikte, vasküler anomaliden ise ani başlangıç ve hızlı kötüleşme
117
yerleşim- intraparankimal etiyoloji- travma, iskemi, SAA, hipertansiyon, tümöral
travmatik: ağır lezyon iskemik: genellikle peteşiyal kanama SAA: lobar kanama ve SAK hipertansif: derin gri ve beyaz cevher, ventriküle açılabilir tümöral: malign
118
intraparankimal kanama
küçük bir intraparankimal damarın kanaması ciddi ve ani bir nörolojik klinik tablo oluşturur -inme- travmatik olmayan intraparankimal kanamalar en çok 60 yaş civarında ortaya çıkar bazal gangliyonlar ve talamus bölgesi kanamaları "gangliyonik" kanamalar hemisferik kanamalar ise "lobar" kanamalar olarak adlandırılır en önemli spontan kanama nedenleri: hipertansiyon ve serebral amiloid anjiyopatidir diğer travmatik olmayan kanama nedenleri: pıhtılaşma bozuklukları, neoplazmlar, vaskülit, anevrizmalar ve vasküler malformasyonlar
119
derin yerleşimli intraparankimal kanamalarda en sık görülen risk faktörü: hipertansiyon
klinik bulgu veren kanamaların %50 kronik hipertansiyona bağlı ölümlerin %15 en sık görüldüğü yer -> putamen %50-60 diğer yerler: talamus, pons, serebellar hemisferler
120
hipertansiyonun beyin damarlarında oluşturduğu değişiklikler
ateroskleroz, asterioloskleroz, damar duvarında nekroz ve proliferatif değişiklikler duvarında hyalin arterioloskleroz gelişen damarlar basınca karşı direncini kaybeder
121
lobar kanamalarda en önemli risk faktörü: serebral amiloid anjiyopatidir
alzheimer hastalığında görülenlere benzer proteinler damar duvarında birikir ve damarların duvar direncini azaltarak kanamaya yol açar
122
genetik geçişli başka serebral küçük damar hastalıklarının varlığı da bilinmektedir
CADASIL: cerebral autosomal dominant arteriopathy with subcortical infarcts and leukoencephalopathy NOTCH3 gen mutasyonları sonucudur
123
intraparankimal kanama morfoloji ve klinik
akut bir kanama, intrakraniyal kitle etkisi oluşturur çevre beyin parankiminde bası ve infarktüs gelişir dolaşım bozukluğu sonucu ödem ortaya çıkar zamanla hemosiderin yüklü makrofajlar ve gliozis görülür klinik tablo etkilenen beyin parankim alanının yeri ve büyüklüğüne bağlıdır
124
en sık spontan subaraknoid kanama nedeni beyinde sakküler anevrizma rüptürüdür
gelişim şeklinden bağımsız olarak toplamda en sık SAK nedeni ise travmadır diğer SAK nedenleri: primer intraparankimal kanamaların ventriküle uzanması, vasküler malformasyon kanamaları, hematolojik bozukluklar ve tümöral kanamalar
125
beyinde görülen anevrizmalar
en sık görülen- sakküler anevrizma aterosklerotik anevrizma: füziform, en çok baziler arterde mikotik anevrizma travmatik anevrizma dissekan anevrizma
126
sakküler anevrizma popülasyonda %2 oranında bulunur
%90 Willis poligonunun ön dolaşım kısmında ve arter dallanma bölgelerinde yerleşir multiple olabilirler
127
sakküler anevrizmanın etiyolojisi bilinmez
konjenital olarak da isimlendirilirler ve damar duvarında doğuştan bulunan zayıflığın arter basıncı altında anevrizmatik genişlemeye yol açtığı kabul edilir genetik yatkınlık dikkati çekmiştir, ayrıca Ehlers Danlos sendromu, polikistik böbrek hastalığı, nörofibromatozis ve Marfan sendromu gibi bağ doku bozukluklarının olduğu genetik hastalıklarda görülme sıklığı artar sigara içme ve hipertansiyon gelişimi kolaylaştırıcıdır
128
subaraknoid kanama ve anevrizma;
anevrizma yırtıldığında subaraknoid kanamaya neden olur en çok 5. on yıl ve kadınlarda ortaya çıkar rüptürü tetikleyen kan basıncını arttırıcı veya intrakraniyal basıncı yükseltici bir olay olabilir rüptür ani ve tarif edilemeyen şiddetli bir baş ağrısı oluşturur hastaların %25-50'si ilk rüptürde ölür cerrahi müdahale edilmezse yeni tüptürler ve ölüm riski yükselir
129
subaraknoid kanama geliştiğinde ilk anlarda reaktif vazospazm nedeniyle iskemik hasar riski yüksektir bu risk özellikle Willis poligonunun büyük damarlarında önemlidir
geç dönemde ise meningeal fibrozis ve BOS dolaşımını engelleyen tıkanıklıklar önem kazanır
130
subaraknoid kanama ve vasküler malformasyonlar; 4 ana grupta toplanırlar
arteriovenöz malformasyonlar: kapiller dolaşımı bulunmayan arter ve ven yumruklanmalarıdır, kitle ve dolaşım bozukluğuna yol açarlar kavernöz malformasyonlar: genişlemiş, gevşek dizilimli damar yapılarıdır, küçük çaplı kanamalar oluştururlar kapiller telenjiektaziler: çoğu kez bulgu vermeyen kapiller seviyede vasküler genişlemelerdir venöz anjiyomlar: venöz kökenli, sessiz seyirli, vasküler anomalilerdir
131
vasküler demans
gri ve beyaz cevherde küçük alanlarda bile olsa çok sayıda infarktların oluşumu zamanla demansla sonuçlanan bir parankim kaybına neden olur vasküler demans denilen bu tablo; yürüme bozuklukları, psödobulber belirtiler, fokal nörolojik defisitler ve demans ile kendini gösterir Vasküler demansın beyaz cevher ağırlıklı lezyonlarla gelişen şekli Binswanger hastalığı olarak bilinir
132
MSS enfeksiyonlarının etki yolları
enfeksiyon ajanının doğrudan nöral dokuda hasar oluşturması mikrobiyal toksinlerin sinir dokusunda olumsuz etkileri inflamatuvar cevabın nöral dokudaki yıkıcı etkisi immün aracılı mekanizmalarla sinir sisteminin hasar görmesi
133
MSS enfeksiyonları; enfeksiyon ajanlarının MSS'ne ulaşma yolları
hematojen: en sık görülen yol, arteriyel veya venöz direkt ekilme yolu: travmatik, cerrahi, girişimsel, malformasyonlarla lokal yayılım: sinüsler, orta kulak, dişler, kafatası ve vertebralardan uzanımla periferal sinir sistemi aracılığıyla: sinir sistemine özgü olarak kuduz ve herpes zoster gibi virüslerle
134
Menenjit, leptomeninksler ve BOS'nın inflamatuar hastalığıdır
en önemli neden enfeksiyonlardır ilaç gibi kimyasal maddelerin irritasyonuyla kimyasal menenjit gelişebilir otoimmün menenjitler görülebilir meningoensefalit: meninksler ve beyin parankiminin inflamasyonudur
135
enfeksiyöz menenjitlerin sınıflandırılması
akut pyojenik menenjitler; genellikle bakteriyel aseptik menenjitler; genellikle akut veya subakut viral kronik menenjitler; genellikle tüberküloz, spiroket ve kriptokoklarla bu tiplerin ayrımında BOS bulguları büyük ölçüde yol göstericidir
136
Waterhouse Frederichsen sendromu
meningokok ve pnömokok menenjitlerinde; sepsis, böbrek üstü bezlerinin hemorajik nekrozu
137
akut pyojenik (bakteriyel) menenjitte farklı yaş gruplarında değişik mikroorganizmalar ortaya çıkar
yenidoğan: e. coli, b grubu streptokoklar adölesan ve genç erişkinler: neisseria meningitidis yaşlılar: strep. pneumonia, listeria monocytogenes erken tanı ve tedavi yapılmadığında akut bakteriyel menenjit ölümcüldür
138
akut pyojenik (bakteriyel) menenjit bulguları
sistemik enfeksiyon bulguları: ateş, halsizlik, taşikardi meningeal irritasyon bulguları: baş ağrısı, ense sertliği nörolojik bulgular: fotofobi, irritabilite, bilinç bulanıklığı BOS bulguları: nötrofiller, basınç artışı, protein artışı, glikoz düşüklüğü
139
akut pyojenik (bakteriyel) menenjit morfoloji?
beyin üzerinde leptomeninkslerde eksüda çıplak gözle görülebilir meningeal damarlar dolgun ve belirgindir mikroskobik incelemelerde subaraknoid mesafe leptomeninkslerde ve komşu beyin dokusunda nötrofil infiltrasyonu görülür
140
akut pyojenik (bakteriyel) menenjit
menenjitin fulminant olduğu durumlarda iltihabi hücreler ventriküllere kadar uzanır, ventrikülit gelişir koroid pleksusta KBB bulunmaz, bu nedenle ventriküller kan yoluyla gelen mikroorganizmalar için beyine giriş kapısı görevi de görebilir meninkslerdeki akut iltihabın iyileşme döneminde gelişen fibrozis BOS dolaşımının geçtiği yerlerde yapışıklıklara ve hidrosefaliye yol açabilir pnömokok menenjitinde bakteri kapsülündeki yoğun polisakkarit kronik adezif araknoidit oluşturacak şekilde jelatinöz bir eksuda yapar
141
akut aseptik (viral) menenjit
akut menenjit klinik tablosu bulunduğu halde kültürde bakterinin üremediği durumlar için kullanılan klinik bir tabirdir kesin tanı daha zordur klinik seyir akut pyojenik menenjite göre daha hafiftir, özellikle viral olanlar kendiliğinden düzelme eğilimindedir etiyoloji: virüsler, bakteriler, riketsialar, otoimmünite, kimyasal etki BOS bulguları: lenfosit artışı, daha az protein yüksekliği ve normal glikoz düzeyi
142
akut fokal süpüratif enfeksiyonlar
beyin parankimi, subdural ve ekstradural mesafedeki fokal süpüratif enfeksiyonlardır -beyin apsesi -subdural ampiyem -epidural apse
143
beyin apsesi: lokalize beyin dokusu nekrozu ve süpüratif inflamasyondur genellikle bakteriyel kökenlidir: streptokok, stafilokok patogenez: -doğrudan bakteri ekilmesi (travma, cerrahi, konjenital anomali) -komşu enfeksiyonların uzanımı (orta kulak, nasal sinüsler) -hematojen yayılım (kalp, ac, kemik enfeksiyonlarından, enfekte diş tedavilerinden)
merkezi likefaksiyon nekrozu ve nötrofil infiltrasyonu, çevresi fibröz duvar ve komşu beyin parankimi ödem gösterir beyin apseleri kitle etkisi oluşturur intrakraniyal basıncı arttırır ve herniasyon riski vardır apse çevresindeki ödem de kitle etkisini arttırır beyin apseleri sadece medikal tedaviyle çözülemez, cerrahi girişim gerektirir
144
subdural ampiyem: kraniyum ve hava sinüslerinin bakteriyel veya fungal enfeksiyonlarının subdural mesafeye ulaşmasıyla oluşurlar
genellikle araknoid ve subaraknoid mesafe etkilenmez subdurak enfeksiyon alttaki beyne bası yapan bir kitle oluşturur ayrıca subdural mesafeye giren venlerin trombofilebiti sonucu beyin dokusunda infarktüslere yol açar tipik enfeksiyon bulguları yanında kafa içi basınç artış bulguları olur, apselerde olduğu gibi antibiyotik tedavisi yanında cerrahi girişim de gereklidir tedavi edilmezse ölümcüldür
145
epidural apse
sinüzit, geçirilmiş cerrahi işlem, osteomyelit gibi bir duruma eşlik eden epidural yerleşimli apselerdir subdural apselerdeki klinik tabloya çok benzerler spinalde olduklarında acil cerrahi gerektirirler
146
kronik bakteriyel meningoensefalit
meninks ve beyin dokusunun m. tuberculosis, treponema pallidum ve borrelia suşlarıyla enfeksiyonudur serebral/meningeal tüberküloz, genellikle sekonder bir enfeksiyon odağı olur: -meningoensefalit ya da parankim içinde tüberkülozlar oluşturur nörosifiliz, sifiliz hastalarının %10'unda görülen bir tersiyer sifiliz durumudur -meningoensefalit, parankimal hasar (paretik sifiliz) veya spinal arka kök tutulumu (tabes dorsalis) şeklinde olabilir nöroborelyozis (Lyme hastalığı) kene ısırıklarıyla bulaşan Borrelia burgdorferi ile oluşur, çok değişken klinik tablolar yapar
147
viral meningoensefalit: meninksler ve beyin parankiminin viral enfeksiyonudur spinal kord da eklendiğinde ensefalomyelit olarak isimlendirilir virüslerde sinir sistemi tropizmi patogenezde önemlidir -bazı virüsler belli hücreleri enfekte eder -bazı virüsler belli bölgede hastalık oluşturur
virüslerin patogenezinde sıklıkla bir latent dönem bulunur (herpes zoster virüsü, progresif multifokal lökoensefalopati) bazı virüsler MSS'ne doğrudan ulaşmadığı halde immün aracılı patoloji oluşturur (perivenöz demiyelinasyon) fetal viral enfeksiyonlar konjenital anomali nedeni olabilir (kızamıkçık ve zika virüs) bazı virüsler yavaş ilerleyen dejeneratif hastalıklara yol açarlar (influenza-postensefalitik parkinsonizm)
148
artropod aracılı viral ensefalitler
arbovirüsler: hayvanlarda yerleşir, böcekler aracılığıyla insanlara bulaşırlar eastern ve western ekin, batı nil, Venezuela, st. Louis, la crosse, Japon B, Murray vadisi virüsleri virüsler belirgin perivasküler lenfosit infiltrasyonu oluştururlar
149
HSV I
genellikle çocuk ve genç erişkinlerde görülür bilinç, hafıza ve duygu-davranış değişiklikleri yapar -frontal ve temporal lobda nekrotizan hemorajik lezyonlar oluşturur spesifik antiviral tedavi uygulanabilir
150
HSV II
en çok, genital HSV II enfeksiyonu olan gebelerin vajinal yolla dünyaya getirdiği bebeklerde görülür HIV enfeksiyonu bulunan kişilerde de HSV II akut hemorajik nekrotizan ensefalit oluşturabilir
151
Varicella Zoster Virüsü
çocuklukta su çiçeği oluşturur, MSS tutulumu yapmaz ve genellikle kendiliğinden düzelir daha sonra virüs latent döneme girer ve medulla spinalis dorsal kökleri ve/veya trigeminal gangliyonda bekler enfeksiyonun reaktivasyonuyla zona zoster hastalığı oluşur dermatom alanlarına uyan su çiçeğinin eşdeğeri veziküller ve şiddetli ağrı yapar hastalık kendiliğinden düzelir ancak postherpetik nevralji kalabilir
152
CMV
fetüste ve immün süperse kişilerde enfeksiyon oluşturur fetüste ağır MSS anomalileri oluşturur; periventriküler nekroz, mikrosefali, periventriküler kalsifikasyon erişkinde genellikle bir immün yetmezlik durumu olanlarda fırsatçı enfeksiyon olarak gelişir -MSS'nde her hücreyi etkileyebilir, ağır hemorajik ventriküloensefalit ve koroid pleksit yapar ışık mikroskobunda intrasitoplazmik inklüzyonların görülmesiyle tanınabilir tanı immünohistokimyasal olarak doğrulanabilir
153
poliomyelit
poliovirüs etkisiyle oluşan paralitik bir akut myelittir virüs enfekte ettiği kişilerin çoğunda hafif bir gastroenterit yapar ancak enfekte ettiği kişilerin 1/30'unda medulla spinalis ön boynuz motor nöronlarında hasar oluşturur medulla spinaliste kalıcı hasar nedeniyle innerve olan kaslarda nörojenik atrofi gelişir tutulum üst spinal bölgede olduğunda solunum kasları da etkilenir postpolio sendromu: ilk hastalıktan 25-35 yıl sonra viral bir reaktivasyon olmadığı halde kas kitle kaybına ek olarak ağrı ve güçsüzlük gelişmesi
154
kuduz
köpek, kedi, vahşi hayvanlar ve yarasalar aracılığıyla bulaşabilen ağır bir ensefalittir ısırık yerine göre 1-3 ay inkübasyon periyodu görülür (beyine periferik sinirlerle ulaşım) beyinde yaygın konjesyon ve ödem, nöron dejenerasyonu ve inflamatuar reaksiyon görülür lezyonlar özellikle beyin sapı, bazal ganglionlar, serebellum ve spinal kordda belirgindir
155
kuduz; Negri cisimcikleri
nöron sitoplazmalarında yuvarlak oval, eozinofilik inklüzyonlardır en çok purkinje hücreleri, hipokampüs piramidal nöronlarında görülürler Patognomoniktir (görüldüğünde tanı koydurur)
156
HIV -kronik inflamasyon -mikroglial nodüller -makrofaj kökenli multinükleer dev hücreler -HIV CD4+ mikroglialarda, makrofajlarda tespit edilebilir
virüs bulaştıktan sonra 1-2 hafta içinde BOS'tan izlenebilir MSS'nde virüsün bulaşabileceği tek hücre mikroglialardır MSS lezyonları: lenfositik menenjit, perivasküler inflamasyon, myelin kaybı, ensefalit IRIS: etkin antiretroviral tedaviden sonra immün sistemde aşırı reaksiyon nedeniyle klinik tablonun paradoksal kötüleşmesi
157
PML progressif multifokal lökoensefalopati JC polyoma virüs ile oluşur
JC polyoma virüs öncelikle oligodendrogliaları enfekte eder patolojik olaylar demiyelinasyona dayalıdır toplumda JC polyoma virüs ile enfeksiyon yaygındır ancak hastalık halinin ortaya çıkması ancak çeşitli nedenlere bağlı immün yetmezlik hallerinde virüsün reaktivasyonu ile olur myelin boyasıyla beyaz cevherde yama şeklinde sayısız demyelinasyon odakları mikroskobik olarak viral enfeksiyona işaret eden büyük nükleuslu oligodendrositler ve demyelinasyon alanlarının görünümü
158
fungal meningoensefalit
esas olarak immün sistemi baskılanmış hastalarda görülürler en sık rastlanılan etkenler: c. albicans, mucor suşları, aspergillus fumigatus, crypto coccus neoformans, histoplasma capsulatum, coccidioides immitis... hemen hepsinde MSS enfeksiyonu öncesinde bir başka odakta enfeksiyon başlar en sık hematojen yol görülür; diyabetli hastalarda sinüslerden komşuluk yoluyla mucor enfeksiyonu yayılımı da sıktır
159
fungal meningoensefalit; üç temel patolojik olay
kronik menenjit: immün yetersiz hastalarda fırsatçı enfeksiyon olarak vaskülit: özellikle mucormycosis ve aspergillosiste parankim invazyonu: özellikle candida ve criptococcus ile, granülom ve apseler oluşur
160
diğer enfeksiyonlar
protozoa enfeksiyonları -sıtma -toksoplazma -amebiazis -tripanazomiazis riketsiya enfeksiyonları -tifüs -kayalık dağlar humması metazoa enfeksiyonları -ekinokokkozis -sistiserkozis
161
çocuklardaki MSS tümörlerinin 3/4'ü posterior fossada
erişkinlerdeki MSS tümörlerinin 3/4'ü supratentorial alanda
162
MSS tümörleri genel bilgiler
intrakraniyal tümörlerin davranışını belirleyen en önemli iki unsur büyüme şekli ve tümörün yerleşim yeridir histolojik olarak benign tümörler dahi ölümcül seyredebilir diffüz gliomlar, infiltratif gelişim nedeniyle nörolojik tekel bırakmadan cerrahi olarak tamamen çıkarılamazlar malign MSS tümörleri bile genellikle metastaz yapmaz ancak BOS yoluyla ekilebilirler diğer organlardan MSS'ne metastaz ise sık görülür
163
gliomlar
primer beyin tümörlerinin en sık görülen grubudur bu gruptaki tümörler: -astrositomlar -oligodendrogliomlar -ependimomlar bu tümörler kendilerine özgü mikroskobik özelliklerle birbirlerinden ayırt edilebilirler kendi içlerinde belli anatomik bölge, yaş, cinsiyet tercihleri vardır
164
astrositom
gelişim şekline göre iki ana gruba ayrılırlar -diffüz infiltratif astrositomlar (WHO derece II, derece III ve derece IV olabilirler) -lokalize astrositomlar (en önemli örnek WHO derece I pilositik astrositom olmak üzere spesifik bazı tümörler)
165
Diffüz İnfiltratif Astrositomlar WHO Derece II-IV
erişkin primer beyin tümörlerinin %80'i bu grupta en çok 4-6. onyılda görülürler her yerde olabilirler: serebral hemisferler, serebellum, beyin sapı, spinal kord belirtileri intrakraniyal kitleye bağlıdır: baş ağrısı, nöbetler ve fokal nörolojik defisitler
166
diffüz İnfiltratif astrositomlar WHO Derece II
sınırları belirsiz, grimsi, çevre beyin dokusuna infiltre olup beyni deforme eden tümörlerdir mikroskobik olarak sellülaritesi artmış, fibriler bir nöropil zemininde yerleşen, nükleer atipi gösteren astrositlerden oluşur
167
Anaplastik Astrositom WHO derece III
diffüz astrositomlara göre daha sellüler, daha atipik görünümlü, rahatça görülebilen mitotik aktiviteli olurlar
168
Glioblastomlar WHO Derece IV
tümörde belirgin varyasyonlar vardır (glioblastoma multiforme) sellüler yoğunluk ve mitoz daha fazladır damar ve endotel proliferasyonu ve nekroz karakteristiktir
169
oligodendrogliom
astrositomlara kıyasla genelde daha iyi seyirlidirler tüm gliomların %5-15 kadarını oluştururlar 4-5. on yılda görülürler intrakraniyal kitle bulguları yanı sıra sıklıkla erken dönemde nöbetle kendini gösterir moleküler olarak kromozomlarında 1p ve 19q kodelesyonu tanısal değer taşır
170
oligodendrogliom II-III
sıklıkla kalsifikasyon içeren frontal ve temporal kitle oluştururlar geniş şeffaf sitoplazmalı, merkezi nükleuslu (yağda yumurta görünümü) hücreler tipiktir ince dallanan kapillerler görülür (kafes teli manzarası) mitoz, nekroz, hücresel anaplaziye göre derece II veya III olurlar derece III tümörlere anaplastik oligodendrogliom denir
171
lokalize astrositom- pilositik astrositom: WHO derece I tümörlerdir, nispeten benign davranışlıdırlar sınırları diffüz astrositomlara kıyasla daha belirgindir, daha yavaş büyürler, çoğu kez sadece cerrahiyle tedavi edilebilir tipik olarak çocuk ve genç erişkinlerde ve posterior fossafa serebellumda görülürler -ayrıca optik sinir, 3. ventrikül, spinal kord ve daha az olarak da serebral hemisferlerde olurlar
tümörler düzgün sınırlı ve kistiktir kist duvarında kontrast tutan bir nodül bulunabilir histolojik olarak beyin invazyonu göstermezler mikrokistik, saç gibi uzantılı hücreler ve Rosenthal fibrilleri ya da eozinofilik globuler cisimcikler karakteristiktir normal serebellar korteksi sıkıştıran ama infiltre etmeyen neoplastik doku neoplastik astrosit uzantılarının yoğun GFAP içeriğiyle şişmesinden oluşan çok sayıda Rosenthal fibrilleri
172
lokalize astrositom- Subependimal Dev Hücreli Astrositom
WHO derece I lateral ventriküllere komşu subependimal bölgeden çıkar tuberoz skleroz kompleksiyle birlikte sıktır dev hücrelerin varlığıyla karakterizedir cerrahi olarak çıkarılabildiği takdirde prognozları çok iyidir
173
lokalize astrositom- Plieomorfik Ksantoastrositom
WHO derece II, nadiren derece III adölesan ve genç erişkin hasta, uzun süreli, medikal tedaviye dirençli nöbet öyküsü mikroskobik görünümüne göre klinik davranışı çok iyi 5 yıl sakalım oranı %80 civarında
174
ependimom genel bilgi
efendimle döşeli alanlardan (ventrikül Canalis centralis) çıkarlar ilk iki onyılda 4. ventrikülde, erişkinlerde ise spinal kordda tipiktir primer beyin tümörlerinin %5-10'unu oluştururlar spinal ependimomların nörofibromatozis tip 2 ile birlikteliği sıktır ependimhmlarda morfoloji aynı, hastalığın seyrinde yaş ve yerleşim yeri önemli
175
ependimom: çoğu WHO derece II, bir kısmı derece III'tür (anaplastik ependimom)
kitlesi soliddir ve infiltratif gelişmez 4. ventriküldeki ependimomlar kısa sürede BOS dolaşımını tıkar düzgün sınırlı olsalar bile sıklıkla bulundukları yer nedeniyle cerrahi olarak tam çıkarılmaları zordur cerrahi, en önemli prognostik göstergedir küçük, üniforma hücrelerin oluşturduğu rozetler, psödorozetler ve tübüller filum terminalede kendine özgü, miksoid bir zemine sahip, papiller gelişim gösteren miksopapiller ependimomlar görülür
176
subependimom
nadiren belirti verir, genellikle tesadüfen tanı alır WHO derece I ventrikül içinde, duvarda küçük nodüller şeklindedir çoğu otopsi tanısıdır nadiren hidrosefali oluştururlar
177
koroid pleksus tümörleri
nadir görülürler benign veya malign olabilirler ventrikül içinde gelişirler BOS üretim artışı ve bazen akımın tıkanması nedeniyle hidrosefali oluştururlar koroid pleksus karsinomları daha çok çocuklarda görülür, erişkinde koroid pleksus karsinomu tanısı vermeden önce metastaz varlığı iyice araştırılmalıdır
178
nöronal ve nöroglial tümörler
glial tümörlere göre daha az görülürler değişen derecelerde nöronal diferansiasyon gösterirler çocuk ve genç erişkinlerde epilepsiyle ortaya çıkarlar bu gruptaki tümörler: -Gangliyogliomlar: Çoğu WHO derece I, geliom komponentine göre derece III olabilir -DNET: Disembriyoplastik nöroepitelyal tümör WHO derece I
179
embriyonel neoplazmlar
genellikle çocuk yaşta görülen geniş bir tümör grubudur primitif, az diferansiye veya undiferansiye tümörlerdir -bir miktar nöronal veya glial diferansiasyon gösterebilir bu grupta en sık görülen tümör medulloblastomdur -çocukluk çağı beyin tümörlerinin %20'si
180
Medulloblastom: çocuk hastalar posterior fossa, cerebellum tümörü Değişik histolojik, moleküler ve prognostik farklılık gösteren tümörleri vardır ama hepsi WHO derece IV tümörlerdir hızlı büyür, BOS dolaşımını erkenden tıkar, hidrosefali yaparlar
kolay parçalanan, serebellum yüzeyine doğru uzanan, 4. ventrikülü dolduran ve tıkayan tümörlerdir mikroskobik olarak aşırı sellüler, hiperkromatik, dar sitoplazmalı, yüksek mitozlu, rozetler yapan bir görünümdedir çok malign tümörlerdir tedavi edilmedikleri takdirde kısa sürede ölümcül seyrederler
181
Primer MSS lenfoması
hematopotik tümörler gelişim şekilleri itibariyle solid organ tümörü olmadıkları için sekonder MSS tutulumu sıktır, böyle vakalar bu başlığın dışında kalır daha çok immün suprese hastalarda ortaya çıkar -ileri yaş hastalarda immün supresse olmadan da görülebilir büyük çoğunluğu diffüz büyük B hücre lenfomasıdır
182
meningiomlar: daha çok erişkinlerde görülen, araknoid meningotelyal hücrelerden kaynaklanan, çoğunluğu benign, genellikle duraya tutunan, düzgün sınırlı kitleler oluşturan tümörlerdir en çok beyin ve medulla spinalisin dış yüzeylerinde olurlar ama ventrikül içlerinde, koroid pleksusta da görülebilirler baş, boyun bölgesinde radyasyon alınması girişimlerinde bir etken olarak görülmektedir
meningiomlarda en sık görülen genetik bozukluk kromozom 22q delesyonudur meningiomlar kadınlarda daha sıktır lastik kıvamında, yuvarlak, lobüle dural kitle yaparlar beyin dokusuna baskı yapar infiltre etmezler -beyin infiltrasyonu malign davranış işaretidir komşu kemik doku invazyonu ise sıktır, malign davranışı göstermez
183
metastatik tümörler: intrakraniyal tümörler %25-50'si metastatiktir en çok kraniyal metastaz yapan tümörler: -ac karsinomları -meme karsinomları -malign melanomlar -böbrek parankim karsinomu -gastrointestinal karsinomlar bazı tümörler çok erken intrakraniyal metastaz yaparken (koryokarsinom) bazıları hemen hiç intrakraniyal metastaz yapmazlar (prostat karsinomu)
intrakraniyal metastazlar ana tümöre göre daha erken ölüm nedeni olabileceğinden uygun durumlarda cerrahiyle de tedavi edilirler kesin tanı biyopsi ve klinik verilerin bir araya getirilmesiyle konabilir
184
paraneoplastik sendromlar
MSS dışındaki tümörler, MSS'ne metastaz yapmadan da paraneoplastik sendrom başlığında toplanan klinik etkilere yol açabilirler paraneoplastik sendromların altında yatan ortak patogenez tümör antijenlerine karşı gelişen immün cevabın MSS ve PSS'ndeki bazı antijenlerle çapraz reaksiyon oluşturmasıdır bu nedenle tedavide immünomodulasyon, immünosupresyon, plazmaferez gibi yöntemler uygulanır
185
MSS'ndeki paraneoplastik sendromların en önemlileri
subakut serebellar dejenerasyon: over, meme ve uterus karsinomlarında; Purkinje hücre hasarı, kronik inflamasyon ve gliozis Limbik ensefalit: küçük hücreli ac karsinomlarında temporal lobda nöron kaybı, perivasküler inflamasyon, gliozis ve subakut demans Göz hareket bozuklukları: nöroblastomlu çocuklarda çizgili kas hareket bozuklukları yanı sıra serebellar ve beyin sapı fonksiyon bozuklukları ve gözde opsoklonus
186
PSS'ndeki paraneoplastik sendromların en önemlileri
subakut duyusal nöropati: limbik ensefalit ile beraber veya tek başına olabilir, dorsak kök gangliyonlarında mononükleer hücre infiltrasyonu görülür Lambert-Eaton Myastenik Sendromu: malignitelere eşlik edebilir, kendi başına görülebilir, nöromuskuler bileşkede kalsiyum kanalında presinaptik alana karşı antikorlar sonucu myastenia gravis benzeri tablo gelişir
187
familyal tümör sendromları
neoplazm gelişme riskinin arttığı çeşitli herediter hastalıklar vardır bunlardan bazılarında da özellikle MSS tümörleri görülür MSS tümörlerinin görüldüğü familyal tümör sendromları: -Nörofibromatozis ve Schwannomatozis -Tuberoz Skleroz Kompleksi -Von Hippel Lindau hastalığı
188
nörofibromatozis
NF1: en sık görülenidir 1/3000 periferik sinirlerde nörofibromlar, optik sinirde gliom, iriste pigmente nodüller (Lisch), deride cafe au lait lekeleri NF2: daha seyrek 1/50.000 bilateral vestibüler schwannoma, multiple meningiomlar, spinal ependimomlar Schwannomatozis: daha yeni tanımlanmış, 1/50.0000 sadece PSS'ni tutar ailevi veya sporadik, multiple non vestibüler schwannomlar
189
Tuberoz Skleroz Kompleksi
1:6000 ve otozomal dominant Hamartin ve tüberin isimli proteinleri kodlayan TSC1 ve TSC2 gen mutasyonları beyin ve diğer dokularda multiple hamartomlar, benign tümörler -beyinde kortikal tüberler, subependimal nodüller, subependimal dev hücreli astrositom -Böbrekte anjiyomyolipomlar, retinada glial hamartomlar, akciğerde lenfanjiomyomatozis, kalpte rabdomyomlar -karaciğer, böbrek ve pankreasta kistler -deride anjiyofibromlar, hipopigmente yamalar, subungual fibromlar
190
Von Hippel Lindau Hastalığı
1:30.000-40.000 ve otozomal dominant 3 numaralı kromozomdaki von Hippel Lindau tümör supressor geninin mutasyonu var serebellum ve retinada hemanjiyoblastomlar böbrek parankim karsinomu feokromasitoma böbrek, karaciğer ve pankreasta kistler